Radyasyonun organizma üzerindeki zararli etkileri



Yüklə 109,15 Kb.
tarix06.02.2018
ölçüsü109,15 Kb.
#25821

RADYASYONUN ORGANİZMA ÜZERİNDEKİ ZARARLI ETKİLERİ

Ahmet KUMAŞ

Araştırmacı –Yazar



ahmetkumas55@hotmail.com

1- RADYASYONUN ZARARLI ETKİLERİNE DAİR BAZI TARİHSEL GERÇEKLER

Alman fizikçi Prof. Dr. Wilhelm Conrad ROENTGEN (1845-1923)tarafından 08 Kasım 1895 tarihinde x-ışınlarının keşfedilmesi radyoloji bilim dalının doğmasına vesile olmuş ve x-ışınlarının keşfi tıp alanında bir çığır açmıştır. Ancak; radyolojinin tanı ve tedaviyle ilgili uygulamalarında özellikle gamma ve x-ışını gibi iyonların radyasyon çalışanları ve hastalar üzerinde bir çok biyolojik zarara neden olduğu bilinmektedir.

X – ışınlarının bir yıllık uygulamaları sonucu (1896 yılında), bu ışınların deride eritem (kızarıklık) yaptığı STENVENS, epilasyon (saç dökülmesi) etkisi ise J. DANİEL tarafından gözlenmiştir. Ayrıca; yine 1896 yılında Fransız fizikçi Jean PERRİN (1870-1942) tarafından x-ışınlarının (iyonlayıcı radyasyonların) gazları iyonize ettiği saptanmıştır (Kendisine 1926 yılında Nobel Fizik Ödülü verilmiştir) .

Doğada kendiliğinden radyasyon yayan (radyoaktif) maddelerin var olduğu ilk kez 24 Şubat 1896 tarihinde Fransız fizikçi Henri BECQUEREL (1852-1908) tarafından saptanmıştır. Böylece; doğada mevcut Uranyum, toryum, aktinyum ve radyum gibi radyoaktif maddeler tarafından salınan alfa, beta ve gamma gibi radyoaktif ışınlarda canlı organizmalar üzerinde olumsuz etkilerde bulunmaktadır. Özellikle taş ve topraktan yayılan radon ve toron gazların taş, toprak ve beton meskenlerde yaşayanları daha çok etkilemektedir. Uzaydan dünyamıza ulaşabilen kozmik ışınlar ve ultraviyole ışınlar da canlı organizmalar üzerinde etkilerde bulunabilir. Dolayısıyla; canlılar doğal radyasyona da maruz kalmaktadır.

X – ışınlarının keşfinden sadece 3 yıl sonra, 1899 yılında yüksek radyasyon dozuna maruz kalan bir radyologun sağ elinde yaralar görülmüş, 1902 yılında ise kanser olgusuna dair ilk rapor yayınlanmıştır. Elinde yaralar görülen radyologun 1932 yılında eli kesilmiş, 1933 yılında da kanserden ölmüştür (Nük. Yük. Müh. Yusuf Ergün TOGAY. Radyasyon ve Biz TAEK Yay.). Bu olay nedeniyle, 1903 yılından itibaren radyasyonlara karşı önlem alınmaya başlamış, 1933 yılından itibaren de daha etkili koruyucu önlemler alınmaya başlanmıştır.

1920 yılında, New Jersey saat fabrikasında saat minelerini radyumlu boya ile boyayan işçi kızlar üzerinde radyumun iç radyasyon etkisi saptanmış ve kemiklere yerleşen radyum nedeniyle kemik kanserlerinden ölenlerin olduğu gözlenmiştir.

Radyoloji biliminin kurucusu Fransız fizikçi Prof. Dr. Wilhelm Conrad ROENTGEN ölümüden kısa bir süre önce kendisine bağırsak tümörü tanısı koymuştur.

1927 yılında Amerikalı genetikçi Herman Joseph MULLER (1890-1967) tarafından, radyasyonun genlerde değişiklik yaparak mutasyona neden olduğu saptanmıştır (Kendisine 1946 yılında Nobel Tıp Ödülü verilmiştir.).

Toryum tuzlarının radyoaktif olduğu saptayan, polonyum ve rodyum elementlerini bulan, ömrünü radyoaktif maddeler üzerindeki çalışmalarda harcayan, 1903 yılında Nobel Fizik Ödülünü Henri BECQUEREL ile paylaşan ve 1911 yılında da Nobel Kimya ödülü alan Fransız fizikçi Marie CURIE ( 1867-1934), 4 Temmuz 1934 yılında aşırı radyasyon dozuna bağlı lösemi (kan kanseri) nedeniyle ölmüştür. Bu nedenle; kendisine “bilim için kendisini öldüren kadın“ denilmektedir.

Pierre ve Marie CURIE çiftinin kızları İrene JOLIOT-CURIE ( 1897-1956) ve kocası Jean Frederick JOLIOT-CURIE (1900-1958) tarafından 15 Ocak 1934 tarihinde yapay radyoaktivite bulunmuştur (kendilerine 1935 yılında “ Nobel Kimya Ödülü” verilmiştir. ). Dolayısıyla; sadece doğal radyoaktif maddelerle yetinilmeyip, yapay yolla da radyoaktif madde üretimi mümkün olmuş ve radyasyon kaynakları artmıştır.

İlk atom reaktörü 1942 yılında ABD’de Enrico FERMI (1901-1954) yönetiminde gerçekleştirilmiş ve ilk atom bombası 6 Ağustos 1945 tarihinde Japonya’nın Hiroşima kentine, ikinci atom bombası ise 9 Ağustos 1945 tarihinde Nagazaki kentine atılmış, bu bombalar sonucunda binlerce kişi ölmüş, yaralanmış veya sakat kalmıştır.

Dünyada 1945-1997 yılları arasında 137 radyasyon kazası olmuş, 1957 yılında İngiltere’de meydana gelen Windscale nükleer santral kazası, 1979 yılında ABD’de meydana gelen Troe Mile Island reaktör kazası ve 1986 yılında eski Sovyetler Birliği’nde meydana gelen Çernobil nükleer santral kazası gibi kazalarda da bir çok insan ölmüş, yaralamış veya sakat kalmıştır.

Günümüzde radyasyonun gerek somatik ve gerekse genetik etkilerinin çoğu bilinmektedir.

2- İYONLAYICI RADYASYONLAR

Madde ile etkileştiğinde iyonlaşmaya neden olan radyasyonlar iyonlayıcı (iyonizan) radyasyon olarak bilinir. İyonlayıcı radyasyonlar katı, sıvı ve gaz maddeleri iyonlaştırır. İyonlayıcı karaktere sahip her radyasyon organizma üzerinde belirli bir biyolojik etki gösterir.



İyonlayıcı Radyasyonlar

Partikül (madde) yapısında olanlar

Foton (enerji) yapısında olanlar

  • Alfa ışınları (+)

  • Beta ışınları

  • Pozitronlar(+)

  • Negatronlar (-)

  • Nötron ışınları

  • Gamma ışınları (0)

  • Elektron demeti (-)

  • Kozmik ışınlar

  • Gamma ışınları

  • X- ışınları

  • Ultraviyole ışınları

Partikül yapılı radyasyonların kütlesi olduğundan, bu tür radyasyonlar madde yapısındadır. Madde yapısındaki radyasyonların biyolojik etkileri hareketleri sırasında kazandıkları kinetik enerjinin dokulara aktarılmasından ileri gelmektedir. Oysa, kütlesiz enerji taneciği olan foton yapısındaki elektromanyetik radyasyonlar sahip oldukları penetrasyon yeteneğine bağlı olarak etkileştikleri dokulara doğrudan enerji olarak nüfuz ederek biyolojik zarar yol açmaktadır.

İyonlayıcı radyasyonlar hem radyodiyagnostik ( tanısal radyoloji) hem de radyoterapi ( radyasyon onkolojisi) uygulamalarında yaygın olarak kullanılmakta olduğundan, hem çalışanlar, hem de hastalar radyasyonun biyolojik etkilerine maruz kalmaktadır.

3- RADYOLOJİK İNCELEME YÖNTEMLERİNE AİT BAZI FİZİKSEL ÖZELLİKLER


Sıra

No

Tıbbi Görüntüleme

Yönteminin adı

Yöntemde yararlanılan

radyasyon

Yöntemin dayandığı fiziksel esas

Yöntemde yararlanılan radyasyonun kararteri

01

Konvansiyonel Röntgen

X – ışınları

Transmisyon

İYONLAYICI !...

(İyonizan )




02

Dijital Röntgen

03

Bilgisayarlı Tomografi

04

Radyonükleid Görüntüleme/ Sintigrafi ( SPECT/PET)

Gamma ışını

Emisyon

05

Kemik –Mineral

Dansitometri


SPA


Transmisyon

DPA

DEXA


X –ışını

Kantitatif BT


06

Manyetik Rezonans(MR)


Radyofrekans dalgalar

Emisyon

NON-İYONİZAN

07

Ultrason (US)


Sesötesi (eko)

Dalgalar



Refleksiyon

08

Termografi (TG)


İnfrared ışınlar

( Isı dalgaları)



Emisyon

09

Transilüminasyon

( Diyafonografi )



Kırmızı ışık veya enfraruj ışınlar

Transmisyon

10

BT- Laser mammografi


Laser ışınları

Yukarıdaki tabloda da görüldüğü üzere, Röntgen, Bilgisayarlı Tomografi (BT), Radyonükleid görüntüleme /Sintigrafi (SPECT/PET) gibi tıbbi görüntüleme yöntemlerinde fiziksel etken olarak iyonlayıcı radyasyon kullanıldığından, çalışanlar ve hastalar için belirli bir biyolojik zarar söz konusudur.

4- RADYOTERAPİ UYGULAMALARINDA MARUZ KALINAN RADYASYONLAR

Radyoterapi alanında gerek teleterapi ve gerekse brakiterapi uygulamalarında da radyasyona maruziyet söz konusudur.

a) External Radyoterapi (teleterapi) Yönteminde Maruz Kalınan Radyasyonlar

Kobalt-60 uygulamalarında gamma ışını, yüklü parçacık hızlandırıcısı (akseleratör) uygulamalarında ise Linear (doğrusal) hızlandırıcı ve Betatron hızlandırıcısı kullanıldığından x-ışını veya elektron demeti, ağır parçacık hızlandırıcılarında siklotron kullanıldığında nötron ışınları, mikrotron kullanıldığında elektron demeti ve Van de Graft jeneratörler kullanıldığında ise x-ışınlarına maruz kalınmaktadır.

b) İnternal Radyoterapi (Brakiterapi) Yönteminde Maruz Kalınan Radyasyonlar

İntertisiyel (doku içine) radyoterapi, interkaviter (vücut boşluklarına) radyoterapi, kontakt (temas) radyoterapi ve sistemik selektif radyoterapi uygulamalarında genellikle gamma ışını ve hipertermik radyoterapi uygulamalarında ise ısı dalgalarına maruziyet söz konusudur.

5- RADYASYONUN BİYOLOJİK ETKİLERİNİN BAĞLI OLDUĞU FAKTÖRLER



a) Organizma bölgesinin radyasyona duyarlık derecesi

Hücre ne kadar genç ve bölünme ve çoğalma yeteneği ne kadar yüksekse radyasyona karşı duyarlık o kadar fazladır. Buna göre; çocuklar yetişkinlere göre radyasyona karşı daha duyarlıdır. Ayrıca; mitoz bölünmenin profaz evresinde radyasyona duyarlık oldukça artmaktadır.

Organizmanın ısı derecesi, dokulardaki oksijen miktarı ve metabolizma faaliyetleri radyasyona duyarlığı doğru orantılı olarak artırır. Ayrıca; bazı kimyasal maddeler (örneğin; akdinomisin-D) radyasyona duyarlığı artırırken, bazı kimyasal maddeler (örneğin; Aminothiol) ise radyasyona duyarlığı azaltır.

Tablo: Radyasyona karşı duyarlık sınıflaması


Radyosensitif ( Radyasyona duyarlı )

Radyorezistans ( Radyasyona dirençli)

  • Üreme hücreleri

  • Göz merceği ve retina

  • Lökositlerin lenfosit türü

  • Kemik iliği

  • Dalak

  • Deri

  • İnce bağırsaklar

  • Kas doku

  • Sinir doku

  • Olgun kemik doku

Organizmanın her yeri radyasyona karşı aynı duyarlıkta olmadığı gibi, aynı organın farklı kısımları bile farklı duyarlığa sahip olabilmektedir. Örneğin; Midenin fundus bölgesi midenin diğer bölgelerine göre, bağırsaklarda lenf bezleri ve pyer plaklarının bulunduğu bölgeler bağırsağın diğer kısımlarına göre ve gözde retina gözün diğer kısımlarına göre radyasyona karşı daha duyarlıdır.

b) Organizmayı Etkileyen Radyasyonun Cinsi

Radyasyonun biyolojik zararları, dokuya aktarılan enerjinin büyüklüğüne de bağlıdır. Radyasyonun cinsi değiştikçe enerjisi de değişir. Örneğin; alfa ve beta parçacıklarının enerjisi farklı olduğu gibi, gamma ve x-ışınlarının da enerjileri farklıdır.

Alfa ve beta gibi radyasyonların, biyolojik etkileri kinetik enerjileriyle doğru orantılıdır. Gamma ve x-ışınları gibi elektro manyetik dalga türü radyasyonların yaratacağı biyolojik etki ise bu ışınların dalga boyu ile ters orantılıdır.

İyonlayıcı karaktere sahip radyasyonlar katı, sıvı ve gaz maddelerle etkileştiğinde, bu maddelerde iyonlaşmaya neden olur. Organizmada biyolojik zarara yol açabilen radyasyonlar iyonlayıcı karakter taşır. İyonlar yüklü parçacıklardır.

Örneğin;


KATI : NaCl  x-ışını  Na+ +Cl- 

SIVI: H2O          x-ışını              H+ + OH 

GAZ:    O       x-ışını               O3  (ozon) 

İyonlayıcı karaktere sahip gamma ve x-ışını radyasyonlar etkileştiği her katı maddeden sekonder ışın yayımına neden olur. Radyoloji alanında en büyük sekonder ışın kaynağı hastanın kendisidir. Sekonder radyasyonların dalga boyu uzun, enerjileri ise düşük olduğundan, biyolojik zarar uzun yıllar (10-20 yıl) sonra ortaya çıkar.

c) Organizmanın Maruz Kaldığı Radyasyon miktarı

Organizmanın maruz kaldığı radyasyon miktarı ile meydana gelecek zararın büyüklüğü doğru orantılıdır. Dolayısıyla; doz değerleri (Kv, mAs, S) arttıkça radyasyonun etkisi de artar.

6 Ağustos 1945 tarihinde Japonya’nın Hiroşima ve 9 Ağustos 1945 tarihinde Nagazaki kentine atılan atom bombası binlerce3 kişinin ölmesi ve yararlanmasına neden olması yanında, gelecek nesillerde mutasyona da neden olmuştur. Ayrıca; bir çok nükleer santral kazasında da benzer sonuçlar görülmüştür.

Yer kabuğunda bulunan doğal radyum elementi ( radyum-226) bozunma sürecinde “radon gazı” salmaktadır. Bu nedenle radon gazı salımına uygun evlerde odalar yeterli sıklıkla havalandırılmalıdır.

d) Organizmanın Radyasyona Maruz Kalma Süresi

Radyasyona maruziyet süresi arttıkça, radyasyonun organizma üzerindeki etkileri de artmaktadır. Uzun süre (yıllarca) düşük radyasyon dozuna maruz kalan radyasyon çalışanlarında zamanla bazı biyolojik zararlar görülebilir. Bu nedenle; sağlık (şua) zamanında kullanılmalı ve tıbbi zorunluluk olmadıkça hastalar uzun süre radyasyona maruz bırakılmamalıdır.

e) Radyasyonun Organizmayı Etkileyiş Şekli

İyonlayıcı karaktere sahip radyasyonlar organizma üzerindeki etkilerini ya doğrudan (direkt) primer radyasyon şeklinde ya da dolaylı ( endirekt) olarak sekonder radyasyon şeklinde gösterir.

Primer radyasyonlara maruziyette biyolojik zarar için pratik anlamda belirli bir sürenin geçmesine gerek yoktur. Sekonder radyasyonların zararlı etkileri ise kısa sürede değil, uzun sürede ortaya çıkmaktadır. Sekonder radyasyonun zararlı etkilerine organizmada biriken enerji neden olmaktadır.

6- radyasyona maruz kalan organizmada görülebilen belirtiler


Radyasyonun Erken Belirtileri (Akut Işınlama Belirtileri

Radyasyonun Geç Belirtileri ( Kronik Işınlama Belirtileri)

  1. Kısa sürede yüksek doza maruziyet durumunda

  • Halsizlik, ateş, baş ağrısı

  • Mide bulantısı, kusma

  • İştahsızlık, karın ağrısı, ishal

  • İç kanama, bilinç kaybı

  • Ağız ve boğaz enfeksiyonları

  • Hızlı zayıflama, anemi

  • Katarakt

  • Saç dökülmesi (epilasyon)

  • Erkeklerde geçici kısırlık

 

b. Bölgesel radyasyon hasarları



  • El ve parmaklarda harabiyet

  • Deride eritem (kızarıklık),      döküntü,

büller (su kabarcıkları)     veya ülserler

(açık yaralar), nekroz (doku ölümü)



  • Gözde saydamlık kaybı veya katarakt

  • Erkeklerde geçici sterlite (geçici kısırlık)

  • Kadınlarda menstruasyon (regl/adet)   ve ovülasyon (yumurtlama) olaylarında Düzensizlik (Düşük dozlarda dahi söz konusudur). 

  1. Hamilelikte radyasyona maruziyet

  • Bebeğin doğum öncesi ölümü

  • Büyüme ve gelişmede yavaşlama

  • Zihinsel gerilik vb.

  1. Uzun süre (yıllarca) düşük radyasyon dozlarına maruziyet durumunda

  • Gözde fark edilebilir opasite (saydamlık kaybı), katarakt, kornea delinmesi ve körlük

  • Salgı sisteminde bozukluklar

  • Sürekli sterlite (sürekli kısırlık)

  • Lösemi (Kan kanseri), kemik kanseri, akciğer kanseri, tiroit ve meme kanseri vb.

  • Doğal yaşam süresinde kısalma

 

b. Gelecek nesillere ait belirtiler



  • Konjenital anomaliler

  • Büyüme gelişme geriliği

  • Doğum öncesi veya doğum sonrası ölüm

7- RADYASYONUN ORGANİZMA ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

 Radyasyonun etkilediği temel birim hücredir.   


 


HÜCRE+DOKU+ORGAN+SİSTEM

      Kısa sürede alınan radyasyon dozu kısa sürede ölüme neden olabildiği halde, uzun sürede alınan radyasyon dozunun ise bu etkiyi azalttığı bilinmektedir. Örneğin; “10 Gray değerindeki radyasyon dozunun bir defada alınması halinde %100 ölüm görüldüğü halde, aynı radyasyon dozunun 24 saat ara ile 5+5 Gray olarak alındığında ölüm oranı %40 olmaktadır.” (Doç. Dr. Gürcü Gürcan YÜLEK Radyasyon Fiziği ve Radyasyondan Korunma SEK Yay.14. Semih Ofset Ltd. Şti. Ankara, 1982. S. 1128).   
 
 Şekil : Basit anlamda hücre  


a)RadyasyonunHücre Üzerindeki Etkileri

a)Hücre zarı

üzerine etkisi



  • Hücre zarının “seçici geçirgen” özelliğinde bozulma (Hücre zarının osmoz ve aktif transport olayları üzerinde fonksiyon gösteremeyişi)

b)Stoplazma üzerine etkisi

  • Stoplazmanın organik temel bileşikleri (karbonhidratlar, lipidler, lipoidler ve proteinler) üzerinde kimyasal değişiklikler

  • Stoplazma içindeki organellerin fonksiyonlarında bozulma (örneğin: Ribozomlar protein üretemez. Lizozomlar nükleik asit, protein ve lipitlerin parçalanmasında kullanılan enzimler yapılamaz. Mitokondriumlar hücre solunumu ve oksidasyonu gibi olaylarda rol oynayan enzimleri üretemez.

c)Hücre çekirdeğine etkisi

  • Protein nezim ve nükleik asitlerin (RNA ve DNA’nın) sentezi yapılamaz (DNA olmadan hücrede çoğalma faaliyetleri gerçekleşemez).

  • Döl hücrelerinin çekirdekleri radyasyondan etkilenirse, DNA molekül zinciri hasar görmüş olacağından, gelecek nesiller de zarar görmüş olur.

b)Radyasyonun Genital Sistem ve İntrauterin Yaşam Üzerindeki Etkileri

  • Üreme organları etkilendiğinde döllenmede geçici değişiklikler

  • Genital siklus (menstruasyon ve ovülasyon) olaylarında düzen bozukluğu

  • Normalde 42-50 yaşlarında gerçekleşmesi beklenen menopoz (adet kesimi) olayının daha erken yaşlarda gerçekleşmesi

  • Zygotun ölmesi ve düşmesi

  • Gelecek nesillerde mutasyona bağlı sakatlık

  • Hamilelik döneminde ilk 8 gün zarfında alınan radyasyon nedeniyle bebeğin doğum öncesi ölümü

  • Hamileliğin 8.-56. günlerini kapsayan döneminde alınan radyasyon bebekte büyümekte büyümenin gecikmesine

  • Hamileliğin 14.-105. günlerini kapsayan döneminde maruz kalınan radyasyon bebekte nörolojik etkilere ( zihinsel gerilik, felç vb.)

  • İntra uterin yaşamın ilk 2 aylık döneminde (embriyo döneminde) organlar teşekkül ederken alınan radyasyon teşekkül etmekte olan organların anomalisine

c) Radyasyonun Bazı Doku ve Organlar Üzerindeki Etkileri

  • Epitel dokularda yıkım ( sindirim kanalı epiteli, boşaltım ve genital sistemin tüp şeklindeki oluşumlarının iç duvarları, uterus epiteli, gözün kornea tabakası, tiroit bezi epiteli ve trakea epiteli gibi dokularda yıkım

  • Sindirim sisteminde salgılamada azalma, mide bağırsak ülserleri, ince bağırsaklarda emilim bozuklukları (özellikle lieberkühn bezelerinde bozukluk), bağırsak peristaltizmindeki artışa bağlı durmayan ishaller

  • Gözde katarakt, kornea ülserler ve perferasyonu, retina lezyonları ve nihayet körlük

  • Deride yanma, eritem, ülserasyon, pigmentasyon ve ileri safhalarda deri kanserleri (Not: Derinin kıllı bölgeleri kılsız bölgelere oranla daha duyarlıdır).

  • Saç köklerindeki yıkıma bağlı olarak saçlarda donukluk, kırılma ve geçici ya da sürekli epilasyon (saç dökülmesi, kellik) deride duyarlık kaybı (hissizlik)

  • Karaciğer ve böbreklerde fonksiyon bozuklukları, idrar yapma zorluğu, mesane hücrelerinde yıkım, çocuklarda tiroit bezi kanserleri

  • Kemiklerde ileri derecede kemikleşme, kemik kırılmaları, kemik nekrozları ve kemik kanserleri

  • Bağ doku tellerinde yıkım

  • Kas tonusünde azalma

d) Radyasyonun Kan ve Kan yapıcı Organlar Üzerindeki Etkileri

a) Lökositler üzerideki etkileri

  • Lökosit türlerinden radyasyona en duyalı olan lenfositler etkilenirse, vücudun antikor üretimi doğrudan etkileneceğinden, organizmanın bağışıklık sisteminde bozulma

  • Bazofiller etkilenirse eritrositlerin aglütinasyonu söz konusu ( Kemik iliği aktivitesinin arttığı hallerde ve lösemide bazofil sayısı artar).

  • Eozinofillerin  vücudu yabancı proteinlerden , alerjilerden ve parazit enfestasyonlarından   korumaya çalıştığı sanılmaktadır. Ayrıca; eozinofiller damar içindeki kan pıhtılaşmalarında fibrinlerin parçalanmasında görev yaptığı bilinmektedir. Radyasyon etkisiyle bu görevlerde aksama

  • Nötrofilller fagositoz yoluyla vücut savunmasında rol oynar. Nötrofillerin radyasyondan etkilenmesi sonucu vücudun savunma sisteminde zayıflama

  • Monositler özellikle iltihaplı bölgelerde görev yaparlar. Etkilenmeleri halinde iltihaplı yaralarda iyileşme güçlüğü, savunma sisteminde zayıflama, enfeksiyon hastalıklarına yakalanma riski artar 

b) Trombositler üzerindeki etkileri 

  • Trombositlerde yıkım nedeniyle kandaki pıhtılaşma olayında güçlük ve kanama (diş etleri, bağırsak vb. yerlerde durmayan kanamalar).

  • 1 mmkanda 200.000-500.000 olan trombosit sayısının 50.000 civarına düşmesi halinde kanama, 10.000 civarına düşmesi halinde ise bağlı ölüm

c) Eritrositler üzerindeki etkisi

  • Eritrositler radyasyona karşı en dirençli kan hücreleri olmakla birlikte, radyasyondan etkilediklerinde dokulara yeterli oksijen sağlanamaması söz konusu

  • Kemik iliğinin yıkılan eritrositleri yerine yenilerini üretmek için aşırı faaliyete geçmesi sonucu pernisiyöz anemi (öldürücü anemi)

e)Radyasyonun Salgı Bezleri Üzerindeki Etkileri

  • Glandula parotis (kulak altı tükürük bezi), Glandula Submandibularis (çene altı tükürük bezi) ve Glandula Lingualis (dilaltı tükrük bezi) salgılarındaki azalmaya bağlı ağız kuruluğu ve konuşma güçlüğü (Tükürük pityalin ve maltaz enzimlerini içerir. Bu enzimler olmadan ağızdaki sindirimde karbonhidratlar dekstrin ve maltoza çevrilemez)

  • Tiroit bezinin fonksiyonunda bozulma

  • Karaciğer ve pankreasın fonksiyonunda bozulma (Pankreasın fonksiyonundaki bozulmaya bağlı olarak dış salgılardan olan tripsin, amilaz ve lipaz enzimlerinin azalması sonucu yağ ve protein metabolizmasında bozulma)

  • Pankreasın iç salgılarından olan insülin ve glukagon hormonlarındaki azalmaya bağlı olarak şeker metabolizmasında aksaklık

  • Midede proteinleri peptonlara çevirmede görev yapan “pepsin” ve yine sindirimde görevli HCl miktarında azalma ( midedeki sindirim olayında bozulma)

  • Radyasyonun emzikli anne üzerindeki etkisine bağlı olarak süt üretiminde azalma

f) Radyasyonun Organizma Üzerindeki Diğer Etkileri

  • Radyasyonun tırnak köklerini etkilemesi sonucu tırnaklarda çelimsizlik, donukluk, çatlama veya ileri safhalarda tırnak düşmesi

  • Ter ve yağ bezlerinde fonksiyon bozukluğu

  • Parmak ve el sırtlarında ileride kansere dönüşme olasılığı yüksek (prekanserojen) lezyonlar

  • Vaktinden önce yaşlanma

 8- RADYASYON SAĞLIĞINA DAİR BAZI VERİLER


Tablo 1: X-Işını Cihazlarıyla Yapılan Bazı Radyolojik İncelemelerde Hastaların Maruz Kaldığı Ortalama Etkin Doz Değerleri  


Radyolojik İncelemenin Adı

Etkin Doz (mSv)

   Anjiyografi

20,0

BT

5,0

Üriner sistem

3,90

Kolesistografi

2,00

Lomber

1,80

Thorax-fluoroskopisi

1,10

Pelvis

0,83

Mamografi

0,50

Thorax

0,14

Kraniyum

0,10

Diş röntgeni

0,10


Tablo 2: Toplum Üyelerinin Maruz Kaldığı Yıllık Ortalama Radyasyon Miktarı Dünya Ortalaması1
 

Fiziksel Etken

Maruz Kalınan

Ortalama Doz

(mSv/Yıl)

Radon gazı

    1,30

Gamma ışını

      0,46

Kozmik ışınlar

      0,39

Tıbbi ışınlamalar

      0,30

İç radyasyon (potasyum-40 vb.)

      0,23

Radyoaktif serpinti

       0,007

Mesleki çalışma

       0,002

Radyoaktif atıklar

      0,001

Tüketici ürünler

     0,0005

TOPLAM

      2,7 mSv/Yıl

 9- RADYASYONUN ZARARLI ETKİLERİNE DAİR BAZI RESİMLER

Hiroşima’da aşırı radyasyon sonucu gelişen cilt lezyonu.



Hiroşima’da radyasyona bağlı mutasyon örneği.



Hiroşima’da radyasyona bağlı diş harabiyeti.



Hiroşima’da radyasyona bağlı saç dökülmesi.



Hiroşima’da lösemili gençler.



Radyasyona bağlı kalıtsal anomali örnekleri.



Bölgesel radyasyon hasarı örnekleri.



Radyasyona bağlı katarakt örneği.



Radyasyona bağlı saydamlık kaybı (opasite).



Radyasyona bağlı meslek hastalığı örneği.



1 Yusuf Ergün TOGAY. Radyasyon ve Biz TAEK Ankara, 2002 S:12

Yüklə 109,15 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə