Çevre mühendiSLİªİ ekolojiSİ


* Aşırı Nufus Artışı mı Sanayileşme mi Çevre Kirliliğinden Sorumlu ?



Yüklə 352,97 Kb.
səhifə2/5
tarix17.01.2018
ölçüsü352,97 Kb.
#21320
1   2   3   4   5

* Aşırı Nufus Artışı mı Sanayileşme mi Çevre Kirliliğinden Sorumlu ?
1985 yılında Avrupa ve Afrika'nın nufusları aynı iken, 2025 yılında Afrika'nın nufusu Avrupa'nın nufusunun dört katı olacaktır. Yaşam kalitesini ve çevre koşullarını bozan aşırı nufus artışı olan fakir ülkeler değildir. Bilhassa yaşam düzeyleri yüksek olan, aşırı hammadde ve kaynak tüketicisi durumunda olan gelişmiş ülkelerdir. Gelişmiş üülkerdeki kişi başına düşen çevresel kirlilik yükü olan gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerdeki arasında 16 gibi bir faktör söz konusudur. Diğer bir değişle bir sanayi ülkesi insanı (USA) = 16 gelişmemiş ülke insanına eşittir. Bir sanayi ülkesi insanı (Batı Avrupa) = 6 gelişmemiş ülke insanına eşittir. Gelişmiş ülke insanları gelişmemiş ülke insanlarına kıyasla ortalama olarak on kat daha fazla enerji, on kat daha fazla çelik, 0nbeş kat daha fazla kağıt, bir-iki katı kadar daha fazla gıda maddesi tüketmektedir. Bu tüketimleri ve bununla ilgili olarak doğal kaynakların kullanımlarını göz önüne getirdiğimizde kimin atmosfere daha fazla karbondioksit, metan, floroklorohidrokarbon gazlarını ve diğer emisyonları verdiğini bulmak çok kolay olmaktadır.Ancak bu durum aşırı nufus artışını hiç bir zaman aklamaz. Nufus artışları da ekosistemleri için bir baskıdır bir tehdittir.
1.6. Ekonomik / Politik Sistemler ve Çevre : Uzun Ömürlü Devrim
Devletlerin yönetim tarzı (teokratik, monarşik, fundamantalist, demokratik, liberal, pluralist, ateist, laik, kapitalist, sosyalist, komunist, v.b.) o devleti oluşturan toplumları dolayısiyle de bireylerin yaşam tarzını ve verimliliğini doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Her şeyi yüce Allah' tan bekleyen ve her şeyi onun sırtına atan toplumlarda hiç bir sahada üretkenlik ve verimlilik beklenemez. Ancak insanın verimli olması için de ruh düzeni ile maddi düzeninin iyi olması gerekmektedir. Amaç iyi bir çevrede ruhen ve madden sağlıklı insanların yaşamasını sağlamaksa; din ve devlet işini ayırmak bu konuda atılmış en akılcıl ve en geçerli uzun ömürlü ve kalıcı bir adım olur. Türkiye bunu büyük Atatürk ile yapmıştır. Ancak son yıllarda Atatürk'ün en önemli ilkelerinden biri olan Laiklik ilkesi ivmesi artırılmış bir şekilde kemirilmekte ve yok edilmeye çalışılmaktadır. Açık saldırılar yapılmaktadır.
Toplumda egemenmiş gibi görünen laik yaşam tarzından islami yaşam tarzına geçiş, geçenlerin sayısını artırma çalışmaları Anadolu da inançlı ve imanlı binlerce kişi tarafından bireysel uğraşlar halinde yürütülmektedir. Bu ara yumuşak ve direnç görülmeyen Devlet kuruluş ve örgütlerinde de insanların bilinç altına hitap edilerek, içinde bulunduğu stresli, bunalımlı durumundan yararlanarak, islama laik yaşamdan reintegrasyon yapmaktadırlar. Türkiye de islama reintgerasyonun başlangıcı 1974 yılının başına kadar gider. Tarlaya ekilen reintegrasyon tohumları hiç bir yabancı ot ile rekabete girmeden, mevcut besi ortamında, ışık ve diğer ekolojik koşullarda tüm Türkiye topraklarında büyümüştür. Popülasyonun saflılık oranı artmaktadır. SAflık oranı % de 100 olan çok sayıda aile birimleri yanı sıra hücre köyler bile oluşmuştur.
Bugün vaazlerde, dualarda dünyadaki sorunlarımızdan kurtuluşun ve bunun çaresinin islam da olduğu, Atatürk ün Türk milletine çok şey kaybettirdiği imalı olarak söylenmektedir. İslami yaşam tarzının toplumumuz için yegane kurtulaş yolu olduğu belirtilmektedir.
Atatürk ün getirdiği transformasyonları günümüze kadar kabüllenmemişlerin kalıntıları, zararlı kalıntılardır. Çimlenme gücleri de fazladır. Bunlar laiklik bitkilerinin gölgesinde kalıp, fazla ışık görmemelidirler. Yoksa laiklik bitkileri sürekli gölgede kalmak zorunda olur, solar, çılız kalır, yok olur gider. Ancak Atatürk Anadolu olgusunu çok iyi görmüş diğer devrimleri gibi, laiklik devrimini de Anadolu Medeniyetlerinden etkilenen Anadolulu insanlara bunu medeniyetlerin bir bileşkesi olarak sunmuştur. Dolayısiyle bizim laikliğimiz, Fransız, Amerikan, alman veya diğer ülke laikliklerinden çok farklıdır.
Anadolu her türlü canlılar için genetik açıdan çeşitlilik ve zenginliklerle doludur. Çok sesliliğe, çok renkliliğe, çok hareketliliğe uygundur. Bunun aksini oturtmaya çalışmak, Anadolu insanına kalıtsal özelliklerine ve kültür miraslarına aykırı hareket ettirmek demektir. En gerçekçi devrimi Anadolu yu dünkü medeniyetleri, onu yaratan insanları, üzerinde olmuş tarihi olayları ile, ve yakın tarihi ile en iyi tanıyan ve değerlendiren ve de sentezi olarak inkilap ve ilkeleri ile hedef gösteren en büyük insan Mustafa Kemal Atatürk yapmıştır. Dünyada birçok devrimler kısa ömürlü olup, sönüp gitmişken, bu devrim gerekçesini ve gerekliliğini hala korumaktadır. Uzun ömürlü bir devrimdir ve de öyle kalacaktır ve de kalmalıdır.
* Ekolojı - Ekonomi - İnsan
Ekolojinin amacı ve hedefi insanlar hangi din ve ırktan olurlarsa olsunlar, hangi dili konuşurlarsa konuşsunlar, insanlar için ekosistem dengesini (ekolojik dengeyi) bozmadan; bozulanları da iyileştirerek) sağlamak ve kurmaktır.


Ekonomiye Ekolojık Yaklaşım
Örneğin Kemalpaşa Tarımsal Ekosistemi de ülkemizdeki bir çok tarımsal ekosistemler gibi hızlı sanayileşme sonucu kent ve sanayii ekosistemine dönüşmektedir. Ekonomik büyümede ekolojik unsuru unutmamak gerekir. Yoksa bedeli çok pahalı olur. Dünyada artık hiç bir ekonomik sistem, ekolojiyi özümlemeden ve ekolojik düşünceyi ekonomiye işlemeden hareket edemez. Bu şekilde hareket eden bir çok sanayi ülkesi tutumunu deği­ştirmediği, ekolojiye rağmen ekonomik büyümeye devam ettiği takdirde o ülke kendi atıklı teknolojisinin kirletici virüsleri arasında boğulmaya ve yok olmaya mahkümdur. 1970'lere kadar dramatik denecek kadar acıklı olan bu durum, sanayi ülkelerinde değişmeye başlanmıştır. 1980'li yıllarda ekolojik dengenin korunması ve iyileştirilm­esi için yapılan gayretler hem devlet hem de kirleticileri üreten sanayi ve işletmeler düzeyinde çok büyük yatırımlar yapılmış önlemler alınmıştır. Ekonomiye ekonomik büyümeye ekolojik yaklaşımın sokulması hiç bir zaman işsizliğin iş sahasının azalmasına neden olmamış bilhassa yeni bir iş sahası potansiyelini yaratmıştır.

İş, çevre ve teknoloji arasında uyumu sağlamaya, çevre kirlenmesine rağmen gelişme ve büyüme yerine çevreyi koruyarak ekonomik büyüme zorunludur. Gelişmekteki ülkeler, gelişmiş ülkelerin yapmış oldukları hatayı aynen tekrarlamaları gerekmemektedir.

Ekonomiye ekolojik düşünceyi sokar ve yaygınlaştırırken savurganlığa neden olan teknik açıdan rizikolu, ekolojik olarak sakıncalı sosyal açıdan daha az tahammül edilebilir enerji üretim teknolojilerinden vazgeçmek gerekir. Çünkü bu tür teknolojilerin ekolojik zararlarının giderilmesi de çok pahalıdır. Bu yöntemlerle hem günümüzün insanlarına hem de geleceğin nesline ekstra faturalar çıkarmaktadır. Üstelikte tükenebilen kaynaklar eritmekte yok edilmektedir. Aynı zamanda da bir çok zararlı maddeler açığa çıkmaktadır. Bu derece ekolojik damga yememiş ekonomik faaliyet çok sakıncalıdır ve devam etmemelidir. Seçilecek teknolojik sistemler sosyal açıdan katlanabilir çevreye uyumlu olumsuz etkisi olmayan güvenceli ve ucuz bir sistem olmaktadır. Güneş enerjisinden yeterince yararlanılsa ısınma ve elektrik ihtiyacının büyük bir kısmı bu yolla karşılanabilir. Ekonomide ekolojik yaklaşımla alternatif enerji kaynaklarının araştırılmasına devam edilmektedir.

Güneş enerjisini kullanmakla ayrıca yeni olumlu iş sahalarıda açılmaktadır. Ev ve kullanma suyu arıtılmasında ihtiyacın % 6 sı güneş enerjisi ile karşılanması halinde güneş enerjisine dayalı yaklaşık bir milyon yeni işçi yeri açılmaktadır. Rüzgar enerj­isi yaklaşık 25 000 sürekli işçinin çalışabileceği yerin açılmasına neden olmaktadır. Bu gün yenilebilir enerji kaynaklarının kullanılmasında uygulanan teknolojiyi pahalı bile olsa, bu konuda rekabeti teşvik etmek sürümü artırmak için gayret göstermek gerekir. Ekoloji damgalı enerji sistemi insan sağlığına biyotik abiyotik unsurlara zarar vermemeli; tükenebilir enerji kaynaklarına fazla yüklenmeli; güvenilir enerji kaynağı almalı; Sosyo ekonomik değişimlere uyumlu olmalı; yerinde iş sahası yaratmak; çevresinde altından kalkılamayacak problem ve sorunlar yaratmamaktadır. Tüketici olarak ne yapabiliriz? Enerjiyi bilinçli kullanmalıyız. Enerjiyi nasıl tasarruf edebileceğimizi araştırmalıyız. İş ve ikematgah mekanında aktif ve pasif olarak güneş enerjisi kullanmamızı kontrol etmeliyiz. Yeni alet alımında az enerji kullanımı tercih etmeliyiz. İlgili daire veya makamlardan enerji tasarrufu konusunda plan ve tasarımları hakkında bilgi almak.

Ekolojik açıdan bakıldığında alışıla gelen ekonomik sistem zararları üreten, çevresel değerlerden kayıplara neden olacak ekonomik büyüme politikası idi. Artık hedefler iyileştirilmeli, araçlar yenilenmeli ve yeni ekonomik yapılaşmaya gidilmelidir.

Ekonomik açıdan ise alışıla gelen çevre politikalar hep açık veren uygulamada dirençle karşılaşılan, kaynakların az kullanılmasına neden olan ve toknolojinin yeterince gelişmesini engelleyen bir uygulamadır.


Halbuki günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için önemli stratejiyi uygulamak zorundadırlar:
1. Ekonomide çevresel yükü azaltacak şekilde yapısal değişimi

2. Çevre politikasının önleyici olması

3. İş yeri temini ve ekonomi politikasının ekolojik damgalı

olması gerekmektedir.

Çevre koruma konusunda yapılan yatırımlar sayesinde Federal Almanya Cumhuruyetide 1984 yılında 500 000 kişi çalışmakta idi. Bu sayının 1987 yılı için bir milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. Tüm çalışan nufusun 20 milyon olduğu düşünülürse 20.1'inin çevre sektörünce düştüğü görülür. Aynı yıl devletin ve özel sektörün çevre koruma için yaptığı yatırım ve masraflar 22.7 milyar m dir. 1984 yılında özel sektör çeşitli çevresel sahalara yatırımlar yapmışlardır. Bu yatırımların tamamı 3.507 Milyar DM. Katı artık işlemleri için 270 milyon DM, suların korunması için 1040 milyon DM ses ve gürültü kirliliği mücadelesi 230 milyon DM hava kirliliği ve kontrolu için 1960 milyon DM gibi önemli çevresel yatırım sahalarına yayılmaktadır. Çevresel kaliteyi korumak ve iyileştirmek için yatırım ve masraf yapılan tüm bu sahalardaki buna rağmen kalan zararın sektörlere dağılımı ise şöyledir.



Hava kirliliği zararlı 48.0 milyar DM

Su kirliliği zararları 18.0 milyar DM

Toprak kirliliği zararları 6.0 milyar DM

Ses ve gürültü kirlenmesi zararları 33.0 milyar DM

Zararların toplamı 10 5.0 milyor DM
Mobil, sabit emisyon kaynaklarını kontrol altına almak zorundayız. Ekolojik damgalı ekonomide iyi belirlenmiş amaç ve hedef çevrenin ve ortamlarının kalitesini korumada ve iyileştirmektir. Bunun için uygulanacak Çevresel ekonomik politika da en önemli iki silah (manövela) ekonomik kökenli para politikası ve mali düzenlemelerdir. Kaynakların müsrifce tüketilmesi ve harcanmasını önlemek için kaynak kullanma vergisi ve kirletici yayınları azaltmak için`de "Emisyon Ücretleri"," Çevre vergisi" ve daha diğer alternatif vergi sistemleri geliştirilip konabilir. Örneğin kaynakların az kullanılması ödüllendirilip çok kullanılması ücret politikası ile cezalandırmak mümkündür. Çevre konusunda yatırım yapanlara da vergilendirme de çeşitli kolaylıkları getirmek finansman desteği sağlamak gibi yollar denenmelidir. Ayrıca atıksız az atıklı teknoloji ile yatırım yapan kuruluş ve firmalara teşvik belgeleri verilmeli­dir. Bugün A.B.D ve Federal Almanya Cumhuriyetinde yapılan çevre konusundaki yatırıml­arın % 75 i mevcut tesisleri ve etkileri iyileştirmek için yapılan yatırım iken; % 25 i de az atıklı teknolojiyi geliştirmek ve uygulamak yaymak için yapılan yatırımdır. Bu oran her yıl büyümektedir.

Türkiye'de bugünkü sanayi toplumunun yaşadığı evreleri aynı hataları ile gelişmek ve büyümek isterse bu büyümenin çevredeki değer kayıplarını telafi etmek için yapması gerekecek yatırımları "Ekolojik damgasız Ekonomi" modelin kararları ile büyümenin zararını bu işleri zaman kapatamıyacaktır. Bu gün Federal Almanya Dünya ülkeleri arasında "Çevre" konusunda en yoğun yatırım yapan ülkelerin başında gelmesine rağmen kalan emisyonlardan ve kirliliklerden dolayı yılda GSMH'nın % 6 sı yani 106 milyar mark kadar bir kaybı vardır. Türkiye'de bu oran çok daha büyük olabilir ve aşağıya çekmek azaltmak gerekir. Çevresel ortamların değer kaybını hesaplamak çok zordur. Bu konuda geliştirilmiş bir yöntem de yoktur. Batı Almanya'da bu çalışma en sağlıklı olarak görülmektedir.


* Ekolojik Damgalı Ekonomi

Ekonomiye ekolojik düşünceyi sokar ve yaygınlaştırırken savurganlığa neden olan teknik açıdan rizikolu, ekolojik olarak sakıncalı sosyal açıdan daha az tahammül edilebilir enerji üretim teknolojilerinden vazgeçmek zorundayız. Çünkü bu tür teknolojilerin ekolojik zararlarının giderilmesi de çok pahalıdır. Bu yöntemlerle hem günümüzün insanlarına hem de geleceğin nesline ekstra faturalar çıkarmaktayız. Üsteli­kte tükenebilen kaynaklarımızı eritmekte yok etmekteyiz. Aynı zamanda da bir çok zararlı maddeler açığa çıkmaktadır. Bu derece ekolojik damga yememiş ekonomik faaliyet çok sakıncalıdır ve devam etmemelidir. Seçilecek teknolojik sistemler sosyal açıdan katlanabilir çevreye uyumlu olumsuz etkisi olmayan güvenceli ve ucuz bir sistem olmaktadır. Güneş enerjisinden yeterince yararlanılsa ısınma ve elektrik ihtiyacının büyük bir kısmı bu yolla karşılanabilir. Almanya da RWE ÖKE İnstitut'un yaptığı bir araştırmada Federal Almanya Cumhuriyeti'nin tüm yüzeyinin % 2 sini işgal edecek şekilde güneş kollektörleri yerleştirilse Taşkömürü Birimi üzerinden yaklaşık 180 milyon ton enerjiyi ihtiyacı (21.yüzyılda ısınma için gerekli olan) karşılanmakt­adır. Aynı şekilde % 1'nin de güneş enerjisi hücreleri ile kaplanması durumunda da 35 milyon ton Taşkömürü eşdeğerinde elektrik enerjisi üretilebilmektedir. Biomas enerjiyi 50 ve rüzgar enerjisi 33, su enerjiisi de 4 milyon ton taşkömürü eşdeğeri enerji yenilenebilir enerji potansiyelini oluşturmaktadır. Ekonomide ek olarak sakıncalı sosyal açıdan daha az tahammül edilebilir enerji üretim teknolojilerinden vazgeçmek zorundayız. Çünkü bu tür teknolojilerin ekolojik zararlarının giderilmesi de çok pahalıdır. Bu yöntemlerle hem günümüzün insanlarına hem de geleceğin nesline ekstra faturalar çıkarmaktayız.




Dünya' da Ekonomik Gelişmeler - Oluşumlar
Özellikle 1990' lı yıllarda Dünya ' da çok hızlı gelişmeler ve değişimler oldu. Dünya iki zıt super devlet halinden tek süper devletli hale geçti. Uygulanan bazı sistemler yıkıldı onun yerine yeni yeni mikro milliyetciliğe dayanan devletler kuruldu. Bazılarında iç savaşlar, soykırımı eylemleri baş gösterdi. İnsanlar kendi öz kaynaklarını, dünya ekosisteminin ekolojik ana unsurlarını en iyi ve en verimli kullanma bilinci ile eğitilmediklerinden; taa kökü orta çağa ve hatta ilk çağa giden temelinde güdüsel ve fanatik davranış yatan bir yola doğru yönelmeye başladı. Bu ara bu gidişattan yararlanan küçük çıkarcı zümreler ve gruplar da servetlerine servet kattılar. Bir devletin veya topluluğun aşırı zenginleşmesi zaten diğer büyük kitlelerin ezilmesi ile mümkün olabilir. Çifte standart uygulayan Batılı ülkeler sanki sadece Batılı ve Hiristiyan insanların insanca yaşamaya hakları varmış gibi; sözde dünyada barışı korumaya, sağlamaya ve geliştirmeye sorumlu kurum ve kuruluşlar-da da sadece kendi sözlerini kendi menfaatlerine göre geçirtmektedirler. Başka toplumlara karşı " İnsanlık ülküsünü ve onun haklarını " afyon olarak kullanmaktadır­lar.
Dünya' da bir ekonomik düzen yıkılmış onun yerine ise kapitalist düzen yayılmış gibi gözükmektedir. Ama bu gerçekten böyle midir, değil midir tartışılır. Ancak bilinen bir gerçek insana baskı uygulamayan, insanı eğiterek, biliçlendirerek ve ona insanlık ülkülerini aşıyarak " insanın üretken ve verimli çalışmasına neden olacak " bir " Yeni Dünya Düzenidir." Aslında şu anda bunun arayışı içindedir. Din, dil, ırk ve köken farkı gözetilmeden insanların sağlıklı bir çevrede sağlıklı ve verimli ürtim araçları ile üretimlerini sürdürebileceği ve sağlıklı , mutlu yaşayabilecekleri bir dünya düzenidir.
* Avrupada Birleşik Devletinin Doğması :
1950 yılında Schumann 'ın Avrupa Kömür ve Çelik Birliği Oluşurma Planı ve bunun Nisan 1951 yılında sözleşme imzalanması ile gerçekleşmesi AT'in ilk temel taşı olmuştur.
1957 yılında da Roma'da Avrupa Ekonomik Topluluğunun ve Avrupa Atom Birliğinin kurulması ve sözleşmenin 1.1.1958 'de yürürlüğe girmesi ile ileriye doğru bir büyük adım daha atılmıştır.
1968 yılında 6 Avrupa Ekonomik Topluluğu ülkesi arasında gümrük birliğinin gerçekleşmesi.
1970 altı Avrupa Ekonomik Topluluğu ülkesi arasında ortak dış polika götürmenin başlangıcı olmuştur.
1973 'de İrlanda, Danimarka ve İngiltere AET'ye girmiştir.
1979 yılında Avrupa Para Birliği Sisteminin kurulması gerçekleşmiştir. Aynı yıl Avrupa Parlementosunun doğrudan seçimle oluşturulması sağlanmıştır.
1981 yılında da Yunanistan 10. üye olarak AET' ye girmiştir.
1984 yılında Avrupa Parlementosuna ikinci doğrudan seçim yapılmıştır.
1986 da İspanya ve Portekiz AET''ye girmiştir.
1987' de de AT de reformları gerçekleştirebilmek için Avrupa Birliği yasaları yürürlüğe girmiştir.
1989 'da da Avrupa Parlementosuna üçüncü doğrudan seçim yapılmıştır.
1990 da Ekonomik ve para birliğinin ilk kademesinin gerçekleştirilmesi başlamıştır.

