T c istanbul 13. AĞir ceza mahkemesi



Yüklə 356,12 Kb.
səhifə2/4
tarix14.06.2018
ölçüsü356,12 Kb.
#48493
1   2   3   4

küfür etmemiş hakaret etmemiş ama maalesef 2000 yıl ile yargılanıyor. Biraz ciddiyet biraz ciddiyet. Propaganda düşünün ki söz konusu otuz etkinliğin propaganda olduğunu düşünün, örgütün propagandası yapıldığını düşünün otuz tane etkinlikte veya cumhuriyet mitinglerinde bu mu araç suçun unsuru. Propaganda yapmak amaç suçun unsuru olamaz. Ama maalesef söz konusu etkinlikler o amaç suçların bir parçası olarak gösterilmeye çalışılıyor. Hukuk iğdiş edildi değerli başkanım maalesef. Ama iğdiş edenler hukukçu değil. amaç suçla mutlaka vahim arz eden olaylara başlanması lazım. Vahim bomba bulundurmak vahim bir olay değildir bakınız Yargıtay kararlarını okuyacağım, hangi olaylar vahim olarak kabul ediliyor. amaç suça giden basamaklarda, bunların bir tek yeni şu iddianame de iddianame iddialarda bulunmak mümkün değildir. sözde uydurma Ergenekon belgelerinin uhdesinde bulunması, burda bir kısmı internetten indirenler var okuyanlar var. bir tek Veli Küçük’e Tuncay Güney tarafından gönderilmiş olan uydurma belgeler, telefonlardaki siyasi konuşmalar, bakınız efendim amaç suçun unsurları olarak vahim suçlar olarak getiriliyor bunlar, bunun dışında bir şey getirildiğini söyleyemezsiniz. Başbakan a savcı tarafından hakaret sayılan eleştiriler, savcılar başbakan ın korumalığına üstlenmişler. Size ne varsa hakaret açın davayı, bırakın orta politik cümleler kullanmayı, siyasi ikbal peşinde koşmayı bırakın. Merak etmeyin aranamazsınız alırlar kullanırlar, onu nasıl kullandıkları gibi sizi de kullanacaklar atacaklar, AKP iktidarının karşıtlığı, AB ve ABD karşıtlığı,milli ve laik devletten yana olmak, bildirimli basın açıklamaları, bildirimli. İzinli cumhuriyet mitingleri, bunlara iştirak etmek. Türklüğe Atatürk e hakaret edenleri şikayet etmek, açılan ceza davalarını takip etmek, efendim amaç suçların araç suçları bunlar. basamakları imiş, kişileri protesto etmek, protesto edersek kaos ve kargaşa çıkartıyor muşuz, provakatif eylemlerle eşdeğer görülüyormuş. Ve bu yolla da isyana tahrik suçunu sözde örgüt ve isyana tahrik suçunu bu yolla işliyoruz, bakınız protesto demokratik hakların kullanımı kaos çıkartmak, istikrarı bozmak ve hatta ekonomiyi baltalamak, siz savcı mısınız, AKP nin millet vekili misiniz. Ne siniz önce kendinizi bir koyun ortaya. Bir koyun kimliğinizi koyun şuradan girerken siyasi kimliğinizi bırakın. Hukukçu olduğunuzu bırakmayın.ama şu cümleler emin olunuz ki AK parti, siz nasıl AK parti olarak kullanırsınız bunu, Ak parti diye bir parti mi var AKP var. ama Ak parti yaranacaklar ya. Yarın bakarsınız Yargıtay a üye olabilecekler. Bi ihtimal onu düşünüyorlar herhalde. Sanıkların amaç suçu dışında sözde örgüt suçu kabul edilemeyecek bireysel suçları sanki sözde örgüt dahilinde işlenmiş gibi gösterilerek suni bir örgüt oluşturulma yoluna gidilmiştir. Bu dava sebebiyle öyle bir tezat sergileniyor ki şaşırmamak mümkün değil. anayasaya devlete kurumlara bağlı olan insanlar devlet güvenliği aleyhine işlendiği iddia edilen suçlardan cezaevlerine atılıyor ve yargılanıyor. Anayasayı devlet düzenini üniter ve laik sistemi yıkmak isteyenler de onlar da açıkça söylüyor yıkmak istediklerini öyle çekindikleri yok, korkusuzca söylüyorlar. Ülkede görünürde devletin korunması görevini üstlenerek anayasal sistemden yana olanları hukuku kılıf ve araç kullanarak yargılatıyorlar. Bu garabeti kimse izah edemez. Tabi tarihimizde bunun örneğini damat Ferit hükümeti döneminde görmüştük. Kaymakam kemal bey i linç hukuku ile yargılayıp istinaf mahkemesinde beraat ettiği halde yine burada ilk kurulan İstanbul da kurulan ilk mahkeme onu suçsuz gördüğü halde o heyet değiştirilmiş. Onun yarine nemrut Mustafa divanı kurulmuştur. İşte aynı sistem bu gün 1915 lerde 16 larda yapılan sistem bu gün de o çarklar işletilmeye devam edilmektedir. Ama tabi o yargılamayı yapanlar onu 1919 da katledenler üç yıl sonra yabancı İngiliz gemilerine sığınarak bu ülkeden kaçıp gitmişlerdir. Bu tertibi yapan ve uygulayan yeşil yargı darbecileri bakalım siz Türk milletinin hukuku karşısında nereye sığınacaksınız. Türk milletinin hukuku karşısında. Çünkü siz şahsımı attığınız o F tipinde on beş metre karelik koğuşta kalamazsınız, canınız tatlı. On beş ay süre değil iki gün kalamazsınız. O on beş metre karede. Unutuyorum tabi sizin gideceğiniz yer var, Amerika da pensilvanya eyaletinde oturan o tarikat şeyhinin dizinin dibine oturacaksınız, birilerinin yapmış olduğu gibi. Aslında bu günkü rejim ve anayasal sistem yargı kullanılarak milli irade oyunu altında AKP iktidarı tarafından kademeli olarak değiştirilme ve yok edilme tehlikesi ile karşı karşıyadır, hukuk çirkin siyasi emellerin şalı haline getirilmiştir. Davada sanık sıfatı ile yargılanan kişilerin oluşturduğu bir tek terör örgütü veya örgütün verdiği bir suç işlenmiş bir suç yoktur olsa olsa bireysel suçlar olabilir. Bir örgütte aranan ve bulunması gereken hiçbir teknik ve fiziki şart mevcut değildir. sözde örgütün Türkiye genelinde teşkilatlanması ve silahlanması söz konusu değildir. buyrun sözde örgütün Türkiye genelindeki teşkilatlarını hiç bahsetmiyorsunuz. Burada bu sözde örgütün toplandığı bir yeri bahsedin, kendisine ait bir yer olabilir. Mülkiyeti olması şart değil sürekli olarak gittiği geldiği toplantıların yapıldığı bir yeri bile yok. tuttunuz kiliseyi gizli toplantılar olarak gösterdiniz gizli toplantıları da ispat edemiyorsunuz, nerede bu toplanılıyor hangi kararlar alınıyor. İşte gösterdim o gizli toplantı denilen tek tek yemekli toplantıları mahkeme huzuruna getirdim. İddia edilen amaç suçların işlendiğine delalet eden vahim işlenen araç suçlar yoktur. silah ve patlayıcı madde bulundurmak gizli belge temin etmek kişisel verileri kayıt etmek, halkı kin ve düşmanlığa tahkik etmek tabiat varlıkları yasasına muhalefet gibi suçlar sözde örgüt suçu olmayıp bireylerin kendi kişisel suçlarıdır. Anayasanın kişilere tanıdığı örgütlenme hakkı toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ifade özgürlüğü gibi temel hakların kullanılması sonucunda yapılan faaliyetler sözde örgütün suçunun unsurları olarak gösterilemez. Yargıtay’ın kati bir görüşü vardır, tanık olarak dinlenen aynı davanın sanıkları söz konusu kişilerin atfı cürüm mahiyetindeki beyanları dikkate alınamaz. Yargıtay birçok içtihadında sonradan ifade değiştiren, sürekli çelişkili beyanlarda bulunan, pişmanlık yasalarından istifade etmek amacı ile yapılan atfı cürümlerde hukuki bir değer verilemeyeceğini ifade etmektedir. Bu konuda birkaç karar okumak istiyorum değerli başkanım, Yargıtay 9. ceza dairesinin 31.01.1995 tarihli kararı sanıkların müsnet suçu işlediklerine dair kolluktaki yekdiğerini suçlayıp ancak çelişkili açıklamaları dışında cezalandırılmalarına yeterli her türlü kuşkudan uzak inandırıcı deliller elde edilemediği, yine 9. ceza dairesinin 04.05.2000 tarihli kararı, sanıklar hakkında soruşturmaların başlama biçimi ve seyri ile tüm dosya kapsamı itibariyle itirafçı sanıkların güven vermeyen anlatımları dışında, bu gizli tanıklarla özellikle o kişilerin vermiş oldukları beyanlara yönelik kararlar. Bu konuda yeterli delil bulunmadığı, 9. ceza dairesinin 06.10.1995 tarihli kararı sanığın müsnet suçu işlemediğine ilişkin aşamalarda değişmeyen yek değerine uygun savunmaların aksini gösteren cezalandırmalarını gerektirir her türlü kuşkudan uzak inandırıcı deliller elde edilmediği, tanık Yusuf Doğan’ın çelişkili bildirimlerinin ise mahkumiyete yeterli kanıt oluşturmadığı, değerli başkanım gizli tanık konusunda gelecek, her bir olaya bir tek gizil tanık bulmuşlar. Şimdi belki sistemi değiştirebilirler, ucu açık ya soruşturmanın burada ne kaparlarsa ona göre değiştireceklerdir, bir gizli tanık bir olaya mahsusu olarak dinlendiği ve başkaca bir gizli tanık bulunamadığı takdirde siz onu 210. madde kapsamında gizli tanık olarak değerlendiremezsiniz. Bir olayın tek bir tanığı varsa gizli tanık olarak dinlenmesi mümkün değil. ama bakıyoruz birinci iddianame de kullanılan yaklaşık on sekiz yirmi ye yakın gizli tanık her biri bir olaya mahsus yani iki gizli tanık tek bir olayı görmemiş. Böyle adapte yapmışlar.her bir olaya bir tanık,her bir kişiye bir tanık siz bunu 210. madde kapsamında gizli tanık olarak dinleyebilir misiniz. 210 son derece açık. Burada da bir yanlışlığa düşmüşler. Ama tabi takdir değerli mahkemenin olacak. 9. ceza dairesinin 17/05/1995 tarihli kararı değerli başkanım sanıkların aşamalarda değişmeyen savunmalarının aksini gösterir cezalandırılmalarına yeterli falanın çelişkili bildirimlerinden başka her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı deliller bulunmadığı gözetilmeden isnat edilen suçtan beraatları yerine ceza genel kurulu kararının 21/10/1987 tarihli kararında da İsmail in pişmanlık yasasından yararlanmak amacına yönelik bu sanıklarla ilgili beyanlarının da başkaca bir delille doğrulanmayıp atfı cürüm niteliğinde kaldığı, bu itibarla yüzleşme tutanağındaki beyanları da kıymeti ifadesi mümkün bulunmadığı gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyetlerine son bu konuda bir karar, 9. ceza dairesinin 14/05/2002 tarihli sanığın mahkemece sübutu kabul edilen silahlı eylemlere katıldığına ilişkin olarak tanık Selahattin Mayman ın çelişkili beyanları dışında bir delil hatta eylem evrakını dahi bulunmadığı denmiştir. İşte bizim davamızda da her bir olaya bir tek gizli tanık başkaca bir delil yok. bu güne kadar sanıklardan elde edilen telefon konuşma kayıtları, bilgisayar kayıtları, sanıkların uhdesinde çıkan suç ile ilgili olmayan belgelerle mahkumiyet yoluna gidilemeyeceğini savcılar çok iyi bilmektedir. Bu aşamada savcılara çok sevdikleri AKP iktidarından bir destek gelmiştir o destek 2007 tarihinde 27/12/2008 tarihinde tanık koruma yasası kabul edilmiştir. 05/01/2009 tarihli resmi gazetede yayınlanmış altı ay sonra da yürürlüğe girmiştir. Bu yasa ki bu yasa aleyhine cumhuriyet halk partisi yedi maddenin anayasaya aykırılığı ve çerçeve madde olan 58. maddeye aykırılık sebebiyle iptal davası açmıştır. Ben de söz konusu davaya müdahil olarak katıldım. Tabi iç tüzükle müdahil olmak mümkün değil, ancak kapsamlı çalışmam dosyaya intikal etmiştir. yasa her şeyden önce 58. maddeye aykırıdır. Değerli başkanım gizli tanığı asla ve asla cumhuriyet savcısı dinleyemez, bir gizli tanığı açın bakın 58. madde, son derece bu konuda net. 58. maddeye göre gizli tanığı savcının dinlemesi mümkün değildir. gizli tanık öyle bir hadisedir ki hukuk açısından önem arz eden çünkü son derece önemli etkin ve toplumu alakadar eden geniş kapsamları itibariyle vahim suçlarda kabul edilmiştir. En basit usuli tedbirlerde mahkemenin iznini ve kararını arayan usul yasası, gizli tanık konusunda nasıl hakim kararını aramaz, nasıl doğrudan doğruya böyle bir yetkiyi cumhuriyet savcısına verir bu mümkün değildir, kaldı ki 58. maddeyi dikkatlice okuduğumuzda böyle bir yetkinin asla savcılığa verilmediğini doğrudan doğruya savcının buradaki yetkisinin gizli tanığın kimliğinin ortaya çıkmaması yönünden alınacak tedbirlere ilişkin olduğu söyleniyor. Ha diyebilir siniz ki tanığa ilişkin hükümler soruşturma aşamasında da savcının tanığı dinlerken aynen o hükümler mahkemedeki uygulanan hükümlerin soruşturmada da uygulanacağına ilişkin usul hükmü uyarınca gizli tanığı dinleyebilir dersiniz ama bu mümkün değildir, çünkü bu konuda 58. madde ayrıca özel istisnai bir hüküm getirmiştir. Gizli tanık konusunda, bakınız değerli başkanım son derece ikinci fıkra açık. Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması, kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler alınır. Kimliği saklı tutulan tanık tanıklık ettiği olayları hangi sebeple vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması için tanığa kişisel bilgiler cum. Savcısı, hakim veya mahkeme tarafından muhafaza edilir. Muhafaza görevi ikinci fıkrada anlatılmış. Üçüncü fıkrada da doğrudan doğruya dinlenmeye ilişkin, hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi, neye yöneliktir değerli başkanım kim hazır bulunacak, gizli tanığın dinlenmesi sırasında hazır bulunacaklardan kasıt kovuşturma aşamasında hazır bulunması gerekenler kast edilmiştir. Bu doğrudan doğruya 3. fıkra kovuşturmadaki gizli tanığa ilişkindir, soruşturmada asla gizli tanığı dinleyemezsiniz. Dinlediğinizde zaten söz konusu getirilen müessesenin ruhuna aykırı. Siz gizli tanığı kim bulacak bu aşamada polis emniyet, savcı ile ilişkisi ile beraber bulunacak olan gizli tanık ifadesine eğer soruşturmada vermiş ise bu ifadeden zaten kovuşturmada asla vazgeçemeyecektir, neden çünkü, yasa 5. maddesinde bir takım tedbirlerin alınmasını ilk dört maddedeki tedbirlerin savcılığa vermiştir. O kurumu işletmeye başladığında gizli tanık programını işletmeye başladığında siz o programdan dönüşün mümkün olabileceğine inanır mısınız. Sanık o programdan cayabilir mi. savcılıkta verdiği ifadeyi inkar edebilir mi ha o takdirde siz kovuşturmayı bu şekli ile soruşturmanın tahakkümü altına sokarsınız. O yüzden k esin ve kati olarak derim ki gizli tanık savcılar tarafından dinlenemez. Tanık için ağır bir teşkile teşkil edecek, ve bu tehlike başka türlü önlenemeyecekse yada maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike oluşturacaksa hakim bakın savcı demiyor değerli başkanım, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir, tanığın dinlenmesi sırasında ses ve görüntülü aktarma yapılır. Soru sorma hakkı saklıdır. Tanıklık görevinin yapılmasından sonra kişinin kimliğinin saklı tutulması ve güvenliğinin sağlanması hususunda alınacak önlemler ilgili kanunda düzenlenir der. Benim kanaatim ve görüşüm burada cum. Savcıları kati olarak sadece ve sadece kimlikleri korunması, çıkan yasa farklı o yasa da anayasa aykırı, 58 çerçeve yasaya aykırı, ve inanıyorum anayasa mahkemesi tarafından da 587. maddedeki aykırılık ve anayasadaki diğer hükümlere aykırılık sebebi ile iptali gerçekleşecektir. Nitekim söz konusu yasanın uygulanması babında 11/11/2008 tarihli çıkarılan bir yönetmelik vardır, cum. Başsavcılıkları ve mahkemelerce alınacak tanık koruma tedbirlerine ilişkin esas ve usuller hakkındaki yönetmelik ve bu yönetmeliğinde iptali babında tarafımdan Danıştay 10. dairesinde 2009/253 esas sayılı dosyasından dava açılmış bulunmaktadır, bu yönetmelik hükümleri de hem yasaya aykırıdır, hem çerçeve madde 58. maddeye aykırıdır, hem de anayasaya aykırıdır. Savcı bu davadaki tek umudu DHKP-C, PKK, Hizbullah yada çıkar örgütlerinden ağır cezalar almış, hayattan umudunu kesmiş, tanık koruma programından istifade etmek için her türlü yalana müracaat edecek mahkumlar olmuştur. Bu tanık beyanlarının hiçbirinin hükme esas alınması mümkün değildir. Osman Yıldırım ın kimliği tespit edilerek üç kez ifade alınmıştır. Sonra arada bir de gizli tanık ifadesi alınmıştır dinleme sırasında ki bu kişinin suça iştirak ettiği ortadadır. Suça iştirak edenler CMK nın 50. maddesinin 1.fıkrasının c bendi uyarınca kesin olarak yeminsiz ifadeleri alınır. Burada yeminsiz ifadesi alınabilir denmez. Doğrudan doğruya emir kipi vardır, bu kişilere yemin ettirilmez, sebebi çünkü kişilerin yalan atma veya olayı değiştirme atfı cürümde bulunma ihtimalleri çok fazladır, o yüzden yasanın 50. maddesinde bu kişilerin yeminsiz dinleneceği kuralı getirilmiştir, ama maalesef Osman Yıldırım ın her üç ifadesi de açıktan alınan ifadeleri ve yine gizli tanık olarak alınan ifadeleri yemin ettirilmiştir. 50. maddeye aykırı davranılmıştır. Bu anlamda da bu ifadeler 50. maddenin c bendine aykırılık nedeni ile hukuka aykırı delil olarak kabul edilmesi ve hükme da esas alınmaması zaruridir. Yine gizli tanıklardan Osman Yıldırım ın hali hazırda defalarca değerli mahkemeden talepte bulunduğumuz halde ifadenin tamamı bizlere verilmemiştir. Siz hangi ceza usul hükmünde bir gizli tanığın ifadesinin sanıklardan saklanabileceğine ilişkin hüküm gösterebilir misiniz. Mümkün müdür bu. Osman Yıldırım ın ifadeleri hangi dosya içine alınmıştır. Birinci iddianame için alınmıştır, buradaki sanıklar için alınmıştır. Buradaki sanıklar için alınan ifadeler bu dosya kapsamında alınan ifadeler maalesef bize üç dört defa talepte bulunduktan sonra parça parça verilmiştir. Ve alınan ifadelerin ne kadar yetersiz olduğu, savcı ile doğrudan o kişiye ait arasındaki mutabakatlar sonucu verildiği, birçok usulsüzlükler gizli anlaşmalar çirkinlikler olduğu ortaya çıkmıştır. İnanıyorum bütün gizli tanık beyanlarında bu vardır, ama değerli mahkeme halihazırda bize ikinci iddianame dava açılmış olmasına rağmen 3. ye gidilmiş olmasına rağmen gizli tanık 9 un Osman Yıldırım’ın ifadelerini bizlere vermemiştir. Son olarak talepte yine bulunmuştum o konuda talebim ertelenmişti. Bilahare düşünülmesine dendi, ama benim sorgum bitiyor fakat bu kişilerin ben ifadelerine henüz ulaşmış değilim. Değerli mahkemeden yine bu konuda talepte bulunmuştum, demiştim ki bu kadar gizli belgeler havada uçuşuyor, her taraf gizli belge, herkes 326,327 ,334,339 dan yargılanıyor peki o zaman soruyorum, değerli mahkeme bu gizli belgelerden hangisini inceledi. Hangisine 125.maddeyi uyguladı, tek bir de belgeye dahi 125. madde uygulanmamıştır. Böyle bir şey olabilir mu bu kadar gizli belgede 125. madde unutulmuştur siz mahkeme olarak bu gizli belgelerden bizi imtina edebilir misiniz. Bu belgeleri saklayabilir misiniz, bu belgeleri sanıklara göstermeyebilir misiniz. Hayır. 125 açık özeti çıkarılır mahkemece incelenir, bu özetler sanıklara verilir ama bu usul hükümleri maalesef tamamen bir kenara bırakılmıştır. Peki gizli belgeleri savcı inceleyebilir mi. o konuda da yasa açık, mümkün değil, yine 125.madde. sadece ve sadece yasa hakime bu yetkiyi vermiştir. Peki bu soruşturmada siz bana söyleyebilir misiniz ki bir tek gizli belgenin hakim tarafından incelendiğini soruşturma aşamasında, hayır söyleyemezsiniz. Bırakınız hakim i vazgeçtik, savcı tarafından dahi incelenmemiş doğrudan emniyet tarafından incelenmiştir. İşte bu davanın hazırlık soruşturması soruşturma aşaması budur. Hangi hukuk kuralı uygulanmıştır. Ben henüz daha gizli belge denilen belgelerin hiçbirine vakıf değilim. Savcılık emanetinde ne olduğunu bilmiyorum. Mahkeme emanetinde ne olduğunu bilmiyorum. Peki nasıl yargılanıyorum, benim hakkımda hangi belgelerin olduğun nerden biliyorum, ne diyebilirim bensizlere. Ve o zaman şöyle düşünüyorum, değerli mahkeme her gün benim güçlü suç şüphesi içersinde olduğuma karar vererek tutukluluğumun devamına karar veriyor, acaba diyorum benim hakkımda benim bilmediğim belgeler mi var. hukuk bir, farklı yorumlayabilir siniz. Ama ilelebet farklı yorumlayamazsınız. Doğru tektir bir kişi ya suçludur ya değildir. artık bu şüphe ve tereddüt benim içime yerleşmiş vaziyettedir. Değerli başkanım ve mahkeme heyetinin benim bilmediğim belgeler sebebiyle mi acaba bu insanların burada uzun süre tutulmalarına sebebiyet veriliyor diye bu haklı şüphe bende yerleşmiş vaziyete. Çünkü bana gizli belge adı altında hiçbir belgenin özeti verilmemiştir. Ve çoğu belgeler taleplerimiz karşısında reddedilmektedir verilmesi. En basit bir gizli tanık olayı. Yine başından beri söylüyoruz, diyoruz ki bu gizli tanıkların çekim kayıtları usulsüzdür. İnanıyorum tahrifat yapılmıştır. Değiştirilmiştir. Çünkü MİT belgesinde değişiklik yapan zihniyet. Genelkurmay ın bir cümlesini bile değiştiren zihniyet ki gizli tanık Osman Yıldırım ın beyanlarından da açıkça gördük diğer gizli tanık çekimlerinde ve beyanlarında neler yapabileceğini siz düşünün. Biz bu makama güvenmiyoruz. İşin en kötü tarafı bu değerli başkanım. İddia makamına güvenmemektir. Attığı her adımda tahrifat var, tertip var, sahtecilik var değiştirme var. izleme var nasıl inanabilirsiniz böyle bir iddia makamına, kuşku ve şüphe ile bakıyoruz. Başından itibaren bu davayı bir tertip şeklinde huzurunuza getirmişlerdir. Ama bir bu sefer ne diyoruz. Değerli yargıcımız başkanımız ve heyet artık bu açıklık alenilik hükümlerini uygulasın. Bir şema gizleniyor, gizli belgeler gizleniyor, böyle bir yargılama nereye kadar sağlıklı olarak gidebilecektir. İki yüz bin belge var başından itibaren hep söyledik, daha inceleyebildiğim belge sayısı 10000 geçmemiştir. On bin i veya yirmi bin belge ile diyelim, inceleyen bir sanık burda sorgu sağlıklı bir sorgu yapabilir mi. yüz seksen bin belgeye bakmamışım, imkânım yok hangi imkan ile yapacaksınız. Cezaevinde bir günde şartların söyledim, şikayetçi olmak istemiyorum ama fiziki şartlar bu bu şartlar altında siz bu iddianameyi bu şekilde okuyamazsınız. Belgeleri inceleyemezsiniz. Arada bağlantıları kuramazsınız. Dönüp burada sağlıklı bir sorgu savunma yapamazsınız. Yaptığınız savunma yüzeysel kalacaktır. Ben burda bazı şeyleri size söylüyorum. Birçok da hata yaptığımı biliyorum niye, sizin elinizde ama benim elimde değil ben bilmiyorum. Siz bazen beni ikaz ediyorsunuz konuşmalarımda o gerçek öyle değil diye, doğrudur sizin söylediğiniz doğrudur ama ben o gerçeğin o şekilde olduğunu bilmiyorum sanık olarak. İnemiyorum, mürit edemiyorum işin aslına. Bu şartlar altında edemezsiniz çünkü kasıtlı olarak bu iddianame ve delillerle biz boğulduk, sizler de boğduruldunuz. Bu tür delillerle bu iddianame ile bu dava yürümez. Yürüdüğünde işte bu tür adil olmayan sonuçlar ile karşılaşırsınız burada bir noktada bir tiyatro sahnesi yenilenir, biz kendimizi savunduğumuzu zannederiz, siz bizi yargıladığınızı zannedersiniz, ama ortaya çıkacak olan karar doğru bir karar mı adil bir karar mı olacaktır. Adaletli mi olacaktır. Asla. gerçek adaletin belki yanından geçmeyecektir, siz de vicdanen belki de inanmayacaksınız, çünkü böyle yargılama olmaz. Ben günlerdir burada sorgu yapıyorsam, sebebi bu iddianame dir, bu eklerdir. Kusuru bende aramayın. Eğer yüz sayfalık veya iki yüz sayfalık düzgün bir şekilde beş yüz sayfalık bir iddianame açılmış olsaydı ben burada iki saatte akıllı delillerle 170 maddenin j bendinde belirtilen isnat ile deliller arasında köprü kurulmuş olsaydı iki saatte sorgum biter ayrılırdım. Çok rahatlıkla da o sorgumun sağlıklı olduğun inanırdım. Ama ben burada bu sorgumum sağlıklı olduğuna dahi inanmıyorum. Sayın savcıların Osman Yıldırım ın ifadesini vermesinden önce görüştüğü ortaya çıktı. Nasıl ortaya çıktı, zabıtta beli diyor ki dün görüştüğümüz gibi değil mi efendim diyor, şimdi bu bayandan sonra bu savcıların burada cüppe giymeleri bir hicaptır. Duymaları lazım onu düşünebiliyor musunuz değerli başkanım ben burada şurada savcılarla konuşmaktan imtina ediyorum. Diğer sanıkların da konuşmasını doğru bulmuyorum. Çünkü yönetim sizdedir, siz başkansınız burada bir sorun varsa o sorun tek çözecek olan makam sizsiniz. Buraya ne dilekçe verilebilir. Ne şifahi şikayet getirilebilir. Savcının buradaki yetkisi ve görevi iddia makamı olmakla. Duruşmayı açarsınız görev başlar. Duruşmayı kapatırsınız görevi biter. Onun dışında burada duruşma aralarında kalıp da saatlerce sanıklarla sohbet edilemez. Hem kendi ilkelerine aykırı, neden kanlı terör örgütünü mensubu ile bu kadar saatlerce ne muhabbet ediyorsunuz, ne görüşüyorsunuz ne konuşuyorsunuz. Hem de adil ve doğru değil. ahlaki değil, meslek etiğine uygun değil. ben sanığım siz yargıçsınız, ben sanığım siz savcısınız, ilişiler ona göre kurulmalı. Aksi halde bu işin içinden çıkamaz hale gelirsiniz. Ama sonuç alacam diye insanları kullanacağım diye hareket ederseniz buradan bu salondan bir şeyler neler kapabileceğim düşüncesi ile hareket ederseniz ki bu hukukçulukla alakası yoktur. savcılık la da alakası yoktur. o duruşma aralarında kalır, burada insanları gözetlersiniz kim kimle konuşuyor diye. Onların notlarını alırsınız tespitler yaparsınız, bu davranışın ne kadar küçültücü bir davranış olduğunu takdirlerini siz değerli başkanıma bırakıyorum. Ama ne olursa olsun şu var ki sayın başkanım ın bir savcının kanlı katille bir pazarlık yapıldığını cezaevine gidilip bir gün öncesinde bu kişi ile konuşulduğunu, savcıların bu konuşmaları yaptıktan sonra ifadelerinin alındığını asla bence unutmamalı. Yani çok önemli bir konudur bu. Bir savcı bunu yapamaz. Yaptığında da o alına ifadelerin ne değer ifade ettiğini inanıyorum değerli başkanım hem vicdanında hem beyninde en iyi şekilde değerlendirecektir. Onda bir tereddüdüm yok ama bu kadar önemli bir mevzuda maalesef tek bir tahkikat ve soruşturma bile açılamıyor. Siz bir gün önce kanlı katil ile ne konuşursunuz cezaevinde, neyin pazarlığını yaparsınız. Burada bazen beş dakika on dakika yirmi dakika açıklama yapıyorsunuz belli konularda. Lütfen bunun açıklamasını yapın. Ben Osman Yıldırım ile bir gün önce gittim cezaevine deyin, ifadesini 12 sinde aldım. 11 inde ordaydım. Onla da şu konuları konuştum deyin. Açıklamasını yapın. Bazı konularda yapıyorsunuz ya, burada savcıya yargı dokunulmazlığı kapsamında söylediklerimizi suç kabul ediyorsunuz hatta tutuklanmamızı istiyorsunuz, önünüze getirilen sayfalar dolusunu iki dakikada okuyorsunuz burada. Başkaları tarafından yazılanları lütfen bu konuda da bir açıklama getirin. Bu kanlı katil ile neyin pazarlığını yaptınız. Bu önemli bir hadisedir bunun bir kenara asla itilmemesi gerekir. Sadece Osman Yıldırım ın 137. sayfasında geçen o sözcük ile onların yüzlerinin kızarmasına değil şu kürsüyü terk etmelerine yeterlidir. Diyor ki Osmanım diyor kapattık diyor şimdi rahat ol rahat konuşalım diyor. Kamerayı kapattık diyor değerli başkanım, siz böyle bir cümleyi sarf edebilir misiniz kırk yıllık bir başkan olarak, hakim olarak. bırakınız sizin başkanlığınızı ben bir avukat olarak bunu söyleyemem mümkün değil, bir avukat olarak söyleyemem bunu. Osmanım sözcülerini gizli tanık ile değiştirdiler değerli başkanım. Bu konuda mahkemenin mutlak suretle böyle bir değişiklik olup olmadığını tespit ettirip mutlak suretle soruşturma açmalıydı. Burada soruşturma açılmayacak da nerede açılacak. Bakınız o tutanakların bizlere verilmesi ertelendi. Ertelendikten sonra da 4 yerde geçen o Osmanım sözcüğünün yerine gizli tanık diye yazıldı. Yazılımları bile farklı bir bakın. Lütfen kontrol edin. İmlalar dizilimleri bile farklı gizli tanık olarak Osmanım ı çıkarmışlar gizli tanık yazmışlar. Peki böyle bir tahrifat varsa tabi bu benim iddiam, o belli bir tespit ile ortaya çıkar bilirkişi incelemesine verilir, bu iddia karşısında eğer ciddi şüpheler varsa değerli mahkeme 205. maddeyi neden işletmez. Hep sanıklar için mi işleyecek bu 205. madde. Bu kadar ciddi bir sahtecilik iddiası var, savcılar hakkında ama değerli mahkeme 205. maddeyi işletmiyor. Bunun kabulü mümkün değildir. biz mahkemenin başından itibaren adil ve dürüst olduğuna inanıyoruz ama bu terazide savcıların da bir ağırlığı sanıklardan farklı bir ağırlığı olmamalı. Yasa dışı örgüt üyeliğinin her türlü kuşkudan ari delillerle ispat etmelidir. İddia makamı. Bakıyoruz Yargıtay içtihatlarına bakınız örgüt üyeliği ne şekilde görülüyor. 9. ceza dairesinin 01/05/1995 tarihli kararında sanığın ev arama ve yakalama tutanağına uygun savcılık ve duruşmadaki savunması nazara alındığında müsnet suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeterli her türlü kuşkudan uzak inandırıcı deliller elde edilmediği gözetilmeden beraatine, yine 9. ceza dairesinin 04/06/1996 tarihli kararında sanığın emniyetteki açıklamasının somut yan kanıtlarla doğrulanmamış olması da nazara alındığında silahlı çete mensuplarının hal ve sıfatlarını bilerek ve isteyerek yardım ettiğine dair cezalandırılmasına yeterli ve her türlü kuşkudan inandırıcı deliller elde edilmediği, yine askeri Yargıtay daireler kurulunun ilginç bir kararı var, sanığın yasa dışı örgüt üyesi olduğunu belirten hazırlık ifadesi dışında başkaca bir delil elde edilmemiştir. Burada bu da yoktur. hiçbir sanık soruşturma aşamasında böyle bir örgüt üyeliğini ve örgütü de kabul etmemiştir. Yasa dışı örgüt üyesi olmak bir takım eylemlerde ortaya konabilecek şahsın kararlarını ve örgüte bağlılığını kanıtlayan hareketlerin varlığına bağlıdır. Aynı okulda okuyan öğrenciler arasında çıkan bir münakaşa esnasında herhangi bir siyasi görüş tespit edilmeyen sanığın ölümle biten olaya bu aşamada katılmış olması örgütsel bir nitelik taşımamaktadır. Sanığın sol düşünceye sempati duyduğu bir gerçek ise de bu davranışın örgüt üyesi olacak kadar ileri gittiğine dolayısıyla eylemin TCK 146. Madde kapsamına girdiğini kabul etmeye bu deliller karşısında imkan görülememiştir. Yine askeri Yargıtay daireler kurulu, 19/01/1989 tarihli kararında öğretmen olan sanığın mücerret 24/10/1979 tarihinde Türkiye genelinde gerçekleşen öğretmen boykotuna katılmış olmasından dolayı mahkumiyetinin bulunmuş olması örgüt üyeliği suçuna delil olarak kabul edilemez. Oysa bırakınız burada mahkumiyeti en küçük bir soruşturma dahi yoktur değerli başkanım, yani yasalara aykırı suç teşkil edici, küçücük bir soruşturma bile yoktur. yine askeri Yargıtay 5. dairenin 24/09/1986 tarihli kararında sanığın örgütsel bir faaliyette bulunmadığı, toplantılara sadece katılması örgüte girdiğini gösterir başka deliller olmadıkça yeterli delil olarak görülemez diyor, yani vahim hazırlık hareketlerini ancak örgüt üyeliği için kafi buluyor. Basit hazırlık hareketleri için değil. Yargıtay 10. ceza dairesinin 16/02/2006 tarihli kararında somut olaya bakıldığında sanıkların örgüt oluşturmak için sayısal yeterlilikte olduğu anlaşılmakta ise aralarında hiyerarşik ilişki ve suç işleme iradelerinin de devamlılık saptanamadığı, ki bunları tek tek belirttim. Hiçbir devamlılığın olmadığı ortadadır dedim. Ceza genel kurulu kararında 21.10.1997 tarihli örgütün amacı doğrultusunda eylemlere katıldığı ve kendisine kod adı verildiği belirlenemediği gibi yasa dışı örgüt ile ilgili olarak kesintisiz sürekli ve uzun zaman devam eden bir faaliyeti saptanamamıştır. Bu sebeple kişi örgüt üyesi değildir. yine Yargıtay 10. ceza dairesinin 15/02/2006 tarihli kararı sanıkların örgüt oluşturmak için sayısal yeterlilikte olduğu anlaşılmış ise de aralarında hiyerarşik ilişki ve suç işleme iradelerinde devamlılık saptanamadığı anlaşılmaktadır. 8. ceza dairesinin 20.07.2005 tarihli kararında sayı ve belirsiz suçları işlemek amacı ile tam bir işbirliği ve eylemli paylaşım amacı içinde disiplinli biçimde örgütlenip faaliyette bulunduklarına ilişkin her türlü kuşkudan uzak mahkumiyete yeterli kesin ve inandırıcı kanıt bulunamadığından denmiştir. Yine ceza genel kurulu kararı 26.10.1999 tarihli kararında silahlı çeteye üye olma suçu bir zarar tehlikesi suçu olup ağır zarar tehlikesi yaratacak nitelikteki hazırlık hareketlerinin varlığının gerektirir. Ağır zarar tehlikesi yaratacak hareketlerin. Yine ceza genel kurulunun 07.11.1994 tarihli kararında örgütsel faaliyet aşama aşama gelişir, önce sempatizanlar saptanır, Önce sempatizanlar saptanır, ardından bunlara siyasi ve ideolojik bilinç verilir, daha sonra kitle eylemlerine katılmaları sağlanarak cesaretleri geliştirilir. Bilahare kod adı verilerek gizlilikleri sağlanır. Yine 8. ceza dairesinin 27.02.2006 tarihli kararında TCK 220/1.mad. tanımlanan suç işlemek amacıyla kurulan örgütün araç, gereç ve üye sayısı bakımından amaç suçları işlemeye elverişli, hiyerarşik bir yapı içerisinde sürekli ve disiplinli bir işbirliğini öngörmesi ve yasalarda suç sayılan fiilleri işlemek amacıyla oluşturulmuş bulunması gerekmektedir. 9. ceza dairesinin 11.02.1998 tarihli kararında örgütsel eylemlerinin süreklilik ve çeşitlilik göstermesi itibarıyla silahlı çetenin sair efradı olma suçunu oluşturduğu, 8. ceza dairesinin 27.10.2006 tarihli bu doğrudan doğruya bir avukat ile alakalı bir karar değerli başkanım, cürüm işlemek için örgüt kurmada bir önderlik etrafında, emir komuta zincirini gerektiren disiplinli bir şekilde işbirliği ve paylaşım içinde olunması gerekirken bazı davalardan yola çıkarak örgüt suçunun varlığı kanıtlanamayacağı gibi bu davaların bir kısmının vekili bulunan avukatlık yapan sanıkların bu davalarla ilgili görüşmelerde bulunmaları veya görüşme yapmak istemeleri ve bunların müstakilen dava konusu olması örgütün varlığını göstermez demiştir. Veysel Gültaş, Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurmak 2008 baskı sayfa 52 de. 9. ceza dairesinin 26.10.1995 tarihli kararında, Her ne kadar Ceza Hukuku sistemimizde hazırlık hareketleri ilke olarak ceza yaptırımı altına alınmamışsa da silahlı çetenin, silah kullanılmasını amaca ulaşmak için bir araç olarak kabul etmesi, organize ve disiplinli niteliği ve devletin korunması gerekli hukuki değerlerinin zarar uğramaması açısından yakın ve ciddi bir tehlike yaratması karşısında bu doğrultudaki, diğer bir deyişle devlet aleyhine zarar tehlikesi yaratacak nitelikte hazırlık hareketleri suç sayılmıştır. 8. ceza dairesi son bir kararı değerli başkanım, 3.7.1986 tarihli karar, Şu hale göre sanıkların düşünce ve eylemlerinde süreklilik bulunmadığı, cürüm işlemek için düzenli ve planlı ortaklık, yönetimi, dayanışma ve disiplin gibi öğelerle bir araya gelmedikleri, böyle bir yasa dışı çalışma içerisinde olmadıkları da dosya içeriğinden anlaşılmasına göre suçun yasal öğelerinin de oluşmadığından bahsedilmiştir. Değerli başkanım bu kararlar karşısında kişilerin birbirin tanıması konferanslarda basın açıklamalarında mitinglerde veya televizyon programlarında seminerlerde tamamının değil, bazen bir veya iki kişinin üç veya beş kişinin dönem dönem bir araya gelmesi, burda düzenli değil, bilinçli değil, bir araya gelmesi bir örgüt dayanışması içersinde değil, kişilerin bireysel katılımı, tamamen kendi zihinlerinden kendi düşüncelerinden kaynaklanan bir katılım. Ben bir konferansa giderken sayın Veli Küçük’ü aramıyorum. Sayın Veli Küçük ben bu konferansa gidiyorum siz de gelin, veya Muzaffer Tekin’i Sevgi Erenerol’u, sizler de gelin biz buluşalım bir arada beraber bu konferanslara katılalım bu etkinliklere veya basın açıklamalarına katılalım demiyorum. Burada bireysel katılımlar söz konusu ve her bireysel etkinlikte farkı farklı bireylerin katıldıklarını görüyoruz. Otuz tane basın açıklamasında bakın başından sonuna kadar birçok insanın bazen beş tanesine bazen altı tanesine bazen aç tanesine bazen iki tanesine katıldığını görüyorsunuz. Böyle bir katılım örgüt bağını oluşturabilir mi. veya duyarla davaların takip edilmesi, davaya katılım talebinde bulunmaları. Yasal haklar olup örgütsel bağlantı olarak gösterilemez. Yargıtay içtihatları da bu doğrultudadır. Herhalde vicdani reddi savunan PKK affını isteyen, federatif devlet sistemini savunan bir takım dernek ve siyasi partilerin etkinliklerine katılmam mümkün olmayacaktır. Elbette ki bu insanlar hangi fikirlere veya hangi düşüncelerin işlendiği etkinliklere gidecektir. Kendi siyasi düşüncelerine uygun. Bu toplantılarda da birkaç kişinin bireysel katılımlarını görmek son derece tabidir. Ben falan filan kişileri bu etkinlikte gördüm. ha işte bunlar örgüt üyesidir, bağlantı buradan kaynaklanmaktadır. Denmesi mümkün değildir. elbette benim kendi siyasi düşünceme uygun Türk dünyası vakfına gideceğim. Aydınlar ocağına gideceğim. Atatürkçü düşünce derneklerinin düzenledikleri mitinglere gideceğim. Cumhuriyet mitinglerine gideceğim. Bu benim siyasi düşünceme uygundur. Bir insan hakları derneğinin düzenlediği toplantıya gidemem. Veya bir Mazlum-der in toplantısına gidemem. Gittiğinizde zaten linç edilirsiniz. Bırakınız onu da orda linç edilirsiniz. Aksi takdirde benim gibi siyasi düşünceye sahip olan insanların katıldığı toplantılardan hemen kareler almaya başlarsınız. Yanı başımda çok rahatlıkla beş toplantının on toplantının sonunda iddia makamını zihniyeti ile muhtelif örgütler yaratırsınız. İnsanların yemek yerken çekilen fotoğrafları, işte seyrettik etkinliklere katıldığına ilişkin fotoğrafları, yolda yürürken çekilen fotoğrafları, patrikhane de kokteylde yemek yerken çekilen fotoğrafları, noter dost ziyaretleri, çay sohbetleri, insani ve medeni boyuttaki dost ziyaretleri ve sohbetleri. Sosyal siyasal ve iş konularını ihtiva eden telefon konuşmaları. Dernek yönetimlerinin yaptıkları olağan yönetim kurulu toplantıları ve zabıtları. Müdafiliğini yürüttüğüm sanıkların dava dosyaları ve delilleri, kişisel düşüncelerimi ihtiva eden notlarım, konferans metinlerim, kişisel arşivdeki makalelerim ilmi çalışmalarım, ailem ile bahçemde yediğim yemek, o bile getirildi. Evimin içinde yeğenim ile oynadığım kareler. Kedim, kedim var kedimi sevmem bile örgüt üyeliği ile maalesef ne alakası var. kedimi severken çektirdiğim fotoğraf buraya girmiştir. Yine dostlarımla yaptığım yaz tatilli fotoğraflarım. Hiç mi denetimden geçirmediniz sayın iddia makamı bunları, tabi bakmadınız, o iddianame yi siz düzenlemediniz ki. Sadece imza atmakla yetindiniz ona bile zor vakit buldunuz. Hangi delili incelediniz, hiçbir delili incelemediniz, burada defalarca biz bazı delilleri görmediğimizden ötürü değerli mahkemeden talepte bulunuyoruz, bu deliller celp edilsin diye, siz eğer iddianame de onları okumuş olsaydınız görmüş olsaydınız burda derdiniz ki hayır bunu celp etmeyin mahkemeye gerekli o zamanı boşuna harcamayalım bunlar şu klasörde şurada var dersiniz. Ama siz bilmiyorsunuz ki onu söyleyeceksiniz. Ha lehimize olursa saklanıyor zaten o maksatla söylenmiyor o ayrı ama inanıyorum lehimize veya aleyhimize ne olursa olsun delillere iddia makamı brüt etmiş değil, değerli başkanım Hitler ve Stalin döneminin savcılarını asla benimsemediğim ve istemediğim 12 Eylül hukukunu emin olun bizlere aratır hale geldiler. Ben şu size okuduğum askeri Yargıtay ceza dairelerinin muhtelif kararlarını özler hale geldim. Neden işte şu anda uygulanan hukuk o darbe hukukunun çok daha gerilerine gitmiştir. O Hitler ve Stalin dönemindeki hukuk anlayışı vardır iddia makamında yoksa ben askeri rejimi benimsediğimden değil. Sadece sizlere bir ironi oluştursun diye bunu söylüyorum. O darbe hukukundaki Yargıtay kararları askeri Yargıtay kararları şu andaki hukukun çok daha ötesindedir. Eğer onlar uygulanmış olsaydı. Emin olunuz ki biz burda savunma vermek durumunda kalmazdık. Birçoğumuz, birçoğumuz. Türk yargısı ve adaleti emin olunuz ki sizden sürekli olarak hicap duyacaktır, üzülecektir. Ara vereyim değerli başkanım.

Yüklə 356,12 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə