Yılmaz-Demir
, Yayın Değerlendirme / Review
233
Litteratur, Erster Supplementband, Leiden E. J. Brill).
Bu bilgi daha sonra
Brockelmann 1988 (“SaǾlebî”,
İslâm Ansiklopedisi X: 125, İstanbul), Tümer
1978 (“Bir Türkçe Kasas-ı Enbiyâ”,
AÜ, İlahiyat Fakültesi Dergisi XXII: 397-
404) vb. yayınlarda da görülür. Ancak
Ķıśaśu’l -Enbiyā adlı bu eser, iç kapak
sayfasındaki bilgilere göre 1903’te Kazan’da basılmıştır ve Tatarca olmakla
birlikte ŚaǾlebį’nin değil Rabġuzį’nin metnidir. Ayrıca yaptığımız karşılaştırma-
da Tatarca nüshanın ŚaǾlebį metniyle değil, diğer Rabġuzį nüshalarıyla (ör.
Boeschoten vd. 1995,
Al-Rabghūzī, The Stories of the Prophets, Qiśaś al-
Anbiyāǿ An
Eastern Turkish Version I, Leiden: E. J. Brill) paralel olduğu da
belirlenmiştir.
Başlıkta,
Ķıśaśu’l-Enbiyā’nın Başka Türk Dillerine Çevirileri denilse de, Eski
Anadolu Türkçesine yapılan diğer çeviriler de bu bölümde ele alınmıştır ve bu
bölümdeki bilgilerin de düzeltme ve eklemelere ihtiyacı vardır. Öncelikle
Çerkezi çevirisine ait iki nüsha (Manisa ve Bağdadlı) 18. değil 17. yüzyıla aittir.
Ayrıca Çerkezî’ye ait üçüncü bir nüsha daha vardır. 1865’te İstanbul’da basılmış
olan bu nüsha son derece geniş ve ayrıntılıdır. Marmara Üniversitesi kütüphane-
sinde bulduğumuz için kendi yayınımızda Marmara nüshası olarak adlandırdı-
ğımız bu nüsha ve diğerleri hakkında ayrıntılı bilgi E. Yılmaz ve N. Demir’in
“
ŚaǾlebį’nin Kitābu Ǿarāǿisü’l-mecālis fį ķıśaśu’l-enbiyā’sının Anadolu Sahasın-
da Yapılmış Çevirileri” adlı çalışmada verilmiştir (
Cem Dilçin Armağanı, baskı-
da). İznikį
nüshası da N. Bayraktar tarafından yayına hazırlanmış ve basılmak
üzere Türk Dil Kurumuna verilmiştir.
Giriş’te, Eski Osmanlıcada Eklerin Sınıflandırılması başlığı altında
yer alan bir
örnek cümlede okuma yanlışı vardır:
ölmek illā müsülmānlik üzerine (15). Özer
burada
illā sözcüğünü çağdaş Türkçedeki “mutlaka” anlamıyla düşünmüş olma-
lıdır. Dönemin sözdiziminde
illā’nın “...den başka, dışında” anlamıyla yan cümle
bağlayıcısı olduğu ve bağlam dikkate alındığında
cümleyi
tañrı size İslām dįnin
virdi pes olmañ illā müsülmānlik üzerine (291/6) biçiminde okumak gerektiği
anlaşılır.
Giriş bölümünde son olarak yazı çevrimi çizelgesi verilmiştir. Özer örnek söz-
cüklerin yazı çevriminde kapalı
e sesini göstermek için é işaretini kullandığı
halde yazı çevrimi tablosunda bu harf yer almamaktadır. Bu nedenle yazarın
hangi yazılışı kapalı
e ile okuduğu anlaşılmıyor. Arap harfli metinde, beklenece-
ği üzere, kapalı
e sesi bulunan
kökler kimi kez üstün, kimi kez esre ile yazılmış-
tır. Özer’in sayfa 15’teki
vérdi ve sayfa 20’deki géymiş okuyuşları yazmada
sırasıyla
virdi (291/5) ve geydi (12/14) okunacak şekilde yazılmıştır. Özer tarih-
sel olarak kapalı
e bulunduran kökleri böyle okumuşsa, ya da üstün,
esre karar-
sızlığı gösteren köklerde bir kapalı
e görmüşse bunu da açıklaması gerekirdi.
bilig
, Bahar / 2009, sayı 49
234
Ama bu durumda da sayfa 46’da “kalın” anlamını verdiği
enlü sözcüğünü neden
kapalı
e ile okumadığı sorusu akla geliyor (947/10). Çünkü tarihi metinlerde bu
sözcüğün de, kapalı
e ile kurulmuş diğer sözcükler gibi kök hecede e/i kararsız-
lığı gösterdiği biliniyor.
Kitabın inceleme bölümü,
addan ad türetimi ve eylemden ad türetimi’ni içerir.
Bu iki ana bölümden sonra,
anlamı açık olmayan ekler, eylem çekim eklerinin
yapım eki işlevinde olduğu yapılar ve köklerin açık olmadığı yapılar olmak
üzere 10 sayfalık kısa bir bölüm yer alır.
Kitap metnin tamamının yazı çevrimini
içermemekle birlikte, türemiş adları
örneklendirmek üzere kullanılmış cümlelerde, kimi kez doğrudan türemiş adla,
kimi kez de diğer sözcüklerle ilgili okuma/anlamlandırma yanlışları belirlenmiş-
tir. Aşağıda bir bölümünü listelediğimiz bu tür örnekleri gösterirken Özer’den
aldığımız örnekler için Özer yayınının sayfa numarası, doğru olduğunu düşün-
düğümüz biçimler için de yazmaya bizim verdiğimiz yeni sayfa ve satır numara-
ları kullanılmıştır.
Addan Ad Türetimi Bölümü:
1. Özer’in
addan ad yapan
+CUk eki için verdiği örneklerden biri carıcuķ’tur:
çoķ carıcuķ pil üzere binüp geldi (19). Özer’in carı “çabuk” anlamı verdiği bu
sözcük herhangi bir yerde belgelenememiştir. Yazılış ve bağlam, cümlenin
çoķ
çeri çoķ pįl üzere binüp geldi (683/14-15) biçiminde okunmasını gerektirir.
2.
dobdolu yapısını örneklendirmek için verilen cümlede Özer’in tenevür oku-
duğu ve “kutsal ışık” olarak çevirdiği sözcük
tennūr olmalıdır. Çünkü Dāvūd
öyküsünün anlatıldığı bu bölümde açıkça Dāvūd peygamberi ve başkalarını
sınamak için kullanılan demir bir
tennūr’dan söz edilmektedir:
ol kişi işbu tenevüre gire dobdolu gele (29)
ol kişi işbu tennūra gire (562/8-9)
3. Yine Özer’in
addan ad türeten
+CI eki için verdiği sefineci “gemici” yapısı
hem yazım hem de bağlam açısından
saķınıcı “sakınan, dikkat eden” okunmalı-
dır:
peyġāmbarlar ķıśśası içinde sefinecilere doġru yol ve ögüt var durur (35)
peyġāmbarlar ķıśśası içinde saķınıcılara doġrı yol ve ögüt var-durur (4/8)
4. Özer’in addan ad yapan
+lU ekini örneklendirmek için kullandığı cümlede
geçen
sen ŧā yérlüsüñ “Sen hangi uzak yerde yerleşmiş durumdasın?” (43) oku-
yuşu sorunludur. Özer’in
ŧā okuduğu sözcük yazmada tı elif ile değil te elif ile,
yérlüsüñ okuduğu sözcüğün son sesi de kef değil nun ile yazılmış olduğu için ŧ