Dinin Aydınlanmacı Eleştirisi ve Hıristiyanlığın
Mitolojik Karakteri
9
tir.
4
Mythos, Batı kutupsal düşünme biçiminde bir karşıtlığı da ifade
etmektedir. Bu karşıtlığın asli kutbunu Logos oluşturmaktadır. “Lo-
gos” gerçeğin insan gözüyle görülmesi, doğruların keşfi, bilime giden
yol olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla bilimsel düşüncenin mitik
düşünceye radikal bir biçimde karşıt olduğu ve bilimsel düşüncenin
yaygınlaşmasının mitik düşünme biçimini ortadan kaldıracağı düşü-
nülmüştür.
5
Aydınlanmacı eleştirinin dışında mit’e yönelik yaklaşım-
lar da bulunmaktadır.
Claude Levi-Strauss mitik düşüncenin felsefi ve bilimsel düşünme
biçiminden farklı olduğunu ifade ederken, mitik düşüncenin duyum-
sanabilir dünyadan aldığı imgeler yoluyla iş gördüğünü ve fikirler ara-
sında bağlar kurmak yerine zıtlıkları karşı karşıya getirmek suretiyle
işlediğini ifade eder.
6
Levi-Strauss’un ifade ettiği düşünme biçiminin
farklılığı dilin de farklılığını içermektedir. Sözlü kültürün en önem-
li unsurlarından biri olarak Mit’in aktarım sürecinde başkalaşımı da
kaçınılmaz olmuştur. Bu başkalaşım mit’in dilini kapsadığı gibi tema-
larını da kapsayan bir değişim olarak karşımıza çıkmaktadır.
7
Mitlerin kuşaklar arası dolaşımı sözlü kültür dolayımıyla gerçek-
leştiğinden bu aktarımda nesillerin biriktirdiği sübjektif unsurların
anlatıma dâhil edilmesi başkalaşımı kaçınılmaz kılmıştır. Söz konusu
aktarım, abartılar, eklemeler, çıkarmalarla birlikte gerçekleştiği için
değişikliklere açık bir süreci ifade eder. Eliade’a göre mitlerin dilindeki
abartı onları besleyen önemli kaynaklardandır. Abartı, mitleri daha
çekici ve cazip kılan bir unsur olarak işlev görmüştür. Mitlerin anla-
tımındaki hususlar insanlar tarafından gerçek ve kutsal olarak ka-
bul edilir. Mitlerin, pratik bilgiden daha karmaşık hususlara gidişte
kılavuzluk ettiği ve insanın sezgi gücü ve doğasında var olan zaaf ve
tutkuları ifade etme açısından çok yönlü bir kullanış imkânı sunduğu
varsayılmaktadır.
8
Kutsalı anlatmak ya da kutsalı insani kavrayış biçimi ve diliyle ifa-
de etmek anlamında kullanılan “mit”, klasik Yunanlılar tarafından
sekülerleştirilmiştir. Mit’in seküler değişimi ona yönelik negatif tutu-
mun ardında yatan unsur olarak görülmektedir. Kimi araştırmacılara
göre, seküler Yunan mitolojisi bu niteliğiyle sadece halk edebiyatının
bir formu olarak görülmektedir. Mitlerin kutsal ile olan bağının kopa-
rılması Miken (
Mycenaean) dönemine tekabül etmektedir ve söz konu-
4
Raffaele
Pettazzoni, ‚The Truth of Myth‛,
Sacred Narrative, s.92.
5
Levi-Strauss, Claude,
Modern Dünyanın Sorunları Karşısında Antropoloji, Çev.: Akın Ter-
zi, Metis Yayınları, İstanbul 2011, s.73
6
Levi-Strauss,
a.g.e., s. 68-69
7
Eliade, Mircea,
Mitlerin Özellikleri, Çev.: Sema Rifat, Simavi Yayınları, İstanbul 1993, s.
29
8
Eliade,
a.g.e, s.29
10
Y
akın
D
oğu
Ü
nİversİtesİ
İ
lahİYat
F
akÜltesİ
D
ergİsİ
su süreç, bir taraftan kutsal/dini olandan arındırılma diğer taraftan
kahramanlık ve masalsı öğelere büründürülme şeklinde gelişmiştir.
9
Bu süreçte eleştirel yaklaşımlar da karşımıza çıkmaktadır. Mesela
Xenophanes, Homeros ve Hesiodos’un tanrılara yönelik anlatılarına;
onlara hırsızlık, zina ve birbirlerini kandırma gibi insanda görülebile-
cek tutum, davranış, zaaf ve zayıflıkları yükledikleri gerekçesiyle karşı
çıkmıştır. Xenophanes, ölümlülerin tanrıları kendi özellikleriyle tasvir
ettiklerini, onlar hakkında insan biçimci bir algıya sahip olduklarını,
söz konusu algı gereği, tanrıların doğduklarına, bedenlendiklerine, el-
bise giydiklerine ve konuştuklarına inandıklarını söylemiştir. Bunu
örneklendirmek amacıyla da Etiyopyalıların küt burunlu siyah bir
tanrı, Trakyalıların ise mavi gözlü kırmızı saçlı bir tanrı tasvir etikle-
rini söylemiştir. Xenophanes, şayet atlar, sığırlar ya da aslanlar tan-
rılarını tasvir edebilselerdi, onların da tanrılarını kendi biçimlerinde
tasvir edeceklerini söyleyerek insan biçimli tanrı tasvirlerine karşı çık-
mıştır.
10
Xenophanes’in mit eleştirisi, logos ve zamanla bir karşıtlık
ilişkisine büründürülerek “gerçekte var olmayan şeyler” anlamında
eleştiriye dönüşmüştür. Yine Sokrates şairlere ve geleneksel öykü an-
latıcılarına cahil yalancılar diyerek karşı çıkmış, Platon ise, mitlerde
tanrıların ahlaksız eylemlerle ilişkilendirilmesinden rahatsızlık duya-
rak Homeros’un mitlerini ahlaki gerekçelerle reddetmiştir.
11
Aydınlan-
ma dönemine gelindiğinde söz konusu eleştiriler, bilimsel bir geçerli-
liği olmayan ilkel düşünme biçimiyle ilişkilendirilemeye dönüşmüş ve
bilimin söylemine karşıt bir biçimde, doğaüstü ya da tanrısal güçler-
le idare edilen bir dünya vurgusuna sahip olmakla itham edilmiştir.
Mit’in logosa karşıtlığı gerekçesiyle reddedilmesi, aydınlanma sonrası
değerler üzerinde yükselecek Batı insanının, aklını kullanmak sure-
tiyle tutkularından, bilinçaltından, tarih ve geleneklerinden kurtula-
rak özgürleşeceği varsayımında temellenmiştir. Modern Batı, ilerleme-
ci tarih anlayışı retoriğiyle, pozitivist paradigmaya karşıt tüm anlayış
ve kabulleri ilkel ve geri olarak nitelendirerek mahkûm etmiş Mitsel
düşüncenin, tarihsel bilincin gelişmesiyle aşılacağını, logos karşısında
gerileyip yok olacağını varsaymıştır. Söz konusu aydınlanmacı öngö-
rü, çağdaş düşüncede oldukça problemli bir hale gelmiş hatta bu söy-
lem bizzat mitik bir anlatıya dönüşmekle itham edilmiştir. Söz konusu
aydınlanmacı eleştirilere rağmen mitik düşünce varlığını sürdürmüş
özellikle tarih yazımında devam etmiştir.
12
9
Paul Veyne,
Yunanlılar Mitlerine İnanmışlar mıydı?,
çev. Mehmet Alkan, Ankara: Dost
Kitabevi Yayınları, 2003, s.30.
10 Vorlander, Karl,
Felsefe Tarihi, çev.
Yüksel Kanar, İstanbul: İz Yayıncılık, 2004, s.51.
11 Robert A. Segal,
Myth a Very Short Introduction, Oxford-New York: Oxford University
Press, 2004, s.11.
12 Eliade,
Mitlerin Özellikleri, s.107.