Siyasal Düşünceler Tarihi I



Yüklə 196,02 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix04.12.2017
ölçüsü196,02 Kb.
#13752


 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 1 

www.acikders.org.tr

 

5.Hafta 

 

Eski Yunan Siyaset Felsefesi: 

Platon II 

 

Platon’un Ahlak ve Siyaset Felsefesi

1

 

Platon’un bilgi teorisini sunarken onun 



zihinsel aktiviteyi ruhla ilişkilendiren, bu 

yönüyle ruhu odağına alan

, ruhun  bireyin ahlaki ve rasyonel yönü

nü oluşturduğunu 

ileri süren  So

kratik  doktrini  takip  ettiğini  ifade  etmiştik.

 

Dolayısıyla



,  Platon’un 

epistemolojik  görüşleri  gibi  etik  üzerine  görüşleri  de  ruhun  doğasına  dair  bakışı  ile 

şekillenmiştir. 

 

Devlet  (Republic) 

(1991)  adlı  kitabında  Platon,  insan  ruhunu  3  kısma

 

ay



ırmaktadır: 

Rasyonel 

(akıl)

, yürekli (irade) 



ve  iştahsal  kısım

  (Devlet  440-441). 

Ruhun  rasyonel 

kısmı


 

bireye  akıl  yürütme  yeteneğini  sağlamakta,  yürekli  kısmı

  ise 

kişiye  itibarlı  bir  yaşam  sürmesine  rehberlik  edecek  olan  tutkuyu  kazandırmaktadır. 



Ruhun yür

ekli  kısmının  sağladığı  tutkular  arasında  kamu  işlerine  katılmaya,  savaş 

sanatına  ve  edebiyata  dair  tutkular  bulunmaktadır.    Tutkuların  tatmini  açısından 

gerekli olan kararlılık, süreklilik ve isteklilik gibi bireysel karakteristikler de yine ruhun 

bu 

kısmında


 

ortaya çıkmaktadır. Son olarak ruhun iştahsal kısmı, bireyin “aşk, açlık 

ve  susuzluğunun”  kaynağını  oluşturan  ve  tüm  diğer  arzuların  hareketlerinin 

hicvedildiği kısımdır (



Devlet 439). Ruhun bu 

kısmı


 

yemek, üremek gibi insanoğlunun 

hayvanlarla ortak ol

arak taşıdığı arzuları tatmini teşvik etmektedir. 

 

                                            



1

 

Bu bölüm, ders sorumlusunun 2003 yılında University of Maryland, College Park’ta savunmuş olduğu 



“An Investigation of the Contributions of Plato and Aristotle to the Development of the Concept of 

Toleration” başlıklı doktora tezinin ilgili kısımlarının Türkçe’ye çevrilip uyarlanması ile elde edilmiştir. 

 

 

 




 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 2 

www.acikders.org.tr

 

Ruhun rasyonel ve yürekli kısımları arasında iştahsal kısmın kontrol edilmesi 

doğrultusunda uyumun varlığından bahsedilebilir. Yine de rasyonel ve yürekli kısımlar 

eşit  statüye  sahip  değildir.  Ruhun  rasyonel  kısmı  en  yüksek  konumda  olup  yürekli 

kısım  da  onun  astı  konumundadır.  İştahsal  kısım  ise  ruhun  en  alt  aşamasını 

oluşturur.  Rasyonel  ve  yürekli  kısımlar  tarafından  kontrol  edilip  engellenmediği 

takdirde ruha zarar verecektir (Devlet 439-440). 

Ruhun her b

ir kısmına uyan üç farklı erdem söz konusudur. Rasyonel kısmın 

erdemi bilgelik olup bilginin gerçek  nesnesi olan evrensellerin  bilgisi ile ilgilidir. 

Anımsanacağı üzere Platon’da bilginin en üst nesnesi iyi ideasıdır. Bu bilgiye sahip 

olan  kişi  “bilge”  olarak  adlandırılır.  Diğer  yanda  kişiye  neden  korkması  ve  neden 

korkmamasını  öğreten  cesaret,  ruhun  yürekli  parçasına  ait  erdemi  oluşturmaktadır. 

Bu erdeme sahip olana da “cesur” denir (Devlet  441-442). Son olarak ölçülülük ise 

ruhun 

iştahsal kısmının erdemini oluşturmaktadır. Bu erdem kişinin arzu ve isteklerini 



kontrol etme olanağı sağlamakta, kişi ölçülülük aracılığıyla kendi kendisinin efendisi 

olmaktadır.  Platon’a  göre  ölçülülüğün  tanımı  ruhun  iki  yönüne  bağlıdır:  İyi  kısım  ve 

kötü kısım. İyi olan kısmın kötü olan üzerinde üstünlük kurması halinde birey ölçülü 

olmaktadır. Kötü kısmın iyi olan üzerinde üstün olması halinde ise birey arzularının 

kölesi ve kişiliksiz olarak adlandırılacaktır (

Devlet, 430-432). 

Platon adaleti, ruhun erdemleri arasındaki hiyerarşinin en üst noktasına, ruhun 

farklı kısımları ile ilişkili olan üç erdemin üzerine koymaktadır. Platon için adalet, diğer 

tüm erdemlerin varlığı için mutlak koşul ve neden durumundadır (



Devlet 433). Burada 

adalet, diğer üç erdemin uyum içindeki bir aradalığı ile söz konusu olacaktır. Platon’a 

göre  birey  için  adaletin  yaratılması,  ruhun  kısımları  arasında  doğal  düzen  ve 

yönetimin tesisi ile mümkündür (Devlet 

444).  Bu  nedenle  ruhun  farklı  kısımları 



 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 3 

www.acikders.org.tr

 

arasında uyum sağlandığında, iştahsal kısım, yürekli kısmın

 

işbirliği ile rasyonel kısım 



tarafından kontrol altına alındığında insan ruhunda adalete erişilmiş olur. 

 

Platon’un siyaset felsefesiyle ile ilgili görüşleri, 



onun, i

nsan ruhunun doğasına 

ve  ahlak  felsefesine  dair  görüşlerinin  yol  göstericiliği  ile  anlaşı

labilir. Bununla ilgili 

olarak söylenmesi gereken ilk şey onun kent devletinin ortaya çıkışını insan ihtiyaçları 

ile  açıklıyor  olmasıdır.  Platon’a  göre  hiç  kimse  sahip  olduğu  ihtiyaçları  tek  başına 

karşılayamaz.    Bu  yönüyle  Platon  için  insanları  bir  araya 

getiren, öncelikle sahip 

oldukları  ihtiyaçlardır.  Platon,  ilk  ihtiyacın  yiyecek  olduğu  bilgisini  vermekte,  keza 

yiyecek olmadan yaşam ve varoluşun olanaksız olduğunu dile getirmektedir. İkinci ve 

üçüncü  ihtiyaçlar  ise  barınma  ve  giyinme  olacaktır  (

Devlet  369). Ancak fiziksel ve 

biyolojik ihtiyaçları, insanları 



polis (site-devleti) 

çatısı altında bir araya getiriyorsa da, 

onları  bir  arada  tutan  yalnız  bu  ihtiyaçlar  değildir;  diğer  bir  deyişle  toplumsal 

işbölümü, insanların toplumu oluşturması için yegâne ned

en olarak görülemez. 

Eğer 


bütün  hikâye  bundan  ibaret  olsaydı  Platon,  bireyin  mutluluğunu  kişisel  maddi 

çıkarların  tatmininden  değil  bütünün  yani 



polis

in  mutluluğundan  türettiğini  ileri 

sürmezdi (Devlet 420). 

