Nilüfer COŞKUN
DÜHFD, Cilt: 22, Sayı: 36, Yıl: 2017, s. 59-86
77
anayasanın, hukukun bağımsız ve tarafsız yorumlanması gerektiği
savunulmakta iken, diğer taraftan yargıcın anayasada ifadesini bulan
resmi ideolojinin belirleyicisi-somutlaştırıcısı- ve koruyucusu olup
olmadığı gündeme gelir. Buradaki sorun, anayasanın önsözünde veya
başlangıç ilkelerinde kendini belli belirsiz ifadelerle gösteren ideolojiye
uygun şekilde yorumlama yapıp yapmaması, yani esasında yargıcın taraf
sorunudur. Yargıç partiler, meclis, hükümet gibi siyasi organların etkisi
ile yani dışsal taraflılık ile yorum yapabilir veya önyargılarından,
ilgilerinden veya vesayetçi zihniyet gibi nedenlerden kaynaklanan içsel
taraflılıkla karar verebilir.
78
Mesela, ABD’deki yargıçlar başkanlar
tarafından, yargıcın partiye yakınlığına veya ideolojik eğilimine göre
seçmekte, senato ise bu kişiyi aynı gerekçelerle reddedebilmektedir.
79
Anayasa yargısı siyasal organların faaliyetleri ile yakın ilişkide
olduğundan, siyasal konularla ilgili olduğundan anayasa yargıçlarının
anayasa hükümlerini normlandırırken dikkatli olmaları gerekmektedir.
Çünkü siyasal konuların kural olarak Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına
özgü olması, Anayasa Mahkemesi kararının zaman zaman aktivist tutum
sonucu verilmesi iddiası ile karşılaşmasına, kararın siyasallaştığı
suçlaması ile karşı karşıya gelmesine yol açabilmektedir. Burada
önemsenmesi gereken nokta, devletin kendi anayasasında belirlemiş
olduğu ideolojidir, resmi ideolojidir. Yargıcın, anayasanın önsözünde
veya başlangıç hükümlerinde kendini gösteren ve genelde belirsiz ve
geniş kavramlarla anlatılan resmi ideolojisinin tesiri altında kalarak
Anayasa
Mahkemesi’nin
aktivist
tutum
sergilediği
sonucunu
doğurmaktadır.
80
Başka deyişle, Anayasa Mahkemesi’nin “hak temelli”
yaklaşımı değil de, “ideolojik temelli” yaklaşımı esas alması durumunda,
mahkemenin bu aktivizmi demokratik teori açısından mahkemenin
meşruiyetini tartışmalı hale getirecektir.
81
C.
Türkiye’de Durum
Anayasa
Mahkemesi,
anayasanın
hukuksal
anlamının
belirlenmesi ile görevli olduğu için özel bir işleve sahiptir. Bu organa
78
Heywood, s. 389.
79
Heywood, s. 389.
80
Anayasa Mahkemesi, aktivist tutumunu hak ve özgürlükler lehine kullanırsa,
bu tavır meşru kabul edilmektedir.
81
Işık, s. 418, 419.
Resmi İdeoloji ve Yargısal Aktivizm
DÜHFD, Cilt: 22, Sayı: 36, Yıl: 2017, s. 59-86
78
anayasayı sadece normal bir yasa gibi yorumlama yetkisi verilmemiş,
aynı zamanda onu geliştirme, mükemmelleştirme, kalitesini yükseltme
görevi de verilmiştir.
82
Dolayısıyla Anayasa Mahkemeleri, insan
haklarının
uygulanmasını
sağlayarak
demokratik
yönetimin
pekiştirilmesinde ve sürdürülmesinde önemli işlevlere sahiptir.
83
Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’nin anayasada yer alan ilke ve
kuralları anlamlandırma süreci, 1982 Anayasasında çok geniş ve belirsiz
kavramların bulunması ve yargısal denetimle görevli yargıçların devletin
kuruluş aşaması sırasında konulmuş ilkelere sıkı sıkıya bağlılığı
noktasında tartışmalara sebebiyet vermektedir. Gerçekten de Anayasa’nın
safını belli eden, hâkim ideolojisini gösteren başlangıç bölümünde yer
alan “Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti
ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî
değerlerinin,
Atatürk
milliyetçiliği,
ilke
ve
inkılâpları
84
ve
medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin
gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya
82
Bu bağlamda Kagi, anayasa ve anayasa yargısı arasındaki ilişkiyi “Anayasa
yargısına ilişkin görüşünü söyle, nasıl bir anayasa anlayışına sahip olduğunu
söyleyeyim” sözüyle kısaca ifade etmiştir. Bkz. Gören, s. 271, 273.
83
Turhan, s. 398.
84
“Atatürk ilke ve inkılapları” ibaresi Anayasa’nın Başlangıç bölümüne ek
olarak, 42., 58., 81., 103., 134. maddelerinde söz edilmiştir ve Anayasa
Mahkemesi de kararlarında bu ilkeye son derece önem vermiştir. Nitekim
Anayasa Mahkemesi bir kararında bu ilkeleri 1982 Anayasası’nın temel
dayanağını oluşturan değerler olarak nitelendirmiştir. Bu ilke Anayasa’nın
26. maddesinde göre “Cumhuriyetin nitelikleri” görünümü ile ifade
özgürlüğünün, 27/2. maddesine göre “bilim ve sanatı yayma” hakkının ve
28/son fıkraya göre basın hürriyetinin, 68/4. maddesine göre siyasi parti
hürriyetinin sınırlarından birini oluşturmaktadır. Siyasi parti özgürlüğünün
bu anlamda sınırını, devletin bağımsızlığı, ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğü, millet egemenliği, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkeleri
oluşturmaktadır. Bu sınırın belli koşullarda aşılması siyasi partinin
özgürlüğünün tehlikeye girmesine, hukuki varlığının sonlanmasına neden
olabilir. Nitekim Anayasa Mahkemesi 2009’da verdiği kararında,
Demokratik Toplum Partisi'nin, eylemlerinin yanında terör örgütüyle olan
bağlantılarının Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı
nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin anlaşıldığına karar
vererek parti hakkında kapatma kararı vermiştir. Kararlar için sırasıyla bkz.
AMK E. 1983/2, K. 1983/2, T. 25.10.1983; E. 2007/1, K. 2009/4, T.
11.12.2009, www.anayasa.gov.tr, erişim tarihi 14.03.2017.