Büyük Dinleri Tanımak



Yüklə 379,11 Kb.
səhifə6/52
tarix01.08.2018
ölçüsü379,11 Kb.
#59924
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   52

3- Animizm


Geçmiş kavimlerin birçoğunun dini, canlıcılık (Animizm) idi. Bu dine göre doğadaki her şeyin ruhu vardır. Onlardan faydalanmak için onlara duada, teşekkürde ve övgüde bulunmak gerekir. Yere, göğe ve gök cisimlerine, ateşe, şimşeğe, yıldırıma, buluta, denize, nehre, tufana, ormana, bitkilere ve hayvanlara, özellikle de inek, kobraya yine kabilenin Totem’ine, atalar, şeytan ve cin gibi (onlara göre bizden üstün olan!) büyüklerin ruhuna tapmak, tehlikeli varlıkların gönlünü almak eski kavimler arasında oldukça yaygındı. [1]

Canlıcılar, tabiatın şuur sahibi ve antropomorfik olduğuna inanmaktadırlar ve sanki tabiat bu işlerin etkisi altında kalacakmışçasına ona dua ve yakarışta bulunmakta ve onun için kurbanlık sunmaktadırlar. Bu yönelişlerin kalıntıları bazı dinlerde özellikle de Hinduizm’de ve günümüzde de görülmektedir. Bazı putlar doğa güçlerinin simgeleridir.

 

[1]      Kuran-ı Kerim’de, cine tapmaya yöneliş ve bazı cahil kimselerin onlara sığınması hususu şiddetle kınanmıştır: En’am/100, Sebe/41, Cin/6.

Üçüncü Bölüm Eski Dinler

1. Mısır


Mısır eski dünyanın en tanınmış ülkelerinden birisidir. Bu topraklar büyük medeniyetlere ve güçlü devletlere ev sahipliği yapmıştır. Irk olarak Kıpti olan Mısırlılar için Egypt kelimesi Avrupa dillerinde Mısır için kullanılmakta ve Kıpti kelimesiyle irtibatlıdır.

Mısırlılar ilkel dinlerin çeşitli aşamalarından geçerek, genellikle evcil ve vahşi hayvanlar şeklinde olan yöresel tanrılara yönelmişlerdir. Firavunlara ve efsanevi tanrılara tapmak da oldukça yaygındı.

1-1. Eski Mısır’da Dinin Ortaya Çıkışı ve Çeşitliliği

Eski Mısırlılar gaybi varlıklara çok inanırlar ve bununla beraber çeşitli isim ve sıfatlara sahip tanrıları da vardı. Zamanla Tanrıların çokluğu sıkıntı ve karmaşıklığa sebep olduğundan onların sayısını günden güne azalttılar. İleride değineceğimiz üzere kısa bir sürede yalnızca güneş tanrısına inandılar. O dönemlerde aslan, timsah, bazı kuşlar, kemirgen hayvanlar ve koç gibi bazı hayvanların ilah olduğu inancı da yaygınlaşmıştı. Kediye tapmanın da onlar açısından oldukça çok önemi vardı. İranlılar Ahameniş’in döneminde Mısırlılarla yaptıkları bir savaşta kendi kalkanları üzerine kedi resmini çizmişler ve bu nedenle Mısırlılar bu resimlerin saygınlığından dolayı ok atmaktan ve kılıç çekmekten sakınmış ve sonuç olarak da İranlılar zafere ulaşmışlardı.

Hayvan başı ve insan bedeni şekillerinde bir takım hayali varlıklar onların inancına yerleşmiş ve bu şekillerde putlar yaparak onlara tapınmaya başlamışlardır. Nil nehrinde yolculuğa çıkmak istediklerinde insan yiyen timsahların tehlikelerinden korunmak için öncelikle oldukça görkemli olan timsah mabedine gider ve buraya bir miktar sadaka ve nezir vermek suretiyle kendilerince canlarını güven altına almaktaydılar.

1-2. Osiris, İsis ve Hurus Tanrıları Efsanesi

Eski Mısırlılar şöyle diyorlardı: Osiris (Çiftçi Tanrı), kız kardeşi İsis (Ana Tanrıça) ile evlendi ve ondan Horus (Güneş Tanrısı) isminde bir evlat dünyaya geldi. Osiris kendi kardeşi Seth (Kuraklık Tanrısı) eliyle öldürüldü. İsis ölü eşi Osiris’in cesedini birçok zahmetlerle elde etti ve onu Mısıra geri getirerek sakladı. Seth bu hadiseden haberdar olduğunda onun cesedini buldu ve on dört parçaya ayırdı. Her bir parçasını Mısır topraklarından bir yere gömdü. O bölgeler, o ceset parçasının bereketiyle müreffeh ve verimli oldu. Artık büyümüş olan Horus, babasının intikamını almak için kendi amcasıyla savaştı. Bir gözünü kaybetmesine rağmen amcasına galip geldi ve onu esir ederek kendi annesi İsis’in yanına getirdi. İsis kocasının kardeşini affetti. İşte o sırada Horus babasının cesedinin parçalarını birbirine ekleyerek hikmet tanrısının yardımıyla onu tekrar diriltti. Osiris ondan sonra dünyada kalmadı ve bu âlemi oğlu Horus’a emanet etti ve yer altı dünyasına giderek ölülerin önderi oldu.

1-3. Güneşe Tapma

Güneşe tapmanın dünyanın çeşitli bölgelerinde derin bir geçmişi vardır. Kuran-ı Kerim’in bazı ayetlerinde (Neml/24’de olduğu gibi) buna değinilmiştir. Gerçekten de Allah’ın yanında tapılan bütün tanrılar arasından hiçbiri güneşin sonsuz bereketine sahip değildi. Eski Mısır’da günün çeşitli saatleri için güneşin vekilleri olan tanrılar karar kılınmıştı. Örneğin, şafağın tanrısı Khepri (Khepare), öğlenin tanrısı Râ (Re) ve akşam vaktinin tanrısı ise Aton (Aten) idi. Onlar güneş tanrısının, bokböceği diye adlandırılan böcek gibi güneşi gökyüzünde döndürdüğüne ve o böceğin güneşin yeryüzündeki sembolü olduğuna inanmaktaydılar. Eski Mısırlılar, bu böceği oldukça kutsal sayar ve onun resmini muskalarının içine, padişahların heykellerinin göğsüne ve alnına çizer, ondan bereket ve saadet talebinde bulunurlardı.

Dördüncü Amenhotep ismindeki bir Firavun, Mısır halkının sadece Aton’a tapmalarını ve diğer tanrıları terk etmelerini kararlaştırdı. Aynı şekilde o kendisini (Aton yeterlidir anlamına gelen) İknaton (Akhenaten) olarak adlandırdı. Fakat onun halifesi olan Tutankhamun eski durumu geri getirdi.

1-4. Firavun’a Tapma

Geçmiş dönemlerde padişahlara tapınma çok yaygındı ve onun en son örneklerinden birisi de, Japonya’nın önceki imparatoru Hirohito hakkındaydı ve bu onun kendi isteği üzere 1946 yılında kaldırıldı.[1]

Mısır firavunları (Japonya’nın imparatorları gibi) güneşin soyundan olan tanrılar sayılmaktaydılar ve onlara tapılması bu unvan altındaydı.

 

[1]      Jamaika’nın Rastaferinleri (Rastafarians) de Etopya’nın eski imparatoru Haileselase’nin ulûhiyeti inancıyla ona tapmaktaydılar. Onun 1974 darbesiyle devrilip, 1975 de idam edilmesinin onların inanç ve amellerinde hiçbir etkisi olmadı.


2. Babil


Babil asırlar boyunca ilim, kültür ve medeniyetler merkezi olmuştur. Bu şehrin ismi Yahudi ve Hıristiyanların mukaddes kitaplarının birçok yerinde geçmiştir. Kuran-ı Kerim’in Bakara suresi 102. ayetinde de onun adına rastlamaktayız. Cebir, Trigonometri ve birçok matematiksel ve bilimsel konular Babil medeniyetinden geriye kalmıştır.

2-1. Babil’deki Dini Gelişmeler

Irak’ın çeşitli yerlerinde yapılan kazılarda sayısız tanrıların heykelleri toprak altından çıkmış ve dünyanın çeşitli müzelerine aktarılmıştır. Bu tanrılar, ilkel Animizm’in gelişmiş haliydi.

Babil de ilk başlangıçtan tanrılar inancına kadar olan din evrimine tanıklık etmiştir. Bu gidişat yaklaşık olarak dört bin yıl sürdü. Sonunda ay, güneş ve diğer gezegenlerin ruhlarının elçisi olan tanrılar çeşitli şehirlerde tapılmaya başlandı. Marduk, birçok zamanlarda en üstün tanrıydı.

2-2. Babil Üçlüsü (Teslisi)

Babillilerin sayısız tanrıları arasında altı tanrı çok daha meşhur olmuştur ve bunlara iki üçlü (teslis) olmak suretiyle tapılmaktaydı. İlk üçlü Anu (An) (Gök Tanrısı), Enlil (Gök ve Savaş Tanrısı), Ea (Su Tanrısı) ve ikinci üçlü Şamaş (Güneş Tanrısı), Sin (Ay Tanrısı) ve İştar (Dişi Tanrıça)’dan oluşmaktaydı.

Bu tanrıların eşleri vardı ve dişi tanrıça İştar hamilelik tanrısı olarak bir zamanlar oldukça fazla ilgi görmekteydi ve İştar’ın kocası Temmuz olarak adlandırılmaktaydı.

Babil, medeniyetin zirvesine ulaştığında, Marduk isminde büyük bir tanrı söz konusu edildi ve onun şekillerini bütün her yere nakşettiler. Babil’in diğer tanrıları Marduk’un hizmetçileri sayılmaktaydı.

Babil kuzey Aşur kavmi tarafından düşürüldüğünde Marduk kendi yerini Aşurluların tanrıları olan Asur ismindeki bir tanrıya bıraktı ve bu sefer de bütün her yere onun şekilleri işlendi. Yine Babilliler Aşurlulara galip geldiklerinde Marduk’u önceki kendi makamına getirdiler. Sonunda Babil’in Kuruş tarafından düşürülmesiyle Ahura Mazda Marduk’un yerini aldı.


Yüklə 379,11 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   52




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə