A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED] 52, ERZURUM
2014, 295-314
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE TÜRK OCAKLARI
*
Tahir KODAL
**
Özet
Bu çalışmada; Mustafa Kemal Atatürk ile Türk Ocakları arasındaki ilişki
konu edilmiştir. Çalışmanın giriş kısmında; Osmanlı Devleti’nde Türkçülük
akımının ortaya çıkmasından, II. Meşrutiyetin ilanından sonra Türkçülük
düşüncesinin güçlenmesinden ve Türk Ocağı’nın kurulmasından kısaca
bahsedilmiştir. Çalışmanın esas kısmında; Millî Mücadele’nin başlamasından
Türk Ocakları’nın kapatılmasına kadar Mustafa Kemal Atatürk ve Türk
Ocakları arasındaki ilişki ortaya konulmuştur. Çalışmanın sonuç kısmında
ise; elde edilen bilgiler ışığında birtakım sonuçlara varılmış,
değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Mustafa Kemal,
Atatürk, Türk Ocağı.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK AND TÜRK OCAKLARI
(TURKISH SOCIETIES)
Abstract
In this study, the relationship between Mustafa Kemal Atatürk and
Türk
Ocakları (Turkish Societies) was investigated. The introduction of the
study briefly discusses the emergence of the Turkism movement within the
Ottoman State, the development of the idea of Turkism and the foundation of
Türk
Ocağı (Turkish Society). The body of the study handles the relationship
between Mustafa Kemal Atatürk
and Türk
Ocakları (Turkish Societies). In
the conclusion of the study, conclusions were drawn in the light of the
gathered data and their interpretations were represented.
Keywords:
Mustafa Kemal, Atatürk, Türk Ocağı (Turkish Society).
Giriş
Osmanlı Devleti’nde aslında kuruluşundan itibaren ana unsuru Türkler oluşturmuştur.
Ancak, devletin iç ve dış gelişmeler nedeniyle çağını yakalayamaması, pek çok alanda geri
kalması nedeniyle ortaya atılan devleti “eski gücüne” geri döndürme, dağılmasını önleme
düşüncesiyle bazı çalışmalar yapılmış, Tanzimat’ın ilanından sonra ortaya çıkan “Osmanlıcılık”
veya “Osmanlılık” politikası Türkleri devletin aslî unsuru olmaktan uzağa düşürmüştür (Kafalı,
1987: s. 9). Bu durum, kısa bir süre sonra Türkler arasında hoşnutsuzluğa neden olmuştur.
Müslüman olmayan unsurların Osmanlı Devleti’nden ayrılmaya çalışmaları, bu amaçlarından
*
Bu çalışma, 6-7 Aralık 2012 tarihleri arasında Denizli Valiliği, Denizli Belediyesi, Pamukkale
Üniversitesi ve Türk
Ocakları Genel Merkezi tarafından ortaklaşa düzenlenen ve basımı yapılmayan
“
Türk Tefekkür Dünyası Bilgi Şöleni”nde sunulmuştur.
**
Doç. Dr., Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü,
tkodal@pamukkale.edu.tr
296
* TAED
52
Tahir KODAL
vazgeçmemeleri, II. Abdulhamit döneminde hayata geçirilmeye çalışılan “İslamcılık”
politikasının da istenilen sonuçları vermemesi Türkleri daha da hareketlendirmiştir.
II. Abdulhamit döneminde daha çok bilgilenme ve kültür hareketi olarak ortaya çıkan
Türkçülük hareketi, Ziya Gökalp’in Emile Durkheim’den esinlenerek sosyolojiyi devreye
sokması, toplum ve millet kavramlarını Osmanlı toplumuna uyarlaması sonrasında iç ve dış
politikada uygulanabilir bir düşünce haline gelmiştir. Bu gelişme, Türklerin kültürel, sosyal ve
iktisadî seviyelerinin yükselmesine, politikaya girmeden, hizmet edebilecek büyük ve ciddi bir
milliyetçi derneğin kurulması fikrini ve gerçeğini ortaya çıkarmış, İstanbul’da Fransızca
yayınlanan Jeune Turc (Genç Türk) Gazetesi’nde ve daha çok Celal Nuri (İleri)’nin yazılarında
ortaya çıkmıştır.
Bu düşünce; karşılaşılan siyasî ve sosyal sorunlara akıl ve bilim çerçevesinde daha
kolay teşhis koyabilen Türkçülüğün yaygınlık kazandığı Askerî Tıbbiye Mektebi’nde daha çok
benimsenmiştir. Askerî Tıbbiye Mektebi her şeyden önce öğrencileri için vatanseverlik ocağı
haline gelmiştir. Burada, öğrenciler vatanın savunulması fikirleriyle donatılmışlar yani
milliyetperver insanlar olarak yetiştirilmişlerdir. Askeri Tıbbiye Mektebi’nde Türklerin milletçe
göstereceği gayretle, sosyal sahada diğer etnik unsurlardan geri kalmaması için Türk gençleri ve
aydınlarını birlik halinde çalıştıracak bir cemiyet kurulması yolunda en önemli adım Hüseyin
Haşim (Çilli) ve Hüseyin (Baydur)’dan gelmiştir. Bu kişilerin telkinleri sonucunda askerî
tıbbiye öğrencileri, Haydarpaşa’da bulunan okullarının üst katında boş olan bir odada ve
Karacaahmet’te geceleri gizli toplantılar yaparak fikirlerini olgunlaştırmaya çalışmışlardır.
Bunların yapmış olduğu çalışmalara Mülkiye öğrencileri ile birlikte diğer sivil okullardan da
öğrenciler destek vermiş, dernek kurma çalışmalarına katılmışlardır (Tunaya, 1988, s. 434).
Osmanlı Devleti’nin giderek zayıflaması, çeşitli ülkelerle sürekli savaşlar yapmak
zorunda kalması, varlığına karşı gerçekleştirilen saldırılar, iç ve dış politikada karşılaştığı
zorluklar, çözümsüzlükler, yaşanan gerçek politik durum ve gündem, azınlıkların Osmanlı
Devleti’nden ayrılmak ve Osmanlı toprakları üzerinde gizli çalışmalarla ayrı ayrı devletler
kurmak amacıyla dernekler oluşturmaları, Türkçülüğün toplumun değişik katmanlarında hayat
bulmasına neden olmuştur. II. Meşrutiyetin 24 Temmuz 1908’de ilan edilmesinin ardından
oluşan hürriyet ortamında dil, edebiyat, sanat, spor ve felsefe kulüplerinin açılması, milliyet
fikrine olan ilgiyi artırmış, iç ve dış politikada karşılığı olan ve “reel politik” durumu söz
konusu olan Türkçülüğün daha da güçlenmesine neden olmuştur. Bu bağlamda saltanat ile
meşrutiyetin beraber gitmeyeceği de tartışılmaya başlanmıştır (Akçura, 1981, s. 199). Ayrıca,