Bu hafta da sizlerle daha önceki yıllarda çalıştığımız Eko-okul konumuz olan “Gürültü Kirliliği” hakkındaki bir yazıyı
paylaşmak istedik. Umarız ruh ve beden sağlığımız için gereken özeni gösteririz.
GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ
Gürültü; insanlar üzerinde olumsuz etki yapan ve istenmeyen seslere denir. Gelişmiş ülkelerde teknolojinin
gelişmesine bağlı olarak ortaya çıkmış olan gürültü sorunu, günümüzün önemli çevre sorunlarından birisi olmasına
karşın, ülkemizde az bilinen bir kirlilik türüdür. Gürültü insanların işitme sağlığını ve algılamasını olumsuz yönde
etkileyen, fizyolojik ve psikolojik dengelerini bozabilen, iç performansını azaltan, çevrenin hoşluğunu ve sakinliğini
yok ederek niteliğini değiştiren bir tür kirliliktir.
Yaşama kalitemizi bozmadan alacağımız basit önlemlerle insan sağlığı üzerinde olumsuz etki yapan gürültü kirliliğini
önleyebiliriz.
• Düğün, sünnet, vb. toplu merasimlerde, çevrede bulunabilecek yaşlı, hasta ve bebekleri düşünerek, aşırı gürültülü
müzik çalmayalım yada kapalı ve ses yalıtımlı mekanları seçelim.
• İşyerlerindeki gürültünün dışarı taşımasını önleyecek ses yalıtımlarını yapalım, yapmayanları uyaralım.
• Evlerimizde kullandığımız TV ve müzik aletlerinin sesini sadece kendi duyabileceğimiz kadar açalım.
• Çevremizdeki insanları rahatsız edecek gereksiz gürültülerden kaçınalım.
• Gereksiz yere korna çalmayalım.
• Patlak egzozlarımızı hemen tamir ettirelim.
• Evlerimizdeki bakım ve onarım işlerini uygun saatlerde yaptıralım.
• Toplumun huzurunu bozacak davranışlardan kaçınalım ve insanca yaşamak için birbirimizin haklarına saygı
gösterelim.
• Bina içerisindeki ayak sesleri ve benzer gürültüleri önlemek için gerekli tedbirleri alalım.
• Evlerde yapılacak kutlamalarda komşuları rahatsız edici gürültülerden kaçınalım.
• Çevre Kanununun 14. maddesi kişilerin huzur ve sükununu, beden ve ruh salığını bozacak şekilde "Gürültü Kontrol
Yönetmeliğinde belirlenen standartlar üzerinde gürültü çıkarılmasını yasaklanmıştır. u konu hakkındaki şikayetleri
Valiliklere bildirebilirsiniz.
• "İnsanların dinlenmeye ihtiyaç duyduğu tatil beldeleri ve piknik yerlerinde aşın gürültü yapmak, yüksek sesli müzik
dinlemek bir kültür noksanlığı olduğu gibi, aynı zamanda sağlıksız bir davranıştır.
• Gürültünün strese ve de bir çok hastalıklara sebep olduğunu unutmayalım.
Gürültü kirliliği konusuna hassas yaklaşan Avrupa Birliği, standartların çerçevesini günden güne genişletiyor. Hatta
Avrupa Komisyonu Nisan ayında “Bu Sesi Durdurun” isimli bir kampanya başlatarak işyerlerindeki ses düzeyini belli
bir seviyeye düşürmek istedi.
Avrupalıların bu denli önemsediği bu konuda Türkiye’nin de adımlarını hızlandırması gerekecek. Uzmanlar, AB’nin
gürültü standartları ile Türkiye’deki tablonun örtüşmesinin kolay olmayacağı görüşünde.
Aslında Türk mevzuatında gürültü standartları yeni bir kavram değil. Konuya ilişkin yönetmelik 1986 yılında çıktı,
Avrupa Birliği’ne uyum amacıyla yönetmelik 2005’te yenilendi.
Yeni Gürültü Kontrol Yönetmeliği’ne göre çeşitli kullanım alanlarının kabul edilebilir üst gürültü seviyeleri tespit
edildi. Hatta öyle ki, yönetmeliğin standartları evin içinde yaptığınız gürültüyü bile sınırlandırıyor. Konutların yatak
odalarında oluşacak gürültünün 35 desibeli geçmemesi gerekiyor. Bu sınır oturma odasında 60, mutfak ve banyoda
ise 70 desibel olarak belirlendi. Gürültü sınırına uymayan para cezasına çarptırılacak. Tekrarı ve gürültünün gece
yapması halinde ceza iki katına çıkacak.
DESİBEL SINIRLARI
Yönetmeliğe göre gürültünün desibel sınırları şöyle belirlendi:
Otel yatak odası : 30
Hastaneler : 35
Yatak odası : 35
Oturma odası : 60
Mutfak, banyo : 70
Uzay roketleri : 170
Motosiklet : 110
Kabare müziği : 100
Şehir içi trafik : 65
Bununla birlikte, motorlu kara taşıtlarının eksoz gürültülerinin kontrolü, açık alanda bulunan eğlence merkezlerinin
gürültü
denetimi, fabrikalarda ve işyerlerinde işçi sağlığı açısından gürültü azaltıcı tedbirlerin aldırılması ve
sağlanması da yönetmelikteki düzenlemeler arasında.
