YüZÜNCÜ yil üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ



Yüklə 2,03 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə12/108
tarix30.10.2018
ölçüsü2,03 Mb.
#76035
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   108

 19
Fazlullah’ın kızı Mahdumzâde, 1427’de Tebriz’de Cihânşah’ın buyruğu üzerine, beş 
yüz Hurûfî ile birlikte öldürüldü ve cesedi yakıldı.
101
 
 
Bütün bunlardan dolayı Hurûfîliğin ana merkezlerinden biri olan Tebriz, her 
zaman önemli olmuştur. Hallac-ı Mansur geleneğine bağlı Hurûfîlerin oluşturdukları 
dini hava Tebriz’de çok yoğundur. Bu yüzden Şeyh Bedreddin’in Kahire’deki hocası 
Şeyh Hüseyn-i Ahlâtî, onu Bağdat,  Şam veya başka bir yere değil Tebriz’e 
göndermiştir.
102
  Şeyh Bedreddin’in Hurûfî olduğu bildirilmekle beraber, A. Yaşar 
Ocak onun Hurûfî çevrelerle temasa girdiği ve o çevrelerin etkisinde kalarak mistik 
duygulara kapıldığını belirtir.
103
 
 
Hurûfî metinlerinin ketebe kayıtlarından anlaşıldığına göre; Hurûfîliğin 
faaliyet merkezleri; Rumeli’de Deliorman, Arnavutluk, Filibe, Tatarpazarcığı, Varna, 
Ahyolu ve bilhassa Ergirikasrı ; Mısır’da  İskenderiyye; Anadolu’da Akçahisar ve 
Osmanoğulları devletinin merkezi olan İstanbul’dur.
104
  Ayrıca devlet arşivlerindeki 
kayıtlardan anlaşıldığına göre, Halep, Bitlis, Eskişehir ve Sivas yörelerinde de 
Hurûfîler bulunmaktadır.
105
  
 
İran’da tenkîle uğrayan Hurûfîler, Anadolu ve Rumeli’yi kendilerine bir 
sığınak görmüşler, oralara hicret etmişlerdir. Hoca İshak, Fazl’ın 
öldürülmesinden sonra hâlifesi Aliyyü’l-A’lâ’nın Anadolu’ya geçip Hacı Bektâşî 
tekkesinde oturduğunu; Bektâşîlere Hurûfîliği telkin ettiğini söyler.
106
 
 
Hurûfî halifelerinin XV. yüzyılın başından itibaren Tebriz Halep yoluyla 
Anadolu’ya gelerek propagandalarına başladıkları ; inançlarını tasavvuf, vahdet-i 
vücûd ve ilm-i esrâr-ı hurûf gibi daha önce mevcut olan fikir ve inançlar içinde 
gizleyerek yaymaya çalıştıkları; Horasan, Azerbaycan ve İsfehân’da olduğu gibi 
Anadolu ve Balkanlar’da da hem halk hem yöneticiler arasında bir çevre 
edindikleri ve nihayet Kalenderilerin ararlarına sızdıkları bilinmektedir. Çelebi 
Sultan Mehmet ve oğlu Sultan Murat zamanında başlayan Hurûfî etkisi Fatih 
Sultan Mehmet döneminde saraya kadar ulaşmış, Taşköprüzâde’nin ifadesine 
göre genç padişah bile bir ara bu harekete meyletmiştir.
107
   
 
Hurûfiler Herat, İsfehan ve Tebriz’de uyguladıkları taktikleri Osmanlı 
ülkesinde de uyguluyor, bir yandan yeniçeriler arasında taraftar bulmaya bir 
yandan da padişahı etkileyerek iktidarı ele geçirmeye çalışıyorlardı. Durumun 
vehametini gören vezir Mahmut Paşa’nın ulemayı uyarması üzerine Fahreddîn-i 
Acemî Hurûfîlerin cezalandırılması konusunda padişah Fatih Sultan Mehmet’i 
ikna etmiş, yakalanan Hurûfîler Edirne’de öldürülmüştür.
108
 Bu olay, Osmanlı 
topraklarında Hurûfîlerin bundan böyle 16. yüzyıl boyunca da sürecek olan sıkı 
takibatlarının ve ölüm cezasına muhatap tutulmalarının başlangıcı oldu. 16. 
                                                 
101
 Melikoff, Uyur İdik Uyardılar, 189. 
102
 Ünver, a.g.e. 66. 
103
 Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler, (15-17. Yüzyıllar), İstanbul 
1998, 150. 
104
 Gölpınarlı, Hurûfîlik Metinleri Kataloğu, 31 
105
 Aksu, “Hurûfîlik”, 411 
106
 Hoca İshak, a.g.e., 4-5.  
107
 Aksu, “Hurûfîlik”, 411 
108
 Taşköprüzâde, eş-Şakâik , s. 120. 


 20
yüzyıla ait bazı mühimme kayıtları, özellikle Balkanlarda muhtelif şehir ve 
kasabalarda sık sık Hurûfî takibatının yapıldığını, zedeka ve ilhadı sabit görülen 
pek çok Hurûfî’nin idam olunarak cesetlerinin yakıldığını gösteriyor; bu 
kayıtlara konu olan kişilerin fiilen Hurûfî olmasalar bile, onların inançlarından 
etkilenen değişik kesimlere mensup şahıslar olduğu muhakkaktır.
109
 XV e XVI. 
asırlarda Alevî-Bektaşîlerin Anadolu ve Rumeli’de Safevîlerin propagandasını 
yapmaları, İran Şahını meşru metbu’ tanımaları, ona her fırsatta yardım etmeleri 
Osmanlı merkezi hükümetinin dikkatini çekmesinin ardından özellikle Alevîlere 
karşı Yavuz’la beraber şiddetli bir takip ve tenkil siyaseti başlamıştır. Aynı 
akıbete Kalenderîlerle beraber, şeriata aykırı hareketleri gerekçesiyle Hurûfîler 
de maruz kalmıştır.
110
 Buna rağmen XVI ve XVII. yüzyıllarda  Hurûfîlik 
Osmanlı toplumunu etkilemeye devam etmiş, bir yandan Bektaşiliğin temel 
inançları arasına girerken öte yandan Bektaşilikten bağımsız temsilciler 
yetiştirmiştir. Anadolu ve Balkanlar’da Hurûfîliğin yayılmasında Nesimî ve 
Ferişteoğlu’nun büyük katkısı olmuştur. Muhtelif kayıtlarda XVI. yüzyılda 
Anadolu ve Rumeli’de çeşitli bölgelerde “ışık” adı verilen Hurûfîlerin takip 
edilmesine, tutuklanıp cezalandırılmasına dair emirnâmeler gönderildiği 
anlaşılmaktadır.
111
       
 
Allah’ın insan bedenine hulûl ettiği inancının çok güçlü olması, Anadolu 
ve Rumeli’de yayılış sürecinde Bayramî Melâmîlerini, Kalenderîleri, -bu kanalla 
Bektaşîliği- ve bazı Halvetiyye çevrelerini, hatta Kızılbaşlığı çok derinden 
etkilemiştir. Hurûfîliğin Hz. İsa’yı Hz. Muhammed’den daha yüce bir makama 
çıkarmak gibi kimi Hıristiyanlık motifleri konusunda ise Molla Kâbız ve Hâkim 
İshâk benzeri ulemaya çok büyük tesiri olmuştur. Bu tesir özellikle Osmanlı 
topraklarında çok gizli fakat yaygın biçimde yüzyıllar boyunca sürüp 
gidecektir.Osmanlı toplumunda zındıklık ve mülhidlikle suçlanan sufî veya 
ulemanın ortak noktası da Hurûfîliğin hulûl inancını değişik biçimlerde 
benimsiyor olmalarıdır. 
112
 
 
Hurûfîlikle Bektaşîlik iki ayrı akım olmalarına rağmen en çok ilinti ikisi 
arasında kurulur. B. Atalay, Bektaşîlik bir tarikat iken, Hurûfîlik ayrı bir din ve 
mezheptir der. Gölpınarlı da Hurûfîliği kimi zaman bir din veya mezhep bazen 
de tarikat olarak tanımlar. XVI. yüzyıldan itibaren Bektaşîlik ile Hurûfîlik 
biribirlerine o kadar karışmışlardır ki ayırt etmek güçleşmiştir. Sözgelimi 
Bektaşîlikteki “Noktatü’l-Beyân” adıyla bilinen ve çok önemli kabul edilen dua
tamamen Hurûfî motiflerle örülmüştür.
113
  XIV. Yüzyılın ikinci yarısında 
Azerbaycan’da ortaya çıkan ve yayılan Hurûfîlik, kurucusu Fazlullah’ın 
öldürülüp, taraftarlarının Timur yönetimi tarafından takibata uğramasıyla 
beraber, XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Anadolu’da, Rumeli 
topraklarında yayılmaya başlamış
114
 ve buradaki tarikatların hepsini değilse de 
bir çoğunu etkilemiştir. Fakat onların etkisi daha çok Bektaşîlik içinde kök 
bulmuştur. Bunda Bektaşîlerde zaten var olan gizli hakikatin sırrına duydukları 
                                                 
109
 Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler,(15-17. Yüzyıllar), 133. 
110
 Gölpınarlı, Mevlana’dan Sonra Mevlevilik, İstanbul 1983, 269. 
111
 Gölpınarlı, Hurûfîlik Metinleri Kataloğu, 32 
112
 Ocak, Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler,(15-17. Yüzyıllar), 134. 
113
 Besim Atalay, Bektaşîlik ve Edebiyatı, 2. Baskı, İstanbul 1991, 48.  
114
 Ocak, “Bektaşîlik” DİA, V, 375. 


Yüklə 2,03 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   108




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə