Cahiliye Döneminde Lât Kültü
49
Hz. Peygamber çıkar peşinde koşan, anlattığı doğrulardan bir nimet
devşirmeye çalışan bir şahıs değildi. O Allah’ın kendisine gönderdiği
vahyi temsil ediyor ve yüklendiği misyonu tebliğ ediyordu. Bunu kabul
etmesi Allah ile birlikte diğer varlıkların uluhiyetini kabul etmek anla-
mına geliyordu. Bu ise tevhidi düşünceye tamamen aykırı idi.
Hz. Peygamber Mekke müşriklerinin uzlaşı taleplerini reddedip İs-
lam dinini anlatmaya devam ettikçe Mekke’de Müslüman olanların
sayısı artıyor, İslam, Medine ve çevresinde de yayılıyordu. Böylelikle
alan giderek tevhidi düşünce lehine genişlemeye, Lât ve Uzzâ gibi tan-
rılar aleyhine de daralmaya başladı. Mekke müşrikleri ile sürdürülen
askeri mücadelelerin akabinde Hz. Peygamber, Uzzâ ve Menât’ın yı-
kılmasını emretmiş, sonunda onların tarihe gömülmesini sağlamıştı.
Lât’ın akıbetini ise Taif ve Sakifliler belirleyecekti. Hz. Peygam-
ber 630 senesinde Taif’i kuşattı. Ancak fethetmek mümkün olma-
dı. Bu nedenle Hz. Peygamber şehrin etrafındaki kuşatmayı kaldırıp
Medine’ye döndü. Onun Medine’ye dönmesi Taiflileri pek rahatlatmış
olmadı. Zira şehir kuşatılmasa da etrafı tamamen Müslümanların hâ-
kimiyetine girmişti. Ayakta kalabilmeleri için onlarla anlaşma dışında
başka bir şansları yoktu. Bu vesileyle Tafililer Medine’ye gelerek Hz.
Peygambere anlaşma teklifinde bulundular. Hz. Peygamber’e kendi-
sine boyun eğeceklerini ve İslam’ı kabul edeceklerini, ancak iki şey-
den muaf tutulmak istediklerini söylemişlerdir. Bunların biri namazın
kendilerinden kaldırılması; diğeri de Lât putunun yıktırılması kararın-
dan vazgeçilmesi idi. Hz. Peygamber ilk taleplerini “
هيف ةلاص لا نيد يف ريخ لا
دوجس لا و عوكر لا و
” “içinde namazın, ruku’un ve secdenin bulunmadığı bir
dinde hayır yoktur
” diyerek reddetti.
137
İkinci taleplerini ise gayri ciddi
buldu. Taifliler namazın kendilerinden kesinlikle kaldırılmayacağını
anlayınca bunu bir şart olarak ileri sürmekten vaz geçtiler ve Lât’ın en
azından bir süre daha yıktırılmamasını istediler. Bununla da zaman
kazanmak ve bu mücadelede kesin galip geleceğine inandıkları Lât’ın
Hz. Peygamber ve Müslümanları helak etmesini görmek istiyorlardı.
Hz. Peygamber buna da yanaşmayınca “Lât’tan sadece bir yıl daha ya-
rarlanmak istediklerini” belirterek yıkımın yıl ertelenmesini istediler.
Hz. Peygamber bunu da kabul etmedi. Müzakere meclisinde bulunan
ve onların bu ısrarlarına şahit olan Hz. Ömer sonunda dayanamamış
ve müdahale etmek zorunda kalmış Taif elçilerine “Bilesiniz ki Hz. Pey-
gamber Arap yarım adasında putların bulunmasına izin vermeyecek
”
diyerek ısrarlarının beyhude olduğunu söylemiştir.
138
Hz. Ömer’in bu
ifadeleri ile bütün ümitleri kırılan Taifliler, İslam’ı kabul ettiklerini ilan
ederek memleketlerine dönmüşlerdir.
137 Bkz. el-Cürcânî, ed-Dercu’d-Durer, II, 222.
138 Bkz. el-Cürcânî, ed-Dercu’d-Durer, II, 222.
50
Y
akın
D
oğu
Ü
nİversİtesİ
İ
lahİYat
F
akÜltesİ
D
ergİsİ
Hz. Peygamber’in bu kararının arkasında derin bir stratejinin yat-
tığı görülmektedir. Zira onlar putlarının ayakta durduğunu gördükleri
sürece bunlarda manevi bir gücün bulunduğunu vehmedecek ve on-
lara inanmaya devam edip İslam’la mücadeleyi sürdüreceklerdi. Hz.
Peygamber putlarının yıktırılmasını emrederek aslında Arap Yarıma-
dası halkına öteden beri ibadet edegeldikleri bu putların bir gücünün
bulunmadığını, bunların taştan öte bir şey olmadıklarını, yegâne güç
sahibi varlığın Allah olduğunu göstermek istiyordu. Bu nedenle adı
geçen putların yıktırılmasına karar vermiş ve bu kararını da bütün
itirazlara rağmen uygulamıştır.
Sıra kimin Lât putunu yıkacağına gelince burada da Hz. Peygam-
berin o derin sıtratejist yönü devreye girmiş ve Lât’ın ona inanan, onu
en çok savunan Mekke ve Taiflilere mensup zevât tarafından yıkılma-
sına karar vermiştir. Bu iş için seçilen kişiler Mekke müşriklerinin ko-
mutanı olan savaş meydanlarında Lât ve Uzzâ’nın dinini koruduğunu
söyleyerek nara atan Ebu Süfyan ile Taif’in önemli şahsiyetlerinden ve
Arap dâhileri arasında adı geçen Muğire b. Şu’be’nin seçilmiş olması
çok manidardır.
139
Bunların dışındaki bir seçim yıkımı biraz daha zor-
laştıracaktı. Bunların seçilmesi yıkımın Mekkeliler ve Taifliler tarafın-
dan daha kolay benimsenmesine yol açacaktı. Gerçi bazı kaynakları-
mız putları yıkmak üzere Halid b. Velid’in gönderildiğini söylüyorlarsa
da
140
bu doğru değildir. Hz. Peygamber, Halid b. Velid’i de Mekkelile-
rin en yüce ilah olarak gördükleri Uzzâ’yı yıkmakla görevlendirmişti.
Bunun da stratejik bir karar olduğu ortadadır. Şayet Halid b. Velid
değil de başka kabileden biri gönderilmiş olsaydı bu durum kabileler
arasında bir husumete dönüşebilirdi. Mekke’nin seçkin bir ailesine
mensup Halid b. Velid’in seçilmesi bütün riskleri minimize etmiştir.
Hz. Peygamber’in görevlendirdiği Muğire b. Şu’be, yanında Ebu
Süfyan olduğu halde Taif’e geldi. Onun gelişini öğrenen kadın, er-
kek, çocuk, köle bütün Taifliler toplandılar. Lât’ın etrafını sardılar.
Muğire’nin Lât’ı yıkmasına müdahale etmemelerine rağmen bugünü
bir felaket günü olarak görüyor ve hep birlikte ağlaşıyorlardı. Zira on-
lar bir taraftan Lât’ın yıkılamayacağını, ona dokunulması durumunda
kendisini koruyacağını, kendisine zarar vermeye kalkışanlara felake-
tin dokunacağı gibi kendilerinin de bu felaketten etkilenebileceğine
inanıyorlarken; diğer taraftan da şayet Lât alicenaplık gösterip onlara
lanetiyle zarar vermese bile bu tarihten itibaren aralarında olmaya-
cağı için hüzün yaşıyorlardı.
141
Öte taraftan Muğir b. Şu’be ise onla-
139 Bkz. İbn Habib, Muhabber, 315. Ayrıca bkz. İbn el-Kelbî, 30-31; Feyyumî, 414; İbn Kesir,
VII, 457.
140 Bkz. İbn Hazm, Cemhere, Beyrut 1983, 491.
141 Bkz. İbn Abdilberr, ed-Durer fi Ahbâri’l-Meğazi ve’s-Siyer, (tahk: Şevki Dayf), Kahire 1403,
249.
Dostları ilə paylaş: |