Dinin Aydınlanmacı Eleştirisi ve Hıristiyanlığın
Mitolojik Karakteri
13
pılmıştır.
22
O göğün bulutları arasından kurtuluş işini tamamlamak
için tekrar gelecek ve insanların (ölümden) dirilişiyle yargılanmaları
gerçekleşecektir.
23
Günah, acı çekme ve ölüm tam olarak ortadan kal-
dırılmış olacaktır.
24
Yeni Ahitten yaptığımız yukarıdaki alıntılar, resmedilen mitolojik
karakter örneğinin gösterdiği mitolojik dilin Yeni Ahit’in bütününe
egemen olduğunu göstermek için önemli argümanlardır. Yeni Ahit
anlatılarının birçoğunun, mitolojik bir dilin egemenliğinin ötesinde
zamanın Yahudi apokaliptik mitolojisinde ve Gnostik kurtuluş mitle-
rinde kolaylıkla bulunabilen temalardan oluştuğu da görülmektedir.
Modern insana inanılmaz ve kabul edilemez gelen şey, Kerygma’nın
söz konusu kapsamıdır. Modern insan, dünyanın mitsel görüntüsü-
nün geçmişte kaldığına ya inanmaktadır ya da buna inandırılmıştır.
Dolayısıyla modern insandan dünyanın mitsel görünümünü kabul et-
mesini beklemek Hıristiyan öğretiyi modern dönem için oldukça prob-
lemli bir duruma düşürmüştür.
25
Dolayısıyla bilim öncesi çağların
kozmolojisini yansıtan Hıristiyan öğreti Kopernik’in keşifleri, atom öğ-
retisi gibi yeni bilimsel kavrayışlar karşısında zor durumda kalmıştır.
26
Aydınlanmayla birlikte ortaya çıkan din-bilim çatışması Hıristiyan-
lığı büyük bir tehlike ile karşı karşıya bırakmıştır. Bu tehlike Hıristi-
yanlığın savunulmasına yönelik apolijilerin yazılmasına sebep olmuş
fakat tüm savunulara rağmen pozitif bilimler tarafından yöneltilen
eleştiriler söz konusu tehdidi daha da derinleştirmiştir.
27
Aydınlanma
çağında ortaya çıkan deizm, idealizm ve liberalizm gibi düşüncelerin
tesiriyle Hıristiyan inancının savunusunda büyük bir krizle karşılaşan
teologlar, inayet tecrübesine vurguda bulunmuş olsalar da
28
bütün
apolijiler, insani öznenin makulleştirme çabalarının ötesinde bir an-
lam taşımamaktadır.
29
Söz konusu apolojilerin Hıristiyanlıktaki kişi-
tanrı inancının, Yunanlıların doğa-tanrı inancının bir dönüşümü ola-
rak karşımıza çıktığını görmekteyiz. Hıristiyan teolojisinin, Platon’cu
ve Aristoteles’çi düşüncenin kutsal forma (teolojiye) bürünmüş/dö-
nüştürülmüş halinden başka bir şey olmadığı gerçeği gizlenememiş-
tir. Hıristiyan felsefesi, antik Yunan idealizminin Hıristiyanlık formun-
da bir devamı olmuştur. Hıristiyanlığın tanrısı, Parmenides’in varlık,
22 Filip., 2:9-11; 1 Kor., 15:25
23 1 Kor., 15:23 vd.;50 vd.
24 Vah., 21:4.
25 Bultmann,
a.g.e., s.319
26 Aydınlanmacı eleştiri karşısında zor durumda kalan Yeni Ahit’teki mitolojik unsurların
diğer örneklerine yönelik bkz. Bultmann,
a.g.e., s.319-325
27 Dulles,Avery,
A History of Apologetics, Oregon 1999,s. 25-26
28 Ramnn, Bernard,
Varieties of Chiristian Apologetics, Michigan 1984, s.15-16
29 Apojiler için özet olarak bakınız, Tarakçı, Muhammed, “Hıristiyan Düşüncesinde Apolo-
ji ve St. Thomas Aquinas”,
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 14, Sayı
2,2005,s. 135-146
14
Y
akın
D
oğu
Ü
nİversİtesİ
İ
lahİYat
F
akÜltesİ
D
ergİsİ
Sokrates ve Platon’un iyilik idesi, Aristoteles’in ilk neden, Plotinos’un
düşüncelerinin karma bir ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Antropomorfizm ve Hıristiyanlık
Yunanca
Antropos (insan) ve
morphe (biçim) sözcüklerinden türetil-
miş bir kelime olan Antropomorfizm, tanrının/Tanrıların insani nite-
liklerle, insanların bilinç, niyet, irade, duygu ve duyumlarına benzer
özelliklerle tasvir edildiği ve tanımlandığı inanç biçimine göndermede
bulunur.
30
Antropomorfizm sıklıkla tabiat-üstü var lıklara ilişkin inanç-
lara yapılan atıflar için kullanılsa da, söz konusu inançlar, ruhlar gibi
dinî anlamda ve yeraltı hazinelerini bekleyen cin ler gibi dindışı şeyleri
ifade etmek için de kullanılmaktadır. İnsani sübjektif algının bir sonucu
olarak değerlendirebileceğimiz Antropomorfizm’in nereden kaynaklan-
dığına yönelik farklı açıklama biçimleriyle karşılaşmaktayız.
Mitik düşünceyi, İnsana özgü niteliklerin doğal ve doğaüstü güçlere
atfedilip onlara bağlanma şeklinde açıklayan evrimci perspektif, mitik
inançları öncelikle animizm ve totemizm ile ilişkilendirerek ele almak-
tadır. Söz konusu paradigmaya göre animizm ve totemizm, toplumsal
gelişmenin erken dönemlerine tekabül eden doğa güçlerinin kişisel-
leştirilmesi olup bu güçlere egemen olma düşüncesinin bir biçimidir
ve daha sonra ortaya çıkmış olan dinlerin temelini oluşturmaktadır.
31
Söz konusu perspektif esas alındığında antropomorfizmi, tabiatın be-
şeri kavranışının bir biçimi şeklinde değerlendirmek mümkündür.
Bu haliyle antropomorfik düşünceye çocukların düşüncelerinde, bir
takım ilkel dinlerde, mitolojilerde ve mitolojik düşüncenin egemenli-
ği altında olan felsefenin başlangıcında rastlanmaktadır.
32
Antropo-
morfik düşüncenin felsefi anlamdaki kaynağına yönelik ise Antik çağ
filozoflarının
arkhe olarak nitelendirdikleri ve varlığın temel katego-
rileri olarak görülen
su-hava-toprak-ateş gibi unsurların tanrı olarak
görüldüğü iddiaları da bulunmaktadır.
33
Arkhe düşüncesinin yanı sıra
Zeus, Hera, Apollon
gibi tanrılar da insan hayatında önemli etkileri
olan varlıklar olarak kabul edilmiştir. Söz konusu Yunan tanrıları,
insani özellikler taşıyan fakat insanüstü güçlerin temsilcileridirler ve
ölümsüz varlıklar olarak insani davranışlar sergilerler.
34
İnsanla Tanrı
arasında bulanık orta âlemler düşüncesinin, Antropomorfizme felsefi
temel oluşturduğu da kabul edilmektedir.
35
İlk çağ düşünürlerinden
30 Hick, John,
Philosophy of Religion,
New Jersey, 1983, s. 11
31 Ülken, Hilmi Ziya,
Varlık ve Oluş. Ankara, 1968, s. 119-120; Macit, Nadim,
Kur’an’ın
İnsan Biçimci
Dili,
İstanbul, 1996, s. 14.
32 Ülken,
a.g.e., s. 199-120
33 Şerif, M.M.,” Yunan Düşüncesi”
, İslam Düşüncesi Tarihi, Çev.: Kasım Turhan, İstanbul
1990, C.I, ss. 97-100
34 Gilson, ‘Etienne,
Tanrı ve Felsefe, Çev.: Mehmet Aydın, İzmir 1986, s. 18
35 Aydın, Mehmet,
Din Felsefesi, İzmir 1990, s.74