Alım satımla uğraşan kişi, müşterisini bulmuşsa elin deki her malı satışa sunar



Yüklə 1,72 Mb.
səhifə4/25
tarix25.06.2018
ölçüsü1,72 Mb.
#51175
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   25

Apdestsiz sofuya namaz mı dayanır?

Aptala malum olur

Ar dünyası değil, kâr dünyası.

Ar esner, aşık gerinir

Araba devrilince (kırılınca) yol gösteren çok olur.

Araba ile tavşan avlanmaz

Arabanın ön tekerleği nereden geçerse art tekerleği de oradan geçer. (Ön tekerlek nereye giderse art tekerlek de oraya gider).

Arayan Mevlâsını da bulur, belâsını da.

Ardıç ağacının ateşi dayanıksızdır, çok çabuk kül olur. Yalancı insanın da sözü böyledir, güvenilmez.

Ardıcın közü olmaz, yalancının sözü olmaz

Arı gibi eri olanın dağ kadar yeri olur.

Arı kızdıranı sokar

Arı söğüdü, akıllı öğüdü sever.

Arı, bal alacak çiçeği bilir.

Arı, bal olan kovana üşer.

Arife günü yalan söyleyenin (oruç yiyenin) bayram günü kara çıkar (olur).

Arık ata kuyruğu da yüktür

Arık etten yağlı tirit olmaz

Arık öküze bıçak olmaz (çalınmaz)

Arkadaşını söyle kim olduğunu söyleyeyim

Arkadaşını yalnızken ikaz et,başkalarının yanında öv. PUBLIUS CYRUS

Arkadaşlar, tanıdıklar arasında karşılıklı verilen arma¬ğanlar sevgiyi, dostluğu pekiştirir. Armağanın maddi değeri önemli değildir. Armağan, bir kişinin hatırlandığını belirt¬mesi bakımından değerlidir

Arkanı güneşe çevirme,gölgen önüne düşer. TAGORE

Armağanın maddi değeri önemli değildir. Önemli olan içtenlikle verilmiş olmasıdır. Varlıklı kimse çok şey verebi¬lir. Bu, onun için fedakârlık sayılmaz. Yoksul bir kimsenin içinden gelerek verdiği küçük şeyler daha değerlidir.

Armudu soy ye, elmayı say ye

Armudun önü, kirazın sonu

Armut dalının dibine düşer

Armut ilk çıktığı zaman, kiraz da biteceği zaman daha lezzetli olur.

Armut, kabuğu soyularak, elma da aşırı gidilmeyerek yenilmelidir.

Arnavuta sormuşlar: "Cehenneme gider misin?" diye, "aylık kaç?" demiş.

Arpa eken buğday biçmez.

Arpa samanı ile, kömür dumanı ile

Arpa unundan kadayıf olmaz

Arpa verilmeyen at, kamçı zoru ile yürümez.

Arpacıya borç eden, ahırını tez satar

Arşın malı kantar ile satılmaz

Arsız kişiler hiç bir şeyden utanmazlar. Onlar için görü¬nüşleri de önemli değildir. En kötü giysilerin içinde bile ra¬hatça dolaşırlar.

Arsız neden arlanır, çul da giyer sallanır.

Arsızın yüzüne tükürmüşler, "Yağmur yağıyor" demiş.

Artık (fazla) mal göz çıkarmaz

Aş taşınca kepçeye paha olmaz.

Aş tuz ile tuz oran ile.

Aşı pişiren yağ olur, gelinin yüzü ağ olur

Âşığın gözü kördür (kör olur).

Âşık âlemi kör, dört yanını duvar sanır.

Âşık daima bey oturmaz.

Âşık, sevgilisi uğruna bütün fedakârlıklara katlanır ve onun nazını çeker. Ama, nasıl olsa çekiyor diye nazı uzat¬mak, âşığı soğutur. Bunun gibi insanlarla ilişkilerde, gerek¬meden nazlanmak da ilişkiden beklenenden yoksun bırakır.

