“Ekofeminizm ve Dualizm Fikri”
Seçil Mine TÜRK
FLSF (Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi), 2017 Güz, sayı: 24, s. 377-392
379
savunan, 1970’lerle birlikte ortaya çıkmış, liberal, kültürel, sosyal ve
sosyalist gibi kimi varyasyonları bünyesinde barındıran bir düşünsel
akımdır.
4
Ekofeminizm kavramı Fransız feminist Françoise d’Eaubonne
tarafından 1974 yılında dolaşıma sokulmuş ve Rosemary Radford Ruether,
Susan Griffin, Carolyn Merchant, Mary Daly gibi isimlerin çalışmaları ile
geliştirilmiştir.
5
Ekofeminizm; feminizmin erkek egemenliğini mümkün
kılan dinamikleri anlama ve açıklama çabası
6
ile ekolojik hareketin doğanın
tahakküm altına alınmasına yol açan dinamikler üzerinde düşünmek
gayretinin örtüştüğü bir uğrağa işaret eder.
Ekofeminizmin ortaya çıktığı dönemin 1970’li yıllara tekabül etmesi
tesadüf değildir. Zira bu yıllar, Wallerstein’in altını çizdiği üzere, “daha önce
göz ardı edilen grupların (kadınların, azınlıkların ve toplumun hakim
eğilimlerinin dışında kalan sosyal grupların) akademiye dahil olma
talepleri” ve bu doğrultuda “disiplinler arası yeni çalışma programlarının
oluşturulması” eğilimi ile örtüşür.
7
Bu bağlamda “daha çok aktivistlerin
4
Hakan Olgun, “Ekofeminizm: Kadın-Doğa İlişkisi ve Ataerkil Tahakküm”, Yeşil ve
Siyaset: Siyasal Ekoloji Üzerine Yazılar (ed. O. İmga ve H. Olgun) içinde, Liberte
Yayınları, Ankara, 2017, s. 388, 398-408. Bu mevcut tasniflere ragmen Stephens
ekofeminist düşüncenin iki ana ekole ayrılabileceğini ileri sürer. Buna göre bir yanda
doğa ekofeministleri, diğer yanda ise kültürel ekofeministler vardır. Mary Daly,
Susan Griffin ya da Starhawk gibi temsilcileri olan doğa ekofeministleri kadınların
doğa ve ekolojik süreçlerle erkeklere nazaran daha uyumlu bir ilişki içinde olduğunu
savunurlar. Zira onlara göre “(a) Kadın ve doğa arasında kadınların üreme ve
besleyip büyütme becerilerinden kaynaklanan özel bir bağ vardır. (b) Kadınlar da
doğanın diğer unsurları gibi patriarşik toplumlarda baskı altındadır.” Val Plumwood
gibi isimlerin de dahil edilebileceği kültürel feministler ise bu türden özcü bir doğa-
kadın ilişkisine eleştirel bakarlar ve “toplumsal olarak inşa edilmiş dualizmlerin”
izini sürerler. Bkz. Anne Stephens
,
Ecofeminism and Systems Thinking, Routledge,
New York, 2013, ss. 6-7. Bu türden bir ayrımı anımsatan bir biçimde Biehl de bazı
ekofeministlerin “kadının doğa ile olan özdeşleştirilmesini ontolojik bir gerçek
olarak göklere çıkardığını”, diğer bazı ekofeministlerin ise bu türden
“biyolojikleştirirmeler”e karşı çıktığını kaydeder. Biehl ayrıca bu eleştirel grubun
içinde belirli bir grubun tüm eleştirilliklerine ragmen--“bir hareket inşa etmek için”--
karşı çıktıkları kadın-doğa özdeşliğine dayanan pozisyonun “kadın-doğa” gibi temel
bazı metaforlarını kullandığını ve “yaydığı”nı da iddia eder. Bkz. Janet Biehl,
Rethinking Ecofeminist Politics, South End Press, Boston, 1991, ss. 3-4.
5
Josephine Donovan, Feminist Teori, çev. A. Bora vd., İletişim Yayınları, İstanbul,
1997, ss. 386, 388. Kavramın gelişim çizgisine ve farklı ekofeminist “ayrım”lara dair
ayrıca bkz. Oya Beklân Çetin, “Ekofeminizm: Kadın Doğa İlişkisi ve Ataerkillik”,
Sosyoekonomi, cilt 1, sayı 1, 2005, ss. 63-70.
6
Bu konudaki feminist yaklaşımların çeşitliliğine dikkat çeken bir çalışma için bkz.
Lynne Segal,
Ağır Çekim: Değişen Erkeklikler, Değişen Erkekler, çev. V. Ersoy, Ayrıntı
Yayınları, İstanbul, 1992, s. 92.
