Sosyal hizmet perspektiFİnden femiNİzm üzerine bir gözden geçİrme: kadin çalişmalarinda erkek iŞBİRLİĞİ



Yüklə 34,59 Kb.
tarix06.05.2018
ölçüsü34,59 Kb.
#42611

SOSYAL HİZMET PERSPEKTİFİNDEN FEMİNİZM ÜZERİNE BİR GÖZDEN GEÇİRME: KADIN ÇALIŞMALARINDA ERKEK İŞBİRLİĞİ

Özet


Kadınların toplum içerisindeki konumları, tarihsel süreç içerisinde farklı aşamalardan geçmiştir. Kadınların sahip oldukları haklar, uluslararası ve ulusal anlamda güvence altına alınmış olsa da kadınlar hala toplumda özel alana hapsedilmeye devam etmektedir. Birçok kişi tarafından kadın üstünlüğü olarak algılanmasına rağmen, esas itibariyle feminizm; cinslerin eşitliğini vurgulayarak ataerkil yapının kırılmasını hedeflemektedir. Toplumdaki karar alma mekanizmalarındaki baş aktörlerin çoğunluğunun erkekler olduğu düşünüldüğünde, toplumsal cinsiyet duyarlı politikalar ve hizmetlerin geliştirilmesi erkek yöneticiler kadar toplumdaki diğer erkeklerin de özgürleşmesine katkıda bulunacaktır. Karar alma mekanizmalarında cinsler arasında işbirliğinin vurgulanmasını amaçlayan çalışmalar yapılması feminist sosyal hizmet uygulamaları açısından da önemli görülmektedir. Bu yazıda feminist sosyal hizmet uygulamaları açıklanarak, uygulamaların kadın – erkek işbirliği üzerinde nasıl yürütüleceği tartışılacaktır.

Anahtar kelimeler: Feminizm, feminist sosyal hizmet uygulaması, toplumsal cinsiyet eşitliği, güçlendirme, kadın-erkek işbirliği.

Giriş


Kadınlık ve erkeklik üzerine pek çoğumuzun erken yaşlardan itibaren içselleştirdiği tutumlar vardır. İçselleştirdiğimiz bu süreç cinsiyet kimliği konusunda bir takım farklılıkları beraberinde getirse de biyolojik cinsiyet üzerine aslında söylenecek çok fazla şey yoktur. Sebebi ise, ya kadın ya da erkek olarak doğarsınız. Ancak asıl önemli nokta biyolojik kimliği toplumsal cinsiyete dayalı içselleştirmeyle ortaya çıkan farklılıklarımızın eşitsizliğe dönüşmesidir. Bu duruma yapılan vurgular; kadın ve erkek arasındaki rollerin, kimliklerin, davranış kalıplarının değiştikçe cinsiyetin toplumsal anlamının da farklılaşıp değişeceğine dair olan inanç üzerinde temellenir. Temelde kadın-erkek eşitliğini vurgulayan bir öğreti olarak tanımlanabilecek olan feminizm, insanların sorun çözme kapasitelerini geliştirerek sosyal işlevselliğini arttırılmasını amaçlayan sosyal hizmet mesleği açısından önemli bir hareket olarak gündeme gelmiştir. Kadınların toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümü nedeniyle özel alana hapsedilmesi, erkeklerin politik, ekonomik, sosyal vb. birçok alanda baş aktör olmasına neden olmuş, erkek egemen bir bakış açısıyla yapılan toplumsal düzenlemeler kadınların ikincil konumda kalmasını desteklemiştir. Bu bağlamda karar alma mekanizmalarında kadın ve erkeklerin işbirliği içinde olması, toplumda var olan ataerkil sistemin kırılmasını sağlayacak ve toplumsal cinsiyete duyarlı politikalarla erkek hegemonyası kırılarak eşitlik temelli uygulamalarla kadınların güçlenmeleri sağlanacaktır. Bu güçlenmenin sağlanmasında sosyal hizmet mesleği birey, grup ve toplum odağında önemli roller üstlenmektedir.

Feminist Sosyal Hizmet Uygulaması


Sosyal hizmet perspektifinden feminizm, toplumsal hareket ve kadınlar için yasal ve sosyo – ekonomik eşitliği savunan öğreti olarak açıklanırken; feminist sosyal hizmet, sosyal hizmetin bilgi, beceri ve değerlerinin entegrasyonunun feminist yönlendirme ile bireylerin ve toplumun cinsiyet ayrımcılığından kaynaklanan duygusal ve sosyal sorunlarının bu modele uygun aşılabilmesine yardım eder (Barker, 1995: 115). Aslında feminist sosyal hizmet kendi toplumlarında kadınlar ile çalışan kadınlar tarafından yürütülen feminist sosyal eylem dışında ortaya çıkmıştır (Dominelli and McLeod, 1989, akt.: Dominelli, 2002: 6). Onların amacı kadınların iyilik halini kendi kişisel çıkmazları ve söylenmemiş özel kederlerini toplumdaki sosyal konumları ve durumları ile bağlayarak arttırmak olmuştur. Bu durum özel sorunların kamuyu ilgilendiren sorunlar olarak yeniden tanımlanması anlamına gelir. Diğer sosyal hizmet uzmanlarının toplumun kişisel hastalıkları yarattığı konusunda ısrar etmesine rağmen feminist sosyal hizmet uzmanları kadının kadın olarak sosyal pozisyonları ve rolleri içerisinde sorunlarını kökleştirmede ilk sırayı almışlardır. Feminist sosyal hizmet oluşturulurken, kadın aktivistler daha genel olarak feminist anlayış üzerinden gitmişler ve teori ve pratiğin kendi eşsiz desenleri içinde bu durum örülmüştür. Sosyal hizmet uygulama biçimi feminist sosyal hizmeti tanımlarken analizin başlangıç noktası olarak dünya kadınlarının deneyimlerini ele alır. Toplumda kadının konumu ile onun bireysel sorunları arasındaki bağlantılara odaklanarak, özel ihtiyaçlarını cevaplar, müracaatçı – uzman etkileşimi içerisinde eşitlikçi ilişkiler oluşturur ve yapısal eşitsizliklere hitap eder. Bütüncül bir şekilde kadınların özel ihtiyaçları ile karşılaşan ve onları etkileyen sayısız gerginlik ve baskının farklı formları da dâhil olmak üzere hayatlarının karmaşıklığının üstesinden gelen uygulama feminist sosyal hizmetin ayrılmaz bir parçasıdır. Bunun dışında feminist sosyal hizmet toplumsal ilişkilerin birbirine bağlı doğası üzerine odaklanmayı sağlar ki aynı zamanda kadınların erkekler, çocuklar ve diğer kadınlar ile olan ihtiyaçlarını etkiler (Dominelli, 2002 : 6 – 7). Odağında ki kadın çevresi içinde de bir birey olarak ele alınır. Dolayısıyla kadının güçlenmesi çevresindeki kişileri de etkiler.

Bu bağlamda feminist ilkeler ve prensipler Dominelli tarafından feminist sosyal hizmetin içinde uygulamaya yönelik ve belirgin olarak şu şekilde yeniden güncellenmiştir (Dominelli 2002b: 162–163, akt.: White, 2006: 7):

 Kadınların çeşitliliğini tanımak,

 Kadınların güçlerini değerlendirme,

 Belli kadın grupları arasındaki farklılığın eşitsiz güç ilişkileri için bir temel olmasını önleme konusunda ayrıcalıkları ortadan kaldırmak,

 Hayatlarının her alanında kendileri için karar verme yeteneğine sahip aktif ajanlar olarak kadınları dikkate almak,

 Birey olarak kadınların kendi sosyal koşullarındaki yerini belirleme ve birey ve kolektif varlıkları arasındaki ilişkili bağlantıyı onaylamak,

 Kadınlara, kendi ihtiyaçlarına ve sorunlarına buldukları çözümleri ifade edebilecekleri bir alan sağlamak,

 "Kişisel olan politiktir" ilkesini uygulamanın makro, mezzo ve mikro düzeyleriyle alakalı olduğunu kabul etmek,

 Bireysel sıkıntıları kamu meseleleri olarak yeniden tanımlamak,

 Kadınların ihtiyaçlarını yaşamlarının her alanında diğerleriyle etkileşimlerde bulunan diğer tüm insanlar gibi ele alınmasını sağlamak,

 İnsan ilişkilerinin birbirine bağlı doğası anlamak ve onun vasıtasıyla birey ya da grup bazında neye yol açtığını, herkes için nasıl gerçekleştiğini kavramak,

 Kadınların bireysel problemlerinin sosyal nedenlerinin olduğunu teşhis etmek ve her müdahale içerisinde bu iki düzeye hitap etmek,

 Bireysel problemlere ortak çözümler aramaktır.

Güçsüz bir grup olarak kadınlara yönelik toplumsal cinsiyet eşitsizliğini kendi ifadeleriyle anlamak ve güçlenme için gerekli koşulları sağlayabilmek sosyal hizmetin; bireyselleştirme, katılım, bireyin ve toplumun bulunduğu yerden başlama, müracaatçının kendi kaderini tayin hakkına saygı (self – determinasyon), insan hakları ve sosyal adalet ilkeleri ile yakından ilişkilidir. Çünkü feminist yaklaşım, tıpkı sosyal hizmet gibi, güçsüz ve baskı altında konumlanan gruplardan kadına ilişkin gerçeği anlama ve değiştirme çabasında başarılı olabilmek adına, değişme sürecine konu olanların görüşlerinin ön plana çıkarılmasını önemser. Teori olarak, feminizm ve sosyal hizmet arasındaki ilişki sosyal hizmetin ve feminizmin kalplerinde olan politika ve praksis arasındaki gerginliği sembolize eder. Sosyal hizmetinde doğasında olan sosyal politika ve reform ilişkisi pratiğe aktarımda teorideki gibi gerçekleşmemektedir. Feminist yaklaşım ve uygulama bu anlamda sosyal hizmetin temel söylemlerini gerçekleştirmede önemli bir araçtır (Duyan ve diğ., 2008: 139).

Kadın Çalışmalarında Erkek İşbirliği


Kadın çalışmaları alanı, kadınların nasıl ezildiği, buna rağmen nasıl var olduğu, ve bununla baş etmeyi nasıl becerdiği, bu mücadelelerin tarihi yani cinsiyete dayalı ezilmenin bugüne kadar nasıl devam edildiğini anlamaya çalışmak olarak tanımlanabilir(Sancar,2003).

Feminizm bazı kişiler tarafından sadece içerisinde kadına yönelik çalışmaların olduğu ve kendi hayatlarında mutlu olamamış ya da başarıyı sağlayamamış kadınların bir araya geldiği ve kendi içlerinde tartıştığı, bir bakıma “zaman tüketilen” bir alan olarak görülse de aslında feminizm, erkek çalışmalarını da içeren ve kadınların üstünlüğünden ziyade kadın-erkek eşitliğini amaçlayan bir öğretidir. Bu çalışmada kadın-erkek işbirliği ile karar alma mekanizmalarında kadınların da erkeklerle birlikte erkekler kadar yer alması tanımlanmaktadır.



Toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü nedeniyle erkekler meslek ve statünün anlam kazandığı alan olan kamusal alanın iktidarı haline gelirken, kadınlar ev hayatı içerisinde annelik rolü ile sınırlanmıştır. Kadınların bu şekilde özel alanda kalmaya zorlanması kendisini istatistiklerde de göstermiştir. Örneğin Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ‘ nun 2011 yılı işgücü istatistiklerine bakıldığında kentlerde 25-29 yaş grubundaki kadınların işgücüne katılım oranı %34,7 iken 30-34 yaş grubundaki kadınlarda bu oran %34,8’ dir. Okuma yazma bilmeyen sayısı erkeklerde 551.776 iken aynı durum kadınlarda 2.611.620’ dir (TÜİK 2011). Gelişmekte olan 99 ülkede yapılan bir araştırmaya göre kadının toplumsal statüsü ve doğurganlığı arasında ters bir ilişki vardır ve toplumsal statü artarken doğurganlık azalmaktadır. Kadın öğretim düzeyinin yükselmesi, anne ölümü, beklenen yaşam süresi ve sağlık hizmetlerinden yararlanma oranlarını da etkilemektedir(Akın ve Demirel 2002; akt.: Üner 2008:18). 2006 aile yapısı araştırmasında kentlerde yaşayan kadınların yarısına yakını (%47,6) ev düzeninde aile içi karar almaktadır (http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id=41). Eğitim ve işgücüne katılım oranlarının cinsler arasında farklılaşmasını kendisini bu çalışmanın odağını oluşturan karar alma mekanizmalarında da göstermiştir. Parlamentodaki 469 erkek milletvekiline karşılık kadın milletvekili sayısı sadece 79’ dur (http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/milletvekillerimiz_sd.dagilim). KADER’ in 2011 – 2012 kadın istatistiklerine göre kadın belediye başkanı sayısı 26 (%0,8) iken köy muhtarı sayısı 65 (%0,2)’ dir. Yine aynı istatistiklere göre üst düzey yöneticilerin (genel müdür düzeyi) %23’ ü kadın, %77’ si erkektir (http://www.ka-der.org.tr/tr/down/2012_KADIN_ISTATISTIKLERI.pdf.). Kadınların istatistiklerdeki bu konumu pek çok alanda devam etmektedir (Ayrıntılı bilgi için Bkz: www.tuik.gov.tr/IcerikGetir.do?istab_id=238).

Kadınların karar alma mekanizmalarındaki geri planda kalmasında toplumsal yapının etkisi yadsınamaz. Daha anne karnında iken başlayan kadın-erkek ayrımı, doğumdan sonra da aile içinde, sosyal çevrede ve toplumsal sistemde kendisini göstermektedir. Kılık-kıyafetten, nasıl davranılacağına, ne ile oynanıp nasıl oturulacağına kadar pek çok davranış küçük yaşlardan itibaren öğretilmektedir. Dolayısıyla toplumsal cinsiyete dayalı kalıp yargılar nedeniyle kadınlar eğitim- öğretimden uzak tutulmakta, ev işleri yapma, evlenme ve çocuk bakımı gibi işlerle yükümlü görülmektedir. “Yönetilenler” ya da “yönetilmesi gerekenler” olarak görülen kadınlarla ilgili kararlar erkekler tarafından alınmakta, “Sizin için bu kararları aldık” gibi söylemler ise kadınları pasifize etmektedir. Dolayısıyla karar alma mekanizmaları tarafından yapılacak çalışmalarda kadınların da erkekler kadar rol alması gerektiğinden bahsediliyorsa, doğumdan önce başlayarak toplum içerisinde kadınların güçlenmesi gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında kadınların, erkekler sayesinde var olduğuna dair kalıp yargıların ve kadınlar üzerindeki baskıların ortadan kaldırılması, kadının kendisinden başlayarak çevresi ve içerisinde yaşadığı toplumsal sistemin değiştirilmesi ve dönüştürülmesi noktasında feminist sosyal hizmet önem kazanmaktadır. Feminist sosyal hizmet uzmanları ise kadınların sahip olduğu haklar ve bunları nasıl kullanacaklarına ilişkin danışmanlık görevini yürütürler. Var olan yasal düzenlemelerdeki eksikliklerin giderilmesi veya yasal düzenlemelerin oluşturulmasında, aktivist ve lobicilik rolleriyle sosyal eylemlerle makro açıdan kadının güçlendirilmesine katkıda bulunmaktadırlar. “Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”nın çıkarılması sürecinde, toplumdaki ataerkilliğin doğurgularını analiz eden ve kadının güçlendirilmesini önemli gören kadınlar, onların oluşturduğu dernek, vakıf gibi örgütler etkili olmuşlardır. Bu tarz dernek, vakıf ve kadın platformlarında yer alan pek çok kadının da sosyal hizmet uygulamaları çerçevesinde kadın sığınma evleri, toplum merkezleri gibi kurumlarda yürütülen çalışmalar içinde yer almış oldukları gözlemlenmiştir. Aynıca plan ve projelerle kadınların toplum içerisinde dezavantajlı duruma düşüren noktalar ortaya çıkarılarak kadınların güçlendirilmesi sağlanabilir. Aile düzeyinde ele alınan kadın bakış açısı, erkek egemen bir yönetimin sonucudur. Dolayısıyla kadınlar önce kişisel değişim ve dönüşümü başaracaklar, sonrasında bu başarılarını erkeklerin egemen oldukları alanlar içinde tekrarlayacaklardır. Bu devinimin etkilerini topluma yansıttıkları zaman aralarındaki işbirliği daha görünür olacaktır. Öte yandan haklarını kullanamayan ve toplumdaki eşitsizlikten bir şekilde zarar gören kadınlar, gerekli desteği nerden alacaklarını ya da bunlara nasıl ulaşacaklarını bilemeyebilirler. Bu noktada kadınları kaynaklarla buluşturmak ve bağlantı kurmak gibi mikro uygulamalarda da sosyal hizmet uzmanları aktif bir rol üstlenebilmektedir. Aynı şekilde yaşanılan sorunun kişiye özel olmadığı, birçok kişinin farklı zamanlarda aynı sorunları yaşadığı ya da yaşayabileceğinin farkındalığı artırılarak bireyi güçlendirmeyi amaçlayan grup çalışmaları da kadınların görmüş oldukları, ekonomik, fiziksel, psikolojik, kültürel ve politik baskıları aşmalarında önemli bir araç haline gelmektedir. Özellikle toplum merkezlerinde yürütülen çalışmalarda bu uygulama örneklerini görmek mümkündür.

Toplumsal cinsiyet yolunda yapılacak çalışmalar erkeklerin kaybına olan bir durum değil aksine onların da yararının söz konusu olduğu eylemlerdir. Bir erkek, ağlayabilir, otobüslerde yaşlı, hamile vb. olmadığı sürece kadınlara yer vermek ya da hesap ödemek zorunda değildir. Oysaki toplumsal cinsiyet temelinde erkekler “erkek” olmayı öğrenmişlerdir. Dolayısıyla aslında kadın çalışmalarında erkek işbirliği bu noktaları kırmada erkekler için de yararlı olacaktır. Kadının toplum içindeki ikincil konumda olmalarında en önemli aktörlerden biri de erkeklerdir. Karar alma mekanizmalarının birçoğunun başında erkeklerin olduğu gerçeği göz önüne alındığında konu hakkında erkek yöneticilere doğru bir bilgilendirme yapılması gerekir.

Kadınlarla ilgili yapılacak çalışmalarda sosyal, ekonomik vb. desteklerin alınması ise kadına ve kadının toplumsal yaşam içerisindeki yerine ilişkin tutumun değiştirilmesi ve ya dönüştürülmesi anlamında kadınları daha da güçlü kılacaktır. Kadın erkek eşitliğini amaçlayarak toplumsal cinsiyet kalıp yargılarını kırmayı hedefleyen feminizm ve kadın çalışmalarının her ikisi de erkek hegemonyasına meydan okuyarak (Kemp ve Squires, 1997), erkeklerin kendi özgürlüklerini kazanma yolunda önemli bir hareket olarak değerlendirilmelidir.

Özellikle kırsal kesimlerde din adamı, kanaat önderleri, üst düzey kamu görevlileri vb. birçok önemli kişinin erkek olduğu göz önüne alındığında, toplumdaki kadına karşı var olan yanlış algının değiştirilmesine buralardan, bu kişilerden başlanması çalışmaların etkiliği açısından son derece yararlı olacağı düşünülmektedir.



Günümüzde ataerkil yapının kırılması noktasında sivil toplum örgütleri, toplum ve grupla çalışmada önemli araçlardır. İngilizce’ de NGO’S ( Non-Govermenatal Organizations-Hükümet dışı kuruluşlar) olarak kısaltılan sivil toplum örgütleri, gönüllülük çerçevesinde toplum yararı için çalışmalar yapmak üzere bir araya gelen insanların oluşturduğu, kar amacı gütmeyen örgütler olarak tanımlanabilir. Farklı hedef gruplarına yönelik çalışmalar yapan sivil toplum örgütleri içerisinde bahsettiğimiz toplumsal yapıyı kırmak oluşturulan kadın örgütleri de önemli bir yer tutmaktadır. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü sitesinden alınan bilgiye göre Ankara’ da 65 Sivil toplum örgütü bulunmaktadır. (http://www.kadininstatusu.gov.tr/tr/html/172/Ankara). Bu sivil toplum örgütlerinin bazılarıyla yapılan görüşmelerde kadın çalışmaları yapan oluşumların erkek işbirliğine ilişkin düşüncelerinin değişebildiği görülmüştür. Ankara ilinde kadına yönelik şiddet konusunda çalışan ve doğrudan müracaatçının yaşadığı fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik şiddetle baş etme kapasitesini arttırmayı ve güçlendirmeyi odak alan bir sivil toplum örgütü, erkek işbirliğine açık olmadıklarını ancak kurumsal olarak farkındalık yaratmayı amaçlayan eğitimler verdiklerini belirtmiştir. Bu durumun nedeni olarak ise, kadına şiddet uygulayan kişinin erkek olmasından ötürü çalışmalarında erkeğin yer almasının müracaatçı ile aralarında oluşan güveni zedeleyebileceğine olan inançtır. Doğrudan müracaatçıların sorunlarıyla ilgilenen oluşumlar erkek işbirliğine karşı olsa da, eğitim, sanat vb. faaliyetleri yürüten vakıflarda erkekleri de görebilmekteyiz. Ancak temelde belirtmek gerekir ki kadınların sadece karar alma mekanizmalarında değil her alanda erkeklerle aynı konumda olması tüm kadınların ortak isteği haline gelmiştir. Sivil toplum örgütlerinin kadın çalışmalarında aldığı roller, hizmet verdiği kesim ve uygulamaları açısından erkek işbirliğinin çalışmanın içine nasıl var edilebileceğine ilişkin tartışma ortamları yaratılabilir. Bu sayede kadın-erkek işbirliğinden beklenenin ne olduğu ve bu işbirliğinin geliştirilmesi için neler yapılabileceği, bu işbirliğinin kadın çalışmalarına nasıl olumlu bir katkı verilebileceği konularında fikirler ortaya çıkabilir. Bunun da kadın çalışmalarında gelişmeye yardımcı olacağı düşünülmektedir. Sosyal hizmet uygulamaları açısından düşünüldüğünde örgütler arası kanıtların oluşturulması, ortak protokoller yapılması, toplum düzeyinde lobicilik etkinlikleriyle sözünü ettiğimiz çalışmalar kolaylaşabilir.

Sonuç ve Öneriler


Toplumda var olan kadın-erkek eşitsizliğini ortadan kaldırmada kadınların güçlendirilmesi önemlidir. Güçlendirmeye yapmış olduğu vurgu ile önem kazanan feminist sosyal hizmet sosyal adalet ve insan hakları odağında mikro, mezzo ve makro boyutta birey, grup ve toplumla çalışarak ataerkil yapının değiştirilmesi ve dönüştürülmesinde oldukça etkili bir yaklaşımdır. Toplumsal gelişme ve ilerleme için ataerkilliğin sorgulanması önemlidir. Toplumda var olan kaynakları kullanarak güçlerinin farkına varmaları ve haklarını kullanarak kişisel değişim ve dönüşüm başarılması, karar alma mekanizmalarında bulunan erkeklerin farkındalık kazandırma eğitimleri, toplum eğitimleri, film gösterileri, basın ve yayın organlarının etkili kullanılması yoluyla doğru bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi yoluyla feminist sosyal hizmet amaçlarına ulaşacaktır. Böylece daha eşit bir dünyada yaşamak mümkün olacaktır.

Kadınlar ne yaparsa yapsın, ne üretirse üretsinler destek ve takdir görmemeleri önemli bir çelişkidir. Kadınlara karşı ön yargılardan ve düşmanlıktan kurtulmak, kadınları metalaştırmaktan vazgeçmek, anneliğe atfedilen değerleri aşmak başlangıç noktasının basamakları olabilir. Bu anlayışın sağlanmasında kadınların güçlendirilmesi ve desteklenmesi önemli bir husus olmaktadır. Güçlendirme ve desteklenme de rol modellerinin daha çok görünür kılınması, medyada daha çok gösterilmesi ve bunların tekrarlanmasıyla daha etkili olacağı düşünülmektedir. Kadınların bugün ikincil konumda yer almasının nedeni ataerkil zihniyettir. Dolayısıyla bu zihniyetin kırılmasında madalyonun diğer yüzü olan erkeklere de önemli görevler düşmektedir. Erkekler için ise farkındalık yaratmaya yönelik çalışmalarda daha çok rol almaları beklenebilir. Bu sayede kadınların desteklerini alabilecekleri de düşünülmektedir. Biz de kadınlar için bir şeyler yapalım demek, kadınlar açısından kabul edilebilir bir söylem değildir. Gerçekte erkeklerin kadınlar için bir şeyler yapmasına da gerek yoktur, erkeklerin temelde kendileri için bir şeyler yapması gerekir ki bu sayede toplumsal alanda kadınlar özgürleşebilsin. Bu yüzden erkek eğitimleri de önem taşımaktadır. Eşitlikçi unsurların yer aldığı bu eğitimler erkekler için bir açılım sağlayabilir. Ama şu unutmamalıdır: kadınları güçlendirmek erkekleri güçlendirmek ve demokrasiyi güçlendirmek ise; bırakınız kadınlar kendileri ile ilgili kararları kendileri versinler. Sonuçta kadınlar kadar erkekler de özgürleşecektir.
Yüklə 34,59 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə