BİLAL ARI
1421309029
HEDONİZM,MEDENİYET KAVRAMI VE ETİK ÜZERİNE
Özet
Bu makale , Epikür’den beri gelen hedonist öğretiyi , ardından Whitehead’ın medeniyet
kavramı üzerine yazdıklarından esinlenerek medeniyet kavramını ve genel olarak etik üzerine
ve ahlak felsefesi ile ahlakın ne olduğu hakkında bizlere bilgi vermesi amaçlanarak
yazılmıştır.
Hedonizm Öğretisi
Hedonizm dediğimiz görüş her şeyden önce bir felsefi görüştür. Bu görüş insan nasıl yaşamalı veya
nasıl yaşar ? İnsanın mutluluğa nasıl erişebilir ? gibi soruları ele alır ve bu etik tarihinin genel bir
problemidir. İlk ortaya çıkaran Aristippos hazcı bir öğretiyi savunur. Peki hazla kast edilen ne olabilir
? Hedonizm denince tüm hazcı öğretiler mi akla gelir ? Tek tip bir hedonist öğreti mi vardır ? Şimdi
bu soruların cevaplarını bulmaya çalışalım
Etik tarihinde hedonizm nasıl anlaşılmıştır. Yeme, içme ve cinsellik gibi ihtiyaçlardan elde edilen
duyusal ya da bedensel hazları hayatın nihai amacı olarak gören ve sadece bunlarla yaşayan bir öğreti
anlaşılır. Bu anlayışın kökleri Sokratesçi Kyrene Ekolüne (M.Ö 4. Ve 5. Yüzyıllara ) kadar geri
gitmektedir.
1
Bu öğreti insanlara haz almak için çalışmasını ve hayatını bu doğrultuda yaşaması
gerektiğini öğütler. Çünkü haz bu inanışa göre nihai amaçtır ve mutlak iyidir.Çünkü hedonizm budur
ve hedonizm denildiğinde akla gelen isimler Aristoppos,Epiküros ve Eudoxus’tur.
Krene ekolünde Aristippos bulunmaktadır. Aristippos ismi burada önemlidir. Bu görüşün savunucusu
olan Aristippos Jnr.( küçük olandır.) Dede Aristippos’un yaşam tarzı bu görüşe uygundur. Hazza ve
lükse düşkün bir yaşam tarzı sürmüştür ve bu da öğretiyi destekler nitelikte bir yaşam tarzıdır.
Aristippos’un bu hedonist öğretisi daha sonra kendisinden sonra gelen 4 filozof tarafından
yorumlanmıştır. Anniceris , Theodorus , Hegesias ve Epiküros .
2
Bu 4 filozofun içinden Epiküros’un yorumlaması diğer üç filozofun yorumuna galip gelmiştir. Ve
buradan sonra Aristipposçuluktan Epikürosçuluğa bir geçiş olmuştur.
*BİLAL ARI – SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ 2.SINIF ÖĞRENCİSİ
1
Mehmet TÜRKERİ/Hedonizm Bir Hayat Felsefesi Olarak Kabul Edilebilir Mi ? – TABULA
RASA/YIL:7/SAYI:20/SAYFA:20 –( Bourke Vernon J. – History of Ethics , İmage Boks ,New York/1970 Vol. I s.56)
2
Long, A.A., “ Cyrenaics” , s.237 (Mehmet TÜRKERİ , sf.21)
Kreneci öğreti hazcılığı çok iyi bir şekilde formüle etmiştir ve onu hayatın amacıyla özdeşleşmiştir.
Bu öğretiye göre geçmiş hazlarımız ve gelecek hazlarımız önemli değildir. Bunlar bize mutluluğu
getirmez. Bizi mutluluğa götürecek olan sadece ve sadece şu an ki durumlardır.Şu an ki hazzıma
katkıda bulunursa değerli hazlar olacaktır.Krenecilerin konvansiyonel ahlak taraftarı olmaları , radikal
olarak sübjektif bir epistemolojiyi savunmaları nedeniyle ortak bir değer alanının kalmayışı ve
insanların, hayatlarından duyusal zevkten daha fazlasını istemeleri sonraki Kırenecilerin radikal
hedonizmi dönüştürmelerine zemin hazırlamıştır.
