12
Birçok organizmalar, kitle üremesi yapan ya da yapma olasılığı olan böceklerin
olağanüstü çoğalmasını önleyici birer etken olarak doğada rol oynarlar. ĠĢte böcek
populasyonu, dolayısıyla böcek zararını azaltmak için canlı organizmalardan (yerli
ya da yabancı) yararlanmak suretiyle yapılan savaĢa biyolojik savaĢ denir.
Zararlılarla savaĢ amacıyla doğal düĢmanların kullanılıĢı genel olarak BĠYOLOJĠK
SAVAġ veya BĠOKONTROL olarak bilinmektedir. Yüzyıllar boyunca insanların bildiği
husus Ģudur;
Bitkilere zarar veren böcekler, çok çeĢitli doğal düĢmanların
hücumuna uğramakta ve zaman zaman belirli yerlerde zararlılar üzerinde
oldukça
yüksek düzeyde etki oluĢturmaktadır.
BaĢlangıçta zararlı populasyonu yüksektir ve beslenme iliĢkisinin gereği besin
bolluğu nedeniyle doğal düĢmanın populasyonu arasında denge oluĢur ve
bu denge
durumu herhangi bir olumsuzluk olmadığı sürece devam eder. ĠĢte zararlılar ile
onların üzerinde yaĢayan canlılar arasındaki bu iliĢkiden yararlanarak zararlıların
populasyonları baskı altında, yani ekonomik zarar eĢiğinin altında tutulabilir. Zararlı
populasyonlarını ekonomik eĢiği altında tutmak üzere onlar üzerinde yaĢayan
organizmalardan yararlanılması ile ilgili çalıĢmalara BĠYOLOJĠK SAVAġ adı verilir.
Biyolojik savaĢımda kullanılacak canlılar, özel yetiĢtirme lâboratuarlarında
çoğaltılarak, gerekli zamanda, zarar görülen yerlere, yeter sayıda salıverilir veya
asalaklar konukçuları ile beraber zarar görülen yere taĢınırlar ya da dıĢ ülkelerden
ithal olunurlar. Bazı hallerde, tabiata bırakılan az sayıdaki yararlı türün ya da doğal
faunaya ait avcı veya parazitoidlerin zamanla çoğalarak etkili olması beklenebilir.
Kısaca 1- Ġthal 2- Çoğaltma 3- Koruma, biyolojik savaĢım‟ın üç ana yaklaĢımı olarak
görülmektedir. Biyolojik savaĢ, zor ve çok bilgi isteyen bir yöntemdir. Biyolojik
savaĢta kullanılacak etmenin (etkili türün) o yerin ekolojik Ģartlarına uyması
gerekir. Aksi halde iyi bir sonuç alınamaz.
2.1
Defining biological control
Populations of all living organisms are, to some degree, reduced by the natural actions of their predators, parasites, antagonists, and diseases.
This process has been referred to as ‘‘natural control,” but when pests are controlled, this is often called biological control (sometimes
shortened to biocontrol) and the agents that exert the control are frequently called natural enemies. Humans can exploit biological control in
various ways to suppress pest populations. The varied approaches for manipulating the activity of natural enemies to control pests differ in how
much effort is required,
who is involved, and the suitability of the approach for commercial development.
Biological control has been defined many times but a commonly accepted definition is provided below. The use of living organisms to suppress
the population of a specific pest organism, making it less abundant or less damaging than it would otherwise be (Eilenberg
et al., 2001). To
understand the basis for this definition, we need to discuss why biological control is used. Of course, there are a multitude of reasons.
Development of biological control methods really blossomed after synthetic chemical pesticide application became the dominant method of
pest control. Use of biological control grew due to practical needs to find a solution to pest problems when chemical pesticides did not work or
were not appropriate for controlling specific pests.
Another major impetus for using biological control has been the fact that chemical pesticides can cause negative side-effects, leading to
concerns about human health and the health and preservation of the environment. Biological controls leave no chemical residues and are
usually quite host specific, especially in comparison to synthetic chemical pesticides.
13
As years have passed and scientific research has advanced, the types of approaches available for pest control have also increased in number
and complexity. Within the field of biological control, a diversity of natural enemies can be used in many different ways. Other advances have
been the ability to synthesize the active compounds used by pests for communication (pheromones), which are then used for controlling those
same pests. An example of a relatively new type of control involves the fungus
Myrothecium verrucaria, which produces multiple compounds
that negatively affect plant parasitic nematodes. The fungus is mass-produced and then killed. The active compounds produced by the fungus
are then applied to the soil to create an inhospitable environment for the nematodes.
Alternatively, the genes responsible for producing compounds that control pests have been moved into other organisms where they are
expressed for production of pesticidal compounds in the specific areas where they are needed. The best known example is genetically
engineered, or transgenic, plants. Genes that are currently used extensively for expression in plants encode production of a bacterial toxin
(originally derived from
Bacillus thuringiensis) that kills insects.
Based on our definition, use of only the compounds produced by natural enemies would not be called biological control. Use of these
applications could instead be included in the larger categories of biologically based pest management or biorational pest control. However,
disagreements over use of this terminology are far from resolved. Controversy centers around whether the organisms used for ‘‘biological
control” must be living or just the source of compounds and genes. The following discussion describes the rationale underlying the definition of
biological control as exploiting living organisms for the control of pests.
2.2. Doğal Denge ve Biyolojik Mücadele
Doğadaki türlerin çoğunun popülasyonları, besin ağları içindeki karmaĢık
etkileĢimlerle doğal olarak meydana gelen düzenleme altında oldukları ve bu
nenenle de bu türlerin çoğunun insanlarla rekabet edecek kadar çoğalamadığı
düĢünülmektedir. Tarihsel olarak bu sorunlar, sayılarını sınırlandıran doğal
mücadele ağlarından kaçınan zararlı türlerden gelen biyolojik mücadele ile
irdelenmektedir. Birkaç farklı biyolojik mücadele stratejisinin hedefi bu
kendiliğinden yürüyen doğal mücadele düzeyini, ya kalıcı olarak yerleĢmesi için bir
doğal düĢmanın salımı ile (klasik biyolojik mücadele) veya doğal düĢman
popülasyonlarını
koruyarak
veya
destekleyerek
çevreyi
değiĢtirme
ile
(koruyucu/destekleyici biyolojik mücadele) yeniden kurmaktır. Üçüncü büyük
strateji, çoğaltma (augmentation), daha anlıktır ve zararlı popülasyonlarının uzun
dönemli tanzimi hedeflenmemektedir, bu strateji konukçuların zararına yaĢayan
doğal düĢmanların aynı temel etkileĢimlerine dayanmaktadır. Gerçekten, klasik
biyolojik mücadele salımları “çok büyük bir ölçekteki ekolojik deneyler” ile bağlantılı
olmakta ve doğal düĢmanların baskıladığı zararlı türlerin “kaçıĢını” ve doğal
düĢmanların sistemi onarmasıyla “çöküĢünü” açıklamaktadır (Strong
et al., 1984).
Biyolojik mücadelenin ne ölçekte baĢarılı olduğu, doğal olarak ortaya çıkan
populasyonları düzenleyen doğal mücadele ile kıyaslanarak sorgulanmaktadır.
Biyolojik mücadelenin, çoğu kez zararlı ile doğal düĢman arasında, doğada sıkça
görülecek düzenlemenin çok daha basitini, bir tek kuvvetli bağıntıyı kurarak
baĢarıya ulaĢtığı görülmektedir. Yalın veya değil, klasik ve kouyucu biyolojik
mücadelenin kullanımının arkasındaki temel eğilim “doğal mücadelenin” zararlı
populasyonunu azaltmak için kullanılabileceğidir. Ekologlar, doğal mücadelenin
tesisi, yeniden tesisi veya sürdürülmesi için neyin gerekli olduğunu anlamak için