'ZATEN'...
Yaklaşık on yıl önce yine Birikim Yayınlan’ndan çıkan Yeni Bir
Sol Tahayyül İçin
adlı makaleler toplamının derleyiciliğini üst
lenmiştim. 12 Eylül darbesinin üzerinden yirmi, Berlin Duva
rının yıkılışının üzerinden on yıl geçmişti. O derlemedeki ya
zılar, genellikle, sosyalist solun artık sindirmiş olması gereken
mağlubiyeti geride bırakıp, cesur bir eleştiriyle, yeni bir hamle
yapma ihtiyacını yansıtıyordu.
On yıl sonra, solda ric’at sürüyor. Mağlubiyet hissi derinleşti,
neredeyse kanıksandı - ama açık yürekli bir muhasebesinin ya
pıldığını söylemek zor. Sağcılığın ve kapitalizmin kötülüğü, sol
da durmak için yeter şart, birçoklan için. Bazen biraz inadına,
namus belâsına. Sahiden de yeter şart olabilir, ona şüphe yok.
Mızmız olsa bile, Yapıcı’ olmasa bile, sol itiraz, vicdanın sesidir.
Fakat solun, sosyalizmin, dünyayı değiştirmek derdi var. Bu
nun bir parçası da kendini değiştirmektir. Sosyalizmin zengin
mirasının nadide mücevheri, dünyayı-toplumu kurtarma da
vasını, özgürlük davasını insanların kendi kendilerini kurtar
ma davasıyla, özgürleşme davasıyla birleştirmesi, kısacası kur
tuluş davasını dışsal kurtarıcılardan kurtarması değil mi? Ken
dine hep yeniden dönüp bakmak, özeleştiri, bunun için sosya
list düşüncenin aşısıdır.
‘Zaten’, muhafazakâr bir kelimedir; sol, ‘zaten’ biliyor olmak
la rahat etmez. “Somut durumun somut tahlili”, sabit bir somut
tahlil için durumdan vazife çıkartmak değil, somut durumu öz
gül koşullan içinde anlamaktır. Somut durumda kendi teyidini
arayarak değil, merakla bakmak... Politikayı doğru yerde duru
y or
olmanın ahlâkıyla ikame etmeye kalkmamanın teminatı bu
merakta, bu zihin açıklığındadır.
Zaten biliyor olm anın konformizmi, politikayı belirli du
rumlar için belirli reaksiyonlara indirgemenin ve bir muayyen
günler rutinine bağlamanın muhafazakârlığı... Bu eski hastalık,
elinizdeki derlemedeki bir dizi yazıda, sinizm kavramının yar
dımıyla ele alınıyor. Sinizm kavramının yol gösterdiği bu yazı
lar, kitabın ana eksenidir. Solun muhalefet tarzıyla ve rutinle
riyle ilgili bir yazı öbeği de aslında bu izleği tamamlıyor.
Üçüncü bir yazı öbeği, entelektüel etkinlik ve medya üze
rinedir. Bir ucundan yine politika ve muhalefet tarzıyla ve si-
nizmle ilgili, bunlar da. Ama bundan öte, önce sözle ilgili. Söz
şehvetinin, sol politik kültürün karikatüristik özelliklerinden
biri olduğu doğrudur, bunun sinizmin gözde bir âleti olduğu
da doğru. Ama bu, olanca materyalizmiyle, eylemin kuruculu
ğuna bağlanışıyla, solun ve sosyalizmin söze hürmetini çiğnet-
memeli. Solcular “Başlangıçta söz vardı”ya lâfzen inanmazlar
belki; ama söz insanın insan olması, dünyaya müdahalesi de
mekse eğer, aslında onlar kadar söze inanan yoktur. Faşizmin
bir belirtisi olan anti-entelektüalizmin sol sıfatlı muhitlerde iti
bar görebilmesi, ulusalcılığın sol sıfatını tahrif etmesi kadar va
him bir mesele sayılmalı.
Sözün burasında, ‘12 Eylül öncesinden kalma’ bir arkadaşım
geliyor aklıma, mütevazı bir devrimci, Cengiz Türüdü. Cengiz,
12 Eylül’ün kâbus zamanında, ağır zulüm altında, yoksulluğun
ortasında, takatinin son kırıntısıyla eline ne geçerse okur, üze
rine düşünür ve karşısına kim çıkarsa konuşmaya çalışırdı. Dü
şünceyi işlemeyi lüks addeden, söze özenmeyen, merakını kay
betmiş, ‘zaten’ biliyor ve ‘zaten’ haklı olmaktan yorulmuş bir
solculuk konforu karşısında, onun hep taze merakı ve deli coş
kusu, hafızamda ve zihnimde hep pırıl pm l parlıyor. Bu derle
me, Cengiz Türüdü’ye mütevazı bir armağan olsun.
T
a n i l
B
o r a
Yol
S
o r a r a k
İ
l e r l e m e n
İ
n
Y
o l u n u
S
o r m a k
Maymuncuk değil anahtar destesi
Güler yüzlü bir kıyametçilik yaptığı son kitabında Amin Maa-
louf güzel söylüyor:
“Tarih içinde doğru yolu bulabilmek için bir çok anahtara ihti
yaç vardır... bütün anahtarlann yerine bir anahtar koymak, sö
züm ona bütün kapılan açacak bir ‘maymuncuk’ ortaya koy
mak akıllıca değildir.”1
Keza sosyalizmi, tarihsel materyalizmi, diyalektiği, maymun
cuk olarak değil de anahtarlık veya anahtar destesi olarak dü
şünmeli.
Kapitalizmin numarası, maymuncuğunu her kapıya uydur
maktır - galiba daha doğrusu, bütün kapıları maymuncuğu
na uydurmak. Tarihte emsali olmayan muazzam nüfuz gücü
ne sahip bir sistem, kapitalizm... Kudretini, içerm e ve içselleş
m e
gücünden alıyor. Dünyanın her köşesini, hayatın her alanı
nı, her bir beşerî faaliyeti kendine uydurma azmiyle hüküm sü
rüyor. Para-meta-para, para-meta-fetiş döngüsü, her şeyle ek
1
Amin Maalouf, Çivisi Çıkmış Dünya - U ygarlıklarımız Tükendiğinde, çev. Or-
çun Tûrkay, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul 2009, s. 185.
lemlenme ve her şeyi üst-belirleme kapasitesine sahip. Kadim
den gelen bütün tahakküm rejimlerini, sömürü ilişkilerini kâh
dönüştürerek kâh onlarla simbiyoza girerek eklemleyen bir sü
per-tahakküm...
Dolayısıyla, evet, her bir köşede, kapitalizmin temel, nüve-
sel çelişkisinin yeniden üretildiğini görebiliriz. Fakat bu müt
hiş üst-belirleme gücü, kapitalizmin her yerde ve her daim an
duru kapitalizm olarak hüküm sürdüğü anlamına gelmez. Eko-
nomi-dışı zor veya hukuk-dışı iktisadiyat, örneğin, sadece ilkel
birikim aşamasında ve sadece geri kalmış bölgelerde değil, her
zaman her yerde hazır ve nâzırdır. Patriyarkal tahakküm, ör
neğin, hem emek gücünün serbestleşip piyasalaşmasında ko
caman bir parantezdir, hem de iktisadiyatın ötesinde, sokakta
ve evin bütün odalarında berdevamdır. Irkçılık ve milliyetçilik,
örneğin, sınıfsal ayrımların oluşumuna ve meşrulaştırılması-
na nizam verebildiği gibi, 19. ve 20. yüzyılın her cepheden bü
yük düşünürlerinin ona atfettiği geçiciliğin aksine, kör inadıy
la dayanıklılığını kanıtlamıştır. Bu tahakküm ve sömürü ve re
zillik rejimleri, hem kapitalizme rağmen hem kapitalizmle aşı
lanarak, yeni boyutlar kazanmış, kendi özerk (isterseniz göre
ce özerk deyin) dinamiklerini yürütmekte, kendi mahsus kö
tülüklerini icra etmektedirler. Bunun tipik örneği: Ekolojik yı
kım, doğrudan doğruya kapitalist uygarlığın cürümüdür, kapi
talizmin gözü dönmüş kâr hırsını ve barbarlığını mahkûm et
tirecek en güçlü delil dosyalarından birini oluşturur;2 fakat bir
delil, bir örnek, bir belirti teşkil etmenin ötesinde, ondan önce,
bizatihi âcil bir felâkettir.
Velhâsıl, evet, “küfür tek millettir”, bütün kötülüklerin kay
nağını ve ilkesini kapitalizmde teşhis edebiliriz, fakat bütün be
şerî çelişkiler yumağını bir tek ipliği çekerek çözmek mümkün
değil. Kapitalizm sadece kapitalizm olmadığı gibi, anti-kapita-
lizm de sadece anti-kapitalizm olamaz! Belirli sömürü ve ta
hakküm alanlarının özgül çelişkilerini, kendine mahsus dina
2
Ekonomist aklıyla kapitalizmin zihniyet dünyasına ortak olan reel-sosyalizm,
giriştiği endüstrileşme ve “kalkınma” yarışı neticesinde ardında bıraktığı en
kazla, bu ekolojik cürüme de ortak oldu.
Dostları ilə paylaş: |