3
Ve sonunda Aristipposçuluktan kopuş ilk olarak
Anniceris’le olmuştur.
“O hazzı yegane iyi olmaktan ziyade başlıca iyi olarak kabul etmiş ve bunun doğrultusunda dostluk,
şükran, minnet, anne-babaya iyilik, ülkesi için fedakarlık gibi değerleri vurgulamıştır.
4
Anniceris
burada radikal hedonizmi tamamen değiştirmiş gibi görünüyor. Theodorus acıyı en yüksek derecede
arzu edilemeyen olarak ele almıştır..
Epiküros
Epiküros oldukça iyi eğitim almış olan bir filozoftur ve ayrıca bir sürede öğretmenlik yapmıştır.
Onun haz öğretisinin temel sorunları; mutluluğun ne olduğunu ortaya koymak ve bu mutluluğa
ulaşmanın yollarını araştırmak şeklinde sıralanabilir. Epiküros mutlu bir hayatta, hedefte hazdan
ortaya çıkar diyor. Ancak o, hazzı Kyrene Ekolünden farklı olarak, pozitif yüklemeyle değil negatif
yüklemeyle tanımlamaktadır.
5
Yani ne demektir bu hazda bedenin acı ve ıstıraptan , ruhunda
dertlerden uzak olması ve özgür olmasıdır der. O zaman hazdan kast edilen Kyrene Ekolündeki gibi
“aktif ve dinamik” hazlar değil de “pasif ve durağan” hazlardır. Buradan çıkarmalıyız ki Epiküros’un
hazcılık anlayışı zevk ve yeme-içme gibi hazların aşırılığından kaçınır. O daha çok yeme-içme ve
cinsellik gibi hazların çok az seviyede yapılması gerektiğini savunur. İnsan az yiyip az içmeli çünkü
çok yiyip içerse sonunda bundan acı duyacaktır. Epiküros hazcılığında yine aynı şekilde sonunda
aşırılıktan acıyı yaşayacağımız hiçbir haz bizi mutlu etmez.
Bu noktada Epiküros insanın ihtiyaçlarını, dolayısıyla arzularını bir üçlü sınıflandırmaya tabi
tutar.Beslenme ve barınma gibi doğan zorunlu ihtiyaçlar; cinsel etkinlik ve aşırı beslenme gibi doğal
olan ama zorunlu olmayan ihtiyaçlar; servet ve mekam-mevki sahibi olmak gibi ne doğan ne de
zorunlu olan ihtiyaçlar.
6
Bunların ilk türü karşılamak kolaydır çünkü bunlar sürekli yaptığımız
şeylerdir. Fakat Epiküros bunları aşırıya kaçmadan yapmamız gerektiğini, sonunda acı duymadan
etkinliği gerçekleştirmemiz gerektiğini vurgular . İkinci ve üçüncü tür ihtiyaçlarımızı karşılamaya
çalışmak itidalimizi bozabilir. Bu ihtiyaçların hepsi için geçerlidir ki bu hazların fazlası bizi acıya
3
Mehmet TÜRKERİ , sf.21
4
Mehmet TÜRKERİ, sf.21
5
MEHMET TÜRKERİ sf.22
6
MEHMET TÜRKERİ, sf.22
götürür. Fakat örneğin dostluk gibi kendisine acının eşlik etmediği hazlar bizim için daha yararlı
olacaktır diyor Epiküros.İşte Epiküros’un mutluluk reçetesi bu üçlü sınıflandırmadan doğmaktır.İnsan
kendisini doğal-olmayan arzularından kurtarmalı ve enerjisini doğal zorunlu olanlara
yoğunlaştırmalıdır.
7
Bunun anlamı şudur ; insan sadece yeterli beslenme ve sığınma ihtiyacını
karşılayacak kadar çalışmalı ; cinsel etkinlikten, servet kazanmaktan ve toplumsal faaliyetlerden uzak
durmalıdır. Kısacası da acıdan uzak durmalıdır kendisini sıkıntıya sokacak durumlardan kaçınmalıdır.
İnsan ancak bu şekilde mutlu olabilir ve hazlardan mutluluk duyabilir.
Medeniyet Felsefesi ve Medeniyet Kavramı
İlkin Whitehead medeniyetin basit bir tanımlamasını verir.
8
Kendi sözlerimle aktarıyorum ; medeniyet
sosyal ve kültürel açıdan toplumun gelişebilmesidir. Medeni toplumda bu tanımdan yola çıkarak
sosyal ve kültürel açıdan gelişebilmiş toplumdur. Medeniyet, aşırı bireysel farklılıkların toleranslı bir
değerlendirmesini içerir.
9
“Medeniyet bu yüzden zorlamadan ziyade rasyonel bir iknaya dayanmalıdır.
Peki medeniyetin gerçekleşebilmesi için belirli şartlar nelerdir ? Birinci olarak medeni bir toplumun
olabilmesi için o toplumun eğitilmiş olması gerekmektedir. Eğitilmiş toplum her yönüyle medeniyete
hazır bir toplum olacağı için sosyal faktörlerde bir etken olacaktır.Whitehead’e sosyal faktörler şöyle
sıralanabilir ;
a)
Fikirler ( İdeas )
b)
Toplumun ileri gelenleri ( great men)
c)
Ekonomik etkinlikler
d)
Cansız dünya
Şeklindedir.
10
Bu faktörler birbirleri ile asla kopuk değildir ve aralarından birisi kesinlikle nihai neden olarak
belirlenemez.Bu yüzden birbirleri ile ilişkilidir.Diğer bir ifade ile medeniyet sadece, insan medeniyetin
fikirlerini (ideallerini) kabul ettiği, ekonomik etkinlikleri ve bu ideallere göre cansız dünya (tabiat)
sürecini düzenlediği/kontrol ettiği zaman var olur.
11
Bu noktada fikirlerin etkisinde kalmış olan
Whitehead şöyle der ; “Nasıl düşünürsek öyle yaşarız.
12
Bizdeki bir tabirde Whitehead’i destekler
niteliktedir. “Dervişin fikri neyse zikri odur.”
7
Mehmet TÜRKERİ, sf23
8
A.H.JOHNSON, Çeviren : Kevser ÇELİK/Whitead’in Medeniyet Felsefesi, sf:86-(TABULA
RASA/YIL:7/SAYI:20/MAYIS-AĞUSTOS:2007)
9
A.H.JOHNSON , sf.87
10
A.H.JOHNSON , sf.87
11
A.H.JOHNSON , sf.88
12
A.H.JOHNSON , sf88
ETİK,ETİK KAVRAMI VE AHLAK ÜZERİNE
Etik kavramı nereden gelmektedir?
Etik kavramı yunanca ‘ethos’ yani töre sözcüğünden gelmiştir.
Etik Nedir ?
Etik en yalın anlamıyla töre bilimi demektir. Pratik alandaki ahlaki davranışların doğru-yanlış, iyi-kötü
durumlarını inceler ve sorgular. Ahlak felsefesi ile ahlak birbirine karıştırılmamalıdır. Çünkü etik
ahlaki bir kurtuluş veya yönelme önermez , sadece yapılan ve bulunulan ahlaki davranışı mevcut ahlak
felsefesine göre sorgular. Bir bakıma ahlakın teorik yönünü sorgular.
Halk arasında ahlak anlamında kullanıldığı olmuştur. Ama bu yanlış bir kullanımdır çünkü etik teori
kısmı ahlak ise pratik kısımdır. Yine halkın kendi kendine oluşturduğu ahlaki kurallara etik kuralları
denir. Etik konusu günümüze kadar birçok kez ele alınmıştır. Sokrates’ten başlayıp günümüze kadar
gelmektedir.
İncelemek gerekirse Sokrates’in etiği erdeme dayanıyordu . Platon’un etiği de öyle , Aristoteles etiği
de aynı şekilde erdeme dayanıyordu. Fakat erdem konusu tüm filozoflarda ayrı ayrı ele alınmıştır.Etik
altında birkaç tane öğreti vardır. Mutlulukçu etik bunlardan birisidir.
Sokrates,Platon,Aristoteles,Aristippos ve son olarak Epiküros bu etik türünün savunucularındandır.
Nihai amaç mutluluktur. Sırasıyla yukarıdaki filozoflardan ilk 4 ü erdemi mutluluğa ulaşmada amaç
olarak görüyorlardı.Aristippos ve Epiküros hazzı mutluluğa ulaştırmada amaç olarak
görüyorlardı.Bunlarda davranışları sergilerken yapılan ahlaki davranışlara veya sıradan davranışlara
olanaklı olarak ortaya çıkmış amaçlardır.Yani ahlaki davranışlar etiğin konusunu doğrudan ilgilendirir.
Peki ahlaki davranışları neler belirler ya da günümüzde ahlaki olarak ne boyuttayız ve sıkıntılar
nelerdir, bu sıkıntılar nasıl aşılır bunları değerlendirelim. Modernitenin açtığı ciddi sıkıntılardan
kurtulma adına çok çeşitli modeller geliştirilmektedir. Bunların en fazla dikkat çekeni, dine ve onun
kaçınılmaz olan dinsel ya da yeniden tanımlanan ahlaka yönelme üzerine olanlarıdır.
13
İnsan ahlaklı
bir varlıktır derken aslında biraz din ile alakalı bir şeyler anlaşılıyor gibi. Din burada ne kadar etkin bir
rol oynar bunu soruşturmak gereklidir. Dinin ahlak üzerindeki etkisi bazen inanılmaz derecede
muazzam olurken bazen de aşırı bastırılmış insanların sapıklığına yol açmaktadır. Dinler bazen ahlaki
bir zirveye ulaştırırken insanları , bazen de insanlara bastırılma ile birlikte dehşet verici bir psikolojik
bozuklukla ahlaki çöküş yaşatır ve yoldan çıkmaya teşvik etmiş olur. Bunların örnekleri günümüzde
açıkça görülmektedir. Örneğin ; 13 yaşındaki kızla evlenmek , küçük kızlarla cinsel ilişkide bulunmak
gibi.
13
Mevlüt ALBAYRAK , Etik üzerine yeniden düşünme imkanı, sf.5 (TABULA RASA-FELSEFE&TEOLOJİ-
YIL:4/SAYI:12/EYLÜL-ARALIK/2004
Burada ahlak sorunu ortaya çıkmaktadır ki bunu düzeltmek mümkün müdür bilemiyorum . Peki
felsefede ahlak sorunu ne konumdadır bunları da konuşmak gereklidir.
Rene Descartes felsefeyi bir ağaca benzeterek ahlakın felsefedeki yerini şöyle göstermektedir:
“Böylece bütün felsefe bir ağaç gibidir: kökleri metafizik, gövdesi fizik ve bu gövdeden fışkıran dallar
da diğer ilimlerdir, onlarda üçe irca edilebilir: Tıp, Mihanik ve Ahlak.”
14
Ahlak pratik hayata ilişkin
bir ilimdir ve diyebiliriz ki “gelenek ve görenekler yoluyla taşınan sözlü ve yazılı kurullar ve
uygulamalar bütünü olarak ahlak , pratik bir disiplindir.
15
Ahlak kuralları toplum içinde yaşayan
insanların kurumlarla veya birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen ilkeler, değerler ve törelerin
bütününden oluşmaktadır.
ETİK VE AHLAK KAVRAMLARI
“Türkçemize arapça ‘hulk’ sözcüğünden intikal etmiş olan ahlak kavramı, esasen söz konusu pratik fiil
ve uygulamaların bağlı olduğu geleneksel ve göreneksel ilke ve değerleri ifade eder.’Huy’, ‘tabiat’ ,
‘karakter’ alışkanlık’ ve ‘yaratılıştan gelen özellik’ gibi anlamlar taşıyan ahlak kavramı , dilimizde son
zamanlarda ‘etik’le birbiri yerine kullanılmaktadır.
16
Batı da ahlak etik anlamında kullanılmasının
nedeni ele aldıkları anlamların ‘karakter’ anlamına gelmesinden dolayıdır. Yunanca ‘ethos’
kelimesinin ‘karakter’ anlamına gelmesiyle alakalıdır.
Ahlaki kuralları belirledikten sonra bu kuralların doğruluğunu veya yanlışlığını, iyi veya kötü olması
durumları, felsefi olarak sorgulama ve soruşturma dahilinde , etiğin alanı iken, pratik alanda nasıl
davranış gerçekleştireceğimiz ahlakın alanıdır.Yani etik ve ahlak bir aradadır aynı anlamda değildir.
“Daha açık bir ayrım yapmak gerekirse, ahlak, sosyoloji bilimi ise, etik de sosyoloji ve yöntemi
üzerine düşünmek gibidir.”
17
Etik, doğru veya yanlış teorisidir, ahlak ise, bu teorinin şu ya da bu tarzda , şu ya da bu mekan veya
zamanda pratiğe dönüştürülmesidir.
18
İşte burada net olarak farkı görebiliriz. “Etiğin ya da ahlak
felsefesinin, felsefenin temek sorunsalları arasında yer alması, süregiden bir değerler ve ilkeler bilimi
olarak varolmasına bağlıdır.Daha açık bir ifadeyle etik, felsefenin hem konusu hem de başlıca tartışma
alanlarından birisidir.”
19
“Ahlak neden felsefenin konusu olmak zorundadır?
“Etik ya da ahlak felsefesi, onama ya da onamama şeklindeki yargıları doğruluk ve yanlışlıkları, iyilik
ya da kötülükleri, erdem ya da erdemsizlikleri, arzulanabilir ya da arzulanamayan eylem ve durumları
açısından inceleyen bir disiplindir.”
14
AHLAK FELSEFESİ-Şahin FİLİZ, sf,79 (TABULA RASA, FELSEFE& TEOLOJİ,YIL:4,SAYI:12,EYLÜL-ARALIK/2014
15
AHLAK FELSEFESİ-Şahin FİLİZ , sf.79
16
AHLAK FELSEFESİ-Şahin FİLİZ, sf.80
17
AHLAK FELSEFESİ-Şahin FİLİZ, sf.80
18
AHLAK FELSEFESİ-Şahin FİLİZ, sf.81
19
AHLAK FELSEFESİ-Şahin FİLİZ, sf.81
Bu disiplin iki temel yön izler . Bunlardan birisi sosyolojik bir diğeri psikolojik analiz ve etik
yargılarımızın izahıdır.
Etik hiçbir eylemin yerini tutmaz ama eylemlerin bilgiye dayalı yapısını ortaya çıkarır. Bu yüzden de
sistematik bir haldedir.Peki ahlak ilkeleri evrensel midir veya mutlak ahlak ilkeleri var mıdır ?
Devamında bu sorulara cevap bulmaya çalışalım.Ahlak önemli bir konudur ve başlı başına bir tartışma
konusudur. Ve bu kadar önemli olması zorunludur. Bunun sebeplerinden birisi belki de ahlakın
felsefenin 4 temel meselesinden bir tanesi olması olabilir.
Ahlak felsefesinde en çok tartışılan problemlerin başında, söz konusu değer ve normların mutlak mı
yoksa göreli mi olduğu noktasında düğümlenmektedir. Acaba ahlak kuralları mutlak mıdır, yoksa
göreli mi ?
20
Ahlak ilkeleri mutlak olamaz çünkü mutlak bir ahlaki davranışı ancak bir şeyler
zorlanırsa yapılabilir ve o zaman zaten bu ahlaki bir davranış veya ilke olmaz zorla dayatılmış bir
ahlaksızlık olur.Bu yüzden ahlaki ilkelerin göreceli olduğunu düşünüyorum. Çünkü benim ahlaki
bulduğum bir ilke veya davranış bir başkası için ahlaklı veya ahlaki olmayabilir. Örneğin ; bazı
bölgelerde kız çocuklarının erkenden evlendirilmesi ahlaki olarak uygun bulunurken benim için bu
hiçte ahlaki bir davranış veya ilke değildir. Bu yüzden ahlaki ilkelerin veya davranışların göreceli
olduğunun kanaatine varmış oluyorum.
“Mutlakçılığın gücü, kesin bir tutum olmasından gelmektedir”. Belirsiz hiçbir şey yoktur. Mesela
dinin buyrukları gibi . “Öldürmeyin” der mesela ayetlerde bunun başka bir alternatifi yoktur. Çünkü
inanan kişi onu mutlak görür ve o ahlaki ilkeye uyar.İşte bu yüzden şöyle diyor Ray Billington “
Dünya, ahlak kurallarında kesin doğrular ya da yanlışlar olmadığından dolayı görüşlerin değişmesi
gerektiğini kabul gören göreciler tarafından değil, açıkça tanımlanmış tek bir görüş açısından bakan
mutlakçılar tarafından belirlenip biçimlendirilmektedir.”
21
Göreciliğin çeşitleri şüpheci, nihilist, etik olarak tanımlanabilir. “Şüpheci görecilik de, hangi davranış
biçimlerinin doğru ya da yanlış olduğunu bilemeyeceğimiz görüştür”
“Nihilist görecilik, ahlaki yargı diye bir şeyin olmadığı, ‘doğru’ ve ‘yanlış’ sözcüklerinin anlamsız
olduğu inancındadır.”
22
“Etik görecilik ya da durum etiği, doğruluğun ya da yanlışlığın duruma göre zaman-yer, ilgili özel
kişiler değiştiğini savunur.Örneğin bir grup ailede haklı olabilen çocuklara karşı davranış biçimi başka
bir gruba göre yanlış olabilir.”
23
20
AHLAK FELSEFESİ-Şahin FİLİZ, sf.83
21
AHLAK FELSEFESİ-Şahin FİLİZ, sf84 / RAY BİLLİNGTON,FELSEFEYİ YAŞAMAK,sf.67,68
22
AHLAK FELSEFESİ-Şahin FİLİZ, sf84
23
AHLAK FELSEFESİ-Şahin FİLİZ, sf84
Aristoteles’te ahlak sorununu şu şekilde ele almıştır. “Ahlak sorununda değişen ve değişmeyen
normları neler olduğunu; rölatifliğin hangi katagoride yer alması gerektiğini, değerleri içrek ve araçsal
değerler şeklinde ikiye ayırarak belirleme yoluna gitmiştir.”
24
Aristoteles’e göre “ tüm yapılanların bir amacı varsa bu yapılan iyi olur ; amaçları daha çoksa, iyi
bunlar olur. Buna göre kendisi amaç olan yalnızca bir tek şey varsa, aradığımız bu olur; daha çok şey
varsa, bunların arasında en çok kendisi amaç olanı. Hiçbir zaman bir başka şey için tercih edilmeyip,
hep kendisi için tercih edilen ise sadece kendisi amaçtır diyoruz. En çok mutluluğun böyle bir şey
olduğu düşünülüyor, çünkü onu hiçbir zaman başka bir şey için değil hep kendisi için tercih ediyoruz;
ama onuru, hazzı, usu ve her erdemi hem kendileri için tercih ediyoruz ( çünkü hiçbir yere götürmese
bile onların her birini yine tercih ederdik ) hem de mutluluk uğruna, onlar aracılığıyla mutlu
olacağımızı düşündüğümüz için tercih ediyoruz.”
25
Mutluluk kendisi için yeter ( kendine yeter) olarak sadece kendisi için istenir.İşte Aristoteles burada
mutluluğun başka bir şey tercih edilemeyeceğini vurgularken aynı zamanda mutluluk “hiçbir eksiği
bulunmayan bir şeydir” der.
24
AHLAK FELSEFESİ-Şahin FİLİZ, sf.84
25
AHLAK FELSEFESİ-Şahin FİLİZ sf.85
Dostları ilə paylaş: |