LEVİRAT EVLİLİKLERE HİTİT HUKUKUNDAN BİR REFERANS
Dr. Tülin B. CENGİZ
1
Özet
Levirat, kocasını kaybeden dul bir kadının kocasının erkek kardeşiyle
evlenmesi/evlendirilmesi geleneğidir ve çivi yazılı belgelerden anlaşıldığı üzere Anadolu’nun
eski uygarlıklarından Hititlerden günümüze varlığını sürdüre gelmiştir.
Bu çalışma, levirat geleneğinden hareketle Hitit toplumsal ve ekonomik yapısını; Hitit
toplumsal ve ekonomik yapısından hareketle de levirat geleneğinin tarihselliği ve sürekliliğini
ele almayı amaçlamaktadır.
A REFERANCE FROM HITTITE LAWS FOR LEVİRATE MARRIAGES
Abstract
Marriage is the civil status of one man and one woman united in law for life, for the
discharge to each other and the community of the duties legally incumbent on those who
association is founded on the distinction of sex. Marriage is not just coming together of two
individuals. There is much more to it. Marriage shows us to a social and economical structure
of a community.
Marriage may take many forms. One of the the forms is Levirate marriage. Levirate
marriage is a type of marriage in which a woman marries one of her husband's brothers after
her husband's death, if there were no children, in order to continue the line of the dead
husband. Levirate marriages still is being carried out in Turkey. The marriages was carried
out in Hittites, too. Marriage is a social and an economical institution so the study of levirate
marriages is got easy to understand the social and economical structure of Hittites’.
Anahtar Sözcükler
Hitit, Evlilik, Levirat Evlilik
Keywords
Hittites, Marriage, Levirate Marriages
1
Öğr. Gör. Kocaeli Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü
LEVİRAT EVLİLİKLERE HİTİT HUKUKUNDAN BİR REFERANS
“Tarihin her çağında belirli bir millet veya başka bir sosyal
grup bir kültür prototipinin belli başlı taşıyıcısı olabilir; fakat
o, yine de ister bir millet ister başka bir sosyal grup olsun,
geçici taşıyıcısından başka bir şey değildir. Tarihte, belirli bir
kültür prototipinin başka başka zamanlarda değişik gruplarla
birleşmiş olması olayı, sosyal sistemle kültür sistemi
arasındaki farkların ispatıdır.”
(Sorokin 1964: 6).
2
Ünlü kültür tarihçisi Sorokin, yukarıdaki ifadelerinde altını çizmeye çalıştığı, kültürel
sistemlerin kolay kolay ölmediği, ölenin kültürlerin taşıyıcısı organizmalar olduğunu ve
kültürel yapıların hemen her dönem kendisine yaşayacak yeni organizmalar bulduğudur
Gelenek, görenek ve töreler, bireylerin ya da toplum kuşakların iradelerinden bağımsız
olarak biçimlenmiş, duyuş, düşünüş ve davranış biçimlerine sinmiş mekanizmalardır. Genel
anlamıyla kültürün sürekliliğini sağlarlar (Aydın, Özbudun 2003: 522)
3
.
Kültürel sürekliliğin irdelenmesi 5000 yıllık yazılı tarihin neredeyse 3500 yıllık
kısmını kapsayan Eskiçağ tarihinin ve kültürünün toprağın altında, ölü bir tarih olarak
algılanmasını önler. İnsanı ve kültürünü kavrayabilmeyi kolaylaştırır. Kültürel sürekliliği ve
dinamikleri ortaya koymanın yolu ise yeterli oranda arkeolojik ya da yazılı malzemenin ve
disiplinler arası çalışmaların varlığı ile mümkün olabilir.
2
Sorokin’e göre mademki kültürler değil de onları taşıyan organizmalar ölmekte o zaman ne Batı Hıristiyanlığı
ve onun hukuk, ahlak, güzel sanatlar, felsefe, iktisat ve politikası ne de belli başlı Batı ülkelerinin özü, Asya,
Afrika ve diğer kültür kıtalarına bakmadan anlaşılmaz. Amerika’nın keşfinin ve Batı kolonilerindeki istismarının
etkileri çıkarıldığında Kristof Kolombtan sonraki Batı tarihi büyük ölçüde anlaşılırlığını kaybeder. İran
uygarlığının tarihi de Yunan, Arap, Mısır ve birçok başka uygarlıklar olmadan anlaşılmaz. Çin uygarlığının
bütün Budist kısmını Hindu uygarlığı olmadan anlamak imkânsızdır. Hatta Mısır uygarlığı bile Babil, İran,
Yunan ve Minos göz önünde bulundurulmadıkça birçok bakımdan anlaşılırlığını kaybeder (
Sorokin 1964: 6).
3
Sürekli olma özellikleri, oluşturdukları kültüre sabit ve değişime kapalı bir özellik katmaz. Çünkü kültürel
sistemler doğal ve biyotik çevreye uyum gösterir ayrıca yayılma, ödünç alma, öykünme vd. yollarla komşularına
da benzerler. Dahası, kendilerini oluşturan bireylerin biyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarına göre uyum sağlarlar (
Özbudun, 2003: 522).
Bu yazının konusunu oluşturan levirat evliliklerin, Hitit kanunlarındaki somut varlığı,
kültürel süreklilik açısından oldukça önemlidir. Yalnız levirat evliliklerin Anadolu’daki
tarihsel kökeni konusunda şimdilik elimizdeki tek arkeolojik veri olan Hitit Kanunlarından
yola çıkarak levirat evliliklerin detayları ve uygulanış pratikleri hakkında fikir yürütmemiz
mümkün değildir fakat levirat evlilik geleneğinden yola çıkarak Hitit sosyal yaşamı hakkında
çıkarımlarda bulunmamız söz konusu olabilir.
“Levirat Evlilik” Üzerine
Kadın ve erkek arasında kurulan cinsel ve ekonomik bir birlik olan evlilik, diğer
hayvan türlerinde görüldüğü biçimiyle rastgele cinsellik ve besin değişiminin ötesinde, bir
takım amaç, eylem ve gereksinimler üzerine temellenen bir kurumdur. Bu kurum, sadece iki
cinsi biraya getirmekle kalmaz, insan türünün biyolojik ve toplumsal adaptasyonunu sağlar,
cinsler arasında bir işbölümü ve karşılıklı emek yararlanmasını kurar aynı zamanda bir ittifak
aracıdır ve bir mübadele biçimi olarak karşımıza çıkar (Aydın 2003:293). Bu nedenle
incelendiğinde ait olduğu toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkiler ağına dair önemli
ipuçları içerir
(Havilland 2002: 283)
4
.
İster çağdaş olsun ister geleneksel, dünyanın birçok bölgesinde insanlar, istedikleri zaman
istedikleri biçimde istedikler insanla evlenme özgürlüğüne sahip değildir. Evlilik kurumunun
sadece iki cins arasındaki duygusal birlikteliğinin ötesinde sosyal, kültürel, ekonomik hatta
siyasal işlevselliği, kurumun hem çeşitlenmesine hem de kendine özgü kurallarla örülmesine
neden olmuştur. Levirat evlilikler bu çeşitlemenin en iyi örneklerindendir.
4
Örneğin,
Batı Kenya’da Nondiler arasında uygulanan bir “kadın kadına evlilik” modeli vardır. Nondiler,
geçimlerini tarımla saplayan kırsal bir gruptur. Bu grupta, üretim araçları olan toprak ve hayvan sürülerinin
kontrolü tamamen erkeklerin elindedir. Miras sadece erkek çocuklar arasında paylaşılır. Polijini(erkeğin birden
fazla kadınla evliliği)nin tercih edilen evlilik türü olduğu Nondiler’de, miras doğurdukları erkek çocuk sayısı
oranında kadınlar arasında da paylaşılmış olur. Yani kadının statüsünü doğurduğu erkek çocuklar belirler. Eğer
kadının erkek çocuğu olmuyorsa, kocasının soyunu devam ettiremediği için mirastan pay alma hakkı da olmaz.
Erkek çocuğu olmayan kadın, bu problemi çözmek amacıyla genç bir kadınla evlenir. Bu genç kadın, çocuğu
olmayan kadının kocasıyla cinsel ilişkiye girerek çocuk sahibi olmaya çalışır. Bu vesile ile eğer bir erkek çocuk
dünyaya gelirse, çocuğun sorumluluğu çocuk sahibi olamamış olan kadının yani dişi “koca”nındır. Buradaki
temel amaç, erkek çocuk doğuramamış bir kadının başka bir kadın üzerinden erkek varisler edinmesidir. “Kadın
kadına evlilik”te, dişi “koca” rolündeki kadının statüsü değişir, erkeklerinkiyle eşitlenir. Kısacası, evlilik
kurumunun ekonomik dengelerle olan hassas ilişkisine Nondi “kadın kadına evlilik “ geleneği oldukça çarpıcı
bir örnektir (W. L. Havilland, Evlilikte İlişki Modelleri: Kültürel Antropoloji, (Çev. H.İnanç, S.Çiftçi), İstanbul,
Eylül 2002, s. 283).
Etimolojik olarak Latince “levir” (erkek kardeş) sözcüğünden türetilen levirat, en genel
anlamıyla bir erkeğin, ölmüş erkek kardeşinin dul eşiyle evlenmesi kuralıdır ve karşılıklıdır.
Yani evli olmayan bir kız kardeş de ölmüş kız kardeşinin kocasıyla evlenebilir. Buna da
“sorarat” denir. Sorarat sözcüğü de tıpkı levirat gibi, Latincedir ve “soror” (kızkardeş),
sözcüğünden türetilmiştir. Dilbilimci E. Sapir’e göre leviratın akrabalık terminolojisindeki
yeri, üvey akrabalıktır. Levirat söz konusu ise, amca, “üvey baba”; teyze, “üvey anne”;
yeğenler, “üvey evlat” olarak devrededir. Terminoloji biliminde levirat, doğal olarak “anne
tarafından üvey anne veya baba tarafından üvey baba olma hakkı” olarak da tanımlanabilir
(Sapir 1999: 159).
Levirat, oldukça yaygın bir gelenektir. Örneğin, S. J. Mou’ya göre, Çin’de yerleşik
tarımcı toplum ile bozkır toplumu arasındaki organizasyon farklılığındaki en önemli kültür
şoku levirattır. Çinliler, İç Asya’daki göçebe toplulukların bu geleneklerinden hiç
hoşlanmadıklarını her fırsatta dile getirmişlerdir. Mou, İç Asya ‘da Xiongnu Han’ından Yuan
Moğollarına kadar birçok göçebe grupta uygulanan leviratın sınırlarını “bir kadının, kocasının
erkek kardeşi, amcası, erkek yeğeni ya da kocasının başka bir kadından oğluyla evlenmesi”
kapsamında çizmektedir. Çin kayıtlarında, defalarca tüm üvey anne eşlerden, yengelerden,
babaları öldüğünde poligamik olarak üvey anneleriyle evlenen oğullardan, erkek kardeşleri
öldükten sonra kardeşlerinin dul eşleriyle evlenen erkek kardeşlerden, aşağılayıcı bir üslupla
bahsedildiğini ifade eden Mou, Çinlilerin, levirat evlilik yapanlara “hayvan” gözüyle
baktıklarını, bu evlilikleri aile ve evlilik değerlerine hakaret kabul ettiklerini hatta bu
evlilikleri “köpek” ya da “domuz” davranışlarıyla özdeşleştirdiklerini belirtmektedir. Mou’ya
göre, oysaki levirat, göçebelerin mobil hayatlarından kaynaklanan tehlikelerden biri olan
klanın ve ailenin yok olması sürecini erken davranıp önlemeye yardım eden bir kurumdur.
Diğer bir deyişle, Xiongnu aile yaşamı Çinlilere oldukça kaotik gelse de levirat, Xiongnu aile
ve soy çizgisini korunmasının temelidir. Dul kadın ve çocuklarının, köle tacirleri, eşya ve
hayvan hırsızlarına karşı güvencesidir (Mou 1999: 59).
Jenifer Holmgren de Moğollar’da levirat sistemini araştırdığı çalışmasında, eğer
savaşta ele geçirilmemişse, “gelin-ücret sisteminden (başlık parası) dolayı Moğollarda birden
fazla kadınla evlenmenin (polijini) çok nadir görüldüğünü ifade etmiştir. Holmgren’e göre
Poligamik olmayan Moğol toplumunda levirat uygulanıyorsa, toplumun orta ve daha aşağı
derecelerinde ailenin ekonomik ve toplumsal bütünlüğünü korumak amaçlanmıştır (Mou
1999: 59).
Levirat evliliklerin uygulandığı bir uygarlık da eski Babil’di; yalnız Babil, leviratı
ölen erkeğin erkek kardeşiyle sınırlandırmıştı (Bloch 1980: 41). Levirata, geleneksel Afrika
toplumlarında da rastlanılmaktadır. M. K Zeitzen’e göre, bu topluluklardaki levirat, kadının
ve çocuklarının hem ekonomik hem de sosyal güvenliklerinin sağlanması amacıyla hayata
geçirilmektedir (Zeitzen 2008: 10). Antropolog Malinowski, Aborijinler arasındaki leviratın
yaygınlığına dikkat çekenlerdendir. Malinowski’ye göre, Aborijinler’de bir adamın karısının
üzerinde sınırsız hakları vardır. Adam öldükten sonra bu hak ortadan kalkar fakat en yakın
akrabasına geçer. Kadın yaşlıysa muhtemelen daha genç bir adamın mülkü olur (Malinowski
1963: 63).
Levirat, Kuzey Amerika Kızılderilileri arasında da tespit edilmiştir. Kuzey Amerika
Kızılderililerinde bir adam bir kadınla evlendiği zaman onun kız kardeşleriyle de evlenme
hakkına sahip olur (Frazer 2007: 16).
Robert H. Lowie’ye göre levirat hem bir hak, hem de bir zorunluluktur. Kuzey Sibirya
kadınları, kadınlık görevlerini yerine getirmek için çok yaşlı olsalar da kocaları öldüğünde
kayınbiraderleri onlarla evlenmek zorundadır. Diğer yandan birçok toplumda erkeklerin
evlenmek için genç bir kadın bulmaları zordur Afrika’da gelin ücreti (başlık) vardır birçok
genç bu ücreti ödeyemez. Böylesi bir durumda levirat yoluyla eş sahibi olmak memnuniyet
edicidir (Lowie 2007: 237).
İsrail toplumunda ise levirat, bir adam öldüğünde, onun soyunu devam ettirecek oğlu
yoksa uygulanırdı. Bu durumda, adamın eşinin erkek kardeşiyle bir erkek çocuk dünyaya
getirme umuduyla evlenmesi gerekirdi. Yalnız dul eş halen ölen adamın karısı olarak kabul
edilirdi. Doğan çocuk da ölen eşin çocuğu olarak kabul edilirdi (Zeitzen 2008: 10) :
"...Eğer kardeşler birlikte otururlarsa ve onlardan biri
ölürse ve onun oğlu yoksa ölenin karısı dışarıda yabancı bir
erkeğe varmayacaktır; kocasının kardeşi ona yaklaşacak
(Tevrat 1995: 202)
Levirat evliliklerin uygulanma alanlarından biri de Türkiye’dir. A. Rıza Balaman’a
göre, levirat evlilikler Türkiye’de geleneksel yaşam biçiminin hâkim olduğu bölgelerde
yaygındır fakat uygulamada farklılıklar gösterir. Örneğin Balaman, Türkiye’de Doğu ve
Güney Doğu Anadolu Bölgelerinde dul kalan kadının, ölen kocasının büyük kardeşi ile
evlenemeyeceğini ifade etmektedir. Balaman’a göre, bu bölgelerde kocası ölen kadın, küçük
kardeşlerden biriyle evlenmek durumundadır. Bunun nedeni, dul kalan kadının, kocası
ölmeden önce gelin olarak geldiği evde, kocasının büyük kardeşlerine “ağabey”; kocasının
küçük kardeşlerine de isimleriyle hitap etmesidir. Kendisine “ağabey” diye hitap edilen
büyük kardeş, dul kalan kadının gerçek ağabeyi kabul edilmektedir. Böylesi bir durumda
evlenmeleri olanaksız hale gelmektedir. Türkiye’nin batı bölgelerinde ise böyle bir sınırlama
yoktur. Dul kalan kadın, kocasının büyük kardeşiyle de evlenebilir.
Balaman, levirat evliliklerin işlevini şu şekilde dile getirmektedir:
“ Bu tür evliliklerde eni koca, dul kadının çocuklarının hem
üvey babası, hem de amcaları konumundadır. Böylece çocuklar
babasızlık güçlüğü çekmeyecek, mal dağılmayacak, ev sırları dışarı
çıkmayacak, büyük babanın aile üzerindeki otoritesi ve denetimi
devam edecektir. Geleneksel kültürde, kültürel değerler ve beklentiler
zaten bu yönde olduğundan, evlilik doğal sayılacak, alışılmışın
dışında görülmeyecektir. Ancak, kimi öykü, oyun ve türkülere konu
olan bu evliliğin, evlilik doğasına ters düşen çelişkileri de vardır.
Örneğin, kayınbiraderle evlenmeyi zorlayan yukarıda saydığımız
gerekçeler üzerindeki ödünsüz, katı tutum sonucu dul gelinin
yabancıdan birileriyle evlenmesine izin verilmez. Evde uygun yaşta ve
durumda bir kayınbiraderin bulunmadığı durumda dul gelin, çocuğu
yaşındaki küçük kayınbiraderle nikâhlanır (Balaman 1982: 50,51)
Zeitzen ise “Polygamy” adlı çalışmasında, Leviratın, dul kadın ve çocuklarının
ekonomik ve sosyal olarak güvenliklerini sağladığını, hatta ölen erkeğin ailesinin servetinin
korunması hem de dul kadının cinselliğine ve çocuklarının geleceğine verilen önemin de bir
ifadesi olduğunu belirtmektedir. Zeitzen’e göre levirat, iki aile arasında evlilik aracılığıyla
kurulmuş olan bağın devamlılığı anlamında önemlidir. Pratikte, miras kalan eş, çocuk
doğurma yaşını geçmiş olabilir. Böylesi bir durumda evlilik semboliktir. Örneğin, babasının
ölümü üzerine büyük oğul, kardeşlerinin annesi, babasının eşiyle evlenebilir. Hatta bu kadın
çocuk doğruma yaşını geçmemişse yeni eşinden çocuk sahibi olma beklentisi içine de girebilir
(Zeitzen 2008: 10).
Levirat Evliliklere Hitit Hukukundan Bir Referans
Anadolu’nun ilk merkezi devleti olarak yaklaşık altı yüzyıl varlık sürdürmüş olan
Hititler, arkeolojik kalıntıları ve yazılı belgeleriyle günümüze kadar ulaşabilmiş bir
uygarlıktır. Dolayısıyla Hitit toplum yapısı hakkında edindiğimiz bilgilerin kaynağı arkeolojik
veriler ve çivi yazılı belgelerdir.
Hititlerin başkenti Hattuša (Boğazköy)’da 1906–1912 kazıları sonucunda ortaya
çıkarılan çivi yazılı tabletlerden kanun metinlerini içerenleri ( Alp 1947: 476) dönemin aile
yapısı, akrabalık sistemi ve evlilik kurumuna dair bilgiler muhteva etmektedir (Darga 1984:
63). Bu bilgilerden biri de Hititler’de levirat evliliklerin varlığına dairdir.
Hitit Kanunları 193. maddesi:
"Bir adamın karısı varsa ve adam ölürse, erkek kardeşi dul
kadını eş olarak alır.(Erkek kardeş ölürse) kadını kayınpederi
alacaktır..." (Imparati 1992: 177).
Bu madde, bir kadının kocası öldüğü takdirde, onun öncelikle kocasının erkek kardeşi,
o öldüğü takdirde kayın pederi ile evleneceğini ifade etmektedir. Elbetteki kanun
metinlerinden yola çıkarak levirat evliliklerin nasıl uygulandığı, zorunlu olup olmadığı ya da
uygulanıyorsa bunun nedenleri hakkında bilgi veremeyiz fakat en azından bu tür evliliklerin
Hitit kanunlarınca yasaklanmadığı hatta bizzat düzenlendiğini çok net olarak söyleyebiliriz.
Hitit yazılı kaynaklarında Levirat evliliğin açıkça belirtildiği bir örnek Şuppililuma ile
Hititlere bağlı Vasal ülkelerden Hayaşa ülkesi yöneticisi Huqqana arasında yapılan bir
anlaşmada karşımıza çıkmaktadır. Anadolu Medeniyetleri Müzesinde korunan ve iki nüshası
bulunan tablette (Akdoğan 2010: 100), Şuppiliuma’nın Huqquana’ya verdiği direktiflerden
birisi, bir saray kadınına baktığı için öldürülen Mariya adındaki adamın dul eşiyle ilgilidir.
Mariya Huqquana’nın kızıyla evlidir. Şuppiluliuma, Huqquana’ya dul kalan kızını, Hatti
adetlerine uygun olarak Mariya’nın erkek kardeşi ile evlendirmesini istemiştir. Huqquana da
kızını Mariya’nın erkek kardeşine vermiştir. Bu durum Hitit yasalarındaki evlilik
uygulamasına uygun düşmektedir. Bu da Anadolu topraklarında günümüze göre levirat
evliliklerin daha sık yaşandığını göstermektedir (Akdoğan 2010:99). Anadolu’nun
güneyindeki Asur’da da levirat evlikler normal ve yasal karşılanmakta hatta sadece ailedeki
erkek üyenin ölümü sonrasında değil, aynı zamanda dişi bir üyenin ölümü sonrasında da
gerçekleşebilmekte idi. Yani bir adam ölen karısının kız kardeşini karısı olarak alabilmektedir
(Akdoğan 2010:99).
Peki, levirat evliliklerin doğasından ve varlığından yola çıkarak Hitit toplum yapısı
hakkında neler söyleyebiliriz? Levirat evliliklerin günümüzden yaklaşık dört bin yıl önce Hitit
toplumunun kanun metinlerinde yerini almış olması, bu eski çağ toplumunda aile kurumuna,
soyun devamlılığına verilen öneme ve ataerkil sisteme ilişkin bir ipucu olarak
değerlendirilebilir. Antropolojik veriler, dünyanın neresinde olursa olsun; nasıl uygulanırsa
uygulansın levirat evliliklerin temelde ailenin bütünlüğü, soyun devamlılığı için yaşama
geçirilen çözüm araçları olduğunu göstermektedir. Evlilikler, toplumsal, siyasal, ekonomik bir
sözleşme ise, levirat evlilikler, bu sözleşmenin uzatılması yönünde uygulanan pratikler olarak
kabul edilebilir.
Sonuç olarak ritüelik görüngüsü ve duygusal örüntüsü ile sosyal yaşamın en önemli
öğelerinden biri olarak değerlendirebileceğimiz “evlilik” kurumu, arka planda hukuka dayalı
ekonomik, bir sistemdir.
Geçmişten beri pek çok toplumda yasal evlilik biçimlerinden biri olarak kabul görmüş
levirat, “aile”lerin ve akrabalık sisteminin önceden kimin kiminle evlenebileceğine ilişkin
karar almaları ile ortaya çıkan evlilik biçimidir. Bu nedenle tercihli evlilik kapsamında ele
alınır. Tercihli evlilik biçiminde, aileler, gruplar ve aşiretler arasında bağlayıcı nitelik taşıyan
ve evlenecek çiftlere ilişkin tercihlerin, izinlerin ve yasakların belirli kurallar doğrultusunda
önceden belirlendiği bu evlilik ilişkisinde aile reisleri ya da akrabalık sistemi içinde en saygın
kişiler karar verici konumdadır. Bu tür evliliklerde bireysel karar ve tercihlerin önemi yoktur.
Topluluk içindeki her kişinin evlenmesi esastır. Bu evlenmelerde temel kaygı, iktisadi, siyasi
ve toplumsal ilişkiler bakımından en “uygun “eşin tespit edilmesi ve ailenin güçlenerek
süreklilik kazanmasının teminidir. Bu nedenle dulluk ve evde kalmışlık hoş karşılanmaz. En
başta gelen kaygı ekonomiktir. Toprağın veya malların bölünmesini ve evin dağılmasını
önlemek, rekabet karşısında güçlü olmak ve aileye yeni işgücü kazandırmak ve bu yapılırken
de “dışarıdan” değil, olabildiğince “içeriden” ve yakından eş seçmek, tercihli evlilik
modelinin temel ilkesidir (Aydın 2003: 800,801).
Yararlanılan Kaynaklar
ALP,S.,
“Hitit Kanunları Hakkında”, Ankara Üniversitesi DTCFD V 5,1947.
AKURGAL, E., Anadolu Kültür Tarihi, Tübitak Popüler Bilim Kitapları, Ankara,1998
AKDOĞAN, Rukiye Hitit Antlaşmaları, Devletin Dili, Aktüel Arkeoloji, 2010, 13: 94-103.
AYDIN S.,
Antropoloji Sözlüğü,(Ed. Süavi Aydın, Kudret Emiroğlu), Bilim ve
Sanat Yayınları, Ankara, 2003.
BALAMAN, A. R., “Kayınbiraderle Evlilik”: Sosyal Antropolojik Yaklaşımla Akrabalık,
Evlilik ve Türleri,Karınca Matbaacılık ve Tic. Kol.Şti., İzmir, 1982.
BLOCH, A.P.,
The Biblical and Historical Background of Jewish customs and
Ceremonies, Ktav Pub. Inc, The USA, February 1980.
BRYCE, T.,
Life and Society in the Hittite World, Oxford University Press,the UK,
2002.
DARGA, M.,
Eski Anadolu’da Kadın, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul,
1984.
FRAZER , J.G.,
Man, God and Immortality: Thoughts on Human Progress,Kessinger
Publishing,the USA 2007.
HAVILLAND, W. L.,”Evlilikte İlişki Modelleri”: Kültürel Antropoloji, (Çev. H.İnanç,
S.Çiftçi), İstanbul, Eylül 2002.
IMPARATI, F.,
Hitit Yasaları, Ankara,1992.
KİTABI MUKADDES. Kitabı Mukaddes Şirketi, İstanbul,1995.
LOWIE, R. H.,
An Introduction To Cultural Anthropology, Masterson Press, the
USA,2007.
MALINOWSKI, B., The Family Among the Australian Aborigines, Modes of Obtaining
Wives, Schocken Books, New York, 1963.
MOU,S.,
Presence and Presentation: Women in the Chinese Literati Tradition,
St. Martin's Press, New York, 1999.
SAPIR, E.,
“Terms of Relationship and the Levirate”: The Collected Works of
Edward Sapir (ed. Philip Sapir),Walter de Gruyter, August New
York,1999.
.
SOROKİN P.
Sosyal Değişme Üzerine Denemeler, (Çev. E. Güçbilmez), Sevinç
Matbaası, Ankara, 1964.
ZEITZEN, M. K.
Polygamy: A Cross-cultural Analysis, Palgrave Macmillan,
Hampshire,England, 2008.
Dostları ilə paylaş: |