Büyük Dinleri Tanımak



Yüklə 379,11 Kb.
səhifə3/52
tarix01.08.2018
ölçüsü379,11 Kb.
#59924
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   52

2- “Din” veya “Dinler”


Bazen biz Müslümanlar, Kuran-ı Kerim doğrultusunda din kelimesini çoğul olarak kullanmamamız gerekir ve İslam, din kelimesinin çoğulu olan “Dinler” tabirine sıcak bakmamaktadır. Ancak bilmek gerekir ki, “Din” kelimesinin Kuran-ı Kerim’de çoğul olarak kullanılmaması o kutsal kitabın takipçileri için bir görev oluşturmaz. Bunun birkaç sebebi vardır:

1- Kuran-ı Kerim’de “Nur” kelimesi sürekli tekil ve “Zulümat” (karanlıklar) kelimesi çoğul olarak geçmektedir. Ancak böyle bir şey Müslümanlar için herhangi bir görev teşkil etmemiştir.

2- Kuran-ı Kerim’in kendisinde dinlerin sayısına bir şekilde değinilmiş ve kâfirlere şöyle buyrulmuştur:

   لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِيَ دِينِ   

“Sizin dininiz size ve benim dinim banadır.” (Kafirun/6)

3- Dinler tabiri, birçok hadiste ve büyük İslam âlimlerinin sözlerinde geçmiştir.

4- Dinler ilminde, dinin birliğine teveccüh edilmez ve insan, evrensel dini inançların çeşitliğini ortaya koymak için dinler kelimesini çoğul olarak kullanmaya mecburdur.

Bu görüşe göre din ve dinler kelimeleri elinizdeki kitapta; sahih, ortadan kalkmış, sapkın ve uydurma dinlerin geneli için kullanılmakta olup, onların hiçbirinin hakkaniyeti veya batıl oluşu göz önünde bulundurulmamıştır.


3- Sosyolojide Din


Örneğin eğer dini tıp ile mukayese edecek olursak, dinin toplumsal bir iş ve tıbbın ise ferdi bir konu olduğuna hükmederiz. Elbette fert ve toplumun karşılıklı ve sağlam irtibatları neticesinde her bir ferdi konuyu toplumsal ve her bir toplumsal konuyu da yine ferdi olarak değerlendirmek mümkündür. Sosyologlar, dini toplumsal bir oluşum olarak bilmektedirler. Bu nedenle onun hakkında araştırmaya girişmişlerdir. Ancak tıp böyle bir konuma sahip değildir ve sosyolojiyle ilişkisi yoktur.

Sosyologların dini mevzulara yaklaşımı, bilimsel bir yaklaşım değildir. Bilimler geçmişte metafiziğe bağlıydı. Ortaçağdan sonra, batı topraklarındaki ilmi araştırmalar metafizikten kopmaya yöneldi ve bu yöntem yavaş yavaş bütün dünyaya yayıldı.

İşte bu yüzden sosyologların din hususunda konuştukları sırada onun semavi boyutuyla ilgilenmemelerini ve onu beşer-i aklın ortaya çıkardığı ve maddi geçim sağlamak amacıyla büyünün gelişmiş hali olarak görmelerini garipsememek gerekir. Çünkü bilimsel bakış, her şeyi semavi boyutu olmaksızın araştırarak, beyan eder.

Sosyologlara göre din, en azından ilk merhalelerinde daha çok başlangıçtaki büyüye benzemektedir. Şöyle ki, büyücü ve dindar, her ikisi de bazı tedbirlerle varlığı mahabbet üzere getirmekle kendi huzurlarını elde etmek için çabalamaktadırlar.


4- Dinin Aşamaları


Din diğer her şey gibi ilerleme ve tekâmüle doğru gitmektedir. Bilim adamları bu hususta dine tabi olanlarla aynı görüştedirler. Ama şu farklılıkla, dine tabi olanlar, dinin aşamalarının ders sınıfları gibi tekâmüle doğru ilerlemekte olduğuna inanmaktadır. Ancak bilim adamları şöyle derler:

“Din, büyüden, tabiata tapmaktan ve şirkten tevhit merhalesine ulaşmıştır.”

Hali hazırda dünyanın uzak ve el değmemiş bölgelerinde bir takım ilkel dinler bulunmaktadır ve bilim adamları dinin ortaya çıkışı ve tekâmülü hakkında araştırmalarda bulunmak için onlar üzerinde yoğunlaşmışlardır.

5- Dinler Biliminin Faydası


Herkes tarafından bilinen bir gerçek; bilimlerin, ülke üniversitelerinde ve ilimler de dini ilim medreselerinde okutulduğudur. Akademik araştırmaların dayandığı belgeler, insan kaynaklarıdır ve onların hedefleri de insanlar için daha iyi bir yaşam sunmayı temin etmektir. Medrese araştırmalarının dayandığı belgeler, dini kaynaklardır ve onun hedefleri de insanların Allah-u Teâlâ’nın rızasını elde etmeğe ulaştırmaktır. Bilim adamları bir yemeğin zararlı olduğunu açıkladıklarında sundukları kanıt, tecrübedir. Hedefleri ise hastalıklardan korunmaktır. Din âlimler bir yemeğin haram olduğunu açıkladıklarında göstermiş oldukları kanıt, dini kaynaklardır. Hedefleri ise ilahi cezalandırmadan korunmaktır.

Bazı üniversite bölümlerinin medresede denkliği vardır. Örneğin, hukukun medresedeki karşılığı fıkhın muameleler kısmıdır. Hukuk ilmi aslında akıl ve örf gibi beşeri kaynaklara dayalıdır ve onun hedefi ferdin canını, malını ve haysiyetini koruma güvenliğini sağlama yoluyla daha iyi bir yaşantı sunmaktır. Fıkıh ilmi ilahi kaynaklara dayalı olarak bu işleri insanlar için sağlamaktadır ve onun hedefi Allah-u Teâlâ’nın rızasını elde etmektir.[1]

Tarih, coğrafya, fizik ve kimya gibi dinler bilimi de üniversite ilimlerindendir ve zorunlu olarak çokça ilahi kaynaklara istinatta bulunduğundan bu iş o kaynakların ilahi olduğuna teveccüh etmeksizin gerçekleşmektedir.

Her konuyu inceleme ve araştırmadaki ilk sebep araştırmacı hissini tatmin etmektir. Bu nedenle bilim adamları bir olay hakkında inceleme yaptıklarında ekonomik değerleri veya diğer maddi menfaatleri göz önünde bulundurmazlar. Yalnızca bir sonuca vardıktan sonra ekonomik çıkarları dikkate alırlar. Devletlerin bu gibi durumlarda teşvik ve işbirliğinde bulunmaları da maddi bir sonucun elde edilmesi ümidiyledir. Oysaki bilim adamlarının kendileri dahi üzerinde araştırma yaptıkları konunun bir sonuca varıp, varmayacağını bilmedikleri halde aşk ve şevkle araştırma yapmaktadırlar.

Dinler biliminde araştırma yapan kimseler de, ondan beşeri bilimlerin diğer dallarında faydalanılması için inceleme yapmaktadırlar. Çünkü bilimin dalları birbiriyle bağlantılıdır ve bu bağlantı benzer dallar arasında daha fazladır. Din, hiçbir zaman insandan ayrılmayan bir konu olarak beşeri bilimler araştırmacıları için çok fazla önem taşımaktadır. İşte böylece dinin insan yaşantısında ve onun ilerlemesindeki fevkalade rolü ortaya çıkmaktadır.

Dinler ilmi hakkında araştırmanın bir diğer faydası ondan faydalanarak kişiler ve farklı toplumlar ile irtibatın kurulmasıdır. Bu nedenle büyük devletler küçük devletlere kendi hâkimiyetini empoze etmek için oryantalistlere başvurup, onların bilgilerinden faydalanarak toplumların psikolojik yapılarını ve inançlarını elde etmektedirler.

Dinler ilmi üzerinde araştırmada bulunmanın, dindarlar için manevi bir faydası vardır ve onların dini inançlarını kökleştirmektedir. Onlar kendi araştırmalarında rakip dinlerin yanlışlıklarını ve hatalarını inceleyerek, kendi atalarının dinlerinin doğruluğunu ispatlama girişiminde bulunmaktadırlar.

Nitekim bu dalda toplumların dini inançlarını doğru bir şekilde anlamak mümkündür ve sadece doğru yolu ondan sonra onlara göstermek ve o dinin eksiklerini karşı tarafa anlatmak mümkündür.

Ancak bilinmelidir ki teoloji, tefsir, hadis ve fıkıh ilminin aksine dinler bilimi, dini bir ilim değildir. İşte bu nedenle hukuk, iktisat, sosyoloji ve psikolojiye benzemektedir. Teoloji ilminin dinler hususundaki münazarayı ele alan dalı, dinler biliminin dinsel eş değeridir.

 

[1]      Laik ve dünyevi bir ilim olan hukuk ilminde onun yeniliklerinden faydalanarak kişisel durumlar gibi konularda kendisinden faydalanılan ulusal fıkıh ilmiyle muvafık kılınmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle, hukuk ilmi mahremlerle evlenmeyi yasakladığından, Hristiyan fıkhında da amca çocukları (cousins) nesebi mahremler sayıldıklarından dolayı bu yasak onları da kapsamaktadır.



Yüklə 379,11 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   52




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə