“Ekofeminizm ve Dualizm Fikri”
Seçil Mine TÜRK
FLSF (Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi), 2017 Güz, sayı: 24, s. 377-392
385
kavramlarından biri olarak toplumsal cinsiyeti (gender) cinsiyet (sex)
kavramı karşısında konumlandırmak çabasının bizatihi bir “biyolojik
determinizmin reddi”
38
anlamına gelmesi; ekofeminist perspektifin,
mekanik-determinist bir zeminde geliştirilen tarihsel dualizm anlayışına
eleştirisini mümkün kılan bir dinamik yaratır.
Söz konusu dinamiğin işleyişi üzerinde düşünen Val Plumwood’un da
vurguladığı üzere, “hem günümüzün hem de geçmişin baskı biçimleri Batı
kültüründe izlerini bir ikicilikler ağı şeklinde bırakmıştır ve baskı biçimleri
arasındaki bağlantının esas temelini oluşturan da ikiciliğin mantıksal
yapısıdır” ve buna ilaveten, çevre krizinin altında yatan asli etmenlerden
biri de Batı kültürünün insan ve doğa arasında kurguladığı dualistik
ilişkidir.
39
Anlaşılabileceği
üzere,
“hiyerarşik
ve
dualist
düşünce,
ekofeministlerin özellikle hedef aldıkları ‘eril dünya görüşü’nün bir
boyutudur” ve bu doğrultuda ekofeminizmin asli hedeflerinden biri
“insanlar ve doğa arasında Batı biliminin ikilikçi, nesneleştirici özellikleri
ortadan kaldıran bir ilişki üzerine düşünmenin yeni yollarını
oluşturmaktır.”
40
Warren’ın da vurguladığı üzere, ekofeminist felsefenin
temel yönelimlerinden biri kültür ve doğa arasında kurulan dualizmi
sorgulamak doğrultusunda somutlaşır ve bu minvalde ekofeminist felsefe
“hem rasyonel hem ekolojik benlik” tasavvurunun biraradalığına, bir başka
nosyonundan çok salt insan-odaklı bir çevre tasavvuruna yaslanır. Ekoloji ise
tarihsel gelişim süreci içinde çevrecilikten çok daha kapsayıcı ve farklı varyasyonları
olan bir toplumsal hareketin adı olmuştur ve dayandığı kabuller çevrecilikten keskin
bir biçimde ayrılır. Bu minvalde ekoloji düşüncesi, çevreciliğin fayda temelli ve
rasyonalite merkezli yaklaşımına karşı doğayı salt bir “korunacak-nesne” olarak
değerlendirmenin sorunlarına dikkat çeken bütüncül ve tarihsel bir insan-doğa
ilişkisi analizine odaklanır. Dobson’ı izleyerek söyleyecek olursak çevrecilik çevreye
dair sorunların “üretimin ve tüketimin mevcut değerleri ya da kalıplarında temel
dönüşümler olmaksızın çözülebileceğinden emin” bir görünüm arz ederken; ekoloji
fikri “sürdürülebilir ve tatmin edici bir varoluşun hem insan dışındaki doğal dünya
ile ilişkilerimizde ve hem de toplumsal ve politik yaşam biçimimizde köktenci
değişiklikleri bir önkoşul olarak gerektirdiği”ne vurgu yapar. Bkz. Andrew Dobson,
Ekolojizm, çev. C. Yücel, Yeni İnsan Yayınevi, İstanbul, 2016, ss. 21-22. Bu hat
üzerinden “yeşil politika” da, Wall’ın deyişiyle, salt “çevresel kaygıların ötesine
geçen” gündemiyle “eko-merkezci” bir yaklaşıma ve “bütüncül” bir bakış açısına
sahiptir. Bkz. Derek Wall, Yeşil Politika, çev. İ. U. Kelso, Yeni İnsan Yayınevi, İstanbul,
2016, ss. 37, 59, 63.
38
Joan W. Scott, Toplumsal Cinsiyet: Faydalı Bir Tarihsel Analiz Kategorisi, çev. A. T.
Kılıç, Agora Kitaplığı, İstanbul, 2007, s. 3. Ayrıca bkz. Lynne Segal, a.g.e, s. 98.
39
Val Plumwood, a.g.e, s. 10-11.
40
Josephine Donovan, a.g.e, s. 390.
“Ekofeminizm ve Dualizm Fikri”
Seçil Mine TÜRK
FLSF (Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi), 2017 Güz, sayı: 24, s. 377-392
386
deyişle, kültür ve doğanın özne açısından temsil ettiği biraradalığa işaret
etmek ister.
41
Bu bağlamda ekofeminist perspektif “ekolojik sorunların toplumsal
ve kültürel sorunlar olduğu”nu savunur ve bunu yaparken toplumsal
cinsiyet kategorileri arasında eşitlikçi bir yaklaşımın “ekolojik olarak sağlıklı
bir toplum” idealine de hizmet edeceğine inanır.
42
Ekofeminizmin “karmaşık
ve iç içe geçmiş tahakküm sistemleri”ne yönelik bakışı bu sistemlerin bir
dizi dualizm ve bu dualizmlere dayanan hiyerarşiler üzerinden işlediğine
dikkat çekmek ister
43
ve ekofeminist perspektif bu çaba üzerinden öncelikle
bir dualizm eleştirisi olarak kendisini gösterir.
Bir dualizm eleştirisi üzerinden şekillenen ekofeminizm, Warren’in
deyişiyle, “izmlerin tahakkümü”ne karşı konumlandırır kendini ve
cinsiyetçilikten (sexism) ırkçılığa (racism) uzanan bir çizgide bir “tahakküm
mantığı” tarafından gerekçelendirilmiş pratiklerin doğayı ve kadınları
boyunduruk altına alma sürecinde somutlaşan “olumsal bağlantılar”ın izini
sürer.
44
Ancak burada ekofeminizmin Plumwood gibi temsilcilerinin; söz
konusu olumsal bağlantıları salt bir eril kategoriye değil, bu bağlantıları
mümkün kılan “sınıf, ırk ve toplumsal cinsiyete dayalı tahakküm bağlamında
oluşturulmuş olan ‘Efendi’nin çok yönlü, karmaşık kimliği”ne
dayandırdıklarını da özellikle belirtmek gerekmektedir.
45
Bu noktada ekeofeminizmin dualizm eleştirisi aynı zamanda bir
hiyerarşi eleştirisidir. Belirtildiği üzere genelde “Batı düşüncesinin
dualizmler tarafından tanımlanmış hiyerarşik sistemler” inşa ettiği ve bu
inşanın bizatihi “ihtiyaçtan çok kâr odaklı bir ekonomik sistem tarafından
takviye edilmiş olduğu”
46
kabulü ekofeminizmin temel varsayımlarından
biridir. Nitekim Shiva da “Aydınlanma çağının ürünü olan cinsiyetli eşitsizlik
kategorileri”nin; “erkeğin kadın ve doğa üzerindeki tahakkümünü öngören
ikiliklere dayalı eril bir ontoloji” olarak somutlaştığını ve bu temeldeki
ontolojik dualizmin “epistemolojik açıdan bir indirgemeciliğe” yol açtığını
savunur.
47
Plumwood’a göre de Batı merkezli Kartezyen düşünce bir dizi
41
Karen J. Warren, Ecofeminist Philosophy: A Western Perspective On What It Is and
Why It Matters, s. 157.
42
Elizabeth Carlassare, a.g.e, s. 90.
43
Chris Cuomo, “On Ecofeminist Philosophy”, Ethics and the Environment, Vol. 7, No.
2, 2002, ss. 5-6
44
Karen J. Warren, “Response to My Critics”, Ethics and the Environment, Vol. 7, No.
2, 2002, ss. 39-40.
45
Val Plumwood, a.g.e, s. 14.
46
Gwyn Kirk, “Ecofeminism and Environmental Justice: Bridges across Gender, Race,
and Class”, Frontiers: A Journal of Women Studies, Vol. 18, No. 2, 1997, s. 6.
47
Vandana Shiva, a.g.e, s. 91, 315.