Aşk nedir? A: Ah Ş



Yüklə 16,88 Kb.
tarix07.06.2018
ölçüsü16,88 Kb.
#47645

AŞK NEDIR?

A: Ah

Ş: Şu

K: Kadınlar

Aşk, tutku düzeyinde sevme olayıdır. Olağan sevmeden kişinin duygularını yönetememesi durumu ile ayırt edilebilir Aşkın ve sevginin hormonlarla da ilgili olduğu kanıtlanmıştır. Örneğin, annenin çocuğuna duyduğu karşılıksız, sonsuz sevginin kaynağı doğum sonrası salgılanan hormonlardır. Bu hormonlar yalnız kadınlarda(ve memeli hayvanların dişilerinde) bulunur ve yalnız doğum sonrası salgılanmaya başlar.Ancak aşk olarak tanımlanan ve karşı cinse duyulan tutkulu sevgide farklı hormonlar görev yapar‘Aşk hormonu’ olarak tanımlanabilen tek bir hormon henüz bulunamasa da yapılan çalışmalarda bir deneğe aşık olduğu kişi gösterilince: kanında mutluluk hormonu, cinsel istek hormonu, stres hormonu ve adrenalinin arttığı tespit edilmiştir. Aşk olgusunda birden çok hormonun rol oynadığı ve bu hormonların görsel, işitsel veya psikolojik etkilerle salgılandığı öne sürülmüştür.Bazı deneysel çalışmalarda PET (Position Emission Tomography) ve MRI (Magnetic Resistant Imaging) yardımıyla beyindeki aktif bölgeler gösterilerek aşkın beyindeki merkezi gösterilmeye çalışılmıştır. Bulunan bazı verilerin olmasına karşılık hala tam olarak bir fikir bütünlüğüne varılamamıştır.Beynin belli bölümleri, aşkın başlatılması, ilerletilip, doyuma ulaştırılmasında farklı derecelerde rol almaktadır.

Beyin korteksi (dış yüzeyi) kişinin duygusal ve cinsel anlamda yaşadıklarından öğrendiklerini daha sonra kullanılmak üzere depolama işlevini görmektedir.

Beynin frontal korteksi ( beynin ön bölgesini örten beyin dış yüzeyi) kişiler arası ilişkiler, duygusal ve cinsel seçimlerde ve kişisel eğilimlerde görev alacak öğrenme işini üstlenmiştir.Bazal ganglion olarak adlandırılan “accumbens



çekirdeği” bir ilişkiyi ya da cinsel işlevi başlatmada ve zevk alma işlevinde uyarıcı görev üstlenmektedir.

Gene buraya komşu “striatum” bölgesi karşı cinse olan duygusal ya da cinsel çekimi izleyen dönemde yapılacak hareketleri kolaylaştırma, ilgiyi aktif eyleme dönüştürme konusunda ön plandadır.

Duygusal yaşantılamada en büyük rolü üstlenen limbik sistem görerek, işiterek, koklayarak ve dokunarak bir takım hislerin edinilmesinde ve duygusal çekim hissetmede önemlidir.

Son olarak hipofiz bezi de beyinden çıkan yapılması uygun bulunan davranışların, hissedişlerin vücudun gerekli organlarına iletilmesini sağlar.İçinde büyüdüğümüz ailenin bize etkileri ve oluşan alışkanlıklarımız yanında toplum içinde karşılaştığımız bazı olumsuz, örseleyici durumlar da aşkın hissedilişi ve yaşantılanmasına yön vermektedir.

Bunlar arasında ailenin aşırı baskıcı ve kısıtlayıcı yapısı, ailede kişinin kendi cinsiyetinden olan ebeveyni ile ilişkileri, onu örnek alabilme durumu karşıt cinsiyetteki ebeveynin kişiye ve aynı cinsiyetteki ebeveyne olan yaklaşımı, daha önceleri yaşanılan çeşitli boyutlardaki fiziksel, duygusal ve en çok cinsel tacizler sayılabilir.

Bu durumlarda kişilerde travma sonrası stres bozuklukları,depresyonlar ve kaygı bozuklukları oluşturup,sinir sistemimize ait hormonal dengeleri bozarak insanlarla etkileşimi dolayısı ile aşkın kimyasını olumsuz etkilemektedirler

Yaşanılan bazı vücutsal sorunlar ve hastalıklar da kişilerle ilişkileri ve karşı cinsle ilişkileri olumsuz etkilemektedir. Kişide yaşın ilerlemesi eğer yetersizlik, pişmanlık ve değersizlik duygularını oluşturmamışsa, kişi zamanında sağlam dostluklar, doyum sağlayıcı işler yapmışsa, kendisiyle barışık olduğundan ileri yaşlarda bile aşkı gençlik yıllarındaki kadar kuvvetli yaşayabilir.

ABD’li doktorların son araştırmaları gösteriyor ki aşk kimyasal bir durum ve dopamin, feniletilamin, oxytosin ve norepinephrine içeren bir hapla aşk hali yaratılması mümkün.

Aşkın kimyasını şöyle açıklanabiliyor.: “Dopamin, amfetaminin kimyasal bir kuzeni ve kendimizi iyi hissetmemizi sağlıyor”.

Norepinephrine, adrenalin üretimini arttırarak ayaklarımızı yerden kesip kalp çarpıntısına neden oluyor.

Beynin hipotalamus bölgesinde üretilen oxytosin ise bir insana şefkat duymamızı, onunla ilgilenmemizi sağlıyor. Bütün bunların sonunda da aşk hali ortaya çıkıyor.

Dopamin coşku durumunda artar ama en çok da şizofrenide yükselir.



Aşk ilacı yaratırken şizofreniye de neden olabilirsiniz”

Çiçeği burnunda aşıkların çoğu zamanlarının yüzde 90′ını sevdikleri insanı düşünmekle geçiriyor.

Bu onların kişisel beyanı. Beyinlerindeki milyarlarca sinir hücresinde kalp çarpıntıları uçuşuyor. Bu durumu Amerikalı antropolog Helen Fisher yaptığı bir klinik çalışmayla kanıtladı.

Deneklerinin beyinlerindeki kan akışını gözlemleyen Fisher’in vardığı sonuç şu:

Tutku ne kadar artarsa, beyinde heyecan ve keyif duygusunu salgılamaya yarayan hormonlar daha çok uyarılıyor ve aktif hale geliyor. Dopamin, noradrenalin ve phenylethylamin maddelerinin daha çok salgılanmasıyla ellerimiz daha çok terliyor, nefes alış-verişimiz hızlanıyor, tansiyonumuz ve nabzımız yükseliyor!

Aşık olanların genellikle yemeden içmeden kesilmesi,uykusuzluk çekmesi gözden kaçmaz. İşte bütün bunların nedeni de aslında bu çok çalışan hormonlardır.

Onlar yüzünden hem hiperaktif hale geliyoruz, hem yemiyoruz içmiyoruz hem de uyku düzenimiz bozuluyor.İşte bu yüzden de ilişkimize daha bağımlı hale geliyoruz.

Eğer söz konusu olan karşılıksız bir aşksa o zaman buna hiç de şaşırmamak gerek.Çünkü halüsinasyona neden olan ilaçlar, beynimizde salgılanan ‘phenylethylamin’ maddesini de içeriyor!

Sevginin bir başka belirtisi ise meydana getirdiği fizyolojik değişmelerdir. Aslında bu fizyolojik değişmeler sevginin varlığı konusunda en temel göstergelerdir. Bunların fark edilmesi sevginin fark edilmesinden, tanılanmasından başka bir anlama gelmez. Nitekim İbni Sina’nın bu fizyolojik

Hareketleri saptayarak Horasan yöresindeki bir gencin kara sevdasını tanıladığı bilinmektedir.



Ünlü hekim bu tanılamadan sonra hastanın iyileşmesi için sevdiği kızla evlenmesi gerektiğini öğütlemiştir…

Haftaya aynı konuya devam edeceğim…

Prof.Dr.Rehat Faikoğlu

Konuyla ilgili düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim.
Yüklə 16,88 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə