62
“Çobanların şarkısı” anlamındaki Gita-Govinda’nın Krişna,
Radha ve onun
aşkının sırlarını açtığı; kıskançlık, bozuşmalar ve yeniden barışmaların yer aldığı
monologlardan oluşan lirik bir seri olduğu ifade edilmektedir. Krişna’nın güzel bir
kadına sarılması sırasındaki tüm duygularının bir tanımı olan bu şiir, Radha’nın onu
özleyişi, kalbinin efendisi oluşu, aşk ateşinde yanışını konu edinmektedir. Krişna aşk
okuyla vurulmuştur ve onun kollarına döner ve tam bir birleşme gerçekleşir. Bu şiirde
coşkulu aşk alegorik açıklamalarla verilmiştir
258
.
Parrinder, Sur Das’ın, Krişna hakkındaki her bir aşk şiirinden
geleneksel Hindu
müziği yapmak için otuz altı biçim çalıştığını, farklı resim okullarının Krişna ve
Radha’nın aşkını göstermekten zevk aldıklarını, bu aşkın tanrının insana, insânîn tanrıya
aşkını sembolize ettiğini belirtmektedir. Bütün bu şiirler ve Krişna’ya yönelen aşk ve
dindarlık, tanrının tam anlamıyla gözlemlenebilmesi olarak tanımlanmakta; tanrının
şahsiyetinin ve insanlığa olan sevgisinin yeni konseptlerini vermektedir
259
.
d. Chaitanya ve Avatara Teorisi
1486’da Visvambhar’da doğduğu ifade edilen Chaitanya’nın anne ve babasının
dindar Vaisnava Brahminler olduğu rivayet edilmektedir. Sanskritçe ve birkaç şiir
çalışmasının yanında daha çok Bhagavata Puranalar ile ilgilendiği belirtilmektedir.
Chaitanya, 22 yaşındayken bir Vishnupad kutsal mekanı olan Vişnu Tirtha’yı ziyaret
ettiğinde Madhva’nın etkisinde kalarak dindar bir yaşantıya
girmiştir
260
. Öte yandan,
Madhvacıları kabul etmesine rağmen onların dindarlığını benimsemediğine de dikkat
çekilmektedir. Chaitanya son yıllarını Puri’de yaşamış ve muhtemelen 1534’te
ölmüştür
261
.
Chaitanya, ünlü bir Bengalli aziz ve Gaudiya Vaisnavizm olarak bilinen dini
hareketin ilham kaynağı olarak bilinmektedir. Krishnadasa Kaviraja adındaki
yandaşının, Chaitanya’nın gerçek kimliğinin anlaşılmasında etkili olduğu ifade
edilmektedir. Onun Chaitanya hakkındaki temel öğretisi, Chaitanya’nın
hem Radha hem
258
Parrinder, a.g.e., s. 79
259
Parrinder, a.g.e., s. 80
260
Parrinder, a.g.e., s. 83
261
Parrinder, a.g.e, s. 84
63
de Krişna’nın inkarnasyonu olduğu yönündedir. İkisi de aynı bedendedir. Radha
Krişna’nın kendi başlıca enerjisi olduğuna göre, onların başlıca inkarnasyonu tek
olmalıdır. Ancak onlar iki bedende bedenlenmişlerdir. Kaviraja’ya göre Krişna,
eksoterik ve esoterik olmak üzere iki sebepten dolayı tek düal form (tek bedende iki
form) almaya karar vermiştir.
Ekzoterik Krişna, Chaitanya’nın inkarnasyonu olarak
kabul edilmektedir ve dindarlarına yardım edebilmek için bedenlendiği ifade
edilmektedir. Esoterik Krişna ise Radha’nın aşkını yaşamak için, kendisi için
bedenlenmiştir
262
.
Bilginlerin karşı çıkmalarına rağmen popüler bir hareket haline gelen Bhakti
dindarlığından etkilendiği ifade edilen Chaitanya, Puranlar’da anlatılan Krişna’nın
hayatına dair öykülerden de aşırı etkilenmiştir. Hatta o, kendini Krişna’nın bir avatarası
olarak görmeye ve gizli tapınmaları kabul etmeye bile başlamış; Krişna’nın avatarası
olduğuna inanmıştır
263
.
262
O’Flaherty,
Hinduism, s. 155; Parrinder, a.g.e., s. 85
263
Parrinder, a.g.e., s. 83-84
65
A. Hıristiyanlık’ta İnkarnasyon İnancı
1. İnkarnasyon Kavramı:
Metafizik bir varlığın, varsayılan fiziksel bedenin (bir insan, hayvan, bitki,
hatta tüm evren) bir eylemi ya da duruşu şeklinde kapsamlı bir tanıma sahip olan
inkarnasyon terimi,
dinler tarihinde, farklı toplum ve yörelerde çeşitli tezahürlerle
gündeme gelmektedir. Öte yandan birbirine zıt iki inkarnasyon değerlendirmesi vardır:
Bir görüşe göre; dünyevi madde, yani fiziksel bedenle ruhun birleşmesi, ruhun gerçek
mekanından, yabancı bir yere, bir mahpus ya da bir köle
olarak düşmesi şeklinde
yorumlanır. Daha çok Gnostik inanç sistemlerinde ifadesini bulan bu görüşe göre, ruhun
tutsaklık zincirinden kurtulması, dini ritüelleri yerine getirerek ve tefekkür ederek
temizlenmesine bağlıdır. İnkarnasyonun daha pozitif diğer yorumu ise, ruhun, özün
veya ilâhî varlığın, görünür dünyanın kurtuluşunu gerçekleştirmek amacıyla beden
şeklinde tasavvur edilmesidir. Bu tür bedeni görüngüler ya küçük bir kabile liderinde ya
din kurucularında ya da teokratik bir devlet başkanında gerçekleşir. Dinler tarihi de, bir
bakıma, inkarnasyonla ilgili bu iki görüşün bitmek bilmeyen
mücadelesinin tarihidir
264
.
Öte yandan Tanrısal Söz’ün bedenlenme dogması ve sırrı olan inkarnasyon,
Hıristiyanlığın önemli doktrinlerinden biridir.
‘Et’ anlamındaki Latince
‘caro’
kökünden türetilmiştir
265
ve bedenlenmek, bir bedene bürünmek anlamına gelmektedir.
İnkarnasyonun bu teknik anlamı ilk defa 12. yüzyıl. boyunca İngiltere’de ikamet eden
Kuzey Fransızları tarafından benimsenmiştir. Jerome, Ambrose, Hilary gibi Latin
Babalar arasında bu kelimenin kullanımının yaygın
olduğu görülmektedir
266
. Latince
‘
incarnatio’, Yuhanna’ya dayanan Grekçe ‘
sarkosis’ ya da ‘
ensarkosis’in
karşılığıdır
267
. Grek Babalar’ın bu iki terimi İrenaeus’tan beri kullandıkları iddia
edilmektedir.
‘Sarkousthai’ yani bedenlenmek fiili, İznik Konsili’nde kabul edilen
264
Söderblom, Nathan, “Incarnation, (Introductory)”,
ERE, c. VII, s. 183; Waida, Manabu,
“Incarnation”,
ER, c. VII, s. 160-161
265
Demirci, a.g.md., s. 340
266
Drum, Walter, “The Incarnation”,
Catholic Encyclopedia, (online edition)
http://www.newadvent.org/cathen/07706b.htm. (Çevrimiçi 17.08.2006)
267
Yuhanna,
1
:14; “kai ho Logos sarx egeneto” “Ve söz beden oldu.”