Başbakan diyor ki mart 2018


KKTC BAŞBAKANI TUFAN ERHÜRMAN İLE ORTAK BASIN TOPLANTISI, ANKARA



Yüklə 0,9 Mb.
səhifə5/19
tarix25.06.2018
ölçüsü0,9 Mb.
#51149
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   19

07.03.2018

KKTC BAŞBAKANI TUFAN ERHÜRMAN İLE ORTAK BASIN TOPLANTISI, ANKARA

Sayın basın mensupları, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yeni kurulan hükûmette başbakanlık görevini üst­lenen Sayın Tufan Erhürman’ı ülke­mizde ağırlamaktan memnuniyet duyuyorum. Kendisine, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’a hoş geldiniz diyorum.

Teamüllere uygun olarak Sayın Başbakan ilk resmî ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştiriyor. Türkiye’de de bir hükûmet kurulduğunda ilk ziyaret Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapılır, ikinci ziyaret de dost, kardeş Azerbaycan’a yapılır.

Sayın Başbakan ile yaptığımız görüşmelerde Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ara­sındaki yakın iş birliği konularını kapsamlı bir şekilde değerlendirme fırsatı bulduk. Tabii ki önemli konulardan bir tanesi, Kıbrıs meselesi­dir, Kıbrıs konusunun çözümüdür. Bu konuyu kapsamlı bir şekilde değerlendirdik, geçen yıl Temmuz ayında başarısızlıkla sonuçlanan Crans-Montana süreci sonrası gelişmeler ne olacak, nasıl olacak, bunlarla ilgili görüş alışveri­şinde bulunduk ve memnuniyetle ifade etmek isterim ki, bu konuda Sayın Başbakan, Sayın Dışişleri Bakanı, bizlerin görüşleri arasında en ufak bir farklılık söz konusu değildir.

Burada esas itibarıyla şunu iyi tahlil etmek lazım: Bu görüşmeler neden sonuçsuz kaldı? Burada uluslararası toplumun, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin bir şeyi esaslı bir şekilde tekrar düşünmesi icap ediyor. Ada’da eğer kalıcı, sür­dürülebilir bir çözüm mümkün olması isteni­yorsa Güney Kıbrıs Rum tarafının buna zihinsel olarak hazır olması lazım. Paylaşmaya lafla değil, zihinsel olarak da hazır olduğunu göstermesi ve bu konuda Kuzey Kıbrıs tarafını ikna edebilmesi lazım. Burada esas nedir? Siyasi eşitliktir, adil yönetişimdir, refahın ortak paylaşımıdır. Ve iki toplumun oluşturduğu federal yapıda iki tarafın halklarının birbirine güven duymasının sağlan­masıdır. Ayrıca tabii büyük bedellerle elde edi­len bağımsızlığın can ve mal güvenliğinin iç ve dış tehditlere karşı korunması, yani Türkiye’nin güvenlik ve garanti şartlarının her hâlükârda devam etmesidir. Bunlar açık ve seçik ortaya konulmadan girişilecek yeni bir çözüm arayışı baştan sonuçsuz kalacaktır ve sürdürülebilir bir çözüm elde edilemeyecektir.

Evet, Ada’da, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde özellikle altyapının geliştirilmesi, eğitim, turizm, tarım gibi alanlarda da mesafe katedilmesi için ciddi projeler yapılmaktadır, tabii potansiyel çok daha fazladır. Memnuniyetle gördüm ki Sayın Başbakan ve kabinesinin esas iti­barıyla önceliği Kuzey Kıbrıs’ın kalkınmasına, refahına, sosyal refahına daha fazla mesai harcamak ve toplumun beklentisi olan proje­leri hayata geçirmeyi önemsiyorlar ve buna yönelik faaliyetlere başlamış durumdalar.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yıllar içerisin­de elde ettiği demokratik siyasi kültürü ve gelişen ekonomisiyle günden güne kendini belli etmeye başlamıştır. Bu seviye şüphesiz millî birlik ve dayanışma ruhunu taşıyan Kıbrıs Türk halkının cesurluğu ve kararlı duruşuyla elde edilmiştir. Kıbrıs Türkü demokratik kurumları, donanımlı iş gücüyle geleceği şekillendirecek vizyona, enerji­ye daima sahiptir. Her türlü zorluğa, engelleme­lere, izolasyonlara rağmen gönül birliği içerisinde sürdürdüğümüz bu haklı mücadelede elde edilen kazanımları burada bırakmayacağız, daha da faz­lasını birlikte gerçekleştireceğiz.

Türkiye, şartlar ne olursa olsun Kıbrıs Türkü’nün yanındadır, yanında olmaya devam edecektir. Ancak ülkemizin haklı davalarına dil uzatmaya kalkışan birtakım kendini bilmez kurum ve kişilerin de o faaliyetlerinin etkin bir şekilde kontrol alınması da eminim ki yeni hükû­met döneminde dikkate alınacak bir konudur.

Ada’da ve bütün bölgede huzur ve istikrarın geliş­mesi temel önceliğimizdir. Ben bu duygularla Sayın Başbakan’a ve beraberindeki heyete ülkemize hoş geldiniz diyorum, Ankara’ya hoş geldiniz diyorum. Gerçi Başbakan ve Sayın Başbakan Yardımcısı Dışişleri Bakanı Ankara’ya yabancı değil. Belki benim kaldığım süre kadar Ankara’da geçmişte öğretim hayatında kalmışlar. Evinize hoş geldiniz diyorum. Ümit ederim ki bu ziyaret çok büyük yeni fırsatların, yeni imkânların açıl­masına vesile olur.

Buyurun, sorular varsa.

SORU: ATV, A Haber Erdinç Özyılmaz.

Efendim Yunanistan’da, Atina’daki bir görüntü, bir protesto gösterisi sırasında Türk bayrağının yakılması görüntüsü vardı. Bu görün­tüyü, bu olayı nasıl değerlendirirsiniz? Bir de Türkiye’de tutuklu, sınırı ihlal ettiği için, iki Yunan askeri var, bu konuyla ilgili Yunanistan Savunma Bakanı’nın yapmış olduğu bir açık­lama bu konunun Türkiye-AB ilişkilerini etki­leyeceği yönünde. Bu açıklamayı da nasıl değerlendirirsiniz?

Teşekkürler.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: Evet, bay­rak ülkelerin onurudur, gururudur, bayrağa yapılan bir hakaret yakma o ülkeye yapılmış sayılır, dolayısıyla bunun kabul edilebilir bir yanı yoktur. Bizim ay yıldızlı bayrağımız bizim gururumuzdur, o bayrağın uğruna canlarımızı da veriyoruz, bütün imkânlarımızı seferber edi­yoruz. Dolayısıyla, bu ve buna benzer densizlik­leri yapanları muhatap bile almıyoruz. Ve bizim başından beri söylediğimiz bir şey var, Ege Denizi dostluk denizi olsun, komşularımızla dostluğumuzu, kardeşliğimizi daha da geliştire­lim, düşmanlıklar azalsın, dostluklar artsın. Bu ve buna benzer provokasyonlar bu düşüncemi­ze, bu politikamıza bir katkı sağlamaz.

Evet, geçtiğimiz günlerde iki Yunan askeri sınır ihlali yaptı, şu anda onlarla ilgili hukuki süreç devam ediyor, yargı gerekli çalışmaları yapacak. Bu konuyu Avrupa Birliği ilişkilerine kadar götürmek büyük bir zekâ işi. Yani zaten şimdi Türkiye’yle ilgi­li hangi konu olsa Avrupa Birliği’ne işi götürüp taşı­mak, oradan destek aramak bir alışkanlık haline geldi. Avrupa Birliği’yle olan ilişkilerimizi bu ve buna benzer yeni girişimler zerre kadar ileri de götürmez, geri de düşürmez, zaten bir düzeyde gidiyor Avrupa Birliği ilişkilerimiz.

Evet buyurun.

SORU: Son dönemde özellikle Kıbrıs’ın güne­yinde bir hareketlilik var, sondaj gemileri ve onların çevresindeki askeri gemiler bağlamın­da. Geçtiğimiz ay Türk donanmasına bazı gemiler ve İtalyan sondaj şirketi ve çevresinde orada görev yapmıştı. Son olarak ExxonMobil’e ait bir sondaj gemisini ABD’ye ait 6. Filo’nun koruyacağına ilişkin bazı iddialar var. Böyle bir adımın, böyle bir girişimin bölgedeki gerginliğe dönük etkisi ne olur? O konudaki değerlendir­menizi rica edeceğim.

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: Kıbrıs ada­sının etrafındaki her türlü doğal zenginlikler, hid­rokarbon kaynakları Ada’da yaşayan gerek Kuzey’de, gerek Güney’de yaşayan bütün halkın ortak varlığıdır, dolayısıyla buralarda tek taraflı girişilen faaliyetler asla bizim tarafımızdan hoş karşılanmaz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de bunu hoş karşılamaz. Ne zaman olur bu faaliyet­ler? Gerçek anlamda iki taraflı bir devlet oluşu­mu, kalıcı sürdürülebilir bir çözüm Ada’da elde edilirse bütün kaynakların Ada'da yaşayanların refahına yönelik olarak değerlendirilmesi pekâlâ mümkündür. Bunun dışında emrivakilerle oldu­bittilerle yapılacak bu ve benzeri kışkırtıcı faali­yetler karşılığını da uygun şekilde görecektir.

Ada etrafında herhangi bir yeraltı zenginliği­nin dışarıya çıkarılmasında muhatap Ada’da aranıyorsa, o muhatap hem Kuzey’dir hem Güney’dir. Bu iki muhatabın mutabık kalmadığı bir çalışma bizim açımızdan tehdit olarak, Kuzey Kıbrıs’ın egemenlik haklarına bir ihlal girişimi olarak değerlendirilir. Bunun kimin tarafından yapıldığının önemi yoktur.

Teşekkür ederim.



08.03.2018

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI DÜNYA KADINLAR GÜNÜ PROGRAMI, ANKARA

Hanımefendilerin çoğunlukta olduğu bir topluluğa hitap etmek de kolay olmayacak Sayın Cumhurbaşkanım. Sayın Cumhurbaşkanım, çok değerli Hanımefendi, eşim Semiha Hanım, saygıdeğer hanımefendi­ler, az da olsa beyefendiler; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Annelerimiz, yol arkadaşlarımız, kardeşleri­miz, kızlarımız, velhasıl diğer yarımız kıymetli kadınlarımız; Kadınlar Gününüz kutlu olsun.

Bugün dünyanın her yerin­de kadınlar anılıyor. Kadının toplumda hak ettiği yere gel­mesi için verdiği mücadele yeni değil, bugünlere kolay gelinmedi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün doğuşu­nun sebebinin 1857’de Amerika New York’ta tekstil işçilerinin mücadelesi sonu­cunda, yüz yirmi kadının yanarak can vermesi, kadın harekâtı için bir milat olmuştur.

Evet, dünya üzerinde de ülkemizde de her kesimin olduğu gibi kadınların da sorunları var. Ama ülke olarak biz bu sıkıntıları çözebilecek sağlam bir kültürden geliyoruz. Ve yine hamdol­sun ki, kadınımıza çok büyük değer veren bir dinimiz var, yani temel sağlam. Türk kadını tari­himizin en eski dönemlerinde bile hanların, hakanların, cengâverlerin önünde, saygıyla eğil­dikleri bir şeref abidesidir. Yine dinimiz İslam’ın kadına verdiği kıymet, önem, hiçbir dinde mev­cut değildir. Kur’an-ı Kerim’de Nisa gibi, Meryem gibi kadına ithaf edilen sure adları var­dır. İslamiyet’in ilk şehidi kadındır; Hazreti Sümeyye Validemiz ilk kadın şehidimizdir. Cennet anaların ayağı altındadır diyen Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in, kız çocuklarına ve kadınlara verdiği kıymet burada saymakla bitmez.

Geleceğimizi emanet ettiğimiz kadınlarımı­zın ülke yönetiminde de söz sahibi olması şüp­hesiz çok önemlidir. 1934 yılında kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı tanındığında, hiçbir ülkede bu hak yoktu. Bu hakkın verilmesiyle beraber Gazi Mustafa Kemal Atatürk şöyle dedi: Bu millet terbiyeyi aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki her bir dev­rin adamlarını bu analar yetiş­tirmiştir. Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir.

Sayın Cumhurbaşkanım, kadın toplumun içindeyse, o toplum daha huzurludur, o toplum daha ileridir, o toplum daha üretkendir. Kadınlarımızın çalışma hayatında, üretimde daha fazla yer alması, şüphesiz sosyal hayatın kadın zarafetiyle şekillenmesi anlamına gelmek­tedir. Kadının elinin değdiği her yerde her zaman bir itina vardır. Bu itinanın ev ortamın­dan iş ortamına kadar her zaman her yerde korunmasına da erkeklerin ayrı bir özen göster­mesi icap eder.

Bir erkeği eğitirseniz, bir kadını eğitirseniz, bir nesli kurtarmış olursunuz. Bu bağlamda elbette ki kız çocuklarımızın eğitimi, onların küçük yaşta evliliğe değil, hayata hazırlanması, hem devletin, hem ailelerin görevidir. Toplumun ve ailenin kalkınması için birlikte çalışan kadını­mız, erkeğimiz, hep birlikte istiklal ve istikbal mücadelesini cephede de omuz omuza vermiş­tir, vermeye devam etmektedir.

Sayın Cumhurbaşkanım, zatıâlinizin liderli­ğinde yürüttüğümüz sosyal politikalar sonucun­da bugün kadınımız erkeğimizle birlikte her alanda sorumluluk alıyor, hak sahibi oluyor. Ülkemizde çalışma hayatının verileri kadınları­mız bakımından yüz ağartıcıdır. İnşallah yakın gelecekte çok daha iyi sonuçları hep beraber göreceğiz. Bugün kamuda çalışanların yüzde 40’ı, hâkim ve savcıların yüzde 31’i, avukat, mimar, öğretim görevlilerinin yüzde 44’ü, ban­kacılık sektöründe çalışanların yüzde 51'i, iki yüz kırk dokuz büyükelçiden elli biri ve öğretmenle­rimizin ortalama yüzde 65’i kadınlardan oluşuyor. Özel sektördeki kadınların oranı da aşağı yukarı bu ortalamalara yakın. Şu anda ülkemizdeki büyük şirketlerin birçoğunda kadın yönetici var.

Kadın emektir, barıştır, huzurdur, güvendir, merha­mettir. Bu bilinçle geleceğimiz olan kız çocuklarımızın istik­balini teminat altına almak için gayret ediyoruz.

Bugün kız çocuklarımızda okullaşma oranı ilköğretimde yüzde 92’nin üze­rine çıktı, ortaöğretimde yüzde 82’yi geçti. Bu oranlar 2002 yılıyla karşılaştırıldığında iki katın­dan fazla olduğunu görüyoruz. Yani on beş yılda zatıâlinizin liderliğinde, Hanımefendi’nin çeşitli kampanyalarla verdiği destekler sonucu okullaş­tırma oranında yüzde 100’lük, özellikle kız öğrencilerimizin okullaşma oranında yüzde 100’lük bir artış sağladık.

Sayın Cumhurbaşkanım, yaklaşık 3,5 mil­yon kızımız üniversitede okuyor. 28 Şubat sürecinde üniversite kapısından geri çevrilen, yaşam tarzından dolayı, başörtüsünden dolayı en temel hakları ellerinden alınan Türkiye’den, bugün 3,5 milyon kız evladını üniversitede okutan bir Türkiye var.

Ha, bu arada bir bilgi daha vereyim, önemli, üniversitede okuyan kız öğrencilerin sayısı erkeklerden fazla, bu da önemli bir gelişme.

Hiç şüphe yok ki, bu başarıda kadınlarımız, sizin büyük katkınız var. Sizlerin azami gayreti ve destekleriyle ülkemizi üç kat büyüttük. Ülkemiz için en hayati kararları sizlerle beraber aldık. En büyük badireleri omuz omuza vererek atlattık ve atlatmaya da bundan sonra devam edeceğiz. İnsanımız dünyanın hiçbir ülkesinde­ki insanın gerisinde olmasın istiyoruz. Bilginin, üretimin önündeki bütün engeller kalksın istiyo­ruz. Bugünkü dünyanın bizim evlatlarımızın aklına, vicdanına ve kültürüne ihtiyacı var.

MİLLÎ İRADE DESTANININ YAZILDIĞI O GECE ON BİR KADIN KAHRAMANIMIZI ŞEHİT VERDİK.

Kurtuluş Savaşı mücadele­mizdeki Nene Hatunlar, Kara Fatmalar, 15 Temmuz gecesi vatan için, bayrak için, gelecek için canı pahasına mücadele ettiler. Millî irade destanının yazıldığı o gece, ay yıldızlı bayrak yere düşmesin, ezanlar dinmesin diye on bir kadın kahramanı­mızı şehit verdik, onlarca kadınımız gazi oldu. Bu vesileyle, bu vatan uğruna canını seve seve veren bütün kadınlarımıza, erkeklerimize Allah’tan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun. Gazilerimize hayırlı güzel ömürler diliyo­rum. Milletimiz asla onları unutmayacak.

Bugün Afrin’de görevi başındaki kadın subay­larımız, askerlerimiz çok ama çok kritik nokta­larda büyük başarılar elde ediyorlar. Kendilerine vatan mücadelesi için, terörle amansız mücade­lede gösterdikleri gayretlerden dolayı millet ola­rak şükranlarımızı sunuyor ve bugün Kadınlar Günü’nde milletin evinden selamlarımızı ileti­yoruz. Allah bütün askerlerimizin yâr ve yar­dımcısı olsun.

Adalet temelinde yükselmeyen bir vahşi uygar­lık ne yazık ki insana saadet de, huzur da, mutlu­luk da vermiyor. Öyleyse akraba ve komşularımız başta olmak üzere bizim insanlığa karşı önemli görevlerimiz, önemli borcumuz var. Bunun için her şeyi daha iyi, daha güzel yapmak zorundayız. Bu ülkenin pırlanta gibi çocuklarının bir kısmı maalesef geçmişte zayi oldu, yok oldu. Onların kanlarına girdiler ve bazılarını vatansızlaştırdılar ama bizim kitabımızda, inancımızda umutsuzlu­ğa yer yok. Çocuklarımızı, gençlerimizi, kızları­mızı terörün pençesinden kurtardık tekrar kazandık. Onları ihanet şebekelerinin ağlarına bir daha teslim etmeyeceğiz. Hiçbir annenin evladı­nın arkasından gözyaşı dökmesini istemiyoruz. Hiçbir babanın evladından dolayı başının öne düşmesini istemiyoruz. Bu cennet vatanın hiçbir evladını teröre asla feda etmek istemiyoruz.

Vaktiyle Anadolu’nun yoksul çocuklarını rehin alan bu cinayet şebekeleri bundan böyle hiçbir evladımızın kanına giremeyecek, aklını, ruhunu satın alamayacak. O ihanet şebekelerini kırdık ve Türkiye’yi yeniden istikrara kavuşturduk. Bölücü terör, FETÖ terör örgütü, DEAŞ terör örgütü, adı sanı ne olursa olsun ülkemizin gençlerini bundan böyle zehirleyemeyecek. Herkes emin olsun Türkiye bir daha o kaos, karanlık dolu günlere geri dönmeyecek ve bu ülke Çanakkale’den, İstiklal mücadelesinden, 27 Mayıs’tan, 12 Eylül’den, 28 Şubat’tan ve 15 Temmuz’dan geçe­rek bu günlere geldi. Ama o kara bulutlar artık dağıldı, memleketimize bahar geldi.

ÜLKEMİZDE ÇALIŞMA HAYATININ VERİLERİ KADINLARIMIZ BAKIMINDAN YÜZ AĞARTICIDIR.

Saygıdeğer Cumhurbaşkanım, değerli hanı­mefendiler; bugün aynı zamanda az önce Bakanımız ve daha önceki sunumda kadının güçlenmesi ve strateji belgesi ulusal eylem planı­nı da tanıtıyoruz. 2018-2023 dönemini kapsayan eylem planı tabii bugüne kadar yapılanların üze­rine yeni hizmetleri, yeni düzenlemeleri getiri­yor. Bu plan ile on altı yılda yaptıklarımız, bütün yasal düzenlemeleri, hayata geçirdiğimiz proje­leri bir anlamda taçlandırmış olacağız. Her alanda Hükûmetimiz 2023 yılında Cumhuriyetimizin 100. yılına yakışır şekilde bütün alanlarda hazırlıklarını kesintisiz sürdü­rüyor. Şimdi bu eylem planıyla fırsat eşitliğinde bir adım daha atmış olacağız. Sunduğumuz hak­ları ve imkânları daha da artıracağız. Bu sayede 2023 yılına doğru giderken yürüttüğümüz çalış­maları da aynı hızla tamamlamış olacağız.

Eylem planını oluşturan temel politikaları şöyle sıralayabiliriz: Eğitim, sağlık, ekonomi, yetki ve karar alma mekanizmalarına katılım, medya. Bu başlıklarda 16 yılda neler yaptığımızı Bakanımız bütün detaylarıyla anlattı ama hedef­lerden birkaçına değinmek isterim. Eğitimde kız çocuklarının okullaşma oranını yüzde 100’e çıkaracağız. Kadın- erkek fırsat eşitliği konu­sunda farkındalığı anlatacağız. Esasen hükû­metlerimiz döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisinde Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunu da biz kurduk. Kadınlarımıza sunulan sağlık hizmetlerini daha da geliştirece­ğiz. Daha sağlıklı bir yaşam için önleyici hizmet­lerle, sağlığın korunması ve farkındalık eğitimlerini yaygınlaştıracağız. Kadın işverenle­rin ve kendi işine sahip olan kadınlarımızı artıra­cağız. Bilgi iletişim sektörü, geleceğin teknolojilerinde kadın istihdamını daha da artı­racağız. Ve kayıt dışı istihdamda da kadınlar başta olmak üzere azaltılması için kapsamlı bir mücadele vereceğiz. Yetki karar alma mekaniz­malarında kadın temsili şüphesiz bu dönem de daha artacak. Yine var olan istihdam artışında kadın oranı artacak, bunun için bazı imtiyazlar getirdik. Bazı avantajlar getirdik bunları önü­müzdeki yıllarda devam ettireceğiz.

Son on yılda kadın istihdam artışında Sayın Cumhurbaşkanım, bütün Avrupa Birliği üyeleri­nin oluşturduğu istihdamın üzerine çıktık, hem sayı olarak hem oran olarak onları geride bırak­tık. Bütün bunları yeterli görmüyoruz. Özellikle de özel sektörün sahip olduğu rolü daha da güç­lendirmemiz gerekiyor. Evet, medyada kadın temsilini, kadın konusuna duyarlılığı daha da yaygınlaştırıcı hem uygulamalar hem de düzen­lemeleri devam ettireceğiz.

Sayın Cumhurbaşkanım, Saygıdeğer Hanımefendi; bu sabah Kars’ın merkeze bağlı bir köyünden Boğatepe Köyü’nden bir grup misafirimiz vardı. Bu köy 93 Harbi’nde Ruslar tarafından işgal edilmiş 1918’de tekrar Rusların işgali sona erince orada yerleşen insanlar var. Bunların özelliği bu köyde müthiş bir çalışma var, bu çalışmayı da kurdukları bir dernekle yapıyorlar. Bu der­neğin başkanı da Zümran Ömür diye bir hanımefendi. Dernekte kırk beş kadın üye var, on beş erkek üye var ve köyde gravyer peyniri üretiyorlar. Köydeki kadınlar Fransızca öğrenmiş ve köye her yıl on binlerce yabancı turist geliyor. Göç yapan köy tersine göç almaya başlamış. Organik sabun üretimi başlamış. Ve köydeki altı yüz elli tür endemik bitkiyi fark etmişler ve bu bit­kilerden koruyucu tıp alanında ürünler yapı­yorlar. Hakikaten bu sabah Semiha Hanım’la birlikte dinlediğimizde müthiş etkilendik, müthiş heyecanlandık. Kars’ın bir köyünde kadınların bu kadar geniş ufuklu ve köylerini, bütün dünyaya yaptıkları paylaşımlar bir mil­yon kişi tarafından izlenmiş, BBC program yapmış. Bizim bile burada çok farkında olma­dığımız, ama Anadolu’nun birçok yerinde kadınlarımızın böyle girişimlerini, böyle başarılarını görüyoruz, bunlara şahit oluyo­ruz. Ve daha fazla kadın girişimcimizi bu alanda görmeyi arzu ediyoruz. Müthiş bir moral var kendilerinde.

Hükûmetimizden, yaptıklarından fevkalade memnunlar. “Köyden gidip şehre yerleşmeyi düşünmüyor musunuz” dedik, “Biz şehre gitme­yiz çünkü inorganik hiçbir şey yok bu köyde. Her şey organik. Hiçbir şeyin kimyasallaşmasına, bozulmasına izin vermedik” diyorlar bu bilinç çok önemli. Türkiye’nin geleceği için umut veri­ci bir gelişme.

Sayın Cumhurbaşkanım, artık liderliğinizde geleceğe daha güvenle, emin adımlarla ilerli­yoruz. Bugüne kadar nasıl sorunların üstesin­den gelmeyi başardıysak, bundan sonra da kadınıyla, erkeğiyle kadın arkada erkek önde değil; kadın önde, erkek arkada değil yan yana, omuz omuza vererek bütün mese­lelerin üstesinden geleceği­mize inanıyorum. En zor şartlarda dahi insani değerle­rimizi korumaya devam ede­ceğiz. Bütün bunları başarmak için kadınlarımı­zın zengin fikirlerine, renkli düşüncelerine ihtiyacımız var.

Kıymetli hanımefendiler, sizler bizim baş tacımızsınız, bizim için bir gün değil her gün kadınlar günüdür hiç şüpheniz olmasın. Bu ülkenin bütün insanları için, özellikle de siz kadınlarımız için, çocuklarımız için, geleceğin daha güzel olması için çalışıyoruz. Yarınlarımız bugünlerimizden çok daha iyi olacak. Bütün kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü’nü tekrar tebrik ediyorum. Bütün analarımızın, nineleri­mizin hürmetle ellerinden öpüyorum.

Unutmayalım, Cumhurbaşkanı da olsanız, Başbakan da olsanız, Bakan da olsanız size bir bakan olduğunu unutmayın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, Allah’a ema­net olun.

09.03.2018

GAZETECİLERİN SORULARINA VERİLEN YANITLAR, ANKARA

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: Bölücü terör örgütlerinin her türlüsüyle; PKK’yla, PYD’yle, YPG’yle mücadelemiz devam ediyor, hem yurt için­de, hem yurt dışında. Biliyorsunuz önce Fırat Kalkanı, daha sonra Zeytin Dalı, zaten Kuzey Irak bölgesine de sürekli ne zaman ihtiyaç duyulursa o zaman operasyonlar yapılıyor. Bu konuda tabii Irak Hükûmeti’yle de yakın temas halindeyiz. Gerek DEAŞ’ın tamamen bölgede yok edilmesi, gerekse PKK’nın yok edilmesi konusunda ümit ederim ki yakın bir gelecekte önümüzdeki dönemde daha iyi bir iş birliği gerçekleştirmiş oluruz.

SORU: Efendim, şeker fabrikalarının özel­leştirilmesi konusundaki son gelişmeler neler­dir efendim?

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: Biliyorsunuz on dört adet şeker fabrikası özelleştirme için ilana çıktı, zannediyorum Nisan ayında teklifler alınacak ve ondan sonra duruma göre karar verilecek. Her şeyden önce bilen de konuşuyor, bilmeyen de konu­şuyor. Şeker fabrikaları özelleştirilince kapatılacak­mış, şeker pancarı üretimi yok olacakmış, azalacakmış, bütün bunlar yalan dolan. Buradan açıkça söylüyorum, bu fabrikalar daha fazla kapasi­teyle çalışacak, daha çok pancar üreticimiz bu işten yararlanacak; bu bir.

İkincisi; bu özelleştirmede bütün çalışanların hakları sonuna kadar korunuyor. Diyelim ki bir fabrika özelleştirildi, orada çalışanlar isterse başka kurumlara geçebilecek veya orada beş yıl mutlaka çalışma garantisi var fabrikasında. Bu tercihi çalışanımız kendi yapacak.

İki; fabrikaların özelleştikten sonra kapanma­sı diye bir şey yok, en az beş sene boyunca üretim yapacak.

Bir de efendim, "Fabrikaların değerli arsaları var, bunun için satılıyor. Aslında alan, fabrikayı kapata­cak, arsayı da ranta çevirecek." Bu da külliyen yalan­dır. İşin doğrusu nedir? Fabrikanın ihtiyacı kadar arsa verilecek, diğer arsa zaten bu işin dışında tutu­lacak, özelleştirme kapsamında olacak. Bu da böyle.

Ayrıca, eğer bir fabrika üretim yapmazsa teminat mektubu var, ciddi anlamda teminat alıyoruz. Yapmadığı zaman teminatı nakde çevrilecek, fabri­ka da elinden alınacak, devam edilecek.

Bir de efendim, "Nişasta bazlı şekerler daha çok üretilecek, bu da sağlığa zarar verecek." Tamam, nişasta bazlı şekerin, fruktoz şurubunun sağlık açı­sından bazı sakıncaları olduğu konuşuluyor tıp dün­yasında, ama ispatlanmış bir şey yok. Ama şüphe bile bizim için yeterlidir. Madem vatandaşımızın bu nişasta bazlı şekerlere karşı böyle bir olumsuz bakışı var sağlık açısından, bunu biz çok önemsiyoruz. Bu yüzden de bu nişasta bazlı şeker üretimini sıkı bir denetim altına alacağız. Bunun için düzenlemeler getireceğiz, ayrıca kotasını da kısacağız; bunu da söy­lemiş olayım, bu konuda da düzenleme hazırlığında­yız. Dolayısıyla vatandaşlarımız rahat olsun, ileri geri, bilen bilmeyen konuşanların laflarına itibar etmesin­ler. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olarak söy­lüyorum; ne pancar ekicimiz, ne pancar çiftçimiz, ne şeker fabrikalarında çalışanlarımız asla bir mağduri­yet yaşamayacak, buna biz müsaade etmeyeceğiz. Bu iş üzerinden siyaset yapmaya çalışanlar, kafa karıştır­maya çalışanlar memlekete hizmet etmiyor. Biz isti­yoruz ki bu fabrikalar daha verimli çalışsın, hepsi bundan ibaret. Bunlara dünya kadar emek harcan­mış, maalesef devlet elindeki kurumlar istediğimiz verimde çalışamıyor. Neden? Çünkü devlet üretim yapamaz artık, ticaret yapamaz. Devletin asli işleri var. Eskiden özel sektör yoktu, 30’lu yıllarda, Cumhuriyet’ten 50’ye kadar her şeyi devlet yapıyor­du, yapmak zorundaydı, ama şimdi devlet adaleti sağlayacak, devlet güvenliği sağlayacak. Sağlık bile artık hem özelde yapı­lıyor, hem devlet yapıyor. Eğitim de aynı şekilde devlet yapıyor, ama özel de yapıyor. Ama dene­tim kontrol ne olursa olsun, ister özel yapsın, kim yaparsa yapsın bu devlete ait. Devlet denetimi, kontrolü havale edemez, bizzat kendi yapması lazım. Biz inşallah bu bakış açısıyla çok daha güzel, çok daha verimli, milletin kayna­ğını tüketen değil kaynağına yeni kaynaklar katan bir sistemi böylece getirmiş olacağız.

SORU: İlahiyatçıların yaptığı açıklamalar var, Cumhurbaşkanı Erdoğan da tepki göstermişti tüm bunlara yönelik. Diyanet’ten bir adım atılacak mı? Sizin yorumunuz ne olur bu konuda?

BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM: Arkadaşlar, bu ara mikrofonu eline alan, internetin başına geçen, YouTube’ın başına oturan ahkâm kesiyor, bilen de konuşuyor, bilmeyen de konuşuyor. Milletin değer­leriyle, milletin duygularıyla oynamaya hiç kimse­nin hakkı yok. Din hakkında konuşacak bellidir; Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu. Yalan yanlış, eksik gedik bilgilerle kalkıp, kadınlarla erkekler asansörde bir arada çıkarsa şöyle olur, böyle olur, deli saçması şeyler bunlar. Bunu söyle­yenlerin kendi itikadından sorgulanması lazım. Yani biz kadınla erkek yan yana gelince burada bir tehlike oluşuyor filan gibi şeyler söyleyenlerin, asıl onlardan endişe etmek lazım. Kadın-erkek toplu­mun en şereflisi, insanız, Cenabı Hak hepimizi yarattı, kadın-erkek birbirini tamamlar; ne kadın önde, ne erkek geride, ne erkek önde kadın geride veya tersi. Yan yana, omuz omuza ülkemiz için, geleceğimiz için çalışacağız.

Cumhurbaşkanımızın dediği çok açık ve seçik. Bizim yüce Rabbimiz var hepimizin inandığı, bir kitabımız var Kur’an, yine hepimiz için rehber, bir de Peygamberimiz var, onun sünneti var, bunlar bizim için yeterli ölçü­dür. Bunun dışındaki şeyler hiçbir şekilde dinin özünü teş­kil etmez.

Birtakım insanların böyle yorumları, hadi yorumdan da öte kalkıp tahkir etmeleri, şunu yaparsan şöyle olur, bunu yapar­san böyle olur, korku salmaları, bunlar asla kabul edilemez. Hepimiz aynı Yaradan’ın kulla­rıyız. Allah’a giden yollar nefes alıp veren canlıların sayısı kadardır, kimse kendi tutturdu­ğu yolu başkalarına mahkûm edemez. Herkes dini­ni, imanını, itikadını yaşayacak.

Konuşacak kim var? Bu işte salahiyetli olanlar. Diyanet İşleri Başkanı konuşacak, Din İşleri Kurulu konuşacak, ilçelerde, illerde müftüler konuşacak. Dinimizin en güzel, en doğru şekilde öğrenilmesi için bizim kolaylaştırmamız lazım, zorlaştırmama­mız lazım; korku değil, sevdirmemiz lazım. Korkuyla insanlara din anlatılmaz. İnsanlara dini sevdirecek­sen, anlatacaksan güzelliklerini anlatacaksın, İslam kolaylık dini. İnsan aklına, mantığına uymayan hiç­bir şey İslam’a da uymaz, bu kadar açık. Hurafelerle, temeli, mesnedi olmayan bilgilerle hiç kimse din hakkında yargılama yapmasın, ahkâm kesmesin.

Teşekkür ederim.


Yüklə 0,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə