EJDER OKUMUŞ
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 10 SAYI 2
138
| db
Immanual Kant (1724-1804), Aristo’nun zaman anlayışından
hareketle bir zaman görüşü ortaya koymaktadır.
65
Kant’a göre za-
man, deneyim zamanda
olduğu derecede gerçektir, fakat aynı za-
manda idealdir de; çünkü zaman ve mekan, mantıksal olarak aklın
deneyimden önce gelen sezgileri, yani a priori bir sentezin temsilci-
leridir. Zaman ve mekan, algının objeleri değil, objeleri algılama
biçimleri, düşünen varlıktan ayrılmayan içgüdüsel alışkanlıklardır.
66
Hegel’in (1770-1831) zaman anlayışına göre “mekan zaman
olarak vardır. Bergson’un zaman anlayışı, temellendirme yaklaşımı
farklı da olsa netice itibariyle Hegel’inkiyle uyumludur aslında.
Bergson bunun sadece tersini söylemektedir: Zaman (temps) me-
kan olarak vardır.
67
Hegel’e göre zaman sonlu şeylerin değişme
sürecidir.
Henri Bergson (1859-1941), tecrübe ve zihin zamanını nesnel-
leşmiş saat, matematik ve fizik zamanından ayırır. Zamana dair
önemli görüşleriyle bilinen Henri Bergson'a göre “zaman, yalnız iç
hayatımızın kanunu değil, bütün cihanda geçen, her an tesiri görü-
len evrensel bir kanundur. "Oluş yahut süre, bütün kâinatta mevcut
ve ondan ayrılmaz bir haldedir". Hakiki zaman, kâinatı olduğu gibi
asla bırakmaz. Çünkü "o, eşyayı kemiren, üzerinde dişlerini bırakan
bir hamledir". Tekâmül, geçmişin halde devamıdır. Dünya tekâmül
ederken bütün geçmişini hatırlıyor demektir. Hayat, geçmişini dai-
ma geleceğe çevirerek kullanır. Ruh hayatı gibi organik hayat da
kesiksiz, devamlı, fakat duyulmaz bir ilerleme içindedir. Şuurda
olduğu gibi hayatın oluşlarında da tekrarlanış, geriye dönüş yoktur.
Şuurun gelecekteki halleri önceden keşfolunamadığı gibi hayatınki-
ler de böyledir. Hayat durmadan yeni şekiller, yeni neviler yaratan
bir hamledir. Bunun için hayatta tekâmül yaratıcılıktan başka bir şey
değildir."
68
Bergson'a göre uygun zaman, oluş zamanıdır. Bergson,
mekânsallaştırılmış bir zaman kavramına karşı çıkar ve zamanın
veya sürenin zamansal olarak ele alınması gerektiğini savunur. Za-
manın ayrıksı bir unsur olarak düşünülmesinden ziyade, insanların
zamanın içinde olduğunun düşünülmesi gerekir. Ayrıca zaman,
gövde ile ayrılmamacasına bağlıdır. İnsanlar gerçek zamanı çok
fazla düşünmezler, gerçekte zamanı nitel yönden duygusal olarak
65
M. Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 27
66
A. Weber, Felsefe Tarihi, ss. 308-309
67
M. Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 458
68
Şekip Tunç, "Bergson'un Felsefesi", Yaratıcı Tekâmül (Henri Bergson), Çev. Şekip
Tunç, 2. bs., MEBY., İstanbul 1986, s. xxxv
ZAMAN SOSYOLOJİSİ: BİR GİRİŞ DENEMESİ
DİNBİLİMLERİ AKADEMİK ARAŞTIRMA DERGİSİ CİLT 10 SAYI 2
db |
139
yaşarlar. Bergson ayrıca belleğin bir çekmece veya ambar gibi ele
alınmaması gerektiğini; zira bu tür nosyonların zamanın yanlış bi-
çimde mekânsal olarak kavramlaştırılmasından kaynaklandığını da
ileri sürer. Bergson'un çözümlemesinde zaman nitel, fakat mekân
soyut ve nicel açıdan ele alınır. Bir çekmece olarak mekânsallaştı-
rılmış bellek kavramının eleştirisinde Bergson, mekân karşısında
zamana ayrıcalık tanır ve mekânı soyut olarak ele alır.
69
Einstein’a (1879-1955) göre evrende yer alan her olay, mutlaka
x, y, z uzay koordinatları ve t zaman koordinatı tarafından belirle-
nir. Einstein, zamanın ve eşzamanlılığın rölatif olduğunu savunmuş
ve Newton’un mutlak zamanını altüst etmiştir. Newton’a göre za-
man mutlak, yani evrensel olup geçmişten geleceğe doğru düzenli
bir biçimde akar iken, zamanın alınacak referans noktalarına göre
değişebileceği teorisini geliştiren Einstein’a göre zaman görelidir ve
dolayısıyla kişiden kişiye değişir.
70
Eisntein’in göreceliliği, bizim için
her şeyin belgesi olan zamanla mücadele etti, mutlak zaman anlayı-
şını reddetti ve dedi ki, zaman ve mekan bizim zihnimizin ürünü
olup insan zihninin yanlış algısından ibarettir.
71
Görelilik kuramıyla
mutlak zaman düşüncesinin yerine, her gözlemcinin, yanındaki
saatle kaydettiği kendi zaman ölçümü söz konusudur; farklı göz-
lemcilerce kullanılan benzer saatlerin uyuşması gerekmez.
72
Muhamed İkbal (1873-1938) de zaman konusuyla yakından il-
gilenmiş bir düşünür olarak karşımıza çıkmaktadır. İkbal’e göre
zaman problemi, her dönemde İslam entelektüellerinin dikkatini
çekmiştir. Bunun iki sebebi olabilir: Birincisi Kur’an’da gündüz ve
gecenin nöbetleşerek değişmesinin, Allah’ın en büyük ayetlerinden
biri olması; ikincisi ise Hz. Myhammed’in Zat-ı ilahî’yi Dehr ile aynı
tutmasıdır. İslam mutasavvıflarının bir kısmı da Dehr sözcüğünün
mistik özelliklerine inanıyorlardı. İkbal’in kanaatince Müslümanlar
arasında ilk Eşariler zaman gerçeğine felsefi açıdan bakmaya yö-
nelmişlerdir. Eşarilere göre zaman münferit şimdiler dizisidir. İkbal
Eşarilerin bu zaman yaklaşımını, Yunan zaman anlayışını,
Newton’un mutlak ve ilerlemeci zaman görüşünü eleştirir. İkbal,
69
J. Urry, Mekânları Tüketmek, s. 17
70
Albert Einstein, “Uzay-Zaman”, Uzay, Zaman, Özdek I (Haz. Ve Çev. Aziz Yardımlı),
İdea Yay., İstanbul 1998, s.61-65; N. Elias, Zaman Üzerine, s. 109
71
Ali Şeraitî, İnsân-i Bîhôd (Mecmua-i Âsâr-i Doktor Ali Şeriatî, c. 25), 6. bs., Şirket-i
İntişârât-i Kalem, Tahran 1384, s.31
72
Stephen Hawking, Zamanın Daha Kısa Tarihi, Çev. Selma Öğünç, Doğan Kitap,
İstanbul 2006, s. 15