Aşıka Bağdat uzak (ırak) değil (gelmez), (dervişe 'Bağ¬dat'ta pilav var" demişler, "yalan değilse, ırak değil" demiş).

Asıl azmaz, bal kokmaz.

Asil ile taş taşı, bedasıl ile yeme aşı.

Aşılmasına imkan olmayan hiçbir duvar yoktur. ÇEHOV

Aşını, eşini, işini bil.

Aşırı baskı kadar başıboş bırakılmak da çocuklar ve gençler için zararlıdır. Disiplin altına alınmayan çocuklar ve gençler, zararlı etkenlerle istenmeyen yollara yönelebilirler.

Aşırı ve gereksiz korkaklık, savaşta, ya da birlikte iş yapacak bir toplulukta kaygı, telâş ve heyecan yaratarak bozgunluğa yol açar.

Aşk ağlatır, dert söyletir.

Aşk olmayınca meşk olmaz

Aşk, çoğu kez kişilere üzüntü kaynağı olur. Aşık, hü¬zün içindedir. Dertli kişiler ise, teselli bulmak amacıyla her¬kese dertlerini dökerler. Dertsiz kişiler, şikayette bulunmaz¬lar. Ancak derdi olan, bir çare umuduyla dertlerini anlatır.

Aşk, dört nala giden at gibidir, ne dizginden anlar, ne söz dinler. KONFÜÇYÜS

Aşk, dünyanın en tatlı mutluluğu ile en derin acısından yaratılmıştır. BAILEY

Aşk, duyguların şiiridir. BALZAC

Aşk, güzelliğin aracılığıyla çoğalma arzusudur. SOKRATES

Aşk, öyle engin bir denizdir ki, ne başlangıcı ne de sonu vardır. MEVLANA

Aşkın gelişi, aklın gidişidir. ANTONINE BERT

Aşktan gözü kararmış kişi, hoş olmayan aşırı davranış¬larda bulunur. Kendisini öylesine yitirmiştir ki, bu davranış¬ları hiç kimse görmez, işitmez sanır.

Aslan kocayınca sıçan deliği gözetir.

Aslan kükrerse atın ayağı kösteklenir.

Aslan postunda, gönül dostunda

Aslan yatağından (yattığı yerden) bellidir (belli olur).

Aslını saklayan (inkar eden), haramzadedir

Astar bol olmayınca yüze gelmez.

Aşure yemeye giden kaşığını taşırır.

At aralıkla, yiğit gariplikle.

At beslenirken, kız istenirken.

At binenin (iş bilenin), kılıç kuşananın.

At binicisini tanır (bilir).

At bulunur meydan bulunmaz, meydan bulunur at bu¬lunmaz.

At ile avrat yiğidin bahtına.

At ölür meydan (nah) kalır, yiğit ölür şan (nam) kain

At ölür, itlere bayram olur.

At sahibine (ağasına), biniciye göre (eşer)-kişner

At yedi günde, it yediği günde (belli olur, semirir).

At yiğidin yoldaşıdır.

At zayıf iken, kişi garip iken çetin sınavlarını verirler. Zorluklar içinde kişiliğini yitirmemış görevlerini yapmış ki¬şiler üstün nitelikli kişilerdir.

At, adımına göre değil, adamına göre vurur

At, at oluncaya kadar sahibi mat olur.

At, besili, bakımlı olduğu zaman hem gösterişli, hem faydalıdır. Satılacaksa o zaman satılmalıdır. Kız da körpeli¬ği güzelliği geçmeden, isteyenleri varken evlendirilmelidir. Kısacası her iş, zamanında ve tavında yapılmalıdır.

At, tarihler boyu Türk'ün vazgeçemediği bir hayvandır. Savaşta ve barışta onun en iyi yardımcısıdır. Türkler ata çok değer vermiş, onun için özel terimler ve sözler oluşturmuştur.

Ata arpa, yiğide pilav.

Ata binen nalını mıhını ara

Ata binersen Allah'ı, attan inersen atı unutma.

Ata dost gibi bakmalı, düşman gibi binmeli

Ata dostu, oğula mirastır

Ata eyer gerek, eyere er gerek.

Ata malı mal olmaz, kendin kazanmak gerek

Atalar çıkarayım der tahta, döner dolaşır gelir bahta.

Atalar sözünü tutmayanı yabana atarlar

Atanın (babanın), sanatı oğula miras tır

Atasını tanımayan Allahı'nı tanımaz.

Atasözleri - Alfabetik Sırayla Atasözleri


Ağrılarda göz ağrısı her kişinin öz ağrısı

Her kişinin kendi derdi, kendi hastalığı kendisi için bütün ağrılardan daha acı vericidir.

Ağrısız baş mezarda gerek (olur), (Gailesiz baş, yerin al¬tında)? (Rahat ararsan mezarda).

Bu dünyada yaşayan herkesin mutlak bir derdi vardır. Sıkıntıların, beklentilerin bitmesi, hayatın da bitmesi demek¬tir. Yani insanın derdi ancak ölünce biter.

Ağustosta beyni kaynayanın, zemheride kazanı kaynar.

Yazın sıcak günlerinde tarlada çalışan kişi, kışın soğuk günlerinde geçim sıkıntısı çekmez. Gençliğinde çalışan, yaş¬lılığında rahat eder.

Ağustosta gölge kovan, zemheride karnın ovar

Zamanında çalışıp geleceğini düşünmeyen, keyfe, zevke dalan kişi ileride aç kalmaya, sürünmeye mahkumdur. Ağus¬tos böceğiyle karınca masalında olduğu gibi.

Ağustosun yarısı yaz, yarısı kıştır

Ağustos ayının ortalarında yaz sıcakları azalır, serinlik başlar. İnsanlar, yavaş yavaş kışa hazırlık yapmalıdırlar. Ağustosun adına aldanmamalıdır.

Ağustosta yatanı, zemheride büğelek tutar.

Fırsatı, gücü varken çalışıp ihtiyaçlarını temin etmeyen kişi, fırsat elden gittikten sonra sıkıntılar içinde kıvranır.

Ağzı eğri, gözü şaşı ensesinden (arkasından) belli olur (bellidir).

Kişilerin kusurlarını, huylarını tutum ve davranışları belli eder.

Ah alan onmaz.

Kötülük yaparak masumların beddualarını alan kişi iflah olmaz. Ettiğini bir gün bulur.

Ahlatın (armut) iyisini (dağda) ayılar yer.

Güzel şeyler, çoğu kez, ona layık olmayan kimselerin eline geçer.

Ahmağa yüz, abdala söz vermeye gelmez.

Ahmaklara, arsız kişilere ne yüz, ne de söz vermeye gel¬mez. Bir kez yakayı kaptırırsanız bir daha böyle kişilerden başınızı alamazsınız.

Ahmak gelin, yengeyi halayığı sanır.

Ahmak kimse, kendisine yardımcı olan kişiye, hizmeti¬ne verilmiş gözüyle bakar, saygısızca davranırsa, çevresin¬deki iyi niyetli, yardımcı kişilerden yoksun kalır.

Ahmak (şaşkın) misafir, ev sahibini ağırlar.

Herkes, kendi görevini yapmalıdır. Başkasının işine ka¬rışıp görev ve yetkilerini üstlenmeye kalkan kişiler gülünç duruma düşerler.

Akacak kan damarda durmaz.

Bir zarara uğramak kaderimizde varsa ne yapsak önle¬yemeyiz.

Ak akçe, kara gün içindir.

Paranın asıl değeri sıkıntıya düşüp ona ihtiyaç duyduğu¬muz gün belli olur. Kazanmasını bildiğimiz gibi dar günü¬müzde paramızı harcamayı da bilmeliyiz.

Akan su yosun tutmaz.

Akara kokara bakma, çuvala girene bak.

îyi, kötü diye beğenmemezlık etme; mal ve para biriktir.

Akar su çukurunu kendi kazar, (su yatağını bulur)

İçinde çalışıp bir şeyler yapma isteği olan kişi, ne yapıp eder, kendisine uygun bir iş ve çalışma alanı bulur.

Akar su pislik tutmaz.

Eski bir inanışa göre akarsu-ne kadar kirletilirse kirletilsin temiz kalır.

Akar suya inanma, el oğluna dayanma.

Ne kadar yavaş akarsa aksın, akar suya girmek tehlikeli dir. Su, insanı sürükleyip boğabilir. Suya güvenmek olmaz. Bunun gibi her iyi görünen el oğluna güvenmek de doğru değildir. Görünüşteki iyi davranışların ardında bize zarar verecek düşünce ve tutumlar olabilir.

Akçe akıl, don yürüyüş öğretir.

Parası olan insanın kendine olan güveni de artar. Para bilgisinin, görgüsünün artmasına yardımcı olur. Gezme, görme, araştırma, okuma hep paraya dayanmaktadır. Kılıksız olduğu içine topluma girmekten çekinen kişiler, güzel giyimli oldukları zaman daha güvenli ve doğal davranırlar.

Ak göt (don, bacak), kara göt (don, bacak) geçil başındı) (hamamda) belli olur.

Kimin iyi, kimin kötü kimin başarılı, kimin başarısı olduğu birlikte girilecek olan sınavda belli olur.

Ak gün ağartır, kara gün karartır.

Mutluluk insanları neşeli, dinç, iyimser yapar. Mutsuz¬luk, üzüntü içindeki bir yaşam ise kişileri sinirli, karamsar yapar.

Akıl akıldan üstündür

İnsanlar akıl ve bilgi bakımından daima birbirlerinden farklıdırlar. Bir kişi diğerinden mutlaka üstündür. Bizim dü¬şünemediğimiz bir şeyi bir başkası düşünüp bizi aydınlatabi¬lir. Her zaman danışmakta yarar vardır.

Akıl için tarik (yol) birdir.

Bilime dayalı, doğru ve iyi düşünme kişilere göre değiş¬mez. Bilinmeyenleri çözen kişilerin hepsi de mantık yolunu kullanmışlardır. Mantık dışı yollar, insanları yanıltır, yanlış yola götürür.

Akıl, kişiye (adama) sermayedir.

İnsanın yaptığı işlerde baş araç ve etken aklıdır.

Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını al¬mış (beğenmiş).

Her insan kendi aklını, görüşünü, davranışını başkalarınınkinden daha üstün bulur. Bir konuda kendi görüşünün dı¬şında ne kadar düşünce, ortaya atılsa da kişiler yine kendi akıllarını beğenirler..Bu yüzden çoğu kişiler eleştiriye daya¬namazlar.

Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır

Akılsız kimse davranışlarının nereye varacağını, ne so¬nuçlar doğuracağını düşünemez. İstemeden de olsa dostları¬na zararı dokunur. Akılsız düşmanla mücadele etmek de zor¬dur. Çünkü akılsızın davranışlarını hesap edip tedbirini al¬mak zordur. Oysa akıllı düşmanın ne yapacağını sezmek, ge¬reken tedbiri almak daha kolaydır.

Akıllı, düşününceye kadar deli oğlunu everir.

Daha az düşünen ama çabuk karar veren kimse, çok dü¬şünüp de karar veremeyen kimseden daha iyi iş görür. Çok düşünüp sonuç elde etmeyince o düşünme işe yaramaz.

Akıllı, köprü arayıncaya dek deli suvu geçer

Tedbirli kişi, yapacağı işlerde sağlam yol arar. Bunun için de sonucu almakta gecikir. Gözü pek, atak kişi ise kü¬çük tehlikeleri göze alarak işe girişir ve çabuk sonuç alır.

Akıllı oğlan neyler ata malını, akılsız oğlan neyler ata malını, (Hayırirevlat neylesin malı, hayırsız evlat neyle¬sin malı), (oğlum deli malı neylesin, oğlum akıllı malı neylesin).

Bir evlat iyi eğitilmişse, akıllı ise malı kendisi kazanır, baba malına gerekseme duymaz. Akılsız ise, babası ne kadar çok mal bırakırsa bıraksın, altından girer üstünden çıkar ve malsız kalır. Buna göre çocuklara mal bırakmaya çalışmak tansa onları iyi eğitmeye çalışmak daha hayırlıdır.

Akıl olmayınca ne yapsın sakal

İnsan"sadece yaşlanmakla olgunlaşmaz. Eğer akılsız ve eğitimsiz ise çocukça işler hatalar yapar.

Akıl para ile satılmaz

Akıl para ile alınıp satılan bir şey olsaydı, dünyadaki bütün zenginlerin akıllı, fakirlerin ise akılsız olması gerekir di. Delice iş yapan zenginler olduğu gibi çok akıllı davranan fakirler de vardır.

Akılsız başın cezasını (zahmetini) ayak çeker

- iyi düşünmeden yaptığımız işlerin sonunda zarara uğrayıp, düzeltmek için çaba gösteririz. Oraya buraya koşup yorulmak zorunda kalırız.

- Yöneticilerin düşünmeden verdikleri kararların sıkıntı¬sını, idareleri altında çalışan kişiler çeker.

Akılsız kasabın gerisine kaçar masadır

İşini bilmeyen, kafası çalışmayan kişi, elindeki fırsatı kullanmak şöyle dursun, onun kendi aleyhine dönmesine yol açar.

Akılsız köpeği yol kocatır, (Ahmak iti yol kocatır).

Gerekli araç gereci hazırlanmadan, iyice düşünülüp yo¬lu, yöntemi, programı çizilmeden yapılmaya çalışılan işin, yarı yolda aksaklıkları ortaya çıkar. Aksaklığı düzeltmek için tekrar malzeme, emek ve zaman harcanır. Bu durum da zaman kaybına ve gereksiz yorgunluklara yol açar.

Akıl yaşta değil, baştadır

Bir kimsenin yaşı büyümekle aklı ve olgunluğu artmaz. Nice gençler vardır ki, yaşlı kişilerden daha doğru düşünüp hareket ederler.

Atasözleri üzerine yapılmış bazı çalışmalar:

Teshil Risalesi: Bizde atasözlerine ait ilk yazma eserdir. Mevlana Şemsettin’e aittir. 1480 de yazılan bu eserde 695 atasözü vardır.

Atasözlerinden farkı, söyleyeninin ya da yazanın bilinmesidir. Vecizeler,bağımsız bir eser halinde yazılabildikleri gibi, bir yazarın eserlerinde dağınık olarak da bulunabilir. Vecizeler de tıpkı atasözleri gibi yaşanan olaylardan, gözlemlerden ve deneyimlerden çıkarılan sonuçlara, derslere dayanır.

Atasözlerinin Özellikleri:

Bu sözler törelere, geleneklere, tecrübelere, akla ve gerçeğe dayanır.

Halkın ortak düşüncesini, inancını, duyusunu, ahlak anlayışını, kültürünü, felsefesini yansıtırlar. Kültürün aynasıdırlar. Eğitici ve öğreticidirler. Genellikle mecazi bir anlam taşırlar.

Anonimdirler. Halk arasında dilden dile dolaşarak gelecek kuşaklara aktarılırlar. Söz ve mâna sanatlarıyla (seci, tezat, cinas, akis, mübalağa) örülmüşlerdir. Kalıplaşmış, doğal (tabii), kısa ve özlü sözlerdir.

Ateş demekle ağız yanmaz.

Ateş düştüğü yeri yakar.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

Ateşle barut (barutla ateş) bir yerde durmaz (olmaz).

Atı a taşıyla, katırı anasıyla.

Atılan ok geri dönmez.

Atım tepmez, itim kapmaz deme (Atın tepmezi, itin kap¬mazı olmaz).

Atın bahtsızı arabaya düşer

Atın doru renkli olanı, kişinin de cesur olanı makbul¬dür.

Atın dorusu, yiğidin delisi.

Atın her türlü bakımını iyi yaparsanız yorulmasından korkmadan rahatça binebilirsiniz.

Atın ölümü arpadan olsun.

Atın ürkeği, yiğidin korkağı.

Atın varken yol tanı, ağan varken el tanı.

Atın yürüyüşü binicisinin ustalığına bağlı olduğu gibi, bir işin yürüyüşü de yöneticisinin bilgi ve becerisine bağlı¬dır.

Atına bakan ardına bakmaz.

Atlar nallanırken kurbağa ayağını uzatmaz.

Atlar tepişir, arada eşekler ezilir

Atlıya saat sorulmaz.

Atta da soy gerek, ite de.

Atta karın, yiğitte burun.

Atta, avratta uğur vardır.

Attan düşüne yorgan döşek, eşekten düşene kazma kürek

Av avlayanın, kemer bağlayanın.

Av köpeği avdan kalmaz.

Av köpek fırın (fırın damı, duvar) deler (yıkar).

Av vuranın değil, alanın.

Ava gelmedik kuş olmaz, başa gelmedik iş olmaz.

Ava giden avlanır.

Avcı ne kadar al bilse, ayı o kadar yol bilir.

Avradı eri saklar, peyniri deri.

Avrat (kadın), malı, kapı mandalı, (kan malı hamam tokmağıdır).

Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar.

Avrat var, arpa unundan aş yapar; avrat var, buğday unundan keş yapar

Ay (gün) var yılı besler, yıl var ayı (günü) beslemez.

Ay ayakta çoban yatakta, Ay yatakta çoban ayakta.

Ay görmüşün yıldıza minneti (itibarı) yoktur.

Ay ışığında ceviz silkilmez.

Ayağını sıcak tut, başını serin; gönlünü ferah tut düşün¬me derin

Ayağını yöneten baştır.

Ayağını yorganına göre uzat

Ayak olmadık (ayağa değmedik) taş olmaz, başa gelme¬dik iş olmaz. (Başa gelmez iş olmaz, ayağa değmez taş olmaz).

Ayakta ölmek, diz üstü yaşamaktan iyidir. ROOSEVELT

Aydınlıkta sürüye hırsız gelmez. Onun için çoban uyu¬yabilir. Yani kişiler işlerinin gerektirdiği özelliklere, zama¬na dikkat ederek çalışmalıdırlar.

Ayı görmeden bayram etme,(Ay gördünse bayram et).

Ayı sevdiği yavruyu hırpalar.

Ayıpsız yâr araya(dost isteyen), yârsız (dostsuz) kalır

Ayıyı (maymunu) fırına (ateşe) atmışlar, yavrusunu ayağının altına almış.

Ayyar tilki art ayağından tutulur. İşini hile kurnazlık ile yürüten kişinin sonu gelmez. So¬nunda eştiği kuyuya düşüp yakayı ele verir. Aza demişler: "-Nereye? " -Çoğun yanına" demiş.

Az ateş çok odun yakar.

Az el aş kotarır, çok el iş kotarır. (Az eli aşta gör, çok eli işte gör).

Az kaz, uz kaz, boyunca kaz.

Az olsun, uz (öz) otsun

Az söyle, çok dinle.

Az tamah, çok ziyan (zarar) getirir.

Az veren candan çok veren maldan.

Az yiyen az uyur çok yiyen güç uyur.

Az, her zaman çoğa uyar, ya da onun ermine girer. Büyük sermaye, küçük sermayeye iş bırakmaz, azınlık, çoğun¬luğa boyun eğer.

Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz.

Azan kurda kızan köpek.

Azıcık aşım, kaygısız (ağrısız, kavgasız) başım.

Azıksız yola çıkanın iki gözü el torbasında kalır.

Azrail gelince oğul uşak sormaz

Azrail, kişilerin durumlarını gözetmez. Büyük küçük demez; eceli gelenin canını alır. Kısacası ölüme söz geçiril¬mez.

-B-


Baba (evlat, oğul) ekmeği zindan ekmeği, koca (er) ek¬meği meydan ekmeği.

Baba himmet, Oğul hizmet.

Baba koruk (ekşi elma, erik) yer, oğlunun dişi kamaşır.

Bir babanın yaptığı kötü iş, sürekli tekrarladığı uygunsuz hareketler her nedense aileye yüklenmeye çalışılır. Toplum içinde de bunun sıkıntısını en çok, çocuk çeker; en çok o, güç duruma düşer.


Baba malı tez tükenir, evlât gerek kazana.

Çoklukla insanlar bir emek vererek kazanmadıkları malın değerini pek bilmezler, meğer ki bu baba malı ola. Babadan kalan mal, mülk ya da para hazır olduğu, değeri de pek bilinmediği için kolay ve çabuk harcanır; tez biter. Bu bakımdan babadan kalan mirasa güvenip çalışmamak, bir kazanç yolu tutmamak son derece sakıncalıdır. Kişilik sahibi olan kimse ise baba malına güvenmez, alın teri dökerek kazanmaya çalışır, kazandığının değerini de bilir, ona sahip çıkar, dolayısıyla onu dikkatle harcar.


Baca eğri de olsa duman doğru çıkar.

Dürüst, doğru, iyi ve güzel vasıflarını doğuştan getiren insan, ne denli bozuk, elverişsiz ortamlarda bulunursa bulunsun niteliklerini kaybetmeyip korur. Bu durum nesneler için de geçerlidir.


Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun (Bağda izin olsun, üzüm yemeye yüzün olsun).

Bir bağın bağ olması için gereken bakım gösterilmelidir. Üzümler zamanında budanmalı, gübrelenmeli, çapalanmalı ve sulanmalıdır. Bu yapılmazsa o bağdan istenilen üzüm alınamaz. Bu da bize gösteriyor ki emekle üzüm arasında sıkı bir ilişki var. Bir kişi bir şeyden verim bekliyor, fayda temin etmek istiyorsa gereken çabayı göstermeli; gerekli harcamalardan kaçmamalı, o şeye iyi bakmalıdır. Aksi takdirde o şeyden yararlanmaya yüzü olmaz.


Bağla atını, ısmarla Hakk`a.

Hayvanların bir yerde durmaları isteniyorsa onları mutlaka bağlamak gerekir. Bu durum at için de geçerlidir. Eğer onu başı boş bırakırsak oradan uzaklaşıp kaybolabilir, başına türlü hâl gelebilir. Bunun gibi pek çok şeyde önce tedbir alınmalı, sonra da Allah`a havale etmeliyiz. Kısacası önce tedbir, sonra tevekkül her işte kural olmalıdır.


Bağlı koyun yerinde otlar.

Nasıl ki bağlı koyun, bağlı olduğu ipin izin verdiği sınırların dışına çıkıp otlayamıyorsa, kimi insanlar da ellerinde olan imkânın dışına çıkıp iş göremezler; ellerindeki imkân ne kadarsa o kadar başarılı olurlar. Fazla imkânlara kavuşmak, becerikli insanların daha verimli ve başarılı olmalarına kapı aralar. Bu sebeple onlara gerekli olan imkân ve fırsat verilmelidir.


Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.

İster bağ, ister iş yeri, isterse bir eşya olsun, ona gerekli bakımı gösterirsek beklediğimiz faydaya kavuşuruz. Bir bağa bakmaz, onu çapalamaz, budamasını yapmaz, yabancı otlardan temizlemez ve gübrelemezsek bir zaman sonra onu dağa, verimsiz bir yere dönmüş görebiliriz. Bakımı olmayan bir iş yeri, bir eşya için de durum bundan farklı değildir.

Bakımdan uzak tutulmuş bir iş yerinde düzen gözetilmezse aksaklıklar giderek büyür, önü alınamaz olur, sonunda iş yeri iflasın eşiğine gelebilir. Bir eşyanın bozuk, kırık, eksik bir yanı yerinde ve zamanında giderilmezse, o eşya bir süre sonra kullanılamayacak hâle gelir. Unutulmamalıdır ki, bakılan ve onarılan şeyler ancak yararlanılacak şeyler olarak ortada kalır.
Bakmakla usta olunsa, köpekler (kediler) kasap olurdu.

Öğrenmenin esası denemeye ve yapmaya dayanır. Bir şey, başkasının yaptığı işe bakılarak öğrenilemez. Eğer bilgi ve becerinin de kazanılmasının yapmaya dayandığı düşünülürse, bir işin öğrenilmesinin seyretmeye değil, bizzat denemeye ve o iş üzerinde çalışmaya bağlı olduğu daha açıkça görülür. Ustalık da ancak böyle elde edilir.


Bal bal demekle ağız tatlanmaz.

Bir şeyin yalnızca adını etmekle, onun hakkında tatlı sözler söylemekle o şeye kavuşulmaz. Önemli olan gerekli girişimlerde bulunup onu ele geçirmek için uğraş vermektir.

Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir.

Çoklukla düşünüp taşınmadan, olacakları hesaplamadan işe kalkışan insan, bu ihtiyatsızlığı sebebiyle bir felâkete düştükten sonra aklını başına toplar; kendine gelip uyanır. Ama dövünmesi, çırpınması bir fayda vermez; çünkü iş işten geçmiş olur.


Balık baştan avlanır.

Bir yeri yöneten oraya hâkim demektir. Eğer bir yeri ele geçirmek istiyorsan, oranın hâkimi olan yöneticileri ele geçirmen yeter.


Balık baştan kokar.

Gerek bir aile, gerek bir topluluk ve gerekse bir ülkede baştaki yöneticilerin niyetleri ve tutumları bozuksa o yerdeki her şey de bozuk ve düzensiz olur. Ortada değerini koruyan bir şey kalmaz.


Balın olsun tek, sinek Bağdat`tan gelir.

1. Yeter ki malın, mülkün ve paran olsun; ondan faydalanmak isteyen pek çok kimse olduğuna, hatta bunlardan kimilerinin çok uzaklardan geldiğine bile şahit olacaksın. 2. Kıymetli bir malın mı var? Kaygılanma, onun müşterisi eninde sonunda mutlaka çıkıp gelir.


Balta değmedik (girmedik) ağaç (orman) olmaz.

Hayat öyle çetrefilli bir yoldur ki, zorluk, felâket ve acılarla karşılaşmayan, bir zarar görmeyen kimse yoktur.


Bal tutan parmağını yalar.

Başkalarına yararı dokunan yerlerde çalışan, onlara iyi ve güzel şeyleri sunmakla görevli bulunan kimse, ürettiğinden ya da dağıttığından kendisi de faydalanır. Genellikle bu tutum da hoş görülmeye çalışılır. Çünkü o görevi yapan bunu hak ediyor kanaati yaygın hâle gelmiştir.


Bana benden her ne olursa, başım rahat bulur dilim susarsa.

1. Hemen her kişi kendi geleceğini kendisi hazırlar. Kendisine gelecek zararların ya da faydaların tümü onun tutumuna bağlıdır, her şeyin sorumlusu o olur. 2. Ne söylediğini bilmeyen, sözlerinin onu nereye ulaştıracağını hesap etmeyen, lüzumsuz ve çok konuşan kimse, dili yüzünden çeşitli zararlara uğrar. Aksine diline bir çeki düzen veren, susmasını bilen ve ancak gerektiği yerde konuşan kimseler bu belâlardan uzak olur.


Yüklə 1,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə