12
GÜRBÜZ ERGİNER
B u n a karşıt olarak antropoloji, biyolojik ve sosyal b i l i m l e r i n yak
laşımlarını birleştiren t e k bilimdir. O n u n t e m e l uğraş alanları, bir yan
d a n h a y v a n l a r aleminin bir üyesi olarak insanın araştırılması, diğeı
y a n d a n t o p l u m u n bir üyesi olarak insanın davranışlarının araştırıl
masıdır. B u n d a n başka antropolog, insanlığın herhangi bir özgül gru
b u y l a ya da t a r i h i n herhangi bir dönemiyle kendisini sınırlandıramaz.
Aksine, insanın en erken biçimleriyle ve onların davranışlarıyla en
az b u g ü n k ü l e r k a d a r ilgilenir. En eski z a m a n l a r d a n g ü n ü m ü z e ulaşmış
h e r h a n g i b i r belgeden h e m insanlığın fiziksel evrimi, h e m de uygarlığın
gelişmesi araştırılır. Aynı şekilde antropolog, ilgi alanına giren çağdaş
i n s a n t o p l u l u k l a r ı ve uygarlıklar arasındaki karşılaştırmalı araştırma
larla önemli n o k t a l a r ı o r t a y a çıkarır. O, üyesi olduğu bilimin bir dalında
bir y a n d a n insanı y a ş a y a n diğer b ü t ü n y a r a t ı k l a r d a n ayıran fiziksel
özellikleri keşfetmeyi ve betimlemeyi, öte y a n d a n insan ailesinin ken
disindeki y a r a r l ı ayırt ediciliği araştırır. Uygarlık (ya da antropolog
ların adlandırdığı gibi " k ü l t ü r " ) merkezlerinin karşılaştırmalı araştır
maları, t o p r a ğ a yerleşik birçok i n s a n grubu arasında- seçkinleşmiş
k ü l t ü r l e r d e o r t a y a çıkan farklılıklar ve benzerlikler üzerinde o d a k l a n ı r . .
Böylece, bu karşılaştırmalı a r a ş t ı r m a l a r ı n amacı insan toplumları ve
kültürlerinin o l u ş u m u n u ve gelişimini y ö n e t e n ilkeleri ya da yasaları
b u l u p o r t a y a ç ı k a r m a k t ı r .
İ n s a n ı n h a y v a n l a r d ü n y a s ı n d a k i biricikliği bu t ü r d e k i araştır
m a l a r d a n açıkça görülebilir. H a y v a n l a r l a akrabalığını su götürmesi
bir biçimde k a n ı t l a y a n o n u n v ü c u t yapısıyla ilgili p e k çok benzerlik
lere karşın, insan, t a m a m ı h a y v a n l a r d ü n y a s ı n d a k i en y a k ı n akraba
sında bile b ü t ü n ü y l e b u l u n m a y a n belli bedensel özelliklere sahiptir.
İ n s a n diğer h a y v a n l a r d a n d a h a k a r m a ş ı k bir beyin yapısına sahiptir.
İ n s a n y ü r ü r , dik d u r u r ve b u n u n bir sonucu olarak da farklı bir ayak
yapısına sahiptir. İ n s a n ı n leğen kemiği diğer h a y v a n l a r ı n k i n d e n d a h a
geniş ve incedir. Bacakları b e d e n i n d e n ve kol b o y u n d a n d a h a u z u n ,
omurgaları düz y a d a y a y biçiminde o l m a k t a n çok - S - biçimindedir.
Çünkü insan ellerini, y ü r ü m e d e y a r d ı m c ı olarak k u l l a n m a k t a n çok,
bir şeyleri t u t m a k için kullanır. Eller, diğer h a y v a n l a r ı n elleri ile kıyas
landığında farklı bir y a p ı y a sahiptirler.
Yine de, insanın biricikliğini en iyi şekilde davranış alanında de
ğerlendirebiliriz. İ n s a n ı n v a r olduğu h e r h a n g i bir yerde, k ü l t ü r ü ne
k a d a r basit olursa olsun aletleri, gereçleri, besin sağlamada kullandığı
az çok k a r m a ş ı k teknikleri, gelişi güzel iş b ö l ü m ü n ü , bir sosyal ve po-
ANTROPOLOJİNİN KONUSU VE ALANI 13
litik örgütlenmeyi, dinsel inançlar ve ritüeller sistemini, bir konuşma
dili aracılığıyla diğer insanlarla iletişim yeteneğini buluruz. Onun
bütün bu kültürel nitelikleri diğer hayvanlar arasında yoktur. Antro
pologların kültür diye adlandırdıkları sürekli ilerleyen ve gelişen dav
ranış modelleri yalnız insanoğluna özgüdür.
Bununla beraber, insanın yapabilecekleri ve yapamayacakları,
onun biyolojik niteliklerinin izin verdiği ya da vermediği şeylerin dere
cesine bağlıdır. Köpek yüksek frekanslı ses dalgalarını çok iyi bir şekilde
duyabilir, ama insan bunları duyamaz. Öte yandan, bir köpek yerden
bir taşı alıp fırlatamaz ya da matematiksel oran pi ile ilgilenmez. İşte
insanla hayvanlar arasında böylesine büyük farklılıklarda insanın hay
vanlarla karşılaştırılmasından onun hem fiziksel özelliklerinin hem de
davranışının kökenlerini anlamak için yararlı ipuçları bulunabilir.
Bugün yaşayan tüm hayvan türleri, çoğunlukla yalından daha
karmaşığa ve daha genelden daha özelleşmiş biçimlere doğru gelişmeyi
içeren bir uyum sürecinden geçerek ulaşırlar, insanın evcilleştirdiği
hayvan türleri dışındaki tüm hayvan türleri özel çevre koşullarına
bağımlıdırlar, işte bu hayvan türleri kalıtsal yapıları yüzünden çev
redeki ani bir değişmede yaşamlarını sürdüremezler, bu nedenle yer
yüzünün ancak özel bir alanına öylesine uyum sağlarlar ki, bu alan dı
şında yaşayamazlar. Öte yandan insan, bilinenler içinde pek çok yol
larla hayatta kalan en genelleşmiş hayvandır, insanın en önemli özel
liklerinden, örneğin, nesneleri en iyi biçimde kavrayabilen elinin ve
sinir sisteminin çok yüksek gelişimi, gerçekte insanın çeşitli koşullara
uyum yeteneğini artırmıştır. Julian Huxley'in de belirttiği gibi, bu
özellikler içinde en önemli olanı, insanın kültür adı altında geliştirdiği
yetenektir. Bu yetenek, biyolojik değişimler için uzun bir döneme
gerek kalmadan, insanın yeni koşullara uyumuna izin veren ve onu
bir yığın çevresel engellerden kurtaran tümüyle yeni bir uyum meka
nizması olarak ortaya çıkar, İnsan fizik yapısına uygun olmayan iklim
koşullarında (insan, yakın akrabası olan maymun gibi yaradılışı itiba
rıyla tropikal bir hayvandır) vücudunu örtmeyi, dış tehlikelerden ko
runmak için barınaklar yapmayı öğrendi. Onun beslenmesinde çiğ
besinler uygun değildir. O, bunları yenebilir duruma getirmenin yol
larını bulmalıdır. Diğer yüzlerce ayrıntı içinde insan, fiziksel güçlerini
nasıl genişletip ona eklemeler yapacağını ve gereksinimlerini karşılamak
için çevresini nasıl yeniden şekillendireceğini keşfetmiştir. Çok önemli
bir gerçek de, her ne kadar yetkin bir düzeye ulaşmış olmasa da insanın,
türünün diğer üyeleri ile iş birliğini öğrenmiş olmasıdır. O, sürekli olarak