İ :
147 8 . 3 . 1337 C : 3
ettiklerini esas itibariyle bidayette biz teklif ettik.
Hiçbir nama bir heyeti murahhasa izamı mümkün
olamayacağı ve bizim yollayacağımız heyet bütün
memleketi temsil eder diyen birinci telgraftı. İkinci
de, üçüncüde aynı noktai nazarı müdafaa ettik. Ken
dileri bir daha tecrübe etmek istiyorlardı. Şimdiye ka
dar teati edilmiş telgraflardan anlaşılmıştır ki İstan
bul'u aklü mantık dairesinde harekete getirmek im
kânsızdır. Müfrit bir hayrıhahlıkla, azamî bir vatan
perverlikle lâzım gelen şeyi yapınız ve hatta yazıl
ması icabeden her şeyi yazınız, yine faidesizdir. İs
tanbul saraydan başlayarak bütün sarayın nüfuzu al
tındaki eşhasa varıncaya kadar öyle bir karanlık ve
delâlet içindedirler ki bunları aklü mantıka ircaa im
kân yoktur. Bendeniz de ilk zamanlarda mülâyemet ile
işi halletmek taraftan idim. Fakat bilâhara kani ol
dum ki, belâhet yolunda saray berdevamdır ve so
nuna kadar devam edecektir. Aklü mantık dairesine
gelmeleri imkânı yoktur ve bizim en müsait şekiller
le hatta Loyd Corç'un (Lloyd Georges) söylemiş ol
duğu, - ki Loyd Corç'un bu sözünü burada aynen
tekrar edemeyeceğim, çünkü gazete yanımda yoktur
eğer İstanbul Hükümeti razı olursa biz o zaman An
kara Hükümetiyle temas ederiz, diyordu. İstanbul Hü
kümeti razı oluyoruz diyemez miydi arkadaşlar? En
büyük düşmanımızın nâzın söylüyor. Bizimle mak
satta müttefik olan bir heyet bunu diyemez miydi?
Biz aradan ^çekiliyoruz, hakikaten haizi salâhiyet olan
orasıdır diyemediler. İltihak etsinler ve buradan sa
lâhiyet alsınlar gitsinler. Bunlar malûm olduktan son
ra bizim ümidimiz kalmadı. Biz kani olduk ki İstan
bul'dan aklü mantık dairesinde bir şey beklenemez.
HACI AHMET EFENDİ (Muş) — Efendiler,
bendeniz de Mehmet Akif Beyin fikirlerine iştirak et
mekle beraber bazı mütalâatta bulunacağım. Celse
mademki hafidir, serbestçe, fakat ruhu meseleye dair
muhtasaran söyleyeceğim. Ben derim ki siyaset, duru
ğu maslahatâmiz terkibinden ibarettir. Binaenaleyh
mademki milletin ekseriyete karip bir kısmı hilâfet ve
saltanata 4âyenkasem bir rabıtai maddiye ve menvi-
ye ile merbuttur ve elyevm Halife namı tahtında bu
lunan Sultan, hakkı Hilâfeti zirüzeber edercesine ef-
kân umumiyei milletten mülhem olmayan bir mua
hedeyi tasdik etmiş ve milletin mebhusün'anh kısmı
ise halifei hazınn hakkı kaza sakıt, iyiyi ve kötüyü
takdirden âciz, ecnebilere münkat bir mahlûktan gay
ri bir şey olamayacağına gayri muttali bulunmuştur.
Şu halde bir taraftan o kısmı milleti bu hususta tenvir,
diğer taraftan da millî hudutlarım muhafaza ve halife
makamını düşmandan tahlis maksadiyle teşekkül et-
J miş olan B. M. Meclisi, Türkiye halkını emperyalizm
I ve kapitalist tahakkümünden ve zulmünden kurtarmak
I irade ve hâkimiyetin bilâ kaydü şart milletin olduğu
anlatılmalı. B. M. Meclisinin makasıdı ve istihdaf et-
J tiği gayeyi bir lisanı leyyin ile tasvir eden beyanna-
I melerle milletle Padişahın ikazını temin etmeli.
İSMAİL SAFA BEY (Mersin) — Efendim, ben-
I denizce henüz zamanı gelmemiş bir meseleyi müna-
I kasada ısrar ediyoruz. İhtilâf uçurumu, zihniyet far
I ki zannederim ki artık tamamiyle meydandadır. Is-
I tanbul Anadoluyu ezmek ve iğfal etmek için hiçbir
I şeyden çekinmedi. Bazen fetvalariyle, bazen düşman-
I la yanyana yürüyen, silâhlarla,- her türlü vesait ile
bizi ezmeye, bizi mağlup etmeye çalıştılar. İstanbul'
I daki insanlar kimlerden ibaret olursa olsun ve ne
mahiyette bulunursa bulunsun, netice itibariyle, aynı
I zihniyette birleşiyorlar ve hepsi Anadolunun meşrui
yetinden ve Anadolunun mukaddes bir dâva takip et
tiğinden şüphe ediyor. Nitekim bugünkü vaziyeti mey
dana getiren Anadoluya murahhas göndermek hakkı
nı çok görüyorlar. Eğer İstanbul şüphe etmemiş olsa
idi, Anadolunun bütün milletin arzusunu temsil ettiği
ni kabul etmiş olsaydı zannederim ki bileklerimizin
kuvvetiyle meydana gelmiş şu fırsattan istifademize
mani olmaz ve şu hakkın bize mahsus, bizim hakkı
mız olduğunu tasdik ederdi. Hükümet İstanbul ile bir
muhabere kapısı aradığı ve hepimiz de bunu arzu
ettiğimiz halde, ihtimalki zamanı gelmediği için söy
lenmesini muvafık bulmadığımız bir çok sözler söy
lendi. Buna karşı da İstanbul muannit bir vaziyette
kaldı ve yine bildiğinden şaşmadı. Biz de, tabii, ka
rarımızı verdik ve İstanbul peşinde dâvamızı takip
için Londra'ya murahhaslarımızı intihap ettik ve gön-
* derdik. Binaenaleyh mesele bendenizce artık kapanmış
tır. Bir daha istanbul'un karşısına çıkıp da siz susunuz
demek doğru değildir. Çünkü istanbul, arkadaşlar açık
söyleyeyim, bizden serbest bulunuyor. İstanbul söz
söylerken vatan endişesinden uzak olarak aklına ge
leni söylüyor. Bize şaki diyor, haydut diyor. Halife
I ye isyan etmiş diyor. Memleketin menfaatini düşün
meksizin söylüyor. Halbuki biz, hepiniz biliyorsunuz
.ki, birtakım endişeler altındayız. Karşımızda memle
ketin menfaati var. Daima onu müteessir edeceğinden
korkarak sözlerimizi, adımlarımızı ona göre atmaya,
söylemeye mecbur oluyoruz. Bugün istanbul hakika
ten ters bir vaziyet alırsa "biz ona karşı bir şey ya
pacak değiliz. Filhakika zamanı gelirse biz İstanbul'a
[ karşı her türlü vaziyetimizi, her türlü kararımızı ser
best vermekte haklıyız. Fakat bu zaman gelmemiştir
ı zannediyorum. Zamanı gelmediği için bu meseleyi
— 412 —
8 . 2 . 1337