7
Immanuel Wallerstein, Bilginin Belirsizlikleri, çev. B. Alataş, Sümer Yayıncılık,
İstanbul, 2013, s. 29. Ekofeminist teorinin 1970 ve 1980’li yıllarda doğayla ilgili
olarak yürütülen radikal ve kültürel feminist tartışmalardan hareketle şekillendiğine
yönelik bir değerlendirme için bkz. Catriona Sandilands, The Good-Natured Feminist:
“Ekofeminizm ve Dualizm Fikri”
Seçil Mine TÜRK
FLSF (Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi), 2017 Güz, sayı: 24, s. 377-392
380
çabalarıyla şekillendiği”
8
söylenebilecek olan ekofeminizm “hem eylemci
mücadeleye hem de kadınların ezilmesi ile doğanın tahakküm altına
alınması arasındaki bağlantıların kuramsallaştırılmasına büyük katkılarda
bulunmuştur.”
9
Bu zeminden hareketle bakıldığında, ekofeminizmin temel
karakteristiği “doğanın ezilmesi, talan edilmesi ile kadınların ezilip
sömürülmeleri arasında küçümsenmeyecek bir ilişkinin var olduğu”
kabulüdür.
10
Bir başka deyişle, “ekofeminist teorinin temel ilkesi, kadınların
egemenlik altına alınmalarıyla doğanın egemenlik altına alınmasının bir
bütün oluşturduğudur.”
11
Ekofeminist perspektif üzerinde düşünsel bir mesai harcayan Karen
Warren gibi isimler, bu bütünün sınırlarını kadınlara ek olarak “beyaz ırktan
olmayanlar, çocuklar ve yoksullar”a uzanan bir çizgide ele alır ve hem
doğada hem toplumsal hayatta tahakküm altına alınan bu farklı
düzlemlerdeki ögeleri “Ötekiler” (“insanın ve yeryüzünün ötekileri”) olarak
adlandırır.
12
Bu ötekileştirme dinamiği özü itibariyle çok boyutlu bir sürecin
ürünüdür. Bazı ekofeminist figürler için bu sürece damgasını vuran ve hem
kadını hem doğayı tahakküm altına almanın bir aracı olarak şiddet
pratiklerini mümkün kılan asıl etken, patriarşinin işleyiş mantığıdır.
Örneğin Vandana Shiva’ya göre, “ekolojik krizde semptomlaşan doğaya
yönelik şiddet ile kadınların tabi kılınıp sömürülmesinde semptolaşan
kadına yönelik şiddet, dişil ilkenin tabi kılınmasından kaynaklanır.”
13
Bu hat üzerinden bakıldığında ekofeminizmin genel tanımlarından
biri, onu “gezegenin varkalması” hedefi temelinde “tahakküm biçimlerine
Ecofeminism and The Quest For Democracy, University of Minnesota Press,
Minneapolis, 1999, s. 5.
8
Greta Gaard, “New Directions for Ecofeminism: Toward a More Feminist
Ecocriticism”,
Interdisciplinary Studies in Literature and Environment, vol. 17, no. 4,
2010, s. 648.
9
Val Plumwood, Feminizm ve Doğaya Hükmetmek, çev. B. Ertür, Metis Yayınları,
İstanbul, 2004, s. 9.
10
Günseli Tamkoç, “Ekofeminizmin Amaçları”, Kadın Araştırmaları Dergisi, sayı 4,
1996, s. 77. Ayrıca bkz. Françoise d’Eaubonne, “What Could An Ecofeminist Society
Be?”, Ethics and the Environment, vol. 4, no. 2, 1999, s. 179; Elizabeth Carlassare,
“Socialist and Cultural Ecofeminism: Allies in Resistance”, Ethics and the
Environment, Vol. 5, No. 1, 2000, s. 90; Jytte Nhanenge, Ecofeminism: Towards
Integrating The Concerns of Women, Poor People and Nature Into Devolepment,
University Press of America, Lanham, 2011, s. xxvii ve Carol J. Adams, “Ekofeminizm
ve Hayvan Yeme”, Birikim, sayı 57-58, Ocak- Şubat 1994, s. 94.
11
Josephine Donovan, a.g.e, s. 389.
12
Karen J. Warren, Ecofeminist Philosophy: A Western Perspective On What It Is and
Why It Matters, Rowman & Littlefield Publishers Inc., Lanham, 2000, s. 1
13
Vandana Shiva, İnadına Canlı: Kadınlar, Ekoloji ve Hayatta Kalma, çev. E. Ayhan,
Sinek Sekiz Yayınevi, İstanbul, 2015, s. 43.