15
yardımıyla bir saat etüvde bekletildikten sonra iç odacıktaki çözelti alınarak
spektrometrede 450 nm’de suya karşı absorbansları okunur. Bu yöntem ön tarama
testi olarak toksikoloji laboratuarlarında kullanılmaktadır (Güley ve Vural, 1975;
Feldstein ve Klendshoj, 1957).
1.4.2.2. Enzimatik Yöntem
Bu yöntemde prensip ADH enzimi katalizörlüğünde etil alkolün NAD tarafından
oksitlenmesi ve NADH oluşumu ve oluşan bu NADH’nin doğrudan UV alanda (340
nm) spektrometrik veya florimetrik olarak ölçülmesine dayanır. Bir diğer enzimatik
yöntemde ise alkol oksidaz ve peroksidaz enzimleri kullanılıp, renk reaksiyonu fenol
ve 4-amino antipirin ile gerçekleştirilir (Vural, 2000).
1.4.2.3. Gaz Kromatografisi Yöntemi
Bu yöntem kanda alkol tayini için ilk olarak 1958 yılında uygulanmıştır. Daha sonra
birçok araştırmacı tarafından geliştirilmiştir. Gaz kromatografisiyle çok az miktarda
(0,2 ml ve daha az) örnekle çalışılarak, etil alkol, metil alkol ve asetaldehidin kalitatif
ve kantitatif analizleri yapılabilmektedir. Headspace tekniği çok sayıda numune ile
otomatik olarak çalışma imkanı vermektedir (Vural, 2000).
1.4.2.4. Alkolmetre Yöntemi
Adli olaylarda (antemortem) ve özellikle trafik kazalarında kişilerin alkol alıp
almadığı önce solunum havasında etil alkol tayini yapılarak araştırılır. Bu amaçla
geliştirilmiş birçok teknik vardır. Son zamanlarda analitik teknolojideki gelişmeler
solunum alkol cihazlarına da yansımıştır ve üreticiler bu gelişmeleri dikkate alıp
16
cihazlarında uygulayarak dünya pazarına sunmaktadırlar (Jones ve Pounder, 1998;
Gulberg, 2000).
Günümüzde yaygın olarak kullanılan bu cihazlarla solunum havası alkol tayini
yapılmaktadır. Ancak sonuçlar kandaki alkol miktarına göre kalibre edilmektedir.
Kinetik olarak ortalama “solunum havası alkol düzeyi/kan alkol düzeyi” oranı,
literatüre göre değişmekle birlikte 1/2100 olarak bildirilmiştir. Bu cihazlar kan alkol
konsantrasyonunu 100 ml kanda mg cinsinden göstermektedir (Kayaalp, 2002;
Vural, 2000; Jones ve Pounder, 1998).
1.5. Postmortem Alkol (Etanol) Tayini
Trafik, ev ve işyeri kazaları sonucu ya da cinayetlere bağlı ölümlerde şahsın alkol
alıp almadığının ya da ölüm sırasında alkol etkisi altında olup olmadığının
belirlenmesi yasal olarak önem taşımaktadır. Bundan dolayı adli otopsilerde
postmortem alkol düzeylerinin tespiti ve kişinin ölmeden önce alkol alıp almadığının
belirlenmesi oldukça önemlidir. Ancak postmortem alkol tayini ve ölçümlerini
etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bunlar;
1-Örneğin alınmasında ve/veya analizinde gecikme,
2-Alınan örneğin hava ile teması,
3-Şiddetli travmalara bağlı kontaminasyonlar,
4-Uygun olmayan (yanlış) örneklerin toplanması veya steril olmayan
tekniklerin kullanılması,
5-Endojen alkol oluşumu olarak sayılabilir.
1 promil = 1 gr alkol / L kan = 100 mg / 100 ml kan
17
Bu nedenlerle, yapılan otopsilerde örneklemenin kısa zamanda doğru olarak,
doğru bölgelerden yapılması gerekmektedir. Ayrıca alınan örneklerin uygun şartlarda
saklanması ve bekletilmeden işleme konulması da önem taşımaktadır (Cantürk ve
ark., 2003; Đnanıcı ve ark., 2001).
Ölümden sonra, cesetlerde kokuşmanın başlamasıyla birlikte etil alkolün
oluştuğu bazı araştırmacılar tarafından ileri sürülmüş, buna karşılık cesetlerden
oluşan ya da kişinin ölmeden önce alıp kan ve dokularına geçen alkolün bazı
bakteriler tarafından kullanıldığı ve alkol düzeyinin düşebileceği ileri sürülmüştür.
Bu bakterilerden biri “Clostridium Kluvyei”dir ve alkolü karbon kaynağı olarak
kullanarak mikroorganizmanın sekonder metaboliti olan bütirik asit ve heksonik
asitlerini sentezler. Ayrıca ölmeden önce alkol alan kişilerde, mideye yakın
bölgelerden, örneğin kalpten alınan kanın, difüzyonla mideden yakın bölgelere
alkolün yayılması nedeniyle bulunması beklenen miktarın çok üstünde alkol içerdiği
ileri sürülmüştür. Bu gibi hatalı ölçümlerin önlenmesi için kanın cesetlerin alt
ekstremitelerindeki venlerden, örneğin vena femoralisten alınması gerektiği ifade
edilmiştir (Baban ve ark., 2003).
Cesetlerde kokuşmanın başlamasıyla birlikte bakteri ve fungusların etkisi ile
kan ve dokularda alkol oluştuğu saptanmıştır. Bakteri ve funguslar önce kan
glikozunu, daha sonra da dokulardaki glikojeni yıkarak açığa çıkan glikozu
kullanarak alkole çevirirler (Baban ve ark., 2003).
Postmortem kanda plazmanın miktarı canlıya oranla yüksektir; alkol kanın
plazma kısmına geçtiğinden saptanan miktar canlı iken saptanacak miktardan yüksek
olacaktır. Postmortem alınan kan pıhtılaşmayacağından antikoagülan eklenmesine
gerek yoktur. Sadece % 1’lik NaF (sodyum florür, 250 mg/30 ml sıvı için) eklemek
ve tüpün ağzını sıkı bir şekilde kapatarak buzdolabına (+4 °C) koymak güvenilir
sonuç almak için yeterli olacaktır (Soysal ve Çakalır, 1999; Soysal ve ark., 1999;
Balseven, 2002). Deneysel araştırmalar ve adli otopsiler, fenobarbital ve alkolün
subletal dozlarda aynı zamanda alındıklarında birbirleri üzerine öldürücü sinerjik bir