Güney azerbaycanda 1918. Yil soykirimi (Cİlovluk)



Yüklə 32,43 Kb.
tarix26.05.2018
ölçüsü32,43 Kb.
#46279

GÜNEY AZERBAYCANDA 1918.YIL SOYKIRIMI (CİLOVLUK)

Tarihi incelerken dünyada zaman-zaman insan evladına karşı farklı dönemlerde, farklı coğrafyalarda kitlevi bir cinayetin gerçekleşdirildiyini göre biliriz. Zamanında böyle cinayetlerin dünya devletlerince araştırılıp, gereken cezanın uygulanmamasından dolayı tarih bu türlü suçları tekraren yaşamak mecburiyyetinde kalmışdır. Böyle bir cinayetlerden biri de Azerbaycan Türklerine karşı I Cihan Savaşının gidişatında 1918 yılında yapılmıştı. I Cihan Savaşının tam sona yetdiyi zamanlarda ister Rusyada baş veren vatandaş savaşından, ister Osmanlının savaşda yenilmesinden, isterse de İran Kacarlar devletinin zayıflayarak büyük güçlerin kontrolunda olmasından dolayı, hakkında bahs etdiyimiz Doğu Anadolu, Güney ve Kuzey Azerbaycanda siyasi durum da son derece kötüleşerek bir krize girmiş oldu. Bu siyasi durumdan faydalanan Ermeniler kendilerinin terör örgütleri ve siyasileri tarafından yönetilmekle, büyük güç devletlerinden destek alarak hakkında bahs etdiyimiz coğrafyada denizden denize hayali Büyük Ermenistan kurmak peşine düştüler.

Tarihen bu coğrafyada hiç bir zaman etnik üstünlük teşkil etmeyen ermeniler, ki zaten olanlar da zamanla bu coğrafyaya sonradan göç ederek yerleşmişdiler, kendilerine yakın olacak başka etnik azınlıkları da etraflarında birleştirerek, bu toprakların gerçek sahipleri olan Azerbaycan Türklerini, Anadolu Türklerini toplu olarak katletmeye başladılar. I Cihan Savaşından önce Osmanlı vatandaşları olan ermeniler Rusya imperatorluğunun ve daha başka devletlerin desteyi ile (Fransa, Büyük Britanya, Amerika) hızla silahlanmaya ve türklere karşı bir nefret ruhunda beslenmeleri için propogandalara başlamışdırlar. 1914 yılında savaş başlayar başlamaz Ermeniler büyük bir ordu haline gelerek Doğu Anadolu cephesinde Osmanlı ordusunun arkasında bozuculuk yaparak Rus ordusunun bu cephede ilerlemesine büyük bir etki göstermiş oldular. Aynı zamanda şehir ve köylerin erkek kısmının savaşdan dolayı memleketin farklı uzak cephelerine savaşa gitmesinden faydalanarak Van, Bitlis, Bayburt, Kars, İğdır, Erzurum ve başka şehir ve sancaklarda sivil ahalini, ihtiyar, bayan, çocuk, hamile demeden katletmeye, şehirleri yakıp-yıkmaya başladılar. Ermenilerin bu cinayetleri töretmekde tek bir amacı var idi, o da Türkleri hayali Büyük Ermenistanı kurmak için yok etmek. Osmanlı hükumeti böyle bir durumda haklı davranarak Doğu Anadoludaki Ermenileri 1915 yılında devletin başka coğrafyasına Suriye ve Iraka deportasiya etmeye başladı. Malesef bu gün ermeniler Osmanlının her tarafda bir cephede savaşarak onsuzda zor olan durumunu daha da zorlaşdırarak savaş alanından daha sakin yerlere göçürülmesini dünyaya uydurma bir Ermenilere yapılmış olan soygırım gibi tanıtdırmaya çalışıyor.

Bu olaylardan sonra silahlı ermeniler Rusya imperyasına sığınmaya ve onun hudutlarında kendi çirkin emellerini devam etdirmeye karar verdiler. Özellikle 1917 yılında Rusyada baş veren Ekim devriminden sonra yaranmış olan siyasi bozgundan faydalanan ermeniler Güney ve Kuzey Azerbaycanda sivil ahalini katletmeye ve bu defasında Büyük Ermenistanı Azerbaycan Türklerinin topraklarında kurmakla başlamasına karar verdi. Tarihen hiç bir zaman Azerbaycan topraklarında çohunluk teşkil etmeyen ermeniler zaman-zaman Bizans, Arap Hilafeti, Rusya imparatorluğu tarafından düşünülmüş olaraq yerleştirilmişdiler. Günümüzde Kuzey Azerbaycanda 1918 yılında yapılmış olan soykırım tarihde “Mart Soykırımı” adıyla, Güney Azerbaycanda yapılanlar ise “Cilovluk olayları” adıyla tanınmakdadır. Her iki olaylar aynı yılda fakat farklı aylarda yapılmakla yüz binlerle Azerbaycan Türklerini katletmekle, büyük şehir ve illerinde (Urmu, Hoy, Salmas, Sulduz, Köhneşehir, Bakı, Şamahı, Nahçivan, İrevan, Gence, Kuba, Karabağ, Lenkaran, İrevan ve b.) Azerbaycanlı Türklere aid tarihi mimarilerini yakıp yıkmakla sonuclanmışdır. Burada da yapılan bu katliamların amacı aynen Doğu Anadoluda olduğu gibi Türk insanını yok etmek idi.

Yeri gelmişken şunu da söylemek yerine düşerdi ki, Güney Azerbaycanda Azerbaycan Türklerine karşı yapılan katliamın Doğu Anadolu ve Kuzey Azerbaycandan bir farkı da onda idi ki, bu coğrafyada yapılan katliamlarda ermeni çeteleri ile yanaşı aysor ve kürt çeteleri de katliamlar töretmekle işbirliği yapıyordular.

Güney Azerbaycanda ermeni-aysorların Azerbaycan Türklerine karşı yapmış oldukları soykırımın coğrafyasına baksak, bu olayların Güney Azerbaycanın Batı illerinde (günümüzde İran İslam Cümhuriyyeti bu toprakları Batı Azerbaycan ostanı olarak adlandırmakdadır) yapıldığını görüyoruz. Kuzeyli Güneyli Azerbaycanda ümumilikde yapılmış olan katliamda 700 bin Azerbaycan türkü katledilmişdir ki, bunun 200 binden fazlası Güney Azerbaycanda katledilmişdir. Güney Azerbaycanın Batı illerinde 1917-1918 istatistiklerine bakdığımızda bu yerlerin ahalisinin 85% nufuzu Azerbaycan türkü olduğunu görüyoruz. Geri kalan kısımlarda ise çok az sayda aysorların, ermenilerin, kürtler ve yahudilerin yaşadıklarını görüyoruz. Yüz yıllar boyunca Azerbaycan Türkleri ile beraber barış ve huzur içinde yaşayan etnikler 19 yüzyılın ortalarından itibaren Avrupa hiristian (özellikle Rus ve İngiliz) misionerleri tarafından dini propoganda neticesinde yerli müslüman halka karşı düşman ruhunda beslenmeye ve bu yolda teşkilatlandırılmaya başladılar. Peki büyük güçlerin bu coğrafyada çıkarları neydi ve bunun için ne yapıyordular sorusuna ise şöyle cevap vere biliriz. Bildiyimiz kadarıyla Rusya sıcak sulara çıkmak için en büyük düşmanı Osmanlı ile karşılaşmış ve en büyük sınırlarından biri de Kafkaslardaydı. Bu yerlerin Türk ve müslüman olduğunu derk eden Rusya kendisine etnik dayak aramış ve bunun hallini bölgeye hıristiyan elaltıları olan ermenileri yerleştirmekde görmüşte. Ru7sya 19 yüzyılın başlarında Kacar İran devletini kendi nüfus alanına almak için İngiltere ile bir anlaşma yapmış ve bu anlaşmaya göre Güney Azerbaycan toprakları da Rusyanın nüfus alanına dahil edilmiştir. Rusya Urmu şehrinin stratejik yününü yüksek kıymetlendirdiyi için buraya çok sayda ordu yeritmiş, kendisinin elçiliyini kurarak burada yaşayan azsaylı ermeni ve aysorlara bir hıristiyan devlet olarak hamilik etmiştir. Onları silahlandıran, teşkilatlanması için para yatıran rusya çok geçmeden aysorilerin de ermeniler gibi ortodoks kilsesine tabe olmasını istemiş ve onlara nasturiliyi kabul ettirmişti. Güney Azerbaycan Rusyanın nüfus alanına ait olmasına bakmayarak böyle bir zengin yerleri hayla elden vermek istemeyen Fransa, İngiltere, Amerika da hıristiyan ahalini kendi tarafına çekmek ve kullanmak için sermaye yatırmaya başlamıştır. Mesela Fransanın yürütmüş olduğu misiyoner siyaseti neticesinde aysorilerin bir kısmını katolik kilsesine celb etmekle keldani kolunu kabul ettire bilmiştir. Fransa bu yönde onlar için tekce 6 ay içinde 50 okul açmıştır, dini-siyasi-askeri bakımdan örgütlenmeleri için yatırım yapmıştı. Aynı görevi İngilis ve Amerikan misiyonerleri de yapıyordular. Hatta İranın başka şehirlerine aysor-ermeni askerlerini götürüp fransız, ingiliz, amerikan subayları tarafından eğitim veriyordular.

Büyük güclerin Osmanlıyla başlaya bilecek savaş zamanı bu stratejik ve zengin coğrafyanı onlara karşı kullanmak, daha sonraysa Osmanlının Doğuda ve Irakda petrol kaynaklarını ele geçirmek idi. Bunun için Osmanlının doğusunda taraflarınca zaferin daha da kolaylaştırmak amacıyla yüzyıllar boyunca barış ve huzur içinde yaşayan bölgedeki etnikleri mevcut ve hakim Türk devletlere (Osmanlı ve Kacar devletleri) karşı kışkırtmak siyaseti güdülmeye başlatıldı. Ve bu siyaset sonucunda I Cahan Savaşında İster Doğu Anadolu, İsterse de Güneyli-Kuzeyli Azerbaycanda büyük bir facialara imza atılmış oldu ki, onun acılı etkilerini günümüzde de çekmekde devam ediyoruz.

1915 yılının güz aylarında Aysorların lideri sayılan Binyamin Marşimonun önderliyi ile Hakkari, Van, Colamelk aysorlarının isyanı olmuşsa da, Osmanlı ordusu ve kürtler tarafından yenilerek Kacar İranına kaçmalı olmuşdurlar. Burada sayı 40 bin olan aysoriler İngiltere ve Rusyaya yardım ricasında bulundukdan sonra Urmu, Salmas ve bir kısmıda Hoyda yerleşdirilmişdiler. Bundan başka Rus ordusunun Urmuda etkisi artdıkdan sonra Rusya buraya Kafkasyadan ve Vandan 5 binden fazla Ermeni yerleştirerek kendisinin nüfuz alanını dini yapıdan sağlamaya çalışıyordu. Ermenileri ilk zamanlar normal karşılayan Azerbaycan Türkleri çok keçmeden yanıldıklarını görecekdiler. Ermeniler ilk kez olarak 1917 yılının haziranında Nazlı-çay mahalında yaklaşık 7-8 köyde müslüman-türklere karşı katliamlar töretdiler.

I Cihan Savaşı başladığında Rusya kendinin nufuz alanı sayılan Urmuya 80 binlik ordu yeritmiş ve Rusyanın Urmuda o zamanki konsolu Basil Nikitin ordunun bu yerlerde iyi geçindiyini ve istediyi gibi davrandığını yazıyordu. Zaten rus ordusunun Rusyanın Osmanlıyla olan cebhe boyunca çok zaman rahat davranmasına ermenilerin her zaman onlara verdiyi destek olmuşdur. Oysa ermenilerin rus ordusuna verebileceyi destek vadandaşları oldukları ülkenin içlerinde bozuculuk, terör, katliamlar yapmak ve devlet sırlarını karşı tarafa ötürmekden başka bir şey diyildi. Karşılığındaysa Rusya kendisinin din kardeşlerine sılahlanmak, teşkilatlanmak ve gelecekde onlara devlet kurmakda yardımçı olmak sözünde bulunmakdaydı. Rusya Güney Azerbaycanda da aynı siyasetle Ermeni ve Aysorları etrafına birleşdirmişdi.

Basil Nikitin 1917 yılında, Rusyanın Kafkaslardaki baş komutanı General Lidinski ona göndermiş olduğu telegrafda Urmuda ermeni ve aysorlardan ibaret ordu yaradılmasına karar verildiğini, yazıyordu. Ve bu karara ittifak ülkelerin ordu komutanları olan Kolnel Piyk, Kolnel Şardin, kapitan Mark ve binbaşı Estkenin de razı olduklarını söylemişdir. Bunun ardından ise fransanın Ambulans teşkilatı Urmuda ermeni ve aysorları hemen teşkilatlandırmaya başlıyor. 1918 yılının ocak ayında İngiltere generali Miçergrassinin önderliyi ile ABD-in Urmudaki konsolu Vilyam Şir, Rusyanın konsolu Bazil Nikitin, fransanın Ambulans teşkilatının başkanı Kujol, aysorilerin liderlerinden Binyamin Marşimon, Petros Aqa ve ermenilerin lideri İbrahim Hannın ve bir çok ermeni-aysorilerin de iştiraki ile bir miting düzenlenir ki, orada da General Micerqrasın ermeni-aysor ordusunun kurulması projesine destek vererek kabul ediyorlar.

Böyle bir ordunun kurulmasına neden urmuda yaşayan Azerbaycan Türklerinin kendi kardeşleri olan Osmanlı Türklerine karşı silahlanmaya karşı çıkdıkdan sonra yaranmışdır. Yaratılan 30 binlik ordunun zaten 20 bini rus askerleri, bir kısmı müttefik, geride kalanları ermeni-aysoriler idi. fransa bu ordunun yaradılması için o zaman 200 bin frank mali destek sağlamıştı. Ordunun başına rus askeri general Kozmin getirilmişti. Petros Aga, İbrahim Han da bu bölgede farklı vazifelere getirilmişdiler. Bu ordu yarandığı günden tahminen 160 gün boyunca bölgede Azerbaycan Türklerine Türk ordusunun 1918 yılının ağustos ayının 1de gelişine kadar olmazın zulmünü yaşatmışdırlar. 1918 yılının şubatın 22de ermeni-aysor ordusu Urmu şehrine saldırmış ve 3 günlük kanlı savaşlardan sonra şeheri ele geçirerek toplu katliamlar yaparak şehri yakıp yıkmışdı. Azerbaycan türklerinin yenilgilerine ve ermeni-aysor ordusuna karşı sava bilmemesine sebep rus ve kazak ordusunun bu bölgelerde Osmanlıyla savaşı bahane getirerek yerli halkda olan silahları toplaması idi.

Ermeni-aysor birlikleri barbarlık yapdıkları bölgede etnik azınlık teşkil etdiklerini ve bir zaman onların bu kötü emellerine yardımçı olan büyük devletlerin olmayacağını da göz önüne alarak yakın yerlerde kendilerine müttefik aramaya başladılar. Bu esnada 1918 yılının nisanın 16-da Binyamin Marşimon bir gurub tarafdarlarıyla kürt çetelerle birlik sağlamak için Güney Azerbaycanın Güneylerinde kaçakçılık yapan İsmayıl Aga Simitko ile Salmas şehrinin batısında yerleşen Köhneşehirde bir araya geldi. Önceden İsmayıl Aga danışıklarda Ermeni-aysori ordusu ile beraber harekat etmeye razı olsa da, sonradan ermeni ve aysorların kürtleri kendi amacları için kullanmak gibi pilanlarını anlayarak görüşmeler zamanı Binyamin Marşimonun destesine saldırmış ve Binyamin başta olmakla gelen gurubun bir çohunu katletmişdi. Aslında İsmayıl Aga böyle adım atmakla bu coğrafyada kendine rakib olacak başka liderleri aradan götürmek ve bu bölgelerde Azerbaycan Türklerine saldırmakla onları yurtlarından kovmak ve göçebe kürt aşiretlerini bu topraklara yerleştirmek niyetindeydi. Gelecekde ismayıl Aga Simitgonun kürtlerden toplanan desteleri Urmu ve Salmas şehirlerinde acımasız katliamlar yapmakda hiç de ermeni ve aysorilerden geri kalmayacakdı.

Kürtlerin yaptıklarından hiddete gelen ermeni-aysori birlikleri öc almak ve Marşimonun naşını almak için Köhneşehre saldırı düzenlediler. Bu saldırı zamanı yol boyunca karşılarına çıkan müslüman köylerinde de acımasız katiller töretdiler. Köhneşehirde baş tutan silahlı çatışmalar sonucunda yine de ölen çohunlukla Azerbaycan Türkleri oldu. Köhneşehirde yapdıklarıyla yetinmeyen ermeni-aysori birlikleri Urmuya döndekde 24 saat boyunca aynı kaliyamları bu şehirde de yapmakla devam etmiştirler. Tekce bu bir kaç gün içinde yaklaşık 60 bin sivil insan katledilmişdi. O zamanın canlı şahidleri olan ihtiyarlar sonral hatıralarında ermeni-aysor birliklerinin vahşiliklerinden yürek acısı ile bahs ederek kadınlara edilen tecavüz, çocuk, ihtiyar, hamile bilmeden edilen katiller şehirde bir cehennem ateşini hatırlatıyormuş. Şehirde Türk-müslüman izini itirmek için şehirde binaları bile yakıp-yıkıyorlarmış.

Bu türlü olaylara silahsız burakılmasına bakmayarak Azerbaycan türkleri de tepkisiz kalmamaya çalışmışdırlar. Şehirde az guruplar halinde olan bazı silahlı türkler şehri terk ederek etrafdaki köylere sığınmaya başladılar. Ve bu anda Urmu gölünün sahillerinde yerleşen Ensel ilçesinde Kazım Han Kuşçulu isimli birisi köylerdeki silahlı erleri bir araya toplamaya başlamıştır. O Kuşcu, Karabağ, Kaleci, Mugatıl, Gövercin kale, Necefabat, Barı ve başka köylerden gelen silahlı türkleri savunmak için birleştirmeye başlamıştır. Kazım Han yaratmış olduğu küçük bir ordu gurupu ile Urmu gölünün yakınlarında yerleşen Kırklar kalesinde (halkın büyük bir sevgisini ve saygısını kazanan Kazım hanın şerefine bu kaleni günümüzedek Kazım-kalesi veya Kazım-daşı gibi adlandırmışlar) yerleşerek Azerbaycan türklerine karşı ermeni ve aysorların, daha sonra ise kürtlerin yapmış oldukları katliyamlara karşı mücadile aparmıştır.

Ənzəl elinin Kazım Han tarafınca muhafıza olunduğunu gören ermeni-aysor desteleri bu defa Nazlı eline doğru ilerlemiş ve katliyamları orada töretmeye başlamıştırlar. Nazlı elinin bazı köylerinde de (Kahramanlı köyü) yerel halkın silahla savunmasını görünce bu elde yerleşen Ali Pencesi ve Buzoy dağlarına toplar yerleştirerek, oradan top ateşleriyle köyleri yerle bir etmiştirler.

Bu arada Güney Azerbaycanın Batısında az önce hakkında bahs etdiyimiz kürt aşiretlerinden toplanmış silahlılar da Nisan ayının ortalarında aktivleşerek ermeni ve aysor birliklerinin yaptıklarını Azerbaycan Türklerine karşı yapmaya başlayır. Kürt çeteler İsmayıl Aga Simitko, Şeyh Esedullah kimi liderlerinin bayrağı altında birleşerek köylere saldırmaya, sivil insanları katletmeye başlıyorlar. O dönemde bu coğrafyaya bakdığımızda sanki farklı milletlerin Azerbaycan Türklerini katletmek yarışması gidiyormuş gibi görmekdeyik.

Fakat çok geçmeden Osmanlı ordusu kardeşlerini bu zulümlerden kurtarmak için Güney Azerbaycana doğru harekete geçiyor. 1918 yılının ağustosunun ilk başlarında türk ordusunun bu bölgeye gelişini duyar duymaz 45 binlik ermeni-aysori ordusu daha da güneylere Sayınkale, Dikanlıtepe istikametinde çekilmeye başlıyorlar. Bunu da söylemek lazım ki, Urmu şehrine Osmanlı ordusundan önce qayri-nizami birlikler olan kürt desteleri (Begzada, Herki, Zaza kürt aşiretleri bu zaman bu birlikleri sağlıyordular) giriyorlar ki onlar da şehirde talanlarla meşgul oluyorlar. Fakat sonradan şehre giren Osmanlı ordusu şehirde nizam yaratmak için suçlu kürtleri idam ediyor. Bundan başka şehirden kaçmaya zaman bulamayan ermeni-aysori çetelerini tutuklayarak halkın muhakimesine veriyor. Osmanlı ordusunun Urmu şehrine gelmesi halkca büyük sevgi ve coşguyla karşılanıyor. Bu ordunun gelişiyle halk sonucu belli olmayan daha büyük felaketlerden kurtulmuş oluyor. Güneylere doğru geri çekilen ermeni-aysor ordusuysa Fransa ve İngilterenin emriyle Hemedan şehrine gelmeli ve oradan da gelecekde Irak topraklarına yerleştirilecekdiler.

Güneye doğru çekilmekde olan ermeni-aysori birliklerini bu defa Azerbaycan fedaileri karşılıyor. Bu fedailere “meşrute” (anayasa) inkilapı zamanı (1909-1911) Urmu encumeninde meşhur fedailerden olan Cemşit Han Afşar (Mecdülseltene Afşar) önderlik yapıyordu. Şunu da söylemek yerine düşer ki, “meşrute” inkilapı zamanı Kacar devletinin şahı Muhammedali Şah Osmanlı devlet hükümdarı Sultan Abdulhamitle anlaşarak Urmuda inkilapı yatırmak için Doğu Anadoludaki silahlı kürtleri bu bölgelere burakmış ve o zamandan Azerbaycan Türklerine karşı katliamlar töredilmişdir. Bu dönemlerde Cemşit han kürt çetelerine karşı inadla savaşmakla da halk arasında şöhret kazana bilmişti. O soykırım zamanı (1918) Türk ordusunun Urmuya gelişinden sonra katliamcılara karşı savaşmak için Tebrizden Urmunun güneylerine Koşaçay ilçesine gelerek fedaileriyle düşman kuvvetlerine saldırılar düzenliyor. Bu saldırılardan ziyan gören ermeni-aysori kuvvetleri hızla Sainkaleye çekilerek burada çekmiş oldukları zararın evezini katliamlar töretmekle çıkarak daha sonra yubanmadan Dikenli Dereye, oradan Hemedana yetişerek İngiliz-Fransızlarla birleşerek Iraka geçiyorlar. Cemşit Han Afşarın aparmış olduğu savaşlar Urmudaki katliamların evezini vermese bile kısmen de olsa öcünü almış oldu. Bununla düşman kuvvetleri Azerbaycan Türklerinin nasıl azimli ve savaşkan bir millet olduğunu anlamış olacaktır.

Fakat yapılan soykırımın yaralarını bir daha tarihde hiç bir şey sağaltmayacakdır. 17 mart 1918 yılı günü katliamlar kendinin en acı noktasına yetişmişti. Taşnak ermenilerin ve onlara birleşen aysorilerin yapmış oldukları barbarlıklar sonucunda istatistiklerde söylendiyi gibi 1914-1918 yıllar arasında 200 binden fazla Azerbaycan türkü katledilmiş, Urmu iline o zamanki para birimiylr 100 bin tümen zarar deymiş binden fazla genc kız tecavüze uğramış, aynı zamanda bu katliamlar sonucunda bölgede tifus, veba ve başka infeksion hastalıklar insanlar arasında yayılmışdır. Minilliklerin kültür merkezi olan Urmu yerle bir edilmişdir.

Bu olaylar zamanı ili terk ederek göç edenler de az olmamıştır. Istatistik bilgilerde bu coğrafyadan 15 bin sivilin başka yerlere göç etmesi ve savaştan sonra onların tekce 2 binin geri dönmesi hakda da bilgi vardır. Resmi kaynakların verdiyi bilgilere asasen yüzlerle köy ümumen yer yüzünden silinmiştir. Bu arada Urmu şehrinin de yarıdan çok bir hissesi dağıntılara uğramıştır.

Osmanlı ordusunun gelişini duyan Kuzey Azerbaycanda aynı görevi yapan, yani sivil halkı katleden bir gurup ermeniler Andranikin komutasında Araz nehrini aşarak Güney Azerbaycana Asmanlı ordusuna arkadan darbe vurmak için harekata geçseler de Hoy şehrinde toplanan Azerbaycan fedaileri onlara direnerek geri çekilmeye vadar etmişdi. Fakat geri dönerken de Andronik silahlı birlikleri ile köylerde katliam ve dğıntılar etmeden geri dönmemişdi. I Cahan Savaşının bitmesi ile Osmanlı kuvvetleri de mağlup olmuş bir ülkenin ordusu olarak bir çok yerlerden olduğu gibi Urmu ilini de terk ederek geri dönmeli olmuştu. Bu zaman Osmanlı ordusu ile bu yerlere gelen kürt silahlı askerleri geri dönmeyerek güney yörelerinde hayla silahlı baskınlar yapan katil İsmayıl Simitkonun komutasına girmişdiler. İsmayıl Simitkonun iyice artan silahlı kuvvetleri daha iki yıl Urmu, Salmas, Sulduz, Köhneşehir gibi yerlerde teror ve kaçakçılıklarına devam etmekle Azerbaycan Türklerine zulum etmekde devam etmiştiler. Bunun karşısını 1920-lerde Güney Azerbaycanda yaranmış olan Azerbaycan Demokrat Partisi (Şeyh Muhammed Hiyabani bu harekatın lideri idi) önderliyindeki fedailerin mukavimeti sonucunda alınmıştır.

Göründüyü gibi dünya bu türlü soykırımları zamanında önlemediyi ve zamanında düzgün kıymet vermediyi için zaman-zaman bu gibi olaylar tekrarlanmıştır. 19 yüzyılın başlarında ermeni-aysor-kürt milletinin bu bölgede yürütdüyü terorçu faliyyeti unudulduğu için daha sonralar kendisini 1980-lerde Sulduz katliamında (İranda baş vermiş İslam inkilapından ve İran-İrak savaşından ülkede yaranan karmaşıklıkdan faydalanan kürtlerin Azerbaycan Türklerine karşı yaptıkları katliam), 1990-larda Karabağda (Sovyetlerin yıkılmasından sonra yaranan siyasi bozgundan faydalanarak Azerbaycanın Karabağ topraklarına iddia ederek işgal eden ve bu zaman Azerbaycan türklerine karşı soykırım yapan ermeniler kast ediliyor) yaşanan soykırımlar tekraren aynı senaryoları izlemiştir. Günümüzde insanlığa karşı büyük bir cinayet olan soykırımların siyasi diyil gerçek tarihi bakımdan araştırıp dünyaya duyurmasak, bu gibi olayların tekraren baş vermesini kimse garanti veremez.
Yüklə 32,43 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə