SALLUSTIUS'TAN İKİ SÖYLEV
Güngör Ö N E R
Gaius Sallustius Crispus I. Ö. 87 ya da 86 yılında bir Sabin kenti olan
Amiternum'da doğmuştur. Varlıklı ve özgür bir halk sınıfı ailesindendir.
Ataları, ana-babası tanınmış kimseler olmasa gerek; ancak, paralı oldukları
için, çocuklarına olasılıkla Roma'da sağlam bir öğrenim yaptırmışlardır. Sal
lustius felsefeye ilgi göstermiş, Roma'da Nigidius Figulus'un büyücülüğe yer
veren Pythagorasçı çevresine girmiştir. Kendi sözlerine göre, küçük yaşta tari
he eğilim duymuş, ama zamanının gençliğine uyarak kamu işlerine atılmıştır;
bu sırada tutkusu olan, denemesi olmayan genç bir taşralıdır, ün kazanmayı
kendine ülkü edinmiştir. 55 ya da 54 yılında 'quaestor' (devlet hazinesine
bakan yüksek görevli), 52 yılında'tribunus plebis' (halk temsilcisi) olmuştur.
T a m da Roma'nın büyük kaynaşmalar içinde olduğu bir sıradır. Halk par
tisi ile soylular partisi arasında çekişme vardır. Soyluların desteklediği T. An-
nius Milo halkçı P. Clodius Pulcher'i öldürmüştür. Bu olayda Cicero Milo'-
nun savunucusudur, Sallustius Clodius'u tutmakta, Milo'yu suçlamaktadır.
Bu dönemde Sallustius hakkında birçok dedikodular çıkarılmıştır. En
yaygını Milo'nun karısı Fausta ile suçüstü yakalanıp dayak yemesidir.
Roma'da politikaya böyle söylentiler hep karıştırılır. Bu çekiştirme de
bu türden olabilir. Sallustius 50 yılında Suriye'ye Bibulus'un önder ve
kili olarak gitmiştir. İşte bu sırada iki 'censor'un (ahlâk denetimcisi) rapo
ru ile, ahlâksızlıktan ötürü senatodan atılmıştır. Bunun üzerine I. Ö. 49
yılında, iç savaş patlak verdiğinde, Pompeius'a karşı Caesar'ın yanında
yer almış, birçok askerî harekâta katılmıştır. Bunlarda başarısızdır, ama
Caesar'ın ilgisini yitirmemiş, tersine onun desteğiyle ikinci kez 'quaestor',
ardından da 'praetor' (yargı işlerini yürüten yüksek görevli) olmuştur.
Caesar'ın verdiği görevleri iyi sonuçlandıramamıştır: Illyria'da iyi bir komu
tan değildir, Campania'da erlere sözünü geçirememiştir. Sallustius 47 yılının
sonunda Caesar'ın yanında Afrika'ya gitmiş, 46 yılında praetor olarak Cir-
cina adasına gönderilmiş, düşman depolarını yağmalama işinde epeyce başarı
kazanmıştır. O zamanki Africa Nova'ya vali olmuş, böylece en önemli görevi
ni elde etmiştir. 18 aylık yönetimi sırasında oranın halkını ezdiği, vergilerin
altından kalkamaz duruma getirdiği söylenir. Sallustius buradan 45 yılın
da paralı olarak dönmüştür. Sonunda aşırtıdan hakkında dâva açılmış,
Caesar'ın işe el koymasıyla kovuşturma yapılmamıştır. Sallustius, Caesar'ın
ölümünden sonra yalnız kalınca, kafasındaki düşüncelerle bunların uygu
lanmasının zıtlığını görüp gençliğinde kapıldığı, onu düş kırıklıklarına uğ
ratan kamu işlerinden çekilmeye, kendini gene heves duyduğu, yetisi ol
duğu tarih alanına vermeye karar vermiştir. Kendi kendine kalınca, eski
Romalıların yaptığı gibi, çiftçilikle, avla uğraşmamıştır; ömrünün geri
108
GÜNGÖR ÖNER
kalan 9-10 yılını mons Quirinalis ile Pincius arasındaki "horti Sallustiani"
diye anılan bahçelerle çevrili evinde tarih yazmakla geçirmiştir.
Sallustius Roma'nın başlıca iki önemli olayını ele almıştır. De coniura-
tione Catilinae (Catilina tertibi)'nin konusu İ.Ö. 63 yılında, Cicero'nun kon-
süllüğü sırasında başlatılan, başarısızlıkla sonuçlanan bir ayaklanma olayı
dır. De bello Iugurthino (Iugurtha savaşı) Romalıların kuzey-batı Afrika halkı
Numidlerle yaptığı, İ. Ö. 111-105 yıllarında geçen, Roma'nın yengisi ile
sonuçlanan savaştır. Tarihçinin bir de en önemli yapıtı diye gösterilen Histo-
riae'si vardır. Bunun hepsi beş kitaptır, büyük bir bölümü yitiktir. Günümüze
topu topu dört söylev ile iki mektup, birkaç da fragment kalmıştır. Sallus
tius bu yapıtta İ.Ö. 78-67 yıllarının olaylarını anlatır.
C. Sallustius Crispus Roma tarihçileri arasında zaman sırasına göre
Caesar'dan sonra gelir. Roma'da tarihçilik konusunda ise genel yargı şudur:
üç büyük tarihçi vardır: Sallustius, Livius, Tacitus. Değer bakımından Taci-
tus birincidir, onu Sallustius izler.
Sallustius Yunanlı Thukydides'ten etkilenmiştir. Bu örnekleme öz ve
biçim bakımındandır. İki tarihçi de siyasal tarih yazmış, olaylar üzerinde
etkili olan bazı karakterlerin sözlerini, davranışlarını aktarmış, kişilikleri
bize kendi sözleri, kendi eylemleri ile tanıtmaya çalışmıştır.
Sallustius'un Catilina tertibi ile Iugurtha savaşı adlı monografilerinde or
tak noktalar vardır: önsözler, kişilik betimlemeleri, söylevler. Özellikle
söylevler ilgi çekicidir. Birinci yapıtta Catilina'nın ağzından Sallustius'un
yazdığı iki söylev vardır. Bunlar erleri etkileyecek, kışkırtacak biçimdedir.
Catilina Sallustius'un çizgileriyle bedence güçlü, açlığa, soğuğa, uykusuzluğa
dayanıklı, ruh yapısı bozuk bir insandır: ataktır, kurnazdır, dönektir, her
şeyi istediği gibi göstermesini, olanı ise gizlemesini bilir. Kahraman yapıtta
yalnız "kötü a d a m " olarak değil, bir de "kötülüğünü yayan a d a m " olarak
belirir. Cicero'nun tanıttığı Catilina da böyledir; tarihe bu iki yazarın çizgi
leri ile geçmiştir. Aşağıdaki birinci parça işte bu Catilina'nın taraftarlarına
yaptığı konuşmanın çevirisidir.
De bello Iugurthino'da Numidlerle savaşan başlıca iki Romalı önder
belirir: soylular sınıfından Metellus ile onun yerine geçen, halk sınıfından
Marius. Sallustius bu iki önderi tanıtırken, tarafsızlığını göstermiş, soylu
Metellus'a hakkını vermiş, Marius'u iyi, kötü yanlarıyla anlatmıştır. Çeviri
sini verdiğim ikinci parça Marius'un, konsül seçildikten sonra, yurttaşlara
seslenişidir. Söylev olarak çok değerlidir.
I.
Catilina yukarıda adlarını saydığım kimseleri toplanmış görünce,
bunlarla teker teker birçok kere uzun uzun konuşmuş olduğu halde, hepsine
birden seslenmenin, hepsini birden yüreklendirmenin yararlı olacağını
düşünerek onları evin gizli bir köşesine çekti, orada bütün tanıkların gö
zünden uzakta, şöyle bir söylev verdi:
SALLUSTIUS'TAN İKİ SÖYLEV
109
Değerinizi, bağlılığınızı iyi bilmeseydim, bu elverişli durum hiç
bir işe yaramayacaktı. Boşu boşuna büyük umutlar besleyecektik,
yetki boşu boşuna elimizde olacaktı, ben de yüreksiz, düşüncesiz
kişilerin desteğiyle sağlam olanı bırakıp sağlam olmayanın ardından
koşmayacaktım. Birçok ağır koşullar içinde sizi güçlü, kendime bağlı
gördüğüm için, benliğimde en büyük, en güzel işe girişmek yürekliliği uyan
dı, çünkü benim için iyi olanın sizin için de iyi, benim için kötü olanın sizin
için de kötü olduğunu anladım: ancak kişilerin istek duyduğu ve istek
duymadığı şeylerin özdeş olması sağlam dostluktur. Kafamda tasarladık
larımı bugüne dek ayrı ayrı hepiniz benden dinlediniz. Fakat biz kendimiz
özgürlüğümüzü kazanmazsak, yaşam koşulumuzun ne olacağını düşündükçe,
her gün daha çok çileden çıkıyorum. Çünkü devlet birkaç güçlünün mutlak
egemenliği altına girdiğinden beri, krallar ve prensler haraçlarını onlara
verirler, topluluklar, uluslar vergilerini onlara öderler; bütün geri kalan
bizler, çalışkan, iyi, soylu olan, soylu olmayan hepimiz, gerçek halk yöne
timi olsa, karşımızda titreyecek kimselere bağlı, etkisiz, yetkisiz halk yığını
yız. Bundan dolayı bütün etki, güç, onur, para onlarda ya da onların iste
diği kimselerde; bize ise dâvaları
1
, başarısızlıkları
2
, mahkûmiyetleri, yoksul
luğu bıraktılar. Daha ne kadar buna dayanacaksınız, yiğitler? Başkasının
kendini bilmezliğinin oyuncağı olarak zavallı ve onursuz bir yaşamı utanç
verici bir biçimde yitirmektense, yiğitçe ölmek yeğ değil mi? Fakat gerçekte,
tanrıları ve insanları tanık gösteririm ki, utku bizim elimizdedir, genciz
yürekliyiz, karşımızdakilerin ise yıllarla ve paraları yüzünden her şeyleri
eskiyip gitmiş. Gerekli olan girişimdir, arkası kendiliğinden gelecektir. Erkek
yaratılmış hangi ölümlü onların denizi yapılarla doldurmaya, dağları düz-
letmeye dökecek kadar paraya boğulmalarına, bizim ise geçimimizi bile
sağlayacak paramızın olmamasına katlanabilir? Bizim hiçbir yerde aile
ocağımız yokken, onların boyuna çifter çifter ya da daha çok evler dizmesine
hangi erkek yaratılışlı kimse dayanabilir? Tablolar, resimler, işlemeli vazo
lar satın alıyorlar, yeni evleri yıkıp başkalarını yapıyorlar, sonra her türlü
biçimde para saçıyorlar, gene de sonu gelmeyen tutkularıyla bile paralarını
tüketemiyorlar. Bize gelince, evde sıkıntı, dışarıda borç, bugünümüz kötü,
yarınımız çok daha çetin: peki, zavallı canımızdan başka neyimiz kalıyor ki?
Öyleyse ne diye uyuşukluktan silkinmiyorsunuz? işte, o hep isteğini
duyduğunuz özgürlük, para, onur, ün gözlerinizin önünde; talih bunları
yenenlerin karşısına ödül olarak koydu. Benim sözlerimden çok koşullar,
zaman, tehlike, yoksulluk, yağmadan kazanılanların göz kamaştırıcılığı sizi
teşvik ediyor, İster önder ister er sayın beni: tenimle de tinimle de sizin
yanınızda olacağım. Aldanmıyorsam, siz de efendi olmak yerine kul olmaya
hazır değilseniz, umuyorum ki, konsül olarak sizinle birlikte işte bu sorun
larla uğraşacağım.
De coniuratione Catilinae, XX. (Salluste, Catilina Jugurtha Fragmets des
Histoires, texte etabli et traduit par A. Ernout, Les Belles Lettres, Paris, 1964.)
110
GÜNGÖR ÖNER
I . Catilina güçlü olanın bir dâvası olsa bile ona yasaların uygulan
madığı kanısındadır.
2 . Başarısızlık halkçıların yüksek mevkilere getirilmelerine engel
olunmasıdır, örneğin Catilina konsüllüğe adaylığını koyamamıştır. Bunun
nedeni ise Catilina'nın zimmetine para geçirmekle suçlanmasıdır.
I I .
Romalı yurttaşlar, ben çok kimsenin yetkiyi sizden ne türlü istediğini,
elde ettikten sonra da, ne türlü kullandığını bilirim: ilkin çalışkandırlar,
önünüzde eğilirler, ölçüyü bilirler, sonra günlerini gevşeklik ve kendini
beğenmişlik içinde geçirirler. Ben bunun tam tersi görüşteyim: çünkü dev
letin bütünü konsüllükten ya da praetor'luktan daha değerli olduğuna göre,
devletin, buna erişmek için gösterilen özenden daha büyük bir özenle yönetil
mesi gerekir. Son derece büyük teveccühünüzle üzerime ne denli büyük bir
görev aldığımı bilmiyor değilim. Savaşa hazırlanmak, bir yandan da hazi
neyi korumak, incitmek istemediklerine askerlik yaptırmak, içte ve dışta
her şeye göz kulak olmak, üstelik bunları kıskanç, entrikacı, muhalif kimseler
arasında yürütmek, Romalı yurttaşlar, sanıldığından daha çetindir. Bir de,
başkaları bir hata işlediklerinde, eski soylulukları, atalarının güçlü savaş
başarıları, hısımlarının, akrabalarının nüfuzu, birçok korunakları, bunların
hepsi onların destek olarak arkasındadır: benim bütün umudum kendim-
dedir, bu umutların güvencesi ancak kendi değerim ve yaşamımın temizliği
olacaktır; çünkü başka şeyden bana hayır yok. Görüyorum ki, Romalı
yurttaşlar, benim eylemlerim devlete yararlı olduğundan, herkesin gözü
bana çevrilmiştir, doğru ve iyi kişiler benden yanadır, soylular saldırma fır
satı kollamaktadırlar. Bu nedenle bir kat daha çaba göstermeliyim ki, siz
onların eline düşmeyesiniz, onların da emekleri boşa gitsin. Çocukluğumdan
bu yaşıma dek öyle yaşadım ki, her türlü işe, her türlü tehlikeye alışmış
bulunuyorum. Sizin beni desteklemenizden önce, karşılık görmeden yaptık
larımı, karşılığını gördükten sonra, bırakmak usumdan geçmez, Romalı
yurttaşlar. Oy toplamak için kendilerini dürüst gösterenlerin iktidarda öl
çülü davranması güçtür. Bütün ömrünü erdem içinde geçirmiş olan benim
için iyilik yapmak alışkanlık olmaktan çıkıp huy olmuştur.
Benim Iugurtha ile savaşmamı buyurdunuz, bunu soylular hiç hoş
karşılamadılar. Düşünün bir kere, böyle yapacak yerde bu ya da böyle
başka bir işe soyluların içinden soyu-sopu eski, birçok maskeleri olan, ama
hiç askerlik yapmamış birini göndermeniz daha iyi midir, değil midir;
böyle bir insan bu denli büyük bir işte hiçbir şey bilmediği için, çırpınsın,
eli ayağı dolaşsın, kendi işinde danışman olarak halktan birini seçsin baka
lım. Sizin önder olmasını istediğiniz kimsenin önder diye bir başkasını ara
ması çok olur. Fakat ben biliyorum ki, ey Romalı yurttaşlar, konsül olduk
tan sonra, hem atalarının eylemlerini hem Yunanlıların askerlik kurallarını
okumaya başlamış kimseler vardır, işe tersinden başlayan adamlar bunlar;
SALLUSTIUS'TAN İKİ SÖYLEV
111
çünkü bir görevi yapmak göreve seçilmekten zamanca daha sonradır, ama
gerçekte ve uygulamada daha öncedir. Karşılaştırın şimdi, Romalı yurttaş
lar, onların kurumluluklarıyla benim 'yeni adam'lığımı. Onların dinlemeye
ya da okumaya alışık olduklarının ben bir kısmını gördüm, ötekileri de ken
dim yaptım; onların yazıdan öğrendiklerini ben askerlik yaparak öğrendim.
Şimdi siz bir düşünün bakalım, eylemler mi yoksa sözler mi daha değerli
dir. Benim 'yeni adam'lığımı küçümsüyorlar, ben onların gevşekliğini
küçümsüyorum; benim yüzüme vurulan talihsizliğim, onların ise ayıpları
dır.
Kaldı ki, ben, herkesin bir ve ortak doğuşu vardır, en yürekli olan en
soyludur diye düşünüyorum. Albinus'un ya da Bestia'nın babalarından
çocukları olarak beni mi yoksa onları mı seçecekleri sorulabilse, en iyisini
istemelerinden başka ne karşılık vereceklerini sanırsınız ? Beni hor görmeye
hakları varsa, atalarına da aynısını yapsınlar, onların soyluluğu da, benimki
gibi, öz değerleriyle başlamıştır. Mevkiimi kıskanıyorlar: öyleyse çektiğim
zahmeti, yaşamımın temizliğini, geçirdiğim tehlikeleri de kıskansınlar, çünkü
o mevkiiyi ben böyle elde ettim. Yalnız, kurumlulukla çürümüş kişiler sizin
onur mevkiilerinizi küçümsermiş gibi yaşarlarken, öte yandan onurlu bir
biçimde yaşamışlar gibi bunlara erişmeye çalışırlar. Birbiriyle hiç başdaş-
mayan iki şeyi, tembelliğin zevki ile erdemin ödülünü bir arada bekleyen
kimseler aldanıyorlar elbette. Sizin önünüzde ya da senatoda söz aldıkları
zaman, konuşmalarının büyük bölümünde atalarını göklere çıkarırlar:
onların savaş başarılarını anarak ünlerinin arttığını sanırlar. Durum ise
bunun tam tersidir. Çünkü onların hayatı ne denli parlaksa, bunların gevşek
liği o denli utanç vericidir. Gerçek şudur: ataların ünü kendilerinden son
rakiler için ışık gibidir, onların ne iyiliklerini ne kötülüklerini karanlıkta
bırakır. Bundan yoksun olduğumu gizlemiyorum, Romalı yurttaşlar, buna
karşılık çok daha şanlı bir şeyi, kendi eylemlerimi söyleyebilirim ben. Hak
sızlıklarına bakın şunların şimdi. Başkalarının değerlerinden kendilerine
çıkardıkları payı benim kendi değerimden çıkarmama izin vermiyorlar,
herkes bilir ki, bende atalarımın maskesi yok, çünkü soyluluğum yeni benim,
yalnız, soyluluğu kazanmak miras kalmış soyluluğa leke sürmekten daha
iyidir.
Bana karşılık vermek isteseler, onların bol bol iyi düzenlenmiş, sanatlı
söylevler vereceklerini bilmiyor değilim elbette. Bana bu yüce teveccühü
gösterdiğiniz şu sırada, her yerde beni ve sizi lekeledikleri için, biri kalkıp
ölçülülüğümü suçluluğumun itirafı saymasın diye, susmamaya karar verdim.
Çünkü içten kanıma göre beni hiçbir konuşma yaralayamaz: çünkü doğru
ise, hakkımda iyi şeyler söyleyecektir, kötü konuşmayı ise hayatım ve ah
lâkım yalanlayacaktır. Bana en yüksek mevkiiyi, en büyük görevi veren
sizin kararlarınız suçlandığına göre, bir kere daha düşününüz bakalım,
acaba bundan pişmanlık duyacak mısınız. Size güven vermek için, atala
rımın maskelerini, utku törenlerini, konsüllüklerini gözlerinizin önüne sere-
112
GÜNGÖR ÖNER
mem, ama, gerekirse, mızrak, sancak, madalyalar, başka askerî armağanlar,
bir de göğsümdeki yara izlerini gösterebilirim. Bunlardır benim maskelerim,
soyluluğum da, onlarınki gibi, kalıtla bırakılmış değil, pek çok zahmet,
tehlike karşılığında kazandığım soyluluktur.
Düzenlenmiş değil benim sözlerim; önem vermiyorum buna. Erdemin
kendisi yeterince kendini gösterir; onların, çirkin eylemlerini konuşmayla
örtmek için, yapmacığa gereksinmesi var. Yunan edebiyatını da öğren
medim; çünkü öğreticilerine bile erdem yolunda hiçbir yararı dokunmamış
olan bu şeyleri öğrenmekten pek hoşlanmıyordum. Fakat devlet için en iyi
şeyleri öğrendim: düşmanı vurmak, nöbet tutmak, kötü ünden başka hiçbir
şeyden korkmamak, kışa, yaza aynı şekilde dayanmak, toprakta yatmak,
aynı zamanda açlığa ve zahmete katlanmak. Bu ilkelerle erlerimi yürek
lendireceğim ben; ne onları sıkıntı içinde bırakıp kendim bolluk içinde
yaşayacağım ne de onlara zarar vererek kendime ün sağlayacağım. Yararlı
olan budur, insancıl yönetim budur. Çünkü sen gevşeklik içinde yaşarken,
orduya ağır zahmetleri olan bir görev yüklemek önderlik değil, zorbalıktır.
Atalarımız bu ve buna benzer şeyler yaparak kendilerine ve devlete şan ve
ün kazandırmışlardır. Bunlara güvenen soyluluk, kendisi ahlâk yönünden
onlara benzemezken, onlarla yarışa giren bizleri küçümsüyor; bütün mevki
leri hakkettiğinden değil, alacaklı imiş gibi, sizden istiyor. Ancak, bu ken
dini çok beğenmiş kişiler çok yanılıyorlar. Onların ataları mümkün olan
her şeyi, parayı, maskeleri, kendi çok parlak anılarını onlara kalıt olarak
bıraktılar; erdemi bırakmadılar, bırakmazlardı d a : bir bu ne armağan ola
rak verilir ne armağan olarak alınır. Pek bilgili bir biçimde şölen sofrası
donatamadığım, ne oyuncum ne kâhyadan daha pahalıya oturan aşçım
olmadığı için, benim bayağı ve görgüsüz olduğumu söylüyorlar. Bunları
gizlememek benim hoşuma gider, Romalı yurttaşlar; çünkü babamdan ve
öteki saygıdeğer kimselerden aşırı inceliğin kadınlara, çabanın da erkeklere
yaraştığını, bütün iyi insanlara paradan çok ünün gerektiğini, ev eşyasının
değil, silâhların süs olduğunu duydum. Haydi öyleyse, hoşlarına giden,
değer diye bildiklerini hep yapsınlar: sevişsinler, içsinler; gençliklerini sür
dükleri yerde, şölenlerde, midelerinin ve bedenlerinin en çirkin isteğinin
uyruğunda yaşlılıklarını geçirsinler; bize yiyecekten daha çok hoşumuza
giden ter, toz ve bu türlü başka şeyler bıraksınlar. Fakat böyle değil. Çünkü
utanmak nedir bilmeyen bu adamlar rezillikleri ile kendilerini lekeler, sonra
da iyilerin ödüllerini ellerinden alırlar. Böylece korkunç bir haksızlıkla, en
kötü kusurlar olan şatafata düşkünlük ve gevşeklik bunlara düşkün olan o
kimselere hiç zarar vermez, suçu olmayan devleti yıkıma götürür.
Şimdi, onların aşağılık davranışlarının değil, benim ahlâkımın gerek
tirdiği ölçüde karşılık verdikten sonra, devlet üzerine birkaç sözedeceğim.
Her şeyden önce Numidia konusunda kaygınız olmasın, Romalı yurttaşlar.
Çünkü bugüne dek Iugurtha'yı güvenlik altına almış her şeyi, hırsı, bilgi
sizliği, kendini bir şey sanmayı uzaklaştırdınız. Sonra orada yeri bilen bir
SALLUSTIUS'TAN İKİ SÖYLEV
113
ordu var, fakat, Herakles adına, başarılı olmaktan çok çalışıp çabalayan bir
ordu; çünkü büyük kısmı önderlerin doymak bilmezliğiyle, aşırı cömert-
liğiyle yıpranmıştır. Bu nedenle askerlik çağında olan sizler benimle birlikte
çaba gösterin ve devleti koruyun, başkalarının başına gelen felâketten, ön
derlerin kendini beğenmişliklerinden ötürü içinizi korku sarmasın. Ben
yürüyüşte ya da çarpışmada kılavuz ve tehlikenin ortağı olarak sizin yanı
nızda bulunacağım, sizi her işte kendimle bir tutacağım. Elbette tanrılar
yardım ederse, her şey yolunda: utku, savaş doyumluğu, övgü. Bunlar kuş
kulu ya da uzak olsalardı, gene de bütün iyi kişilerin devletin yardımına
gelmeleri yakışırdı. Çünkü korkunun ölüme faydası yoktur. Ve hiçbir baba
çocuklarının ölümsüz olmasını istememiştir, iyi ve onurlu insanlar olarak
yaşamalarını istemiştir. Daha çok konuşurdum, Romalı yurttaşlar, sözler
korkaklara yüreklilik aşılasaydı; yiğitler için çok bile konuştum sanıyorum.
De bello Iugurthino, LXXXV. (Salluste, Catilina Jugurtha Fragments
des Histoires, texte etabli et traduit par A. Ernout, Les Belles Lettres,
Paris, 1964.)
Çeviren: Güngör ÖNER
Dostları ilə paylaş: |