Peki ya AB’nin gürültü konusundaki hassasiyetinin temeli nedir? Gerekçe insan sağlığına etkileri.
İşte rakamlar…
30-65 db (desibel) : konforsuzluk, rahatsızlık, sıkılma duygusu, kızgınlık, konsantrasyon ve uyku bozukluğu.
65-90 db : kalp atışının değişimi, solunum hızlanması, beyindeki basıncın azalması.
90-120 db : metabolizmada bozukluk, baş ağrısı.
120-140 db : iç kulakta bozukluk.
140 ve üzeri : kulak zarının patlaması.
Konuyla ilgili bugüne kadar neredeyse hiç önlem almayan Türkiye, öncelikle gürültü haritaları hazırlayacak. Amaç,
hangi bölgelerin gürültü yoğunluğu var, tespit edip, çözümler üretmek. Çünkü Türkiye’de nerelerde gürültü
yoğunluğu var, nerelerde yok bilinmiyor.
Örneğin İstanbul Mecidiyeköy, Beşiktaş ve Bağdat Caddesi’nde gürültü seviyelerinin 90db’e kadar çıkabildiği
belirtiliyor, oysa AB standartı 65 db.
PEKİ YA BU HARİTALAR NEDEN ÖNEMLİ?
Sesin insan sağlığını tehdit ettiği bölgeler saptanacak ve oralardaki binalara, sanayi bölgelerine vs. yalıtım
zorunluluğu getirilecek. Türkiye’nin bu alanda yapacağı çok iş var. Havaalanları, tren yolları şehir merkezinde.
Uzmanlar bu durumun Türkiye için bir dezavantaj olduğu görüşünde. Havaalanlarına ve demiryollarına gürültüyü
absorbe edecek ses duvarları konulabileceği belirtiliyor. Şehir içindeki gürültüyü de AB standartlarına çekmek için
ağaçlandırmaya ağırlık verilebileceği ya da tepeler oluşturulabileceği ifade ediliyor.
BELEDİYELERE CEZA YETKİSİ
Bu standartların uygulanmasında belediyelere önemli görevler düşüyor. Yönetmelik hazır, denetim belediyelerde.
Bundan böyle belediyeler gürültü düzeylerini aşan işyerlerine ceza kesebilir. Ayrıca belediyelerin sanayicilere proje
izni verirken, gürültü konusunu göz önünde bulundurmaları gerekiyor.Ceza uygulamasının 1 yıl içinde yaygınlaşması
hedefleniyor.
Yetkililer, Türkiye’de konuya ilişkin veri yokluğundan yakınıyor. Hedefse, durum tespitinin 2007’de, hazırlıkların da
2012’de tamamlanması..
Eğer, gürültü kirliliğinin, insan sağlığına neden olduğu zararlar yeteri kadar düşünülmüyorsa ve tedbir alınmıyorsa,
Eğer, motorlu taşıt sürücüleri, gereksiz yere ve uzun süre kornaya basıyorsa,
Eğer, toplu taşıma araç şoförleri, duraklarda ve trafikte gereksiz ve yersiz korna çalmaya devam ederse,
Eğer, korna çalmanın hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini ve geliştiremeyeceğini düşünemiyor ve anlayamıyorsa,
Eğer, sürücüler, sadece kendi zamanlarının değerli olduğunu düşünerek bir veya iki saniyelik sabır bile
gösteremiyorsa,
Eğer, hala, korna çalanlar ve sokak aralarındaki satıcılar, çevreye ve kendi haklarına saygılı olmayı bilmiyorlarsa,
Eğer, korna çalmanın, trafik sorunlarının kendilerine yansıyan etkilerine cevap olduğunu ve bunun bir hak olduğunu
zannediyorlarsa,
Eğer, cep telefonlarının, yersizce kullanımı ve sesinin gereksiz uyarıcı ve olumsuz etkisi göz ardı ediliyorsa,
Eğer, gürültünün beyine, tüm sisteme yıpratıcı etkisi ve stres gibi neden olabileceği hastalıkların artacağı biliniyorsa,
Eğer, tüm ömrümüz boyunca yenilenmeyen beyin hücrelerimize sahip çıkmıyor ve bu kadar kolay tüketiyorsak,
Eğer, geçici ya da kalıcı işitme kayıplarına neden olabileceği bilinmiyorsa,
Eğer, gürültünün bu yıpratıcı yanı bilindiği halde en başta kendi sağlığını ve çevreyi hiçe sayıyorsak,
Eğer, başkalarının yaptıkları hataları eleştirip, kendi yaptıklarımızdan sorumluluk duymuyorsak,
Eğer, var olan yasa kullanılmaz, geliştirilmez, çeşitli bilinçlendirme çabaları içinde olunmaz ve önlemler alınmazsa,
Eğer, örnek alınan Avrupa'da hiçbir şekilde korna çalınmadığı bilinmiyorsa,
Eğer, sivil toplumlar ve devlet önceliğinde bu konuya gerekli önem verilmiyorsa,
Eğer, kişiler çevrelerinde maruz kaldıkları bu sorun için umutsuzca yaklaşım içinde oluyor ve değişmesi için hiçbir
çaba gösterilmiyorsa,
Gelin, ülkemizin en önemli
problemini çözmekle işe başlayalım !!!
Kaynak: Forum TR
http://www.frmtr.com/biyoloji/725005-gurultu-kirliligi.html