İnsanoğlu, hayvanlarla ortak yönünü oluşturan fi

ziksel ve biyolojik gerekliliklere 

ek olarak ahlaki ve entelektüel gereksinmelere de sahiptir. Bu tür gereksinimler 

akıl

 

sahibi  olmak  gibi  insana  has  karakteristik  özelliklerin  sonucudur.  Ruhun  farklı 



kısımlarının hiyerarşik bölümleri, üstteki kısmın alttakilere önceliği

, gereksinimlerin de 

böyle  bir  nitelik  taşıması  durumunu  ortaya  çıkarmaktadır.  Bu  bağlamda  rasyonel 

kısmın  gereksinimlerinin  yürekli  ve  iştahsal  kısımlarınkine;  yürekli  kısmınkilerin  de 

iştahsal kısımdakiler üzerinde bir üstünlüğü söz konusu

dur. 


Bilmek, ruhun rasyonel kısmına ait olan entelektüel bir ihtiyaçtır. Bu bakımdan 

onun en üst aşamadaki ihtiyaç olduğundan bahsedilebilir. Bu ihtiyaca dair gereksinim 




 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 4 

www.acikders.org.tr

 

ilkel  bir  yaşam  düzeyinde  daha  az  seviyede  olabilecekken,  asil  bir  yaşamın 

yürütülmesi 

daha  üst  düzeyde  bir  entelektüel  başarıya  gereksinimi  ortaya  çıkarır. 

Örneğin mağara alegorisinin kullanımında, mağara ilkel bir yaşama, mağaranın dışı 

ise medeni bir hayata tekabül etmektedir.  

İnsanoğlunu farklı kılan bir özellik olarak akıl sahibi olmak, ona doğru ve yanlış 

arasında ayrım yapabilme imkânını sağlamaktadır. Bu yön, ahlaki bir yaşam sürme 

olanağını söz konusu kılar. Bu anlayış çerçevesinde ahlaki bir yaşam sürmek ruhun 

yürekli  kısmının  bir  ihtiyacıdır.  Dolayısıyla  zihin  neyin  doğru  neyin  yanlış  olduğu 

konusunda  karar  verirken,  yürekli  kısım  da  doğru  davranışa  yönlenmek

  ve 


yanlışlardan kaçınmak için gerekli irade gücünü sağlayacaktır. Bu bakımdan fiziksel 

ve biyolojik ihtiyaçlar insanları 



poliste bir araya getirse de zihinsel ve ahlaki ihtiyaçlar 

onları bir arada tutar. 

 

Platon’un  insan  ruhu  üzerine  görüşleri,  kendisinin  siyaset  felsefesini 



şekillendirmektedir.  Platon, 

polis 

içerisinde  üç  belirgin  sınıfın  olduğunu  düşünür: 

bilgeler,  yiğitler  ve  arzulular  (hırslılar)  (

Devlet  441) ve bunlar, ru

hun  kısımları  ile 

paraleldirler.  Bilgeler,  rasyonel  kısmının  diğerleri  üzerinde  üstün  olduğu  ruha  sahip 

olanlardır. Bunlar bilginin âşıkları olmakla birlikte söz konusu olan geçici değil kalıcı 

olanın

, evrenselin 



bilgisidir.  Çünkü  onlar  diyalektiğin  eğitimini  almışlardır  ve  en 

yüksek mutluluk anlamına gelen iyi ideasına erişmeye ehildirler. 

 

Yiğitlerin  ruhlarında  egemen  durumunda  olan  ise  ruhun  yürekli  kısmıdır 



(Devlet  429-

430).  Bunlar  onuru  amaçlamaktadırlar.  Bilgelerin  tamamen  düşünceye 

dalarak geçirilen 

yaşamın  en  iyisi  olduğu  anlayışından  farklı  olarak  yiğitler,  onur 

kazanmaya  imkân  verecek  hareketli  bir  yaşamın  peşindedirler.  Böylesi  bir  yaşam, 

kuşkusuz  ki  kamusal  alanda  kamu  yaşamına  dair  konularda  aktif  rol  almayı  içerir. 




 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 5 

www.acikders.org.tr

 

Böylece söz konusu kişiler, olağan dışı eylemleriyle kendilerini ayırt edici kılabilecek 

olanaklara  erişeceklerdir.  Bu  ruh  yapısındakiler  için  mutlak  mutluluk,  yaşamda  ve 

ölümden sonra yurttaşlar tarafından onurlandırılıyor olmaktır (Arendt, 1998: 65

-66). 

Hırslılar,  ruhlarının  iştahsal  kısmının  yönlendiriciliği  altında  olanlardır.  Bunlar 



için mutluluk, hazların gerçekleşmesi ve acıdan sakınmanın sürekliliğidir. Bu nedenle 

arzulular/hırslılar  için  söz  konusu  olan,  hazların  erişimine  yardımcı  olacak  altın, 

gümüş ve mülkiyetin diğer türle

rini biriktirme 

amacıdır. 

 

Peki, 



bu  üç  sınıfın  konumları,  aralarındaki  ilişki  doğrultusunda  nasıl 

düzenlenecektir ki polis 

yaratılabilsin?  Bu  sorunun  yanıtı  Platon’un  bilgi  teorisinde 

yatmaktadır.  Buna  göre  gerçeklik  alanında  bulunan  bir 



Polis  “form”u vard

ır.  Diğer 

formlarınkinde  olduğu  gibi 

polis

in  formunun  bilgisine,  ancak  bilgelerce  erişilebilir. 

Evrenselin  bilgisine  sahip  olmaları  nedeniyle 

ki  bunlar  formlardır 



–  bilgeler  polisin 

yöneticisi olmayı hak etmektedirler (



Devlet  484-485). Bilgeler polisin formuna uygun 

olarak  polis 

içindeki  kurum  ve  ilişkileri  düzenleyeceklerdir.  Çünkü  bilgelerin  sahip 

oldukları bilgi mutlak olduğu gibi yöntemleri de mutlak olacaktır. Onların, geleneksel 

ya  da  töresel  hukukla  ya  da  çokluğun  kaprisleri  temelinde  yasalaşmış  ola

n pozitif 

hukukla  sınırlandırılmamaları  gerekir.  Bilgeler,  evrensel  olan  ve  ancak  diyalektik 

aracılığıyla erişilebilecek olan doğal hukuku takip edeceklerdir. Bu anlamda Platon, 



Devlet

’te şunu söyler: 

 

Filozoflar kral ya da kral ya da önder denilenler gerç



ekten  filozof  olmadıkça, 

böylece aynı insanda devlet gücüyle akıl gücü birleşmedikçe, kesin bir kanunla 

herkese  yalnız  kendi  yapacağı  iş  verilmedikçe,  devletlerin  başı  dertten 

kurtulmaz  ve  insanoğlu  da  bunu  yapamadıkça  tasarlanan  devlet  mümkün 

olduğu ölçüde bile doğru olamaz (

Devlet 473). 

 

Yiğitlik, 



polis 

içerisindeki  koruyucular  sınıfını  şekillendirecektir.  Platon 

kadınların  da  erkekler  kadar  yürekli  olduğuna  inanmakta,  buna  bağlı  olarak  da 



 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 6 

www.acikders.org.tr

 

koruyucu  olma  niteliği  taşıdığını  söylemektedir.  Kadın  ile  erkek  arasındaki  fark 

Platon’a  göre  doğadan  değil  maddi  karakteristiklerinden  kaynaklanır.  Bu  açıdan 

idman ve eğitim yoluyla kadınlar da erkeklerle aynı görevleri üstlenebilecektir. Nasıl ki 

dişi bir çoban köpeği  sürüyü erkek 

köpek kadar koruyabiliyor

sa, bir kadı

n da rejimi 

erkek  kadar  muhafaza  edebilecektir.  Aradaki  tek  fark  kadının  erkekten  daha  zayıf 

olmasıdır.  Ancak  özleri  aynı  doğadandır.  Bu  bağlamda  kadınlar  da  erkeklerle  aynı 

eğitime  tabi  tutulacaklardır.  Gerekli  eğitimi

ve  idmanların  tamamlanmasının 



ardından  kadın  ve  erkek  koruyucular  savaş  alanlarında  düşmanlara  karşı  omuz 

omuza savaşacaklardır (



Devlet 451-456). 

Platon’a göre kişi tüm dikkatini o sanata adamadıkça hiçbir sanatta başarıya 

ulaşılamayacağı için yiğitlik vasfının marangozlarda, kunduracılarda

 ya da çiftçilerde 

de  bulunması  değil,  yalnız  askerler  için  geçerli  olması  gerekmektedir  (

Devlet  374). 

Şehri  düşmanlardan  koruyacak  olan  yurttaşlar,  müzik  ve  jimnastik  alanında 

çocukluklarından  itibaren  eğitileceklerdir.  Vücutlarının  sıkılaşmasının  öncesin

de 


gerekli  olan  ruhların  geliştirilmesidir  ki

müzik  aracılığıyla  yapılacak  olan  budur. 



Platon, iyi bir vücudun yaratılmasında iyi bir ruhun katkısının diğer

 

yolların hepsinden 



daha fazla olduğu düşüncesindedir (

Devlet 

403). Gençlerin etkisinde olacakları 

müzik 

dikkatli  biçimde  seçilmeli,  yumuşaklığa  ya  da  sarhoşluğa  neden  olacak  türde 



melodiler  yasaklanmalıdır.  Yalnızca  koruyucuların  ruhlarını  sıkılaştıracak  müzikler 

dinlenmelidir (Devlet  398-400). Benzer biçimde öte 

dünya  hakkındaki  ş

iir ve 


düzyazılardan 

da kurtul

malıdır çünkü bunlar koruyucuların ruhunda ölüm korkusunu 

geliştirecektir (



Devlet 386-87).  

Platon,  müzik  ve  jimnastiğin  birleştirici  etkisinin  ruhların 

rasyonel  ve yürekli 

kısımları arasındaki uyumu sağlayacağına inanmaktaydı. Bir yandan 

rasyonel 

kısım 


soylu sözcük ve derslerle yükseltilip yüceltilirken yürekli kısmın yabaniliği de 

armoni 



 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 7 

www.acikders.org.tr

 

ve rit


im ile düzene sokulacaktı. Bu iki kısım kendilerinin gerçek fonksiyonlarının neler 

olduğunu  öğrendikten  sonra,  maddi  ve  bedensel  arzularca  hareket  eden  işt

ahsal 

kısmı yönetecektir (



Devlet 441-442).  

İyi bir koruyucu olmak için yurttaşın ruh ve vücut açısından güçlü olması yeterli 

değildir. Bir koruyucu aynı zamanda dostlarını düşmanlarından ayırabilmeye ihtiyaç 

duyar.  Bunun  için  ihtiyacı  olan  ise  bilgeliktir

. Bu nedenle bir koruyucu da felsefe 

eğitimi almalıdır (



Devlet 

376). Esas olarak yönetici sınıfı oluşturacak olan bilgeler de 

yüreklilerin  önde  gelenleri  arasından  yükselir.  Gençliklerinde  ruhlarıyla  uyumlu 

şekilde asker olarak hizmet edecekler; yaşlandıklarında ise diyalektik bilgisine sahip 

olmalarının verdiği imkânla koruyucu sınıfa katılacaklardır (

Devlet 412-14).  

K

oruyucuların  yaşamlarının  ilgi



  çekici bir yönünü, onlara evlenme ya da aile 

kurma imkânının sağlanmaması oluşturur. Platon, geleceğin koruyucu nesillerinin aşk 

gibi  his  ve  heveslere  bırakılamayacağı  fikrindedir.  Genç  bir  bireyin  mantığından 

ziyade  hisleriyle  hareket  ettiği  kabul  edilmektedir.  Arzulara  bağlı  olarak  hareket 

etmeleri,  gençleri  mükemmele  erişmemiş  ilişkilere  yöneltecektir.  Bu  gibi  ilişkilerden 

doğan  çocuklar  da  mükemmel  olmayacaktır.  Hoşa  gitmeyen  böylesi  bir  durumdan 

kaçınmak ise ancak koruyucular arasında ilişkilerin mantıklarıyla hareket eden kişiler 

tarafından belirlenmesi ile mümkün olacaktır. 

 

Koruyucuların  ilişkilerinin  şekillenişinde  en  iyi  düzenleme,  ailevi  ilişkilerin  ön 



plana alınmamasıdır. Çünkü evlilik olmadığında, aşka dayalı herhangi bir sorumluluk 

da olmamaktadır. Bu yolla yöneticiler her zaman için en iyi erkeklerle en iyi kadınları 

bir araya getirmektedir. Koruyuc

ular sınıfı arasında herhangi bir kıskançlığın olmasını 

önlemek  için  çiftler  kura  aracılığıyla  eşleştirilmelidir.  Ancak, 

polis

in  üstün  yararı 

doğrultusunda yöneticiler kuraya hile karıştırabilirler. Bu durumla ilgili olarak Platon, 



 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 8 

www.acikders.org.tr

 

“evlenecekleri, kurnazca 

tertiplenmiş  kuralarla  seçmeliyiz.  Böylece  cinsleri  iyi 

olmadığı  için  seçilmeyen  mutsuz  yurttaşlar,  devlet  adamlarına  değil  kaderlerine 

küsmüş olurlar”

  (Devlet 

460) demektedir. Yöneticiler, kuranın e

n iyi çiftleri bir araya 

getirmesini 

kesin kılacaktır. P

laton’un sözleriyle bu süreçteki amaç “her iki cinsin de 

en iyilerinin en fazla, en kötülerinin de en az çiftleşmeleri”dir 

(Devlet 459).  

Böylesi bir düzenlemenin sağlayacağı diğer bir yarar, her bir koruyucunun aynı 

kadın  ve  çocukları  kendisininmiş  gibi  görmesine  bağlı  olarak,  koruyucular  arasında 

birlik fikrinin 

güçlendirilmesidir. Platon, kadın ve çocuklara dair özel konumun ortadan 

kaldırılması ile ön plana yerleştirilen özel yarara dair bir dayanağın ortadan kalktığını 

düşünmektedir. İdeal olan kişisel

 

yararın 



polis

in yararı ile tanımlanmasıdır. Platon, bu 

doğrultuda 

polis

in  çıkarı  ile  kendisininkini  özdeşleştiren

 

ve  bu  çıkarları  yaşamları 



pahasına koruyanların yönetici olarak atanacağı bilgisini vermektedir (

Devlet 413). 

Yurttaşların kendi kişisel yararlarını 



polis

inki ile özdeşleştirmelerinin önündeki 

engellerden biri kadın ve çocukların yönetimi iken, diğer bir engeli de özel mülkiyetin 

varlığı  oluşturur.  Bu  nedenle  koruyucuların  özel  mülkiyetleri  olmayacaktır. 

Barakalarda  birlikte  yaşayacaklar  ve  ort

ak sofralarda yemek yiyeceklerdir. Yiyecek, 

giyecek ve diğer maddi ihtiyaçları, kendilerinden farklı olarak özel mülkiyet edinebilip 

evlenebilen üreticilerce karşılanacaktır. 

 

Ancak  bir  kişinin  hangi  sınıfa  mensup  olduğunun  belirlenme  süreci  nasıl 



olacaktı

r? Burada tabii  ki bilge y

öneticiler,  nüfusun  bu  üç  sınıf

 

arasında  erdem 



temelinde  dağıtımını

 

gerçekleştirecek  olanlardır.  Öncelikle  genç  bir  kişinin  yürekli 



olup  olmadığı  belirlenecek,  yürekli  olup  uygun  doğaya  sahip  olanlar,  koruyucular 

sınıfında yer alacaktır. Bunlar gençliklerinde savaşçı olacaklardır. Müzik ve jimnastik 

eğitimlerinin  ardından  savaş  sanatını  öğreneceklerdir.  Önceden  de  belirtildiği  gibi 



 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 9 

www.acikders.org.tr

 

dost ve düşmanı ayırt edebilme, koruyucuların aynı zamanda bilgi sahibi olmalarını 

da gerektirmektedi

r. Bu nedenle onlar da felsefe eğitimi alacak, filozof adını taşımaya 

layık olanlar yaşlandıklarında yöneticiler sınıfına katılacaktır. 

 

Diğer  yandan  eğer  genç  bir  kişi  ruh  bakımından  yeterli  değilse,  üreticiler 



sınıfında  yer  alabilir.  Bu  sınıflandırmada  üretici  sözcüğü  genel  olarak  mal  ve 

hizmetlerin  karşılanması  anlamına  gelmektedir.  Bu  açıdan  bir  üreticinin  marangoz, 

inşaatçı  ya  da  tüccar  olması  olasıdır.  Burada  önemli  olan  bir  üreticinin  aynı  anda 

birden  fazla  işi  yapmamasıdır:  diğer  bir  deyişle  bir  üre

tici hem marangoz hem de 

ayakkabı  tamircisi  olamaz.  Buradaki  neden  bir  kişi  tüm  dikkatini  ona  yöneltmediği 

takdirde 

hiçbir  sanatta  başarıya  ulaşılamayacak  olmasıdır  (



Devlet  374).  Üreticiler 

sınıfı mensupları da evlenip çocuk sahibi olabilirler. 

 

Kuşkusuz  bir  kişinin,  yöneticiler  tarafından  topluluk  içinde  kendisine  uygun 



görülen konuma karşı çıkıp meydan okuması ile karşılaşılabilir. Böylesi bir durumun 

farkında  olan  Platon  da  bu  durum  karşısında  “asil  yalan”ı  geliştirir.  Platon  için 

“gerçekten yalan söyle

me  ayrıcalığı  yalnız  devleti  yönetenlerde  olmalıdır.  Devletin 

yararına,  düşmanlarına  ya  da  yurttaşlarına  yalan  söyleyebilirler”

  (Devlet  389). 



Devlet

’te Platon, “asil yalan”a ilişkin olarak Sokrates’e ayrıca şu açıklamayı yaptırır: 

 

Yurttaşlar,  bu  toplumun  birer  parçası  olan  sizler  birbirinizin  kardeşisiniz.  Ama 



sizi  yaratan  Tanrı,  aranızdan  önder  olarak  yarattıklarının

 

mayasına  altın 



katmıştır.  Onlar  bunun  için  baş  tacı  olurlar.  Yardımcı  olarak  yarattıklarının 

mayasına gümüş, çiftçiler ve öbür işçilerin mayasına da demir ve tunç katmıştır. 

Aranızda  bir  hamur  birliği  olduğuna  göre  sizden  doğan  çocuklar  da  her  halde 

size benzeyeceklerdir (Devlet 415).  

Ancak altın mayalı bir ailenin tunç ya da demir mayalı ya da tunç veya demir 

mayalı bir ailenin altın mayalı çocuklarının olması gibi durumlarla karşılaşılabilir. Bu 

doğrultuda  her  bir  çocuğun  hangi  mayaya  sahip  olduğunun  belirlenmesi  için 

yöneticiler onları çok yakından gözleyecektir. Yakın bir gözlem neticesinde

 

eğer bir 




 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 



10 

www.acikders.org.tr



 

koruyucunun  ailesininkiler  ile  aynı  niteliklere  sahip  olmadığı  anlaşılırsa,  çocuk  ait 

olduğu sınıfa indirilecektir. Benzer bir şekilde üretici sınıftan bir kişinin altın mayalı bir 

çocuğu olursa, o da koruyucular sınıfına yükselecektir

 (Devlet 415-416). 

Platon’a  göre  insan  ruhunda  olduğu  gibi 



poliste de var 

olan  üç  sınıfla  ilişkili 

olarak dört tane erdem vardır: bilgelik, cesaret, ölçülülük ve adalet (

Devlet 428-432). 

Üç erdemden her biri polis

teki  sınıfların  biri  ile  ilişkilidir.  Bilgelik,  bilge

lerin; cesaret 

yüreklilerin; ölçülülük de 

arzulu/hırslı

 

olanların erdemidir. Adalet ise tıpkı ruhta olduğu 



gibi  polis 

içinde  de  hiyerarşik  açıdan  üst  basamakta  olup  diğer  üç  sınıf  arasında 

uyumlu bir düzeni ifade etmektedir. Bu yönüyle polis

te  olması  gereken

,  bilgelerin 

yönetici, yüreklilerin koruyucu, 

hır

s

lıların da üretici



 

olmalarıdır. Tıpkı Platon’un dediği 

gibi: 

Üç  tane  farklı  sınıf  vardır.  Bunlardan  birinin  diğerine  karışması  ya  da  yer 



değiştirmesi  devlet  için  en  büyük  zararı  yaratır…  diğer  yandan  üreticilerin, 

koruyucu ve yöneticilerin her biri kendi 

işini  yaptığında,  adalet  tesis  edilmiş 

olur (Devlet 434).  

Adil bir devlet olarak polisin bu biçimde tarif edilmesinin akabinde Platon, 

böylesi  bir  devlete  ulaşılıp  ulaşılamayacağı  sorusu  ile  ilgilenir. 



Devlet’te de bu 

konuyu Glaucon Sokrates’e böyle bir d

üzenin  mümkün  olup  olmadığını  ve 

mümkünse  bunun  nasıl  gerçekleşebileceğini  sorarak  gündeme  getirir. 

Glaucon’a 

yanıt olarak Sokrates şunları söyler: 

 

Demek ki, biz doğruluğu bir örnek olarak arıyorduk, en doğru adam kimdir, öyle 



bir  adam  olabilir  mi,  eğrilik  nedir,  en  eğri  adam  kimdir?  Bütün  bunları 

soruşturmamız  onun  içindi.  Bu  iki  türlü  insan  üzerinde  durmakla  hangisinin 

mutlu,  hangisinin  mutsuz  olduğunu  aramakla  neye  varmak  istiyorduk? 

Kendimize de bakıp aramızda onlara benzeyenlerin, onlar gibi yaşayacaklarını 

ortaya  koymak  istiyorduk.  Asıl  aradığımız  bu  örneklerin  mümkün  olup 

olmayacağını kanıtlamak değildi (



Devlet 472)

2

.  



                                            

2

 



Blok  alıntı  için,  şu  künyeye  sahip  çeviriden  yararlanılmıştır:  Platon  (Eflatun).  1992.  Devlet.  Çev. 

Sabahattin Eyüboğlu, M. Ali Cimcoz. İstanbul: Remzi Kitabevi. 




 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 



11 

www.acikders.org.tr



 

 

Bu  açıdan  saf  bir  Form  olarak  adil 



polis

in  dünya  üzerinde  gerçekleşmesi 

beklenmemektedir. Bundan ziyade bahsedilebilecek olan onun d

oğrultusunda 

çabalanması  gereken  ve  adalete  ne  ölçüde  yaklaşıldığını  teşhis  edecek  olan  bir 

idealdir.  Platon  bu  cennetvari  düzen  doğrultusunda  atılacak  başlıca  büyük  adımı, 

yöneticinin bir filozof-

kral olmasında görür (



Devlet 473). Filozof-kral, bilgelikle siyasal 

gücün  kendi  şahsında  bütünleştiği  bir  kişidir.  Ancak  böyle  bir  kişi  var  olan  sosyal 

düzeni polis formuna uygun biçimde şekillendirme konumunda olabilecektir. 

 

Gerçekten  Platon,  yazılarının  geç  dönem  örnekleri  arasında  yer  alan 



Devlet 

Adamı

  [Statesman

(1957)’nda,  yönetim  sanatı  bilgisine  sahip  tek  bir  kişinin 

yönetimini  ideal  olarak  sunmaktadır

. Sokrates, Genç Sokrates, Elea

lı  yabancı  ve 

Theodorus’un  yer  aldıkları  bu  diyalogda  devlet  adamının  tanımlanmasına  girişilir. 

Başkarakterin  Elealı  yabancı  olduğu  ve  Sokrates’in  geri

 

planda  kaldığı  diyalogda 



Elea

lı, çoban ve sürüsünden oluşan bir analoji ile devlet adamının ilk tanımını yapar. 

Bu analoji uyarınca yalnızca bir çobanın sürüsünü yetiştirip beslemesi gibi, doğru bir 

devlet  adamı  da  kendi  tebaasını

 

besleyip  yetiştirecektir.  Ancak  bir  çoban  sürünün 



yetiştirilip  korumasında  özel  bir  konum  talep  edebilirken;  bir  devlet  adamı,  çiftçiler, 

tüccarlar

,  doktorlar  gibi  toplumun  yetiştirilmesine  katkıda  bulunan  diğer  mesleklerin 

rakip iddialarıyla karşı karşıy

a kalabilir (

Devlet Adamı

  267e-


268a). Bu açıdan Elealı 

yabancı bu analojiden memnun kalmaz ve yeni bir tanımı geliştirmeye girişir. Ancak 

yeni bir analoji 

ve buna bağlı yeni bir tanımın öncesinde bir mitosu anlatır. 

 

Mitos, tarihi Cronus çağı ve Zeus çağı olmak üzere 2 temel çağa bölmektedir. 



Cronus 

çağında Tanrı, evreni doğrudan kontrol ederken ilahi yardımcıları vasıtasıyla 

insan  toplumlarını  idare  etmektedir.  İnsanoğlu  tamamıyla  yetişkin

  olarak  topraktan 




 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 



12 

www.acikders.org.tr



 

doğmakta ve dünyaya katılıp gelecek nesilleri

n toh

umlarını sağlamak üzere yeniden 



toprağa karışana değin geri doğru yaşlanmaktadırlar

. O zamanlar kaynak tahsisiyle 

ilgili bir sorun yaşanmamakta,

 

bir bolluk dönemi olmasından ötürü de ne savaşlara 



ne  de  siyasete  ihtiyaç  olmaktadır.  Ancak  Zeus  çağıyla  berabe

r bu cennet dönemi 

sona erer

.  Artık  Tanrı  devrede  değildir  ve  insan  türü  yalnız  kalmıştır.  Kıtlık  ve 

dolayısı  ile  çatışmalar  vardır.  Çok  şükür  ki  Tanrı,  yaşamlarını  sürdürebilsinler  diye 

insanlara  ateşi  ve  sanatların  bilgisini  göndermiştir.  Bu  çağda  insanl

ar kendilerini 

yönetmektedir (



Devlet Adamı

 268d-274d). 

Bu  mitosun  ahlaki  anlamı, 

Devlet

’te  anlatılan  ve  bir  insandan  daha  fazlasını 

taşıyan  filozof  kralların  yönetiminin  Cronus’un  saltanatına  benziyor  oluşudur.  Bu 

nedenle,  bir  ideal  olarak  sahip  olduğu  standartlar  oldukça  yüksektir.  İnsanoğlunun 

karakterinin böylesi standartlara ulaşılmasına engel olacak niteliğinin farkında olarak 

Platon,  insanoğlunca  gerçekleştirilebilecek  yeni  bir  idealin  arayışına  girişmiştir.  Bu 

yeni ideal de “gerçek devlet ad

amı”dır (

Klosko, 1986; Ostwald, 1957). Gerçek devlet 

adamı, yönetim sanatına sahip olmasına bağlı olarak başta olmayı hak etmektedir. 

Ancak yönetim sanatının kapsamı nedir?

 

Platon’un  (1957)  yönetim  sanatının  tanımlanmasında  kullandığı  yeni  analoji 



ise dokumacılık ü

zerinedir (



Devlet Adamı

 279a-


273b). Bu analojiye göre, nasıl ki bir 

dokumacı en iyi ürünlerin dokunmasında farklı kumaşları kullanıyorsa, gerçek devlet 

adamı  da  en  iyi  toplumsal  düzeni  tesis  etmek  için,  farklı  doğalara  sahip  olan 

yurttaşları  karıştırmaktadır.  En  iyi  kumaşın  elde  edilmesi  amacıyla  dokumacı,  iplik 

ir

me ve  tarama gibi farklı sanatların ürünlerine müracaat ederken, gerçek devlet 



adamı da farklı yeteneklere sahip farklı bireylerin yardımlarından yararlanır. 

 



 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 



13 

www.acikders.org.tr



 

Gerçek  devlet  adamının  en  önemli  üç

 

yardımcısı  hatip,  general  ve  yargıçtır. 



Hatip  devlet  adamına  ikna  sanatıyla  yardımcı  olur;  general  savaş  bilgisini  devlet 

adamının  emrine  sunar;  yargıç  da  devlet  adamına  yasaların  uygulanması  ile  ilgili 

bilgisiyle  yardım  eder  (Devlet  Adamı

  303d-305e). Anc

ak  gerçek  devlet  adamının 

sanatı, diğer tüm sanatlardan daha üstündür. Onun kendi sanatı, diğer tüm sanatları 

kullanma  yeteneğini  içermektedir.  Gerçek  devlet  adamı  kitleleri  ikna  etmek  için 

hatibe  ne  zaman  müracaat  edeceğini  bilir.  Benzer  biçimde  gerçek  devlet  adamı 

savaşın  haklı  olup  olmadığına  karar  verecek  olandır.  Son  olarak  devlet  adamı, 

yargıcın infaz edeceği yasaları belirleyen olması ile yargıçtan üstündür. 

 

Sanatının  icra edilmesinde devlet adamı ne yasalar  ne de töreler tarafından 



sınırlanmamalıdır. Çünkü yasalar genel ve katıdır; bu niteliğiyle de toplumda ortaya 

çıkabilecek  spesifik  sorunlarla  başa  çıkmakta  gerekli  araçları  sağlayamazlar. 

Platon’un sözleriyle:  

Yasa konan her bir olay için en iyi olana dair bağlayıcı bir emir olamaz; herhangi 

bir 

zamanda  toplumun  her  bir  üyesi  için  en  iyi  olanı,  doğrulukla  buyuramaz. 



İnsanların  kişilik  açısından  farklılıkları,  aktivitelerinin  çeşitliliği  ve  ilişkilerinin 

değişkenliği, tüm zamanlar ve tüm sorunlar için cevap olabilecek kuralları ortaya 

koymaya dönü

k bir sanatı imkânsız kılmaktadır (Devlet Adamı

 294 a-b) 

Gerçek devlet adamının en iyi aracı onun yönetmeye dair bilgisidir. Nasıl ki bir 

hekim, hastalığa uygun olarak yazdığı reçeteyi gözden geçirmede serbestse, devlet 

adamı da uygun gördüğü haller için yeni kuralları koymada serbest olmalıdır. Benzer 

biçimde  nasıl  ki  hekim  yazdığı  reçete  için  hastanın  rızasına  ihtiyaç  duymuyorsa, 

devlet  adamı  da  yönettiği  kişilerin  rızasına  muhtaç  değildir  (Devlet  Adamı

  293a-

294b). Platon şöyle der:



 

Yöneticiler  şehri  daha

 

iyi  bir  hale  getirmek  için  bazı  yurttaşları  ölüme  ya  da 



sürgüne mahkûm 

ederek arındırabilirler. Nüfus, kovandan göç eden arılar misali 

koloniler  göndererek  azaltılabilir  ya  da  farklı  şehirlerden  insanlar  getirilip 

vatandaşlığa  kabul  edilerek  arttırılabili

r. Bilimsel bir prensiple adalet 

doğrultusunda çalıştıkları ve devlet yaşamını koruyup geliştirmek doğrultusunda 




 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 



14 

www.acikders.org.tr



 

çabaladıkları sürece, bizler onların standartlarındakini gerçek yönetimler olarak 

adlandırmalıyız (Devlet Adamı 

293d-e). 



 

Devlet’teki koruyucul

ar  sınıfı  ile  karşılaştırıldığında,  gerçek  devlet  adamı 

kesinlikle  daha  gerçekçi  bir  boyut  taşımaktadır.  Yine  de  böylesi  güçlü  ve  bilge  bir 

devlet  adamının  bulunması  kolay  olmayıp  böylesi  birinden  mahrum  topluluklar  da 

olabilir. O halde gerçek bir devlet a

damının yokluğu halinde diğer en iyi çözüm yolu 

nedir? Platon bunun “yasaların yönetimi” olduğu fikrindedir (Devlet Adamı

  297d-e). 

Yasaların  yönetimi  herhangi  bir  keyfi  yönetimden  daha  üstündür.  Tıpkı  hekimin 

yokluğunda,  onun  bıraktığı  reçete  tedavi  işlevi

ni  yerine getirebilecekse, devlet 

adamının bilgeliğini yansıtan kanunlar da benzer bir durumda olacaktır. Ancak bu da 

belli bir zaman diliminde bir devlet adamının var olmasına bağlıdır. 

 

Devlet Adamı’nı 



Devlet

’ten ayıran başlıca özelliklerden biri, Platon

’un mevcut 

devletlere yönelen ilgisidir. Gerçek devlet adamı ile tanımlanan ideal rejime ek olarak 

Platon  altı  farklı  rejimi  tasnif  eder.  Bir  kişinin  yönetimini  tanımlayan  monarşi  ve 

tiranlık;  azınlığın  yönetimini  tanımlayan  aristokrasi  ve  oligarşi;  çokluğ

un yönetimini 

tanımlayan  iki  türde  demokrasi  olmak  üzere  altı  rejimden  bahseder.  Bu  çiftler 

biçiminde sunulan tasnift

e  ilk  olan  diğerinden  hukuka  bağlı

 

olması  yönüyle  farklılık 



gösterir.  Burada  ilginç  olan  nokta,  Platon’un  çokluğun  yönetimini  hukuka  uygun 

da 


olsa,  keyfi  de  olsa  demokrasi  biçiminde  adlandırmasıdır.  Hukuka  uygun

  rejimler 

arasında Platon,

 

monarşinin en iyi demokrasinin ise en kötü hükümet biçimi olduğu 



fikrindedir.  Ancak  keyfi  rejimler  arasında  demokrasi  daha  az  zararlı  görülmekte  ve 

tiranlık bunların en kötüsü olarak nitelenmektedir (Devlet Adamı

 300e-303b). Ancak 

rejim  türlerine  dair  bu  sınıflandırma,  Platon’un  konuyla  ilgili  son  görüşleri  değildir. 




 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 



15 

www.acikders.org.tr



 

Bilakis  Platon,  bir  diğer  ideal  rejim  tasavvurunu  son  kitabı  olan 



Yasalar’da ortaya 

koyar.  


 

B

u diyalog Girit’te üç kişi arasında geçmektedir. Atinalı yabancı, Giritl



i Cleinas 

ve Spartal

ı  Megillus.  Diyalogun

 

başkarakteri  Atinalı  yabancıdır.  Bu  yönüyle  söz 



konusu  karakterin  Platon’un  şahsını  canlandırdığı  düşünülebilir.  Diyalogdaki  amaç 

gelecekte bi

r  Girit  kolonisi  olacak  olan  Magnesia’ya  kanunlar  tasarlanmasıdır. 

Platon’un  temel  varsayımlarından  biri  mutluluğun  erdemden  geldiği  olduğundan; 

Magnesia’nın  kanunlarının  tasarlanmasında  Atinalı  yabancı,  vatandaşlar  arasında 

erdemin  aşılanması  hususuna  dik

kat çeker. Polis

teki  her  bir  sınıfa  karşılık  gelen 

farklı erdemlerin vurgulandığı 

Devlet

’ten farklı olarak 



Yasalar

’da yurttaşların bütünü 

için söz konusu olan tek bir erdem vardır; o da ölçülülüktür. Bu yönüyle 

Devlet’te akli 

bilgeliğe dair vurgu, 



Yasalar

da popüler bir erdem olan ölçülülüğe kaymaktadır. 

 

Yasalar’da [The Laws] Platon (1975), 

insan ruhundaki iki farklı duygu arasında 

ayrım  yapar.  Bunlar  mantık  ve  tutkudur.  Bunların  sırasıyla  rasyonel  ve  irrasyonel 

olarak tasnifi mümkündür. Platon bu duygular

ı  kuklaların  iplerine  benzetir.  Bu  ipler 

bizleri farklı taraflara çeker; erdem ve ahlaksızlık arasında ileri

-geri hareket ederiz. 

Burada aslen uyulması gereken, altından yapılma ve kutsallık taşıyan ve buna bağlı 

olarak  aşağı  maddelerden  yapılmış  diğer  iplerin  çekişine  karşı  duran  aklın

  ipidir. 

İnsan ruhunda 

akl


ın altın ipine uymakla 

polis

teki hukukun altın ipine uyum mümkün 

olacaktır.  Öyle  ki  hukuk,  keyif  ve  acı  hakkında  kamusal  bir

  tercihtir  (Yasalar  644-

645).  İnsanların  acıdan  kaçınma  ve  erdeme  ulaşmadaki  en  önemli  yardımcısı 

yasadır. 



Devlet

’teki  insan  ruhu  ile  kıyaslandığında, 



Yasalar’da ifade edilen insan 

ruhuna  dair  karamsar  bir  anlayıştır. 



Yasalar

’da  insan  doğasının  irrasyonel  kısmı, 




 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 



16 

www.acikders.org.tr



 

rasyonel 

kısım üzerinde etkin olmaktadır. 

Devlet’t

e koruyucular sınıfında olduğu gibi 

en  azından  sınıflardan  biri,  akıl

  ve  iradenin 

uyumu  sayesinde  tutkularını  kontrol 

edebiliyordu. Ancak Yasalar

’da  insanlar  hukuk  tarafından  kontrol  edilmeye  muhtaç 

yaratıklar  olarak

 

sunulmaktadır.  Platon’un



 

ifade  ettiği  gibi  “insanların  ya

salara 

kendileri için uymaları ve onlara itaat etmeleri yaşamsal önem taşır; aksi halde vahşi 



hayvanlardan farksız olacaklardır”

 (Yasalar 874-875). 

İnsan  ruhu  hakkındaki  görüşlerden  yola  çıkarak  ortaya  konan  ideal  rejim, 

kanunların  yönetimine  dayanmaktadır.  Diğer  bir  deyişle  Devlet  Adamı

 

kitabındaki 



ikinci en iyi rejim, Yasalar

’da en iyi rejim olmaktadır. Bu yeni ideal, 



Devlet’te sunulan 

ideal  rejimin  de  tezadıdır. 



Yasalar’da Platon, 

kısıtlanmamış  bir  insan 

ya da insan 

grubunun yönetiminin  polis  ve bireyler

e  adaleti  ve  buna  bağlı  olarak  mutluluğu 

getirmek yerine polis

i  dağılmaya  götüreceğini  düşünür  (

Yasalar  715).  Devlet  ve 

Devlet  Adamı’ndaki  görüşlerinin  aksine 

Platon  Yasalar

’da,  değişmez  yasalarca 

dizginlenmediği  müddetçe 

hiçbir 

fani  ruhun  sahip  olduğu  sınırsız  gücün 



yozlaşmaktan kurtulamayacağını belirtir (

Yasalar 691).  

Tutkular insan ruhunda  akla  galip geldikleri 

için  eğer  yurttaşlar  ölçülü 

olacaklarsa; 

aklın 

hukukun gücü ile desteklenmesi gerekmektedir. Bu nedenle 



Magnesia’nın yurttaşları ruhlarını huku

kun emrine suna

caklardır. Ancak eğer tutkular 

ruhta  baskın  durumdaysa,  bireyin  ruhunu  hukuka  uygun  şekilde  tutması  nasıl 

beklenebili

r?  Eğer  ki  birey  ruhunu  yasaların

  emrine  sokabiliyorsa, 

onu  aklın

  da 

emrine sokabilecektir. Yine de insan ruhunun kontrolünd



e,  cezalandırılma 

korkusunun da etkisinin 

olabileceğini söyleyenler çıkacaktır. Ancak Platon’un erdem 

üzerine vurgusu 

göz  önüne  alındığında  yalnızca  korkudan  dolayı  yasalara  uyum 

tatmin edici bir seçenek olarak ortaya çıkmayacaktır

 (Yasalar 890-891).  



 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 



17 

www.acikders.org.tr



 

Yasa


lara  itaat  etmek  bireyin  özgür  rızasından  gelmeli,  birey  gönüllü  şekilde 

yasaya uymalıdır. Bunun nasıl gerçekleşeceği sorusuna Platon’un yanıtı ise “eğitim 

yoluyla”  olacaktır.  Eğitimin  başlıca  öncülü,  yurttaşlara  yasalara  uyması  gerektiğini 

öğretmesidir. Mutluluk ancak erdemli olmakla ve erdemli olmak da yasaları izlemekle 

mümkün olacağından; insanlar yasalara itaat doğrultusunda eğitilmelidir. Bu amaçla 

Platon işi şansa bırakmak istememekte ve eğitimi henüz kişinin doğumundan önce 

başlatmaktadır.  Hamile  bir  kişi,  hamileliği  boyunca  hareket  ve  egzersizlere  tabi 

olacaktır. Bebek doğumundan üç yaşına kadar sürekli taşınarak hareket ettirilecektir. 

Çünkü  Platon,  bu  tür  hareketin  cesur  bir  kişiliğin  yaratılmasına  olanak  sağlayacağı 

fikrindedir (Yasalar 789).  

3’

ten 6 yaşına kadar köy tapınaklarında erkek ve kızlar bir arada oynayacaklar 



ve oyunları gizli bir biçimde denetlenecektir. Bu şekilde düzen içinde tutulmaları ve 

dizginlenmeleri  mümkün  olacaktır.  6  yaşına  ulaşmalarıyla  birlikte  kız  ve  erkekler 

ayrılacak  ancak  kızların  eğitimi  de  mümkün  olduğunca  erkeklerinkinin  aynısı 

olacaktır. 6 yaşından 10 yaşına kadar binicilik ya da güreş gibi basit fiziksel idmanlar 

olacak, 10-

13  yaşlarında  da  okuma

-

yazma  gibi  temel  zihinsel  yetiler  öğretilecektir. 



16-

20 yaşlarında aritmetik ve askerlik eğitimi verilecektir. Bu belirlemede değişiklikler 

için  çok  yer  bırakılmamıştır  keza  amaçlanan  değişimden  ziyade  devamlılıktır.  Bu 

oyunlar  için  de  söz  konusu  olmakta;  her  neslin  bir  öncekinin  yetiştiği  oyunlarla 

yetişmesinin 

polisin is

tikrarına katkı sağlayacağı düşünülmektedir. 

 

Benzer bir biçimde polisin yasaları da sabitlenecektir. Keza yasaları



istikrarı, 

yurttaşların onlara karşı saygısını pekiştirecektir. 

 

Yasaların  istikrarının  korunmasında  en  önemli  kurum, 



nomophulakes 

adlı 


yar

gıçlardan  oluşan

  toplulukt

ur.  Bu  terim,  genel  olarak  “yasanın  koruyucuları” 




 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 



18 

www.acikders.org.tr



 

anlam


ına  gelmektedir.  Nomophulakeslerin

 

birinci  ve  en  önemli  görevi  kanunların 



uygulanışının gözetilmesidir (

Yasalar  754-755).  Nomophulakesler 

en az 50 yaşında 

olmakta ve 70 yaşına

 kadar görev yapabilmektedir. 37 nomophulakes bulunmakta ve 

kimin  nomophulakes  olacağı  seçimle  kurayı  bir  arada  içeren  bir  sistem  vasıtasıyla 

belirlenmektedir.  

Yargıçlardan  oluşan  ve  yasaları  koruma  ve  gerektiği  hallerde  geliştirme 

sorumluluğundaki  diğer  bir  yapı  da  “Gece  Konseyi”dir.  Bu  konsey,  on  kıdemli 

nomophulakesden, yüksek paye sahibi din adamlarından, eğitim bakanı, özel eğitim 

bakanları  ve  yurtdışına  seyahat  etmiş  bazı  yurttaşlardan  oluşmaktadır.    Tüm  bu 

üyeler en az 50 yaşında olmalıdır. Her bir toplantıya kendilerinin belirleyeceği 30

-40 


yaşları  arasında  genç  bir  yurttaş  da  getireceklerdir.  Konsey,  toplantılarını  yoğun 

kamu görevlileri için elverişli olan şafak ve seher vaktinde yapacaktır. Bu toplantıların 

temel amacı 

polisin yasa

larının doğası hakkında tasarılarda bulunmaktır. Bu nedenle 

konsey  üyelerinin  hukuk  ve  siyaset  felsefesine  aşina  olmaları  beklenmektedir 

(Yasalar  951-

952).  Gece  Konseyinin  görevlerinden  biri  de  karşıt  görüşlerle 

ilgilenmektir.  Yasaların  meşruiyetine  karşı  çıkanlar  bir  hücrede  tek  baş

l

arına 


geçirecekleri  5  yıllık  bir  hapis  cezasına  çarptırılırlar  ve  bu  beş  yıllık  süreçte  ancak 

Gece Konseyi üyeleri onları ziyaret edebilecektir. Mahkum, eğer bu beş yıllık derin 

düşünme  sonrasında  görüşleri

ni 


değiştirmemişse  ölüme  mahkum  edil

ecektir 


(Yasalar 908-09).  

Yurttaşların yasalara uymalarını güvence altında tutan diğer bir unsur dindir. 



Devlet

’ten  farklı  olarak 



Yasalar 

kitabında  Platon,  dini  erdemli  bir  toplumun 

yaratımında gerekli bir unsur olarak görmektedir. Dinin başlıca yararı, insanoğlunun 

erdemli  varlıklara  dönüştürülmesinde  kullanımıdır.  İnsanlar  gözetlenmediklerini 

düşündüklerinde, özellikle de kendilerini gören 

T

anrı ya da 



T

anrıların bulunmadığını 




 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 



19 

www.acikders.org.tr



 

düşündüklerinde, yasaları çiğneyebilirler. Ancak 

T

anrı ya da 



T

anrıların varlığı

na ve 

her  şeyi  kontrol  ettiğine  inanırlarsa,  yaptıkları  yanlışların  cezasız  kalmayacağını 



bilirler.  Yurttaşlar  arasında 

T

anrı(lar)  inancının  yerleşmesi,  yasaların  da  onlar 



tarafından yaratıldığı inancına kaynak olması için kritik bir öneme sahiptir. 

Yasalar X. 

Kitap’ta Platon, T

anrı  ya  da 

T

anrıların  varlığını  ve  yasaların  onların  yaratımı 



olduğunu  kanıtlamaya  çalışır.  Hiçbir 

T

anrının  olmadığı  şeklindeki  ateist  görüş, 



Platon’un  temel  önermelerinden  biri  ile  uyumsuzluğu  nedeniyle  çürütülmelidir.  Bu 

önerme ise 

yüksek  bir  güç  tarafından  ortaya  konmuş  mutlak  ahlaki  standartların

 

varlığı  ve  bunların  bilinebilirliğidir.  Ateist  görüş  bir  yanda  ruh  ile  diğer  yandan  ise 



madde, şans ve doğa arasında ayrım yapan bir doktrine dayanmaktadır. Bu doktrin 

uya


rınca  evrenin  dü

zeni 


kendiliğinden

 

ortaya  çıkmıştır.  Diğer  bir  deyişle  doğadaki 



tüm  büyük  şeyleri

 

ortaya  çıkaran,  doğanın  kendisine  ait  dört  adet  element  vardır: 



hava, su, toprak ve ateş ve bunların 

tesadüfî 

bir araya gelişleri 

ile ikincil fiziki 

varlıklar 

olarak  dünya, g

üneş,  ay  ve  yıldızlar

 

ortaya  çıkmaktadır.  Bu  yönüyle  doğa  ve  şans 



evrenin gelişiminin nedenlerini oluşturmaktadır

 (Yasalar 889).  

Platon’un böylesi bir doktrine karşı ilk tepkisi cansız hiçbir şeyin kendiliğinden 

hareket  etmediği  şeklindeki  gözlemine  dayanmaktadır  keza  hareket,  her  zaman 

dışsal  bir  nedene  bağlıdır.  Sadece  yaşayan  şeyler  hareket  edebilir  ve  onlar  bu 

yeteneklerini ruhlarına borçludur. Bu nedenle ruh, maddeden

  önce gelir. Bu Atina

lı 


yabancının “ruh temeldir madde ise onun doğal 

konusudur

” şekl

indeki sözleriyle de 



uyumludur (Yasalar 

896). Benzer biçimde evrenin ilk halinde de tüm süreci başlatan 

bir temel ruhun olması gerekmektedir. Bu ruh, temel güçtür 

– 

Tanrı’dır. Etrafımızda 



görmekte 

olduğumuz  düzen  de  kör  bir  savaştan  ziyade  ussal  bir  tasarımın 

sonucudur. Platon için gerek insan ruhunda, gerekse poliste yasalar, arka plandaki 

dışsal  nedenin  yansımalarıdır  (



Yasalar  893-

900).  Bu  görüş,  yurttaşların  erdemli 




 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 



20 

www.acikders.org.tr



 

davranışlara  yönlendirilmesinde  köktenci  bir  nitelikte  olup  aksine  haller,  ölüm 

cezasını 

dahi gündeme getirebilecektir.  



Kaynakça 

Arendt, Hannah. (1998). The Human Condition.  2d ed. Chicago: The University of 

Chicago Press. 

Klosko, George. (1986). The Development of Plato’s Political Theory.  London: 

Methuen. 

Ostwald, Martin. (1957). “Editor’s Introduction”. içinde Plato’s Statesman, trans. J.B. 

Skemp, ed. Martin Ostwald, New York: The Liberal Arts Press. 

Platon.  (1957). Plato’s Statesman, trans. J.B. Skemp, ed. Martin Ostwald, New 

York: The Liberal Arts Press. 

Platon. (1975). The Laws.  trans. with an introduction by Trevor J. Saunders.  

London: Penguin Books. 

Platon. (1991). The Republic.  trans. Benjamin Jowett.  New York: Vintage Classics 



 

 

Ek



 

Okumalar

 

Ağaoğulları,  Mehmet  Ali.  (2002)



.  Kent  Devletinden  İmparatorluğa

.  Ankara: 

İmge

 

Kitabevi.  



 

Arslan, Ahmet. (2010). 



İlkçağ  Felsefe  Tarihi  2:  Sofistlerden  Platon’a.  İstanbul: 

İstanbul Bilgi Üniversitesi.

 

Ataman, Veysel. (2005). 



Devlet’e  Giriş:  Thales’ten  Platon’a  Yunan  Felsefesi. 

İstanbul: Don Kişot Yayınları.

 

Brun, Jean. (2007). Platon ve Akademia. Ankara: Dost Kitabevi.  



Carnford, Francis Macdonald (F). (1989). 

Platon'un  Bilgi  Kuramı.

  Çev.  Ahmet 

Cevizci. Ankara: Gündoğan Yayınları.

 

Cevizci, Ahmet. (1989). 



İdealar Kuramı: Platon’un Felsefesi Üzerine Araştırmalar. 

Ankara: Gündoğan Yayınları.

 



 

 

Siyasal Düşünceler Tarihi I



 

 

Platon II 



 

 

Sayfa 



21 

www.acikders.org.tr



 

Cevizci, Ahmet. (2006). 



İlkçağ Felsefesi Tarihi. 

Bursa: Asa Kitabevi. 

Copleston, Frederick. (1985). Plato. 

Çev. Aziz Yardımlı. İstanbul: İdea.

 

Platon (2011). 



Sokrates’in Savunması. İstanbul: Say Yayınları.

 

Platon (Eflatun). (1992). Devlet



. Çev. Sabahattin Eyüboğlu, M. Ali Cimcoz. İstanbul: 

Remzi Kitabevi. 

Platon. (2001). 

Devlet Adamı. İstanbul: Sosyal Yayınları.

 

Platon. (2007). Yasalar. 



İstanbul: Kabalcı Yayınları.

 

Popper, Karl R. (1994). 



Açık  Toplum  ve  Düşmanları 

–  cilt 1 Platon. 

İstanbul: 

Remzi Kitabevi. 

Şenel,  Alaaddin.  (1996). 



Siyasal  Düşünceler  Tarihi. 

Ankara: Bilim ve Sanat 

Yayınları. 

 

 



Tunçay, Mete. (2010). 

Batı’da Siyasal Düşünceler Tarihi 1 (Seçilmiş Yazılar Eski 

ve Orta Çağlar). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

 

Yalçınkaya,  Ayhan.  (2005). 



Siyasal  ve  Bellek:  Platon’da  Anımsama  Platon’u 

Anı

msama. 

Ankara: Phoenix Yayınevi. 



 

 

 



Yüklə 196,02 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə