İzmir Körfezini Kurtarma Şansı ve Kampanyanın Katkısı


Mikroorganizmaların Genel Özellikleri



Yüklə 0,55 Mb.
səhifə7/8
tarix17.01.2018
ölçüsü0,55 Mb.
#21319
1   2   3   4   5   6   7   8

Mikroorganizmaların Genel Özellikleri
Bakterilerin çoğunun çapı bir milimetrenin binde birinden daha büyük değildir. Bu nedenlede burada ölçüm mikrometre veya namometre birimleri kullanılır. (1 um=10-3) ve (1nm=10-6).

Cyano bakterilerinin, mayaların ve protozooların boyutları 10 um'nin altındadır. Bu küçük organizmalarda yüzeysel alanın hacime oranı çok büyüktür. 1 cm kenarı olan bir küreyi, kenarı lum olan kürelere böldüğümüz zaman 10 küre (her biri lum3 olan) elde etmiş oluruz. Bunun bir tanesi de ortalama olarak bir bakteri hücresinin hacmidir.

Çok yüksek yüzeysel alan/hacim oranına sahip olması da bakterilerni fazla madde sürümüne, kullanabilmelerine neden olmaktadır. Örneğni genel kural olarak canlıların enerji tüketimi onların kütlesel olarak ağırlıkları ile değil yüzeysel alanları ile doğru orantılıdır.

Bir sığır 24 saat içinde (500 kg ağırlığında bir hayvan), 0.5 kg protein oluştururk­en, aynı ağırlıktaki maya hücreleri aynı zamanda 50 000 kg protein üretebilmektedir­ler.

Metabolizma fizyolojisi açısından esneklik: Yüksek bitkiler ve hayvanlar enzimatik donanımları açısından oldukça sınırlıdırlar ve katıdırlar. Bakterilerde metabolik fizyoloji esnekliği vardır. Adaptasyon yetenekleri çok büyüktür. Bri mikrokok hücresinde 100 000 protein molekülü içni hacim vardır. Bu nedenle ihtiyaç duyulmayan enzimler, boşuna yedek olarak bulundurulmazlar. Eğer birbesin maddesi değerlendirmek için bir enzime ihtiyaç varsa, ve o besin maddesi hücrenin etrafında bulunuyorsa o zaman onu değrelendirecke enzimler üretilir. İnduktif enzimlerin oranı bir hücre proteinin %10'u kadardır.
Mikroorganizmaların yayılması: Boyutlarının çok küçük olması ekolojik önemlerini artırmaktadır. Onları her yerde bulmak, görmek, kanıtlamak mümkün. Nava atıkmadı ime oe çot tomalca ned löre ve lede lalımasimidmed. Doğal koşullarda hiç bir yere ve aşıya ihtiyaç yoktur. Ancak tür ve populasyon zenginleştirmesi gerekiyorsa o zaman aşı gerekli olabilir. 1 gram bahçe toprağında doğal besin maddelerinin her türünü değerlendirecek türde ve sayıda Bacterium vardır. Özel ve saf koşullarda, saf kültür elde etmek ekonomik ve teknik amaçlı olarak mümkündür.
Kuvantitatfi işler ve genetiksel araştırmalardaki gelişmeler: Laboratuvar da mikroorganizma kültürü yapmak o. Brefeld ve R.Koch ve onların ekollerine dayanmaktad­ır. Jelatinli veya Ağarlı besi ortamları bazı hücrelerin izole edilmesine, onların koloni şeklinde üremesine ve oradan da saf kültür elde edilmesine olanak hazırladı. Steril ve besi ortamı tekniğinin standartlaştırılması çok hızıl bir şekilde Tıbbi Mikrobiyolojisinin oluşmasına gelişmesine neden oldu. Çaplarının çok küçük olması nedeni ile bir petri kabında veya reagenz camında 10 8 ile 10 10 düzeyindeki hücre sayısının analizine imkan tanımaktadır. Böylece çok dar bir hacimde bazı yardımcı araçlarla değişimleri ve mutasyonları izlemek, saptamak mümkün olmaktadır. Gen tekniğindeki gelişmeleri bu nedenle de bakterilere borçluyuz.
* Hücre ve Yapısı
Mikroskop özellikle ışıklı mikroskobun, ultraviyolet mikroskop olarak geliştirilmesi ve daha sonra elektron mikroskobunun bulunması, karanlık fon ve fazlı kontrast mikroskobisinin geliştirilmesi yaşayan hücrelerin izlenmesini, incelenmesini kolaylaştırdı. Moleküler sahada inceleme çalışmaları diğer fiziksel ve kimyasal yöntemlerinyardımına ihtiyaç duyurmaktadır. Bunların yardımı ile hücre komponentleri izole edilir ve karakterize edilir.
Hücre çözeltilerinden (homogenatlar) farklı santrifujlama yöntemleri ile teker teker organeller ve fraksiyonlar ayrılır ve biyokimyasal olarak analizlenebilir, incelenebilir.
Bu analiz ve inceleme yöntemleri sayesinde ökaryotik hücrelerle prokaryotik hücreler arasında çok önemli farkların olduğu ortaya konmuştur.

Her hücrede sitoplazma ve çekirdek malzemesi vardır. Dışa karşı sitoplagma membranı ile kapanmıştır. Bir çok bitki hücresinde ve bakterilerde görüldüğü gibi bu protoplast mekanik bir işlevi olan hücre duvarı tarafından çevrelenmiş olabilirler.

Ökaryotik hücreleri (Eucyte) ve prokaryotik hücreleri (Protocyte) aşağıdaki gibi kısaca karşılaştırabiliriz.
Eucyte (ökaryotik hücreler)

- Hücre Çekirdeği: En önemli fark çekirdek yapısı ile çekirdek bölünmesi şeklidir. Çekirdek çekirdek kılıfı, delikli, iki tabakalı membran tarafından çepe çevre çevrelenmiştir. Çekirdek bölünmesi sırasında görünebilir hale gelen genom (kalıtım varlığı) ve bunu oluşturan DNA'lar kromozon olarak adlandırılan bir çok alt birimlerden oluşmaktadır. İekil de görüldüğü gibi bu çekirdek bölünmesi mitoze olayı ile gerçekleşmektedir. Mitozenin iki funksmiyonu vardır: 1.'si kromozomları boylamasına parçalayarak ve bölerek genetik malzemenin tıpatıp aynısının reduplikasy­onu sağlamaktır. Her kardeş çekirdeğe de kromozom takımının aynı şekilde aktarılmas­ını gerçekleştirmektir. Kromozomların nasıl ikilendiği olayı henüz tam olarak açıklanamamıştır. Ara faz çekirdeği ışıklı mikroskopda stürüktür bakımından fakir bir görünüm arzederken, bölünme fazlarında kromozomlar kısalmakta ve görülür olmaktadır. Bir düzlemde (ekvator plakasında) toplanmaktadırlar,. biraraya toplayan iğ aygıtı sayesinde kromozomun boylamasına ayrılmış parçaları karşı kutuplara doğru birbirlerinden ayrılırlar. İğ kayboyur, kromozom görülmez hale gelir, kardeş çekirdekler tekrar hücre kılıfı ile çevrelenir.

Tüm yüksek bitkiler ve hayvanlar seksüel çoğalmaları sırasında çekirdek faz değişimi gerçekleştiriler. Döllenme sırasında üreme hücreleri veya gametleri kaynaşmakta ve çekirdeklerden SZygote'lar meydana gelmektedir. Dişi ve erkek cinsel hücreler aynı miktarda, sayıda kromozomla döllenmeye katkıda bulunmaktadırlar. Bu nedenle bir zygote çekirdeği iki kromozom takımına sahiptir, veya iki genom (2n). Gametler (cinsel hücreler) haploid (tek takımlı) iken, vucut hücreleri diploid (iki takımlı) dir. Bu nedenle gelecek cinsel nesile geçmeden önce yarılanması, bölünmesi gerekmektedir. Normal sayı (n)'nın yarısı.Bu şekilde kromozom indirgenmesine götüren olaylara Meiose veya reduksiyon bölünmesi denilmektedir. (İekil ). Seksüel üreyen canlıların üremeleri için başlangıç ve ana olay meiose olayıdır. Bunun iki görevi vardır, anneden ve babadan gelen genleri yeniden kombine etmek ve kromozom sayısını azaltmaktır. Meiose olayı homolog anneden, babadan gelenkromozomlarla kromozom birleşmesi ile başlar. Kırılma ve çaprazlama birleşme yolu ile aynı boydaki kromozomlar arasında gerçekleşir. Bunu takiben çiftleşmiş, parçalanmış kromozomların iki kere (iğ ağı oluşturma) ayrımı olur. Sonuçda da haploid çekirdekli çok sayıda hücre meydana gelir.

Bir çok alçak bitkilerde örneğin alglerde ve protozoolarda kromozom bölünmesi zygot oluşumundan hemen sonra olmaktadır. Organizma haphloiddir.

Ökaryotiklerin kromozomları içnide çok sayıda protein içerin DNA ipliklerniden oluşmaktadır. Bu proteinlerinbir kısmı Histone, bazik proteinlerdir. DNA ve Nucleosome'leri meydana getirirler. Bu nukleosome'ler kromozomların altbirimleridir.

Çekirdekde kromozom DNA'sından mRNT oluşmakta ve bunlar çekirdek membranının gözeneklerinden sitoplazmaya taşınmaktadır. mRNA ve tRNA (Ribonükleikasit) Nucleolus'da oluşturulmakta ve sitoplazmaya taşınmaktadırlar. Embriyonal veya yumurta hücresinde çok sayıda Nucleoli vardır. Ökaryotik hücrede gen informasyonlarının taşınması bakımından çekirdeğin rolü çok büyüktür. fakat tek değildir. Gen informasmyonlarının bir kısmı mitokondrien'in DNA'larında ve kloroplastlarda bulunur.

Sitoplazma (Cytoplasma): Protolast dışarıya sitoplazma membranı ile kaplanmıştır. Eucyte'lerde sitoplazma içinde çok sayıda reaksiyon odaları, bölmeleri vardır. (Zistern, Vesikeln).

Sitoplazma membranı endoplazmatik reticulum (ER) ile içe doğru devam etmektedir. ER'nin bir kısmı da çekirdek membranının oluşturmaktadır. Gözeneklidir, nükleikasitl­erin, proteinlerin, metabolitlerin hücre ile sitoplazma arasında taşınmasının sağlarlar. ER'nin bir kısmı ribozomlar tarafından işgal edilmiştir. ve ham veya granüler ER olarak adlandırılır. Ribozomlar protein sentez yerleridir.

Hayvansal hücrede özel membran organeli, Golgi-Apparat.

Bitkisel hücrede benzeri organel, Dictyosomen. Zistern (sarnıçlarda) enzimler sentezlenir ve burada depolanır. Bu her iki organel de enzimlerin salgılanmasına (sekresyon) yardımcı olmaktadır.


Mitochonderien ve Chloroplaste: okaryotikler membran ile çevrelenmişiki organele daha sahiptirler; mitokondriyin ve kloroplastlar. Fzala kıvrımlı iç ve dış olmak üzere iki membrandan oluşan, lipoidce zengin ve şekil değiştirebilen mitokondriyinler solunumda katkıda bulunurlar. İç membranda elektron transport zincirinin komponentle­rini ve ATP-Sentaze'yi saklarlar. Algler ve yeşil bitkiler mitokondiriyin yanı sıra kloroplasları da bulundururlar. Kloroplastların iç membrnalarında fotosentez pigmentleri ve fotosentetik elektron transportunun komponentleri depolanmaştır.
Endocytose: Hücre dışı maddeninin alınış türüne (iki çeşit) Endocytose denir. Ökaryotikler sıvı veya şekillendirilmiş katı besin maddelerini alabilirler. Katı besin maddeleri örneğin kanın Luecocyte'leri ve amübler tarafından Phagocytose olarak alınabilirler. Sıvı besinmaddesinin alınması söz konusu ise o zaman Pinocytose'den söz edilmektedir. Ökaryotların şekillenmiş katı besin maddelerini alabilmeleri biyolojide çok büyük bir önem arzetmektedir. Burada Endosymbiose'nin koşulları ve oluşum mekanizması görülmektedir.
Endosembiyoz hipotezi: Ökaryotik organizmaların hücre organelleri ile prokaryotikler­inkilre esasda ortak bir çok özelliğe sahiptirler. Ring şeklinde kapalı DNA molekülüne sahipler, ribozomları 70S-Typ ve sitoplazma membranlarında elektron transport zinciriin komponentleri (Flavine, Chinone, Demirli-kükürtlü proteinler ve Cytochrome'lar) bulunur. Respirasyon ve/veya fotosentez yolu ile enerji kazanılması­nda görev alırlar.
Hareket etme organelleri: Ökaryotikler kamçı veya kirpiksi yapılarla hareket etme özelliğine sahiphtirler (Protozoolar, Algler, Spermatozoolar).
Protocyte (Prokaryotik Hücreler): Prokaryotik hücreler çok küçüktür. Bakterilerin büyük bir çoğunluğu çubuksu şekildedir, yaklaşık 1 um eninde 5 um boyundadır. Pseudomonada'lerin çoğunun çapı 0.4-0.7 umu ve boyu ise 2-3 um'dir.

Mikrokokların çapları 0.5 um'dir.

Büyük bakteri sayısı azdır, bunlar çok yavaş büyürler (Chromatium okenii, Thiospirillum jenense, Achromatium v.s.).

Ne mitokondiriyin, kloroplast gibi organelleri vardır, ne de DNA'ın etrafı bir çekirdek zarı ile çevrelenmiştir. İnce ipliksi ağ biçiminde görülen çekirdek bölgesine hemen bitişik olarak ribozomlarla dolu sitoplazma vardır. Ökaryotiklerin mitokondriyin ve kloroplast membranlarında gerçekleşen enerji kazanma olayı, prokaryotiklerin sitoplazma membranlarında gerçekleşmektedir.

Prokaryotiklerin toplam genetik informasyonları bir tek DNA ipliği üzerindedir. Bakteri kromozomu bulunmaktadır. Bu DNA molekülü ring şeklinde kapalı bir çubuk halinde bulunmaktadır. Kontur boyu 025-3.0 mm kadardır. Bakteriler hücrelerin uzaması ve bölünmesi ile çoğalmaktadırlar. Bir çok bakteride görülen bir durum, bölünmeden sonra bölünmüş gruplar uzun süre bir arada kalmaktadırlar. Hücrenin ikiye bölünmesi, kromozomların da rehplikasyonunu (ikilenmesini) gerektirmektedir. Prokaryotikler haplontırlar. Prokaryotik hücrelerin çok azında hücre duvarı (Murein veya Reptidoglyken) vardır.

Bir ökaryotik ve prokaryotik bakteri hücresi İekil lerinde görülmektedir. İekil de ise çeşitli tek hücreli bakteri şekilleri verilmiştir.

Prokaryotiklerin çoğu ya yüzerek ya da kayarak hareket ederler. Yüzen bakterilerin hareket organilleri kamçılarıdır. Kamçılar ökaryotiklerininkinden çok daha basittir ve sadece tek bir fibrilden oluşmaktadır.
Tek hücrelilerin maddesil bileşimi: Tek hücrelilerin yaş veya kuru biyomas ağırlığı hücrelerin besi ortamından santrifuji yapılarak tayin edilir. Sedimentleşmiş hücre biyomasında %70-85 su vardır. Kuru madde içreği, o halde yaşbiyomasın %15-30'u kadardır. Hücrelerde bulunanrezerv maddeleri (Lipid polisakkarid, polifosfat, veya kükürt fazlamiktarda bulunursa, o zaman kuru maddenin yüzdesi de artar. Bakterilerin katı veya kuru maddeleri genelde polimerlerden oluşur: %50 protein, %10-20 hücre duvarı, %10-20 RNA, %3-4 DNA ve %10 lipidler. On biyoelement ise: %50 karbon, %20 oksijen, %14 azot, %8 hidrojen, %3 fosfor, %1 kükürt, %1 potasyum, %0.5 kalsiyum, %0.5 magnezyum ve %0.2 demir olarak bulunur.
Bakteri Çekirdeği: Bakterilerde DNA içerir, bunlar diffus olarak sitoplazmada yayılmıştır., bilakis diskret bölge ve sahalarda lokalize olmuşlardır. Bu sahalarda hücre bölünmesi ile birlikte bölünürler.
DNA'nını Yapısı:
DNA ; Yaşam DNA ile başlamıştır. Evren'in oluşmasının başlangıcında büyük patlamadan sadece bir kaç saniye sonra açığa çıkan ısının sıcaklığı milyarlarca dereceye ulaşmıştır. Doğada öz'den biçimlenmeye gidiş vardır. Bir kiristalin veya mieralin atomu ve çekirdeği özüdür, fakat bunların meydana getirdiği yapı ve şekili ise biçimidir. DNA'nın da özü ve biçimi vardır. Canlı veya cansız her maddenin entalpisi vardır. Entropi canlının veya maddenin her faaliyeti ve değişimi sırasında düzensizlikler, atıklar oluşmaktadır. Yıldızlar bile doğar, yaşar ve ölürler. Çok yüksek düzeyde ısı yayılması sırasında elementlerin atomlarını biçimlendirip canlının ilk yapı taşı oluşmuştur. Oluşan ilk canlı varlık yer değiştirir, beslenir ve solur . Kendisi de ısı yayar. DNA 'nın da ana yapı taşları Adanin (A), Sitozin (S), Guanin (G) ve Timin (T)'dir.
Dezoksirobonüklein asiti (DNA) bir makro moleküldür. Asit hidrolüzü ile yapı taşlarına parçalanabilmektedir: Dezoksirboze, fosforikasit vebazlar. Bunlar aynı mol oranında bulunmaktadırlar. DNA'da dört çeşitli baz bulunmaktadır: Adenin ve Guanin (Purin bazları), ve Cytosin ve Thymin (Pyrimidin bazları).

DNA'da dönüşümlü olarak pentozlar ve fosforikasitler bulunur ve şekerde de her birine dört baz bağlanmıştır. Böyle bir Nucleotid zincirinin belirli bir hedef amacı vardır, polar olarak inşaa edilmiştir. Bir tarafta 5' pozisyonunda fosfat grubu, diğer tarafta da 3' pozisyonunda da bir serbest hidroksi grubu durmaktadır.

İekil 'de DNA'nın yapısı görülmektedir.

İekil de görülen A ile T'nin, G ile C'nin bağları aynı sıkılıkta ve sağlamlıkta değildir. Buradaki hidrojen köprü bağları genelde elektrostatik doğaya sahiptir. 0H ve NH2 grupları ile sağlanmaktadır. 0 ve N şiddetli elektro negatif elementlerdir. Elektron çekimi yapmaktadırlar ve kendilerine bağlananhidrojene de pozitif yük vermektedirler. Böylece pozitifleştirilmiş H-Atomları yanlınz olan elektron çiftleri içeren elektron negatif gruplar tarafından çekilir ve böylece hidrojen köprüsü oluşturulur.



Hidrojen köprüsü bağları moleküller arası Van der Waals kuvvetlerinden daha şiddetlidir. Bağlama enerjisi 38 (9kcal)'dir. Sıcaklık, ışık dalga boyu, örneğin üre ilavesi veya magnezyum konsantrasyonun değişimi gibi ekolojik abiyotik unsurların değişimi ile hidrojen köprüsü bağları bozulabilir.
DNA replikasyonu: DNA hücrenin genetik informasyonlarını içerir. DNA'nın bölünmesi ve ikilenmesi, tıpatıp birbirinin aynı iki DNA-kromozomu oluştuktan sonra, hücre bölünmesi öncesi gerçekleşen bir olaydır. İekil de DNA-Polmerazının işlevlerinin biyokimyasal bazını, çifthatlı DNA'nın replikasyonunun ve daire şeklindeki bakteri kromozomunun replikasyonunu, bakteri hücresinin bölünmesi görmek mümkündür.
E.coli'nin kromozomunun ikilenmesi yaklaşık 40 dakika sürmektedir. Ancak E.coli hücresi uygun ekolojik koşullarda 20 dakikada ikilenebilmektedir.
DNA-DNA Hibritleştirilmesi: ısıtma halinde önceden de sözü edildiği gibi DNA'nın iki Nucleotid hatları hidrojen köprüsü bağının çözülmesi nedeni ile birbirinden ayrılmaktadır. Tek hatlar halinde denatüre olan DNA'nın yavaş soğutma yolu ile tekrar eski haline getirilmesi imknasızdır. Bu ara komplementer parçaların çiftleşmesi ve reassosiasyonu mümkün olmaktadır. İki farklı organizmanın tek DNA hattından birleştirilerek yeniden çift DNA hattı oluşturulması olayına "Heteroduplex-Nolekül" olarak adlandırılmaktadır. Bu olayı eksperimentel olarak izleyebilmek için bakterinin DNA'sının ağır veya radyoaktif izotopla işaretlemek gerekir.
Plazmidler: Bir çokbakteri kromozom DNA'sı yanı sıra, aynı şekilde dairesel düzen içnide iki DNA hatlı DNA-Elementi içerirler, buna plazmidler denir.
Sitoplazma ve Membranlar:
Sitoplazmasitoplazma membranı ile hücre duvarını sınırlanır, komşudur. Sitoplazmanın içinde vesikeller, Grana'lar veçekirdek bulunur. Sitoplazmada çözülebilirenzimler ve ribonukleikasiti içermektedir, membran yanında öncelikle ribozomları ayırmaktadır. Çözünmüş enzimler çok sayıdaki ayrışma ve sentezlemeolaylarını katalize etmektedirl­er. Çözünmüş m-RNA Messenger=m), ve t-RNA (Transfer=t) ve ribozomlar protein sentezine katkıda bulunurlar.
Proteinler: Aminoasitleri peptidleri, peptidler polipeptidleri oluştururlar. Polipeptid zincirinin hacimsel olarak belirli bir sıralanışı vardır. (Konformasyon). Bu yapı yan bağlarla iyice stabil hale getirilmektedir Kovalent ve kovalent olmayan bağlar. İekil de proteinin yapısı görülmektedir.
Çeşitli bağlama tiplerine göre çeşitli derecede yapılaşma olmaktadır: Primer yapı (stürüktür), sekunder yapı, tersiyer yapı ve kuvarter yapı gibi. Fizyolojik koşullara bağlı olarak proteinler sıvı fazda bulunurlar, dolayisiyle su dipolu ileproteinler arasında karşılıklı bir etkileşimsöz konusudur. Polar gruplar hidratize edilmişlerd­ir. Proteinin yük durumunu etkileyen faktörler, örneğin H+, Ca2+, Mg2+, K+ v.b. gibi iyonların konsantrasyonu zorunlu olarakhidrotasyon derecesine etki etmektedirler ve böylece de proteinin şişme durumuna.
Ribozomlar: Ribozomlarprotein sentezininyapıldığı yerlerdir. Elektron mikroskobunda sitoplazma içinde yayılmış tanecikler olarak görülmektedir. Bakteri ribozomlarının boyutları 16x18 mm'dir. Bakteri RNA'sının %80-85'i ribozomların içinde bulunur. Taze ribozomlar ultrasantrifuj içinde 70 Svedberg birim sedimentasyon hızı ile sediment haline geldiklerine göre, 70S ribozomları diye adlandırılmaktadır. Ökaryotiklerin sitoplazma ribozomları biraz daha büyük olduğu için 80 S ribozomları olarak adlandırılmaktadır. Ribozomlar iki alt birimden oluşmaktadır, 30S tanecikleri ve 50S tanecikleri. Bunların her ikisi 70 S ribozomabütünleşir (İekil ). Bir bakteri hücresinde 5000-50000 ribozom vardır. Hücre ne kadar hızlı büyürse ribozom sayıdı da o kadar fazla olur.
Bakterilerin 70 S ribozomları ileökaryotiklerin 80 S ribozomları arasındaki fark, enfeksiyon hastalıkları ile mücaadelede çok büyük bir önem arzetmektedir. 70S Ribozomlarındaki protein sentezleri antibiyotikler tarafından engellenirken veya durdurulurken, 80S Ribozomlarındaki protein sentezi hiç durmadan devam etmektedir.
RNA'nın yapısı: Ribonükleikasit hem yapısı hem de yapı taşı açısından DNA'dan büyük farklılıklar göstermektedir. Polnukleotid hattının omurgası riboze ve fosforikasitten oluşmaktadır. Baz olarak ise aynı şekilde Adenin, Guanin ve Cytosin vardır. Thymin'in yerinde ise Uracil. Bunun dışında RNA'da Pseudouracil gibi nadir bazlar da vardır. RNA hücrede tek hat olarak bulunur.
Sitoplazma membranı: Bakterilerin bitkilerin ve hayvanların sitoplazma membranları yaklaşık olarak biribirinin aynıdır, yapısal büyük bir farklılık arzetmezler. Bu nedenle de "unit membrane"'den söz etmek mümkündür. Hücre kuru maddesinin %8-15'ini membranlar oluşturur ve hücre yağının %70-90'ını da burada bulunur.
Membran kuru maddesinin %37-50'si lipidler (nötral, fosfolipidler), %50'sini proteinler ve %15-30'unu hekzozlar oluşturur.

Sitoplazma memsranı lipid çift katından meydana gelmiştir. Hidrofil kafalar dışa, hidrofob uclar (fosfolipidlerin ve Triglyceride'erin) içe dönüktür. Sitoplazmamembra­nlarının çok önemli metabolizma faaliyetlerinde bir rolü vardır. Hücre için ozmotikbir engeldir ve giren çıkan maddelerin kontrolünü yapar, gümrük gibi bir görev görür. Elementar membraının kapalı yağ filmleri köprü proteinleri sayesinde delik deşik edilir, bu proteinler porları oluşturur ve buradan da düzenli olarak madde taşınımı gerçekleşir.

Ökaryotiklerde mitokondiriyinin içinde bulunan elektron taşıma ve oksijenli fosforlaştırma enzimleri, bakterilerde membranın içinde veya hemen yanında bulunurlar.

Sitokromlar, demir-kükürt-proteinleri ve elektrontransfortunun diğer komponentleri tamamen membranda bulunurlar.



Hücre duvarı ve kapsül malzemesinin sentezi de, ekzoenzimlerni salgılanması da buradan olmaktadır. DNA'nın replikasyon merkezi de buradadır. Hatta kapçıların çıkış yeri de burasıdır.
İntrasitoplazmatik membranlar, mezozomlar ve lameller: Bazı bakterilerde sitoplazma­nın etrafını çevreleyen membranlarda hiçbir girinti, çıkıntı yoktur. Bazılarında da vardır. Hatta membranlar stiplazmanın içinden geçer. Fototrof purpur bakterilerinde intrasitoplazmatik membranlar çok fazladır. Oldukça ince kesitler halinde olan bu membran sistemi hortum, boşluk, kabarcık veya vesikeln şeklinde kendilerini gösterir.
Hücre Duvarı
Bakterilerin hücre duvarı bir çelik bilya gibi katı ve sert değildir. Bilakis ince ve esnektir. İç basınç evya turgor ozmotik olarak ayarlanmaktadır. Hücre duvarından çok sayıda tuzlar ve alçak moleküllü maddeler geçebilmektedir.
Plazmoliz: ozmotik etkiyi sağlayan şekerlerin ve tuzların hücre içindeki konsantrasy­onu, hücre dışındakinden daha fazladır. Hücre içinin ozmotik değeri %10-20'lik sakkorozunkine eşdeğerdir. Hücre duvarının müsaade ettiği kadar su hücre içine alınır. Eğer hücre dışındaki şeker, üre v.b. gibi madde konsantrasyonu artırılırsa, o zaman hücrenin suyu dışarı emilir, çekilir. Protoplast büzülür, sitoplazma membranı hücre duvarından ayrılır. Bu şekilde hipertonik ortamda oluşan bu olaya plazmoliz adı verilir.
Gram boyama: Hücre duvarı gram boyamada da sorumludur. Gram (1884) tarafından geliştirilen yönteme göre koyu viyolete boyanıp boyanmama çok önemli bir taksonomet­rik bir özelliktir. Bu aynı zamanda bakterinin diğer özellikleri ile korrelasyon halindedir.
Gram pozitif bakterilerde hücre duvarının kuru maddesinin %30-70'i mürein ağından (kırk kat kalınlığında) oluşmaktadır. Gram pozitif bakterilerin hücre duvarında kovalent bağlı olarak polisakkaridler bulunur. Protein içeriği azdır.
Gram negatif bakterilerin mürein ağı tek katlıdır. Hücre duvarının kuru maddesinin %10'u kadardır. Lippopolisakkaritlerin tabakasını stabil tutmak için Ca2+ ihtiyaç vardır.
Hücre duvarının yapısının ve müreinin açıklanması olayı Lysozym'lerin ve Penicillin'­lerin bakterilere etkisinin incelenmesiile açıklığa kavuşmuştur. Yumurta beyazında, burun salgısında, göz yaşında bulunan lysozym bakterisid özelliği olan bir enzimdir.
Lysozym'ün yanısıra mürein iskeletini (yapısını) çözen çok sayıda enzim vardır. Antibiotikum Penicillin daha ziyade gram pozitif bakterilere etki etmektedir. Bakterisid etki sadece gelişen, büyüyen organizmaya, hücreyekarşı olmaktadır, dinlenme aşamasında olan hücre ise bu etkiden korunmuş olmaktadır.
Hücre duvarının oluşumu: Mürein yapı taşının biyosentezi ve Peptidoglykan iskeletine inşaatı üç adımda gerçekleşmektedir: ilk biyosentez adımısitoplazmada gerçekleşmekte­dir, burada muraminasiti-pantapeptid ouşur, ikinci adımda ise sitoplazma membranında N-Acetylglucosamin ve beş Glycyl kalıntılarının muraminasit-pentapeptidlerin bağlanması gerçekleşmektedir. Üçüncü adımda da peptidoglykan yapısına inşaatı ve peptid bağına eklenmesi olayı olur.
Kapsül ve Salgılar: Kapsüller mikroorganizmaları patojen bakterilere karşı dirençli yapmaktadır, (Phagocytose), deney hayvanları için Virulenz'i artmaktadır.
Kapsül, kapsülüniçine girimeyen çini mürekkebi, Nigrosin-Kongo kırmızısı, gibi maddelerle ışıklı mikroskopda ispatlanabilir. Kapsül koyu fonda açık görülmektedir.
Kapsülün içindeki bir çok madde salgı olarak hücrenin dışına verilmektedir. Bakteri suspansiyonunun homojenleştirme veya sallama ile hücre yüzeyinden ayırmak mümkündür, böylece besi ortamından salgı olarak kazanmak mümkün olur. Besi ortamında sakkoroz varsa çok miktarda bir çok mikroorganizma tarafından salgı oluşturmaktadır.

Filament oluşturan bakterilerin (SPhaerotilus natans ve Lephtothrix ochracea) boru şeklinde kılıfları vardır. Bunlar heteropolisakkarıdden oluşurlar (glukoz, glucuron asiti, glaktoz, fukoz). Salgılar tek hücreleri hücre birliğine bağlarlar. Bütünleşir böylece bir çok tek hücreler, bir birlik meydana gelir.


Hücre duvarı dışında lokalize olmuşpolisakkaridlere eksopolisakkaridler denir ve hücre duvarı ile oldukça sıkı bir bağ içindedirler, ozaman kapsülden söz edilir, eğer gevşek veya hiç bağlanmamışsa ozaman da salgı dan söz etmek mümkündür.
Kamçılar ve hareket: Yüzen bakterilerin hareketi kamçılarının rotasyonu ile olmaktadır. Kamçısız bakterilerin hareketi kayarak, sürürenek, emekliyerek gerçekleşmektedir,Myxobakteriler, Cyanobakteriler de görüldüğü gibi. Hareketli Eubakterie'ler (öbakteri) için çaşıların bakteri hücresine bağlanış sırası ve düzeni onun karakteristiğini oluşturmakta ve taksonomik açıdan da büyük önem arzetmektedir. İekil de sıralanış şekilleri görülmektedir. Polar veya lateral bir şekilde dizilmektedir. Bu şekilde bakterilerin en önemli kamçılanma ve hareket tipleri verilmiştir. Bakterilerin çoğunun kamçıları fonu aydınlık olan mikroskoplarda görülmez. Ancak fonu kaktılan, siyah yapılan mikroskoplarda kamçılar görünür hale gelir. En kolay görünmeboyama yöntemleri ile veya elektron mikroskobu ile olur. Polar kamçılar bakterilerde itici görevi (geminin pervanesi gibi) yerine getirirler. Böylece hücre ortama girer ve hareket eder. Rotasyon moturunun bağlantı yeri sitoplazma membranı içindedir, bir vida hattının fiktiv ekseni etrafında döner. Hareketi ya tek kamçı ya da kamçıların oluşturduğu kamçı demeti sağlar. Kamçıların devir sayısı oldukça yüksektir (yaklaşık 3 000 devir/dak). Kamçılar her hangi bir dış uyarıcının etkisine göre spontane olarak dönme yönünü değiştirebilirler. Ancak geriye hareketin hızı ileriye hareket hızının dörtde biri kadardır.

Kamçılı bakteriler 1.6 mm/Dak. (Bacillus megaterium), 12 mm/Dak. (Vibrio cholerae) gibi yüksek hıza erişmektedirler. bu da yaklaşık olarak onların boylarının 300 ile 3000 katı kadardır.

Kamçının ince yapısı kalınlığı, boyu, vida hattının boyu ve amplitude'ne göre değişmektedir. Bu parametreler türleri karakterize eder.

Kamçıların filamentleri özel proteinlerden, Flagelin'den oluşmaktadır. Kamçının tüm diğer kısımlarının moleküler mekanizması aydınlığa kavuşturulmuştur. ve bilinirken, kamçının rotasyon motorunun moleküler mekanizması bilinmemektedir.



0 ca H Üntejenleri: Proteus vulgaris agar besi ortamı yüzeyini kaplayacak şekilde ince, gri bir film oluşturmaktadır. Bu kuvvetlihareketlilikten gelmekte ve hücreler ince bir zar şeklinde yayılmaktadır (H-İekli). Baz türler de zar oluşturmazlar, bunlar kamçıları olmayan hareketsiz türlerdir (0-şekli). Kamçı antijenleri H-Antijenleri, hücre yüzeyi veya hücre kütlesi antijenleri ise 0-Antijenleridir.

Fibriler ve Pili: Bazı bakterilerin yüzeyleri fibri veya pili olarak adlandırılan on binlerden fazla uzun, ince, düz ipliklerle kaplanmıştır. Bunların boyu 12 um ve çapları da 3-25nm kadardır. Bunlar kamçılı türlerde veyakamçısızlarda görülmektedir.

Aerotaksi: Mikroskop altında obje camı ile örtü camı arasındaki mikroorganizmaların hareketini izlediğimizde, bazılarının cam altında kalan hava kabarcıklarına, bazılarının da örtücamı kenarların adoğru hareket ettiklerini görürüz. Bu da ihtiyaçları olanenerjiyi temin etmek içni aerob solunum yapmalarının gerektiğini göstermektedir. 0 halde aerofil bakteriler aerotaksi organizmalardır. aynı benzer olayı ışık faktörünün değişimi durumunda görürüz. Enerjilerini ışıktan yararlanarak sağlayan bakteriler ışığın etrafında yoğunlaşırlar. Bu durumda ise organizmalar fototaksi grubuna girerler. Ayrıca manyetik sahaya göre yönlenen mikroorganizmalar vardır. Bu hücreler kuru maddelerinde /0,38 dolayında çok demir içermektedirler, kamçıların dip kısımlarına yığılmış olarak bulunurlar. Bu organizmalar da mağnetotaksi olarak adlandırılırlar.


Bakteri Kütlesinin Tayini:
Doğrudan tayin yöntemleri,

1. hücre santrifüjlendikten sonra taze kütle tayini yapılır. Yıkanmış hücreler santrifüjlendikten sonra kuru madde tayini yapılabilir. Her iki yöntem de hatalarla yüklüdür.

2. Daha doğru olanı Mikro-Kjeldahl'a göre toplam azotun ve Van Slyke Folch'e göre de toplam karbonun tayinidir.

3. Ancak rutin olarak bakteri proteininin tayini uygulanmaktadır.


Dolaylı tayin yöntemleri,

1. Hücre kütlesinin tayininde hücre suspansiyonunun bulanıklığınını tayininden yararlanmakta çok geçerli bir yöntemdir. Türbidimetre ve ekstinksiyon ölçümleri ile rutin olarak suspansiyonun optik yoğunluğunu bulmak mümkündür.

2. Metabolizma faaliyetleri sonucu oluşan boyutlardan (02-tüketimi, karbondioksit veya asit üretimi) ekivalent olarak yararlanmak mümkündür.
Eksponensiyel Gelişme ve Jenerasyon Süresi
Geometrik diziye göre bakteriler ikiye bölünmekte ve çoğalmaktadırlar.

Hücre bölünme sayısını,


n= lgN-lgNo/lg2 eşitliği ile ifade ederiz.
Hücre bölünme hızı
v= n/t = lgN-lgNo/lg2(t-to)
Jenerasyon (nesil) süresi ise:
g= t/n= 1/v eşitlikleri ile gösterilmektedir.
Örneğin bir hücre suspansiyonunda l0 saat içinde hücre sayısı 103 den 109' za çıkmaktadır, bölünme hızını bulunuz?
v= lg109-lg103/0.3010.10= 6/3=2 ve g= 1/2= yarım saat
Nt=No.2n eşitliği ile de t zamanındaki hücre sayısı bulunmaktadır.
Gelişme hızı
u= 1/x.dx/dt, x=xo.eut olduğuna göre,
Hücre kütlesinin ikilenmesi,
2xo= xo.eu.td' buradan ikilenme süresi (td)
td= ln2/u; (ln2=0.693),
u= ln2.v ve td=g ne demektir?
Örnek olarak Zymomonas mobilis bakterisi ile Saccharomyces carlsbergensis mayasının fermentasyon özelliklerini karşılaştırdığımızda aşağıdaki tablo ortaya çıkar :

Çizelge : Bir bakteri ile bir mayanın fermantasyon özelliklerinin karşılaştırılması

-----------------------------------------------------------------------------

Zymomonas mobilis Saccharomyces carlsbergensis

-----------------------------------------------------------------------------

İkilenme süresi (h) 2,51 5,64

Etanol üretim hızı

qp/x (g.g-1. h-1 5,44 0,82

Hücre verimi Yx/s(g.g-1) 0,028 0,043

Ürün verimi Yp/s (%)

100 % = 0,511 (g.g-1 ) 95 90

-----------------------------------------------------------------------------




Eksponensiyel Gelişme

Eksponensiyel gelişme bileşik faiz hesbında olduğu gibi ifade edilebilir:

Nt= No. (1+r)t
Nt= t zamaınındaki populasyon

No= 0 zamanındaki populasyon

t = zaman

r = p = birim zamandaki artış oranı

r = t Nt/Np - 1

Canlıların populasyonunun ikiye katlanma sürelerini ise aşağıdaki eşitliğe göre bulmak olasıdır :


t2x= ln2/ln(1+r)
Lojistik Gelişme
Eğer ortamda gelişme koşulları sınırlı ise canlılar bu sınırlayıcı ekolojik faktörlere bağlı olarak gelişme durumundadırlar.

Bu lojistik gelişme de aşağıdaki gibi ifade edilebilir:

Nt= K/1+(K-No/No)e-r.t
Nt= t zamanındaki populasyon

No= 0 zamanındaki populasyon

t = zaman

r = p = birim zamandaki artış oranı

K = Kiritik nufus, doygun nufus, sınırlayıcı nufus
Bakterilerde Gelişme ve Çoğalma:
Gelişmeden bir organizma biyomasının büyümesi anlaşılmaktadır. Bu ya bir tek hücrenin büyümesi ile olur , ya da hücre sayısının artması ile. Bakteriler ikiye bölünerek çoğalmaktadırlar. Her bir bakteriden iki tıpatıp aynı yeni bakteri oluşmaktadır:
Nn= No. 2n
Nn=n sayıdaki bölünmeden sonraki bakteri sayısı

No=;t=to iken bakteri sayısı

Nt= t zamanındaki bakteri populasyonu

n = bölünme sayısı


Bakterilerin gelişmelerini ve çoğalmalarını etkileyen iki karekte-ristik temel koşul vardır:

1. Kesikli kültür ortamı

2. Sürekli kültür ortamı
Ortamda her hangi bir sınırlayıcı durum yoksa , o zaman bakteri kütlesi sürekli olarak artacaktır:
dB/dt = u . B

B = Bakteri kütlesi

u = Gelişme oranı, hızı

Bt = Bo.eut

Bo=;t=to iken bakteri kütlesi

Bt= t zamanındaki bakteri kütlesi

İkilenme süresi :

B = 2 olduğuna göre;

td= ln2/u = 0.693/u
Bakteri sayısı ve kütlesi değişmezse :

dN/dt = dB/dt = O ise;


Bu takdirde r = u = 0 demektir. Eksponensiyel gelişme engellenmiş, durdurulmuş anlamına gelir. Bu da Sigmoidal bir eğrinin oluşmasına neden olur. Adaptasyon fazından sonra , eksponensiyal gelişme fazı ve daha sonra da maksimal bakteri sayısına ulaşarak sınır gelişmeye gelir.
dN/dt = r . N . (Nmax-N/Nmax)
r = Bölünme oranı = logNt1- logNto/(t1- t0)log2

g = Jenerasyon süresi = 1/r


dN/dt = dB/dt = O olduğu zaman , bu durumda bakteri kütlesi değişmiyor demektir.
Parantez içi artan bakteri sayısı ile birlikte, birim zamandaki bakteri artışının sürekli olarak azaldığını ifade etmektedir.
Kesikli kültürlerde gelişme fazlarını:
1. Stasyanör faz I 1. ve 2. birlikte Gecikme 2. Geçiş fazı I Fazı olarak da adlandırılır.

3. Eksponensiyel faz

4. Geçiş fazı II

5. Stasyanör faz II

6. Geçiş fazı III

7. Ölüm fazı

olarak ayırmak mümkündür.
Ölüm fazı matematiksel olarak aşağıdaki gibi ifade edilebilir:
dN/dt = - b . N

b = her bakteriye özgü bir ölümlülük sabiti

Bakterilerin ihtiyaç duyduğu besin maddelerini sürekli olarak ortamda artırmak ; bir müddet sonra substrat doygunluğuna neden olabilir. Sürekli reaktörlerde sistemden çıkan bakteri kütlesi ile ( D . B ) ; bakterinin artış oranı ( u . B ) aynı olmalıdır .

D = Q / V

Q = Reaktöre giren debi

V = Reaktörün hacmi

D = Birim zamanda yenilenme sabiti, ( 1/gün )

Dispersiyon sabiti,


Monod ' a göre bu durum matematiksel olarak aşağıdaki gibi ifade edilmiştir :

u = D =umax . S/Ks + S


u = Artış oranı, hızı
Ks = Monod sabiti veya substrat yarı doygunluk sabiti , umax'ın yarısıdır: 0.5 . umax

Ks = S .( umax - D) / D


Gelişmeyi sınırlı ve sınırsız olarak ele almak gerekir. Statik ortamda gelişme sınırlı iken , yani kapalı sistem ; dinamik ortamda , yani sürekliliğin olduğu ortamda gelişme sınırsızdır, bu sistem açık sistemdir.

Kapalı sistemde bakteriler için belirli bir besin maddesi sunusu vardır ve yaşamlarını bununla sürdürürler . Metabolizma atıkları da bu sistem içinde kalır. Kapalı sistemdeki bakterilerin gelişmeleri yedi fazdan oluşur. (İekil ) .


Monod denklemi gelişmeyi, kütle artışını ifade ederken Michaelis-Menten Denklemi de biyokimyasal reaksiyonların kinetiğini ifade etmektedir. (İekil ) . İekil 'de Monod-hiperbolü , gelişme hızı ile besin maddesi konsantrasyonu arasındaki ilişkiyi ifade etmektedir.
Michaelis-Menten sabiti km , ve maksimum hız Vmax biliniyorsa ; enzimlerin reaksiyon hızlarının (v) substrat konsantrasyonu (S) ile olan ilişkileri aşağıdaki gibi verilebilir:
v = Vmax . S/km + S Michaelis-Menten Denklemi
Michaelis-Menten sabiti km, aynı zamanda " yarı değer sabiti " olarak da adlandırılmaktadır.

Bu konu enzim kinetiği konusunda daha ayrıntılı olarak işlenmekte-dir.


BOİ5 = Substrat = L = S olarak kabul edecek olursak ,sulardaki kirlilik yükünün mikroorganizmalar tarafından azaltılmasını Phelps denkleminden yararlanarak ifade edebiliriz :
y = L (1 - e-kt)
y = t süresinde BOİ5 giderilmesi

k = reaksiyon sabiti

t = reaksiyon süresi

Soru : Logaritmik gelişen bir bakteri kültüründe hücre sayısı 5 sanayide 2.106dan 3.108 'e çıkmaktadır. İki bölünme arasında geçen süre nedir ?

a) Hiç ölüm olmaması haline göre nedir ?

b) Bölünmede oluşan hücrelerin %10' nunun takip eden bölünmeden önce ölmesi haline göre ise bu süre nedir?


Yanıt : Nt = No.ekt ve k=1/T olduğuna göre;
Nt = No.e1/T.t sayıları yerine koyarsak :
3.108= 2.106.e1/T.5 ; 3.108/2.106=e5/T
150 = e5/T ; ln150 = 5/T

T = 5/ln150 = 5/2,303.lg150 = 5/2,303.2,176 = 1 Saat




Statik Kültürde Bakteri Gelişmesi
İekil ' de gelişme fazları ayrıntılı olarak görülmektedir.

Başlama fazında bakteriler kendilerini hazırlanan veya bulunan ekolojik koşullara ayarlamaya ve ortama uyum sağlamaya (adaptasyon) çalışıyorlar. Endosporlardan, kapsüllerden kurtulup normal duruma geçip hücre duvrarından su ve besin maddesi alıp şişmeye, büyümeye başlıyorlar. Ancak henüz üreme ve çoğalma yok.
İvmelenme fazı üremenin, çoğalmanın başlangıç fazıdır, artık hücre suyunu almış şişmiş, büyüklüğü artmış ve büyüyen hücrenin bölünmesi de başlamıştır. Bu fazda hücre bölünmenin de hızları artmaktadır. Bu fazın sonunda ise maksimum değerine erişmektedir.
Logaritmik faz, maksimum gelişme hızına erişilmiştir. Eşit zaman aralıklarında eşit miktarda veya oranlarda yeni hücreler oluşturulmaktadır. Gelişme hızı sabit kalmaktadır.
Geçikme fazı, her bakteri başına hazır olan besin maddesi miktarının azalması ve artan metabolizma artıklarının toksik etki yapması sonucunda, ölen bakterilerin sayısı, doğanlara kıyasla sürekli artmaktadır.
Duraklama fazı (stasyoner faz, plato), ölüm ile artmanın dengede olduğu ve platonun oluştuğu bir fazdır.
Ölüm fazı, ölen bakterilerni sayısı üreyen bakterilerin sayısını geçmeye başlamıştır, ölme hızı maksimuma ulaşıncaya kadar devam etmektedir.
Logaritmik ölüm fazı, ölümlülük oranının maksimum değerine ulaştığı ve aynı hızda devam ettiği görülmektedir.

Sürekli Kültürlerde Bakteri Gelişmesi
İekil ' de görüdgünüz gibi bir kemostat belirli bir debi ile akan besin maddesini içeren bir besleme tankından (kabından), kültür kabından ve havalandırma düzeneğinden oluşmaktadır. Karıştırıcı ile de besin maddesinin homojen olarak ortamda yayılması sağlanmaktadır. Besin çözeltesinin giriş debisi kadar bir debi ile de bakteri suspansiyonu sistemden çıkmaktadır.
Kültür kabının hacmi v(litre)
Besin maddesinin veriliş debisi Q (1/h)
Seyrelme oranı D=Q/V, D her saatteki hacim değişimini vermektedir.
Başlangıçta üreme yoksa, o zaman

D. x= - dx/dt kadar hücre yıkanmaktadır.
Bakteri konsantrasyonu da eksponensiyel olarak azalmaktadır:

x=xo.e-Dt


Kültür kabındaki bakterilerin gelişmeleri ve artışları da eksponensiyeldir: Burada gelişme hızı ux=dx/dt,

Popülusyan x=xo.eut olarak artmaktadır.


Bakteri yoğunluğunun değişim hızı (dx/dt), önceden sözü edilen iki hızdan oluşmaktadır:

dx/dt= ux-Dx

u değeri ile D değeri birbirine eşit ise o zaman yıkanarak bakteri kütlesi kaybı ile, üreyerek artan kütle aynıdır.


Bu durumda kültürümüz bir akım dengesindedir. Pozitif eksponensiyel üreme ile negatif eksponensiyel azalma bir birilerini dengelemektedir.
Gelişme hızı (u) substrat konsantrasyonuna (c) bağlı olarak değişmektedir.
u=umax.cs/Ks+cs
Burada Ks mikroorganizmanın maksimum gelişmesi için gerekli olan substrat konsantrasyonun yarısıdır.

Çizelge : Biyolojik yapısına göre su kalitesi (Liebmann,1951)


----------------------------------------------------------------------------

Su Kalite Kirlilik BOİ5 Hücre sayısı Kartografi rengi

Sınıfı durumu mg/l Bakteri/ml

----------------------------------------------------------------------------

1 Çok az kirli 0-3 < 100 Mavi

----------------------------------------------------------------------------

2 Az kirli 3-3,5 < 10 000 Yeşil

----------------------------------------------------------------------------

3 Fazla kirli 5,5-14 < 100 000 Sarı

----------------------------------------------------------------------------

4 Çok fazla > 14 > 100 000 Kırmızı

kirli


----------------------------------------------------------------------------

1 kJ ---------------> 0,055 g glikoz

1 kJ -----------------> 0,067 g oksijen
1 g KM --------------------> 16.3 kJ

1 g OM --------------------> 20,5 kJ

Biyomasın endojen fazdaki solunumu sırasında :
C106H118O45N16P1 + 118,5 O2 -----> 106 CO2+ 66H2O + 16NH3 + 1PO43- + Enerji
Eşitlikde de görüldüğü gibi, azotlu ve fosforlu bileşikler oluşmaktadır.

1 fosfor atomu için ( P= 31 g) 118,5 mol O2 ( = 3800 g) kullanılmaktadır.


Buna göre 0,1 mg /l fosfor açığa çıkan bir ortamda bunun oksitlenmesi için gereksinim duyulan O2 miktarını bulunuz ? (12,5 mg O2).
PO43- - Besin maddesi açısından (S) , bazı alglerin Ks (doygunluk sabiti) değerleri aşaıdaki gibidir :
Asterionella (Kizelalg) 2,0 ug PO4-P / l

Ankistrodesmus (Yeşil alg) 10,0 ug PO4-P / l

Scenedesmus (Yeşil alg) 100 ... 1 000,0 ug PO4-P / l

Kirli evsel atıksuyun BOİ5 - Değeri : S = 500 mg/l

Seyrelmiş evsel atıksuyun BOİ5 - Değeri : S = 100 mg/l

Yüzeysel suların BOİ5 - Değeri : S = 10 mg/l

Kirli sanayii atıksuyun BOİ5 - Değeri : S = 10 000 mg/l
Barajlardaki ve besin maddesince zengin sulardaki toplam bakteri sayısı:

106/ml


Berrak göllerdeki bakteri sayısı:

105/ml


Gerçek yeraltısuyundaki bakteri sayısı :

104/ml


dx/dt = u.x - k.x ux= artış kx= azalış
Su kütlesinin yenilenme oranı :
D = 1/t = Q/V = Debi / Hacim = (m3/d)/m3 = 1/ Gün = d-1
Bakteri ve alg yiyen Daphnia 'ların gelişmesi :
dxD/dt = uD. xD şeklinde ifade edilebilir.
Chlorella'yı besin organizması olarak kabul edersek, yararlanma verimi :
YD = dxD / dx olarak ifade edilir ve sayısal değeri ise yaklaşık %20' dir. Chlorella biyomasının % 20'si Daphnia biyomasına dönüşmüştür. % 80'ni ise solunum proseslerinde yakılmıştır.
YD = dxD / dx = 0,2
Streeter / Phelps 'e göre oksijen açığının değişimi aşağıdaki gibi ifade edilebilir:

dD/dt = k1 S - k2 . D


S = Substrat; D = O2- Açığı ; t = Zaman ; k1 = Oksijen tüketim hız sabiti
k2= Atmosferden oksijen kazanım hız sabiti (1/gün)
dS/dt = -k1.S ; S = S0 e-k1.t
Dt = Do.e-k2.t ; k2 = 2,3 (lgD0 - lgDt ) / t

Hidrolik koşulların farklı olduğu reaktörlerde zamana bağlı olarak biyomas ve substrat konsantrasyonunun değişimi :


Tubular (Piston akışlı ) reaktör : dS/dt = - k1.S ; dx/dt = u.x
Karışımlı reaktör : dS/dt = D.S0- k1.S - D.S

k1 = ayrışma hız sabiti

D = seyrelme oranı, sürüklenme oranı

Baykal gölünün D - değeri -------> 0,0025/yıl ; diğer anlamda suyun bekleme süresi -----------> 400 yıl .

Bir insan ve/veya bir eşdeğer nufus (EDN) :

54 g BOİ5

13 g N

1,5 - 4,5 g P üretir.


1 g P = 150 g BOİ5 ; 2 g P -------> 300 g BOİ5

Nitrosomonas

NH4+ + 1 1/2 O2 ------------------> NO2- ­+ H2O + 2 H+ + 318 kJ
Nitrobacter

NO2-+ 1/2 O2 --------------------> NO3-+ 100 kJ

Dip çamurlarındaki fosforun suya verilişi aşağıdaki gibi ifade edilebilir :
dPsu / dt = k (Pçamur - P )
Psu = Pçamur (1 - e-k.t )

CH4 + 2O2 ------> CO2 + 2H2O + Enerji


1 mol metan = 2 mol oksijen
16 g 64 g
1 g organik substrat (CH4) = 4,00 g O2
C2H2O4 + 1/2 O2 -------> 2CO2 + H2O + Enerji

1 mol oksalikasit = 1/2 mol oksijen


90 g 16 g
1 g organik substrat (C2H2O4) = 0,18 g O2

Q = Debi = kf.i.F (m3/s) ; V = kf.i ( m/s)


k = dQ/ F. i . dt .100 (m/s)

k = geçirgenlik sabiti (m/s)

F = Alan (m2 veya ha )

i = hidrolik gradiyant

t = s = saniye

Q = debi , (m3/s)

Anaerobik bir reaktör hacminin bir metreküpünün sıcaklığını 1 C artırmak için ihtiyaç duyulan enerji gereksinimi :

1 C -----> 4,2 mJ /m3


Bir kg OM 'den ise :

0,5 m3 biyogaz / kg OM


Bir metreküp biyogazdaki metan gazı miktarı ise :

0,6 m3 CH4 / m3 biyogaz


Bir kişinin ürettiği çamur miktarı :

1 - 2 l /N. Gün


Anaerobik reaktörlerde ortalama olarak bekleme süresi :

15 - 30 gün


Anaerobik reaktörlerde ortalama olarak organik madde yükü :

3 kg OM / m2 . Gün


Damlatmalı filtrede oluşan çamura göre kişi başına üretilen biyogaz miktarı:

25 l / N. Gün


Aktif çamur tesislerinde oluşan çamura göre kişi başına üretilen biyogaz miktarı: 30 l / N. Gün
Biyolojik atıksu arıtma tesislerinde oluşan çamura göre kişi başına üretilen biyogaz miktarı: 30 l / N. Gün
Biyogaz verimi : % 70
Kullanılacağı alanlar : a. Sıcaksu devri, sirkulasyonu; b. Sıcak su buharı üretimi ; c. Substratı ısıtmada ; d. Özel ısıtma cihazlarında ...
Çamur yaşı (tçam) : Toplam biyomasın ortalama bekleme süresi olarak tanımlanabilir. Günlük çamur oluşmasına ve aktif çamur havuzundaki çamur miktarına bağlıdır .

tçam = KMF/ KM ; KMF=Fazla çamur kuru maddesi; KM = Havuzdaki aktif çamur kuru maddesi,


Çamur oluşumu : Aktif çamur havuzuna verilen ayrışabilir OM-yüküne bağlıdır.

Çamur yükü (Lçam) kavramı buradan türemektedir. kg BOİ5/ kg KMaçam . Gün olarak da ifade edilir.

Çamur yükü (LçamKM) = 1 ; % 85 - 90 arasında hiç değişmeden BOİ5 - giderilmesinin gerçekleştiği anlamına gelmektedir.
Çamur yükü (LçamKM) < 2 ; çıkış suyu BOİ5 - değeri 30 mg/lt civarında demektir.
Çamur yükü (LçamKM) > 2 ; kalan kirlilik hızla artıyor anlamına gelir.
Çamur yükü (LçamKM) < 0,1 ; tamamen nitrifikasyon hakim anlamına gelir.
Çamur yükü (LçamKM) < 1 ; nitrifikasyon başlamış anlamına gelir.
Geri dönüş çamur oranı :
r = Qgerçam/Q = KMAÇam/KMgerçam- KMAÇam
Örnek : KMAÇam = 3,5 kg/ m3 r = 1 ve 0,3 için KMgerçam- değerini bulunuz?
y = Lo (1-10-k1t ) + LN (1 - 10-k2t )
Lo = karbon yükü ; LN = Azot yükü ; k1 ve k2 ilgili ayrışma hız sabiti

t= zaman


L = Lo e-k1t ; Lo= Lc ekrtc

Q = E. V Q = Emisyon ; V = Her kullanılan enerji birimi için oluşan emisyon;


E = Eu+ Ep ; Eu = Verimsiz enerji ; Ep = Verimli enerji
Vr = V . (1 - n ) ; Çevre koruma için yapılan işlem sonucu birim enerji başına çevre kirlenmesi .
Qr = E - V . (1-n) = Arta kalan kirlilik
(1-n) = Kalan kirlilik derecesi = f ( Eu/E )
Eu/E = Toplam enerjideki verimsiz enerji oranı;
d Eu = veya < d E

Su mikroorganizmasının ortalama bileşimi :

Ham protein % 55

Lipid (yağlar) % 10

Karbonhidratlar % 35

Kapalı denklem --------------> C106H173O52


Bir biyomasın ortalama elementer bileşimi ise :

C106H118O45N16P1


C:N:P = -------> 106:16:1
Başlangıç enerjisinin yaklaşık % 70'i yeni sentez proseslerinde işletme masrafları olarak kullanılmaktadır. O halde geriye biyomasın sadece % 30 'zu kalmaktadır.
Hidrolitik enzimler :

C12H22O11 + H2O -------> C6H12O6 + C6H12O6


Sakkaroz 1 mol fruktoz, 1 mol glikoz
(C6H10O5) n + n H2O --------> n C6H12O6
Nişasta Glikoz

Proteinler + n H2O --------> Aminoasitleri


Taşıma enzimleri : Transferazlar
Redoks enzimleri : Oksidazlar (hidrojenin koparılması), redüktazlar (hidrojenin bağlanması )
Atıksudaki toksik maddeler : 1. Ağır metaller (krom, ) , 2. Hafif metaller (berilyum ) , 3. Yarı metaller ( Arsenik, ) , 4. Ametaller (klor, siyanür, ) , 5. Hidrokarbonlar ( Benzen, toluol, etilbenzen , ) , 6. Klorlu hidrokarbonlar ( Kloroform, kloretan, venilklorür, PCB, ,

7. Diğer halojenli organik bileşikler ( Triklorflormetan , ) , 8. Fenoller ( Fenol , kresol , hidrokinin ) , 9. Nitro bileşikleri ( Nitrobenzen, nitrofenol, dinitrotoluol ) , 10. Nitriller ( Akrilnitril , ) , 11. Kondenz olmuş hidrokarbonlar ( Naftalin, benzepiren , ), 12. Tenzidler ( Deterjanlar , ) , 13. Bitki koruma ve zararlı mücadele ilaçları (İnzektisidler : DDT, Lindan, Endrin, Endosulfan , Malathion, Parathion, ; Fungusidler : Thiram , Maneb ; Herbisidler : Triazine , ) , 14. Radyonuklid-ler .


Akarsuya atıksu karıştıktan sonraki kirleticinin konsantrasyonu:

Q1.C1+ Q2.C2 = Q3. C3



2.6.12. Sucul ve Karasal Ekosistemlerde Biyomas Üretimi ve Döngüsü
2.6.12.1. Biyolojik Üretim Ve Enerji Karşılığı
Prodüksiyon,yani üretim ekolojisi açısından baktığımızda, fotosentez yolu ile elde edilen biyomasın belirli bir enerji potansiyeli olduğunu görürüz.
Termik vey biyokimyasal olarak yaktığımızda:
Külsüz 1 g bitki kuru maddesi 4000 5000 cal

Külsüz 1 g hayvan kuru maddesi 5000 6000 cal

1 g karbonhidrat kuru maddesi 3700 4200 cal

1 g yag 9500 cal

1 g Protein ise 3900 4150 cal

enerjiyi verir.

1 g oksijenin alınması ve kullanılması karşılığında 0.345 g yağ, 0.728 g bitki kuru maddeleri; 0.596 g hayvan kuru maddesi oksitlenir ve sonucunda 3280 cal enerji elde edilir.

Proses sonucunda 1 g karbondioksit verilmesi 1800 cal enerji demektir.

1 l 02 alınması 4687 cal'i karşılıktır.

1 l CO2 verilmesi de 3558 cal'eye eşittir.

1.1.1977 tarihinden itibaren AT Ülkelerinde enerji birimi olarak; kalori (cal) kullanılmadığı ve bunun yerine joule (jül) kullanıldığı için kalorinin jül karşılığını bilmekteyarar vardır:

1 cal = 4.184 joule

1 Joule = 0.23889 cal

Bitkilerin tohumlarının asıl değerleri genelde verilen değerlerin çok daha üstündedir.

Dünyamız çok çok çeşitli iklim kuşaklarından meydana gelmiştir. Dolayısıyla da her iklim kuşağındaki bölgesindeki biyolojik üretim farklı farklı olmaktadır. Örneğin fundra ve yüksek dağlık bölgelerde yılda;

270 500 Kg/KM/ha hasat edilebilir birincil ürün üretilirken;


Afrikada steplerde;

7500 kg KM/ha

(30 milyon Kcal)
Avrupanın dağlıklı bölgelerinde;

9000 kg KM/ha


Avrupanın dağlıklı bölgelerinde sadece ot ve çalı çırpı;

500 kg KM/ha

Maritin dağ otlağında;

200 kg KM/ha


Karpatların dağ otlağında;

6 milyon Kcal/ha

biyomas üretilmektedir (Rummer 1973)

Bir mısır tarlasındaki verimi ise aşağıdaki gibi hesaplamak mümkündür;

0.4 ha'daki mısırın toplam kuru madde

(10 000 mısır bitkisi) ağırlığı 6000 kg

KM'nin anorganik madde miktarının 300 kg

Toplam organik miktarı 5700 kg

Bunun glikoz ekivalenti (eş değeri) 6700 kg

Vejetasyon döneminde transpirasyon

yolu ile kaybolan miktarı (glikoz

eş değeri olarak) 2000 kg

0.4 ha'lık alanlarda oluşan toplam

glikoz miktarının ağırlığı 8700 kg

1 kg glikozun sentezi için gerekli olan enerji miktarı 3800 Kcal olduğuna göre 8700 kg glikoz için yaklaşık 33 milyon Kcal enerjiyi kullanılmış enerjisinin toplam miktarı 2040 milyon Kcal dır. Gelen bu enerjinin yararlanılma oranı ise;

% Yararlanma Oranı = 33x106 x 100/2040 x 10 6 = % 1.6

Burada konu ile ilgili örnekleri çoğaltmak mümkün, ancak pratikte, mühendislik uygulamalarında yararlı ve yardımcı olmak amacı ile bu kadarıyla yetinilmiştir.
Whittaker,1970; Odum 1971; Duvigneaud 1974, Lieth&Whittaker 1975 çeşitli karasal ekosistemlerin kuru madde üzerinden net verimliliğini ortaya koymaya çalışmışlardır Tablo 'da bu dğerler birarada görülmektedir.
Tablo : Karasal ekosistemin biyomas verimi (ton/ha.yıl)

----------------------------------------------------------------------------------

Ekosistemler ton/ha.yıl Enerji eşdeğeri
----------------------------------------------------------------------------------

Ilıman ormanlar (Buchenwald) 6-25

Köknar ormanları 8-15,5

Tropik ormanlar 10-35

Çayır ve Mer'a 1-15

Yonca 34


Buğday 2-10

İeker pancarı 16

Yem pancarı 11,8

Mısır 2-10

Çeltik 4-13

İeker kamışı 94

Bataklık, sazlık 8-60

Savan 2-20

Step 4-18

Tundra 0,1-4

Yarı çöl 0,1-2,5

Çöl 0,0-0=1



----------------------------------------------------------------------------------

2.6.12.2. Denizlerde Ve Karalarda Biyolojik Kütle Üretimi
2.6.12.2.1. Sucul Ekosistemlerde Üretim Örnekleri
Dünya yüzeyinin 2/3'nün denizlerle kaplı olduğunu düşünürsek, bu ortamın madde dolanımındaki önemini daha kolay anlarız. Ilıman bölgelerde güneşin radyasyon enerjisi 200 Cal/cm2 yıl iken tropik bölgelerdre iki katı kadardır. Bu radyasyon enerjisinden soğuk deniz bölgelerinde 1 m2 alanın altındaki 20-150 m derinliklerde ışığın şiddetine göre fotosentez yolu ile 1000 gr üzün şekeri/yıl fitaplankton kanalıyla üretilmektedir. Bu da 4 milyon kaloriye eşdeğerdir. (4.106 cal) aynı alana düşen radyasyon enerjisi ise 109 cal/m2 yıldır. Buradan radyasyon enerjisinden % 0.4'nün fotosentez yolu ile kullanıldığı açıkça görülmektedir. Yüzey tabakadaki alg üretimi azot ve fosfor gibi minimum faktörleri tarafından sınırlanabilir. 1 m3 yüzey suyunda besin maddesince zengin denizlerde bile 100 mg azot bulunur ki bu değer 104 kadar iyi bir toprağınkinden azdır. Fitoplanktonlar ölünce denizin dibine çökerler ve orada parçalayıcı (destroentler) canlıların aktivitesi sonucu minarilize olan azot ve fosfor, tamamen yüzeye geldiği için bu besin maddeleri yüzeyde azalmaktadır. Halbuki sığ denizlerde veya kışın yüzeyi soğuyan denizlerde (subropik denizlerde) vertikal su hareketi olduğundan dibe çöken bu azot ve fosfor gibi besin maddeleri yüzeye çıkmakta ve gübreleme etkisi yapmaktadır. Bu da bol miktarda fitoplankton üremesine neden olmaktadır. Bu koşullar altında olan deniz bölgelernide bulanıklık egemendir.
Birincil ürünün zengin olması iyi balık yetişme ortamını meydana getirmektedir. Dikey su hareketinin az olduğu denizlerde (bir çok ılık tropik denizlerde) plankton üretimi de azdır. Dolayısıyla açık ve güzel mavi su görünümünü arzeder deniz, Plankton az olduğu için ortamda balık da azdır. Bu nedenle mavi renk denizin çölünü simgeler.
Denizde 1000 gr üzüm şekerinin 1 m2'den bir yılda üretilmesi, fitoplanktonlar tarafından 360 gr organik karbonun bağlanmış olması demektir. Bu şekilde sağlanan organik C miktarı karbon eşdeğer olarak tanımlanır. Üretim biyolojisinde yapılan hesaplarda bu veriler esas olarak alınmaktadır. Ancak bu bağlanan 360 gr brüt birincil üretimden ibarettir. Bunun %40'ı birincil üreticiler tarafından işletme metabolizması için kullanılmaktadır (160 gr). O halde net birincil ürün 200 gr C/m2 dır. Zooplanktonlar (örneğin, küçük yengeçler) yani birincil tüketiciler (herbivorl­ar) devreye girmekte ve fitoplanktonnun net üretiminin % 50'e yakın bir kısmı birincil tüketicilere yeni olarak, hizmet görmektedir. Geriye kalan %50'si ise ölmekte ve doğrudan destruentlere gitmektedir. Birincil net ürünün yaklaşık 100 gr'ı Zooplankton organizmasına geçmektedir.
Bunun bir miktarı ise sindirilemez. Bu 100 gr'ın ise %40-50'si solunmakta, sindirilmekte, böylece organik bağlanmış karbonun %50'si yani 50 gr net ikincil ürün olarak kalmaktadır. Bunu takip eden beslenme kademesinde ise (zooplankton yiyenler, örneğin; Hering balığı) bu 50 gr'ın yarısı (25 gr) besin maddesi olarak alınır. Bununda yaklaşık 12 gr'ı solunmakta kullanılmakta hazmi güç madde olarak verilmekete; böylece karnivorların birinci kademesinde 10-12 gr organik bağıl C m2 yıl kalmaktadır.
Kolay temin edilemeyişi, sindirilemeyişi ve solunumu nedeni ile kayıplar diğer beslenme kademesinde de yaklaşık aynı kaldığına göre 2. karniforlar kademesinde (örneğin: tom balığı) net ürün olarak 2 gr organik karbon geriye kalmaktadır.
109 ton/yıl toplam birincil ürünün biyolojik bağlanmış C olarak tahmini aynı zamanda yaş ağırlık (taze) olarak 500.109 ton taze fitoplanktona yaklaşık eşdeğerdir. 360 gr. organik bağlanmış C 1 kg glukoza (üzüm şekerine) eşdeğer olduğundan denizlerin net yıllık fitoplankton üretimi yaklaşık 50-6- milyar ton glukozdur.
Fotosentez olayı sırasında her gr üzüm şekeri (glukoz) için 1 gr O2 açığa verildiğine göre buradan açıkça görüldüğü gibi O2 verici olarak fitoplanktonlar çok önemli işlevleri yüklenmektedir.
Whittaker,1970; Odum 1971; Duvigneaud 1974, Lieth&Whittaker 1975 çeşitli karasal ekosistemlerin kuru madde üzerinden net verimliliğini ortaya koymaya çalışmışlardır Tablo 'da bu dğerler birarada görülmektedir.
Tablo : Sucul ekosistemin biyomas verimi (ton/ha.yıl)

----------------------------------------------------------------------------------

Ekosistemler ton/ha.yıl Enerji eşdeğeri
----------------------------------------------------------------------------------

Oligotrof göller 0,3-1,4

Ötrof göller 4-25

Açık okyanuslar 1,4

Kıyı bölgeleri 2,8

Nehir ağızları (haliö gibi bölgeler) 2-40

Upwelling bölgeleri 8,4

----------------------------------------------------------------------------------

*109 *1018kJ

----------------------------------------------------------------------------------

Toplam karasal ekosistemlerde (149 milyon km2 120 2,1

ekosistemin %29'zu)

----------------------------------------------------------------------------------

Toplam sucul ekosistemlerde (361 milyon km2 55 1,1

ekosistemin %71'zu)

----------------------------------------------------------------------------------

Toplam 175 3,2

----------------------------------------------------------------------------------


Bir mer'adaki toprak mikroorganizmalarının biyoması taze ağırlık üzerinden 25 000 kg/ha'dır.

2.6.12.2.2. Karasal Ökosistemden Üretim Örnekleri
Karasal ekosistemlerin prodüktivesi ve oluşturduğu biyomas hakkında saptanması çok zor olduğu için çok az sayıda kesin sonuçlar vardır.
Suda bir hücreli algler (fitoplanktonlan) birincil üreticiyi oluştururlarken karalarda ise kormofitlerdir. (Tomurcuklu bitkiler). Dünya'daki karaların %28'i orman ile kaplıdır. Gene yaklaşık 10 yoğun kültür alanını oluşturur. Toplam %38'lik bu sahalardan karalardaki biyomasın %80'ni elde edilmektedir. Karalarda üretilen toplam biyomas 13-22 milyar (109)ton organik bağlı C/yıl kabul edilmektedir. Bu da karasal bitkilerin yıllık net üretimi olan 30-50 milyar ton glukoze eşdeğerdir.
İklim ve toprak koşulları aynı olan geniş yapraklı, iğne yapraklı, çayır mer'a bitkileri ve çeşitli tarla bitkileri (ortalama gübreleme ile) yaklaşık aynı miktarda biyoması birim hektar da her yıl oluşturmaktadır (Osche, 1978)

Belçika'daki bir meşe kayın ormanındaki biyomas ton/ha.yıl dağılımı aşağıdaki gibidir.


Yeşil bitkiler 275.000 ton/ha

Toprak üstü Hayvanlar (memeliler, kuşlar, sinekler 0.004(yani 3-5

kg/ha) Toprak Canlıları (bitkiler ve hayvanlar) 1.000 ton/ha

Toprak organizmaların çoğu ölü organik maddelerden (yaprak, dal, odun, meyva vs.) geçinirler. Bu parçalayıcı "Destruent" olarak adlandırılan bu canlılar en büyük biyoması oluştururlar.


Toplam piyosforde (yaşam ortamlarındaki) bütün canlıların toplam ağırlığı yaklaşık 1013ton olarak tahmin edilmektedir. Bunun yaklaşık %99'u yeşil bitkiler iken sadece %1'i bakterilerden mantar ve hayvanlardan ibarettir. Başka bir tahmine göre de biyosferdeki toplam bağlı C miktarı yaklaşık 1,5.1012 ton dolayındadır. Bu da atmosferdeki CO2 şeklinde bulunan karbonun iki misli kadardır. Okyanuslardaki CO2 miktarı atmosferdekinin 70 katı kadar daha fazladır.
Tayland'da 1973 yılında yapılan bir araştırmaya göre 1 kg. kuru mikroalg üretiminin maliyeti 3.10 DM"dır. Tesisin yıllık kapasitesi ise 500 ton'dur.
Pis sulardan elde edilecek mikroalglerin balık unu, soya taneleri ya da öteki hayvan yemleri ile rekabet edebilecek düzeye erişmesi yerinde olur.
Pis sularda mikroalg üretiminin ikinci bir yararı da suyun arıtılmasıdır. Bu su da tarım ya da su kültürü amacı ile kullanılabilir.


Yüklə 0,55 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə