Çobanoğulları Uc Beyliği Dönemine Ait Yeni Bulunmuş…
93
Bu olaya ilişkin hakikat şundan ibarettir ki hiçbir yerde söz konusu ikiz
hisar gibi bir kale fıtratın belinden yeryüzüne aktarılıp vücut bulmamıştır.
Kısacası, muharebe bahadırlarından ve savaş meydanı aslanlarından, mertlik
ve yiğitlikleriyle meşhur olan, şeytanların bölüklerini yok etmeye ve din
düşmanlarına karşı savaşmaya neşeli bir şekilde giden Türk kabilelerinin
daha nice beylerinden ibaret ünlü bir askerî birlikle 683 senesinde, iyiliklerin
isabet ettiği Recep ayının
– uğuru bol olsun –
4’ünde, Pazar günü, saadetli
bir talih ve doğru bir irade ile sınırın ve diyarın en müstahkem kalesi olan
söz konusu hisar üzerine hücum edildi. Kara buluttan gelen şimşek ve kılıcın
vurduğu darbe gibi çekincesiz ve acımasız bir şekilde, Allah’a tevekkül
edilerek, o yerin sakinlerine ve Leşkerî ülkesi
54
ile Trabzon tarafından ağır
yüklü gemilerle o diyara yardım ve medet için gelmiş olan yardımcı
kuvvetlere karşı öylesine bir hamle yapıldı ki, onların cümlesinin ciğeri kan
oldu ve öylesine harika bir ilerleme kaydedildi ki, [düşmanlar] onun
sadmesinden dehşete kapıldılar. Yeterince kalabalık bir grup olmalarına ve
sahip oldukları araç gereçler, asker sayısı, yardımcılar ve şevket yüzünden
gurura ve küstahlığa kapılarak kendilerine güvenmelerine rağmen İslâm
ehlinin cesaretini ve ilerleme gayretini görünce,
“Onlar müstahkem kaleler
içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu halde savaşmazlar”
55
[ayetinin] buyruğu gereğince arkalarını dönerek hisara doğru çekildiler.
O düşkünler arasından nice kişiler cehennemin aşağı katlarına ve
cehennem ateşinin tabakaları içine yuvarlandılar. “Evlerini kendi elleriyle
yıkıyorlardı”
56
[ayetinin gereğince] derhal [kendi attıkları] mancınık taşının
darbesinden oluşan titreme ile kendi meskenlerinin binasını yıkmaya
başladılar. Çarkıfeleğin zirvesi kadar yüksek olan kalenin kulesinin
üzerinden çark oku yağdırdılar. O gün, kalbi (ordunun merkez kuvvetlerini)
54
Leşkerî ülkesi (Kişver-i Leşkerî) tabiri, 1204 yılında İstanbul Latinlerce işgal edilince
kurulan İznik krallığının hükümdar ailesi olan Laskaris’in isminden gelmektedir ve
Laskaris ülkesi (yani İznik merkezli Batı ve Kuzeybatı Anadolu toprakları) demektir.
Burada görülmektedir ki İznik Laskaris Krallığı’nın yaklaşık 60 yıl boyunca egemen
olduğu vilayetler söz konusu devletin ortadan kalkışı üzerinden hemen hemen 20 yıl
geçmiş olmasına rağmen Anadolu’da kaleme alınmış Selçuklu resmî belgelerinde bir
coğrafi tanım olarak Kişver-i Leşkerî şeklinde isimlendirilmeye devam etmiştir (bu konuda
ayrıca bkz.: İbn Bibi, el-Evâmiru’l-Alâiyye, C. I, s.15,122-132,151; E. Göksu, Türkiye
Selçuklularında Ordu, TTK, Ankara 2010, s.135,191); Leşkerî vilayeti ifadesi, Anonim
Selçuknâme’de de kullanılmıştır: “Sultan (II. İzzeddin Keykâvus), Leşkerî vilayetine gitti
(Ekim 1256)”; Bkz.: Tarih-i Âl-i Selçuk (Anonim Selçuknâme), s.46,110,111; Böylece,
Gideros savunmacılarına Trabzon’un yanı sıra eskiden Laskaris hanedanına, olayın vuku
bulduğu tarihte ise Bizans’a bağlı olan Kuzeybatı Anadolu’nun Karadeniz sahillerinden de
gemilerle yardım geldiği belli oluyor.
55
Kur’an-ı Kerim, Haşr suresi, 14. ayet.
56
Kur’an-ı Kerim, Haşr suresi, 2. ayet.
C. YAKUPOĞLU ve N.
MUSALI
94
rahatlatmak ve dinlendirmek niyetiyle sağda ve solda arrâde, frengî ve
mağribî türünden olan birkaç çeşit mancınıklar kâfirleri kırmak için dikildi.
O hisarın üzerine düşen her taş o lanetlilerin bayındırlığını öylesine
bozuyordu ki, bu tahribat gibi bir tahribat olamazdı ve açılan her yara sonucu
nice erkekler ve kadınlar kendi ruhlarını ölüm meleğine (Azrail’e) ve
canlarını cehennem bekçisi Mâlik’e teslim ediyorlardı. Ayın 11’ine denk
gelen diğer Pazar gününe kadar o bedbahtların gündüzü karardı ve o hisar en
yüksek şerefelerinden ta en alçak temeline değin “Hemen onların altını
üstüne getirdik”
57
[ayetinin gereğince] harap oldu. Ateş yağdıran neft atanlar
(neffâtân) dumanın sisiyle din düşmanlarının gözlerini körelttiler. O
biçareler, Tanrı’nın yardımına ve desteğine sahip olmadıkları için “Bunun
üzerine biz de kendisini ve ordularını yakalayıp denize attık. O ise (pişman
olmuş), kendini kınıyordu”
58
[ayetinde anlatıldığı şekilde] Firavun gibi
denize daldılar ve yangın belasını kendi gözleriyle gördükleri için boğulma
azabına razı gelerek, “Hataları (küfür ve isyanları) yüzünden suda
boğuldular”.
59
Devletten
60
kurtuluş ve destek olmadığından dolayı onlar
denizcilere ve gemiye doğru koştular. Helak denizinde battıkları için kayık
merkebine bindiler ve ölümden korkarak haykırışa başladılar. Miskin bir
duruma düştükleri için gemiye yüklenmeyi uygun buldular ve zamanın afeti
yüzünden acizlik ve ıstırap içinde kaldıkları için hayata tutunmanın çaresini
yalpalanmakta (gemi ile yüzmekte) gördüler. Onlar; “Başını kurtaran
kazançtadır” diyerek, ateş saçan keskin kılıcın yıldırımından (darbesinden)
perişan durumdaki çocuklarını ve kadınlarını yelkenlerin arasında saklayarak
kaçırdılar. Şöyle ki kale ehlinin geride kalanı “Onların durumu,
kendilerinden az öncekilerin (Mekkeli müşriklerin) durumu gibidir. Onlar
yaptıklarının cezasını tatmışlardır. Onlara (Ahirette de) elem dolu bir azap
vardır”
61
[ayetinde anlatıldığı gibi] ümitsiz ve çaresiz bir hale düşerek, bazısı
katledildi, bazısı dağınık ve üzgün bir şekilde kaçıp dağıldılar. Aynı saatte
ordunun savaşçıları ve harp meydanının yiğitleri, uçan tavşancıl kuşu
(kartal) gibi kalenin kulesine çıkarak, İslâm ehlinin göz alıcı sancağını
62
[oraya] diktiler ve etraftan Allahu Ekber, Allahu Ekber naraları ta Ayyûk’a
63
kadar ulaştı.
57
Kur’an-ı Kerim, Hicr suresi, 74. ayet.
58
Kur’an-ı Kerim, Zâriyât suresi, 40. ayet.
59
Kur’an-ı Kerim, Nuh suresi, 25. ayet.
60
Bizans Devleti kastedilmiş olmalıdır.
61
Kur’an-ı Kerim, Haşr suresi, 15. ayet.
62
Sancak kelimesi Farsça metinde Türkçe olarak kullanılmıştır.
63
Ayyûk – Kuzey yarımkürede bulunan keçi takımyıldızının en parlak yıldızıdır. Bu yıldızın
gökyüzünün en yüksek noktasında bulunduğuna inanıldığı için bir mübalağa unsuru olarak