Turkish Studies -
International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011, p. 473-481, TURKEY
Ö K SÜ Z Ö Ğ ÜT ÜV EY K AR DEŞ M İ ?
B i r E t i m o l o j i D e n e m e s i
Nadir İLHAN
*
ÖZET
Türkçede yeni morfolojik unsurlar meydana gelirken, bu unsurlar, önce bir yardımcı
kelime olma süreci yaşamakta, daha sonra da ekleşmektedirler. Üzerinde durulan yapılardan
öğüt ve üvey yapılarında da ög isminden sonra gelen yapılar bu süreçle ortaya çıkmış şekiller
olmalıdır.
Öksüz, öğüt ve üvey kelimeleri aynı seslere dayalı farklı kelime köklerinden
türetilmedikleri gibi, başka kelime köklerindeki seslerin değişmesiyle tarihî dönemlerde ortaya
çıkan veya benzeşen üvey kardeşler değildir.
Farklı köklere bağlı olarak türetilmiş gibi görünen öksüz, öğüt ve üvey kelimeleri ög
kelimesine eklenen kelime ve eklerle meydana çıkmış; kaynaşmalar ve kökte meydana gelen
ses değişimleri sonucunda farklı şekillere bürünmüş ortak köke sahip, aynı ögden doğmuş ‘öz’
kardeş kelimelerdir.
Anahtar Kelimeler: Etimoloji, ög, öksüz, öğüt, üvey.
ARE ORPHAN ADVISE STEP- SİSTER?
An Etymological Experimentation
ABSTRACT
While new morphological elements are formed in Turkish, they first undergo a process
of being auxiliary words and then they become affixes. In the structures of öğüt and üvey
which are dealt with, the structures following the noun ög must be the ones formed through this
process.
The words öksüz, öğüt and üvey are not derived from the different word roots based on
the same phonemes and they are not step-sisters sprang or resemble each other through the
phonem changes in other word roots in historical periods.
The words öksüz, öğüt and üvey which seem to be derived based on different roots are
formed through the words and affixes added to the word ög. They are ‘true’ sister words born
of the same mother sharing the common root transformed into different forms at the result of
the mixtures and the phoneme changes in the root.
Keywords: Etymology, ög (mother), orphan, advice, step.
Giriş
Diller kendilerine mahsus kuralları olan anlaşma sistemleridir. Bu sistemler kendi kuralları
çerçevesinde bir takım değişmeler ve gelişmeler göstermektedir. Bu kurallar çerçevesinde aynı
kökene bağlı olan bazı kelimeler, dilin tarihî gelişim süreci içerisinde, farklı lehçe ve şivelerde bir
takım ses ayrılıklarıyla, bazı ses türemeleri, düşmeleri ve değişimleriyle varlığını devam
*
Doç. Dr., F. Ü. İnsani ve Sosyal Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü - ELAZIĞ
nilhan1@firat.edu.tr, nadirilhan@hotmail.com
474 Nadir İLHAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
ettirmektedirler. Örneğin Eski Türkçe döneminde kelmek şeklinde kullanılan kelime Türkiye
Türkçesinde gelmek olarak kullanılırken, Azerbaycan Türkçesinde gälmäk, Başkurt Türkçesinde
kiliv, Kazak Türkçesinde kelüv, Kırgız Türkçesinde kelǖ, Özbek Türkçesinde kelmàķ, Tatar
Türkçesinde kilü (Ercilasun 1992, 264-265) gibi farklı şekillerde günümüz lehçelerinde
kullanılmaktadır.
Dünyada kullanılan diğer sondan eklemeli diller gibi Türkçede de kelime köküne yapım
ekleri eklenmek suretiyle yeni kelimeler türetilmekte veya kelimeler arası ilişki köke ya da
gövdeye eklenen çekim ekleriyle sağlanmaktadır.
Kök sabit olmak kaydıyla yapım ekiyle türetilen yeni kelime gövdelerinin anlam
bakımından kesinlikle kelime kökü ile ilişkili olması gerekmektedir. Göz kelime kökünden
türetilecek bütün kelimeler göz nesnesinin işlev ve yapısıyla alakalı olacaktır. Göz+lük+çü+lük,
göz+le-m+le-, göz-et+men+lik, göz-le-m-le-t-en vb. Sev- fiil kökünden türetilen bütün yeni isim
veya fiil gövdeleri de sevmek eylemiyle ilgilidir. Sev-gi-li, sev-iş-, sev-in-ç, sev-in-ç-li, sev-ecen,
vb.
Aynı seslere dayalı farklı kelime kökleri Türkçemizde kullanılmaktadır. “Bu türden olan
kelimelere dilciler eş adlı (homonim) diyorlar yani telaffuzu aynı olup da başka mânâya gelen ayrı
kelimeler.” (Tekin, 2001, 2-3.) Örneğin yüz kelimesi isim olarak sayı (100), surat, çehre ve fiil
kökü olarak suda yüzmek, hayvanın derisini çıkarmak gibi farklı anlamlarla kullanılmaktadır. Gül,
at, kap, sağ, yol, barış, savaş, kat vb. gibi kelime kökleri de isim ve fiil kökü olarak kullanılıyor.
Aynı seslere dayalı olmakla birlikte farklı görev ve yapılarda kullanılan kelimeler gibi bazı
ekler de aynı seslerle oluşturulmalarına rağmen farklı görev ve yapılarda kullanılmaktadır. Böyle
eklerden biri de –A- ekidir. Ek: “yar-a (fiilden isim yapım eki); yaş-a- (isimden fiil yapım eki); gel-
e-y-im (istek eki); sabah- a kadar oturdu, ev- e gittiler (yönelme hali eki); düş -e yazdı (bağlayıcı
ünlü)” (İlhan, 2001, 177-182.) kullanımlarıyla görülmektedir.
Bir diğer ek de –t-dir. –t- yapım eki de Türkçenin Ekleri adlı eserde, “-t (ıt, ut; -it, -üt) ˜
eki, ad veya eylem kök ya da gövdesinden ad kurar. Ağıt, binit, boyut, eşit, geçit, öğüt, yaşıt, yazıt
vb.” (Hatiboğlu, 1981, 146) gibi farklı isim ve fiil kökleriyle örneklenmektedir. Besim Atalay da bu
ekle ilgili olarak şu bilgileri vermektedir: “-üt” bu ek, fiil ve isme gelerek bir takım anlamlar
bildirir. Bu ekle türetilen diğer kelimeler öcüt (öç-üt) sürüt (sürü-t) örgüt (örgü-t), gülüt (gül-üt),
öğüt, önüt, örüt, düşüt, ölüt (Atalay, 1941, 278-279)
Türkçede eş adlı (homonim) olarak kullanılan kelimelerden biri de ög kelime köküdür.
Kelime ‘anne; akıl, anlayış’ isim kökleri yanında ‘öğmek, meth etmek’ fiil kökü şeklinde
Türkçenin tarihî metinleriyle çağdaş lehçelerinde kullanılmaktadır. Kelimenin tarihî metinlerdeki
anlamı eserlerin dizin-sözlüklerinde aşağıdaki gibi gösterilmiştir. Eski Türk Yazıtları adlı eserde
“ög . anne” (Orkun, 1987, 826); Eski Türkçenin Grameri’nde “ög (br.) ana, üveyana; ög (br.) akıl”
(Gabain, 1988, 289); kelime Kutadgu Bilig’de “ög: akıl, anlayış, ög- : öğmek, medhetmek” (Arat,
1979, 352-353); Dede Korkut hikayelerinde “ög- : övmek, medhetmek” kelime kökü yanında ögüt
kelimesi de “övüt, nasihat, ders” anlamıyla dizinde yer almıştır. (Ergin, 1991, 241-242.); Divanü
Lugat-it Türk’te “ög- : öğmek, sena etmek, ögey : üvey, ögüt : öğüt, vaaz, öksüz : öksüz; şaşkın”
şeklinde kelime kök ve gövdeleriyle yer almış (Atalay, 1986, 451-455), Sözlerin Soyağacı’nda “ög
: anne” (Nişanyan, 2002, 337.) kökü öksüz madde başında yer almıştır.
Drevnetyurkskiy Slovar’da da ‘akıl, fikir, düşünce’ anlamına gelen ög kelimesi yanında;
‘ana, anne’ anlamında ikinci bir ög kelimesinin de kullanıldığı Eski Türkçe metinlerden örneklerle
gösterilmiştir. Ayrıca ög gibi bugün kullanımdan düşen ‘baba’ anlamındaki kañ kelimesi de ög ile
birlikte ikileme olarak kullanılmaktadır. “ÖG II ana, anne: ögüm ötin alajïn annemin nasihatini
alayım (ThS II
90
). ◊ ög qaŋ ikil. anne ve baba, anababa: … qaju kiši ög qaŋ köŋlin bartsar ol
Ö k s ü z Ö ğ ü t Ü v e y K a r d e ş M i ?
475
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
tïnlïγ tamuluγ bolur oγul qïźqa sanmaź her kim anne babasının gönlünü kırarsa , o kişi
cehennemlik oluyor ve [o] oğul [veya] kız sayılmaz (KP 11
5
); …” (Nadalyaev vd. 1969, 378)
Öksüz
Anne olan ‘ög’den türetilmiş kelimelerden biri öksüzdür. Öksüz kelimesi günümüzde
annesi olmayan anlamıyla kullanılmaktadır. Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözlük’ünde “1
Anası veya hem anası hem babası ölmüş olan (çocuk): "Nihayet iki saat uzakta bir köyde öksüz bir
kız bulundu."- Ö. Seyfettin. … 2. (mecaz) Kimsesiz.” şeklinde açıklanıp örneklendirilmiştir.
Sözlükte bu köke bağlı türetilen “Öksüz, öksüz kalmak, öksüz sevindiren, öksüz doyuran, öksüzler
anası, öksüzler babası” (TDK Güncel Türkçe Sözlük) gibi yapılarda öksüz kelimesi yer almıştır.
Kelimenin yapısı ve kökü ile ilgili bir tartışma ve şüphe yoktur. Kelime ög ‘anne’+süz ‘annesiz,
annesi ölmüş’ (ögsüz >öksüz) yapısına bağlı olarak yukarıdaki paragrafta yer alan kaynaklarda da
geçmektedir.
Öksüz kelimesinin ögsüz şekli Orhun Yazıtlarında sadece Kül Tigin Yazıtının kuzey
cephesinde bir yerde bu günkü anlamıyla geçmektedir. “Kül tig(i)n : ögs(ü)z (a)kin : bin(i)p : tokuz
(e)r(e)n : s(a)nçdı :” (Tekin, 1988, 22). Türkçenin bazı lehçelerinde kelime sonundaki –g’lerin –
k’ye dönüşmesine bağlı olarak değişmiş olabileceği gibi, yapı içerisindeki –g- sesi ek başındaki –s-
‘nin tesiriyle ünsüz benzeşmesine uğrayarak –k-‘ye dönüşmüş de olabilir.
Caferoğlu’nun Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü’nde de bugünkü anlamıyla sadece bir
metinden örneklenmiştir. “ögsüz : 1. öksüz, annesiz: Suv. 495, 4.” (Caferoğlu, 1968, 148)
Clauson da kelimenin ög kelimesinden türetildiğini ve ilk anlamının annesiz oluğunu,
“ögsüz (ö:gsüz) Priv. N./A. fr. ö:g; ‘motherless’” (Clauson 1972, 116) sözleriyle ifade etmektedir.
Ayrıca kelimenin Köktürk, Uygur Kıpçak ve Osmanlı dönemi metinlerinde de bugünkü manasıyla
kullanıldığını örneklemektedir.
Drevnetyurkskiy Slovar’da öksüz kelimesinin kullanımı bugünkü anlamına uygun olarak
‘öksüz yetim’ şeklinde verilmiştir. Eserde kelime ve anlamı, “ÖGSÜZ I öksüz, yetim: toquz
jẹgirmi jašïmγa ögsüz bolup on dokuz yaşında öksüz olup (Е 45
2
);” (Nadalyaev vd. 1969, 381)
şeklinde yer almış ancak kelimenin kökeni konusunda herhangi bir açıkla.9563 0a yapılmaimıştır.
Kelime, Eyüboğlu’nun etimoloji sözlüğünde “ÖKSÜZ, es. tr. ög (ana)den ög-süz / öksüz
(anasız, anası olmayan, anası ölen).” (Eyüboğlu 1998, 527) açıkla.956(a)1(sıy)12(l)→3(a v)12(e)1(rilm)18(iş)10(ti)7(r. Ey)→üboğlunun
476 Nadir İLHAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
(Derleme Sözlüğü, 3326)’da yer almıştır. Ög kelimesinin aslı Türkçe kökenli (ö-g)
1
olmasına,
yapısının Türkçeye aykırı olmamasına (ö-g+süz) rağmen belki İslamiyetin kabulüyle ve Arapçanın
tesiriyle ögsüz kelimesinin yerini “akılsız” almıştır.
Bundan farklı olarak anne anlamına gelen ög ismi üzerine getirilen –süz isimden isim
yapım ekiyle türetilen “annesiz, annesi ölmüş olan” ögsüz > öksüz yapısı en eski metinlerden
günümüze kadar varlığını koruyabilmiştir. Ög kelime kökü –süz ekiyle birleşirken ekin başındaki –
s- ünsüzü dolayısıyla ög kelimesinin sonundaki –g de –k’ye dönüşmüştür. Yapısı ög+süz şeklinde
ortaya çıkan ve asıl anlamı da ‘annesiz, annesi ölmüş olan’ olmasına karşın Güncel Türkçe
Sözlük’te ‘Anası veya hem anası hem babası ölmüş olan (çocuk)’ şeklindeki açıklama, kelimenin
halk arasında anlam genişlemesine uğradığını; babası ölmüş olan anlamındaki ‘yetim’i de
kapsadığını göstermektedir.
Benzeşen bu iki yapıdan birinin yok olup birinin varlığını devam ettirebilmesini -her ne
kadar dilimizde aynı seslere dayalı farklı kelimeler varlıklarını devam ettirebiliyorlarsa da- belki
dilin karmaşadan kaçma, kolay söyleyişi, yaygın kullanımı tercih etme gibi sebeplerle
açıklayabiliriz. Bazen de ortaya çıkan farklı-aykırı şekilleri “nedensizlik ilkesi”yle de
değerlendirebiliriz. Ana-anne, kanı-hani, kangı-hangi …vb. örneklerde olduğu gibi.
Öğüt
Bazı sözlük ve eserlerde farklı bir kökene bağlanmakla birlikte anne olan ögden
türetildiğini düşündüğüm ikinci kelime de öğüttür. Güncel Türkçe sözlükte öğüt kelimesi
“isim Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz, nasihat: "Böyle bir
öğütte bulunacak olduktan sonra bu öğrencimizin okumasının anlamı kalmazdı."- M. C. Anday.
"Bütün öğütlerine itaat ettiğim hâlde hiç bir şeye muvaffak olamıyorduk."- A. Gündüz.” şekliyle
yer alır. Öğüt kelimesi ve içinde geçtiği kelime grupları Türkçe Sözlükte “Öğüt, öğütlemek,
öğütçü, öğüt vermek, öğütte bulunmak” (TDK sözlük 1133) olarak verilmiştir.
Nadalyaev vd.’nin sözlüğünde yer almakla birlikte kökeni ve yapısı hakkında herhangi
bir bilgi verilmeyen kelimelerden biri de öğüt’tür. Sözlükte öğüt kelimesinin anlamı, al- ve ver-
fiilleriyle kullanımları şöyle yer almaktadır. “ÖGÜT I öğüt, nasihat: ögüţügä körä qïldï o onun
nasihatine göre davrandı (LOK 37
6
). ◊ ögüt al- öğüt al-: oγlum ögüt alγïl ey oğlum, öğüt al (MK I
440); öğüt ber- tavsiye et-, öğütle-, öğüt ver-, salık ver-: ögüt bẹrdi ħacib kör aj toldïqa Hacip
Ay Toldı’ya öğüt verdi (QBH 29
16
).” (Nadalyaev vd. 1969, 382)
Besim Atalay öğüt kelimesinin kökünü öğ-_ fiiline bağlamak suretiyle diğer dilcilerden
ayrılmaktadır. Atalay, Türk Dilinde Ekler ve Kökler Üzerine Bir Deneme adlı eserinde yapıyı,
“ÖĞÜT : Nasihat. Kökü “Öğmek” fiilindendir (Anadolu.)” (Atalay, 1941 278) şeklinde
anlatmıştır.
Sir Gerard Clauson, öğüt kelimesini ö- fiiline bağlamakta ancak –g- ve -üt eklerinin yapısı
hakkında herhangi bir açıklama getirmemektedir. Clauson kelime için “ögüt ‘advise, counsel,
admonition’; Dev. N. fr. ö:- S.i.m.m.l.g., sometimes with initial ü-.” (Clauson 1972, 102)
açıklamasını vermiştir. Clauson’un açıklamasında ögüt kelimesinin ö- fiilinden türemiş bir isim
olduğu ve Türk dilinin modern lehçelerinde yaygın olarak kullanıldığı söylenmektedir.
Fiil ve isim ortak kökler (omoformlar) olan ög ‘düşünce’ ve ög- ‘ikna etmek, inandırmak,
tavsiye etmek’ gibi şekillerin tarihi birer gerçeklik olduğunu ifade eden Sevortyan, öwüt ~ ögüt gibi
kelimelerin eylem adı anlamındaki ög- ~ ök- gibi fiillerine –(a)t ekinin getirilmesiyle
oluşturulduğunu belirtmektedir. (Sevortyan 1974, 501) Ayrıca Sevortyan, Malov’un ö-‘den
1
“Köktürk ve Uygur devrinde sık sık kullanılan ö- ‘düşünmek, planlamak, tasavvur etmek’ fiilinden –g ile bir
isim yapılmış : ö-g.” Şinasi TEKİN, İştikakçının Köşesi, Simurg Yay., İstanbul 2001, s.212.
Ö k s ü z Ö ğ ü t Ü v e y K a r d e ş M i ?
477
Turkish Studies
478 Nadir İLHAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
Böyle bir yapının ne zaman böyle bir değişimle ortaya çıktığını bilmemiz mümkün
olmayabilir. Dilin “gizli anlaşmalar sistemi” olmasının sebebi pek çok kelimenin, yapının, dilin
sisteminin ne zaman, nasıl ortaya çıktığının bilinmemesindendir. Öğüt kelimesi de belki
bilinmeyen – metinlerle takip edilemeyen bir zamanda bu yapıya bürünmüş olmalıdır.
Bugün Türkçede kullanılan birçok ek başlangıçta kelime olarak kullanılır iken daha sonraki
dönemlerde ses olaylarına uğrayarak kaynaşmış, ekleşmiştir. İle → -lA, durur → -dUr, erki → -ki,
yorı-r → -yor vb. gibi. Kelimelerin ekleşmesiyle ilgili olarak Ahmet Buran, “Türkçede yeni
morfolojik unsurlar meydana gelirken, bu unsurlar, önce bir yardımcı kelime olma süreci yaşarlar,
daha sonra da ekleşirler.” (Buran 1999, 208) dedikten sonra bu süreçten geçen kelimelerin, iki ayrı
grup halinde, iki ayrı temel kelimenin ekleri durumuna geldiklerini ifade etmektedir. Bu görüş ög
kelime kökü ve onunla birlikte kullanılırken sonra ekleşerek morfolojik unsur durumuna geldiğini
düşündüğümüz yapılarla ilgili düşüncelerimize dayanak teşkil etmektedir.
Ana / anne kelimesi ile ög kelimesi mana itibarıyla aynı olmakla birlikte kullanım
açısından birbirinden ayrılmaktadır. Ög kelimesi daha çok geçmişe dayalı olarak oluşturulan ve
kalıplaşan bazı kelime görinde
Ö k s ü z Ö ğ ü t Ü v e y K a r d e ş M i ?
479
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
modern dillerin çoğunda kullanıldığı belirtilmiştir. Clauson kelimenin kökeni ve yapısı hakkında
herhangi bir açıklama yapmadığı gibi, anlam genişlemesine uğrayan bugünkü kullanımına uygun
bir anlamlandırma ortaya koymuştur.
Üvey kelimesi de bugünkü kullanım ve anlam genişlemesine paralel bir kullanımla
Drevnetyurkskiy Slovar’da yer almıştır. “ÖGÄJ: ogäj aqa üvey ağabey (USp 78
8
); ögäj ata üvey
baba (MK I 123); ögäj oγul üvey oğul (MK I 123); ögäj qïź üvey kız (MK I 123).” (Nadalyaev, vd.
1969, 379) Eserde kelimenin kökeni ve yapısı hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir. Ancak
örneklerden ögey kelimesinin anlam genişlemesine uğrayarak Uygur döneminden beri bugünkü
şekliyle kullanıldığı metinlerden anlaşılmaktadır.
E. Viladimiroviç Sevortyan, ögey – övey gibi biçimlerin Pokrovskaya ve Kononov
tarafından ög ‘anne’ kelimesi ile mukayese edildiğini; ancak yapının kalan kısmı (-ey) açığa
çıkmayınca bu seçeneğin ispatlanmamış olduğunu belirtmekte ve üvey-ögey kelimesinin kökenini
ög ‘anne’ kelimesine bağlamamaktadır. Aksine, Sevortyan “Ögey kelimesi biçim ve anlam
açısından ügei ile mukayese edildiğinde Moğolcadaki bu benzer biçimden gelmişe benziyor.”
demek suretiyle kelimenin, Martti Rasänen ve onunla aynı görüşü paylaşan A. Joki gibi Moğolca
ügei “yok, hayır” kelimesinden geldiği fikrini paylaşmaktadır. (Sevortyan 1974, 496)
Sevan Nişanyan da kelimeyi “Üvey = ET ögey ana veya babası bir olmayan kardeş (xi)
Ög ana Asıl anlamının “ana bir” olduğu düşünülebilir.” (Nişanyan, 2002, 464.) şeklinde
anlamlandırmıştır. Ancak Nişanyan’ın bu anlamlandırması kelimenin bugünkü kullanımına uygun
olarak ortaya konan bir anlamlandırma olmalıdır.
Üvey kelimesi Gülensoy’un eserinde “yalnız yasaca akraba sayılan, öz olmayan = OT.
Ögey (DLT: ögey ogul ‘üvey oğul’) < ög ‘anne’+ (e)y …” şeklindeki bir açıklamayla yer aldıktan
sonra kelimenin tarihi ve çağdaş lehçelerdeki kullanımları da gösterilmiştir. (Gülensoy, 2007,
1003). Gülensoy’un sözlüğünde de kelime ‘anne’ anlamındaki ög’e bağlanmakla birlikte +(e)y
ekinin yapısı ve işlevi üzerinde durulmamıştır.
Hasan Eren kelimenin Eski Türkçeden beri kullanıldığını, Orta Türkçe ve Eski Kıpçakçada
da ögey biçiminin kullanıldığını belirttikten sonra, “Yaygın inanca göre, Eski Türkçe ög ‘ana’
kökünden türetilmiştir. Ancak –ey eki açıklanmamıştır.” (Eren, 1999, 429) demektedir. Eren’in
Eski Türkçeden beri kullanıldığını belirttiği ögey kelimesi, Eski Türkçenin Orhun Yazıtlarında yer
almadığı gibi, Caferoğlu’nun Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü’nde ög kelime kökü olmakla birlikte,
ögey şekli yer almamış, metinlerden örneklenmemiştir.
İsmet Zeki Eyüboğlu üvey kelimesini “ÜVEY, es. tr. ög (ana)den ög-ey / ögey… Ögey-
öğey-ügey-üğey-üvey… kök anlamı, ana ile ilgili olan, anaya değgin. Anlam genişlemesiyle, öz
olmayan, anası ya da babası ayrı olan.” (Eyüboğlu 1998, 704) şeklinde açıkladıktan sonra
kelimenin bugünkü lehçelerde kullanımlarını da göstermiştir. Eyüboğlu yukarıdaki açıklamasıyla
kelimenin ilk anlamı konusunda diğer araştırıcılardan ayrılmaktadır. Kelimenin anlam
genişlemesiyle kazandığını belirttiği ‘öz olmayan’ anlamı da bugünkü kullanımın etkisiyle ortaya
konulmuş olmalıdır.
Yapı muhtemelen ög+ayrı > ( ögay / ögey > övey > üvey
şeklindeki ses düşmeleri ve değişmeleriyle birlikte iki kelimenin kaynaşmasıyla ortaya çıkan bir
şekil olabilir. –r ünsüzü ses özelliği dolayısıyla Türkçede en çok düşürülen seslerden biridir.
Türkçede r ünsüzünün diğer bazı ünsüzlerle birlikte yazı dilinde ve ağızlarda düşürüldüğü
görülmektedir. Ağızlarda geçici ünsüz düşmeleri yanında yazı dillerinde kalıcı olarak r ünsüzünün
düşürülmüş örnekleri Türkçenin tarihi ve çağdaş lehçelerinin metinlerinden çokça
örneklenebilmektedir. İlhan’ın “Akıcı Ünsüzler (l, r, y, n) de dilimizde en çok düşme eğilimi
gösteren ünsüzlerdir. Bu düşmenin bazıları kalıcı niteliktedir, bir kısmına ise yalnızca konuşma
480 Nadir İLHAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
dilinde rastlanır.” (İlhan 2009, 52) dedikten sonra örneklediği aslan < arslan, bile < birle, i-mek <
er-mek, ise < erser, gibi kelimelerdeki düşmeler ve –lar > -la, -yor > -yo … vb. gibi bir kısım
eklerdeki düşmeler bazı lehçelerde ve çoğunlukla ağızlarda görülmektedir. Bu yapıda da böyle bir
ses olayının gerçekleşmesi de muhtemeldir.
Kelime Elazığ ağzında da ögey şekliyle kullanılmaktadır. “ögey : (T.) Üvey (HA.67) bu
gadın öbir ögey çocuhlarını evden govmiş. (KBAYA.176)” Derleme Sözlüğünde de üvey
kelimesinin ağızlarda öğey, oğey, öğe, öve (DS. 1977, 3315) şekilleriyle bölge ağızlarında farklı
fonetik görüntüleriyle kullanıldığı örnekleriyle tespit edilmiştir.
SONUÇ
Buran’ın da dediği gibi, Türkçede yeni morfolojik unsurlar meydana gelirken, bu unsurlar,
önce bir yardımcı kelime olma süreci yaşamakta, daha sonra da ekleşmektedirler. Yukarıda
üzerinde durulan yapılardan öğüt ve üvey yapılarında da ög isminden sonra gelen yapılar bu süreçle
ortaya çıkmış şekiller olmalıdır.
Öksüz, öğüt ve üvey kelimeleri aynı seslere dayalı farklı kelime köklerinden
türetilmedikleri gibi, başka kelime köklerindeki seslerin değişmesiyle tarihî dönemlerde ortaya
çıkan veya benzeşen üvey kardeşler değildir.
Farklı köklere bağlı olarak türetilmiş gibi görünen öksüz, öğüt ve üvey kelimeleri ög
kelimesine eklenen kelime ve eklerle meydana çıkmış; kaynaşmalar ve kökte meydana gelen ses
değişimleri sonucunda farklı şekillere bürünmüş ortak köke sahip, aynı ögden türemiş / doğmuş
‘öz’ kardeş kelimelerdir.
KAYNAKÇA
AKSAN Doğan, Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, Türk Dil Kurumu Yayınları Ankara
1982.
ARAT R.R, Kutadgu Bilig III İndeks, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayını İstanbul 1979.
ATALAY Besim, Divanü Lûgat-it Türk Dizini “Endeks”, Türk Dil Kurumu Yayınları Ankara
1986.
ATALAY Besim, Türk Dilinde Ekler ve Kökler Üzerine Bir Deneme, Türk Dil Kurumu
Yayınları, İstanbul 1941.
BURAN Ahmet, “Türkçede Kelimelerin Ekleşmesi ve Eklerin Kökeni”, 3. Uluslar Arası Türk
Dili Kurultayı (23–27 Eylül 1996) Bildirileri, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1996,
s. 207-214.
CAFEROĞLU Ahmet, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları Ankara 1968.
CLAUSON Sir Gerard, An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, At
The Clarendon Press, Oxford 1972.
Ö k s ü z Ö ğ ü t Ü v e y K a r d e ş M i ?
481
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 6/1 Winter 2011
ERCİLASUN A.Bican, Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü I, Kültür Bakanlığı Yayını,
Ankara 1992.
EREN Hasan, Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, 2. baskı Ankara 1999.
ERGİN Prof.Dr. Muharrem, Dede Korkut Kitabı, Türk Dil Kurumu Yayınları Ankara 1991.
EYÜBOĞLU İsmet Zeki, Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, Sosyal Yayınları, İstanbul 1998.
GABAİN A. Von, (çev. Mehmet Akalın), Eski Türkçenin Grameri Türk Dil Kurumu Yayınları
Ankara 1988.
GÜLENSOY Tuncer, Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin KÖKEN BİLGİSİ
SÖZLÜĞÜ, Türk Dil Kurumu Yayınları Ankara 2007.
HAMİLTON J. Russel, (çev. Vedat KÖKEN), Dunhuang Mağarasında Bulunmuş Buddhacılığa
İlişkin Uygurca El Yazması İyi ve Kötü Prens Öyküsü, Türk Dil Kurumu Yayınları
Ankara 1988.
HATİBOĞLU Prof.Dr. Vecihe, Türkçenin Ekleri, Türk Dil Kurumu Yayınları Ankara 1981.
İLHAN Nadir, “Birleşik Fiil Kuruluşunda A-I-U Ünlüleri” Türk Dili S.596, Ağustos 2001.
İLHAN Nadir, "Türk Dilinde Ünsüz Düşmesi, Nedenleri ve Türleri", ZfWT - Zeitschrift für die
Welt der Türken / Journal of World of Turks,
http://www.diewelt-dertuerken.de/
index.php/ZfWT, Vol.1, No. 2 (2009), s.43-55
NADALYAEV D. M.,vd., Drevnetyurkskiy Slovar, Akademiya Nauk CCCP İnstitüt
Yazıkoznaniya, Leningradskoe Otdelenie, Leningrad 1969
NİŞANYAN Sevan, Sözlerin Soyağacı, Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü, Adam
Yayınları, İstanbul 2002.
ORHUN H. Namık, Eski Türk Yazıtları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1987.
SEVORTYAN E. Viladimiroviç, Etimologiçeskiy Slovar Tyurkskih Yazıkov I-IV, Moskova
1974-1989.
TDK, Derleme Sözlüğü IX L-R, Türk Dil Kurumu Basımevi, Ankara 1977.
TDK, Güncel Türkçe Sözlük,
http://www.tdk.gov.tr/tdksozluk/
TDK, Türkçe Sözlük 1-2, Türk Dil Kurumu Yayınları Ankara 1988.
TEKİN Şinasi, İştikakçının Köşesi, Simurg Yay., İstanbul 2001.
TEKİN Talat, Orhon Yazıtları, Türk Dil Kurumu Yayınlar Ankara 1988.
Dostları ilə paylaş: |