3 Ekim 1990 da Almanyanın birleşmesinden dolayı da Demokratik Almanya Cumhriyeti de AT'ye girmiş olmuştur.


14-15. Aralık 2001 Laaken AB Üst düzey Başbakanlar toplantısı Türkiye ye yeni bir ufuk açmıştır. Artık Türkiye de AB -Anayasası oluşmasında söz sahibidir. Her ne kadar oy hakkı yoksa da. Atatürk devrimlerinin tamamlanmasında çok büyük bir katkıda bulunacaktır. 50 yıldır geciktirilen devrimler yeniden ivme kazanacaktır.
11 Eylül de New York da ikiz kullere hunharca islamlık adına saldırı, dünyada insanların islamiyete ve Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyetine bakış açısını değiştirmiştir. İslam Dünyası için Türkiye bu yapısı ile en iyi örnek ülkedir.

Çizelge : AT Ülkeleri (Pulic Document Nr.18, 1/1991,Bonn) :

----------------------------------------------------------------------------------

Ülke Nufus Tüketici Alım Gücü AT Parlemento-

sunda milletve-

( Milyon ) Milyar ECU kili sayısı

-----------------------------------------------------------------------------------

Almanya 79,1 631,6 81

İtalya 57,2 425,8 81

İngiltere 57,0 377,3 81

Fransa 55,8 490,8 81

İspanya 39,2 166,9 60

Hollanda 14,7 114,2 25

Yunanistan 10,1 27,5 24

Portekiz 9,8 21,5 24

Belçika 9,8 79,9 24

Danimarka 5,1 49,1 16

Irlanda 3,5 14,4 15

Luksemburg 0,4 3,1 6

----------------------------------------------------------------------------------

AB ülkelerinin şu andaki yaklaşık nufusu 340 milyon civarındadır. Ve bu Türkiye dahil diğer ülkelerin girişi ile de çok daha fazla olacaktır. Türkiye de AB nin yaptırdığı AB-Barometre çalışmasına göre nufusumuzun %68 zi AB için EVET demiştir. Bu çok iyi bir sonuçtur. AB sadece bir ekonomik topluluk olmayıp aynı zamanda ortak politik ideallerde, demokratik değerlerde, birleşen bir devletler topluluğudur.


Avrupa Birliği Avrupa Parlementosu, AB Bakanlar Kurulu, AB Komisyonu, AB Devlet Başkanları, Başbakanları Kurulu, Avrupa Mahkemesi gibi kurum ve kuruluşlardan oluşmaktadır. Avrupa Parlementosunda 518 doğrudan seçilmiş milletvekilleri bulunmaktadir.
01.01.1993 tarihinden itibarende AB ülkeleri tek pazar haline gelecek ve tüm engeller, duvarlar, sınırlar kalkacak.
EUREKA Avrupa Araştırma ve Teknoloji Programı uygulanmakta ve Çevre Koruma konusunda da AB ülkeleri işbirliği yapmaktadırlar. Ortak tarım politikası, ortak ticaret politikası, ortak bölgesel ve sosyal politikalar uygulanmaktadır.
Ortak para birimi olanEURO da 01.01.2002 den itibaren resmen piyasaya girecektir.
SOKRATES-ERASMUS gibi programlarla da AB ülkeleri gençlerinin, bilim adamlarının kaynaşması , birbirlerine yakınlaşması hedeflenmiştir.
* AB Kapısında Bekleyenler (Gözlem,3-9.8.1992):
----------------------------------------------------------------------------------

Ülke Nufus Tarımda Çalışanlar Sorunları Olası Giriş Tarihi

( Milyon ) (%)

-----------------------------------------------------------------------------------



EFTA
Avusturya 7,7 7,9 Nufus, tarafsızlık 1996

İsviçre 6,8 5,6 Nufus, tarafsızlık 1996

Norveç 4,2 6,5 Nufus, tarım 1996

İsveç 8,6 3,3 Tarafsızlık 1996

Izlanda 0,3 5,7 Tarım 1996

Finalndiya 5,0 8,4 Tarafsızlık, tarım 1996


Orta Avrupa
Polonya 38,2 26,4 Siyasi yapı, tarım 2000

Macaristan 10,6 19,6 Ekonomik politika,

tarım 2000

Çekoslovakya 15,7 11,5 Ekonomik politika, 2000

Slovenya 2,0 Siyasi yapı, 2000

Romanya 23,2 27,9 Ekonomik ve politika, ?

yapı

Bulgaristan 8,8 19,2 Ekonomik ve politika, ?



yapı

Arnavutluk 3,3 55,9 Ekonomik ve politika, ?

yapı

Baltık 8,0 16,9 Ekonomik ve politika, ?



Devletleri yapı 2000
Akdeniz
Kıbrıs 0,7 13,7 İç çatışmalar, yüz ölçümü ?
Malta 0,4 25 Yüz ölçümü, Libya'ya yakın ?
Türkiye 56,1 47,8 İnsan hakları, kişi başına gayri

safi milli hasılanın düşüklüğü ----------------------------------------------------------------------------------

1 ECU = 2,056 DM, = 6,895 FF, = 2,316 hfl, = 1538 Lit. , = 133,63 Pta, = 205,3 Dr.

----------------------------------------------------------------------------------


Yeni Federal Almanya Cumhuriyetlerinde Çevre Koruma İçin 2000 Yılına Kadar Yapılacak Yatırımlar
Yaklaşık : 211,4 milyar Mark, bunun dağılımı ise;

- Atıksu arıtımı % 59,2 : 125,15 milyar DM

- Katıatık bertarafı % 16,2 : 34,25 milyar DM

- Hava kirliliği ve kontrolu % 10,6 : 22,41 milyar DM

- İçme suyu temini % 8,0 : 16,91 milyar DM

- Eskiden gelen kirlilik

yüklerinin ıslahı % 5,0 : 10,57 milyar DM

- Ses ve gürültü kirlenmesinin

önlenmesi % 1,0 : 2,11 milyar DM

--------------------------------------------------------------


Dünya Ekonomik Güçlüleri ( Dört Büyük Ülke):
----------------------------------------------------------------------------------

Ülke Nufus Gayri safi milli

(Milyon) hasıla (1989)

Milyar USA - $

----------------------------------------------------------------------------------
USA 249 5167
AT 326 4832

UDSSR 287 2070


Japonya 123 2818

----------------------------------------------------------------------------------


* Türkiye için ekonomik ve ekolojik önemi büyük olan GAP Projesi
GAP Bölgesinde beklenen gelişmeler:
Gelişme Parametreleri 1985 2005 Yıllık Artış (%)

----------------------------------------------------------------------------------

Gayri safi bölgesel ha-

sıla (milyar TL)

Toplam 8,442 31,706 6,8

Tarım 3,339 7,252 4,0

Sanayi 1,324 7,528 9,1

İnşaat 628 1,966 5,9

Hizmetler 3,150 14,960 8,1

Kişi başına (bin TL) 1,962 4,061 3,7

----------------------------------------------------------------------------------

Nufus (bin kişi)

Toplam 4,304 7,809 3,0

Kentsel 2,148 5,313 4,6

Kırsal 2,156 2,496 0,7

---------------------------------------------------------------------------------

İşgücü (bin kişi)

Toplam 1,528 2,299

Tarım 1,086 1,440

Sanayi 78 246

İnşaat 50 106

Hizmetler 314 1,007

---------------------------------------------------------------------------------
Tarımsal üretimin değişimi
Ürün türü İu andaki ürün yoğunluğu (% si) Sulama sonrası ürün % si

-------------------------------------------------------------------------------

Tahıl ve baklagiller 72,3 41,0
Pamuk 2,8 25,0

Sanayi bitkileri, sebzeler 6,0 48,0


Çok yıllık bitkiler 9,4 20,0
Nadas 9,5 0,0
Toplam 100,0 134,0

-------------------------------------------------------------------------------


Yüklə 352,97 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə