Nörovasküler Cerrahi Öğretim ve Eğitim Grubu beyin anevrizmalari hasta Bilgilendirme Formu



Yüklə 77,33 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix10.11.2017
ölçüsü77,33 Kb.
#9497


Nörovasküler  Cerrahi Öğretim ve Eğitim Grubu

BEYİN ANEVRİZMALARI 

          

Hasta Bilgilendirme Formu 


2

                   



   

Nörovasküler  Cerrahi Öğretim ve Eğitim Grubu

BEY

İ

N

ANEVR

İ

ZMALARI

Hasta Bilgilendirme  Formu


3

Beyin Anevrizması Nedir?

Anevrizma, beyindeki atardamar duvarının zayıflaması sonucu ortaya çıkan bir balonlaşma 

olup sıklıkla damarların çatallanma bölgelerinde görülür. Bu balon-

laşan yapı normal damara göre daha dayanaksızdır ve bazı koşullar 

altında yırtılıp beyin içine kanamaya yol açarak yaşamı tehlikeye so-

kabilir. Anevrizmalar doğuştan damarın gelişme bozukluğuna bağlı 

olabileceği  gibi  yüksek  tansiyon,  damar  sertliği  (ateroskleroz),  en-

feksiyonlar  (damarın  iltihaplanması)  veya  kafa  travması  sonrası  da 

gelişebilir. Anevrizmalar çoğunlukla beynin tabanında yerleşir ve bu-

radaki beyin-omurilik sıvısı içinde kanamaya neden olurlar. Anevrizmaların yıllık kanama riski yak-

laşık %1’dir.

Anevrizma Tipleri

Sakküler (kese biçimli) anevrizmalar : En sık görülen anevrizma tipi olup beynin tabanın-

da  büyük  damarların  çatallanma  bölgelerinde  oluşur.  Bu  çatallanma  noktalarında  damar  duvarı 

daha fazla basınca maruz kalmaktadır. Bu sabit basınç zamanla damar duvarında oluşturduğu ha-

sar sonucu balonlaşmaya neden olabilir. Sakküler anevrizmalar yıllar içerisinde gelişir ve bundan 

dolayı anevrizmanın yırtılma riski yaşla birlikte artar. Anevrizmanın bu şekildeki gelişmesini eski-

den araçlarda kullanılan tekerlek iç lastiklerinde görülen balonlaşmaya benzetebiliriz. İleri yaşlarda 

damar yapısının bozulması sonucu damar duvarının esnekliğini kaybetmesi de anevrizma oluşma-

sında diğer önemli bir nedendir.



Fuziform (iğ biçimli) anevrizmalar: Bu anevrizma da-

marın  uzunca  bir  bölümünü  içeren  iğ  şeklinde  bir  ge-

nişleme olarak görülür . Bu tip anevrizmalar da yırtılarak 

kanayabilir, ileri derecede genişleyip çevresindeki beyin 

dokusunda  baskıya  yol  açarak  veya  içinde  pıhtılaşma 

gelişip buradan ayrılabilen kalıntıların normal beyin da-

marlarında  tıkanmaya  (emboli)  neden  olması  ile  inme 

benzeri yakınmalar oluşturabilir.



Mikotik  (iltihap  sonucu  gelişen)  anevrizmalar:  Nadir  olup  damarın  mikrobik  hastalığı 


4

sonucu  gelişir.  Genellikle  kese  biçimlidirler.  İltihap  damar  duvarında  hasara  neden  olur  böylece 

duvar zayıflaması sonucu anevrizma oluşumu ve bunun yırtılma riski artar. Sıklıkla subakut bakteri-

yel endokarditin (toplumumuzda ‘kalp romatizması’ olarak bilinir) bir komplikasyonudur.



Travmatik (kaza sonucu gelişen) anevrizmalar: Beyin kan damarlarında kaza sonrasında 

gelişen anevrizma  türüdür.  Travma bölgesinde  hasar  gören  damar duvarı  zayıflar ve  sonrasında 

yırtılabilir.

Toplumdaki Yaygınlığı ve Sıklığı

Beyin anevrizmasına bağlı gelişen beyin kanaması sıklığı bir yılda 100.000 kişide 10-15 civa-

rındadır. Ülkemizde her yıl ortalama 10.000 kişinin anevrizmaya bağlı beyin kanaması riski taşıdığı 

kabul edilebilir. Bu hastaların yaklaşık 1/3’ü herhangi bir sağlık kuruluşuna başvuramadan kaybe-

dilmektedir. Bir sağlık kuruluşuna başvurabilen kanamış hastalarda da ölüm oranı %25-40 arasın-

dadır.  Dolayısıyla  anevrizması  kanamış  hastaların  yarıya  yakını  kaybedilmektedir.  Burada  önemli 

bir nokta henüz kanamamış olan ancak hastayı yine de risk altında bırakan beyin anevrizmalarının 

erken teşhis edilmesi ve tedaviye yönlendirilmesidir.

Anevrizma her yaş grubunda görülebilir ancak 25 ve yukarı yaşlarda sıklık giderek artmak-

tadır. Yaygınlığı en sık olarak 50-60 yaş arasındadır ve kadınlarda erkeklerden 3 kat daha fazla gö-

rülmektedir.  Ailede  anevrizma  hikâyesi  olması  diğer  aile  bireylerinde  anevrizma  bulunma  riskini 

arttırmaktadır. Bir kişide aynı anda birden çok sayıda anevrizma bulunması  bu riski daha da artır-

maktadır.

Anevrizmanın oluş nedeni tam olarak bilinmese de birçok faktörün gelişiminde rolü olduğu 

bilinmektedir: 1) Hipertansiyon (yüksek kan basıncı); 2) Sigara içilmesi/nikotin kullanımı; 3) Şeker 

hastalığı; 4) Aşırı alkol  tüketimi; 5) Doğuştan  gelen (genetik)  yatkınlık;  6) Kan  damarlarına hasar 

(özellikle damar sertliği) veya travma ve 7) Bazı enfeksiyonlar.

Belirtiler/Uyarıcı İşaretler

Anevrizma yırtılması/kanaması olan hastalarda bazı uyarıcı işaretler görülebilir:

Herhangi bir bölgede ısrar eden baş ağrısı

Bulantı ve kusma




5

Ensede sertlik (kişi başını kolay eğemez)

Bulanık veya çift görme

Işığa karşı hassasiyet (fotofobi)

His kusurları

Kanamamış  anevrizması  olan  kişilerin  çoğunda  hiçbir  belirti  görülmeyebilir.  Az  bir  hasta 

grubunda aşağıdaki belirtilerin bazıları veya tümü görülebilir:

Göz sinirlerinde felçler (göz kapağının düşmesi, gözü rahatça hareket ettirememe gibi)

Tek taraflı genişlemiş göz bebeği

Çift görme, gözün arkası veya üstünde ağrı

Bir bölgede ısrar eden baş ağrısı

İlerleyen halsizlik ve uyuşukluk



Riskler ve Komplikasyonlar

Anevrizmalar  yırtıldığında  sıklıkla  subaraknoid  (beyin  ve  beyin  ince  zarı  arasına)  kanama 

(SAK) gelişir. Damardan subaraknoid mesafeye yüksek basınç ile geçen kan burada birikerek bey-

ne  bası  oluşturabilir,  kanama  beynin  içine de olabilir;  kan  elemanları  aynı  zamanda daha  düşük 

basınca  sahip  omurilik  çevresine  de  ulaşabilir. 

Anevrizmadan olan kanama bazen sızma şeklinde 

de  olabilir;  bu  durumda  sızma  noktasında  küçük 

bir  pıhtı  oluşup  kanamayı  durdurabilir  ve  hasta 

yaşayabilir. Ancak pıhtının yol açtığı bu süreç tek-

rar kanama riskini önlemez; her ek kanamada ya-

şam  daha  fazla  tehlikeye  girer  ve  hayatta  kalma 

ihtimali  azalır.  Kendiliğinden  (spontane)  gelişen 

SAK’ların çoğunun nedeni anevrizmalardır.

Anevrizmanın 

yerinin, 

büyüklüğünün 

ve 

konfigürasyonunun tam olarak saptanması tedavisi  ve dolayısı ile yeniden kanamanın önlenme-



sinde kritik bir noktadır. Bir kanama sonrası tekrar kanama ihtimali ilk 14 gün için %20 civarında-


6

dır.  Yukarıda  bahsedildiği  gibi  anevrizma  kanaması  %50’lere  varan  oranlarda  ölümcül  seyreder. 

Ayrıca yaşayan hastalarda ise %25 oranında kalıcı nörolojik bozukluklara neden olur. Aklî fonksi-

yonlar yanında tüm vücut fonksiyonlarında da bozulma (örneğin kısmi felç) ortaya çıkabilir. Daha 

ciddi durumlarda ise kanama beyin hücrelerinde ağır hasara yol açabilir ve hastayı komaya sokabi-

lir. 


Anevrizma büyük ise kanamadan da çevre beyin dokusunda baskıya yol açarak zarar vere-

bilir. Ayrıca büyük anevrizmalar içinde pıhtı gelişebilir ve içinden kopan parçalar çok sayıda inme-

ye sebebiyet verebilir.

Beyin çevresine sızan kan damarlarda da-

ralmaya  (vazospazm)  yol  açabilir.  Bu  du-

rum beyin dokusuna gelen kan akımında 

azalmaya  ve  dolayısıyla  inmeye  neden 

olabilir.  Vazospazm  genelde  kanamadan 

5-8  gün  sonra  gelişir.  Tedavisi  oldukça 

zordur, hastanın yaşamını tehlikeye soka-

bilir.

Kanamış bir anevrizmadan sızan kan be-



yin-omurilik sıvısı (BOS) dolaşımını engelleyerek hidrosefali (beyinde aşırı sıvı birikmesi) dediğimiz 

tabloya neden olabilir. Bu durumda beyinde ventrikül dediğimiz boşluklarda aşırı sıvı birikerek ka-

fa içi basıncının artmasına neden olabilir. Bu sıvı artışını engellemek için bu boşluklara dren yerleş-

tirilerek biriken sıvı ve sızan kan dışarı alınmalıdır.

Anevrizma kanaması beyin ödemi veya şişmesine de neden olabilir. Bu durum beyin fonksi-

yonlarını etkileyerek çok ciddi problemlere yol açar. Beyin dokusunun şişmesi ve basıncının artma-

sı beyin dokusuna zarar verir. Beyin ödemi kan damarlarında bası oluşturarak beyne kan gitmesini 

yavaşlatabilir.



Tanı Yöntemleri

Ülkemizdeki yürülükte olan tıbbi yönetmeliklere göre beyin anevrizmalı hastalar ancak be-

yin ve sinir cerrahlarının (nöroşirürjiyenlerin) kontrolünde hastanelere yatabilmektedirler. Kanamış 

beyin anevrizmalı hastanın tanısı muayene ile doğrulukla saptanabilir, ancak tanının kesinleşmesi 




7

için ek testlere gereksinim vardır. Bu konuda hekime hastalık öyküsü iyi anlatılmalıdır (geçmişteki 

tüm ilgili rahatsızlıklar bildirilmelidir). Böyle bir hastada ilave başka anevrizmaların da bulunma ih-

timali olduğundan doğru tanısal testler kullanılması yaşamsal bir konudur. Hekim tanıya ulaşmak 

amacıyla doğru test için doğru bilgiye ihtiyaç duyar.

Beyin Anjiyografisi: Bu test anevrizmaların tespitinde en geçerli yöntemdir. Testin yapıl-

ması için hastanın kan tablosunun bilinmesi gereklidir; kanamaya eğilimi olan hastada bu test ya-

pılamaz. Anjiyografi genelde radyoloji bölümünce uygulanır, ancak yeni yönetmelikle nöroloji ve 

beyin-sinir  cerrahisi  bölümleri  de  bu  uygulamayı  yapmaya  başlamışlardır.  İşlem  sırasında  bazen 

ilaçla hafif bir sakinleştirmeye ihtiyaç duyulsa da genelde hasta uyanık halde iken yapılabilir. 

Hasta tetkik masasında yatarken anjiyografiyi çekecek kişi 

kasıktan ince bir iğne ile atar damara girer. Sonrasında küçük bir 

plastik tüp (kateter) damar içerisine yerleştirilir. Röntgen ışınları 

altında kateterin geçişi görüntülenir ve dört ana beyin damarının 

bulunduğu baş-boyun bölgesine kadar ilerlenir. Bu işlem sırasın-

da ağrı olmaz. Her bir beyin atar damarına görüntülenebilen da-

mar içi boya ayrı olarak verilir ve bu sırada röntgen görüntüleri 

alınır.  Bu  uygulama  damarların  net  olarak  görülmesini  sağlar. 

Anjiyografi görüntüleri alındıktan sonra kateter çıkartılır ve çıka-

rılan bölgeye kan sızıntısı olmaması için baskılı pansuman uygu-

lanır. Bir müddet gözlem sonrasında hasta yatağına gönderilir.  Hasta işlem sırasında kateterin ge-

çişini  hissetmez  ancak  kullanılan  boya  maddesinin 

verilmesi  sırasında  başın  bir  tarafında  belli  belirsiz 

bir  his  oluşabilir  veya  geçici  yıldız  uçuşması  veya 

boyun  kramplarına  neden  olabilir.  Anjiyografi  işle-

mi,  kişinin  yaşamını  riske  sokabilen  beyin  anevriz-

malarının  tespitinde  duyarlı  ve  spesifik  olmasına 

karşın  sonuçta  hasta  için  müdahaleci  (invazif)  bir 

girişim olup düşük oranlarda da olsa damar duvarı-

na hasar, inme ve kullanılan boyaya karşı alerjik reaksiyon riski vardır.



8

Bilgisayarlı Tomografi-Anjiyografi (BTA): Daha yeni 

bir teknoloji olup hastanın kolundaki bir toplardamar-

dan boya maddesinin verilmesi ile konvansiyonel anji-

yografiye benzer görüntüler alınır. İşleme ait risk kon-

vansiyonel anjiyografide de anlatılan boyar maddenin 

yol  açabileceği  alerji  ve  böbreklerde  oluşturabileceği 

potansiyel  hasardır.  Bu  yöntemde  önemli  bir  avantaj 

hastayı anjiyografi ünitesine nakletmeye gerek duyul-

maması ve ek personele ihtiyaç olmamasıdır. Sadece bir dakikadan daha az bir sürede çekim işle-

mi tamamlanır ve inme riski taşımaz.



Manyetik  Rezonans  Görüntüleme  (MRG):  Man-

yetik  alan  ve  bilgisayar  teknolojisi  kullanarak  vücuda  ait 

organların  üç  boyutlu  görüntülerini  sağlayan  bir  tanısal 

testtir. Beyin anatomisinin net görüntülerini sağlar. Beyin 

MRG’si önceden var olan küçük inmelere ait bulguları da 

gösterebilir. Hastaya zararı olmayan bir testtir ancak ciha-

zın içi dar olduğundan  bazı kişiler kapalı yerde bulunma 

korkusu  (klostrofobi)  yaşayabilir.  Ayrıca  manyetik  alana 

girmesi sakıncalı olanlar kişilerde (koroner stendi veya vü-

cudunda manyetik protezi olanlar gibi) problemlerle karşılaşılabilmektedir.Manyetik Rezonans 



Anjiyografi (MRA): MR görüntüleme cihazı ile yapılabilen 

ve  hastaya  zararı  olmayan  bir  testtir.  Manyetik  görüntüler 

bir  bilgisayar tarafından  analiz  edilerek baş  ve  boyun  böl-

gesinin damarları görüntülenir. MRA gerçek kan damarları-

nı  gösterir  ve  tıkanmış,  dar  olan  damarlar ve  anevrizmalar 

hakkında net bir bilgi sağlayabilir.




9

Tedavi Seçenekleri

Günümüzde anevrizma tanısı almış hastalar için üç önemli tedavi seçeneği mevcuttur:

Gözlem ve/veya cerrahi olmayan tedavi (yalnızca takip)

Cerrahi tedavi ve anevrizmanın kapatılması (kliplenmesi)

Damar içi (endovasküler) tedavi ile stentleme ve/veya tıkama

Tüm hastalıklarda olduğu gibi bir anevrizmanın tedavisine hasta ve hekim birlikte karar ver-

melidir. Eğer durum acilse veya hastanın şuuru anevrizma kanaması sonucu kapanmış ise, bu karar 

hastanın en yakını olan akrabası(ları) ile birlikte verilmelidir. Tedavi eden hekim her bir seçeneğin 

risk ve yararlarını hasta (veya yakınları) ile tartışmalıdır. Hastanın durumuna göre hekim tarafından 

bu seçeneklerden en uygunu hastaya önerilmelidir.

Karmaşık ve uygunsuz yapıdaki anevrizmalarda cerrahi ve damar içi tedavinin her ikisinin 

birlikte uygulanması gerekebilir. Nöroşirürjiyen ve damar içi tedavi uzmanları ile hasta veya yakın-

ları en iyi tedavi seçeneğini tartışıp belirleyebilir.

Günümüzde anevrizma tedavisindeki en iyi yöntem halen tartışılmalı bir konudur ancak te-

davinin en kısa zamanda gerçekleştirilmesinin gerektiği de unutulmamalıdır. Cerrahi riskler anev-

rizmanın kanamış olup olmadığıyla da ilişkilidir. Anevrizmanın büyüklüğü, yerleşim yeri ve hasta-

nın yaşı ile genel durumunun da tedavinin başarısında diğer önemli faktörlerdir.

Gözlem ve/veya Cerrahi Olmayan Tedavi 

Anevrizma küçük ve bulunduğu yer açısından daha az büyüme ve kanama riski taşıyorsa 

yalnızca takip iyi bir seçenek olabilir. Bu hastaların izleminde tanısal testlerin tekrarlanması gerek-

mektedir. Bu kişilerde yıllık kanama riski az da olsa devam eder.

Kanamamış anevrizmalı hastalara ilave olarak ilaç tedavisi verilebilir. Takipte olan hastalar 

sigara kullanımını bırakmalı ve kan basıncını kontrol altına almalıdır. Bu faktörler anevrizma oluşu-

munda, büyümesinde ve/veya kanamasında önemlidir. Yüksek kan basıncı önemli bir yakınma ise 

antihipertansif tedavi ve/veya diyet, egzersiz programı kan basıncını azaltabilir. Düzenli aralıklarla 

radyolojik inceleme (beyin  anjiyografisi, MRA  veya BTA) anevrizma boyutundaki  değişiklikleri ve 



10

büyümesini gösterir. Kanamamış anevrizmalı kişilerde aşağıdaki faktörlerin iyice irdelenip sorgu-

lanması sonrası takip planlanmalıdır:

Boyut ve yerleşim yeri

Yaş ve hastanın sağlık durumu

Aile hikâyesi

Tedavi riskleri

Cerrahi Tedavi ve Klipleme (Mandalla Kapatma)

Açık cerrahi tedavi anevrizmalı hastalara uzun bir zamandan beri uygulanan ve halen altın 

standart  olan  bir  girişimdir.  Bu  ameliyat  anevrizmayı  kapatmak  için  gerçekleştirilen  bir  ameliyat 

olup genel anestezi altında kafatasında küçük bir pencere açılarak ile yapılır. Kemik ameliyat biti-

minde  tekrar  yerine  yerleştirilir. 

Anevrizma  çevre  beyin  dokusun-

dan ve damarlardan sıyrılır ve ge-

nelde  titanyumdan  yapılan  küçük 

metal bir klip (bir tür küçük metal 

mandal) ile boynu kapatılır. Anev-

rizmanın  köken  aldığı  damarda 

normal  kan  akımının  devam  et-

mesi sağlanır. Ameliyat sırasında çeşitli tekniklerle  mandalın  anevrizma boynunu  tam olarak ka-

pattığı ve diğer kan damarlarında akımın normal olarak devam ettiği kontrol edilebilir. Klipler kalı-

cıdır, yerinde bırakılır ve bu durum vücuda herhangi bir zarar vermez. Bu ameliyatı geçiren kişilere 

MR çekilebilir. Normal koşullarda anevrizma cerrahisinden sonra hasta hastanede 3 ile 5 gün sü-

reyle yatar ve sonrasında 3-4 hafta ev istirahatı uygundur. Kanamış anevrizmalar için hastanede 

kalma süresi 7 veya daha fazla gün olmaktadır. Anevrizma cerrahi olarak kapatıldıktan sonra takip 

anjiyografisi cerrahiden 5 yıl sonra gerekebilir.

Cerrahi Tedavi ve Kliplemenin Avantaj ve Dezavantajları

Kliplemenin  avantajları;  tedavi  sıklıkla  kalıcıdır  aynı  anevrizmaya  tekrar  ameliyat  gerektir-

mez, anevrizma doğrudan görülür (karmaşık yapıda olan anevrizmalar için bu durum önemlidir), 



11

klip  uygulaması  sonrası  anevrizma  söndürülebilir  ve  anevrizmanın  beyin  dokusuna  yaptığı  bası 

cerrahi olarak kaldırılabilir ve cerrahi sırasında başka anevrizma(lar) varsa doğrudan görülüp teda-

vi edilebilir. Kanamış olanlarda cerrahi sırasında anevrizma çevresi ve beyin dokusundaki kan ele-

manları,  pıhtılar  temizlenebilir; bu  temizleme bazı  hastaların  çabuk  iyileşmesinde  önem  taşır.  Ek 

olarak cerrahi sırasında kraniektomi (kafatasından bir miktar kemik çıkarma işlemi) ile kafatasının 

bir kısmı alınabilir ve hastaların kötüleşmesine yol açabilen kafa içi basınç artışı (beyin ödemi gibi) 

önlenebilir.

Cerrahinin dezavantajları; invazif (müdahaleci) bir girişimdir, kafatasının açılması gerekir ve 

buna bağlı komplikasyonlar gelişebilir. Klip uygulaması sırasında çevredeki yapılar ve önemli da-

marlara hasar verilebilir.

Damar İçi Tedavi -Tıkama

Damar içi tedavi son 15 yılda geliştirilmiş bir yöntemdir; kardiyologların kalp veya vücudun 

büyük damarlarındaki tıkalı damarları açma işlemlerine benzerlik göstermektedir. Özellikle son 5 

yılda cerrahi klip uygulamasına kabul edilebilir bir alternatif olarak gündeme gelmiştir. Yüksek cer-

rahi riske sahip olan ve kötü nörolojik tablodaki hastalarda veya baziler arter (beyin sapını ve derin 

beyin bölgelerini besleyen büyük beyin atar da-

marı) gibi zor yerleşimli bazı anevrizmalarda da-

mar içi tedavi uygun bir seçenek olabilir.

Yakın zamanda yapılan bir çalışmada klip uygu-

laması ve damar içi tedavinin her ikisine de uy-

gun olan kanamış anevrizmalarda eğer damar içi 

tıkama  uygulanırsa  en  azından  erken  dönemde 

daha  iyi  sonuçlar  elde  edildiği  saptanmıştır 

(ölüm veya sekelli kalma oranı 1 yılda tıkama yapılanlarda %23.5, cerrahi klipleme yapılanlarda %

30 olarak bulunmuştur).

Damar içi tıkama yöntemi genel anestezi veya sedasyon altında yapılabilir. Atar damar sis-

temine kasıktaki büyük bir damardan ulaşılır (uyluktaki femoral arter). Artere bir iğne yerleştirilir. 

Küçük bir kateter ile ilerlenerek röntgen ışınlarının kılavuzluğunda beyini besleyen dört ana dama-




12

ra  ulaşılır.  Bunun  içerisinden  daha  küçük  bir 

kateter  (mikrokateter)  ile  anevrizmaya  ulaşılır. 

Anevrizma içerisinde katetere pozisyon verile-

rek ince bir tel veya diğer adıyla koil anevriz-

ma  içerisine  yerleştirilir  .Bükülebilir  platinden 

yapılan bu koil bulunduğu anevrizmanın şekli-

ni alır. Ek koiller gönderilerek anevrizma iç ke-

siminden  doldurulur  ve kan  akımının  anevriz-

ma içerisine geçişi engellenir. Anevrizma içeri-

sinde  pıhtı  oluşur  ve  uzun  dönemde  ise  yeni 

gelişen dokuların anevrizma tabanında koillerin tabanını doldurması ve tam bir iyileşme beklenir. 

Balon yardımı ile koil yerleştirilmesi diğer bir yöntemdir; burada işlem sırasında bir diğer kateter 

yardımı ile bir balon damar içinde anevrizmanın boyun kısmında şişirilerek koillerin damara kaç-

ması engellenir ve anevrizma içinde durması sağlanır. Benzer bir biçimde stent yardımı ile koil yer-

leştirilmesi sırasında ise küçük esnek bir silindirik kafes kullanılır ve bu koilleme için iskele vazifesi 

görür. Yukarıda tarif edilen stent veya balon yönteminin her ikisi de geniş tabanlı karmaşık anev-

rizmalarda tedavi seçeneği olarak kullanılabilir.



Damar İçi Tedavi-Koillemenin Avantaj ve Dezavantajları    

Damar içi tedavinin avantajları; öncelikle minimal invaziftir (müdahaleye bağlı yan etkisi az-

dır), kafatasını açmayı gerektirmez ve işlem sonrası erken dönem komplikasyonu daha azdır. Ka-

namamış anevrizmalı hastalar bir iki gün içerisinde evlerine gönderilebilir ve bir iki hafta içerisinde 

işlerine dönebilirler.

Koillemenin dezavantajları; anevrizmanın erken dönemde kapanma ihtimalinin daha düşük-

tür ve daha yüksek ihtimalle nüks görülür. Bu nedenle ek bir girişim daha gerekebilir ve tam teda-

vi için daha uzun süre takip gerekebilir.



İyileşme ve Takip

İyileşme  hastadan  hastaya  değişmekle  birlikte  anevrizma  tipi,  yerleşim  yeri,  kanama  olup 

olmadığı, tedavi tipi ve hastanın genel durumu önemli faktörler arasında yer almaktadır. Beyin ka-

naması geçirmiş olanlarda nörolojik kayıplar daha çok ve belirgin olup bu hastalar daha uzun iyi-




13

leşme süresi gerektirmektedir. Her hastada kendine özel bulgular görülse de cerrahi sonrası görü-

lebilecek bazı yan etkiler aşağıda sıralanmıştır:

Baş ağrıları

Uyuşukluk ve yorgunluk

Operasyon yerinde ağrı

Çene ağrısı

Başından saat tıklaması şeklinde ses gelmesi

Görsel bozukluklar

Kısmi veya tam körlük

Görme alanı kayıpları

İnce motor hareket bozuklukları

Duygusal problemler

Depresyon

Kavramsal güçlükler

Konuşma problemleri

Algısal problemler

Davranış değişiklikleri

Denge ve koordinasyon bozuklukları

Konsantrasyon güçlükleri

Kısa dönemli hafıza problemleri

İnme hastalarında olduğu gibi anevrizma tedavisinde de iyileşme ve rehabilitasyon dönemi 

önemli  bir  yer  tutar. Bazı olgularda  anevrizma kanadığında  veya  tedavi edildiği sırada  kaybolan 

fonksiyonlar hasar görmeyen beyin alanları tarafından üstlenilebilmektedir. Rehabilitasyonda fizik 

tedavi, konuşma terapisi ve mesleksel eğitim gibi alanlarda uygulamalar yapılabilir.



14

Tarama Testleri

Bir kişide anevrizma tespit edildiğinde diğer aile bireyleri için tarama yapılmasının gerekip 

gerekmediği henüz kanıtlanmamıştır. Ancak birden fazla kardeşte anevrizma tespiti halinde veya 

ailenin bir bireyinde çok sayıda anevrizma tespit edildiğinde, ailenin diğer bireylerine tarama öne-

rilebilir.

Anevrizma Tedavisinde Nöroşirürjiyenin Rolü

Nöroşirürjiyenler anevrizma, inme, karotid arter stenozu (şah damarı daralması) ve vasküler 

malformasyonları (beyinde yer alan damar yumakları ve benzeri bozukluklar) da içeren beyin da-

mar hastalıklarından yakınan hastalara yardımcı olmak için eğitim almış uzmanlar olarak tanımla-

nabilir.  Beyin  anevrizması  kliplemesi  özellikle  beyin  damar  patolojileri  eğitimi  olan 

nöroşirürjiyenler  tarafından  yapılmalıdır. Damar  içinden  yapılan  koilleme  işlemleri  ise  bu  eğitimi 

ayrıca almış nöroşirürjiyen veya girişimsel radyolog tarafından yapılabilir. Nöroşirürjiyenler bu an-

lamda merkezi sinir sistemini etkileyen pek çok nörolojik bozuklukta hem ameliyat hem de ameli-

yat dışı tedaviyi (önleme, tanı, değerlendirme, kritik bakım ve rehabilitasyon) sağlar.

Nöroşirürjiyenin Nitelikleri

Nöroşirürjiyenler Tıp Fakültesi  eğitimini takiben  6 yıl uzmanlık eğitimi  alırlar. Bu anlamda 

nöroşirürji neredeyse eğitimi en uzun  dal olarak  bilinmektedir. Bunun önemli nedenleri merkezi 

sinir sisteminin karmaşık yapısı ve cerrahisinde gelişmiş teknikler kullanılmasıyla da ilişkilidir. Başa-

rılı bir ihtisas süresi, yazılı ve sözlü sınavların verilmesinin ardından ayrıca yeterlik sınavını geçen 

kişiler bu alanda yeterli bir cerrah olabilmektedir.

Ülkemizde nöroşirürjiyenler tüm bu aşamaları tamamlayarak görevlerine başlamaktadırlar.

Beyin Damar Hastalıklarında Sık Kullanılan Bazı Terimler

Anevrizma: atardamarın balon şeklinde anormal genişlemesine verilen ad

Anjiyografi:  röntgen  ışınları  altında  görülebilen  bir  boya  kullanılarak  vücut  damarlarının 

görüntülenmesi işlemi



Antihipertansif: tansiyon düşürücü ilaçlara verilen genel isim


15

Araknoid: beyin ve omuriliği kaplayan 3 zardan ortada yer alana verilen ad

Arteriovenöz: arterleri ve venleri ilgilendiren

Arter: kalpten vücuttaki organlara giden kanı taşıyan damarlar; atardamar

Beyin embolisi: vücudun bir tarafından kan pıhtısının kan akımı yolu ile beyine taşınması 

ve arterin kapanması



Beyin kanaması: kanayan damar, anevrizma veya travma bölgesinden beyin dokusu içine 

kanama olması



Beyin enfarktı: beyine giden kan akımının kesilmesi sonrası gelişen inme

Beyin trombozu: beyin dokusunu besleyen bir arterde pıhtı oluşumu

Beyin-omurilik  sıvısı  (BOS):  beyin  ve  omuriliği  çevreleyen  berrak  sıvı.  Bu  sıvı  sayesinde 

beyin  bir  kaza  sırasında  sarsıntıdan  korunur  ve  beyin  dokusuna  gerekli  besin  elemanları  taşınır. 

Aynı zamanda beyine zararlı olan maddeler bu sıvı ile temizlenir ve kafa içi basıncın düzenlenme-

sinde de önemli rol oynar.



Serebrovasküler: beyin ve onu besleyen kan damarlarına ait

Serebrovasküler oklüzyon: beyinde bir damarın bloke edilmesi veya kapanması

Kraniektomi: kafatasının bir kısmının çıkartılması

Kraniotomi: kafatasının bir kısmının çıkarılarak kafa içi yapılara ulaşılması

Ödem: dokuda su birikimi sonrası şişme

Endovasküler: kateter ve minyatür enstrümanlar kullanılarak ciltten kan damarlarına giril-

mesi ve vasküler hastalığa ait tedavi gerçekleştirilmesi; damar içi



Hematom: damar duvarında hasar sonucu kandan oluşan lokalize şişme; yerel kan birikimi

Hidrosefali: ventrikül dediğimiz beyin boşluklarında aşırı sıvı birikimi ve muhtemel kafa içi 

basınç artışı



İskemi: beyine giden arterlerin akımının azalması sonrası yetersiz kan akımı

İskemik inme: beyine giden kan akımının bloke edilmesi sonrası gelişen inme


16

Subaraknoid kanama (SAK): araknoid membran altına kan sızması. Genelde travma veya 

anevrizma yırtılması sonrası görülür



Trombus: kan pıhtısı

Vazospazm: kan damarlarının çapının daralması

Konuyla ilgili danışma almak için lütfen Türk Nöroşirürji Derneği ile irtibata geçiniz.



Tel:….

İnternet:…




17

Yüklə 77,33 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə