Kendi Kendine



Yüklə 5,01 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/23
tarix20.09.2017
ölçüsü5,01 Kb.
#711
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   23

33
Manyetik sıvılar olmadan hipnotik durumun kazanılabileceği fikrini ortaya atan ilk kişi
Braid'dir. O, doğrudan vücudu etkilemek yerine, hipnozcunun, deneği yalnızca telkin
yoluyla etkilediğine inanıyordu. Bu yüzden, hipnoz hadisesinin hipnozcunun sihirli
güçlere sahip olması gereğinin aksine, deneğin telkine yatkınlığına bağlı olduğu sonucuna
varmıştır. "Braidizm" olarak bilinen hipnotik bir uygulamada, kendisi uygun telkinleri
verirken, hastalarından bir noktaya odaklanmalarını istiyordu.
Ambrose-August Liebeault (1823-1904)
Hippolyte -Marie Bernheim (1837-1919)
Jean Martin Charcot (1825-1893)
Hipnoz 19 yüzyılın ikinci yarısı boyunca geniş bir şekilde incelendi ve uygulandı. O
dönemde bu konuda katkıda bulunanlarından bazıları özellikle etkileriyle öne
çıkmışlardır. Fransa Nancy'da pratisyen olarak çalışan Liebeault çalışmalarında hipnozu
geniş ölçüde kullanmıştır. Uygun olduğunda, bildik tedavileri kullanmak yerine, hastaları
hipnotik yaklaşımı kabul ettikleri takdirde, hastalarını bedava tedavi ettiğinden, hiç
hastasız kalmıyordu. Liebeault'nun kliniğine onun sahtekârlık yaptığını kanıtlamak üzere
gelen meşhur nörolog Bernheim onun çalışmalarından o kadar etkilendi ki; daha sonra
Nancy Hipnoz Okulu'nun kuruluşunda Liebeault ile birlikte yer aldı.
Fransa'da aşağı yukarı aynı zamanlarda yine bir nörolog olan Charcot, hipnotize
olabilmenin anormal bir sinir yapısının ürünü olduğunu iddia ediyordu. Bu, bizim de
bugün inandığımız gibi, hipnozun doğal olarak ortaya çıkabilen günlük bir olay olduğuna
ve normal kişilerin de eşit şekilde hipnoz olabileceğine inanan Bernheim ve
Liebeault'nunkinin aksi bir görüştü. Char-
Sakl
ı
 Kütüphane
www.e-kitap.us


34
cot'un teorisi modern hipnoz görüşünün bir parçası haline gelmese de, bu derece saygın
bir tıp otoritesinin hipnozu çalışmaya değer bulması, Braid'in hipnozu tıp camiası için
saygın ve kabul edilebilir hale getirme çabalarına katkıda bulunmuştur.
Sigmund Freud (1856-1939)
19. yüzyılın bitiminde Charcot ve Bernheim'le çalışmış olan Freud vatanı Avusturya'da
hipnozu hastalarında kullanmaya başladı. Anksiyetenin muhtemel sebepleri için bilinçaltını
incelemek amacıyla hipnozu kullanan ilk kişilerden biri olan Freud'dan önce temel vurgu,
zahiri sebeplerin ortadan kaldırılmasından ziyade doğrudan semptomların ortadan
kaldırılması üzerineydi. Freud,   hastalarının   hepsinin,   bu   yönteme   karşı   istekli
olmadıklarını ya da gerektiği kadar derin bir hipnoza girecek kabiliyetleri olmadığını ve
sonuçların her zaman kalıcı olmadığını keşfettiğinde hipnozun büyüsünden kurtuldu.
Bunun yerine, psikanaliz olarak bilinen serbest çağrışım ve rüya analizini içeren
yaklaşımını geliştirdi. Halbuki modern hipnoterapi nispeten kısa bir zamanda olumlu
değişiklikler meydana getirirken; psikanaliz çoğunlukla yıllara ihtiyaç göstermektedir.
HİPNOZUN DRAMATİK YÜKSELİŞİ
1891'de İngiliz Tıp Cemiyeti hipnozun doğası ve değerini araştıracak bir komite
görevlendirdi. Araştırmanın sonunda hazırlanan raporda hipnoz hadisesinin gerçek
olduğu ve tedavi sürecinde hipnozun kullanımının da tatmin edici bulunduğu belirtildi.
Hipnozun eğlence amacıyla kullanılmasının doğru bulunmadığı da belirtildi. Fakat,
soruşturmanın olumlu sonuç-
Sakl
ı
 Kütüphane
www.e-kitap.us


35
larına rağmen; hem Britanya'da hem de Britanya dışında hipnoza olan ilgi azalmaya
devam etti. Özellikle de Freud'un bu yaklaşımı bırakması hipnozu büyük ölçüde geriletti.
Pek az istisna hariç, hipnozun kullanımı, yeniden şarlatanların, eğlence dünyasının
ellerine düştü; bu da onunla ilgilenme konusunda uzmanları ürküttü.
Birinci Dünya Savaşında savaş nevrozlarının hızlı bir şekilde iyileştirilmesi ihtiyacı
ortaya çıkıncaya kadar hipnoza olan ilgide bir canlanma olmadı. Hipnoterapi bu alanda
değerini kanıtladı ve tekrar dikkatleri üstüne çekti, ilk çalışmaların çoğu doktorlar
tarafından yürütülmüş olsa da, 20. yüzyılda psikoloji biliminin gelişmesi, hipnozu
bilimsel inceleme altına alma sürecinde psikologların rolünü arttırdı. Bu konudaki ilk
modern kitap 1933'te Clark L. Hull (1884-1952) tarafından yazıldı ve Hipnoz ve Telkine
Yatkınlık: Deneysel Bir Yaklaşım adını taşıyordu.
Hull'ın klasik kitabının yayınlanmasını takiben literatür hızla genişlemeye başladı ve
bugüne kadar da böyle devam etti. 1953'te ingiliz Tıp Cemiyeti, görevlendirdiği bir
komitenin raporunda, hem fiziksel hem de psikolojik bozukluklarda hipnozun
kullanımını resmen onayladı. Amerikan Tıp Cemiyeti de bu onayı üç yıl sonra verdi.
Tarihsel bir bakış açısından pek çok tibbî ve psikolojik modalar gelip geçmiş olsa da,
hipnoz varolmaya hep devam etti. Bugün eğlence camiasında devam eden kötüye
kullanımına rağmen, hipnoza olan bilimsel ilgi hiç bu kadar canlı olmamıştı. Hipnoterapi
daha uzun zaman büyümeye ve tıpta önemli bir rol oynamaya devam edebilir.
Sakl
ı
 Kütüphane
www.e-kitap.us


Hipnoterapi Nasıl
Îşler?
'Eğer bir şey hakkında bir yargıya varırsan, bu seni belirleyecektir."
—JOB 22:28—
Sakl
ı
 Kütüphane
www.e-kitap.us


Hipnozu eleştirmekte hızlı davrananlar, çoğunlukla, hipnozun nasıl çalıştığını kimsenin
bilmediğine işaret ederler. Bu gerçekten doğrudur. Fakat, faydalarını çıkarabilmek için
bir şeyin çalışma mekanizmasını anlamak gerekli değildir. Örneğin, çoğumuz
vücudumuzun besinleri nasıl sindirdiğini bilmeyiz ve bu yememizi ve özümsememizi
engellemez. Benzer şekilde, pek çoğumuz bir motorun nasıl çalıştığını anlamayız, fakat
bu bizim araba kullanmamızı engellemez.
Hipnoz terapilerde yaygın olarak kullanılır; çünkü tekrar tekrar faydalı etkileri
bildirilmektedir. Çoğunluk için nasıl çalıştığı bir sır olarak kaldığından bu bölümde temel
odak noktam hipnoterapinin etkilerinin anlatımı olacaktır. Bunu yapabilmek için zihin ve
beden arasındaki ilişkiyi inceleyerek işe başlamakta fayda vardır.
ZİHİN / BEDEN İLİŞKİSİ
Eski çağlardan beri zihin ve bedenin birlikte oluş hali insanların merakını uyandırmıştır.
Pek çoğu onların birbirinden ayrı olarak faaliyet gösterdiğini iddia etmişken; son
zamanlardaki düşünceler ve bu konudaki araştırmalar birlikte çalıştıkları inancına doğru
kaymıştır. Bu, insanı bütünleşmiş bir bütün olarak gören "bütüncül tıp" yaklaşımına yol
açmıştır. Beden ve zihin arasındaki yakın ilişkinin pek çok örnekleri günlük hayatta
görülebilir. Fiziksel süreçlerin zihin üzerindeki etkisi, açık bir şekilde örneğin kafein içeren
kahve içildiğinde fark edilebilir. Kafein merkezi sinir sistemini harekete geçiren bir
uyarandır ve bu
Sakl
ı
 Kütüphane
www.e-kitap.us


Yüklə 5,01 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   23




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə