75
Ezoterik Grupların Epistemolojisi
Hasan Yücel Başdemir
Doç. Dr. | Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi
Özet
İnsanların sınırları belirli, rasyonel ve açık bilgi edinme süreçleri vardır. Bütün epistemolojik
görüşler bu süreçleri kabul eder. Ancak ezoterik gruplar, normal olmayan, kapalı ve tuhaf bir
bilgi edinme süreci ortaya koyarlar. Bu makale, bu sürecin epistemik değeri ile ilgilidir. Ezoterik
epistemoloji rasyonel temellere sahip değildir. Algı, bellek, akıl, içebakış, tanıklık gibi normal
bilgi kaynakları yerine rüya ve güvenli olmayan tanıklıklara dayanır.
Anahtar Terimler: epistemoloji, ezoterizm, rüya, Gülenizm.
Epistemology of Esoteric Groups
Abstract
In knowledge acquisition, people possess various kinds of rational and open processes which
have limitations. Epistemological approaches accept all of these processes. However, esoteric
groups put off abnormal and strange processes of knowledge acquisition. This article relates
to the epistemic value of these processes. Esoteric epistemology has no rational basis. It is
based on dreams and unreliable testimonies instead of the normal resources such as percep-
tion, memory, reasoning, introspection.
Key Words: epistemology, esotericism, dream, Gülenism.
Ezoterik Grup Nedir?
“Ezoterik” sözcüğü gizli, kapalı, olağan dışı gibi anlamlara gelir. Sözcüğün
bu şekilde kullanımı, antik çağa kadar geri gider. İskenderiyeli Clemens
(150-219), metinlerinde (Protrepticus, Paedagogus ve Stromata) bu sözcüğü
Aristoteles’in takipçilerini sınıflamak için kullanır: Onların bir kısmı gizem-
lidir ve düşüncelerini mitlerin ve efsanelerin içine yerleştirirler; diğer bir
kısmı ise gizemden kaçınır.1
Sözcük ilk olarak, miladî ikinci yüzyılda Antik öğretilerin, özellikle de pi-
sagorculuğun etkisi altında kalan Hıristiyan öğretisi için kullanılmaya baş-
1 György E. Szonyi (2006), “Esotericism”, Dictionary of Gnosis and Western Esotericism, editör: Wouter J. Hanegraaff,
Leiden: Brill NV, s. 336.
* Bu makale hakem denetiminden geçmiştir.
76 | Hasan Yücel Başdemir
landı ve zaman içinde bazı insanların, başkalarına açık olmayacak şekilde özel
bilgi edinme süreçlerine sahip olduklarını ifade eden bir terim haline geldi.
Ezoterizm, genellikle dinler içindeki gizli ve derin boyutları olan grupla-
rın ibadet ve faaliyet şeklini ifade etmek için kullanılır. Bazı yazarlar ise onun
anlamını dinle irtibatlandırmazlar; dinî olmayan yapılar içinde de ezoterik
unsurların bulunabileceğini ifade ederler. Gizli güçler atfedilen bir liderin
kurtarıcı kişiliğine yapılan dinsel olmayan vurgu da ezoterik olarak kabul
edilir. Marjinal seküler ideolojilerdeki lider kültü, bunun tipik örneklerin-
dendir.
Ezoterizmin kavramsallaşmasını belirli tarihsel dönemlerle açıklamak
mümkündür. Pisagor (M.Ö. 570-495), gizli bir dinsel topluluk olmaları ne-
deniyle ezoterik olarak nitelenebilecek ilk büyük tarikatın kurucusudur. Bir
matematikçi olan Pisagor, matematiği gizemli öğretilerle birleştirir. Evrenin
sayısal bir düzen üzerine kurulu olduğunu ve sayıları tanımanın, bu gizemi
çözmeye imkân sağlayacağını ileri sürer. Bu nedenle pisagorcular, kendile-
rine matematikçiler adını verirler; tarikata yeni girenlere ise akuzmatiklar
(dinleyiciler) denilir. Pisagorcular, Milattan sonra beşinci yüzyıla kadar bü-
yük, etkili ve gizli bir dinsel ve siyasî akım olarak varlıklarını sürdürmüşler-
dir.
Ezoterizmin ikinci dönemini miladî takvimin başlangıcı ile tarihlendir-
mek mümkündür. Bu dönemde pisagorculuğun yanında maniheizm, İskende-
riye paganizmi, Pers ve Hint mistisizmleri gibi birçok ezoterik öğretinin var
olduğunu biliyoruz. Milatla birlikte bu ezoterik hareketler, kurumsal dinlerle
mücadeleye girişmeye başlamışlardır. Bu dinlerin ilki Yahudilikti.
Milattan önce iki binlere kadar dayandırılan Yahudilik, milada kadar ken-
di içine kapalı, sınırlı ritüelleri olan nispeten tek düze bir topluluk diniydi.
Roma İmparatorluğu döneminde ticaretin de etkisiyle dışarı açılmaya başla-
yan bu din, zaten kendi içindeki Kabala kültüründe var olan ezoterik unsur-
lara, dışarıdan gelen yenilerinin de eklenmesiyle ezoterik bir istilaya maruz
kaldı. Miladın ilk yıllarında Yahudilerin büyük kısmı, kurumsal dinî yapıdan/
mezheplerden koparak ezoterik grupların etkisi altına girdiler ve Yahudi ol-
mayanlara verilen “Gentile” sıfatı, bunlar için de kullanılmaya başlandı: Gen-
tile Yahudiler.
İskenderiyeli Philon, bu ezoterik istilayı engellemek için rasyonel ilahi-
yatı (teoloji) Yahudiliğe uyguladı ve standardize edilmiş bir Yahudi inancı ve
teolojisi ortaya koydu. Ruh-beden ayrımına dayalı bu teolojinin amacı, ezote-
rizmin kişisel ve keyfî inanç yorumlarını belirli bir yöntemle otantik kutsal
Ezoterik Grupların Epistemolojisi |
77
metne bağlamak ve bu şekilde geleneksel Yahudi inancını sınırları belirli öğ-
retilerle pekiştirerek dış etkilerden korumaktı.
2
Philon’un yöntemi, daha çok Hıristiyanların işine yarayacaktı, çünkü bu
yüzyılın ezoterik dünyası, en çok da kurumsal bir yapısı olmayan Hıristiyan
inancı için büyük bir senkretizasyon tehdidi oluşturuyordu. Tertullianus, Jus-
tin Martyr, Irenaeus, Sabellius, Arius, Athenasius, Clemens, Origenes, Au-
gustine gibi yüzlerce ilk dönem Kilise Babası ve din adamı Hıristiyanlığı
ezoterik etkilerden korumak için büyük mücadeleler verdiler; bir kısmı Antik
teolojiye, bir kısmı da kutsal metinlere dayanarak. Ancak pisagorculuk ve İs-
kenderiye paganizmi o kadar güçlüydü ki Hıristiyanlık bunlara direnmekte
zorlandı ve nihayetinde Hıristiyanlık, ezoterik pagan inançlarının bir koalis-
yonu haline gelecek şekilde birinci ve ikinci yüzyılın neredeyse tüm ezoterik
inançlarını kendi içine aldı.
Bu mücadele, exoterik ve ezoterik ifadeleriyle ya da pistis ve gnosis ifa-
deleriyle sembolleşmişti. Exoterik dış, ezoterik iç anlamına geliyordu. Pistis
inanç, gnosis bilgi anlamına geliyordu. Dinî teolojilerin inancı, rasyonel tas-
dike dayandırmasına karşı ezoteriklerin bilgisi, mest olma (ecstacy) ve coş-
kuya (enthusiasm) dayanıyordu. Hıristiyanlık, bu gnostik yapıdan ve ezoterik
unsurlardan arınma mücadelesini bin yıldan daha fazla bir süre devam ettir-
di, ta ki Thomas Aquinas’ın (1225-1274) ölümüne kadar.
Daha sınırlı olsa bile aynı süreç, tehditkâr bir şekilde İslam tarihinde de
yaşandı. Miladî dokuzuncu yüzyıldan itibaren İslam, ezoteriklerin yöneldiği
din haline gelmeye başladı. Önce Mutezile, sonra Eşarî kelamcıları; daha son-
ra Kindi’nin geleneğini sürdüren başta Farabi (872-950) ve İbn Sina (980-
1037) olmak üzere Müslüman filozoflar, İslam itikadını ezoretik unsurlara
karşı korumak için büyük çaba sarf ettiler. Ancak onbirinci yüzyılın sonlarına
doğru Müslüman dünyaya en büyük tahribatı veren en güçlü ezoterik saldırı,
Hasan Sabbah (1050-1124) ve taraftarlarından geldi.
Müslüman dünyaya doğudan Moğol istilalarının, batıdan Haçlı seferleri-
nin en yoğun olduğu bir dönemde Gazali’nin Talimiyye adını verdiği bu Şiî-
İsmailî grup, iki büyük imparatorluğu (Abbasiler ve Büyük Selçuklular) bu
saldırılara karşı direnemez hale getirdi. Talimiyye, Hint ve Pers gnostizminin
unsurlarını İslam inancına sokmaya çalışan, iki imparatorluğun saraylarına
sızmış, gizli bir dinî ve siyasî örgüttü. Gazali (1058-1111), Nizamülmülk’ün
desteği ile kelamcıların ve filozofların mücadelelerini daha keskin bir şekilde
2 Wouter J. Hanegraaff (2012), Esotericism and the Academy: Rejected Knowledge in Western Culture, Cambridge:
Cambridge University Press, ss. 46-51.
78 | Hasan Yücel Başdemir
sürdürdü, ama bu, on ikinci yüzyıl ezoterizminin, Müslüman dünyaya verdiği
siyasî zararı ortadan kaldırmadı.
Ezoterizmin ikinci aşamasını, kurumsal dinlerin korunma stratejilerini
esas alan Gazali ve Thomas Aquinas’la bitirmek mümkündür. Ancak on üç ve
on dördüncü yüzyıldan itibaren Avrupa’da Rönesans’la birlikte yeni bir ezote-
rik eğilim ortaya çıktı. Daha sonra Antoine Faivre’nin Batı ezoterizmi
3
adını
vereceği bu akım, Tanrı’nın mesajı ve gizemli doğa kombinasyonu ile Hıris-
tiyanlığı seküler bir ezoterizme doğru yöneltmeye başladı. Maister Eckhart
(1260-1328), Francesco Petrarca (1304-1374), Pico della Mirandola (1463-
1494), Paracelsus (1493-1541), Faustos Socinus (1539-1604) ve daha birçok
Rönesans düşünürü bilimsel olanı mistik olanla birleştiren bir din ve dünya
görüşü ortaya çıkardı.
4
Günümüz dünyasında ezoterizm, milenyum veya yeniçağ tarikatları adıy-
la anılırlar. 1990’ların sonlarında özellikle Birleşik Devletler’deki kendi kili-
selerinde toplu intihar saldırılarıyla adlarını duyuran bu tarikatlar, ülke si-
yasetleri üzerindeki etkileri nedeniyle fundamentalizm başlığı altında siyasî
ideolojiler arasında anılagelmiş ve ders kitaplarında bölüm haline gelmiştir.
5
Ezoterizmi, ona benzeyen diğer şeylerden ayırmak kolay değildir. Bun-
ların başında mistisizm gelir; doğaüstücülük, gnostizm, paganizm, büyü ve
astroloji de ezoterizmle benzerlikler taşır. Çoğu zaman bunların birbiriyle
ilişkileri olduğu düşünülür. Genel olarak bakıldığında aralarında benzerlikler
görülse de her birinin ifade ettiği anlam farklıdır. Ancak ezoterizm, bu anlam-
ların tamamını, hatta onların karşıtı olan düşünceleri de içine almaya çalışan
daha karmaşık ve eklektik bir tutum ve zihniyeti ifade eder.
Mistisizm, akılcılığın karşısında yer alır. Paganizm dinin karşısında yer
alır. Büyü bilimin karşısında yer alır. Astroloji ise astronominin karşısında
yer alır. Mistisizm, aklın analitik ve sözel şekilde çalışmasına karşı için-
de bulunduğumuz çevrenin kişisel ve bütüncül deneyimini esas alır. Evre-
nin gerçekliği, görünen yüzüne bakarak anlaşılmaz, aksine onu anlamak için
görünmeyen yüzünü keşfetmek gerekir. Gerçeklik gizlidir ve kişilerin geliş-
tirdikleri bir yetenekle keşfedilebilir. Bu herkesin sahip olduğu bir yetenek
değildir. Ayrıca evren parçalara ayrılarak anlaşılamaz, sadece bütüncül olarak
anlaşılabilir. Sözler ve kavramlar bu bütünlüğü hatalı şekilde belirli yönle-
riyle tasvir edebilir. Oysa onu sözlerle değil, kişisel deneyimle anlayabiliriz.
3 Antoine Faivre (1994), Access to Western Esotericism, New York: State University of New York.
4 Wouter 2012, s. 52. Wouter J. Hanegraaff (1996), New Age Religion and Western Culture: Esoterisicism in the Mirror
of Secular Thought, Leiden, New York: Brill, s. 322.
5 Andrew Heywood (2016), Siyasi İdeolojiler, Ankara: Adres Yayınları.
Ezoterik Grupların Epistemolojisi |
79
Akılcılık, evreni kavramlarla anlamaya çalışırken mistisizm, bunu reddeder
ve kendisini akılcılığın yerine koyar.
Bu özellikler, ezoterizmde de vardır ancak o, aynı zamanda akılcılığa da
dayandığını iddia ederek karşıt tutum ve yönetmeleri kendi içinde barındırma
özelliğine sahiptir. Pisagorcuların ileri matematik bilgisi ile gizemciliği yan
yana getirmiş olmaları bunun tipik örneğidir.
Büyü konusunda da aynı şey geçerlidir. Büyü, kendini bilimin yerine ko-
yar. Bilim nedenleri göstermeye ve olaylara herkesin anlayacağı şekilde açık-
lamalar getirmeye çalışırken büyü, ya nedenleri açıklamaktan kaçınır ya da
bilimin herkese açık olan nedenleri yerine erişilebilir olmayan açıklamalara
dayanır. Oysa ezoterizm, bilime büyüsel unsurlar katarak birbirine zıt bu ya-
pıları bir araya getirir. Bu da onüçüncü yüzyıldan itibaren gelişen Batı ezote-
rizminin tipik özelliğidir.
Bu makale açısından bu ayrımları uzun uzadıya ortaya koymaya gerek
yoktur. Akıl, bilim ve din iddialarını mantıksal kurallara, realiteye ve makul
açıklamalara dayandırma çabasından ortaya çıkar. Bunda ne kadar başarılı
oldukları veya gizemli unsurların onların içindeki varlığının sorgulaması da
yine akılcılığın sınırları içinde yürütülür. Oysa mistisizm, büyü ve paganizm
mantığın kurallarıyla uyuşma endişesi taşımaz; realiteyi varlığın görünme-
yen yüzünde ararken bu dünyayı yadırgama eğiliminde olur.
Bu karşıtlıklar arasındaki farklar belirgin ve açıktır. Mistisizm, akılcılık
iddiasında bulunmaz. Büyü bilimin yaptıklarını küçümser ve onu anlamsız
görür. Bunların tersi de doğrudur. Ezoterizm ise çok daha karmaşık bir yapıya
sahiptir. Öncelikle o bir şeyin karşıtı değildir, çünkü bütün karşıtlıkları içine
alma özelliğine sahiptir. Ezoterizmde akıl ve mistisizm biraraya gelir; büyü
ve bilim aynı yerdedir. Ezoterizm, bunların her birini biraraya toplayan daha
karmaşık bir sistemdir; mistisizmin kişisel dinsel deneyimine hırs, zevk ve
coşkuyu katarak onu aşar. Paganizmin tabu ve totemini kurumsal dinle bir-
leştirir. Büyüsel olanı bilimle süsler. Harflerin ve sayıların gizemli anlamla-
rını kâinata hükmetme idealiyle birleştirerek astrolojiyi aşar. Velhasıl karşıt
olan her şeyi kendi içine alan sentetik bir gizemli ideoloji oluşturur.
Ezoterizmin Özellikleri
Bu makalenin ilgilendiği konu, daha ziyade ezoteriklerin bilginin sınırı ve
kaynağı ile ilgili yaklaşımlarıdır. Onlar, normal olmayan, kapalı ve tuhaf bir
bilgi edinme süreci ortaya koyarlar. Bu makale bu sürecin epistemik değeri
ile ilgilidir. Ancak bu amacın ortaya çıkması için ezoterizmin bazı temel özel-
80 | Hasan Yücel Başdemir
liklerine yer vermek anlamlı olacaktır.
Ezoterizmin en önemli özelliklerinden biri, bağımsız özgün bir hareket
olarak ortaya çıkmamasıdır; onlar özellikle dinî inançlar veya güçlü toplum-
sal hareketler içinde kendilerini konumlandırırlar. Bu şekilde itibar devşirir-
ler. Özellikle dinlerin rasyonel teolojilerden meşruiyet elde etmeye çalışırlar.
Dinlerde doğa-üstü unsurlar vardır. Teoloji/ilahiyat, onları rasyonelleştirme
ve sınırlandırma işlevi görür. Ezoterik inanç grupları, kendi özel bilgi edin-
me süreçlerini bunlara benzeterek meşruiyetlerini saygı duyulan yapılara da-
yandırmaya çalışırlar. Örneğin, peygamberler yaratıcıyla konuşur. Bu, dini
düşüncede özel ve sınırlı bir deneyim olarak kabul edilirken dinin içindeki
ezoterik gruplar, peygamberin özelliklerini karizmatik liderlerine de atfeder-
ler. Dinin kurucusunun bütün otoritesi, bu lidere transfer edilir. Grup ön-
deri, kararlarının kendisine ait olmadığını ve rüyasında peygamberden veya
Tanrı’dan bir emir aldığını söyler. Bu durumun inandırıcılığı, kurumsal bir
dinin içinde konumlanmakla kolaylaşır.
Dinî inanca eklemlenen ezoterik gruplar, peygamberlerin rolünü grup li-
derine atfederler. Bu şekilde özel bilgi edinme araçlarına sahip, karizmatik
bir lider kültü yaratılır. Lidere atfedilen bu kutsallığın, farklı şekillerde ge-
rekçelendirildiği görülür. Grup lideri, rüyasında peygamberi veya Allah’ı gö-
rür. Bu rüyalarda kesin dinsel emirler olduğu düşünülür. Diğer bir gerekçe-
lendirme de peygamberin ya da Tanrı’nın grup liderinin bedeninde yeniden
ete ve kemiğe büründüğü iddiasıdır. Batı ezoterizminde buna enkarnasyon
(incarnation) denirken doğu ezoterizminde “hulûl” adı verilir. İsmailiyye’de
Tanrı’nın Ali’ye, Ali’nin de 7 imama hulûl ettiğine inanılır. İsa’nın Tanrılığı
meselesi de Pisagorik enkarnasyonun Hıristiyanlık üzerindeki etkisinin tipik
göstergesidir.
Liderden başlayarak grubun diğer üyeleri arasında hiyerarşik bir ilişki
vardır. Örneğin Pisagorcular, üstte bulunanlara matematikçiler adını verir-
ken alttakilere öğrenciler adını verirlerdi. Grubun sırlarına vakıf olma, güve-
nilir olma gibi ölçütlerle örgütteki bazı kişiler, liderlerine daha yakındır ve
daha fazla söz hakkına sahiptir. Çünkü ezoterik gruplar, asıl amaçlarını top-
lumdan ve otoritelerden saklarlar. Güvendikleri fedaileri, gizli ve kritik devlet
görevlerine getirirler. Sabbahiler, hem Abbasi hem de Selçuklu saraylarında-
ki en kritik görevlere kendi adamlarını yerleştirmeyi başarmışlardı. Bunlar,
sır olarak saklanması gerektiği gibi diğer insanların dinsel bilgilere yönelik
tepkilerini bertaraf etmek için gizlilik esastır.
Gizlilik ve olduğundan farklı görünme (takiyye), bu grupların toplumdan
izole olmasını gerektirir. Grup üyelerinin birbirleriyle ilişkileri daha samimi
Ezoterik Grupların Epistemolojisi |
81
ve güven esasına dayanır. Hatta bu güven aile fertlerine olandan daha yük-
sektir. Gruba sadakat, aileye sadakatten önce gelir. Bu sadakatin ve gizliliği
korumanın altında üstün bir amaç için kendini feda etme anlayışı vardır. Bu
üstün amacın kabulü de bir kötülüğün yok edilmesi motivasyonuna dayandı-
rılır. Bu nedenle ezoterik gruplar, dünyayı ve insanları iyi-kötü veya hak-batıl
düalizmi ile değerlendirirler. Ya iyi ya da kötüsünüzdür. Dikkat çekici olan bu
düalizm değildir, aksine bu iyilik ya da kötülüğün, grubun ölçütlerine göre
belirlenmesidir. Destek verenler iyi, vermeyenler kötüdür.
Bu gruplar, kendilerini çok önemli görürler ve bütün tarihin kendi etraf-
larında döndüğüne inanırlar. Diğer bütün insanlar, onlara göre ya kötü ya da
cahildir. Kurtuluş, öğretinin kabul edilmesiyle, hiyerarşiye bağlı kalmakla ve
tam itaatle mümkündür. Bu itaat, motivasyonunu bu kötü dünyayı değiştirme
inancından alır. Bütün ezoterik gruplarda dünyanın belli bir zaman diliminde
iyi olduğu, gelecekte iyi olacağı veya “iyi” insanlar tarafından yönetileceği
inancı vardır. Bu nedenle dönemlere ayrılmış bir tarih anlayışı savunulur,
hatta bu dönemler, dünyanın başlangıcından önceki ve kıyametten sonraki
dönemleri de içine alır. Ezoterik tarih anlayışı, tarihe yön veren gizemli tarih-
sel olaylarla dönemlere ayrılır. Deccal, büyük savaş (armagedon, melhame-i
kubra), Mesih ve Mehdi gibi karakter ve olaylar, bu dönemlerin geçiş aşama-
ları olarak verilir. Sürekli önceden tarihler verilir, ancak bu tarihlerde söyle-
nen şeyler gerçekleşmediğinde Tanrı’nın vaadini ertelediği ve ondan vazge-
çildiği ileri sürülür ki buna da beda anlayışı denilmektedir. 17-25 Aralık 2013
tarihinde yolsuzluğu perde yaparak yargı yoluyla seçilmiş meşru hükümeti
etkisiz hale getirmek için girişilen darbeden sonra Gülenist örgüt, mensup-
larına sürekli olarak umut vermek için bedayı kullanmıştır. Yani örgütün ba-
şarısının arkasında ilahî bir güç vardır ve gücün yenilme ihtimali yoktur.
Bugün eğer başarısız olmuşsak çok yakın gelecekte ilahî vaadin bir sonucu
olarak başarılı olacağız. Şu anki durum başarısızlık değil başarıya giden yol-
daki bir aşamadır. Allah vaadini ertelemiştir. Beda, umudu diri tutmak için
ezoterik grupların tamamında yer almaktadır.
Ezoterik grupların bilgi süreçleri ile ilgili bakışlarında da belirgin şekilde
sıra dışı ve gizemli unsurlara yer verilir. Ancak bu unsurları çözümlemeden
önce epistemoloji disiplininde bilgi edinme süreçlerine nasıl bakıldığı konu-
suna değineceğim.
Epistemoloji Nedir?
Felsefî düşüncede üç önemli araştırma alanı vardır: Varlık, bilgi ve değer.
Epistemoloji, bilginin elde edilme süreçlerini ele alan felsefîi disiplindir.
82 | Hasan Yücel Başdemir
Onu en iyi tanımlamanın yolu, bilgi hakkındaki bilgidir. Bilgilerimizi nasıl
elde ederiz? Doğruluk nedir, nasıl elde edilir? Ezoterik gruplar, epistemoloji-
de ortaya koyulan süreçlerin dışında bilgi edinme mekanizmalarını kullanır-
lar. Ancak bu mekanizmanın güvenilir olup olmadığı konusunu tartışmazlar.
Onların güvensiz olduğu, rasyonel temellere değil duygusal motivasyonlara
sahip olduğu görülmektedir. Bu nedenle ezoterik epistemolojinin yetersizli-
ğini göstermek için klasik epistemolojinin genel işleyişi konusunu kısaca tas-
vir etmekle başlayabiliriz. Buna başlamadan önce bu iki yaklaşım arasındaki
farklılığın sınır ve kaynak sorununa dayandığını söylemek gerekir.
İnsan bilgisinin sınırları ve kaynağı sorunu, bilgi kuramının temel tartış-
malarını oluşturur. Neleri bilebiliriz? Nasıl bilebiliriz? Sınır ve kaynak soru-
nu bu iki soru etrafında döner.
Sınır Sorunu
Kolayca bilebileceğimiz şeyler olduğu gibi asla bilmemiz mümkün olmayan
şeyler vardır. Bazı şeyleri bilmesek de, bilinmesi zor olsa da öğrenmemiz
imkânsız değildir. Bilgi, bilinenler ve bilinmeyenler arasında imkân ve zorluk
seviyesine göre sıralanmış geniş bir alanın sorunudur.
Şu anda gündüz olduğunu kolaylıkla biliyorum. Bugün Halep’teki hava
saldırılarında kaç masum insanın öldüğünü bu kadar kolay bilemiyorum,
ama bilmek istersem, bu imkânsız değildir. Tam sayıya ulaşamayabilirim
ama yaklaşık bir rakam, ölenlerin sayısı hakkında bilgim olduğunu söyle-
mem için yeterli olabilir. Yine de tam sayıyı söyleyebilmek imkânsız değildir.
Fakat evrendeki galaksiler hakkındaki bilgilerimiz oldukça sınırlı. Dünya gibi
canlıların yaşadığı başka bir evrenin olup olmadığını bilmiyoruz. Şu anda
bunu bilmemiz, imkânsız görünüyor, ama bunun hiçbir zaman bilenemeye-
ceğini de söyleyemeyiz.
Sınır sorununun bu kısımlarıyla ilgili anlaşmazlıklar gerçek olmaktan zi-
yade sözseldir; yani sözel anlaşmazlıklar, gerçek sorunların önüne geçer. Çün-
kü bu türden bilgilerin sınırı, insanın duyusal ve zihinsel erişimine açık olup
olmamalarına göre belirlenir. Bilimsel gelişmeler, güvenli duyusal mesafeler
(mikroskop ve teleskoplar gibi mercekli aletlerle casus kulaklıklar da dâhil),
güvenli akıl yürütme süreçleri, mantık kurallarına uygunluk ve geçmişe ait
tutulmuş güvenli kayıtlar vs. bilginin sınırlarını belirler.
Bilginin sınırları ile ilgili asıl anlaşmazlıklar, duyusal olanı, yani bu dün-
yayı aşanlarla ilgilidir. Bu evrenin görünmeyen bir yüzü var mıdır? Zihinsel
ve duygusal dünyamızı dışa dönük algılarımızla bilemesek bile içebakış (int-
Ezoterik Grupların Epistemolojisi |
83
rospection) ve muhakeme (reflection) vs. gibi içe dönük algılarımız yoluyla
bilebiliriz. Ancak bu dünyayı içinde barındıran veya buranın devamı olan bir
metafizik dünyanın bilgisi konusunda bu kadar emin konuşamayız. Çünkü
bu dünyaya ait bilgilerimizi oluştururken kullandığımız araçlar, metafizik
dünya ile ilgili bilgiler edinmek için yetersiz kalmaktadır.
Bizim (Kartezyen şüpheciliğin iddiaları bir tarafa bırakılırsa) sağduyuya
(genel algıya) bağlı olarak bu evrenin varlığından ve algıladığımız şeylerin
genel olarak algıladığımız gibi olduğundan şüphemiz yoktur. Çünkü içinde
yaşadığımız bu evren, bizim bilişsel süreçlerimize açıktır. Ancak öte-dünya
için aynı şeyi söylemek bu kadar kolay değildir. Öte-dünyada yaşamadığımız
için oraya ait deneyimlere sahip değiliz. Bu nedenle öte-dünyanın bizim bi-
lişsel süreçlerimize ne kadar açık olduğu konusunda uzlaşmamız mümkün
değildir. Bazıları bunun bize tamamen açık olduğunu, bazıları kısmen açık
olduğunu, bazıları da açık olmadığını söyler.
Bilgi sınırımızın metafizik alana kadar geliş olduğunu ileri sürenleri iki
grupta ele almak mümkündür.
Birinci gruptakiler, doğruluğu apaçık olan
bazı tümel yargılardan dedüksiyon yöntemi ile öte-dünyaya dair yargılar elde
edebileceğimizi ileri sürerler. Örneğin, “var olan her şey bir nedene dayanır”,
“bir şeyin varlığının nedeni kendisi olamaz”, “nedenler sonsuz şekilde geri gi-
demez” gibi tümel yargılar, “bu evrenin de bir nedeni vardır”, “bu evren kendi
dışında bir nedene dayanır” türünden mantıksal sonuçlar doğurur.
6
Bunun
yanında aksiyomlar, saçmaya indirgeme,
7
yeter-sebep ilkesi
8
gibi metafizi-
ğin imkânını rasyonel süreçlere ve mantık kurallarına dayanarak ortaya koy-
maya çalışanların olağan, objektif, tutarlı, kapsamlı ve erişilebilir
ölçütlere
dayanma endişesi vardır.
İkinci gruptakiler ise mantıksal ve rasyonel ölçüt peşinde değillerdir.
Burada akıl yürütme süreçlerine herkesin erişimi yoktur. Belirli bir grup in-
san, kendine özgü yöntemlerle öte-dünyaya dair bilgiler sunar. Duygusal ve
dinsel deneyim, mistifikasyon, ilham, sezgi gibi rasyonel sebep zinciri dışın-
daki yollarla metafizik bilgilere erişildiği ileri sürülür.
İlkine akılcı (ilmî, burhanî, demonstrative) gelenek, ikincisine ise mistik
veya irfanî gelenek adı verilir. Akılcı gelenek, rasyonel ölçütlere dayanmaya
çalışır. Bu ölçütler, üç tür soruya cevap verecek şekilde kurgulanır: (1) Bir öte-
6 Aristoteles, metafizik bilginin doğruluğundan şüphe edemeyeceğimiz tümel yargılara dayandırmak ister. Bkz.
Aristoteles, Metafizik, çeviren: Ahmet Arslan, Ankara: Sosyal Yayınlar.
7 Kindi, zamanın bir başlangıcı olduğunu ispatlamak için bu yöntemi kullanır. Bkz. Kindi (2014), “Sonluluğa Dair
Aksiyomların İzahı”, Felsefe Metinleri, editör: Mahmut Kaya, s. 17.
8 Leibniz metafiziğin imkânını bu ilkeye dayandırır. Bkz. Leibniz, Monadoloji.
84 | Hasan Yücel Başdemir
dünyanın (metafizik) varlığı ispatlanabilir mi? (2) Öte-dünyada olan biteni
bilebilir miyiz? (3) Öte-dünya ile ilgili bilgi elde etmek için hangi araçlar
güvenlidir? Mistik gelenek ise kişisel deneyimlere dayanır. Bu deneyimler,
rasyonel sebep zinciri ile açıklanmak yerine sadece tecrübe edilmiş olmaları
nedeniyle bilgi kaynağı olarak görülür.
Bu türden deneyimlerle kastedilenin ne olduğunu anlamanın en kolay
yolu, rüyalardır. Mistik gelenekte rüyalar, bilgi kaynağı olarak kabul edilir.
Rüyanın bir bilgi kaynağı olup olamayacağı felsefî bir sorun olmakla birlikte
mistik geleneğin daha belirgin özelliği, rüyayı rasyonel açıklama süreçleri-
nin önüne koymuş olmasıdır. Bu açıdan mistik gelenek, akılla olan ilişkisine
bağlı olarak kabul edilebilir olandan aşırı olana kadar birçok versiyona sa-
hiptir. En aşırı şekilleri, gnostizm ve ezoterizm olarak isimlendirilir.
9
İslam
düşüncesinde bu aşırı yaklaşımlara batinilik adı verilir.
Bilginin sınırı sorununun, burada anlatılandan daha karmaşık boyutları
vardır. Sınır meselesi sadece fizikten metafiziğe geçişle ilgili değildir, aynı
zamanda bir bilgiyi nasıl elde ettiğinizle de ilgilidir. Güvenli araçlarla elde
edilmemiş fiziksel bilgilerin, doğruluk bakımında metafizik bilgilerden daha
sağlam olduğunu iddia etmek anlamsızdır. Bu durum, bizi epistemolojinin
ikinci bir önemli sorun alanına götürür: Hangi kaynaklarla elde ettiğimiz bil-
giler doğru olabilir?
Bilginin Kaynağı
Geleneksel epistemolojide bilginin kaynaklarıyla ilgili sıralama algı, akıl, ta-
nıklık, bellek, içebakış ve muhakeme şeklindedir.
10
Sezgi, tanışıklıkla belleğin
birlikte çalışması sonucu meydana gelen durumun adıdır. Epistemologların,
bu araçların bilgi üzerindeki etkisi ve güvenilirlik dereceleri konusunda uz-
laştıkları söylenemez, ancak bunların bilgilerimizin kaynakları olduğu konu-
sunda geniş mutabakat vardır. Farklılıklar daha ziyade ayrıntıda ve bunların
bilginin oluşumu üzerindeki etkilerindedir.
İnsanoğlu dünyaya geldiği andan itibaren çevresiyle zihinsel ilişkiye
girer. Bu ilişkinin her anında sayısız deneyime sahip olur. Duyu algıları dışarı
açıktır ve her an yeni veriler toplar. Akıl sürekli onların mahiyetini sorgular.
Kitaplar okuyarak ve başkalarının anlattıklarını dinleyerek başkalarının sahip
olduğu bilgi deneyimlere tanık oluruz. Her birini bellekte gelecekte, belirsiz
9 Szonyi 2006, s. 336-7.
10 Robert Audi (2002), “The Sources of Knowledge”, The Oxford Handbook of Epistemology, edit.: Paul Moser, Oxford:
Oxford Handbook of Epistemolgy, s. 72.
Ezoterik Grupların Epistemolojisi |
85
bir zaman dilimi içinde kullanmak için saklarız ve bellek sürekli olarak de-
poladığı verileri hatırlama yoluyla ve uyarıcılar sayesinde bize tekrar sunar.
Kendimize ait iç deneyimlerimiz ve algılamalarımız da vardır. Karın ağrımızı
algılarız, duygularımızın ne yönde olduğunu da algılarız. Dışa dönük algıla-
rımız olduğu gibi içimize bakan algılarımız da vardır. Buna içebakış deriz.
Bazen düşüncelerimizi gözden geçiririz, zihnimizi muhakemeye tâbi tutarız.
Tüm bu süreçler bizde, yaşadığımız hayata ve dünyaya dair üst üste
yığılmış ve bellekte saklanan yargı, sorgulamalar oluşturur. Bunlar, doğru-
dan bilgi değildir ama bilgilerimizin ilk kaynaklarıdır ve bellekte şüphe, zan,
inanç gibi basit tasdikler şeklinde bulunabilir. Bunlar, bilgilerimizin verile-
ridir ama bilgi değillerdir. Bu verileri bizim gerçeklikle karşı karşıya gelerek
verdiğimiz düşünülür. İçebakışta ve muhakemede de durumun bu şekilde ol-
duğu düşünülür ancak bunlara zihinsel gerçeklik denilir.
Bu ilk yargılarımız, bilgi değildir, çünkü biz biliyoruz ki her inandığımız
veya tasdik ettiğimiz şey doğru değildir. Tasdiklerimizin doğru olduğunun
peşine düşmeye başladığımızda, inançlarımızı gerçekliğe bağlamayı başar-
dığımızda bunu başarma seviyemize göre kesinlik kazanan bilgilere ulaşmış
oluyoruz. Oturduğum yerde dışarıda yağmur yağdığını andıran sesler duyu-
yorum. Bu sesler, beni bir yargı ile yüz yüze getirmiş ve sonuçta dışarıda
yağmur yağdığına dair bende bir yargı oluşturur. Dışarıda yağmur yağıyor
yargısının, bilgiye dönüşmesi için dışarıdaki yağmurla ilişkilendirilmesi ge-
rekir. Bu ilişkiyi başka bir algı kurar. Yağmur tanelerini görmemle ve onlara
dokunmamla inancım ve gerçek arasında bir ilişki kurmuş olurum.
Basitleştirilmiş olan bu hikâyenin çok daha karmaşık olduğunu anlamak
zor olmasa gerekir. Çünkü bu örnekte algıları olgularla ve gerçeklikle ilişki-
lendirmek çok zor değildir, ama bunda bile bizi yanıltması mümkün olan çok
fazla etken vardır. Zihin bu türden basit bir bilgide bile kendisini yanıltacak
etkenleri elemeye çalışır. Diğer taraftan geçmişe ait yargılarımızın hiçbirini
gerçekliğe bu şekilde bağlayamayız. Roma veya Osmanlı diye imparatorluk-
ların olduğuna dair duyumlarımızı, gerçekliğe başka şekilde bağlamamız ge-
rekiyor. Elimizde güvenilir tanıklıklardan başka hiçbir şey yoktur. Dünyanın
yuvarlak olduğu şeklindeki bilgiye erişme süreçlerimiz de bundan çok farklı
değildir. Buralarda yargıları olgularla ilişkilendirmek, yağmur örneğindeki
kadar kolay değildir. Ama biz yine Osmanlı’yı, Roma’yı ve dünyanın yuvar-
lak olduğunu biliriz. Çünkü onları bilmek için p olgusu ile p yargısı arasında
nedensel ilişki kurmamızı sağlayan araçlara sahibiz. Roma ile ilgili kaynak-
lar güvenli tutulmuş ve birçok kaynaktan gelmiştir. Kalıntılar da anlatılarla
uyuşuyor, vs.
86 | Hasan Yücel Başdemir
Ezoterik gruplar, bu bilgi edinme süreçlerini kullandıklarını iddia ederler
ancak p olgusu ile p yargısı arasında kurdukları ilişki, sıradan ve anlaşılabilir
değildir. Çoğu zaman nedensellik ilişkisini yok sayarlar. Grup liderinin dene-
yimleri (tanışıklıkları) güvenilir bulunur ve onun tanıklığı ile gelen her bilgi
doğru kabul edilir. Yine liderin ve hiyerarşidekilerin rüyaları, en önemli bilgi
kaynaklarıdır.
Diğer taraftan ezoterik gruplar, içinde yer aldıkları toplumun veya dinî
cemaatin doğru ve güvenli saydığı sağduyusal araçlara sembolik yorumlar ve
metaforik anlamlar katarak ezoterik bilgiler üretirler. Bu bilgiler, genellikle
de grubun tasarladığı dünya görüşüne göre dizayn edilmiş oluyor. Aslında
sınır ve ölçütleri belli olmadığı için kabul edilmesi zor olan bu yorum ve
bilgilerin kabul görmesinin altında epistemik olmayan bazı unsurlar vardır.
1- Karizmatik kişilikten gelen bilgi: Tek kişinin tanıklığı ile önemli bir
bilgi verilmesi
2- Grup içinde sürekli tekrarlama: Bir bilginin, yakın zaman dilimleri için-
de bütün grup üyelerine farklı yollarla defalarca anlatılması
3- Özel terminoloji oluşturma: Bu anlatılanların kolayca kabul edilmesini
mümkün kılacak şekilde önceden kabul ettirilmiş olan bir terminolojiye
eklenerek anlaşılması
Bu özelliklerin benzerleri dinî bilgide de vardır. Ezoterik gruplar bu ben-
zerlikten yararlanırlar. Oysa dinî inançların yapmaya çalıştığı şey, aynı de-
ğildir; dinin temeline kişisel deneyimlere bağlı olmayan rasyonel ölçütler
koymaya çalışırlar. Kişisel deneyimi vahiyle sınırlandırarak ölçütlerin keyfi-
liğini ortadan kaldırmayı garanti altına almaya çalışırlar. Örneğin İbn Rüşd
akıl ve vahyin aynı hakikatleri söylediğini ve bunlar arasında bir çelişme
olamayacağını; şayet bir çelişki bulunuyorsa bunun bizim kutsal mesajı ye-
terince anlamadığımızdan kaynaklandığını savunur. Hıristiyan ve Müslüman
kelamcıların yapmaya çalıştığı şey bundan farklı değildir. Yakın zamanlarda
bu tür yaklaşımların en önemli temsilcileri Alvin Plantinga (1932-), William
P. Alston (1921-2009), Nicholas Wolterstorff (1932-) ve Kelly James Clark gibi
düşünürlerdir. Onlar reforme edilmiş epistemoloji dedikleri bir anlayışla dinî
inançtan gelen bilgileri genel epistemoloji geleneği içinde meşru ve makul
bir yere yerleştirmeye çalışırlar.
11
Bu çabanın sorunları olabilir, ancak inan-
cı rasyonel sürelere bağlama ve genel epistemoloji içinde dinî bilgiyi keyfî
ölçütlerden koruma çabası nedeniyle dinî epistemoloji, ezoterik epistemolo-
jiden tamamen ayrılır.
11 D. Z. Phillips (1988), Faith after Foundationalism, London: New York: Routledge, s. 24.
Ezoterik Grupların Epistemolojisi |
87
Ezoterik gruplar, normal epistemik süreçlere dâhil olmazlar, bu grupların
kendilerine ait özel bir bilgi edinme süreçleri vardır. Bu süreçler, dinlerden
çok farklıdır. Çünkü onlar, mistik ve gizemli yolları sıradanlaştırarak kabul
edilmesi imkânsız şeyleri, meşru gösterirler. Dinlerin aksine ezoterik grup-
lar, vahyin yerine yeni bir kutsal var etmeye çalışırlar ya da kendi kutsalla-
rını, vahyin otoritesinden yararlanmak için ona bağlama yollarını denerler.
Bunu da yine kurumsal dinlerin epistemik yöntemlerinde yer almayan usul-
lerle yapmaya çalışırlar. Ölen kişilerle konuşmak, liderin ve grup üyelerinin
sürekli öte dünyadan bilgiler taşıması dinsel epistemolojilerin hoş gördüğü
bir yöntem değildir.
Gülenizmin Ezoterik Epistemolojisi
Ezoterik grupların ortaya çıkış nedenleri çok çeşitli olabilir. Siyasî baskıların
bunda önemli bir payı olabileceği gibi ihtiraslı bir kişinin yıllar süren ısrarlı
çalışmaları, kendi başına ikna edicilik ortaya çıkarabilir. Bunun etkisinde ka-
lan insanlar, epistemik süreçlerin güvenilirliğini sorgulamaktan vazgeçebi-
lirler. Güç de bu sorgulamayı bırakmayı sağlayan etkenlerden biridir.
Siyasî baskı ile kişisel hırsın biraraya gelmesi, Türkiye’de ezoterik bir ye-
niçağ tarikatinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Dinî yaşantı üzerindeki bas-
kı, Gülenistlerin kendini gizleme, yalan söyleme, dinî hükümleri örgütün
beklentilerine göre dönüştürme (Gülen’in kurumlara zekât verilebilir fetvası
gibi), komitacılık yapma, bağışlanan kurbanları kesmeme, devlet kademeleri-
ne hile yoluyla yerleşme gibi aslında açıkça herkesin gözü önünde olan olay-
ların tasvip edilmemesine rağmen anlayışla karşılanmasına yol açtı. Ezoterik
gruplar en çok da bu baskıların meyana getirdiği travmaları istismar etmiş-
lerdir.
Gülenist hareket, 28 Şubat sürecinden zaferle çıkmıştır. Baskı, dindar in-
sanları toplumda etkisiz hale getirip mağdur ederken ezoterik yollar seçmiş
olan Gülenist hareket, geliştirdiği özel korunma ve gelişme stratejileri ile sü-
recin tek kazananı olmuş, hatta 28 Şubatla birlikte daha güçlü bir uluslararası
aktöre dönüşmüştür. Gülenistlere gizliliği, meşru hayat tarzları üzerindeki
baskılar öğretmiştir. Türkiye’deki bürokratik vesayet ile kamunun şeffaf ve
etkin çalışamaması gibi önemli iki eksikliğin biraraya gelmesi, demokratik
değerlerin ve dolayısıyla temel özgürlüklerin gelişmesini engellemiş,
12
bu
da dinî gruplar üzerindeki sivil denetimin engellenmesine yol açmış, baskı
12 Buğra Kalkan (2016), “The Role of the Economic Rents in the Political Transformation of Turkey after the 1980s”,
Eurasian Journal of Social Sciences, 4(3), 2016, s. 1-13.
88 | Hasan Yücel Başdemir
ezoterizmi birçok açıdan olduğu gibi epistemolojik açıdan da mazur göster-
miştir.
Güç, merhamet gibi epistemik olmayan unsurların, bilgi olmayanı bilgi
gibi gösterme; teknik ifadeyle gerekçelendirici etkileri vardır. Ezoterik ge-
rekçelendirme diyebileceğimiz bu anlayış, geçerliliğini bizzat örgütün güçlü
şekildeki varlığından almıştır. Gülenist hareket hiyerarşik yapılanması, özel
kendini koruma stratejisi ve gerçekçi olmayan üstün bir amacı olan ezoterik
bir örgüte dönüşmüştür. Deccal, Mesih ve Mehdi gibi kurumsal dinler içinde
kendine her zaman yer bulabilmiş ama baskılanmış olan ezoterik unsurla-
rın tamamı, Gülenist harekette vardır. Bunların yanında Gülenistler, ezoterik
grupların bilgi süreçlerini de sürekli kullanmışlardır.
Gülenizm, bir rüya hareketidir. Örgütün bütün bilgi kaynağı, Fethul-
lah Gülen’in gördüğü rüyalardır. Fethullah Gülen, sürekli rüya görüyor,
örgüt mensuplarına talimatlarını rüyasında gördüğü peygamberin dilinden
aktarıyor, zaman zaman Allah’la görüşüyor, ahir zamanda gelecek olan Mehdi
ya da Mesih olduğunu ileri sürüyor; bunu temellendirmek için birtakım işa-
retler inşa ediyor. Örneğin Gülen, doğum tarihini çevresindeki insanlara 10
ve 11 Kasım 1938 olarak veriyor ve bunu (Atatürk’ü kastederek) Deccal’in
ölüm tarihi ve Mesih’in geliş tarihi olarak imalı bir şekilde ifade ediyor. Bu,
açık bir ezoretik gerekçelendirme biçimidir.
Bu rüyalarda Gülen’in dinsel pozisyonu ya peygambere eşit ya da ondan
üstündür. Örneğin meşhur gazete aboneliği rüyalarında Gülen, sürekli otu-
rur ama peygamber ayaktadır. Bu rüyalarda peygamberin, sürekli Zaman ga-
zetesi ve Sızıntı dergisi aboneliği meseleleriyle ilgilendiği görülür. Kurban
bayramına yakın zamanda da kurban derisiyle. Aslında çok saçma olan bu
kurguları kabul edilebilir kılan şey, grup üyelerinin aynı şeyleri defalarca tek-
rar etmesi, bu rüyaların Cuma sohbetlerinde bütün Türkiye’de aynı saatte an-
latılıyor olması, karizmatik bir liderden gelmesi, din ve eğitim vurgusu gibi
gerekçeleyicilerdir. Bir grup tarafından tekrarlamanın, ikna edici bir yönü
vardır. Ezoterik gerekçelendirme, bu yönteme başvurur.
Ancak bunlar, insanın sıradan bilgi edinme süreçlerine uygun değildir.
Bilgide tanıklık bir bilgi kaynağıdır. Örneğin bizler dünyanın yuvarlak ol-
duğunu tanıklıkla biliriz. Ancak bir kişinin sürekli rüyalarda dinsel mesajlar
görmesi ve bu rüyaların tamamen gerçeklik olarak kabul edilmesi, bu tanık-
lıkları epistemolojik açıdan geçersiz yapar. Çünkü epistemik kaynaklardan
gelen verileri kontrol eden zihin süreçleri vardır. Bunlardan en önemlisi, akla
uygunluktur. Bununla kastedilen birçok unsur olsa da en önemlisi, inançla
olgu arasında illiyete dayalı bir ilişki kurulmuş olmasıdır ki bu koşul, rüyala-
Ezoterik Grupların Epistemolojisi |
89
ra uygulanabilir değildir. Ayrıca hiçbir kaynağın akıl ilkeleriyle çelişmemesi
gerekir. Oysa Gülen’in, doğumundan önceki olaylara şahitlik ettiğini anlatan
vaazları vardır. Ayrıca şehir girişlerine yapılan kapıların büyülüğü olduğu
ve altından geçenlerin bu büyünün etkisinde kaldığı türünden iddialar, örgüt
içinde yaygındır ve rasyonel temelleri yoktur.
Ezoretikler bazen neden-sonuç bağlantısının kurulduğunu ileri sürmek-
tedirler ama bu bağlantı şekli, normal, objektif, sağduyusal değildir, özel bir
yöntemle yapılmaktadır. Bu nedenle bu tür gerekçelendirmeler, sahip olduk-
ları kendilerine özgü ve sembolik özellikler bakımından epistemik, deonto-
lojik, duygusal ya da ahlâkî gerekçelendirmeler arasında yer almazlar. Bu
nedenle bunlara ezoterik gerekçelendirme denilebilir ve bunun, sosyal gerek-
çelendirme diye bilinen yöntemin ölçütlerine göre değerlendirilmesi gerekir
ki bu ölçütlere uygun olmadığı açıktır, çünkü sosyal gerekçelendirmeler, as-
gari epistemik gerekçelendirme koşullarını şart koşarlar.
Rasyonellik, mantık kurallarına uygunluk ve illiyete dayanmanın yanı sıra
bilginin izlenebilir süreçlere dayanması, herkese açık ve erişilebilir olması
gerekir. Ezoterik gruplar, bunu yapıyormuş görünmek için bilimsel verilere
çok önem verdiklerini göstermek isterler; bilimin otoritesiyle epistemik ye-
tersizliği gidermeye çalışırlar, ancak kullandıkları daha çok sahte bilimdir.
Ezoterik iddialarla bilimsel veriler birbirine yaklaştırılarak sunulur.
Yine ezoterik hareketler, dinlerin içinde daha kolay yaşama ve meşruiyet
kazanma imkânı bulurlar; metafizik kaygılara rasyonel ve illiyete dayalı ce-
vaplar üreten teolojinin/ilahiyatın meşruiyetini ve entellektüel gücünü kul-
lanarak ezoterik iddialarına yer açarlar.
Ezoterik epistemoloji rasyonel temellere sahip değildir. İnsanın normal
bilgi edinme süreçleri dışındaki deneyimlerine değer verilebilir ancak bun-
ların asgari epistemik süreçlerle çelişmemesi gerekir. Bu, ezoterizmi mistik
olandan ayıran en önemli ölçüttür.
Kaynakça
Aristoteles, Metafizik, çeviren: Ahmet Arslan, Ankara: Sosyal Yayınları.
Audi, Robert (2002), “The Sources of Knowledge”, The Oxford Handbook of Epistemology,
edit.: Paul Moser, Oxford: Oxford Handbook of Epistemolgy.
Faivre, Antoine (1994), Access to Western Esotericism, New York: State University of New
York.
Hanegraaff, Wouter J. (1996), New Age Religion and Western Culture: Esoterisicism in the
Mirror of Secular Thought, Leiden, New York: Brill.
90 | Hasan Yücel Başdemir
Hanegraaff, Wouter J. (2012), Esotericism and the Academy: Rejected Knowledge in Western
Culture, Cambridge: Cambridge University Press.
Heywood, Andrew (2016), Siyasi İdeolojiler, Ankara: Adres Yayınları.
Kalkan, Buğra (2016), “The Role of the Economic Rents in the Political Transformation of Tur-
key after the 1980s”, Eurasian Journal of Social Sciences, 4(3), 2016, s. 1-13.
Kindi (2014), “Sonluluğa Dair Aksiyomların İzahı”, Felsefe Metinleri, editör: Mahmut Kaya.
Phillips, D. Z. (1988), Faith after Foundationalism, London: New York: Routledge.
Szonyi György E. (2006), “Esotericism”, Dictionary of Gnosis and Western Esotericism, editör:
Hanegraaff Wouter J., Leiden: Brill NV.
Document Outline - Künye
- Editörden
- 15 Temmuz Direnişi ve Türkiye Demokrasisi
- Çoğulculuk Problemi ve FETÖ: Olsoncu Bir Analiz
- Ezoterik Grupların Epistemolojisi
- Cemaatten Terör Örgütüne Gülen Hareketinin Anatomisi
- 15 Temmuz ve Sonrası Üstüne
- Askerin Sivil Denetiminde İspanya’nın Yolundan Gitmek
- Genelkurmay Başkanının Türk Silahlı Kuvvetlerinin Komutanı Olarak Hukuki Konumu
- Darbe Günlerinde Ekonomik Görünüm: 15 Temmuz 2016 ile 12 Eylül 1980 Karşılaştırması
- Hamza Al ile Röportaj: Mustafa Ali Aykol
- Kitap Değerlendirmesi: Hukuk ve Ekonomi
- Liberal Düşünce Dergisi'ne yazı gönderme şartları
Dostları ilə paylaş: |