| Bilişsel Gelişim Açısından Din-Fıtrat İlişkisi |
ERUIFD
2012/2
37
isteğinin, Allah inancına götürebileceği yani çocuğun kendini emniyetsiz, güçsüz
hissettiğinde Tanrıya yöneldiği iddia edilmektedir.
5
Dini duygunun menşei ile ilgili olarak G. Allport bunun ortak bir menşeinin
bulunamadığını vurgularken, güdüler konusunda yüzyılımızın en büyük uzmanı
olarak tanıttığı McDougall’ın bile dini eğilimin kökeni hakkında hiçbir şey
söyleyemediğini vurgulamaktadır. Salt ve spesifik psikolojik bir dini güdü
konusundaki başarısızlıklarına rağmen dini duygu ve düşünceyi bireyin zihinsel ve
fiziksel mekanizmalarının ortak bir ilişkisi içerisinde ortaya çıktığı kanaatini de
taşımaktadır.
6
Bu çalışmalarda çocukluk döneminin dini kabiliyet ve eğiliminin onun
bilişsel yapısıyla olan ilişkisi üzerinde pek fazla durulmamıştır. Çünkü bebeklik
döneminin bilişsel yapısının pek gelişmediği ve henüz Piaget’in ifadesiyle “Duyusal
motor dönem” olması ve duyularla çevreyi ve nesneleri anlamaya çalışmaları,
birinci çocukluk döneminin ise “İşlem öncesi dönem” olarak tanımlanması
nedenleriyle olmalı ki çocukluk çağının dini gelişim özellikleri daima duygu temelli
anlaşılmaya ve yorumlanmaya çalışılmıştır. W. James’in, dinin bir duygu olduğunu
açıklamasından beri
7
çocukluk döneminin dini kabiliyet ve özellikleri hep dini
duygu çerçevesinde ele alınmış ve incelenmiştir.
Bir çocuk doğduğunda, nasıl ki bir sporcu, sanatçı, edebiyatçı vs. olarak
doğmaz ise dindar olarak da doğması düşünülemez.
8
Çocuğun insani
diyebileceğimiz birtakım özellikleri yalnızca "bi'l kuvve" dir, " bi'l-fiil" değil. Daha
basit insani yeteneklerin ortaya çıkması oldukça uzun zaman alırken, oldukça
soyut kavramları konu edinen dinin hemen doğumda kendisini bil fiil olarak
göstermesi beklenemez. Fakat yine de dinin insanın doğumuyla birlikte gelişen
birtakım yeti ve yetenekleri ile birlikte iç içe girmiş ve onlarla birlikte geliştiği
görülmektedir.
9
Psikolojide genel olarak okumaya, yazmaya ve sayıları öğrenmeye hazırlığın
ne olduğunu biliyoruz. Bu ifadeler, çocukların bu becerileri yapabilmek için uygun
bir aşamaya gelmiş olmaları anlamına gelmektedir. Bu durum birbirleriyle ilişkili
birtakım varsayımların varlığını göstermektedir. Birinci varsayım, bu sayılan
becerilerin yapılabilmesi için çocuk henüz fiziki ve zihinsel bir olgunluğa gelmemiş
veya çocuk duygusal ve motivasyonel olarak henüz hazır değildir. Bu nedenle bu
becerileri yapma konusunda isteksiz davranmaktadır. Bu becerilerden bazıları için
fiziki ve bazıları için ise zihinsel bir hazırlık daha öncelikli olarak gerekmektedir.
Bu varsayım, çocuğun belli bir yaşa gelinceye kadar bu becerileri yapamaz
anlamına gelmez, aksine bu beceriler gittikçe daha ileri düzeyde ve daha karmaşık
olarak bunları yapabilir anlamına da gelir. Burada biz, okumada ve konuşmada
5
Yavuz, agm. ss. 133-134.
6
Gordon Allport, Birey ve Dini, çev. Bilal Sambur, Elis Yayınları, Ankara, 2004, ss. 26-
27.
7
W. James, The Varieties of Religious Experiences, Penguin Books, 1982, ss. 26-52.
8
Bkz. Faruk Karaca, Din Psikolojisi, Trabzon, 2011, s. 159.
9
W. Houston Clark, “Çocuklukta Din”, Çevirenler: Adil Çiftçi-Murat Yıldız, D.E. Ü.
İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı X, İzmir 1998, ss, l83-205.
| Ali KUŞAT |
ERUIFD
2012/2
38
olduğu gibi gittikçe artan bir aşamanın varlığından söz ediyoruz. Çocuk önceleri
daha basit kitapları, hikâyeleri okuyup anlarken daha sonra daha karmaşık
kitapları okuyabilme becerisini elde edebilmektedir.
10
Okumaya hazırlık ile ilgili
daha ileri bir varsayım ise, bizim çocuğun okuyabilmek için pasif bir şekilde
hazırlık aşamasına gelmesini beklemeyip aktif bir şekilde hazırlık sürecinin
desteklenmesi gerekmektedir. Örneğin, yazma becerisi için çocuğun karalama,
çizme, resim yapma tecrübelerini yaşaması ve ellerini gittikçe daha iyi kontrol
edebilmeyi kazanması gerekmektedir.
Bebek ve çocukların aşkın bir varlığa inanış kabiliyetlerinin nasıl oluştuğu
hala bir muamma oluşunu korumaktadır. Din psikolojisinde dini gelişmeyi
Piaget’in bilişsel gelişim teorisinden bağımsız ele almak mümkün
gözükmemektedir. O’nun teorisi dini gelişimi anlamak için en çok kullanılan ve en
açıklayıcı bir gelişim psikolojisi teorisi olarak bilinmektedir.
Dini duygulardan bahsedilirken, bunlardan birisinin de çocuklarda bitmek
tükenmek bilmeyen bir merak duygusunun onları doğaüstü bir gücün varlığının
keşfine götürdüğü iddia edilmektedir. Aslında çocuklarda neredeyse doğuştan
itibaren çevresel objeleri anlamaya çalışma ve daha sonra bu merak çevresel
görünen varlıkların bir adım ötesine giderek, artık gizlide köşede görünmeyen
şeylerin keşfi başlar. Daha sonra bu keşif çocuğun daha uzaklarında olan dünyanın
varlığı keşif edilmesi gerekli alan içerisine girer ki bu hiyerarşik keşif alanları
aslında çocukta doğuştan itibaren gelişmeye başlayan bilişsel bir yapı ile ilgili
olduğunu söylemek mümkündür. Burada çocuğun bilişsel yapısının onu, görünen
varlıkların keşfinden başlayıp görünmeyen varlıkların keşfine doğru yönelttiği
görülmektedir.
Bu makalede dini duygu ve düşüncenin bireyin doğasındaki en ilkel
temelinin onun doğumunun ilk yallarında, konuşmaya henüz başlamadığı
dönemde ortaya çıkan nesne devamlılığı bilişsel yapısı ile olan ilişkisi tartışma
konusu yapılacak ve dini duygu ve düşüncenin aslında bu bilişsel yapı çerçevesinde
anlaşılmasının gerekliliği üzerinde durulacak ve dinin fıtrat ile olan ilişkisi konusu
daha açık ve psikolojik bir temel üzerine inşa edilmeye çalışılacaktır. Olayın
psikolojik boyutuna geçmeden evvel, Kur’an ve Hadislerde din-fıtrat ilişkisinin
nasıl ele alındığına bir göz atmak yerinde olacaktır. Çünkü İslam’ın temel
kaynaklarında da bu konuda birtakım bilgiler bulunmakta ve bu ayet ve hadisler
psikoloji biliminin ışığında incelendiği zaman daha somut sonuçlara ulaşmak
mümkün olacaktır.
Din-Fıtrat İlişkisi
Fıtrat, “yarmak ikiye ayırmak, yaratmak icat etmek” anlamlarına gelen
“fatr” kökünden türetilmiş bir isim olup, “yaratılış, belli yetenek ve yetkinliğe sahip
oluş anlamlarında kullanılmaktadır.
11
Ancak “yarmak, fışkırmak, açılıp saçılmak,
10
Ronald Goldman, Readiness for Religion; A Basis for Developmental Religious
Education, Routledge and Kegan Paul, London,, 1966, s. 42.
11
Hayati Hökelekli, “Fıtrat” md. T.D.V. İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1996, XIII, ss, 47-
48.