SÜ İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi
23
ANTİK LİBERALİZM Mİ YOKSA MODERN SOFİZM Mİ?
Fatih TÜRE
*
Özet
Antik Yunan dünyasının sofistleri, insanı ve insanla ilişkili kavramları düşüncenin
odak noktasına oturtan ilk düşünürlerdir. Başarılı insanı mutlu insan olarak algılayan
sofistler, yaşama pratik ve pragmatik bir anlam yüklerler. Bu bağlamda bireysel çıkar
doğrultusunda bilginin subjektifliği, gerçeğin rölativizmi, bir sözleşme ürünü olan
devletin araçsallığı sofizmin temel savlarıdır.
Bireysel özgürlüğü en temel değer olarak alan klasik liberalizmde de, insan iradesinin
ürünü olan devlet, amaç değil araçtır. Bu çerçevede insanların özellikle yaşama, özgürlük
ve mülkiyet haklarını koruyan, kendini hukukla sınırlandıran, güvenlik ve adalet dışındaki
alanları bireylerin serbest girişimlerine bırakan ve dolayısıyla bireylerin çıkarları ile kendi
çıkarı örtüşen devlet düşüncesi de liberalizmin temel savıdır.
Sonuçta aralarında ikibin yılı aşkın bir zaman farkı bulunmasına karşın, sofizm ile
liberalizmin insan, birey, özgürlük ve devlet algılamalarında şaşırtıcı bir benzerlik vardır.
Anahtar Sözcükler: Erken ve Geç Dönem Sofistler – Klasik Liberalizm – Bireycilik
– Özgürlük – Faydacılık- Toplum Sözleşmesi – Doğal Hukuk
Abstract
Sophists of Ancient Greece’s world were the first thinkers who placed the focus of
thought the human and the concepts related to human. Sophist observing successfull
human as happy human load life wish practical and pragmatic. Meaning subjectivity of
knowledge in the direction of individual interest, relativity of reality and functionality of
state which was the product of contract are main of sophists.
In classical liberalism which also sees individual liberty as basic value, state as the
product of human will is means, not aim. In this context state understanding which
proctects human rights especially, life, liberty, property; limiting itself by law; leaving the
areas -excepts security and justice- as free initiative and for these reasons identity of
human interests and its own interests are thesis of liberalism.
As a result, although there is the difference about two thousands years between them,
sophism and liberalism resemble each other interestingly in their understanding of
human, individual, liberty and state.
Keywords: Sofists, Classical Liberalism, Individualism, Freedom
*
Yrd. Doç. Dr., Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Fatih TÜRE
24
Giriş
Demokrasi, küreselleşme, hukuk devleti, insan hakları ve devletin
küçültülmesi gibi kavramlardan sıkça söz edildiği bugünlerde liberalizm,
söz konusu kavramların zemini olarak sunulmaktadır. Bir yandan ustaca
bir manevrayla kendisini demokrasi kavramına eklemleyen, öte yandan
rakibi olan sosyalist demokrasinin “yenilmesi” ile adeta tek kalan
liberalizm, çağdaş dünyanın egemen paradigması haline gelmiştir. Bu
bakımdan doğru bir yargıya ulaşabilmek için liberal düşüncenin tüm
yönleriyle ele alınıp incelenmesi zorunludur. Öte yandan akademik
literatürde siyasal düşünceler tarihi alanında liberalizm üzerine yapılan
çalışmalarda, liberalizmin ortaya çıkış ve gelişim serüveninde XVII.
yy.’ın ikinci yarısı milat olarak kabul edilmektedir.
Bu çalışmada modern dünyada en çok taklit edilen düşünce ve yaşam
biçimi olan liberalizmin kökleri bağlamında tarihsel perspektifi biraz
daha genişletmek ve antik Yunan sofist düşüncesi ile liberalizm arasında
bir yakınlık / benzerlik olup olmadığı noktasında yüksek sesli –daha
doğrusu yazılı- bir düşünce denemesi amaçlanmaktadır. Sofist ve liberal
düşüncelerin ortaya çıkışına yol açan ekonomik, toplumsal ve siyasal
nedenler nelerdir? Her iki düşüncenin insan, eşitlik, adalet, toplum,
devlet, yasa, bilgi ve gerçek gibi konulardaki savları nelerdir? Kesiştikleri
ya da üzerinde titizlikle durdukları noktalar var mıdır?
Bu soruların yanıtlarının aranması kapsamında öncelikle temel
varsayımları ve özellikleri bağlamında sofist düşünce, ardından doğuş
dönemi olan XVII.-XIX. yy. aralığının klasik liberalizmi incelenecek,
sonuçta ise sofizmin, liberalizmin bir ön ayağı olup olmadığı
tartışılacaktır.
1.Sofistik Aydınlanma
İ.Ö. VII. yy. ortalarında, öncelikle İonia’da, özellikle de Miletos ve
Ephesos polislerinde ortaya çıkan ve gelişen Yunan felsefesinin ana
temasını kosmos ve çıkış noktasını da polis oluşturuyordu. Açıkçası
Thales (İ.Ö. 625-545)’le başlatılan bu dönemde, filozofların temel
varsayımı şuydu: Polis, siyasal, ekonomik, toplumsal, kültürel, hatta
dinsel açıdan yetkin bir birimdir ve bu yetkinliğini “kural”lara borçludur.
Başka bir deyişle gerek mitolojik/aristokratik kökenli yasa anlamında
SÜ İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi
25
“tesmoi”, gerek insan iradesinin sonucu oluşan yasa anlamında “nomoi”,
polisin yetkinliğini sağlayan kurallardır. Kosmos ise en az polis kadar
yetkin bir yapılanmadır; o halde kosmosun da bu yetkinliğinin dayandığı
yasalar, kurallar, ilkeler var mıdır? Dolayısıyla ilk felsefeciler, kosmosun
temel ilkesini (arkhe), eğer varsa evrensel kurallarını araştırmışlar, insan
ve onunla ilintili toplum, devlet, siyaset, etik, din, sanat vb. konulara hiç
girmemişlerdir.
Aynı dönemin toplumsal/siyasal koşulları ise aristokratik bir niteliğe
sahipti. Polislerde yaşayan insanlar, yurttaşlar (polites), yabancılar
(metoikos) ve köleler (menon) biçiminde üçlü bir kategorik ayrım
içerisinde yer almakta; yurttaşlar da kendi içinde soylular (eupatrid) ve
halk (demos) olarak iki temel sınıfa ayrılmaktaydı. Aralarında katı bir
kast olan bu iki sınıf arasında da siyasal yetki, oldukça küçük bir azınlık
olan soyluların elindeydi.
Antik dönemin “Doğulu süper gücü” Perslerin, İ.Ö. 504’te İonia’daki,
İ.Ö. 490’da ise Yunan Yarımadası’ndaki polislere saldırmasıyla başlayan
ve İ.Ö. 471’e kadar sürecek olan Pers Savaşları, başta Atina olmak üzere
Yunan polislerinin büyük çoğunluğunda toplumsal/siyasal yapının
değişiminde önemli bir rol oynamıştır. Açıkçası Pers tehlikesi karşısında,
sınıf farkı gözetilmeksizin tüm yurttaşların polisin korunmasına katkıda
bulunması ve Perslere karşı savaşması, her şeyden önce sınıflar
arasındaki kastın yumuşamasına ve adım adım tüm yurttaşların siyasal
sürece aktif katılımına yol açmıştır. İ.Ö. VII. yy. ortalarından itibaren
süregelen ekonomik yapıdaki değişim, bir başka deyişle kapalı tarım
ekonomisinden dışsatım amaçlı –özellikle zeytinyağı ve şarap- üretime
geçiş de, bu dönemde toplumsal/sınıfsal yapıda bir değişimi ve çeşitliliği
beraberinde getirmiştir. Sonuçta İ.Ö. V. yy.’ın ortalarına gelindiğinde
Yunan polislerinin büyük bölümünde, ancak özellikle Atina’da, siyasal,
toplumsal ve ekonomik yapıda yaşanan değişimin meyvesi olarak
demokrasi ortaya çıkmıştır.
∗
Atina’da demokratik yöndeki toplumsal ve siyasal gelişmeler,
eşitsizlikçi inançlara dayanan aristokratik / mitolojik kültürü yararsız ve
∗
Bununla birlikte başta Atina olmak üzere Yunan polislerinde yaşanan demokrasinin,
toplumun çok küçük bir kısmını oluşturan özgür ve aile babası erkekleri kapsayan,
kadınları, yabancıları ve köleleri ise sistemin yine dışında bırakan oldukça sınırlı bir
demokrasi olduğunu belirtmek gerekir.
Dostları ilə paylaş: |