Ozen yener vd



Yüklə 144,21 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix06.05.2018
ölçüsü144,21 Kb.
#42342


 

 

ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü  

Sosyal Bilimler Ara tırmaları Dergisi 

Issn: 1309-9302   http://sobiad.odu.edu.tr  

Cilt: 1   Sayı: 2    Aralık  2010 

 

 

DUYU SAL ALAN Ö REN LER NDEN SEVG  VE SEVG  KURAMLARI 

(SEVG YE DA R SÖYLENCELER) 

AFFECTION AND AFFECTIONAL THEORIES OF SENSAT ONAL 

FIELD LEARNING (STATEMENTS ON AFFECTION) 

 

Yener ÖZEN

*

  

Fikret GÜLAÇTI

**

 

 

Özet 

Duyu sal alan üzerine son yirmi yılda büyük çalı malar yapılmaya 

ba landı.  Bunlarda  biride  insanın  üzerinde  en  fazla  konu tu u,  yazdı ı, 

sanatta ve felsefede üzerine en fazla ürün verilen konu olan sevgi. Sevginin, 

e itimle  kazandırılabilecek  bir  özellik  oldu u  söylemi  ve  bunun  üzerine 

yapılan  çalı malar  bu  iddiayı  do rular  niteliktedir.  Bu  çalı manın  amacı, 

duyu sal alanın en önemli kazanımı olan sevgi kavramını ve sevgi üzerine 

olu turulmu   kuramları  tanıtabilmektir.  Ayrıca,  sevgi  ve  a k  ayrımını  ve 

üzerine söylenen akademik betimlemeleri açı a çıkarmaktır.  

Anahtar Kelimeler: Sevgi, Sevgi Kuramları. 

 

Abstract 

In the last two decades, great works on the auditory areas are being 

constructed. In these, most people speak more than one person, written, art 

and  philosophy  on  the  subject  given  his  affection  of  most  products. 

Affection, with education as a feature that can be won on rhetoric and that 

                                                      

*

Yrd. Doç. Dr., Erzincan Üniversitesi E itim Fakültesi, E itim Bilimleri Bölümü, Psikolojik Danı ma ve 



 Rehberlik A.B.D. Ö retim Üyesi, e-posta:yenerozen@gmail.com 

**

 Yrd. Doç. Dr., Erzincan Üniversitesi E itim Fakültesi, E itim Bilimleri Bölümü, Psikolojik Danı ma ve 



 Rehberlik A.B.D. Ö retim Üyesi, e-posta:fgulacti@erzincan.edu.tr 

 



 

- 136 - 


the  study  confirms  this  claim  is  nature.  The  purpose  of  this  study, 

sensational field is the most important achievements built on the concept of 

love and affection is to introduce the theory. In addition, the academic said 

on affection and love and separation is to reveal descriptions. 



Key Words: Affection, Affectional Theories. 

 

 

G R  

nsan,  topografyasında  sevgi  alanı  kadar  az  ara tırılmı   ba ka  bir  alan 

yoktur. Gerçekte  sevginin  oldukça  karma ık  yapılı  bir  olgu  oldu u  kolayca 

görülebilir.  Sınırsız  denilebilecek  çe itlilikte  sevgi  türleri  oldu u  bilinen  bir 

gerçektir.  Bunların  aydınlatılması,  aralarındaki  ili kilerin  ara tırılması  ve  ortaya 

konması,  her  birinin  en  i levsel  olanları  merkeze  alan  bir  sistem  içinde 

konumlandırılmaları  amacına yönelik  bir  çaba,  hedefe  büyük  ölçüde yakla an  bir 

‘sevgi  fenomenolojisi’  kurgulamak  anlamına  gelebilir. Çünkü  sevgiye  konu  olan 

nesneleriyle  ayrımla an  insan  sevgisi,  tanrı  sevgisi,  bilim  sevgisi,  vatan  sevgisi, 

ana-baba  sevgisi,  evlat  sevgisi,  do a  sevgisi,  hayvan  sevgisi  gibi  daha  pek  çok 

sevgi türlerini birbirine ba layan üretken kök ya da gövde, tam da sevgi ediminin 

kendisi olsa gerektir. 

Tüm  çe itleri  bir  sevgi  etkinli i  haline  getiren  bu  temel  ta ıyıcı,  ana 

gövdenin dallarından ayrı olarak incelenmesi pek do ru olmayabilir. Ama tümüyle 

yanlı   olaca ı  da  ku kuludur.  Çünkü  tüm  sevgi  çe itlerinde  ortak  olan  temel 

katman,  sevme  ediminin  kendisidir.  Bu  edim  her  bir  sevgi  türünde  yer  alan  ve 

de i meden  kalan  özdür.  Bu  öz  çerçevesinde  sevilen  eyin  özelliklerine  göre  bir 

takım  ayrımla malar  öteki  sevgi  türlerini  ortaya  çıkarır.  Bu  nedenle  bir  insansal, 

zihinsel edim olarak sevginin ne oldu unun öncelikle açıklanması uygun olabilir. 

 

1. SEVG  

1.1. Sevgi Tanımları 

Freud  sevgiyi  “cinsel  içgüdünün  yansıması  ve  yüceltilmesi”  olarak  ele 

almaktadır.  Freud’a  göre  ya am  içgüdüsü  (Eros),  ölüm  içgüdüsü  (Thanatos)  ve 

libidinal enerji, insan sevgisinin kayna ıdır. Eros içgüdüsünün ba at oldu u ruhsal 

durumlarda,  cinsellik  egemen  olmaya  ba lamakta  ve  a k,  sevgi,  cinsel  doyum, 

temas gereksinmeleri ortaya çıkmaktadır (Freud, 1968:17,35). 

Davranı çı  psikologlara  göre,  insan,  ko ullanmalarıyla  ba lantılı  olarak, 

iyi-kötü,  mantıklı-mantıkdı ı  olabilir.  nsanın  davranı larım  kendi  dı ındaki 

etmenler  belirlemektedir.  nsancı  görü ün  temsilcilerinden  Rogers’a  göre,  insan 

uygun  ko ullar  içinde  ya adı ı  takdirde  dost  ve  yapıcı  e ilimlere  sahiptir.  Adler 

ise,  insanlarla  içtenlikle  ilgilenme  e iliminin  insanın  yapısında  oldu unu 



 

- 137 - 


savunmaktadır.  Olumsuz  ko ullanmalar  ve  yanlı   ö renme,  insanın  do u tan 

getirdi i bu e ilimin etkinlik kazanamamasına neden olur. 



1.2. Sevgi Türleri 

De i ik  sevgi  türleri  tanımlanmaktadır.  nsan  toplumsal  bir  varlıktır  ve 

annenin döl yata ında bulundu u andan itibaren di er insanlarla birlikte ya amak 

durumundadır. Anne sevgisi sevgiye ili kin ya antıların ilkidir. Anne kendisinin bir 

parçası  ve  devamı  olarak  gördü ü  bebe im’  kar ılık  beklemeden  sever  (Fromm, 

1985:54,58). Baba sevgisi güven ve benimsenme gereksinimlerine dayandırılabilir. 

Karde   sevgisi  birlikte  olma  gereksiniminin  bir  ba ka  boyutudur.  Karde   sevgisi 

insanı “e itler arası bir sevgiye” götürür; böylece insan tüm insanları karde  kabul 

edebilir. E  sevgisi ise birlikte olma, cinsel doyum, soyu sürdürme, saygı, ho görü, 

anlayı ,  dayanı ma,  duygusal  doyum  boyutlarında  ele  alınabilir.  nsan  içinde 

ya adı ı  do adaki  di er  tüm  canlılarla  dolaylı  ya  da  do rudan  bir  ili ki  içinde 

bulunmaktadır.  Bu  noktada  insanın  gücünü  ve  yeteneklerin!  tanıması  ve  di er 

varlıklarla dengeli ili kiler kurması gerekmektedir. Tek ve çok tanrılı dinlerde tanrı 

sevgisi  genelde  mutlak  adalet,  güzellik,  bilgelik,  sevecenlik,  ho görü,  mutluluk, 

erdem gibi kabul edilmi tir. Do a üstü bir güç olan Tanrı’ya ula mak ve onunla bir 

olmak  isteyen  insan,  böylece  mutlak  iyili e,  güzelli e,  do ruya,  erdeme, 

mutlulu a,  sevecenli e,  bilgeli e,  ölümsüzlü e,  birli e  eri ecektir  (Sönmez, 

1996:48). 



1.3. Sevginin Belirleyicileri 

1.3.1. Yakınlık 

Yakınlık,  sevginin  en  önemli  belirleyicilerinden  biridir.  Birbirlerinin 

yakınında ya amakta ya da çalı makta olan insanlar, ili ki kurmaya daha elveri li 

durma gelmektedirler.  nsanların “fiziksel ya da i levsel” olarak birbirlerine yakın 

bulunmaları,  birbirleri  ile  dostça  ili kilere  girmelerinde  etkili  görülmektedir. 

Çünkü,  birbirlerine  yakın  insanlar,  birbirlerinden  uzak  olan  insanlara  oranla  daha 

fazla ula ılabilirdirler. insanlar arkada larım da dü manlarım da tanıdıkları insanlar 

arasından  seçmektedirler.  li kiler  olumlu  da  olsa  olumsuz  da  olsa,  kesinlikle 

birbirlerini  “tanıyan”  insanlar  arasında  ya anmaktadır.  nsanların  birbirlerini 

tanıyabilmeleri  de  ancak,  yakınlıkları  (fiziksel  yakınlık  ve  bir  kimseyi  görme 

olasılı ının yüksekli i) ölçüsünde söz konu u olmaktadır. 

 Yakınlık,  ho   olmayan  ve  olumsuz  insanlara  kar ı  sevgiyi 

arttırmamaktadır. Ba kalarına yakın olma, her  zaman onları daha çok sevmemize 

neden olmayabilir.  lk kar ıla tı ında di er ki iye kar ı dü manlık ya da olumsuz 

duygular ya ama durumunda, yakınlı ın sevgiye yol açmayabilir. Yakınlık, sadece, 

insanların  olumlu,  çekici,  arzulanır  insanları  daha  çekici  olarak  algılamaları 

üzerinde etkili olmaktadır. Ço u insanda var olan “algılamada olumluluk e ilimi” 

yakınlı ın çekicili i arttırmasında etkili olabilir(akt: Freedman ve ark., 1993: 183-

186).. 



 

- 138 - 


1.3.2. Ki isel Özellikler 

nsanların sevilmelerinde bazı ki ilik özellikleri etkili olmaktadır.  çtenlik, 

cana yakınlık ve fiziksel çekicilik gibi belirli ki isel özellikler, daha fazla sevgiye 

neden  olmaktadır.  Bu  özellikler,  halo  etkisi  yaratarak,  çekici  insanların  gerçekte 

sahip  olup  olmadıklarına  bakılmaksızın,  bazı  ba ka  olumlu  özelliklere  de 

sahiplermi  gibi algılanmalarına yol açmaktadır. 

Sevgiyi  etkileyen  önemli  bir  özelli in      “cana  yakınlık”  oldu u 

belirtilmektedir.  Cana  yakınlık,  insanların  nesneleri  sevme,  övme,  kabul  etme 

e ilimlerinde kendini göstermektedir. “Sevenler daha fazla sevilir” denencesini test 

etmeye  yönelik  olarak  bir  dizi  deney  yapan,  Folkes  ve  Sears  (1977),  genellikle 

olumlu de erlendirmelerde bulunan ki ilerin, genelde olumsuz tutum belirtenlerden 

daha  çok  sevildiklerin!  ortaya  çıkarmı tır.      “Fiziksel  çekicilik”,  sevgi  ya  da 

çekicili i  etkileyen  güçlü  bir  etmendir.  Di er  ko ullar  e it  oldu unda,  fiziksel 

olarak  çekici  oldu u  dü ünülen  ki iler,  çekici  olmadı ı  dü ünülen  ki ilere  oranla 

daha fazla sevilmektedir (Freedman ve ark., 1993:193). 

1.3.3. Tanı ıklık (A inalık) 

Açıkça olumsuz ki i ya da nesnelerle ilgili durumlar dı ında tanı ıklık daha 

fazla sevgiye yol açmaktadır. Tanıdık  eyler, tanıdık olmayanlardan “daha olumlu” 

algılanmakta ve belirli bir biçimde tanı ıklık iyi olmayı ça rı tırmaktadır. 

Tanı ıklı ın  sevgiyi,  hem  olumlu  (lüks  bir  lokanta)  hem  de  olumsuz 

(dumanlı  bir  cafe)  ortamlarda  arttırdı ı  belirlenmi tir.  Ancak  bununla  birlikte 

“tanı ıklık  sevgiyi  arttırır”  eklindeki  bulguların  sınırlılıkları  da  bulunmaktadır. 

nsanların  birbiriyle  çok  sık  kar ıla maları  “sıkılmaya  ve  doygunlu a”  neden 

olabilir  ve  sevgiyi  azaltabilir.  Tanı ıklı ın  olumlu  ve  nötr  nesnelere  kar ı  sevgiyi 

arttırırken,  olumsuz  nesnelere  kar ı  sevgiyi  arttırmayabilmektedir  (Penrod, 

1982:37). 

1.3.4. Ödüllendiricilik 

Ödüllendiricilik,  sevgiyi  arttırmaktadır.  nsanlar  kendilerini  ödüllendiren 

ya da ödülü ça rı tıran insanları sevmektedirler. Güzel kadınlar, yakı ıklı erkekler, 

nazik ve ince insanlar, arkada  canlısı, içten, güvenilir, cana yakın ki ilerle birlikte 

olmak, bu özelliklere sahip olmayan ki ilerle birlikte olmaktan daha ödüllendirici 

etki  yaratmaktadır.  Birisi  tarafından  ödüllendirildi imizde  ya  da  birisi  ile 

ödüllendirici bir ya antı payla tı ımızda, ödülün ya da ya antının olumlu yönlerini 

o  ki i  ile  ili kilendirmemiz,  o  ki inin bizim  için  olumlu  bir  ki i olmasına  ve  onu 

daha çok sevmememize yol açar. 

En güçlü ve de erli ödüllerden biri sevginin kendisidir.  nsanlar kendilerin! 

sevdiklerinden  emin  oldukları  ki ileri  sevmektedirler.  Kar ımızdaki  insanın  bizi 

sevmesi  bizim  de  onu  sevme  e iliminde  olmamıza  neden  olabilir.  Sevgi  ve 

nefretler her zaman kar ılıklı olmamakla birlikte, insanlarda genellikle kendilerin! 

sevenleri  sevme  yönünde  güçlü  bir  e ilim  vardır.  Bir  ki inin  kendisin!  sevdi ini 




 

- 139 - 


ö renen  bir  insan  için  bu  durum  ödüllendiricidir  ve  “kar ılık”  olarak  bu  ödülü 

veren ki i sevilir. 

Sevgi  kısmen  di er  ki inin  ödüllendiricili inden  kaynaklanmakla  birlikte, 

kısmen de insanın bu tür ödüllere ne kadar gereksinim duydu u ile ilgilidir. Övgü, 

sevgi  ve  deste e  çok  fazla  gereksinim  duyan  bir  ki i,  bu  gereksinimlerin! 

kar ılamı   durumdaki  bir  ba ka  ki iden  daha  fazla  sevmek  e ilimindedir. 

Genellikle kendilerine saygıları dü ük olan ki iler, “kendine saygıyı” destekleyici 

ödüllere  daha  fazla  gereksinim  duymaktadırlar.  Kendine  saygısı  yüksek  birisi, 

kendine  saygı  gereksinimi  büyük  ölçüde  kar ılanmı   oldu u  için,  ba kalarından 

aldıkları  kar ısında  daha  aldırmaz  olacak,  ancak,  kendine  saygısı  dü ük  bir  ki i 

ba kalarının  bu  gereksinimi  doyurması  ya  da  arttırması  ile  ili kili  olarak, 

ba kalarım sevecek ya da sevmeyecektir (Dönmez, 1998:206). 



1.3.5. Bili sel Denge 

nsanlar genellikle kendileri gibi dü ünen ki ilerden olu an bir çevre içinde 

bulunmaktan  ho lanmakta,  dolayısıyla  kendi  dü üncelerine  yakla an  ki ileri 

sevmektedirler.  Bili sel  Denge  Kuramı’na  göre,  insanlar  tutarlılı ı  tercih  etme 

e ilimindedirler.  nsanlar için nesnelerin birbiri ile uyumlu, mantıklı, tutarlı olması 

kadar,  kendi  inanç,  dü ünce,  davranı ,  duygu  ve  tutumlarının  da  tutarlı  olması 

yönünde güçlü e ilimleri bulunmaktadır (Ka ıyçıba ı, 1988:82). 

Birlik ili kilerinin sevgiye etkide bulundu u bir ba ka özelli i de e lerden 

birinin  fiziksel  olarak  çekici  olması  durumunda  di er  e   de  ba kaları  tarafından 

daha olumlu ve çekici olarak algılanmaktadır. 



1.3.6. Benzerlik 

Denge  arama  e iliminin,  sevgi  için  geçerli  olan  temel  sonucu  insanların 

kendilerine  benzer  ba ka  insanları  sevmeleridir.  Bir  insan  balık  avlamaktan 

bo lanması, trenle yolculu u sevmesi ve herhangi bir  eye dü künlü ünü bir ba ka 

insanla payla ıyor olması dı ında, o insan hakkında hiçbir  ey bilmiyor olsa bile , o 

insanı  sevecektir.  Arkada lıklarda,  evlenmelerde,  yalın  sevme  ya  da  sevmeme 

durumlarında,  insanlarda  “kendilerine  benzer”  ba ka  insanları  sevme  e ilimi 

bulunmaktadır.  Bilgisayar  düzenlemesi  sonucunda  insanlar,  benzer  ilgi  ve 

özelliklerinin e le tirilmesi sonucu çıkacakları ki iyi belirlemektedirler. 

Ulusal köken, din, politika, toplumsal sınıf, e itim düzeyi, deri rengi, aydın 

olma,  ya   gibi  özellikler  arkada lık  örüntülerini  etkilemektedir.  Meslek,  zeka 

düzeyi,  belirli  bir  alandaki  yetenek  ya  da  boy,  a ırlık,  fiziksel  atiklik  ve  güç  de 

arkada   seçiminde  etkili  olabilmektedir.  Ki ilik  özellikleri  dı ındaki  hemen  tüm 

boyutlarda,  insanlar  kendilerine  benzer  insanları  sevmek  e ilimindedirler. 

Benzerlik en fazla, büyük kültürel ve demografik özelliklere, tutumlara, ilgilere ve 

geçmi  ya antılara sahip insanlar üzerinde etkilidir (Dönmez, 1998, s.215-220). 

Sonuç  olarak,  iki  ki i  benzer  rolleri  oynadıklarında  sevginin  ba at 

belirleyicisi  benzerliktir.  ki  ki iden  birisinin  di erine  üst  elması  (mesleksel 




 

- 140 - 


ili kilerde  görüldü ü  gibi),  ya  da  farklı  rollere  sahip  olması  durumlarında, 

tamamlayıcılık  önemlidir.  nsanlar,  davranı ları  rollerine  uygun  olan  ba ka 

insanları  sevme  e ilimindedirler,  rolleri  farklı  oldu u  için  davranı ları  benzer 

olmaktan çok, tamamlayıcıdır. Ancak pek çok ili kide, sevginin temel belirleyicisi, 

kültürel nitelikler, sosyo-ekonomik düzey gibi boyutlardaki benzerliklerdir 

 

2. YAKIN  L K LER 

nsanlar yakın ili kiler arama e ilimi içindedirler. Yakın ili ki arayı ı, çok 

erken  ya lardan  itibaren  ba lamakta  ve  ya am  boyunca  devam  etmektedir. 

Yakınlık,  bir  ili ki  içinde  oldu umuz  ki i  olabilmemiz  ve  di er  ki inin  de  bunu 

yapabilmesi  olarak  tanımlanabilir,  “oldu umuz  ki i  olabilmek”  bizim  önemli 

konulan  konu abilmemiz,  bizim  için  duygusal  önemi  olan  konularda  açık  tavır 

alabilmemiz ve bir ili ki içinde kabul ve ho görü sınırlarımızı belirgin bir biçimde 

çizebilmemiz  anlamına  gelmektedir,  “di er  ki inin  de  aynı  eyi  yapmasına  izin 

vermek” onun gerçek dü ünceleri, duyguları ve inançlarıyla duygusal ba ı kurmak, 

onu  de i tirme,  inandırma  ya  da  düzeltme  gere ini  duymamak  demektir  (Lerner, 

1994:10-11). 

Bu  bölümde  yakın  ili kileri,      ili kilerin  ba langıcından  itibaren  nasıl 

geli ti ini,  ki iler  arası  ili kilerde  sevginin  yerini  ve  sevme  tarzlarım  açıklamaya 

çalı an kuramlardan bazılarına yer verilmi tir. 



2.1. Altman ve Taylor’un Toplumsal Giri  Kuramı 

Altman ve Taylor (1973) tarafından geli tirilen bu kuram, hem açık ki iler 

arası  davranı ları  hem  de  onları  izleyen  öznel  iç  duyguları  betimlemektedir. 

Sırda lı a  giri   iki  farklı  boyutta  gerçekle mektedir  :  (1)Geni lik:  Bir  kimsenin 

ya am  ve  ki ili inin  ili kiye  giren  farklı  alanlarının    (i ,  aile,  cinsel  davranı , 

umutlar,  korkular,  parasal  durum,  vb...)  sayı ı  demektir.  (2)  Derinlik:  Ki inin 

varlı ının özüne yakınlık (sırda lık) anlamına gelmektedir. 

Toplumsal  Giri   Kuramı’na  göre,  toplumsal  girme  süreci,  Yüzeysel 

payla ma düzeylerinden, daha derin ve yakın payla ma düzeylerine ilerlemektedir. 

Etkile imler,    belirli  bir  yakınlık  düzeyine  kadar  sürmekte  ve  geni lemektedir. 

Mahrem  alanlara  ve  daha  özel  ya am  düzeylerine  yayılmaktadır.  Giri in  hızı 

zamanla de i mektedir. Özel ya ama sırda lı ın getirip götürdüklerinden fazlasıyla 

etkilenmektedir. 

“Tanıma  A aması”  insanların,  yüzeysel  düzeyde  küçük  bilgi  kırıntıları 

topladıkları ve birbirlerini kısıtlı alanlarda ke fetme ve tanıma çabasında oldukları 

a amadır.  Bu  a amada,  bireyler,  kendilerini  olumlu  biçimde  sunma  ve 

kar ılarındaki ki iyi ele tirmeden kaçınma cabası içindedirler. 

“Tanımaya  Yönelik  Duygusal  Etkile im  A aması”  ki ili in  yüzeysel 

düzeylerin!  içermekle  birlikte,  yeni  alanlara  yayılmakta  ve  daha  bir 



 

- 141 - 


kendili indenlik  ve  teklifsizlik  kazanmaktadır.  Arkada ça,  rahat,  senli  benli  ve 

uyumlu  bir  etkile im  söz  konu u  olmakla  birlikte,  özel  ya amın  orta  düzeylerine 

giri te  bile  ketlenmi   ve  kalıpla mı   tepkiler  üzerine  kurulu  bir  de i im  vardır. 

“Duygusal  de i im  a aması”  yakın  arkada lıkları  ve  romantik  ili kileri  niteleyen 

bir a ama olup, dikkat, çekingenlik, kısıtlılık ö elerine ra men, özel alanlara giri te 

birçok  engel  a ılmı tır,  iki  ki i  artık  birbirlerini  övme  ve  ele tirme  durumlarında 

oldukça özgür davranmaktadırlar. 

“Kararlı De i im A aması” özel ya amın orta düzeylerinde kolay de i im 

ve  payla ımları  içermektedir.  Her  iki  ki i  de  çok  özel  duygu  ve  e yalarının 

payla ılmasına  izin  vermektedir.  nsanların  birbirlerine  kar ı  sevgileri  birbirlerine 

açılmaları  ölçüsünde  artmaktadır.  Ayrıca  insanlar  birbirlerini  ne  kadar  uzun 

zamandır tanıyorlarsa, birbirlerine o kadar çok açılmaktadırlar. Altman ve Taylor’a 

(1973) göre, öncelikle hızı dikkatli bir biçimde ayarlandı ında açılma sevgiye yol 

açacaktır.  Bir  ki i  büyük  ki isel  yakınlık  alanlarına  zamansız  girerse,  kaygı  ve 

savunucu tepkiye neden olacaktır. Bu durumda ki iler arası engeller yükselecek, iki 

ki i arasında yakınlık yerine uzaklı ı arttırıcı etkide bulunacaktır. Bu nedenle çok 

güçlü  ve  çok  hızlı  gelen  birisine  kar ı  tepki  sevmekten  çok  sevmemek  olacaktır. 

Açılmada sevgiyi bir kar ılıklılık kuralı belirlemektedir.  nsanlar kendileri ile aynı 

yakınlık  düzeyinde  açılan  insanları  sevmektedirler.  Kendisi  hakkında, 

kar ısındakinin kendisiyle ilgili olarak açıkladıklarından daha fazla özel ayrıntı   ile 

açılan birisi, özel alana zamansız bir giri le kar ısındakini tehdit etmi  olmaktadır. 

Ancak ki i e er, di er ki iden daha özel bir düzeyde açılmı sa, o zaman kendisin! 

açık vermi  hissetmektedir. 

Altman ve Taylor’a göre gerçek yakınlık, yava  yava  gelmekte, yalnızca 

güven  ve  di er  ki i  ile  uzun  süreli  birliktelik  sonucunda  olu makta,  tehlikeler  ve 

bedeller  ta ımaktadır.  Bu  noktada,  gerçek  yakınlı ın  hafife  alınmaması,  tekelde 

tutulmaması ve saygı ve ilgi ile beslenmesi konularına ayrı bir önem verilmelidir. 

Anlık  yakınlık  ise,  bir  aldatmaca  ya  da  yanılsama  olabilmekte,  insanların 

birbirlerine içten duygularım de il, yüzeysel ve kalıpla mı  duygularım vermeleri 

sonucunda da , ki ilerin (sözde) yakın ili kilerin geçici oldu u yönünde bir dü ünce 

ile özel ili kilere güvensizlik geli tirmelerine neden olabilmektedir. 

li kilerin  geli mesin!  yöneten  kural  ya  da  normlar  insanların  davranı  

biçimlerini ve duygularım tanımlama tarzlarım etkilemektedir. Bir a kın hikayesi, 

bir  bakıma  a kın  zamana  kar ı  mücadelesinin  dramıdır.  Evli  çiftlerin  a k 

ili kilerinin  evrimi  konusunda  yapılan  bir  ara tırmada,  a ka  dayalı  evliliklerle 

ailelerin ayarladı ı evliliklerin geli imi kar ıla tırılmı tır. Ara tırmada, evli çiftler, 

kendini açma dereceleri, huzur duyguları, cinsel etkile imleri gibi çe itli konularda 

görü  bildirmi lerdir. Evlili in ilk yıllarında iki grup arasında fark bulunmamı tır. 

Görücü usulü ile evlenenler, a k evlili i yapanlar kadar heyecan ifade etmi lerdir. 

kinci ve dördüncü yıllar arasında duygusal ifade düzeyi, özellikle görücü usulüyle 

evlenenlerde  olmak  üzere,  büyük  bir  dü ü   göstermektedir.  Evlili in  dokuzuncu 

yılında  iki  grup  birbirine  yakla makta,  ve  kocaların  duygu  ifade  düzeyi, 




 

- 142 - 


ba langıçtakinin  üçte  biri  düzeyine  inmektedir.  A k  ifadelerindeki  bu  dü ü ün 

paralelinde,  kendini  açma  düzeyi,  cinsellik  ve  genel  evlilik  doyumu  da 

azalmaktadır (Blood ve Wolfe, 1965; 231 -232). 

2.2. Schacter’ın Yakınlık  ste im Açıklaması (Affiliation) 

Schacter’ın  ki  Etmen  Kuramı’na  göre  (1959),  herhangi  bir  heyecansal 

ya antı, yo un fizyolojik uyarılma ve uygun bili sel adlandırmadan olu maktadır. 

Schacter,  bir  ö renme  deneyi  gere ince,  deneklerin  yarı ma  elektrik  oku 

verece in!  bildirmi ,  di er  yarı ma  ise  bu  durumdan  söz  etmemi tir.  Deneklere 

deney öncesinde, bir süre beklemeleri gerekti i söylenmi , bu süreyi yalnız ya da 

ba ka  deneklerle  birlikte  geçirme  konusunda  özgür  oldukları  belirtilmi tir.  ok 

beklentisinde  olan  deneklerin,  “ba kaları  ile  birlikte  bekleme  isteklerinin”,  di er 

deneklere  kıyasla  daha  fazla  oldu u  görülmü tür.  Daha  sonra  gerçekle tirilen 

deneyler,  insanların  kötü  yazgılarım  payla amayacakları  ki ilerle  birlikte 

olmaktansa,  yalnız  kalmayı  tercih  ettiklerin!  ortaya  koymu tur.    oktan  korkan 

ki iler,  ba kalarının  da  oktan  korkup  korkmadı ını  ö renmek  ve  kendilerinin 

korkak  olmadıklarım  kanıtlayıcı  destek  bulmak  amacıyla  birlikte  olmayı 

(affiliation) seçmekte; ancak kendileri ile aynı kötü durumu payla mayan ki ilerle 

birlikte  olmak,  onlara  istedikleri  yönde  bir  bilgi  sa layamayaca ı  için,  yalnızlı ı 

tercih etmektedirler. Kuramın öngördü ü insan tipi, “ba ka insanları bilgi kayna ı” 

olarak  de erlendirmektedir.  Bu  kuram,  ili kilerin  ba langıç  a aması  ile  ilgilidir; 

ili kilerin de i ik devrelerin! açıklamaya çalı mamaktadır (akt: Hortaçsu, 1997:31-

32). 

2.3. Walster’m Romantik A k Kuramı (Romantic Love) 

Schacter’ın  ki  faktör  Kuramı’na  göre,  insanlar  duygularım  yorumlarken, 

fiziksel ve sosyal çevre ko ullarından yararlanmaktadırlar. Heyecan hem bedende 

hem  de  dü üncede  olu maktadır.  Genel  fizyolojik  uyarılma,  bir  duygunun 

adlandırılması ile sonuçlanmaktadır. Bu savdan yola çıkan Walster’a göre (1978), 

birey  kendisinde  olu an  fizyolojik  uyarılma  tepkilerini,  bir  fiziksel  etkinlik,  ilaç 

kullanmı   olma  ya  da  kalp  krizi  vb.  bir  durumla  açıklayamadı ında,  e er 

yakınında, a ık olunabilecek model tanımına uygun bir kimse varsa, duygularının 

nedenini  o  kimsede  arayacak  ve  ona  a ık  oldu una  inanacaktır  (Walster  ve 

Berscheid, 1978:159-160). 

Berscheid  ve  Walster’ın  (1978)  dile  getirdikleri  tutkulu  a k  bir  insanı  “içine 

çekme”  (absorption)  olarak  ifade  edilir;  dostça  sevgi  ise,  birlikte  ya ayan  iki 

insanın  birbirlerine  kar ı  hissettikleri  efkat  (affection)  duygusudur  (Kahn,  1984; 

163). 


Fiziksel çekicili e dayanan romantik a k, genellikle çok hızlı ba lamakta, 

tamamen  iddetli duygular içermekte, ancak yo unlu unu çok hızlı tüketmektedir 

(McClahan ve ark, 1989: 434). 

 



 

- 143 - 


2.4. Rubin’in Sevgi ve Ho lanma Ayırımı (Love and Like) 

Rubin’e  göre  iki  birey  arasındaki  özel  bir  psikolojik  süreç  olan  sevgi,  üç 

önemli unsurun kesi me noktasında yer almaktadır (Worchel ve ark., 1988: 369): 

Aldırma-Önem  Verme  (Caring):  Sevilen  ki inin  mutlulu unun  en  az 

kendisininki  kadar  isteme.  Ba lanma  (Attachment):  bir  ba kası  ile  birlikte  olma, 

fiziksel  temasta  bulunma,  onaylanma  ve  korunma  iste i  ve  gereksinimi. 

Mahremiyet (Intimacy): iki ki i arasında yakın ve sırda  ileti imle kendini gösteren 

ba lılık  ya  da  ili ki.  Rubin,  sevgi  (love)  ile  ho lanmanın  (like)  farklı  duygular 

oldu unu belirtmektedir: Sevgi, “ba lılık (attachment),  evkat (affection), aldırma-

önem  verme  (caring)  ve  sırda lık  (intimacy)”  unsurlarım;  ho lanma  ise  “olumlu 

de erlendirme  (positive  evaluation)  ve  benzerlik  (similarity)”  unsurlarım 

içermektedir.  Rubin  (1970),  romantik  a kı  ve  ho lanma  duygusunu  birbirlerinden 

ayırdetmek  için  Sevgi  Ölçe i  (Love  Scale)  ve  Ho lanma  Ölçe i  (Like  Scale) 

geli tirmi tir.  Sevgi  ölçe ini  birbirlerine  kar ı  romantik  sevgi  duyan  çiftlere 

uyguladıktan  sonra,  aynı  çiftlerin  ölçe i  ,  kendi  cinslerinden  arkada ları  ile  ilgili 

olarak da yanıtlamalarım istemi tir. Çiftlerin ve aynı cinsiyetten arkada ların sevgi 

ve ho lanam puan ortalamaları tablo da verilmi tir. 

 

Tablo 1: E lerin ve Arkada ların Sevgi ve Ho lanma Puan Ortalamaları 

                                                                 E in ya da Arkada ın Cinsiyeti 

 

Kadın 



Erkek 

E e duyulan sevgi 

90.57 

90.44 


E ten ho lanma 

89.10 


85.30 

Arkada a duyulan sevgi 

64.79 

54.47 


Arkada tan ho lanma 

80.21 


78.38 

Kaynak: Rubin, Z. Liking and Loving: An Invitation to Social Psychology’den akt: Worchel ve ark., 

(1988). Social Psychology. 4.ed. Chicago: The Dorsey Press., s.369. 

 

Kadın  ve  erkeklerin  sevgilileri  için  doldurdukları  ölçeklerde  hem  sevgi 



hem  ho lanma  düzeylerinin  yüksek  oldu u,  aynı  cinsten  arkada ları  için 

doldurdukları  ölçeklerde  ise  sevgi  düzeyinin  ho lanma  düzeyinden  daha  dü ük 

kaldı ı  belirlenmi tir  Seven  kimselerin  birbirlerini  benzer  olarak  algıladıklarım, 

birbirlerine kar ı ba lılık duygusu ya adıklarım ve gelecekte de birlikte olma iste i 

içinde olduklarım saptamı tır (Worchel ve ark., 1988:369) 

2.5. Davis’in Sevgi ve Dostlu u Kar ıla tırması (Friendship and Love) 

Davis’e  göre  (1985),  bir  dostlukta  ya anan  sevgi,  ki ilerin  birbirlerinden 

ho lanmalarını,  birbirlerini  kabul  etmelerini,  güven,  saygı,  kar ılıklı  yardım, 

inanma,  anlama  ve  kendili indenlik  duygularım  içerir.  Bununla  birlikte  sevgi 




 

- 144 - 


bundan daha fazla bir  eydir.  

Sevgi dostluk ili kisinin içerdi i tüm ö eleri içermekle birlikte iki unsura 

daha  sahiptir:  htiras  (passion)  ve  önem  verme  (caring).  htiras,  sevgililerin 

birbirlerinin  cazibelerine  kapılarak,  ba ka  hiçbir  eye  konsantre  olamamaları 

eklinde  açıklanmaktadır.  Önem  verme  ise,  sevdi ine  en  üst  düzeyde  önem 

vermeyi, onu korumayı ve onun adına mücadele etmeyi içermektedir(Psychology 

Today,1985:22) 

2.6. Lee’nin Sevgi Tarzları Kuramı ( Love Styles) 

Lee  (1974)  ,altı  tip  sevgi  tarzım  dairesel  bir  modelde  sunmu tur  ( ekil). 

Dairenin  tepesinde  romantik  a k  (romantic  love)  yer  alır.  Çekicili in  do asının 

mantıkdı ı  ve  güçlü  bir  erotik  unsur  üzerine  temellendi i  dü ünülmekle  birlikte, 

çekicili in tamamen fiziksel oldu unu ifade etmek, sevilen ki iye önem verme ve 

yo un  paylama  duygularım  içeren  romantik  çekicili in  inkar  edilmesi  anlamına 

gelmemektedir. Bir sonraki tip ba ımlı sevgidir (manic love) ;bu duygu tamamen 

tükenme  noktasında  yo unla madır.  Uyku,  açlık  ve  günlük  yasamdaki  di er  ilgi 

alanları  tutku  ile  yer  de i tirmi tir.  Bu  sevgi  tarzında,  hazzın  doru a  ula ması 

emsalsizdir, ümitsizli in derinli i ise dipsizdir. Sevilen ki i tamamen ku atılmı tır. 

Bu ku atmada önem vermekten çok sahip olma, vermekten çok a ın yapı ma söz 

konusudur.  Bu  tip  sevgi  çılgın  (crazzy)  ya  da  deli  divane  (mad)  a k  olarak  da 

adlandırılır. Bencil a k (egoistic love), kendine tapmayı içeren bir a ktır. Ba ımlı 

a kın  aksine,  burada  sevgili  de il,  ba lı  basma  sevgi  oyunu  saplantılı  bir  tutku 

halinde oynanır. Aslında a kın bu hali, pek çok ili kide ba langıçta ödüllendirilir. 

Dairenin  altında  pragmatik  a k  yer  alır.  Bu  a k,  ki ilerin  kar ılıklı  olarak 

birbirlerini  dikkatlice  iyi  ve  kötü  yönleri  ile  de erlendirmelerini  içerir.  Romantik 

a kın tam kar ıtıdır. Mantıklılı ı, yararcılı ı, seçeneklerin hepsinden haberli olu u 

içerir.  Ko ullar  de i ti inde  ki iler  kararlarım  de i tirebilirler.    Arkada ça  a k 

(companionate  love),  derece  derece  ilerleyen,  uzun  süreli  derin  dostluklar  ve 

sadakat içinde köklenen sevgi tarzıdır; dura an bir yapı ı olan bu a k tipinde, talep 

etmeyen, söz vererek ba lanmayı ve güveni ifade eden davranı lar söz konusudur. 

Verici  sevgi  (alturistic  love)  ise,  gözetme  ve  sevgilinin  gereksinimlerine  duyarlı 

olmayı  içerir.  Bencil  sevginin  tam  ziftidir.  Gerçek  ili kilerde  katı ıksız  bir  sevgi 

tarzı  pek  yaygın  de ildir.  Genellikle  insanlar,  farklı  ili kilerinde  farklı  sevgi 

tarzlarının karı ımlarım benimserler (akt: Broderic, 1988:153-155). 



2.7.  Hendrick  ve  Hendrick’in  Sevgi  Türleri  Kuramı  (A  Theory  and 

Method of Love) 

Hendrick  ve  Hendrick  (1986:85),  Lee’nin  (1976)  sevgi  tarzlanna  kar ılık 

gelen altı faktör belirlemi lerdir: 

Romantik a k (Eros): Fiziksel çekicili e dayanan a ktır. 

A k oyunu (Ludus): Ba layıcılı ı dü ük ve e lencesi ön planda olan kısa 

süreli a k oyunu. 




 

- 145 - 


Dostluk/  arkada lık  sevgisi  (Storge):  htirasa  de il  benzerlik  ve  birbirine 

önem vermeye ve  efkat göstermeye dayanan, zaman içinde geli en sevgi. 

Pratik a k (Pragma): olumlu gelecek vaat edebilece ine inanılan ili kilerde 

e lere duyulan sevgi. 

Ba ımlı a k (Mania): Kıskançlık ve güvensizlik duygularının yo un olarak 

ya andı ı sevgi. 

Verici  Sevgi  (Agape):  kar ısındakini  kusurlarına  ra men  seven,  onun 

iyili ini kendi iyili inden çok dü ünen insanlar arasındaki sevgi. 



2.8. Sternberg’in Üçgen Sevgi Kuramı (A Triangular Model of Love) 

Sternberg’e  göre  (1986),  sevginin  üç  unsuru  vardır:  “Mahremiyet 

(intimacy), ihtiras ve fiziksel sevgi (passion) ve kararlılık- ba ıtlılık’(commitment). 

 

Mahremiyet, iki birey arasındaki sıcaklık ve yakınlık derecesin! ifade eder; 

kar ılıklı  anlayı   ve  ileti imi,  sevilen  ki iye  yardım  etme  iste ini,  sevilen  ki i 

gereksinim duydu u an ona sevgiyle yakla abilmeyi, payla mayı, duygusal açıdan 

destek olmayı, sevilen ki iyi mutlu etmeyi içerir. 

Genellikle cinsel duyguların ve gereksinimlerin ihtirasa e lik etti inden söz 

edilmekle  birlikte,  Sternberg  (1986),  benlik  saygısı,  efkat  görme/  gösterme  ve 

baskınlık gibi ba ka gereksinimlerin de ihtirasa/ fiziksel sevgide etkili olmaktadır. 

Sternberg,  bir  kimseyi  severken  kısa  süreli  kararın  ve  sevginin  süreklili inde  ise 

uzun süreli ba ıtlılı ın bulundu unu belirtir. 

Sternberg’e  göre  (1986),  söz  konu u  üç  unsur,  kalıcılık,  kontrol 

edilebilirlik, dikkat çekicilik, kısa ve uzun süreli ili kilerde önem derecesi, her tür 

sevgi  için  geçerli  olup  olmama  durumu,  psiko-fizyolojik  boyutun  i e  karı ması, 

bilinçli  olma  düzeyi  açısından  farklılık  ta ımaktadır.  Yakınlık,  genellikle  uzun 

süreli  ili kiler  için  önemli;  her  tür  ili ki  için  geçerli  ve  aynı  zamanda  kalıcı  ve 

kontrol  edilebilir  özellikler  ta ıyan  bir  unsur  olarak  belirirken,  ihtiras  unsuru  ise 

kontrol edilemezlik, geçicicilik ve bilinçsizlik özelliklerine sahiptir. Bu üç unsura 

verilen önem, her tip ili kide ve bireyden bireye farklılık ta ımaktadır. 

Sternberg ve Grajek’e göre (1984), sevgiyi olu turan faktörler: 

Bir ba kasını yakından tanıma. 

Dü ünceleri ve bilgileri payla ma. 

Ki isel dü ünce ve duyguları içtenlikle payla ma. 

Bir ba kasından duygusal destek alma ve ona duygusal açıdan destek olma. 

li ki  ilerledikçe  ki isel  açıdan  geli me  ve  sevilen  ki inin  de  ki isel 

geli imine yardımda bulunma. 

Sevilen ki iye yardımda bulunma. 




 

- 146 - 


Bir  ba kasına  gereksinim  duyma  ve  bir  ba kası  tarafından  gereksinim 

duyulan ki i olma. 

li ki içinde  efkat görme ve  efkat gösterme. 

Sternberg’in  Üçgen  Sevgi  Kuramı’ndaki  boyutların,  sevgi  ili kilerinin 

duygusal,  güdüsel  ve  bili sel  unsurlarım  temsil  etti ini  dü ünen  Hasebrauck  ve 

Buhl  (1996),  her  bir  boyutun  sevginin  büyüklü üne  katkıda  bulundu unu 

belirtmektedirler. 

2.9. Levingerve Snoek’un  li ki Düzeyleri Görü ü 

Bu modele göre dört ili ki düzeyi oldu u bulunmaktadır ve ili kiler bu dört 

düzey  arasında  ileriye  ya  da  geriye  do ru  bir  gidi   gösterebilmektedir.  Her 

basamakta farklı çekim etmenlerinin a ırlık kazanması söz konusudur:  

“Sıfır ili ki” (zero contact) düzeyinde, iki ki i birbirini tanımamaktadır. Bu 

iki  bireyin  kar ılıklı  olarak  birbirlerinin  bilincine  varmaları  “kar ılıklı  bilinç” 

(awareness)  durumu,  fiziksel  uzaklı a  /yakınlı a  ba lıdır.  Ki iler  arası  bir  ili ki 

yoktur, ki iler birbirlerinin dı  görünümlerinin farkına varmı lardır. 

“Yüzeysel ili ki” (surface contact) basama ında, ki iler arasında bir ili ki 

vardır ve bu ili kide çe itli etmenler etkili olmaktadır. Ba langıçta, ki ilerin ili ki 

içine  girmeleri  yönünde  etkili  olan  ö e  fiziksel  çekicilik  iken,  ili kide  bulunma 

durumu  arttıkça  ki isel  benzerlik  önem  kazanmaya  ba lamaktadır.  Bu  a amada 

ki iler  için  birbirlerinin  çe itli  ilgi  ve  tutumlarım  ke fetmeye  çalı maları  söz 

konusudur.  Bu  basamakta  -ili ki  derecesi  yüzeysel  olmakla  birlikte-  ya ananlar, 

ili kinin  gelece ini  etkilemektedir.    ki  ki inin  kar ılıklı  olarak  birbirlerine  bakı  

açılan ve bir çift olarak algılamaları, derin ili kilerin geli iminde etkili olmaktadır 

(Levinger, 1974: 101). 

Yüzeysel  temas  basama ında  ya anan  ili kiler,  taraflar  için  ödüllendirici 

oldu unda 

ve 


ilgi 

benzerlikleri 

belirginle ti inde, 

çift 


“kar ılıklı 

ili kiler”(mutuality)  basama ına  geçecektir.  Altman  ve  Taylor’a  göre,  bu 

düzeydeki  ili kiler  ki ilerin  etkile imlerinin  yo unlu u  boyutunda  de i im 

göstermektedir;  ki iler  bazı  ya antı  ve  ki ilik  özelliklerini  birbirleri  ile 

payla maktadırlar.  Gereksinimlerin  ba da ması,  bu  a amada  temel  etmendir. 

Taraflar birbirlerini, giderek daha çok desteklemekte ve kar ılıklı ba lılık duygusu 

ortaya çıkmaktadır. Taraflar birbirleri ile ilgili daha fazla bilgiye sahip olduklarında 

ve her biri açıkladı ı  eyler hakkında di erinin empatisinden ve kabulünden mutlu 

oldu unda,  ili kinin  derinle me  olasılı ı  yükselmektedir.  ki  ki i  “ben”leri 

hakkında  her eyi  ve  en  derin  duygularım  açıklayabildiklerinde,  en  mahrem  ili ki 

düzeyine eri mi  olmaktadırlar (Altman ve Taylor, 1973:136-141). 

2.10. Maslow’un Kuramı’nda Sevgi ve Ait Olma Gereksinimi 

nsan  gereksinimlerini  ilk  defa  bilimsel  bir  bakı la  ele  alıp  inceleyen 

Maslow’a  göre  (1954),  insanın  psikolojik  yapı ı  biyolojik,  kültürel,  toplumsal 



 

- 147 - 


gereksinimler  ve  bu  gereksinimler  arasındaki  etkile imlerin  sonucunda 

olu maktadır.  Maslow’a  göre  (1954),  insanın  gereksinimleri  a amalı  bir  sıra 

izlemektedir.  Temeldeki  fizyolojik  gereksinimler  (açlık,  susuzluk,  cinsellik,  vb). 

giderilmeden, insanın daha üst düzeydeki gereksinimlerinin kar ılanması mümkün 

olamamaktadır.  Fizyolojik  gereksinimler  ve  güven  gereksinimi,  temel 

gereksinimlerdir. Sevgi ve benimsenme gereksinimi üçüncü sırada yer almaktadır. 

Dördüncü  basamaktaki  saygınlık  gereksinimi  ve  be inci  basamakta  ise  kendini 

gerçekle tirme gereksinimi bulunmaktadır. Sevgi ve benimsenme, itibar görme ve 

kendini  gerçekle tirme  gereksinimleri  ikincil  (sosyal)  gereksinimlerdir(Dereli, 

1995, s.156). 

Maslow’a  göre,  insan  aile,  okul,  i   ve  meslek  ya antıları  içinde  ba ka 

insanlarla  birlikte  olmaktadır,  insanları  sevmek  ve  insanlar  tarafından  sevilmek 

iste i  içindedir.  Sevemedi i  ya  da  sevilmedi i  bir  ortamda  ya amak  insana  acı 

verir.  nsan  ya amı  boyunca  sevgi  pe inde  ko ar.  Anla abilece i  ve  sevgi 

duyabilece i  gruplar  içinde  bulunmayı  ve  sorunlarının  çözümünde  bu  gruplardan 

destek görmeyi tercih eder. 



2.11. Fromm’un Sevgi Kuramı ( Art of Love ) 

Fromm’a  göre,  sevgi  sahip  olunacak  bir  ey  de ildir.  Çünkü  sevgi  bir 

nesne de ildir. Soyut bir olgudur. Sevgi üretken bir etkinlik olarak ya anır. Sevgi 

“sahip olma” biçiminde ya andı ında, sevilen ki inin kapatılmasını denetim altında 

tutulmasını içerir. Fromm’a göre pek çok insan sevgi sözcü ünü, sevgisizliklerini 

kapatmak için kullanır. 

Fromm’a  göre  “sevgi,  bir  ba ka  insanın  etkin  biçimde  içine  girmektir. 

Sevgi,  bireyin  kendi  bütünlü ünü,  bireyselli ini  koruyarak  gerçekle tirdi i  bir 

beraberliktir.  Sevgi,  insan  olmanın,  insanca  ya amanın  yolunu  bulma  ve 

uygulamadır.  (Fromm,  1985:17,  38,  39).  nsanın  do asını  temelde  iyi  olarak 

nitelendiren  Fromm,  toplumsal  düzenlemeler  aracılı ı  ile  insanın  do al 

e ilimlerinin  yön  de i tirdi ini  savunmu tur.  nsan  ki ili inde  olu mu   olan  tüm 

yıkıcı  ruhsal  durumlar,  belirli  ko ulların  zorlanması  ile  olu mu tur.  Fromm 

tehlikeli  ruhsal  durumları  “ölüm  sevgisi,  hastalıklı  narkisizm  ve  yakınlar  ile  zina 

saplantısı”;  bu  üç  kötü  durumun  kar ıtı  olan  ruhsal  durumları  da  “ya am  sevgisi, 

insan  sevgisi  ve  ba ımsızlık  iste i”  olarak  sıralamı tır.  Fromm’a  göre  ya am 

sevgisinin  ortaya  çıkmasına  zemin  hazırlayacak  toplumsal  ko ullar  kesinlikle 

“özgürlük, güvenlik ve adalet” içinde gerçekle ebilir. 

 

SONUÇ 

Tüm bu açıklamaların ı ı ında gerçek a kın, kolayca ele geçirilebilecek, ya 

da öyle sık sık rastlanabilir bir olgu olmadı ını görür gibi oluyoruz. Â ık olma, bir 

insanın sahip olabilece i tüm yetenekler arasında yer alan özel bir yetenektir. Tıpkı 

iir yazma yetene i, ya da  arkı söyleme yetene i gibi. Bunun sonucu olan a k da 



 

- 148 - 


gerçek  bir  yaratma,  sanki  bir  sanat  yapıtıdır.  u  halde  a k  sadece  belirli  ruh 

yapısındaki ki ilerin umabilecekleri çok yüce ve süre en bir duygudur: Bu ruhsal 

yapıyı bir kez daha özetlemek istersek,  unları söyleyebiliriz:  

 ık olabilmek için, gözlerimizin genelde açık olması nedeniyle nesnelere 

kar ı gösterilen do al bir ilginin, dikkatin ötesinde insanda, daha köklü, daha geni , 

daha  kapsayıcı,  kendine  özgü  bir  ba langıç  merakının  bulunması  gerekiyor.  Yani 

insana duyulan özel bir merak gibidir. Sözgelimi bilimsel, teknik, turistik meraklar 

gibi,  canlı  bir  meraka  sahip  olmamız  gerekiyor.  E er  böyle  bir  merak  yoksa 

önümüzden  en  de erli  ki iler  de  gelip  geçse  bizde  hiçbir  izlenim 

bırakmayacaklardır.  Bununla  da  bitmiyor;  insanlara  merak  dolu  bakı ımızda  ince 

ayrımları  yapabilme  gücü  de  bulunmak  zorundadır.  Bu  güç  ya  da  yetenek 

sayesinde, ba kaları üzerine bedenlerinde dı a vurulan anlamla birlikte, ruhlarının 

yapısı üzerine de do rudan, aracısız bir bilgi sahibi olabilmenin yolu açılmı  olur. 

Bunun  sonucunda  kendi  ki ili imize  uygun  birisini  ke federek,  belki  de 

a ık  olma  ansını  yakalayabiliriz.  Ne  var  ki  bu  da  yetmiyor.  A kın  süreklili i  ve 

akı ı  için  sevilen  ki ide  yeni  yeni  ince  ayrımları,  onu  ayrıcalıklı  yapan  özel 

nitelikleri bulup çıkarmaya devam etmek gerekiyor. Tüm bu söylenenler gösteriyor 

ki  a kı  ya atmak,  her  eyi  ya atmakta  oldu u  gibi  gerçek  bir  çaba  ve  u ra  

gerektirir. Aslında a k a kı do urur inancı yaygındır ama yine de, bu u ra ın içine 

sevdi imiz ki inin de bizi sevmesi için fazladan bir çaba göstermek eklenirse, bu 

ekilde  a kın  kar ılıklı  kılınması  ya ama  çok  daha  derin  bir  anlam  boyutu 

katacaktır, hiç ku kusuz... 



 

KAYNAKÇA 

ALTMAN,  I.  and  Taylor,  D.A.  (1973).  Social  Penetration:  The  Development  of 



Interpersonal Relationships, NewYork: Holt, Rinehart&Winston. 

ARONSON, E. and Linder, D. (1965). “Gain and Loss of Esteem as Determinants 

of Interpersonal   Attractiveness”, Journal   of   Experimental   Social Psychology

1, 156-171. 

BERSHEID, E. and Walster, E.H. (1978). Interpersonal Attraction, 2.ed. Canada: 

Addison VVesley Publishing Comp.lnc. 

BLOOD,  R.O-,  Wolfe,  D.M.  (1965).  Husbands  and  Wives:The  Dynamics  of 

Married Living, NewYork: The Free Press. 

BRODEIRC, C.B. (1988). Marriage and The Familv, 3.ed. N.J.:Prentice -Hail Inc. 

Englewood Cliffs. 

CRAMER,  D.  (1992).  “Dimensions  of  Romantic  Love  in  British  Female 

Adolescents”, The Journal of Social Psvchology, 133(3). 411-413. 

DAVIS,  K.  E.  (1985,  Feb).  “Near  and  Dear:  Friendship  and  Love  compared”, 




 

- 149 - 


Psychology Todav, 22-30. 

DERELI, T. (1995). Örgütsel Davranı , 3. Baskı,  stanbul Mente  Kitabevi.  

DONMEZ, A. (1998). Sosyal Psikoloji, 3. Baskı, Ankara:  mge Kitabevi. 

FESHBACH, S. and Weiner, B. (1991). Personality, 3.ed. U.S.A.:D.C. Heath and 

Company. 

FREEDMAN, J.L, Sears, D.O. and Carismith, J.M. (1993). Introduction to Social 



Psychology

FREUD, S. (1968). The Ego and Mechanim of Defense, London. 

FOLKES,  V.S.  and  Sears,  D.O.  (1977).  “Are  Likers  liked  best?”,  Journal  of 

Experimental Social Psychology, 13. 

FRIEDMAN,  H.  (1976).  “Effects  of  Self-Esteem  and  Expected  Durationof 

Interaction on Liking for a Highly Rewarding Partner”, Journal of Personality and 

Social Psychology, 33(6). 686-690. 

FROMM, E. (1985). Sevme Sanatı,  stanbul: Say Da ıtım Ltd. irketi. 

HASSEBROUCK,  M  and  Buhl,  T.  (1996).  “Three  Dimensional  Love”,  The 

Journal of social Psvchology, 136(1)121-122. 

HEIDER,  F.  (1958).  The  Psychology  of  Interpersonal  Relations,  NewYork: 

VViley. 

HENDRICK,  C.,  and  Hendrick,  S.  (1986).  “A  Theory  and  Method  of  Love”, 



Journal of Personalitv and Social Psychology, 50, 392-402. 

HORTACSU, N. (1997).  nsan  li kileri, 2.Baskı. Ankara:  mge Kitabevi. 

KAHN, A.S.(1984).Social Psychology,  U.S.A: Wm.C.Brown Publishers. 

KA ITÇIBA I,  Çi dem  (1977).  nsanlar  ve  nsanlar.  Sosyal  Psikolojiye  Giri



Cem Ofset Yayınları. 

LERNER,  H.G.(1994).  Dans  Eden  Benlikler,  (Çev.:  S.  Bilgen),  Ankara:  mge 

Kitabevi. 

LIEBERT,  R.M.,  and  Spiegler,  M.  D.  (1990).  Personalitv  :  Strategies  and 

Theories, U.S.A.: Wadsworth, Inc. 

PENROD, Steven (1982). Social Psychology



Prentice Hall, Englewood Cliff, New 

Jersey. 


MASLOW, A.H. (1954). Motivation and Personalitv, Harper. 

McCLANAHAN, K.K, Gold, J.A., Lenney, E. (1989). “Infatuation and Attraction 

to  a  Dissimilar  Other:  Why  is  Love  Blind?”,  The  Journal  of  Social  Psychology

130(4), 433-445. 



Yüklə 144,21 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə