BOZKIR KAVİMLERİNDEN AZLAR
Dr. Kılıç OSMANOV
∗
ÖZET:
M.Ö. VII-VI. yüzyıllara varan tarihi geçmişi ile İskitlerin-
Sakların etnik kökeni önemli bir tartışma konusudur. İskitlerin kurganla-
rında ve kültürel hayatlarında tespit edilen özellikler Merkezî Asya’dan
gelen bir kavim olduklarını açıkça ortaya koymaktadır.
Araştırmamızda İskitlerin hangi boylarında Türk, hangilerinde İran
etnik dokusunun hâkim olduğu konusu (etnonim ve kültürel unsurlarla)
aydınlatılmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler:
İskit, Saka, Güney Sibirya, Altay, Yedisu,
Tanrıdağları, Azlar, Türkistan.
Azs From Step Tribes
SUMMARY:
The ethnical root of the Iskits-Saks whose history
dates back to VII-VI ceturies B.C. has been an important topic to de-
bate.Findings about the features of the cultural life of Iskits reveal that this
tribe had come from Middle Asia. Our research studies and tries to enligh-
ten which Iskit urugs had been affected ethnically by Turks and by Ira-
nians.
Key Words:
İskit, Saka, Southern Siberia, Altay, Yedisu, Tien-
shan, Azs, Turkistan.
M.Ö. I. bin yıllarında Avrasya’nın geniş alanlarında, Kara Deniz’in
kuzey tarafından, Merkezî Asya’nın iç bölgeleri ve Güney Sibirya’ya ka-
dar olan sahalarda ilk göçebeler yaşıyorlardı. Tarihi kaynakların verdikle-
ri haberlere göre, bu göçebeler birbirlerine çok benziyorlardı. Kendi etnik
isimleri olmasına rağmen yabancılar sık sık onları başka bir ad ile tesmi-
∗
Arabayev Kırgız Devlet Pedegoji Üniversitesi, Şarkiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.
tokonovatt@hotmail.kg
. (Kırgız Türkçesi’nden Aktaran-İlmî Redaktör: Dr. Mustafa
KALKAN tarafından hakemlerimizin eleştirileri ve yazarın Kırgız Türkçesiyle
yazdığı cevaplar metne dahil edilmiştir).
TÜBAR-XVII-/2005-Bahar/ Dr. Kılıç OSMANOV
120
ye ediyorlardı. Hellenler (Eski Yunanlılar) bu göçebeleri “sküz” şeklinde
isimlendiriyordu, Ahamenid dönemindeki eski İranlılar ise “ sak” diye ta-
nımlanırlardı. Tarihi kaynakların verdikleri haberler, arkeolojik araştır-
malar ile de teyit edilmiştir.
Asya’da bulunan İskit kurganlarının
1
, Avrupalı İskitlerin kurganla-
rına göre daha eski olduğu son dönemlerde yapılan araştırmalarla ortaya
konmuştur. Bilhassa bu, Güney Sibirya’da (Tuva’da) bulunan Arjan
Çarlığ kurganına ait araştırmanın verilerinden sonra daha da açık bir şe-
kilde belli olmuştur. Arjan’ın tarih ilminde şu ana kadar malum olan en
eski İskit kurganı olduğu tespit edilmiştir. Bu mezarın araştırılmasından
sonra İskit-Sibirya kültürlerinin orijini meselesinin tekrar çözümü gereği
doğmuştur.
İskit ve Sak probleminin araştırılmasında elde edilen muvaffakiyet-
lere ve bütün yapılanlara rağmen birçok şey daha halledilememiş durum-
dadır ve zikredilen konuları araştırmayı gerektirmektedir. İskit-Sibirya
âleminin kültürlerinin orijininin araştırılmasında İran faktörü fazla önem-
senmiştir. Bu tez, arkeologlar arasında daha çok benimsenen kabule ya-
kındır. Önceden İskit-Sibirya kültürünün ve sanatının teşkilinde Avrupalı
İskitlerin etkisinin yüksek olduğu kabul edilmekteyken, günümüzde ise
onların İskit-Sibirya âleminin kıyısını oluşturdukları söylenmekte ve bas-
kın rol Sayan-Altay (Güney Sibirya) İskitlerine verilmektedir.
İlmî araştırmalara göre, İskit-Sibirya âleminin ahalisi aslen, dili ve
antropolojik tipi yapısıyla çeşitlidir. Bir çok ilim adamının fikrine göre
Asyalı İskit-Sakların arasında çok sayıda Türk kabilesi ve oymağı vardır
(Memiş, 293:565-566). Bu tezi savunanlar arasında F. Hirt, K. Siratori,
Markvart, P. Pelyo, V. V. Radlov, N. A. Aristov, Yakinef (Biçurin), H.
Vamberi, Jirar de Rialle, Kanningem, A. N. Bernştam, Yu. A. Zuyev, K.
İ. Petrov, L. S. Klein, G. E. Grum-Grjimaylo ve başkaları vardır (Radlov,
1893:126;Aristov, 1896:277-456;Bernştam, 1951:55-56; Şahmatov,
1950).
Tarih ilminde “eski göçebeler” dönemi, M.Ö. VI-III. asırlar arasına
tarihlenir. Ona kadar olan zaman dilimi “ilk göçebeler” dönemi olarak
görülür. Bu tarihleme arkeoloji ilminin tasnifine dayanmaktadır. “İlk ve
1
Prof. Dr. Saadettin Gömeç’in açıklamalarına göre Asya’da bulunan eski kurganların
tamamına İskit kurganları denmesi doğru değildir bunların çoğu Hun kurganlarını
oluşturmaktadır. Kılıç Osmonov, bu tezi kabul etmekte ve Asya’da bulunan eski kur-
ganların tamamının İskitlere ait olmadığını doğrulamaktadır. Kılıç Osmonov’a göre
bu tarihi eserler arkeoloji ilminin tespitlerine göre bir kaç gruba bölünür; 1. İlk göçebe
kurganları (çok eski zamanlardan M.Ö. VI. asra kadar), 2. Eski göçebe kurganları (İs-
kit-Sak dönemi de denilir M.Ö. VI-III. asırlar), 3. Hun veya Hun-Sarmat dönemi kur-
ganları (M.Ö. III-II. ve diğer asırlar). Tarih ilmine yardımcı olan arkeoloji disiplini
sayesinde bu eski kurganlarının çeşitli hususiyetleri iyice tespit edilmiştir.
TÜBAR-XVII-/2005-Bahar/Bozkır Kavimlerinden Azlar
121
Eski göçebeler” döneminin araştırmalarında arkeolojinin çok büyük bir
önemi vardır. Eski göçebeler dönemi tarihte İskit-Sak dönemi olarak mı
yoksa İskit-Sibirya alemi olarak mı kabul edilmelidir ? İskit-Sak göçebe-
lerine ait olan karakteristik hususiyet, “İskit Triadası”dır
2
. (O üç parçadan
oluşur: silah malzemeleri, atlı teçhizat ve şekil sanatındaki hususi bir stil).
İskit-Sibirya âleminin ahalisinin kökeni araştırılırken aslı bir olan
göçebe kabileler ortaya çıkar. Onların hem kültür hususiyetleri hem de
antropolojik tipleri aynıdır. Bu göçebelerin yerleştikleri topraklar, Aral
Denizi’nden doğuya, Tengri Dağları, Yedi Su, Doğu Kazakistan, Dağlık
Altay, Güney Sibirya ve Tuva’ya kadardır. Bu bölgelerde tespit edilen
arkeolojik abidelerin esas hususiyetleri aynıdır. Demek ki onları vücuda
getiren kabilelerin kökenleri ve asılları birdir. Antropoloji ilmi açısından
da bu bölgelerde yaşayan göçebelerin fiziki yapıları aynı tiptedir. Onların
arasında Mongoloid antropolojik tipin karışımı da vardır. Araştırmalara
göre bu tür antropolojik yapı, Merkezî Asya’nın doğu tarafındaki bir sa-
hada belirli bir zaman dilimi içinde teşekkül edip, sonra diğer bölgelere
yayılmıştır (Ginzburg, 1972:139-140;Martinov, 1986:59;
Çlenova,1967:216; Tolstov,1962: 20; Rudenko, 1952:20).
Bu göçebelerin aslının bir olduğu onların etnonimikasından net bir
şekilde tespit edilebilmektedir. Onların etnik isimleri araştırılırken az
(as)- unsuru ve o ad ile bağlı olan eklerde başka eski Türk kelimeleri bu-
lunur. İlk antik Yunan kaynaklarına göre bizim merak ettiğimiz toprak-
larda İssedonlar, “Bir Gözlü Arimaspiler” ve efsanevi “Altını Muhafaza
Eden Akbabalar” yaşıyordu. Herodot (M.Ö. V. asır) bu malumatları
“Arimaspiya” destanına dayanarak haber vermektedir. Araştırmalara göre
bu edebî eser sağlam tarihî ve coğrafî vak’alara dayanmaktadır.
İlmî araştırmalara dayalı olarak Arimaspilerin Doğu Kazakistan’da
oturan göçebeler olduğu bilinmektedir, efsanevi “Altını Muhafaza Eden
Akbabalar” ise Dağlı Altay İskitleridir (?). “Altını Muhafaza Eden Akba-
balar» tabii olarak bilindiği üzere Dağlı Altay İskitlerinin efsanevi adıdır.
Bunun dayandığı esaslar vardır. Eski zamanlarda Dağlı Altay’da altın çok
miktarlarda çıkarılmıştır. Dağlı Altay İskitleri’nin kurganlarında (mezar-
larında) akbabaların çeşitli şekillerdeki tasvirleri bol miktarda görülür.
Dağlı Altay İskitleri’nin erkekleri, akbabalarında kullandıkları ve resim-
lerinde yer alan serpuşları takarlardı. Orta Çağ’da akbabaların tasvirleri,
Altay bölgesi ile bağlantılı olarak değerlendirilmiştir. El-İdrisî’nin hazır-
ladığı Arap haritasında dünya üzerinde (1154 yılında) Altay mıntıkasında
esirleri hırsla yiyen Akbabalar resm edilmiştir (Hennig, 1961:C.I:99).
Ünlü Sovyet tarihçisi ve arkeolog, Prof. Dr. S. İ. Rudenko’nun fik-
2
«İskit –Triadası» - İskit-Sak medeniyetine ait olan hususiyetlerdir.
TÜBAR-XVII-/2005-Bahar/ Dr. Kılıç OSMANOV
122
rine göre Altay İskitleri eski Çin kaynaklarında «Yüeçi-Yue-chih» diye
anılmaktadırlar (Rudenko 1960:176). Yüeçiler, Asyalı İskitlerin Pazırık
kültürüne mensup olan kabileler ile bağlantılıdır
3
. Onlar, oldukça geniş
topraklarda yaşamışlardır. Onlar, Güney Sibirya (Altay, Tuva), Doğu Ka-
zakistan ve Cungarya sahasında meskundurlar. Araştırmacıların iddiaları-
na göre Yüeçiler, Doğu İskit dünyasının hükümdarları olmuşlardır.
Onlar, yönetim şekillerini birçok bölgede hakim hale getirmişlerdir,
Eski Çin ve Hind-İran dünyası ile bağlantı kurmuşlardır (Elnitskiy,
1977:88;İstoriya Sibiri, 1968:C.I:228;Rudenko, 1952:257). G. E. Grum-
Grjimaylo’nun fikrine göre eski Çin kaynaklarındaki «Yüeçi» ıstılahı re-
konstrüksiyonda “arsi” etnik ismini vermektedir (Grjimaylo,
1926:C.II:256). Bizim fikrimizce “arsi” etnik ismi “ar ve as”
4
kısımlar-
dan meydana gelmektedir. Araştırmalara göre “ar” kelimesi aslen eski
Türk “ar, eri, er” kelimelerine aittir (Kelmakov, 1970:191). Ar, “eri, er,
“erkek, er” manasını verir. Eski Türk döneminde “ar” ıstılahı bazen de
etnik isim olarak kullanılmış ve anlamı zamanla daha da genişlemiştir.
Az(as) olursa etnik ad olarak kabul edilmesi lazımdır.
3
Yüeçilerin (Yüeh-chih) yerleşik hayat unsurlarına sahip bir kavim olduğu bilinmekte-
dir. Aynı zamanda son yıllarda yapılan araştırmalar, Asyenik özellikler taşımalarına
rağmen bu kavmin Sogdlularla etnik bağlara sahip olduklarını ortaya koymuştur. Kılıç
Osmanov, bu konuda şu açıklamayı yapmıştır; Yüeçiler, Hint-İran etnik grubuna
mensup olan bir kavimdir. Ama bu tezin birçok eksiklikleri vardır. Antropolojik açı-
dan bu kavmi teşkil eden boyların içinde Mongoloid antropolojik tipin belirgin etkileri
mevcuttur. 1. Bu kavmi teşkil eden boylar batıdan gelmemişlerdir, Maveraünnehir’de
yaşayan Hint-İran etnik grupları ile hiç bir alakaları yoktur. İskit-Sak medeniyetine
mensup olarak kabul edilen kavimler arasındadırlar ve o dönemlerde doğudan batıya
yayılmışlardır. 2. Yüeçilere (Çin kaynaklarındaki yazılış şekilleri çeşitli biçimlerde
okunmaktadır) dil yönüyle bakıldığında Türk oldukları düşüncesi tarih ilminde eski-
den beri kabul gören bir tezdir. Günümüzde ise tarih ilmi, onları eski Türkler olarak
kabul etme eğilimindedir. Bunun çeşitli dayanakları vardır. Büyük Yüeçiler bilindiği
gibi Maverunnehir’de Kuşan İmparatorluğu’nu kurmuşlardır. Kuşanlara ait olan tarihi
kaynakların araştırılması sonucunda Türk oldukları açıkça görülmüştür. Mesela,
Kuşanların hanlarının isimleri, onların kullandıkları idarî unvanlar (yabgu –unvanı
(yavuga –diye de bilinir) Orta asırlarda yaşayan batı Türklerinde yabgu olarak bilinir),
şehirlerin isimleri ve diğer hususiyetler bunu ispatlamaktadır. 3.Yüeçilerin İranlılara
mensup olduğu görüşü, İskit-Sak medeniyetinin de İranlılara ait olduğu düşüncesine
dayanıyordu. Bazı arkeologların tespitlerine göre İskit-Sak medeniyeti Asya’nın batı
tarafında teşkil edilip Hint-İran kökenli boylar tarafından doğuya doğru yayılmıştır.
Yüeçiler, İskit-Sak medeniyetine dahil olarak görüldüğü için de onları, Hint-İran kö-
kenli etnik gruplar şeklinde tanımlamışlardır. Ama günümüzde yapılan son araştırma-
larla bu tez, arkeologlar ve tarihçiler tarafından çürütülmüştür.
4
Prof. Dr. Saadettin Gömeç, bu etimolojide “er” ekinin eski Türkçe metinlerde kulla-
nıldığını ama”as” ekinin “er” ekinin yerine kullanılmış olabileceğini iddia etmenin sı-
nır dışı bir zorlama olduğunu belirtmiştir. Türk isimlerinin etimolojileri için bakınız
(Gömeç, 1992:Gömeç, 1994). Kılıç Osmonov, yönlendirilen etimolojik eleştirilerin
farklı bakış açılarından kaynaklanmasına rağmen Prof. Dr. Saadettin Gömeç’in tezle-
rini paylaştığını ifade etmektedir.
TÜBAR-XVII-/2005-Bahar/Bozkır Kavimlerinden Azlar
123
Y. A. Zuyev’in araştırmasına göre Yüeçi (Yuyedi) rekonstruksyonu
“az” etnik ismini vermektedir (Zuyev, 1960:107). Azlar eski Türk tari-
hinde çok iyi bilinir. Antik yazar Strabon’da (Coğrafya, XI:8, 2) Azlar
“asi” diye anılmaktadırlar. Onlar (Az’lar) M.Ö. II. asırda Sır-Derya’nın
kuzey taraflarından gelen ve Maveraünnehir’deki Yunan-Baktriy
(Baktiriya
5
) Devleti’ni tamamen yok eden göçebeler arasında yer alan
büyük bir kabiledir (Drevni Avtorı, 1940:101).
İşte bu göçebeler Yüeçiler’dir. Bu mesele tarih ilmine göre açıkça
tespit edilebilmektedir. M.Ö. II. asırda “Büyük Yüeçiler” doğudan Yedi-
su’ya geldiler ve Maveraünnehir’deki Yunan-Baktriana Devleti’ne son
verdiler. Antik yazar Pliniy, Kaspiy Denizi (Hazar Denizi) tarafında
“abzoy” adlı boyu zikretmektedir (Pyankov, 1964:124-125). Abzoy, bi-
zim fikrimize göre iki parçadan yapılan bir tamlamadır, yani “ab (ob)”
İran dilinde “su, ırmak”, az (as) ise etnik isimdir.
Aral-Hazar denizine yakın olan topraklarda eski dönemlerde küçük
ırmak ve sular çoktur. O bölgelerde oturan kabile ve oymakların etnik
isimlerinde “ab(ob)” kelimesi sık sık kullanılmaktadır. Ab (ob) İran di-
linde (su, ırmak, çay, nehir) anlamını bu şekilde vermektedir. Ama, bizim
merakımızı celbeden bölgelerde ilk ve eski göçebeler döneminde etnik
olarak ahali çeşitlilik arz eder. O topraklarda, Frak-Kimmer, Hind-İran
etnik gruplarına mensup olan boylar, kabileler ve doğudan gelen eski
Türk oymak ve aşiretleri karışık şekilde yaşamışlardır.
Bu durum hem arkeolojik hem de antropolojik veriler açısından
iyice belirgindir. Azlar hakkında Orta çağ’a tarihlenen Orhun Türk yazıt-
larında da haberler vardır (Malov, 1951:67). Az unsuru, Orta çağ’da bili-
nen Batı Türk konar-göçerlerinin arasındaki Türgeş (Türgiş) kabilesinin
etnik isminde de yer almış olabilir. Onun etimolojisi, bizce Türk (etnik
isim) ve az(as) (etnik isim-etnonim), yani Türk – as, Türkas, Türgis” dir
6
.
“Zeynu’l Ahbar’da” (XI. asır) ve «Hududu’l-Alem”de (X. asır) Türkeşle-
rin sonradan Tuhsi ve Az’lar şeklinde parçalanmış olabilecekleri hakkında
haberler vardır (Bartold, 1968:C.V:585). Yine, Kara Tatarların arasında
da “Tirges” kabilesi vardır (Radloff, 1929:10).
Telengut ve Açkestimlerin arasında tört as (dört as) oymağı vardır
(TAEE, 1959:C.III:36). Az kabilesi Özbeklerde (Potanin, 1881:Vıp II:39),
5
Büyük İskender’in bölgeyi terk etmesinden sonra bu topraklarda kurulan Roma kö-
kenli devlettir.
6
Prof. Dr. Saadettin Gömeç diğer etimolojilerin anlamlandırılmasına da katılmadığı
için (Türgi+s/ş şeklindedir ve “s-ş” çoğul ekidir) bu konudaki etnik isimlerin tahlilleri
için tarafınca neşredilen makalelere müracaat edilmesini uygun görmektedir. (Gömeç,
1994;Gömeç, 1994). Ayrıca bu sahadaki diğer değerli uzmanların araştırmaları için
bkz. (Eberhard, 1996:106, 207,209; Taşağıl, 2004:50, 119).
TÜBAR-XVII-/2005-Bahar/ Dr. Kılıç OSMANOV
124
Volga’daki (İtil’deki) Tatarlarda arasında da mevcuttur (Potanin,
1881:Vıp II:39). Aslar hakkında İbn-Batuta da haber vermektedir. Onlar,
Kıpçaklar ile Saray şehrinde yaşamışlardır (SSSR 1951:156). Doğu Tür-
kistan’da Hoton bölgesinde “Yas” boyu vardır (Grjimaylo
1926:C.III:277). İşte bu Yas, “az(as)” ıstılahının devingenli şekli olabilir.
Antik Yunan kaynaklarındaki Arimaspiler ilmi araştırmalara göre,
Tarbagatay dağlarına bitişik olan topraklarda, İrtiş nehrinin kaynak cihe-
tinde, Zaysan gölünde ve onun doğu tarafındaki bölgede meskundurlar.
Arimaspi ıstılahında eski Türkçe’deki “arima”s kelimesinin eski yapısını
ya da devingenli şeklini görebiliriz. Arimas eski Türkçe “arim” (ayrım,
ayırma) kelimesi ve “az(as)” etnik isminden oluşabilir, yani arim-az(as),
arimas-“diğer, öbür, farklı ayrı olan Azlar” manasındadır.
Bu göçebelerin etnik isimlerinin arimas olabileceği tarihi haberler
ile ispatlanabilir. Antik yazar Strabon’un haberlerine göre Büyük İsken-
der, Maveraünnehir’de bir dağ ele geçirmiştir. Onun adı “Oks (Okus) ve-
ya Arimaz” kayası diye zikredilir (Strabon, 1940:81). Kvint Kurtsiy
Ruf’un verdiği habere göre: Bu dağ Arimaz’ın elindedir. Arimaz, orada
30.000 asker ile oturmuştur (Strabon, 1940:81). Bize göre, Arimaz bu
komutanın ismi değil, o kabilenin adıdır. Eski Türk adetine göre, her bo-
yun üyesi o boyun ya da oymağın etnik ismiyle adlandırılırdı bunun için-
de “Arimaz” etnik isim şeklinde kullanılmış olabilir.
Arimaspiler, hem arkeolojik hem de antropolojik açıdan Pazırık
kültürüne mensup olan göçebelerdir ve Dağlı Altay İskitleri ile aslen aynı
köktendir. Bu yakınlık etimoloji açısından da izlenebilmektedir. Eğer
Dağlı Altay İskitleri (Yüeçiler ?) “az (as)” olarak kabul edilebilirse,
Arimaspiler de onların bir kısmı, parçası olabilecektir.
Ahemenid dönemindeki eski İran yazıtlarında Maveraünnnehir’in
göçebe kabile ve aşiretleri “sak” diye isimlendirilmektedir. İlk yazıtlarda
ancak Saklar vardır (Durmuş, 1993:2-5) ama sonrakilerde Sakların çeşitli
gurupları-toplulukları anılmaktadır. Araştırmalara göre, Kir (Kirus) dö-
neminde Farısîler, Maveraünnehir’in doğu taraflarında Saklar hakkında
haberler almışlardır. Onlar, o dönemde yaklaşık olarak Sır-Derya’nın di-
ğer tarafındaki topraklarda yaşamışlardır (Pyankov, 1968:17). Sonra, I.
Dari (Darius) döneminde Farısîler, Saklara benzeyen
göçebelerin birkaç
grubu ile karşılaşmış ve onlara sak adını vermişlerdir, yani “ sak” ıstılahı
genel bir manada kullanılmıştır.
Haumavarga–Sakları bir kaynağa göre Yedisu, Tengri-Dağları ve
Pamir’in kuzey tarafına kadar olan topraklarda yaşıyorlardı (Bernştam,
1951:9). Tigrahauda–Sakları, Hazar Denizi’nin doğu tarafında, Aral De-
nizi’nden Sır-Derya’ya kadar olan yerlerde oturuyorlardı (Pyankov,
1964:C.III). Başka bir bakış açısına göre Tigrahauda–Sakları, Saş’ta
TÜBAR-XVII-/2005-Bahar/Bozkır Kavimlerinden Azlar
125
(Taşkent), Tenri-Dağlarında ve Yedisu’da yaşıyorlardı (Grigoryev,
1871:7). Paradaraya-Sakları tarih ilminde kabul edilen genel fikre göre
Kara Deniz İskitleri’dir (Grigoryev, 1871:7). Bizim fikrimize göre “sak”
ıstılahı eski Türk “asık” etnik isminin flektif şeklidir, yani “asık, (a)sık,
sak” anlamındadır. Sak etnonimi flektif dillerde konuşan etnik topluluk-
lara istimal
edilebilirdi, işte bunlarda Hind-İran etnik grubuna mensup
olan boylar ve kabilelerdir.
Gerçek Saklar, Yedisu ve Tengri-Dağları bölgesinde yaşıyorlardı.
Onların merkezi sahası Yedisu arazilerini içine alır. Sır-Derya nehrinin
sahillerine bitişik olan topraklarda ve o nehrin orta akımından denize ka-
dar Hind-İran etnik grubuna ait olan çok sayıda oymak ve kabile yaşıyor-
du. Onlar, Sakların boylar birliğinde yer alırdı. Saklar, bu boylar birliği-
nin eski Türk özeğidir. Onların etnik ismi “azık (asık)” olabilirdi. Kıyıda-
ki yabancı göçebeler kendi dillerinin kanunlarına göre “azık (asık)” etnik
ismini “sak” diye söylüyor olabilirlerdi. Bu şekilde o isim, Ahimenidli
İranlılara ulaşmıştır.
Azıklar, Yedisu’da oturuyordu ve aslen Yüeçiler (?) ile bağlantı-
lıydılar. Onların kültürel yapılarını şekillendiren asıl hususiyetler aynıdır.
Antropoloji açısından da bu göçebelerin kökeni ve aslı bir fizikî yapıya
dayanmaktadır. Onların akrabalığı, etimoloji açısından da tespit edilebil-
mektedir. Tarih disiplininin tespitlerine göre, Yedisu ve Tengri-
Dağları’nda yerleşen Sakların arasında güçlü bir eski Türk özeği olduğu
bilinir. Mesela, ünlü bir tarihçi ve arkeolog olan Profesör A. N. Bernştam
bu tezi savunanlardan biridir (Bernştam, 1951:90).
Azıklar, tarihi kayıtlarda çokça geçmektedir. Azıkların Orta çağ’da
Batı Türklerinin (Onok budun) Nuşibi-Nişibu dalının bir boyu olduğu
iyice bilinmektedir. Çin kaynaklarında “Asigi” diye zikredilir
(Abramzon, 1959:C.III:36). Azık kabilesi günümüzde Kırgızlar ve Altay-
lar arasında da mevcuttur (Radloff, 1929:543;Grjimaylo, 1926:C.III:543).
Yedisu’da, Almatı’nın doğusundaki “Issık” adındaki bir yerde İskit-Sak
dönemine ait olan çok sayıda kurgan vardır. İssık toponimi (yer adı) asık
etnik ismi ile bağlı olabilir, yani İssık ve Asık bir ıstılahın devingenli şe-
killeri olabilir.
Kazakların Kiçi (Küçük) Cüz’ünde İsık kabilesi vardır (Aristov,
1896:384). Güney Sibirya’da, Münusa-Minusin arazisinde İzıh-Tah de-
nen bir yer adı vardır (Kzlasov, 1960:75). Yine aynı şekilde Orhun Türk
yazıtlarında İzgil adlı kabileler mevcuttur (Bartold, 1968:C.V:302,324).
İzgil adı bizim fikrimize göre eski Türk azık ve il(el) kelimesinden gelmiş
olabilir, yani azık – il (el), azıkil (azık el), a z(ı) kil, izgil= azık eli (kabile-
si, oymağı) anlamına gelmektedir.
Antik yazar Herodot’ta da (Tarih, III:89-94) bu, ad benzerliğiyle
TÜBAR-XVII-/2005-Bahar/ Dr. Kılıç OSMANOV
126
Hazar ve Aral denizlerine yakın olan ıslı, ırmaklı topraklarda azık’lar
“ pavsikai” diye anılır denmektedir (Drevni Avtorı, 1940:36). Pavsikai,
abasık (obasık) ıstılahının flektif şeklidir, yani abasık, obasık, (a) basık,
basık, pasık, pavsik”tir . Abasık (obasık) ismi ab(ob) kelimesi (İran dilin-
de- “su, ırmak, çay”) ve asık etnik isimden yapılmıştır, yani ab (ob)-asık,
abasık, obasık – “sulu, ırmaklı Azıklar” anlamını verir.
Strabon’da (Coğrafya, VII: 3) Azıklara “yazig” diye işaret edil-
mektedir (Latişev, 1947:200). Bu haberlere göre onlar, Kara Deniz ve
Azak (Azık) denizine yakın olan bölgelerde yaşıyorlardı. Strabon’da
Azıklar farklı şekillerde de anılmaktadır. Bir yerde zig (zik) şekli vardır,
başka yerde ise apasiak diye işaret edilmektedir (Latişev,
1947:189;Drevni Avtorı, 1940:93). Zig (zik) şekli azık etnik isminin
flektif şeklidir, yani azık, (a) zık, zik (zig). Apasiak olursa abasik ıstılahı
olma ihtimali vardır, yani abasık, apasik, apasiak – “sulu, ırmaklı Azık-
lar” anlamını verir. Apasiaklar hakkında antik yazar Pliniy de (Genel Ta-
rih, X:48) haber verir (Drevni Avtorı, 1940:84). Aynı yazarın diğer ese-
rinde (Tabii Tarih, III:42) Apasiaklar pezik şeklinde anılmaktadır, başka
bir yerde ise psak diye geçmektedir (Drevni Avtorı, 1940:85,126-127).
Pezikler, Ptolemey’de (Coğrafya, IV:12) Okus dağlarının yannda
anılmaktadırlar (Drevni Avtorı, 1940:125). Zikredilen eserin diğer bir ye-
rinde (Coğrafya, VI:5) Azık dağları zikredilmektedir (Drevni Avtorı,
1940:12). Azık ve az etnik isimleri ile Kara Deniz İskitlerinin adı bağlan-
tılı olabilir. İskit, yani sküz ihtimali eski Türkçe’de askız etnik ismin
flektif şekli olmalıdır, yani “askız, (a)skız, skız, sküz”dür. Askız, bizce
asık ve as(az) etnik isimlerinden teşkil edilmiştir, yani “asık-az, asıkaz,
as(ı)kaz, askız” şeklindedir.
Kara Deniz İskitleri hakkındaki ilk bilgilerde onların etnik ismi
Asküz diye geçmektedir (M.Ö. VII. asırdaki Asuri kaynakları) (Latişev,
1947:266). Daha sonra, M.Ö. V. asırda Eski Yunan kaynaklarında bu gö-
çebeler sküz diye isimlendirilmektedirler. İşte, bu “sküz” ün ihtimal Askız
etnik isminin flektif şekli olması lazım gelir. Aksız boylar birliği azık ve
az oymak-kabilelerden teşkil edilmiş olabilir. Türkiye’deki Urmiya gölü
bölgesinde yapılan arkeolojik araştırmalar bu düşünceleri ispat etmekte-
dir. Orada İskitlerin Sakkız veya Sakkez adındaki kurganları vardır. Sakkız
veya Sakkez, tabi olarak Askız etnik ismin flektif şekli olmalıdır. Kara
Deniz İskitlerinin arasında Orta Asyalı Sakların (Azıkların) olduğu arkeo-
lojik araştırmalar ile delillendirilebilmektedir.
Kara Deniz bölgesindeki İskit tepelerinde Orta Asyalı Saklara ait
olan hususiyetler mevcuttur (Çernikov, 1965:67). Bunun dışında
Yüeçilere (Azlara ?) ait olan hususlar da vardır. Mesela, Kiev bölgesinde
(Ukrayna), Doğu Kazakistan’daki Çilikta kurganına tamamıyla benzeyen
TÜBAR-XVII-/2005-Bahar/Bozkır Kavimlerinden Azlar
127
İskit tepeleri bulunmaktadır (Çernikov, 1965:67). Demek ki, ilk Kara De-
niz İskitlerinin (Askızlar), asık (sak) ve az (yüeçiler) kabilelerinden, oy-
maklarından teşkil edilmiş olması mümkün görünmektedir.
Yaklaşık olarak M.Ö. VIII veya VII. asrın başında Askızlar Ba-
tı’ya, Kara Deniz’in kuzey taraflarına geçmişlerdir. M.Ö. VII. asırda İs-
kitlerin ülkesi vardı ve İskitlerin hükümdarı sık sık anılırdı (Latişev,
1947:270-271). İlk Kara Denizli İskitlerin, Merkezî Asya’dan geldiği ta-
rih ilmince sabittir. Arkeoloji araştırmalarına göre M.Ö. VII-V. asırlara
kadar İskitlerin boylar birliğinde Merkezî Asya’dan gelen konar-göçerler
hükümdarlık yapıyordu. Ama, M.Ö. V. asırdan başlayarak yönetim yerli
etnik grupların eline geçmiştir.
İskitlerin (Askız) boylar birliğide kavim, köken ve etnik yapı yö-
nünden çeşitlilik arz etmekteydi. Genelde, Frak-Kimmer, Hind-İran, Fin-
Ugor-Ogur etnik gruplarına mensup olan oymak ve kabilelerden müte-
şekkildi. M.Ö. V. asırda eski Türkçedeki (aglütinativ) askız şekli yerine
sküz (flektif) şekli görülür. Kara Deniz İskitlerinin eski Türk özeği za-
manla azınlıkta kalmış ve yönetimi kaybettikten sonra diğer kabile ve
oymaklar ile karışmıştır. Askızlar, Kara Deniz göçebelerine “İskit
Triadasın”ı doğudan getirip, dağıtmışlardır. Orta çağ’da Yedisu’da
“askes” göçebe kabileleri vardır (SSR, 1984:C.I:436). Askesler, Batı
Türk Kağanlığı’nda yönetimin başında bulunan oymakların biridir. Gü-
ney Sibirya’da Askız ırmağı vardır. Orada aynı isimle Askız köyü de mev-
cuttur (Radloff 1887).
Az etnik ismi ile Oğuz etnik isminin aslı da bağlantılı olabilir, bu
konu hakkında da çalışmalar vardır. Linguistik açısından oğuz (okus) şek-
li eski Türk ok(oğ) kelimesinden (dalı-kolu, oymak manasında) ve az(as)
etnik isminden oluşabilir, yani ok(oğ)-az(as), okas(oğaz), okus(oğuz) şek-
lindedir
7
. Tarihi kaynaklarda eski konar-göçer dönemde
Maveraünnehir’de Oğuz adı ile işaret edilen göçebe kabileler anılmakta-
dır. Arrian (Aleksandr’ın Anabasisi, VII:10) Amu-Derya veya Sır-Derya
tarafında Uksi adlı göçebeler hakkında malumatlar vardır. Büyük İsken-
der onlar ile karşılaşıp hakimiyet altına almıştır (Drevni Avtorı 1940:58).
Bu konar-göçer oymaklar elbetteki Oğuzlardır. Pliniy ve Stefan
Vizantiyskiy onları, augas diye ifade etmektedir (Tolstov 1948:244).
Antik kaynaklarda Amu-Derya nehri Okus diye adlandırılır. Bu
7
Bu tahlilin hiçbir ilmî delile dayanmadığını ileri süren Prof. Dr. Saadettin Gömeç, et-
nik isimlerin etimolojileri üzerinde çalıştığı için Og (k)+z=Okuz-Oguz daki “z” bura-
da çoğul ekidir şeklinde bir açıklama yapmaktadır. Türkiye’de hali hazırda İskitlerin
tarihi üzerine çalışan iki kişiden biri (Prof. Dr. Ekrem Memiş ve Prof. Dr. İlhami
Durmuş) olan İ. Durmuş bu türden kelime etimolojilerinin tahlillerini dil bilimcilere
bırakmak gerektiğini belirtmektedir.
TÜBAR-XVII-/2005-Bahar/ Dr. Kılıç OSMANOV
128
isim (Okus, Oks) oradaki uksi, augas, okus kabilelerinin adıyla bağlantılı
olabilir. Ptolemey (Coğrafya, IV:12) Yaksart (Sır-Derya) tarafında Okus
dağlarını işaret eder (Drevni Avtorı, 1940:125). Ptolemey, o haberlerde
Okus gölü hakkında da bilgi verir (Drevni Avtorı, 1940:125). Türklerde
Amu-Derya nehri XIV-XVI. asırlara kadar Okus diye adlandırılmıştır
(Tolstov, 1962:8). H. Vamberi’nin fikrine göre Oks (Amu-Derya) Türk
kelimesidir ve nehri ifade etmektedir. O, Oks’un İran ve Turan’ın eski sı-
nırı olduğunu belirtir (Vamberi, 1873:C.I:11-12).
Orta çağ’da Oğuz (Uğuz) adlı Türk kabilesinde oymaklar çoktur.
Az etnik ismi ile aslen usun etnik ismi de bağlantılı olabilir. Bizce, usun
etnik ismi asan etnik isminin devingenli şeklidir. Asan, as (az) eski Türk-
çe’de çokluk anlamı veren n ekinden yapılabilirdi; yani as(az) – n, as(a)n,
asan – “azlar” anlamındadır. Çokluk anlamını veren n eki eski Türklerde,
bazı lehçelerde yer alırdı. Asanların ve Usunların bu Yüeçiler ile akraba
olmaları şüphesizdir. Hatta Asan ve Usunlar ilk zamanlarda Yüeçilerin
(Azların ?) bir kısmı, parçasıdır. Asanlar, Büyük Yüeçilerin arasında
anılmaktadır. Yukarıda bahsettiğimiz gibi, M.Ö. II. asırda doğudan
Maverunnehir’e Büyük Yüeçilerin boylar birliği gelmiştir. M.Ö. 160-
140’lı yıllarda Yunan-Baktriana Devleti’ne saldırarak tamamen yok et-
mişlerdir. Büyük Yüeçilerin arasında Asanlar isim olarak geçmektedir.
Pompey Trog, onları Asian diye ifade ediyor (Drevni Avtorı, 1940:101).
Strabon ise, Asanlar’dan apasian veya pasian diye bahsediyor (Drevni
Avtorı, 1940:18). Pasian adı Apasian ihtimalinin flektif şeklidir. Apasian
– “sulu, ırmaklı Asanlar” manasına geliyor. O, ab (ob) – (İran dilinde“su,
ırmak” manasındadır) ve Asan etnik isimidir, yani ab-asan, abasan,
abasian şeklindedir.
Tarihi kaynaklarda Asanlar, Saklar ile birlikte anılmaktadır. Mese-
la, Strabon (Coğrafya, XI:8,4) bu konuda haber vermektedir: Saklar, Er-
menistan’daki en iyi toprakları ele geçirip oraları Sakasana diye adlan-
dırmışlardır (Drevni Avtorı, 1940:18). Arrian ve Pliniy, sakasan adlı oy-
mak ve kabile hakkında bilgi vermektedir (Drevni Avtorı,
1940:42;Elnitskiy, 1977:200-201). Sakasan, Sak ve Asan etnik isimlerin-
den oluşan ıstılahtır. XII-XIII. asırlarda Hazar Denizi’nin kıyılarında yer
alan Saksin veya Sohsin ülkesi ve şehri anılmaktadır (Bartold,
1968:C.V:601). Kazakların Küçük Cüz’ün Dört Kara kabilesinde Saksan
kolu vardır (Aristov, 1896:380). Ptolemey (Coğrafya, IV:2) Oks nehrinin
yanında, Harezm tarafında oksian adlı boylardan bahsetmektedir (Drevni
Avtorı, 1940:125). Oksian ıstılahı ok(uk) kelimesi asan etnik isminden
oluşabilir, yani ok(uk) – asan, okasan, ok(a)asan, oksan, oksian – Asanla-
rın oğu (dalı) anlamındadır. Başka bir ihtimal: oksian ıstılahı okus etnik
isim ve eski Türkçe’deki çokluk manasını veren –n ekinden oluşabilir,
yani okus (oğus)-n, okus-n, okus(a)n, oksan, oksian – “okuslar (Oğuzlar)”
TÜBAR-XVII-/2005-Bahar/Bozkır Kavimlerinden Azlar
129
anlamındadır.
Eski Çin kaynaklarında Tanrı dağlarında Kaşgar’ın kuzey-batı tara-
fında Hüsün Beyliği zikredilmektedir (Yakinef, 1851:C.III:48). Hüsün iş-
te üsün etnik ismin spirantlı şeklidir, yani (h)üsün, hüsündür. Hüsün diye
işaret edilen kabileler tarihte (Çin kaynaklarında) yer alır. 641 yılına ait
olan olaylarda Hüsünler ğye-ğu (Kırgız) ve Çumugun ile birlikte anıl-
maktadır.
Çin kaynaklarında Gök Türklerin yönetici boyu Aşina diye adlandı-
rılmaktadır. İlmî araştırmalara göre Aşinaların gerçek etnik adı Çin kay-
naklarında verilen şekle tam olmasa da, çok yakındır (Klyaştorniy,
1961:112). Bizim fikrimiz boyunca Aşina ıstılahı eski Türk asan etnik
isminin Çince versiyonudur. Kazakların Küçük Cüz’ünde İssen-Temir
kabilesi vardır (Aristov, 1896:379). Çumekey veya Çuman aşiretinin (Sır-
Derya ve Tele Gölü’nde otururlar) bir kolu Asan adındadır (Aristov,
1896:382). Kazakların Orta Cüz’ünde Üsün kabilesi vardır (Aristov,
1896:367).Yine, Serkes kabilesinde Kusun oymağı vardır (Aristov,
1896:380). Kusun, üsün etnik isminin spirantlı şeklidir, yani “(h)üsün,
hüsün, küsün”dür . Biruç boyunda İsangul adlı kol-tarmak vardır, orda
Asan ve Üsün oymakları yer alır (Aristov, 1896:380). Kazakların Küçük
Cüz’ünde Cinkalıç kolunda Asan boyu vardır, Urus kolunda Asan ve
Üsün boyları yer almışlardır (Aristov, 1896:384). Kazakların Ulu Cüz’ü
de Usun veya Uysun diye adlandırılır. Bu durum tabii eski konar-göçerler
dönemindeki Üsünler ile bağlantılıdır.
Güney Sibirya’da Minusin ve Abakan bozkırlarında Asan veya As-
san kabileleri yaşarlardı (Radloff, 1929:21). Hotonların arasında Hasn
boyu bulunuyor (Grodekov, 1889:C:I:17). Hasn işte Asan etnik isminin
spirantlı şeklidir. Aynı adla, Kırgızlarda, Tekes sahillerinde oturan Buğu
8
kabilesinde Asan-tokum boyu vardır (Radloff, 1929:20). Doğu Kazakis-
tan’da Caysan toponimi ve Caysan gölü vardır. Caysan ıstılahı eski Türk
cay (yer, toprak anlamında) kelimesidir ve asan etnik isminden teşkil
edilmiş olabilir, yani cay-asan, çay(a)san, caysan – “Asanların (veya az-
ların) yeri ve toprağı”dır. Orta çağ’da Kıpçak kabilelerinin arasında
Cersan boyu anılmaktadır (Aristov, 1896:367). Cersan ve Caysan ıstıla-
hının manaları aynıdır. Kazakların Ulu Cüz’ünde Sarı-üsün boyu vardır
(Grjimaylo, 1926:C.II:277).
Doğu Gök Türk Kağanlığı’nda yönetime yakın olan diğer Türk ka-
bilesi, Çin kaynaklarında “Aşide” (A shih-te-Aşite) şeklinde verilir. Aşide
bilimsel araştırmalara göre rekonstrüksyonda Oset veya osset etnik ismini
verir. Oset, işte bu çok eski etnik isimdir. O, İskit-Sak dönemindeki gö-
8
Buguların tarihi ve kökenleri için bkz. (Gömeç, (t.y):42).
TÜBAR-XVII-/2005-Bahar/ Dr. Kılıç OSMANOV
130
çebe kabilelerin etnik ismi olarak tarihi haberlerde anılır. Onlar, bu haber-
lere göre yaklaşık olarak Sır-Derya’nın kuzey tarafında yerleşmişlerdir.
Antik tarihi kaynaklarında bu göçebeler, issed ve issedon (assedon) şekil-
lerinde görülür (Elnitsky, 1977:77-78).
İssed elbette Asat’tır. İssedon ihtimali bizce asatan olabilir. Asatan
ıstılahı asat etnik isminden ve çokluk manasını veren eski Türkçe –n
ekinden oluşabilir, yani asat-n, asat(a)n, asatan – “asat’lar” manasında-
dır. Asat ve asatanlar aynı boylar birliğidir. Asat etnik ismi as ıstılahı ile
bağlı olabilir. Eğer, as unsuru etnik isim olursa, at unsuru eski türkçe ad
(isim anlamında) kelimesi olabilir, yani as-ad (at), asat – “ismi az (adı
az)” anlamına gelir. Linguistik açısından bu ihtimal gerçekleşebilir. Tari-
hi açıdan İssed ve İssedonlar, Arimas ve Yüeçiler ile bağlantılıdır. Demek
ki, iset (asat) ve issedonlar (asatanlar) eski Türk göçebeleri olabilir.
Pliniy, Sır-Derya’nın kuzey tarafında İst veya Gist (hist) kabilelerini işa-
ret etmiştir (Hennig, 1961:C.I:23). İst işte bu asat’tır. Hist veya gist ıstıla-
hı asat etnik isminin spirantlı şekli olabilir, yani (h)asat, has(at), hast,
hist, gist. Kazakların Orta Cüz’ünün Cumuk kolunda Istı kabilesi vardır
(Aristov, 1896:357). Istı işte bu Asat’tır.
Demek, ilk göçebeler döneminde Merkezî Asya’nın veya Güney
Sibirya’nın bir bölgesinde göçebe medeniyeti yapılandırılmıştır. Tabii bu
çok eski Türk medeniyeti olarak bilinir. Bizim fikrimize göre “İskit
Triadası” buradan çıkmaktadır. İlk göçebeler döneminde o bölgelerde gö-
çebelerin boylar birliği teşkil edilmiştir. Onların etnik ismi Az- idi. Sonra
Azlar başka topraklara yerleşmişlerdir. Maveraünnehir’de, Az göçebele-
rinin ayrı kabileleri Hind-İran, Frak-Kimmer etnik gruplarına ait olan
oymak ve boylarıyla karışmıştır. Genelde bu, Sır-Derya nehrinin sahille-
rine bitişik olan topraklar ve o nehrin mansıbındaki, Aral Denizi’nin kıyı-
sındaki bölgelerde meydana gelmiştir.
Az goçebelerinin bazı gurupları, M.Ö. VП. asırda Kara Deniz’in
kuzey bölgelerine gitmişlerdir. Sonraki dönemlerde ise M.Ö. V. asrda
Eski Yunan kaynaklarnda “sküz” diye adlandırılmışlardır. Ìlk Avrupalı
İskitlerin (M.Ö.VП-V asırlar) Asya’dan geldikleri tarih ilminde sabittir.
İlk Avrupalı İskitlerin kültürünün Dağlı Altay ve Doğu Kazakistan göçe-
belerinin kültürlerine ait olduğu, arkeolojik araştırmalarla çoktan ortaya
konmuştur. Etimolojik araştırmalara göre İskitlerin gerçek etnik adı Az
(as) ıstılahından ve diğer eski Türk unsurlarından teşkil edilmiştir.
KAYNAKLAR
ABRAMZON S. M., (1959), “Voprosı etnogeneza kırgızov po danım
etnografii”,
Trudı
kırgızskoy arheologo-etnografiçeskoy
eskpeditsii, C.III, Moskva, AN SSSR Yayınları.
AKİŞEV K. A., G. A KUŞAYEV, (1963), Drevnyaya kultura sakov i
TÜBAR-XVII-/2005-Bahar/Bozkır Kavimlerinden Azlar
131
usuney dolinı reki İli, Alma-Ata: AN KAZ SSR Yayınları.
ARİSTOV N. A., (1896-1897), “Zametki ob etniçeskom sostave tyurkskih
plemyon i narodnostey i svedeniya ob ih çislennosti”, Jivaya
Starina, S. III-IV; Otd. Ott, Sen-Peterburg: Imp. Akad. Nauk Ya-
yınları.
BARTOLD V.V., (1968), Sob. Soç., T. V, Moskva:Vost. Lit. Yayınları.
BERNŞTAM A. N., (1951), Oçerk istorii gunnov, Leningrad:LGU Ya-
yınları.
BERNŞTAM A. N., (1952), “İstoriko-arheologiçeskiye oçerki Tyan-
Şanya i Pamiro-Alaya”, Materialı i issledovaniya po arheologiyi
SSSR, S. 26, Moskva: AN SSSR Yayınları.
ÇERNİKOV S. S., (1965), Zagadka zolotogo kurgana, Moskva:Nauka
Yayınları.
ÇLENOVA N. L., (1967), Proishojdeniye i rannyaya istoriya plemyen
tagarskoy kulturı, Moskva: Nauka Yayınları.
DURMUŞ İ., (1993), İskitler (Sakalar), Ankara:Türk Kültürü Araştırma
Enstitüsü Yayınları.
DREMOV V.A., (1990), “Tsentralno-Aziyatskiye svyazi naseleniya
Gornogo Atlaya v epohu rannego jeleza po dannım antropologiyi”,
Problemı antropologiyi i etnografiyi Yujnoy Sibiri, Barnaul:
BGU Yayınları.
Drevniye avtorı o Sredney Azii, (1940), Taşkent: Gos. İzd. Nauç.-Tehn.
i Sots. Ekon Lit. Uzb. SSR Yayınları.
EBERHARD W., (1996), Çin’in Şimal Komşuları, (Çev. N. Uluğtuğ),
Ankara:TTK Yayınları.
ELNİTSKİY L. A., (1977), Skifiya Evraziyskih stepey,
Novosibirsk:Nauka Yayınları.
GİNZBURG V.V., T. A. TROFİMOVA, (1972), Paleoantropologiya
Sredney Aziyi, Moskva: Nauka Yayınları.
GÖMEÇ S., (1992), “Kök Türkçe Kaynaklarda Geçen Boy ve Kavim Ad-
ları Üzerine: Aparlar”, Türk Dünyası Dergisi, S. 72, İstanbul.
GÖMEÇ S., (1994), “Kök Türkçe Kaynaklarda Geçen Boy İsimleri:
Çikler”, Türk Kültürü, 32/370, Ankara.
GÖMEÇ S., (1994), “Kök Türkçe Kaynaklarda Geçen Boy İsimleri: Az-
lar”, Belleten, 58/221, Ankara.
GÖMEÇ S., (t. y.), Uygur Türkleri Tarihi ve Kültürü, Ankara:Akçağ
Yayınları.
GRİGORYEV V. V., (1871), O skifskom narode sakah, Senpeterburg:
Vost. Lit. Yayınları.
GRODEKOV N. İ., (1889), “Kirgizi i kara-kirgizı Sır-Daryinskoy
oblasti”, Yuridiçeskiy Bıt, Taşkent.
GRUM-GRJİMAYLO G. E., (1926), Zapadnaya Mongoliya i
Uryanhayskiy kray, Leningrad, C. II.
HENNİG R., (1961), Nevedomıye zemli, Moskva: İnostr. Lit. Yayınları.
Hrestomatiya po istorii SSSR, (1951), Moskva: Ucpedgiz Yayınları.
İstoriya Kazahskoy SSR, (1957), C. 1, Alma-Ata: Nauka Yayınları.
TÜBAR-XVII-/2005-Bahar/ Dr. Kılıç OSMANOV
132
İstoriya Kirgizskoy SSR, (1984), C. 1, Frunze:Kırgızstan Yayınları.
İstoriya Sibiri sdrevneysih vremyen do nasih dney, C.1, (1968), Lening-
rad:Nauka Yayınları,
KELMAKOV V. K., (1970), “Proishojdeniye i pervoe upominaniye-ar”,
Etnonimı, Moskva: Nauka Yayınları.
KIZLASOV L. R., (1960), Taştıkskaya epoha, Moskva:MGU Yayınları.
KLYAŞTORNIY S. G., (1961), Drevnetyurkskiye runiçeskiye
pamyatniki kak istoçnik po istorii Sredney Azii, Moskva:Nauka
Yayınları.
LATİŞEV V. V., (1947), “İzvestiya drevnih pisateley o Skifii i Kavkaze”,
VDİ, S. 4, Moskva: Nauka Yayınları.
MALOV S. E., (1951), Pamyatniki drevnetyurkskoy pismennosti,
Moskva-Leningrad:AN SSSR Yayınları.
MARTINOV A. İ., V. P. ALEKSEYEV, (1986), İstoriya i
paleoantropologiya skifo-sibirskogo mira, Kemerovo: Kem. Gos.
Univ. Yayınları.
MEMİŞ E., “İskitlerin Uyguladığı Harp Taktiklerinin Diğer Milletler
Üzerindeki Etkileri ve Günümüzdeki Belirtileri”, Türk Kültürü,
XXV/293.
M. YAKİNEF. (1851), Sobraniye svedeniy o narodah, obitavşih v
Sredney Azii v drevniye vremena, C. I.-III, Senpeterburg:Imp.
Akad. Nauk Yayınları.
OŞANİN L. V., (1947), “Etnogenez narodov Sredney Aziyi v svete
dannıh antropologiyi”, SE, S. VI-VII, Moskva: Nauka Yayınları.
PETROV K. İ., (1971), “Ob obşnosti uralo-altayskih, indoyevropeyskih i
drugih yazıkov”, Arheologiya i etnografiya Başkiriyi, C. IV,
Ufa:Baş. GU Yayınları.
PETROV K. İ., (1973), “Problemı obitaniya nositeley tyurkoyazıçnoy
obçnosti do Vostoçnoy Evropı do rubeja n.e. (po drevnegreçesko-
latinskim istoçnikam)”, Problemı etnogeneza narodov Sibiri i
Dalnego Vostoka, Novosibirsk: Nauka Yayınları.
PETROV K. İ., (1975), “Problema projivaniya tyurkoyazıçnogo etnosa
na Tyan-Şane i v Sredney Aziyi na rubeje naşey erı”, Stranitsı
istorii i materialnoy kulturı Kırgızstana, Frunze: Nauka Yayınla-
rı.
POTANİN G. N., (1881), Oçerki severo-zapadnoy Mongolii, C.II, Spb:
Tip.Gl. Upravl. Udelov Yayınları.
PYANKOV İ. V., (1964), “K voprosu o marşrute pohoda Kira II na
massagetov”, VDİ, S. 3, Moskva:Nauka Yayınları.
PYANKOV İ. V., (1968), “Saki (Soderjaniye ponyatiya)”, İzvestia AN
Tadjikskoy SSR. Otd. Obşestvennıh Nauk, Vıp. 53, Duşanbe:
Nauka Yayınları.
RADLOFF V. V., (1929), Etnografiçeskiy obzor turetskih plemyen
Sibiri i Mogolii, İrkutsk: Tipogr. Udelov Yayınları.
RADLOFF V. V., (1887), Etnografiçeskiy obzor tyurkskih plemyen
Yujnoy Sibiri i Djungarii, Tomsk: Tip. Mihaylova i Makuşkina
TÜBAR-XVII-/2005-Bahar/Bozkır Kavimlerinden Azlar
133
Yayınları.
RADLOV V. V., (1893), K voprosu ob uygurah (iz predisloviya k
izdaniyu Kutadgu Bilika), Senpeterburg: Imp. Akad. Nauk Yayın-
ları.
RUDENKO S. İ., (1952), Gornoaltasykiye nahodki i skifı, Moskva-
Leningrad: AN SSSR Yayınları.
RUDENKO S. İ., (1960), Kultura naseleniya Tsentralnogo Atlaya v
skifskoye vremya, Moskva-Leningrad: AN SSSR Yayınları.
ŞAHMATOV F. H., (1950), “K voprosu o plemennıh soyuzah i
varvarskih gosudartsvah na territorii Kazahstana”, Vestnik AN
Kaz. SSR, S. 5(62), Alma-ata: Nauka Yayınları.
ŞAHMATOV F. H., (1950), “K voprosu ob etnogeneze kazahskogo
naroda”, İzvestiya AN Kaz. SSR. Ser. İstoriçeskaya, Vp. 6, Al-
ma-ata: Nauka Yayınları.
TAŞAĞIL A., (2004), Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları, An-
kara:Türk Tarih Kurumu Yayınları.
TOLSTOV S. P., (1962), Po drevnim deltam Oksa i Yaksarta,
Moskva:Vost. Lit. Yayınları.
TOLSTOV S. P., (1948), Drenviy Horezm, Moskva: MGU Yayınları.
TOLSTOV S.P., (1947), “Osnovnıye problemı etnogeneza narodov
Sredney Aziyi”, Sovetskaya Etnografiya, S. VI-VII, Moskva:
Nauka Yayınları.
Trudı kirgızskoy arheologo-etnografiçeskoy eskpeditsii, (1959), C.III,
Moskva: Akad. Nauk SSSR Yayınları.
VAMBERİ H., (1873), İstoriya Buharı i Transoksanii s dervneyşih
vremyen do nastoyaşego. (Po vostoçnım obnarodovannım i
neobnarodovannım rukopisnım istoçnikam). Perevod A. İ.
Pavlovskogo, C. I, Spb.:Imp. Akad. Nauk Yayınları.
Vsemirnaya istoriya, (1956), Moskva: Gospolitizdat Yayınları.
ZUYEV Yu. A., (1960), “Tamgi loşadey iz podvlastnıh knyajestv.
(Perevod iz kitayskogo soçineniya VIII-X vv. “Tanhuyao”. T.III.
Tzün 72. 1305-1308.ss.)”, Trudı instituta istorii, arheologii i
etnografii AN Kazahskoy SSR, Alma-Ata, C. 8.
ZUYEV Yu. A., (1957), “O sootvetstviyi terminov usun-asii, usun-kuşan
i k voprosu etniçeskoy prinadlejnosti usuney”, Vestnik AN Kaz.
SSR, Alma-ata, S. 5 (146).
ZUYEV Yu. A., (1957), “K voprosu o yazıke drevnih usuney”, Vestnik
AN Kaz. SSR, Alma-Ata, S. 5 (146).
Dostları ilə paylaş: |