Antik yunan ve öĞretmenlik mesleğİ



Yüklə 45,15 Kb.
tarix04.12.2017
ölçüsü45,15 Kb.
#13743

ANTİK YUNAN VE ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ

Antik Yunan öğretime, öğretmene ve genel olarak da eğitime çok önem veren bir medeniyettir. Öyle ki mitolojik dönemde öğretmen olarak betimlenen kahramanlarda mevcuttur. İnam’ın betimlemesiyle (2012); “Üç bin yıl gerilere gitsek, tarihte, Homeros'tan önce, Ege denizi dolaylarında can bulan uygarlığın sözlü ürünlerinde, türkülerinde, ezgilerinde ilginç bir öğretmenle karşılaşırız. Bu, bedenin alt kısmı at olan Kheiron'dur. 'Kheir' Eski Yunancada 'el' demektir. Adı bir hüneri, el yatkınlığını göstermektedir. Kheiron, Batı kültürünün tarih açısından ilk öğretmen tiplerinden biridir1. Antik Yunan’da eğitimin genel karakteristik yapısı beden ve ruh eğitimidir. Savaş meydanlarında cesur, kararlı ve mecliste güzel konuşan ikna edici insan yetiştirmek bu dönemin en önemli eğitim amacıdır. Bu anlayış Antik Yunan’da zamanla değişmiş beden eğitimi giderek yerini güzellik ve zarafete, ruh ve dimağ eğitimi de yerini edebiyat ve müzik eğitimine bırakmıştır. Milash göre (1941,7) “musikinin vazifesi nağmelerin ahengi ile insan ruhunu arındırma, rikkat (incelik) ve letafetle (güzellikle) dolu şiirlerini dimağın (zihnin) en derin köşelerine aktarmaktır.2” Homeros döneminde Yunanlılar arasında okullardan söz edilmemekte genelde özel öğretmenler yolu ile yukarıdaki beceriler genelinde edebiyat ve müzik becerileri çocuklara kazandırılmaktadır (Davidson,2008, 18).

Tarihte ilk ücretli öğretmenlerin Antik Yunan’daki Sofistler olduğu söylenir. “Sofist” adı Yunan literatürüne ilk defa MÖ 450 yılları arasında Herodot tarafından sokulmuştur. İlk defa Abderalı Protagoras (MÖ 485-415) kendi kendisini sofist olarak adlandırmıştır3. Sofist kelimesi daha baştan “bilgelik öğreten” anlamını taşımaktadır. Sofistler, Atina’nın metropolünde para ile ders veren gezgin öğretmenler grubuna verilen bir isim olmuştur. Sofistler, gramer, retorik, diyalektik, ahlak, hukuk, tabiat ve tarih dallarında dersler vermişlerdir. Sofistler eğitmek istedikleri kişilerde öncelikle onların bilgisizliğini ortaya çıkarmakla işe başlarlar. Bu yöntemle eğitime de “vücut, verilen gıdalardan iç engeller atılmadıkça faydalanamaz” ilkesini kullanırlardı (Küken,1996,74). Sofistlerin insan tabiatındaki “eğitebilirlik yetisini” kabul etmek ve eğitimin bu yöndeki büyük gücüne inanmak suretiyle öğretmenlik mesleğine katkı sağlamışlardır (Koçer, 1980, 113-115; Aytaç, 2009, 28-29; Bolay, 1999,417-420). Davidson (2008;115) sofistler için “fikirleri yeni çarpıcı ve köktenci, dolayısıyla özgürlerini yeni kazanan yakın zamanlardaki başarılarından ötürü mağrur ve eski zamanların dar ve katı sofuluğunu hatırlatan her şeyi küçümseyen kesim için hoş ve çekiciydi; ders verdikleri binalar muhteşem, aldıkları ücret bir şeyin kıymetini her zaman kendilerinden talep edilen şeyle ölçen bir sınıfı etkileyecek kadar yüksekti; öğretim yöntemleri hem talebelerin hem de onların ebeveynlerinin gururunu okşayıcı, teveccühünü kazanıcı türdendi”. Ancak sofistlerin öğreticilik yoluyla kazançları, metotları ve öğretileri özellikle Sokrates, Platon ve Aristoteles tarafından çok ciddi eleştirilere maruz kalmıştır (Topdemir,2008 15). Özellikle Platon’un “Sofist” diyaloglarında bu görülmektedir. Sofistleri bir avcı gibi gösteren bu diyaloglarda “Sofistlik, kazancın takasın, ticaret takasının tüccarlığın, ruh tüccarlığının, erdem hakkındaki konuşma ve öğretim alışverişi değil midir? “Bir başka kente gidip burada erdem dersleri satan ve yapan kişiye tüccardan başka ne ad verilir?(Platon,221 d-e)

Antik Yunan’ın erken döneminde öğretmenlik mesleği gözde bir meslek değildi; zira öğretmenler az para kazanırlardı. Aristokratların gözünde öğretmenler hizmetçilerden farksızdı. Bunun için yüksek aile çocukları öğretmenlik mesleğine yönelmezlerdi. Özellikle ilkokul öğretmenlerinin sosyo-ekonomik durumları çok kötüydü. En fakir öğretmenler sokaklarda, köşe başlarında ders verirlerdi. Para durumu elverişli olanların ise kendi özel okulları bulunur ve bu okullarda zengin aristokratların çocukları eğitim alırlardı. Öğretmenlerin gelirleri öğrenci sayısına ve zenginliğe bağlıydı. Hatta bazı aileler sudan nedenlerle çocuklarının okul parası vermedikleri de olurdu. Bazı aileler borçlanır ve fakat borçlarını ödemezlerdi. Antik Yunan’da öğretmenlik kolay bir meslek olarak kabul edilirdi. Bunun için değerli kişiler yanında birçok değersiz ve niteliksiz kişilerde öğretmenlik yapmıştır. Öğretmenin değerini tayin etmek babanın işiydi. Bazen babalar tanıdıkları öğretmenlerin hatırı için çocuklarını niteliksiz öğretmenlere verirlerdi (Kanad, 1948,112). Bu durumun oluşmasında elbette sofistlerin rolü çok büyüktür. Platon’da kıyasıya eleştirdiği para karşılığı eğitim, eğitimin satın alınabilirliğinin toplumsal algıda yer etmesi ve niteliksiz kişilerin öğretmen olması ilk çağ medeniyetlerinde hiç olmayan bir şekilde öğretmen ve öğretmenlik mesleğinin itibarsızlaşmasına neden olmuştur.

Bu dönemde erkek çocukla yedi yaşına kadar annelerinin yanında kadınlar dairesinde kalırlardı. Daha sonra ihtiyar ve sadık bir kölenin eline teslim olunurdu. “Pedagog-Pedagok (Paidogogos)4” adı verilen bu köleler zengin ailelerde çocuk bakıcısı olarak henüz okula gönderilmeyen çocuklara bakıcılık yaparlar, onları güzel havalarda gezdirir, çocukla beraber kırlara ya da şehre giderlerdi. Pedagog ayrıca çocuğa öğretmenlik yapar, onu kötü alışkanlıklardan korur ve iyi davranışlara yöneltirdi. Büyüklere saygı, anne-babaya itaat etmek, yolda ihtiyarlara saygı gibi davranışları öğretirlerdi. Ancak zor bir uğraş alanı olan pedagog, şımarık, hırçın ve kavgacı çocuklardan çok eziyet çekerler ve çocuğun babasından sert tepkiler alırlardı. Pedagoglar, yaşı büyüyen çocukları da okula götürür ve daima onlarla beraber olurlardı. Ders esnasında arkada ayakta bekler, ders sonrası tekrar birlikte eve dönerlerdi (Milash,1941,12; Aytaç,2009,24; Binbaşıoğlu,1982,18; Kanad, 1948,113; Koçer, 1980,166).

Sofistlerden sonra gelen her düşünür aynı zamanda öğretmen olarak kabul edilebilir. Bu düşünürlerden en önemlisi ve aynı zamanda bir öğretmen olan Sokrates’tir (MÖ 469-MÖ 399). Sokrates özellikle diyaloglarında (Menon,Kriton ile Lysis diyalogları) öğretmenlik vazifesini yapmaktadır. Sokrates’in Atina’nın gezinti yerlerinde gençleri etrafına toplar ve onlara çeşitli sorular sorarak sohbet ederdi. Bu dersleri sadece seçkin aile çocukları değil fakir aile çocukları da izlerdi. Sokrates günümüzde de halen kullanılan “Sokratik Yöntem” adlı bir öğretim yönteminin de bulucusudur (Aytaç, 2009, 32; Ünder, 1994, 640)5. Herkesin uygun bir yöntemler zihin aracılığıyla genel ve geçerliliği olan kavram ya da bilgilere (gerçeğe) ulaşabileceğini savunmuştur. Sokrates doğal olarak öğretmenin yapması gereken, bilginin ortaya çıkmasına rehberlik etmektir. Sokratik yöntem iki aşamadan oluşur birinci aşama İroni, ikinci aşama ise Doğurtmadır (Aydın, 2009,5). Öğretim süreçlerindeki bu katkısıyla Sokrates sayesinde öğretmenlikte çok önemsenen karşılıklı iletişim ve etkileşimde önemli olan “mükâleme (karşılıklı konuşma) ve mübahase (görüşme) bir sanat halini almıştır” (Kansu, 1932,17). Sokrates karşısındaki kim olursa olsun zengin bir aile çocuğu ya da şehirlerde insan bile sayılmayan fakirler ve köleler ile saygı çerçevesinde konuşuyor ve küçük küçük adımlarla (sorularla) onlarda doğuştan var olduğuna inandığı bilgiyi ortaya çıkarmaya çalışmaktadır.

Sokrates’e göre öğretmen bilgiden ziyade öğretim becerisine sahip olmalı ve çocuklara kendini sevdirmelidir ve sevgi kuvvetiyle onlara etki yapmalıdır. Öğretmen ve öğrenci arasındaki dostluğu temel alan Sokrates’e göre öğretmen fikirleri çocuklara yama gibi eklememeli, belki ustaca sorularla onların ruhlarını doğru bir şekilde geliştirmeli ve öğrencilerini kendi kendine etkin olmaya teşvik etmelidir. İyiliğin ne olduğunu anlamak için zahmet ve gayret sarf etmeyen bir kimse yeteneğinin çokluğu derecesinde tehlikeli ve fena insan olur (Kanad, 1948,113).

İnam’ın “İki öğretmen:Kheyron ile Sokrates” adlı yazısında Sokrates’in gelecek binyıllarda da genel kabul gören öğretmenliğine ilişkin betimlemesi şöyledir;

“Sokrates'in öğretmenliği öğretmenliğin nasıl yapılmaması gerektiği üzerinde örnek olarak gerçekleştirilen bir öğretmenlikti. Öğretmenliği yadsıyan bir öğretmenlik: Öğretmenliği irdeleyen bir öğretmenlik. 'Biliyorum' diye ortaya çıkanla uğraşan, sahte 'bilgici'lerin sözde bilgilerinin dayandığı temellerin ne denli çürük olduğunu göstermekti amacı. Örnek olan bir öğretmendi. Yaşayışı ile bilgisi arasındaki boşluğun farkında olmayıp da 'ahkâm kesenlerin' ipliğini pazara çıkarmaya çalışan, yorulmak bilmeyen bir insandı. Ölüm karşısında gösterdiği cesaret, sahip olduğu değerlere hayatı pahasına sahip çıkışı, bir öğretmenin nasıl bir insan olması gerektiği konusunda önemli ipuçları veriyordu.”

Sokrates eğitim tarihinde öğrencilerine sonsuz sevgi, gerçeğe karşı çıkar gözetmeyen bir bağlılık, kişisel kanı ve inançlarıyla davranışları arasında içten bir bağlılık olmasına özen gösteriyordu. Bunlar Sokrates’in kişiliğinin üç önemli yönüdür. Ülkesinin yasalarına boğun eğmeyi ömür boyunca savunduğu için, bu yasalar kendisini ölüme çarptırdığı zaman bile, bunu doğal karşılayarak öğrencilerinin kaçırma önerisini reddetmiştir. Ölüme giderken “Hekimlik tanrısı Eskülap’a bir horoz adamıştım. Bu borcu ödemeyi unutmak demek suretiyle kendisinden sonra gelenlere en büyük ahlak dersini vererek ölümsüzler arasına karışmıştır (Binbaşıoğlu,1982,21)6.

Sokrates’ten sonra gelen öğrencisi Platon (Eflatun) (MÖ 427 - MÖ 347) kendi eğitim sistemini “Devlet” adlı eserinde belirtmiştir. Bu eseri ile eğitim anlayışı tam anlamıyla anlaşılmaktadır. Platon Sokrates döneminde yaşanan kaos ve toplumsal karmaşadan çok etkilenmiştir. Bu yüzden otoriter devlet yapısını anlayışını temeline oturtmuştur. Platon “devletin doğasında insan ruhunun doğasını okur” anlayışıyla insan ve devletin birbirini içerdiğini ve koşullandırıldığını vurgulamaktadır. Platon eğitim anlayışını şöyle tanımlar; Devlet kanunu tarafından belirlenen, büyük ve mükemmel adamlar tarafından salık verilen yaşayış tarzına doğru çocuk ve gençler eğitim yoluyla sevk ve idare edilmelidir. Bu yaşayış tarzı çocuklarda öyle ruh ve anlayış yaratmalıdır ki onlar akıllarını tam olarak gelişmeden önce sevilecek ve nefret edilecek hareketleri gerçekten nefret ve sevinç duyguları ile karşılasınlar.

Platon’un ideal devletinde öncelikle öğretmenlerin nitelikleri önem taşımaktadır. Öyle ki, ideal eğitimcilerin hem daha önce devlet hizmetinde bulunmuş hem de iyi eğitim almış kişiler olmaları zorunludur. Anılan zorunlu süre on yıldır. Devlet idaresinde on yıl çalışmış olanlar yasal bir gerek olarak kırda yaşamaya gönderilirler. Öğretmenler çocukları alıp, onları zamanın ve anne-babanın göreneklerinden korumaya çalışmalıdır. Öğretmenler kendilerine verilen, kendilerini kamu görevlisi kılan görgülerine, ilkelerine göre çocukları yetiştireceklerdir. Halkı ve devleti mutluluğa eriştirmenin en güzel yolu budur (Küken,1996,75). Platon’un devletinde öğretmenlerin ve eğitmenlerin özel kurumlarda yetiştirilmesine gerek yoktur. Zira ona göre eğitimi ve öğretimi vatandaşların en yeteneklileri ve en iyileri tarafından seçilecektir. (Kanad, 1942, 148). Hocası olan Sokrates’ten yöntem ve anlayış olarak farklılaşan Platon, eğitimi ve öğretmeni ideal devletin oluşturulmasında çok önemli araçlar olarak görmekte, öğretim yöntemi olarak da “tümdengelim”i (dedüksiyon) önermektedir7. Günümüzde de kullanılan bu yöntem ile herhangi bir bilgiyi daha genel bilgilerimizden tümden gelim yolu ile çözümleyebiliriz. Öncelikle genel bilgiler ve kavramlar daha sonra özele giden bir yapı kurgulamıştır.

Platon toplumu aşağıdan yukarıya üç bölümde ele almıştır; Yöneticiler, Askerler, Köylü-Zanaatkâr ve İşçiler. Seçkinci ve elitist bu yaklaşım gereği olarak her bölüm kendi özelliklerine eğitim alacak ve bu doğrultuda görevli öğretmenlerce eğitileceklerdir. Örneğin yönetici sınıf felsefe eğitimi alacaktır öğretmenleri de filozoflardır. Askeri sınıf savaş ve beden eğitimi alanında tecrübeli asker öğretmenlerde eğitileceklerdir. Son bölüm olan Köylü-Zanaatkâr ve İşçi sınıfın ise eğitime ihtiyacı yoktur bu yüzden de eğitimlerini kendi kendilerini işlerine göre doğal yolla öğrenebilirler. Bu öğretileri doğrultusunda Platon M.Ö 387’de günümüzdeki üniversite muadilinde “Akademi” adında bir okul kurmuştur. Bu okulda Platon, matematik, doğa bilimleri ve yönetim biçimi gibi çeşitli konularda öğrencilerine dersler vermiştir. Okulun kapısında “geometri bilmeyen giremez” yazmaktaydı. Akademi’de öğrenim ücretsiz yapılıyor ve bu kurum serbest yardımlar ile yaşatılıyordu. Bu okulun bir kitaplığı ve bilimsel dokümantasyon sistemi bulunmaktaydı. Platon’a göre öğretmenler öğrencilerini siteye faydalı olmaları gayesiyle yetiştirmeli ve onlar devletin en değerli kişileri olmalıdır der (Koçer, 1980, 133).

Sokrates, Platon geleneğinin son temsilcisi Platon’un öğrencisi Aristoteles’tir (MÖ 384 – MÖ 322). Erken dönemde Platon’un etkisinde kalan Aristoteles Büyük İskender’in özel öğretmenidir. Aristoteles eğitim ile ilgili görüşlerini Nikomakhos Ahlakı (Ethika Nikomskheia) ile Politika adlı eserlerinde açıklar. Bu eserlerinde Aristoteles, eğitimi hem toplumsal hem de bireysel yönden inceler Eğitimin ana görevi insanı içerisinde yer aldığı toplumun ya da devletin erdemli ve bilgili bir unsuru yapmaktır. İnsan ancak bu şekilde eğitildiğinde mutlu olur (Aykaç, 2009, 45). Aristoteles eğitim derken, insanı kaba ve içeriksiz doğa durumundan kurtaran, onu soylu bilgilerle akıl, adalet ve erdem gibi niteliklerle donanan etkinliklere işaret etmektedir. “Bilginle cahili ayıran şey nedir?” sorusuna Yaşayanlarla ölüleri birbirinde ayıran neyse odur” cevabı ile eğitime verdiği önemi göstermiştir. Ona göre nasıl bedenimiz ihtiyacı olan oksijeni havadan alırsa, ruhumuz da ışığını bilimden alır (Niznik ve Sanders,1996 akt: Aydın, 2009, 27). Aristoteles’e göre göre özgür ve seçkin bireyler eğitilmelidir. Bu seçkin bireylere Beden eğitimi, dilbilgisi, müzik ve resim dersleri verilmeli ve onlar özgür ruhlarını geliştirmelidir (Koçer, 1980, 157). Aristoteles aynı zamanda İslam dünyasında insanlığın ilk öğretmeni (Muallim’ul Evvel) olarak anılır.

Aristoteles’e göre öğretmen ahlaklı ve erdemli olmalıdır. Bireyci ve toplumcu bir eğitim anlayışına bağlı olarak öğretmenler öğrencilerini bu doğrultuda zihni ve ahlaki olarak eğitmelidir. Bireysel farklılıklara öğrenciler eğitilmeli, 5 yaşına kadar alıştırma ve oyunlarla, masal ve hikâyeler ile öğretim yapılmalıdır. 7 yaşından sonra gerçek eğitim başlamalı, 7-10 yaşlar arasında müzik ve entelektüel eğitim verilmelidir. 10-21 yaşları arasında ise savaşa hazırlayıcı temrinler ile cinsel eğitim verilmelidir. Aristoteles, entelektüel eğitimi beden terbiyesinin üzerine oturtur. Müzik, Diyalektik, Retorik, Gramer, Grafik, Matematik, Geometri, Felsefe, Ahlaki ve Dini eğitim gibi derslerin öğrencilere verilmesini savunmuştur (Aykaç, 2009, 47-49). Bu öğretileri doğrultusunda Büyük İskender'i yetiştirdikten sonra Atina'ya dönen8 Aristoteles, ölümünden on iki yıl önce kendi okulunu kurdu. Bu okula, kurulduğu kentin adına saygı olarak "Lykeion" adı verilmiştir. Bugünkü “Lise” kelimesinin kaynağıdır, Okulun diğer adı "Peripatos Okuludur" (VonAster,2005,248). Okulunda Platon’un tümden gelim metrolojisini değil kendi geliştirdiği tümdengelim-tümevarım (indüktif-dedüktif) yöntemini kullanmıştır. Ona göre bilimsel araştırmalar gözlemlerden genel ilkelere ve tekrar gözlemlere geri dönen bir süreç olarak düşünülmelidir (Topdemir,2008 70).

Genel olarak Antik Yunan dönemi (Sparta devleti de aynı dönemdedir. Ancak yapı, amaç ve uygulamaları bağlamında Yunan eğitiminden farklıdır. Savaşçı bir millet olan Spartalılarda temel amaç en iyi savaşçıyı doğa şartlarına uyumlu bireyi yetiştirmektir9.) erken dönemde öğretmenlik mesleğini küçümseyen ve sadece bakıcı, koruyucu olarak görmüş, parayla satın alınan bir hizmet olarak görmüştür. Bu durumun oluşmasında elbette sofistlerin etkisi çok büyük olmuştur. Ancak daha sonra Sokrates ile başlayan felsefe geleneği ile öğreticilik mesleği toplumsal yaşamda önemsenmiş ve sadece seçkinlere özel tutulmuştur. Bu dönemde özellikle tutor eğitim (özel öğretmen) göze çarpmaktadır. Daha sonraki felsefecilerde de aynı özellikler görülmeye başlanmış özellikle Platon ve Aristoteles dönemlerinde öğretmenlik kurumsal yapılar Akademi ve Liselerde yapılmaya başlanmıştır. Herkesin öğretmenlik yapabileceği anlayıştan erdemli, ahlaklı ve bilgili kişilerin öğretmenlik yapabileceği anlayışı yerleşmeye başlanmıştır. Böylece değersiz görülen öğretmenlik mesleği itibar kazanmaya başlamıştır. Din etkisinin de baskın olmadığı bu dönemde, din adamlarının önceki dönemde görülen etkisi ve öğreticiliği görülmemektedir. Antik Yunan döneminin etkili eğitim anlayışı ve öğretmen özellikleri bir sonraki Roma döneminde erdem, felsefe, sanat, müzik ve estetik gibi kaygılardan çok “iyi yurttaş” yetiştirmeye dönüşecektir.



KAYNAKÇA

  • Bolay, S. H. (2004), Felsefi Doktrinler Sözlüğü,8.Baskı, Akçağ Yayınları

  • Davidson, Thomas. (2008), Greklerde Eğitim Düşüncesi, (Çev: Ahmet Aydoğan), Say Yayınları, İstanbul.

  • İnam Ahmet, “İki Öğretmen: Kheyron ile Sokrates”, Akşam Gazetesi, 26.02.2012.

  • Kanad, F., (1948), Pedagoji Tarihi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul.

  • Kansu, N. A., (1932), Pedagoji Tarihi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul.

  • Koçer, H.A (1980), Eğitim Tarihi (İlk Çağ), Ankara Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Yayınları, Ankara.

  • Küken, A. Gülnihal (1995),Felsefe Açısından Eğitim (Platon, J.J. Rousseau, B. Russel) Alfa Yayınları, İstanbul.

  • Milash, G.F. (1941) “Eski Yunan Terbiye Nazariyeleri” Ülkü Basımevi, İstanbul.

  • Öymen, H,R., (1969), Doğulu ve Batılı Yönü ile Eğitim Tarihi I, Ayyıldız Matbaası, Ankara.

  • Platon (1995), Sokrates’in Savunması, Remzi Kitabevi, İstanbul.

  • Platon,(2012), Sofist ( Çev: Furkan Akderin) Say Yayınları, İstanbul.

  • Topdemir M. Gazi, (2008), Felsefe, Pegem Yayıncılık, Ankara.

  • Ünder, Hasan (1994), “Sokratik Diyalog”, Ankara Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 27 (2).

  • Von Aster, Ernst, (2005), “İlk Çağ ve Orta Çağ Felsefe Tarihi” İm Yayıncılık, İstanbul.




1 İnam’dan devam edersek; Kheiron’nun atla insanın birleştiği bir bedeni vardır. Bir at-adamdır! Neden attır? Efsane ne diyor? Sebebini kestirmek olanaksız. Yine de, biraz şakayla, yorumlayabiliriz. Dönemlerin eğitim anlayışı 'yetiştirmeye' dayanır. Şu anlamda: Öğretmen öğrencinin her şeyine karışır. Ona bir kişilik kazandırmaya, onu 'terbiye' etmeye çabalar. Hani 'eti senin, kemiği benim' sözünün belirttiği gibi, öğretmen tümüyle öğrencinin 'biçimlendirilmesinden' sorumludur. İşte Kheyron da yetiştirdiği öğrencilerini (iki ünlü öğrencinin Homeros destanlarında adı geçen Akhilleus ve Odysseus olduğunu söyleyebiliriz.) sırtında, 'terkisinde' taşıdığı, onların yükünü yüklendiği için at olan bir öğretmendir. Sırtına aldığı öğrencisini dörtnala dolaştırabilir bahçesinde. Gerçekliğin 'gizli' köşelerini gezdirebilir, ona. Bilmediği yere götürebilir. Dünyanın kaç bucak olduğunu anlatır. Çabuktur. Çeviktir. Vefakârdır. Çilekeştir. Sorumludur. Doğanın içindedir. Öğrencilerine, (örneğin Akhilleus'a babası Peleus, kucağına alıp, teslim etmiştir oğlunu Kheyron'a, Belki o da 'eti senin kemiği benim' demişti. Tüm sorumluğu vermişti öğretmenine. Unutmayalım, o dönem öğretmeni aileden biridir!) at yetiştirmeyi, ata binmeyi kargı atmayı, saz çalıp ezgi söylemeyi, güzel konuşmayı, güzel eylemeyi (ahlaklı olmayı) erdemli olmayı, acılara dayanmayı, sabırlı olmayı, yalan söylememeyi, ölçülü olmayı, hekimliği öğretmiştir.






2 Müzik, Antik Yunan toplumsal yaşamında öylesine sıkı kullanılıyordu ki, eğitimin birinci ve başlıca vasıtası olarak kabul edilmekteydi. Sokrates’in şu sözü de bu durumu açıklamaktadır; “Müzik; Felsefenin En Yüksek Noktasıdır.” ( Milash,1941,8)






3 Protagaras, öğrencilerinin her hangi bir alanda tam olarak yetişmeleri için onlardan çok para isterdi. Benden ders gören, istediğim parayı vermelidir. Vermeyen Tapınağa gitmeli, öğreneceği şeylerin değerini tespit etmeli ve öğreneceğini öğrendikten sonra tespit ettiği parayı bana vereceğine ant içmelidir der (Kanad, 1948,128).






4 Günümüzde eğitim biliminin adı pedagoji, bu işle uğraşanlara da pedagog denilmektedir. Bu ifade tüm Avrupa dillerinde aynıdır. Bu kavram İngilizce ‘de; Pedagogy, Almanca’da; Pädagogik, Fransızca ’da; Pédagogie, İspanyolca’da; Pedagogía, İtalyan’ca da; Pedagogia şeklindedir.






5 Sokrates ölüme mahkûm edildikten sonra, baldıran zehri içmesine dakikalar kala, flüt çalmayı öğrenmeye çalıştığına dair bir rivayet anlatılır. Bu da Sokrates’in öğrenmeye dönük müthiş bir isteğinin göstergesidir.






6 Ayrıntılı bilgi için bakınız; Platon, Sokrates’in Savunması, Remzi Kitabevi, 1995, İstanbul.






7 Öğretim yöntemlerini ele alan bilgi, öğretim bilgisi bakışı çerçevesinde kullanıldığı gibi, kısaca Öğretici şeklinde, bir sıfat olarak da kullanılmakta olan (Örnek: "Didaktik bir eser.") didaktik sözcüğü, İngilizce ‘de, "tümdengelim yoluyla sonuç çıkarmak" açılımıyla; "deduct" sözcüğü geçmişine dayanır.






8 Aşağıdaki diyalog Aristoteles’in eğitime ve öğretmenliğe verdiği önem bağlamında dikkat çekicidir;

Makedonya kralı Philippe, oğlunun öğretmeni olan Aristoteles’e kızmıştı.


-Ne olacak sanki dedi. Senin yerine bir köle tutar ona baktırırım.
Bunun üzerine Aristo ;
-Evet majeste, dedi. O zaman çok geçmeden iki köleniz olur!







9


 Spartalılardaki bu sistemin adı Agoge eğitimidir. Lycurgus tarafından kurulmuş olan ve kökleri Makedon geleneklerine kadar dayanan bir savaşçı yetiştirme sistemidir. Agoge Y unanca'da büyümek, olgunlaşmak anlamına gelir. 7 ile 18 yaşları arasındaki erkek çocukları eğitmeyi amaçlar. Agoge eğitiminin 3 ana basamağı vardır;
- 8-11 yaş arası - küçük çocukluk dönemidir. Ergenliğe hazırlık için eğitim verilir.
- 12 - 15 yaş arası - idem ünvanının alındığı 4 basamaktan oluşan bir eğitim vardır.
- 16 - 20 yaş arası (genellikle 18 yaşına kadar devam eder) - bu eğitim sonunda ölümcül askerler ortaya çıkar. Bunlara baş iren denir.



Yüklə 45,15 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©www.genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə