17
“Eğer anlak ortaklaşaysa, bizi, düşünen varlıklar yapan, us da ortaklaşadır. Bu
böyleyse, yapılması ya da yapılmaması gerekeni buyuran us ortaklaşa olmalıdır. Bu
böyleyse, aynı kentin insanlarıyız. Bu böyleyse, belirli
bir ortaklaşa yönetime
katılmaktayız. Bu böyleyse, tüm evren bir kent gibidir” (Antoninus, 2016, s. 30).
“Kentim ve yurdum, Antonin olarak Roma’dır; insan olarak evren. Öyleyse, bu iki
kente yararlı olan şeyler benim için salt iyiliklerdir” (Antoninus, 2016, s. 64)
Bu iki alıntıdan da açıkça anlaşılacağı üzere, Roma İmparatoru olan bir Stoacı için bile,
insanın ait olduğu iki ayrı polis vardır. Doğumumuzla bağlandığımız
polis
ve ortak akıl,
ortak doğamızla bağlandığımız
kozmopolis
. İnsan olmak bakımından ortak noktamız olan
akıl, bizi evrenin yurttaşları olarak birleştirir. Ancak buradaki kozmopolites/evren-
yurttaşlığı, Kiniklerden farklı olarak yıkıcı ve apolitik değildir. Bu anlayışta ne evlilik, ne
devlet görevinde bulunmak, ne de lüksten uzak bir
şekilde ortalama bir yaşam
gereklilikleri yasaklanmıştır. Stoacı bilge tüm bunları yapar ancak, ortak akla uygun
şekilde yurttaşı bulunduğu evrensel düzeni de unutmaz. Diğerlerinin iyiliği için siyasete
katılsa da, bilgenin erdemlerini gözardı etmeden yaşar.
1.3 SOKRATES VE KOZMOPOLİTİZM
Bu noktada tarihsel çizgide geriye dönüp, farklı bir bakış açısı sunulabilir. Her ne kadar
çoğunlukla kozmopolitizm denince akla gelen ilk isim
Diogenes ve Kinikler olsa da,
kavramın temelinin Sokrates’in fikirlerinden başka bir yerde aranmaması gerektiğini de
düşünenler vardır.
İzonomi ve Felsefenin Kökenleri
adlı eserinde Karatani, İyonyalı filozoflar ve Sokrates’in,
Platon ve Aristoteles tarafından aktarılandan farklı ele alınabileceğini söyler (Karatani,
2018, s. 54,55). Genel kanı, arkhe sorunu etrafında, doğa üzerine düşünen İyonya felsefi
çevresinin aksine, Sokrates’in insan ve etik üzerine düşünerek felsefeyi bambaşka bir
eksen üzerine oturttuğudur. Oysa Karatani’ye göre bireyin nasıl yaşaması gerektiği
sorusuna odaklanan etik araştırmaları için, topluluktan ayrı bir birey kavramı
ortaya
konulması şarttır. Böylesi bir birey kavramının ise o dönemler Atina felsefi çevresinde
oluşturulması mümkün değildir. Zira Atina’da, polis’ten bağımsız bir birey anlayışı
yoktur. Oysa çeşitli topluluklardan gelen kolonicilerden oluşan İyonya toplumu, hem
katıldığı topluluktan bağımsız bir birey olma, hem de kendi seçimi ile katıldığı bir polisin
üyesi olma özelliğini göstermekteydi. Böylesi bağımsızlığa dayanan bir görüş, Atina’da
18
hoş karşılanmamaktadır. Polis’in tanrılarını reddeden, doğa felsefesine dayanan bu
bireyci görüş, geleneksel toplumun dinamiti olarak görülmekte ve bu nedenle Atina’dan
sürgün ya da Sokrates’in de maruz kaldığı gibi idam cezası gibi cezalarla engellenmeye
çalışılmaktaydı. Karatani, Sokrates’i işte bu anlamda polis’ten bağımsız bir kozmopolit
olarak görür. Sokrates, idam kararı karşısında Atina’dan kaçabilecekken, orada kalmayı
tercih ederek, iradi bir şekilde, Atina polis’ine bağlılığını sürdürmüştür. Böylece doğuştan
gelen bir polis üyeliği karşısında, bilge kişinin sahip olduğu özgürlük ile oluşturulmuş,
etik bir tavır olarak sürdürülen bir yurttaşlık kavramı ortaya konmuş olur. Bu anlamda
Sokrates’in tavrı, Diogenes’in apolitik kozmopolitliğinden farklı
siyasi bir
kozmopolitliktir. Karatani bu durumu şöyle özetler: “Kendi özel mevkinizde kalırken
kamusal davranın, yani polis içinde kozmopolit olun.” (Karatani, 2018, s. 153)
Bir kozmopolit olarak Sokrates, yaşamı boyunca sergilediği etik tavrıyla, başta Sokratik
Okullar olmak üzere, pek çok felsefi düşüncenin betimlediği bilge karakterine model
olmuştur. Hem toplumun ve devletin dayattığı belirlenimlerin dışında
kalarak gerçek
özgürlüğe sahip, hem de kendi iradesiyle polis içinde kalarak yurttaş olan Sokrates, daha
çok Stoacı tarzda bir kozmopolitizmin ilk görünüşü olarak ele alınabilir.
Dostları ilə paylaş: