“Ekofeminizm ve Dualizm Fikri”
Seçil Mine TÜRK
FLSF (Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi), 2017 Güz, sayı: 24, s. 377-392
381
direnen” bir “toplumsal hareket” ve “teorik bir müdahale” olarak niteler.
14
“Tahakküm biçimlerinin yaygın bir biçimde reddi”
15
doğrultusunda
ekofeministler, “insan/doğa düalizmini ekoloji karşıtı inanç ve pratiklerin
temeli olarak gören” derin ekolojistlerin aksine söz konusu inanç ve
pratikleri “erkek/kadın düalizmi”ne bağlarlar.
16
Tabii daha önce de işaret edildiği üzere tek bir ekofeminizm
olduğunu söylemek de bu türden tanımlama girişimleri özelinde hiç
şüphesiz yanıltıcı olacaktır.
17
Ekofeminist hareketler toplumsal değişimden
kapitalizme, emperyalizmden patriarşiye uzanan temel konularda farklı
perspektifler
geliştirmişlerdir.
18
Bununla
birlikte
Carlassare’nin
“sınıflandırma
belası”
(taxonomic
trouble)
kavramı
ekseninde
düşünüldüğünde ekofeminist eğilimlerin her zaman –özellikle de
uygulamada- net çizgilerle birbirinden ayrıldığını iddia edebilmek bir hayli
zordur.
19
Bu nedenle söz konusu çalışma temelinde farklı ekofeminizmleri
ortaklaştıran bir tema olarak düalizm sorununa işaret edilirken,
Plumwood’un çizdiği çerçeveden hareketle, ekofeminizmler arasındaki
temel bir ortaklık olarak “Batı’da olumsuz bir kültürel değer yüklenen ve
kadınların değersizleştirilip ezilmesinin başlıca temelini oluşturan kadın-
doğa bağlantısına olumlu bir değer yüklemek”
20
varsayımından hareket
edilecektir. Bu varsayımın temellerine bakmak ise kuşkusuz ekofeminizm
içinde düalizm fikrinin hangi görünümlere sahip olduğunu ve nasıl
konumlandırıldığını düşünmeyi gerektirecektir.
Ekofeminizm ve Dualizmleri Konumlandırmak
Garrard’ın deyişiyle, “dünyanın birbirine karşıt iki terimle
açıklanması”
21
olarak dualizm, ekofeminizmin merkezi tartışma
14
Elizabeth Carlassare, a.g.e, s. 89
15
James P. Sterba, “On the Possibility of Grounding a Defense of Ecofeminist
Philosophy”, Ethics and the Environment, Vol. 7, No. 2, 2002, s. 37.
16
Greg Garrard, Ekoeleştiri: Ekoloji ve Çevre Üzerine Kültürel Tartışmalar, çev. E.
Genç, Kolektif Kitap, İstanbul, 2016, s. 45.
17
Josephine Donovan, a.g.e, s. 392.
18
Elizabeth Carlassare, a.g.e, s. 89.
19
Elizabeth Carlassare, a.g.e, s. 91.
20
Val Plumwood, a.g.e, s. 18.
21
Greg Garrard, a.g.e, s. 274. Hemen bu noktada söz konusu çalışmanın dualizm
kavramına ekofeminizmin esas aldığı genel hali ile yaklaştığını ve burada yapılan
tartışmanın kavramın uzun tarihindeki farklı boyutlarına bakmak gibi bir amacı
içermediğini belirtmeliyiz. Zira Wood’un da zikrettiği üzere, dualizm, metafizik ve
epistemoloji alanlarında farklı biçimleriyle kurgulanmış, Platonik dualizmden
Leibnizyen veya Kantçı dualizme uzanan bir hatta farklı görünümler kazanmış bir
“Ekofeminizm ve Dualizm Fikri”
Seçil Mine TÜRK
FLSF (Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi), 2017 Güz, sayı: 24, s. 377-392
382
konularından biridir. Aslında “gerçekliğin iki ayrı parçadan oluştuğu”
22
görüşüne dayandırılabilecek, evrene “iki temel varlık, tür ya da nitelik”
üzerinden bakmak çabası özelinde düşünülebilecek
23
yahut “birbirine
indirgenemeyecek iki temel mevcudiyetin esas alınması”
24
veya “temelinde
radikal bir biçimde ayrı iki kavram ya da ilkenin bulunduğu teori”
25
olarak
genelleştirilebilecek dualizm meselesi özelinde somutlaşan bu husus, büyük
ölçüde feminizmin doğuş ve gelişim öyküsü için de geçerlidir. Nitekim
“feminizm, daha en başından itibaren, Platon ve Aristoteles’in damgasını
vurduğu antik çağ dualizminden günümüzde Freud ve Lacan’a kadar uzanan
ve kadın ile doğayı özdeşleştirerek bunları erkeğin yarattığı uygarlığın
düşmanı gibi gören çok köklü bir gelenekle baş etmek zorunda
kal(mıştır).”
26
Bu minvalde feminizmin kurucu figürlerinden biri olan Mary
Wollstonecraft’ın Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi’nde (1792) kadınları
“aptal cins” olarak gören ve onların “yumuşak, evcil hayvanlar” olarak
düşünülmesini öneren hâkim erkek bakışının eleştirisini sunarken
“erkekler, kadınların neredeyse akıl sahibi yaratıklar olmaktan dahi
çıkmasını sağlayarak, konumlarını olduğundan da aşağı çekmişlerdir”
27
değerlendirmesini yapmış olması dikkate değerdir.
Burada işaret edilen erkek egemen bakışın tarihi aslında bir hayli
eskidir. Sözgelimi Aristoteles Politika’da (M. Ö. 350) efendi ve köle, kadın ve
erkek kategorilerini ele alırken köleyi “mülkiyet konusu olarak eyleme
yarayan şeylerden biri, birçok araçlar değerinde bir araç” olarak görür;
efendinin konumunu bu aracın etkin kullanımı üzerinden şekillendirir,
erkek ve kadın kategorilerinden bahsederken ise erkeğin doğası gereği
“üstün,” kadının ise “aşağı ve uyruk” olduğunu iddia ederek “erkeğin
kavramdır. Bkz. Ledger Wood, “Dualism”, Dictionary of Philosophy (ed. D. D. Runes)
içinde, Littlefield Adams Quality Paperback, Maryland, 1983, s. 100.
22
Richard A. Watson, “Dualism”, The Cambridge Dictionary of Philosophy (ed. R. Audi)
içinde, Cambridge University Press, Cambridge, 1999, s. 244.
23
A. R. Lacey, “Dualism”, A Dictionary of Philosophy içinde, Routledge, London, 1996,
s. 89.
24
Nicholas Bunnin & Jiyuan Yu, “Dualism”, The Blackwell Dictionary of Western
Philosophy, Blackwell Publishing, Oxford, 2004, s. 193.
25
Thomas Mautner, “Dualism”, The Penguin Dictionary of Philosophy, Penguin Books,
London, 2005, s. 170.
26
Fatmagül Berktay, “Ekofeminizm Ya Da Yüreğin İyimserliği”, Kadın Araştırmaları
Dergisi, sayı 4, 1996, s. 74.
27
Mary Wollstonecraft, Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi, çev. D. Hakyemez,
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2007, s. 13, 30, 53.