Metot: Herhangi bir amaca ulaşmak için takip edilen yol anlamına gelir. Bilimsel Metod



Yüklə 40,33 Kb.
tarix06.02.2018
ölçüsü40,33 Kb.
#26077

SOSYAL BİLİMLERDE METOD VE ARAŞTIRMA TEKNİKLERİ
Bilimsel metot ve araştırma tekniği kavramları birbirine karıştırılmaktadır. Bu iki kavramının kısa açıklamasını yapalım.

Metot: Herhangi bir amaca ulaşmak için takip edilen yol anlamına gelir.

Bilimsel Metod: Araştırmada aşama aşama kullanılması düşünülen teknikleri sistematik tarzda düzenlemektir.

Araştırma tekniği: Verileri toplamak ve bir düzene sokmak için kullanılan özel yolları ifade eder.

Bilimsel davranışlı bir kimse; açık görüşlü, hoşgörülü, sabırlı, amaca ulaşmada inatçı, kendini eleştirebilen, tarafsız, bilgi toplayabilmek için her türlü kaynaktan yararlanabilen, metodik şüpheci, her iddia için bilgi isteyen, gerçek ile görüşü veya söylentiyi birbirinden ayırabilen, mantıklı, sürekli öğrenme ve anlama isteğinde bulunan, yeterli bilgi elde edinceye kadar kararını erteleyen, vardığı sonuçlarla kendi görüşleri arasında bir çatışma olduğunda verileri tercih eden ve her kararda bir yanılgı payı olabileceğini kabul eden bir kimsedir.

Bilim nedir?

Bilim: Doğru düşünme, sistemli bilgi edinme sürecidir. O halde doğru nedir? Doğru, düşünen kişi veya süje ile düşünülen şey veya obje arasındaki uyum veya birebir ilişkidir. Eğer bu uyum yoksa buna yanlış diyoruz.

Bilimin özellikleri: Bilimsel bilginin kendine özgü bir takım özellikler vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz.

1.Tarafsızlık ilkesi

2. Doğru ölçü

3. Kanıtlama niteliği

4. Genelleme özelliği

5. Bilim olması gerekeni değil, olanı inceler.

1.Tarafsızlık ilkesi: Bilim adamı ele aldığı konuya inançlarını, değer yargılarını ve siyasal kanaatlerini karıştırmamalıdır. Fen bilimlerinde mümkün olabilen bu objektiflik, sosyal bilimlerde biraz zor bir durumdur. Çünkü toplum ve insanı konu alan sosyal bilimlerde değer yargılarından uzaklaşmak dolayısıyla tarafsızlığı koruyabilmek son derece güçleşir.

2. Doğru ölçü: Bir bilimin gelişme ve olgunlaşma düzeyi çoğu zaman o bilimin matematiği kullanma düzeyiyle yani ölçme teknikleriyle değerlendirilir. En genel anlamda ölçme, nesne ve olaylara, bazı kurallara uygun olarak sayılar vermektir. Ölçemediğiniz bir şeyi, yönetemezsiniz!!!

3.Kanıtlama niteliği: Bilimsel verilerin her şart ve her durumda tekrarlanabilmesi ve sonuçlarının gerçekliğinin ortaya konulması gerekir.

4.Genelleyici özelliği: Bilimin bir diğer özelliği de olaylar arasında sebep -sonuç ilişkisi kurmak suretiyle genel kavramlara yükselmesidir.

5.Bilim, olması gereken olayları değil, olanı inceler: Olması gereken olaylar, isteklerimize, duygularımıza bağlı yorumlardır. Bunlar değer yargılarının konusudur. Örneğin nasıl hareket etmeliyim ki, ahlaki bir davranışta bulunmuş olayım. Oysa bilim, var olanı araştırır, bu yüzden olgusaldır. Bilimin görevi, inandırma olmayıp buna karşılık, belli şartlar altında belli olaylar arasında ilişki kurmak suretiyle sonuçlara varmaktır. Buna determinizm diyoruz.

Bilimsel olayların diğer özelliği statik ve dinamik taraflarının bulunmasıdır. Özet olarak bilgi bir yandan birikim özelliğine, öte yandan yenileşme özelliğine sahiptir.

Günümüzde bilimin amacı, ideal ve mutlak gerçeklere ulaşmak değildir, bilimin sonuçları görelidir ve geçicidir. Bilim sürekli bir şekilde kendini ve kendi buluşlarını düzelten bir özellik taşır. Bu sebeple bilimsel düşünce hata olasılığını daima akılda tutmayı ve onu araştırmayı gerektirir. Bilimsel gerçek, mutlak değişmez olmayıp görelidir, yani değişmeye açıktır. Bilimin sonuçları şimdilik kesindir, yarın yapılacak bir araştırma ile gerçek olarak bildiğimiz şeyler, yanlışlar olabilir. Çünkü bilgi baş döndürücü bir hızla ilerlemektedir. Bilim adamları işini gücünü bıraksa her gün kendi alanında yayınlanan kitap ve dergileri okumaya kalksa ömrü yetmemektedir. Bugün bilgi kirlenmesinden söz edilmektedir. Yani doğru olarak bilinen pek çok bilimsel gerçek çok kısa bir süre sonra geçerliliğini yitirmektedir.



ARAŞTIRMA NEDİR?

Araştırma çoğu zaman sadece olayları gözleme, bilgi, veri ve istatistik toplama sanılmaktadır.

Araştırma, bir bilgi üretme işidir. Bugünkü teknik kalkınmanın, bilimsel ve teknolojik gelişmenin araştırma ve araştırmacıya borçlu olunduğu bilinen bir gerçektir. Araştırma sayesinde yeni bilgiler kazanılmakta, bilim gelişmekte, gelişen bilim ve teknik sayesinde de araştırma yöntem ve araçları güçlenmektedir. Araştırma sürecinde olayların incelenmesi, bilgilerin toplanması zorunludur. Fakat araştırmacı, gözlemlerini ve topladığı bilgileri yeniden organize eder, analiz ve senteze tabi tutar, yorumlar; değerlendirir ve anlamlı bilgiler bütünü haline getirir. Bu çok karmaşık bir faaliyettir.

Araştırmaya ilgisiz kalmak, özellikle günümüz dünyasında toplumun bilgide, teknolojide geri kalmaya mahkûm olması demektir. Çağın gerisinde kalmış bir toplum ise, 21. Yüzyılın dünyasının ancak kenar mahallesinde yaşamaya mahkûm olması demektir.

Araştırma insanın merakından doğmuş, onun gerçeği öğrenmeye ve iş yapma yollarını geliştirmeye karşı olan hasretiyle beslenmiş bir faaliyettir. Araştırma; amaçlı, planlı ve sistemli olarak verilerin toplanması, gruplanması, analizi, sentezi, açıklanması, yorumlanması ve değerlendirilmesi işlemleriyle problemlere güvenilir çözüm yolları bulma süreci olarak tanımlanmaktadır.

İncelenen alanın büyüklüğüne göre araştırma metotları ikiye ayrılır: 1.Makro-sosyolojik araştırmalar, bütün ülkeyi kapsayan araştırmalardır 2.Mikro-sosyolojik araştırmalar ise, küçük gruplar üzerinde yapılan araştırmalardır.

ARAŞTIRMA ÇEŞİTLERİ

Araştırmalar temel ve uygulamalı olmak üzere ikiye ayrılır.

1.Temel araştırmalar; bilim, bilim içindir anlayışına uygun olarak kuramsal bilgi alanına yenilerini katma amacına yöneliktir.

2.Uygulamalı araştırmalar ise, günlük problemlere çözüm bulma amacını taşırlar.

Araştırmalar yapıldığı çevre ve araştırma ortamına göre laboratuar ve saha araştırmaları olmak üzere ikiye ayrılır.

1.Laboratuar araştırmaları. Laboratuar, yapay bir ortamdır. Kontrollü ve yapay ortamdaki davranışların gerçek hayattan farklı olacağı açıktır. Özellikle sosyal bilimler ve eğitimle ilgili laboratuar araştırmalarının gerçek hayata uyma olasılığı azdır. Bu nedenle sosyal bilimlerde sınırlı bir uygulama olanağı vardır. Bunun en büyük nedeni insan hayatı üzerinde kobaylar üzerinde olduğu gibi deney odası çalışmaları ve sınamaların yapılamaması, yapılmaması gerektiğidir.

2.Saha araştırmaları ise, gerçek hayatın içinde yer almaktadır, burada yapaylık söz konusu değildir. Sosyal bilimlerde bir grup, bir şirket, bir köy, bir şehir veya bütün bir toplum alan olarak kabul edilebilir.

Alan araştırması, tarama yöntemi, saha araştırması veya anket kavramları altında açıklanmaktadır. Buna betimsel araştırma da denilir. Alan araştırmaları insanların herhangi bir konudaki görüşlerini ve değerlendirmeleri içerir.

Alan araştırmasının bilimsel niteliği toplumla ve bireyle ilgili değişkenleri içermesinden kaynaklanır. Bu değişkenler bireyin cinsiyeti, dini, medeni hali, sosyo-ekonomik statüsü, eğitim düzeyi, yaşı, geliri, mesleği, yaşadığı coğrafi bölge, bağımsız değişkenleri; bireyin düşünceleri, ilgisi, tutumu, tavrı gibi psikolojik ve sosyal psikolojik davranışları bağımlı değişkenleri oluşturur.

ARAŞTIRMA TİPLERİ


  1. Açıklayıcı araştırmalar

  2. Betimleyici veya durum saptayıcı araştırmalar

  3. Tanıtıcı veya sayım tipi araştırmalar

1. Açıklayıcı Araştırmalar


Bu tip araştırmalar bilimin son amacı olan öngörülerde bulunma olanağı sağlar. Açıklayıcı araştırmalar, hipotezden kalkarak veri toplama araçları ile olaylar ve değişkenler arasında neden-sonuç ilişkisi kurmayı ve olayları, olguları açıklamayı amaçlarlar.

2. Betimleyici veya Durum Saptayıcı Araştırmalar


Bu tip araştırmalar ile olgular hakkında sistemli ve düzenli bilgilere sahip oluruz. Betimleyici bir araştırmada herhangi bir ilişkinin varlığı veya yokluğu araştırılır. Örneklemden hareketle evren hakkında geniş bilgi sahibi oluruz. Yeni hipotezlerin formüle edilmesi kolaylaşır. Betimleyici araştırmalar bize o olgunun niçin öyle olduğunu, o ilişkinin niçin öyle kurulduğunu açıklamazlar, onun yerine olgularda neyin olduğunu, nelerin neler ile birlikte olduğunu bildirirler. Betimleyici araştırmaların sonuçları, yüzde tabloları, grafikler ile gösterilir ve değişkenler arasında korelasyonun varlığı veya yokluğu saptanır.

3. Tanıtıcı veya Sayım Tipi Araştırmalar


Bunlar ciddi inleme ve araştırmalardır. Ancak bu araştırmalar sonunda bilimsel bilgi elde edilemez. Tanıtıcı araştırmalarda bir örneklemede belli niteliklerin ne kadar sık gözlendiği ortaya çıkarılır. Bunların sayım ve dökümü yapılır. Bu sayılar arasında bir ilişkinin var olup olmadığının araştırılması zorunlu değildir. Bunlarda örneklemden kalkarak evrenin özellikleri sıralanır.

Bunlar çoğunlukla pratik ihtiyaçları karşılamak amacı ile yapılır. Bu nedenle sosyal bilimlerden çok sosyal hizmet uzmanları, reklamcılar, pazarlamacılar tarafından uygulanır. Nüfus, işyeri ve hane halkı sayımları, gecekondu bölgelerindeki alt yapı hizmetlerinin saptanmasına yönelik belediyelerce gerçekleştirilen sayımlar bu tip araştırmalara girer. Tanıtıcı araştırmaların bilim için önemi, betimleyici araştırmalara ipucu sağlamasından gelir.

Sosyal Bilimleri Metodolojik Özellikleri

Sosyal Bilimlerde mutlak gerçek ve ona bağlı değişmez sebepler zinciri yoktur; bunun yerine toplum gerçeği ve onun izafi mantığı ve kanunları vardır. Toplumdaki gerçekler derlenerek, bağlı oldukları kanunlar bulunur. Bu tümevarım adıyla bilinen metodudur. Tümevarım bizi olguların bilgisinden bu olguları idare eden kanunların bilgisine geçiren işlemdir. Bu genel çerçeve içinde, olayları gerçekte var oldukları gibi anlamak bilimsel düşünmenin temel özelliğidir. Aşağıda genel metodolojik prensipler olarak da adlandırılabilecek bu özellikler tartışılmaktadır. Herhangi birinin ihmal edilmesi durumunda ulaşılacak sonuç eksik veya hatalı olmaktadır.



İlk prensip olan bütüncülük; bir olayı tüm sebepleriyle birlikte kavramaktır. Sosyal olaylar ancak bütüncü bir bakış açısıyla anlaşılabilirler. Kısmi sebep sonuç ilişkilerinin izah edilmesi olayın tümünün kavranmış olduğu anlamına gelmemektedir. Mesela, şehirleşme olgusu ele alınırken sanayinin emek talebini karşılamak için bulunduğu bölgede nüfus birikimi sağladığı söz konusu edilebilir, fakat şehirleşme sadece sanayinin iş gücü ihtiyacı değildir.

Objektiflik prensibi sosyal bir olay ele alınırken herhangi bir önyargıda bulunmamaktır. Peşin hükümler realitenin görülmesini engelleyen sahte görüntülerdir. Keza başka ya da benzeri olaylara dayalı olarak elde edilmiş olan yargılar incelenen olay için geçerli değildir.

Delillendirme prensibi bilimsel bilgilerin herkes tarafından kabul edilmiş ve genel geçerliği olan somut delillere dayalı olmasıdır. Dayanaksız olan izafi hükümlerin veya kanaatlerin hiçbir önemi yoktur. Herhangi bir hüküm mutlaka istatistik sonuçlar, tarihi belgeler, anketler veya diğer bilimsel metotlarla elde edilmiş olan verilerle delillendirilmelidir.

Sistematik olmak; çalışmanın hiçbir safha ihmal edilmeden düzenlenmesi bir sonraki bilgiye ulaşmayı sağlamaktadır.

Sosyal Bilimlerin Bilgi Kaynakları

Sosyal bilimlerde bilginin kaynağı; insanın tutum ve davranışlarıdır.

Laboratuar; toplum yaşamıdır.

Sosyal olaylar, birebir yinelenemezler. O nedenle, sosyal bilimlerde bir olayın, bütün şartlarıyla tekrar gözlenmesi oldukça zordur.

Bilgi kaynağının yanı sıra, bilginin doğruluğu da önemli bir sorundur.

Bilim sürekli gelişmekte olduğu için nihai doğrular yoktur. Öğrenme yoluyla yeni bilgiler eklenmektedir.


Yararlanılan Kişi ve Kaynaklar

Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu

M. Cüneyt Birkök
Yüklə 40,33 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə